bir malzemeyi tanımak için, ona bir kuvvet uygularız, “yük” yükleriz.
böylece malzemenin mukavemeti, dayanımı ölçülür, yük karşısındaki davranışları öğrenilir.
bu sayede; o malzemenin, ne kadar büyüklükte bir yüke ne kadar zaman dayanacağı, ne zaman eğileceği, ne zaman akacağı, ne zaman kopacağı anlaşılır. böylece, o malzemeyi, nerede ve nasıl kullanacağımızı seçeriz.
kollar ne kadar ağırlık kaldırırsa, ne kadar zorlanır ve yanarsa kaslar; o kadar güçlenir o kol..
acıya dayanabildiği kadar güçlenir. zorluklar karşısında teslim bayrağı çekmeden, kaderine isyan etmeden önce, “yük”ün kazandırdıklarını düşünmeli insan.
'ente 'MEVLANA! ' fensurna alel kavmil kafiriyn' der allah aşığım elhamdülillah benim bedenimde yaşayan diriliş elhamdülillah :) çok teşekkür ederim...
soluk borumun en ücra köşesine yapışsana,rahatsızlık ver; şu boğazımı tıkayan acımsı hava kütlesi gibi. içimi gıdıkla,kahkahalarda boğulasım var. parmak uçlarımda yalan söylüyorum belki, retro bir karede. bugün tırnaklarımı sevdim, sonra da çok sevdiğim için yedim-sonuç: tatlı mı tatlı mide spazmı! - içim(d) e battılar, mürettebat; kayıplardalar. polaroid çekti canım,ama sen mıknatıs.canım mıknatıs, benim mıknatıs. balık balık bakmaktan ne zaman vazgeçicek bunlar! ? balık Ike der ki: 'insan insan bakmaktan vazgeç artık'(cevap yok balık nemo- kayıp -) 'sırf boğazımdaki lıkırtıyla oluşan melodiyi dinlemek için şişelerce içebilirim 'derdin.bense sadece lıkrdatırdım -parmak ucumda.- lıkır lıkır..sonra kahkaha..sonra öksürük; kırmızı surat-lı balon-lu çocuktur içimdeki,derdim burda sana kalsa. tam karolajlı sayfanın ortasında bir adet 'sen' aranırdı, bulunamaz mıydı dıydıydı? ..tırırımtırırım. pekii her sayfa için ne kadar ağaca çığlık attırılıyo ki, ben bu saçmalama cesaretini kendimde buluyorum sayfalaaaaarca? ? ? bak çığlığı bastı biri daha! ağaçlar sussun diye: nokta (.)
her şey bir aldatmacadır: en az yanılmaya bakmak, normal ölçüler içinde kalmak, en aşırının peşinden gitmek. birinci durumda ona ulaşmayı kendisi için kolaylaştırmaya çalışarak insan aldatır iyi'yi, ve eline yetersiz silahlar vererek aldatır kötü'yü. ikinci durumda, dünyevi işlerde bile ele geçirilmeye uğraşılmadığı için aldatılır iyi. üçüncü durumda ise, kendisinden olabildiğince uzaklaşılarak aldatılır iyi, ve en aşırıya vardırılarak güçsüz kılınacağı umulduğu için aldatılır kötü. bunların içinden yeğlenebilir olarak ikinci durum görünüyor, çünkü her durumda iyi aldatılırken, hiç olmazsa bu durumda, en azından görünüşte, kötü aldatılmamaktadır. (franz kafka)
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... 'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; 'Gözünün dilini' bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı... Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları, ...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı... En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz... Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, 'hak ettim' diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş... Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
sen hırçın denizin en sakin hali sen güneşin taa kendisi sen kararmış kalpler içindeki en aydınlık ve temiz kalpsin sen aranıpta bulunmayacak ve özel kalpsin
Hava kurşun gibi ağır! Bağır bağır bağır bağırıyorum! Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum... O diyor ki bana: -Sen kendi sesinle kül olursun ey! Kerem gibi yana yana... 'Deeeert çok, hemdert yok' Yürek- -lerin kulak- -ları sağır... Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona: - Kül olayım Kerem gibi yana yana Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karan- -lıklar aydın- -lığa. Hava toprak gibi gebe. Hava kurşun gibi ağır. Bağır bağır bağır bağırıyorum. Koşun kurşun erit- -meğe çağırıyorum......
Eğil bak suya, ordadır güzelliğin, gençliğim. Sen gel beni dinle, günlerimiz heba olmasın. Yorgun başımı göğsünde emniyette bileyim; Artık taslarımız ayrı çeşmelerden dolmasın.
O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler. O zamanlar hazır ayakkabı satan mağaza yoktu kasabamızda. Tek ayakkabı yapan dükkanda ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı söyledikten sonra ağzındaki kurşun kalem i eli ...
02.06.2016 - 20:58
* Arkadaş Grubumdan * Bay Mehmet Bozo
** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...**
- Ayrıca sizi sitemizdeki bu gruplarımızda aramızda görmek dileklerimle
esen kalın.
* Dr.Jivago - Işık German Ersoy *
* Antoloji.Com Gruplar Kurucu Ve Yöneticileri *
* Pen-Pal Club *
* Antoloji Sitesi Üyeler Birliği *
02.06.2014 - 12:54
Mehmet Bey!
Doğum Gününüzü Can-ı Gönülden Kutlar sağlık,sıhhat, huzur ve mutluluk dolu nice nice yıllar dilerim.
Sevgi, Saygı ve Muhabbetle
24.10.2013 - 11:59
“Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları eğlenmek için yaratmadık, onları gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.”
Duhân 38, 39
26.11.2010 - 00:44
:)
belki,
inşeallah..
24.11.2010 - 00:34
risk alınacak :)
bakarsın bağ olur..
22.11.2010 - 00:26
Belki de haklısın gitmek en kolayıdır aslında; ama gittiğin yerde aradığını bulamazsan, dönmek koymaz mı insana..
[Yılmaz Erdoğan]
21.08.2010 - 20:42
bir malzemeyi tanımak için, ona bir kuvvet uygularız, “yük” yükleriz.
böylece malzemenin mukavemeti, dayanımı ölçülür,
yük karşısındaki davranışları öğrenilir.
bu sayede;
o malzemenin, ne kadar büyüklükte bir yüke ne kadar zaman dayanacağı,
ne zaman eğileceği,
ne zaman akacağı,
ne zaman kopacağı anlaşılır.
böylece, o malzemeyi, nerede ve nasıl kullanacağımızı seçeriz.
kollar ne kadar ağırlık kaldırırsa, ne kadar zorlanır ve yanarsa kaslar; o kadar güçlenir o kol..
acıya dayanabildiği kadar güçlenir.
zorluklar karşısında teslim bayrağı çekmeden,
kaderine isyan etmeden önce,
“yük”ün kazandırdıklarını düşünmeli insan.
23.05.2010 - 19:51
kaldı ki gökyüzü daha derin,,
kimi zaman ölünce, kimi zaman ölmeden...
18.05.2010 - 18:49
'ente 'MEVLANA! ' fensurna alel kavmil kafiriyn' der allah
aşığım elhamdülillah
benim bedenimde yaşayan diriliş elhamdülillah
:) çok teşekkür ederim...
17.05.2010 - 21:39
maddedeki ölüm, ölüş
manadaki ölüm, diriliş,
..senlikler...
25.04.2010 - 11:03
naber :)
16.03.2010 - 16:21
Kim tatmin olmuş ki yalan dünyada?
Sahte sevdâlara sık mermileri!
Ya küffâra köle ol, sürün ya da
Kuru bir kibrit ol, yak gemileri!
15.03.2010 - 15:38
soluk borumun en ücra köşesine yapışsana,rahatsızlık ver; şu boğazımı tıkayan acımsı hava kütlesi gibi. içimi gıdıkla,kahkahalarda boğulasım var. parmak uçlarımda yalan söylüyorum belki, retro bir karede. bugün tırnaklarımı sevdim, sonra da çok sevdiğim için yedim-sonuç: tatlı mı tatlı mide spazmı! - içim(d) e battılar, mürettebat; kayıplardalar. polaroid çekti canım,ama sen mıknatıs.canım mıknatıs, benim mıknatıs. balık balık bakmaktan ne zaman vazgeçicek bunlar! ? balık Ike der ki: 'insan insan bakmaktan vazgeç artık'(cevap yok balık nemo- kayıp -) 'sırf boğazımdaki lıkırtıyla oluşan melodiyi dinlemek için şişelerce içebilirim 'derdin.bense sadece lıkrdatırdım -parmak ucumda.- lıkır lıkır..sonra kahkaha..sonra öksürük; kırmızı surat-lı balon-lu çocuktur içimdeki,derdim burda sana kalsa. tam karolajlı sayfanın ortasında bir adet 'sen' aranırdı, bulunamaz mıydı dıydıydı? ..tırırımtırırım. pekii her sayfa için ne kadar ağaca çığlık attırılıyo ki, ben bu saçmalama cesaretini kendimde buluyorum sayfalaaaaarca? ? ? bak çığlığı bastı biri daha! ağaçlar sussun diye: nokta (.)
05.03.2010 - 20:15
her şey bir aldatmacadır: en az yanılmaya bakmak, normal ölçüler içinde kalmak, en aşırının peşinden gitmek. birinci durumda ona ulaşmayı kendisi için kolaylaştırmaya çalışarak insan aldatır iyi'yi, ve eline yetersiz silahlar vererek aldatır kötü'yü. ikinci durumda, dünyevi işlerde bile ele geçirilmeye uğraşılmadığı için aldatılır iyi. üçüncü durumda ise, kendisinden olabildiğince uzaklaşılarak aldatılır iyi, ve en aşırıya vardırılarak güçsüz kılınacağı umulduğu için aldatılır kötü. bunların içinden yeğlenebilir olarak ikinci durum görünüyor, çünkü her durumda iyi aldatılırken, hiç olmazsa bu durumda, en azından görünüşte, kötü aldatılmamaktadır.
(franz kafka)
21.02.2010 - 10:15
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
'Gözünün dilini' bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,
...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, 'hak ettim' diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
* * *
can dündar
29.01.2010 - 16:20
ÇÖLDEYİM SUSUZUM DUDAĞIN BANA LEYLÂ. KUYULARDA YUSUF´UM SÖZLERİN BANA ZÜLEYHÂ. ATEŞLERDE İBRAHİM´İM GÖZLERİN BANA DERYÂ. SANCILAR İÇİNDE MERYEM´İM BAKIŞIN BANA İSÂ. YARALAR İÇİNDE EYYUB´UM HASRETİN BANA ŞİFÂ.
10.09.2009 - 19:30
Basmasa mübarek kademin ruy-i zemine/ Pak itmezdi kimseyi hak ile teyemmüm/
Mübarek ayağın yere basmasaydı/ Toprakla teyemmüm kimseyi temizlemezdi,
25.12.2008 - 08:48
Ne kadar derinsin,
ve ne kadar engin...
ama çocuk,
sen daha o kadar büyümedin...
böyle kal,
yoluna böyle devam et,
sevimli minik hayaletim...
19.08.2008 - 13:11
sen hırçın denizin en sakin hali sen güneşin taa kendisi sen kararmış kalpler içindeki en aydınlık ve temiz kalpsin sen aranıpta bulunmayacak ve özel kalpsin
08.05.2008 - 01:26
! ! ! !
04.05.2008 - 13:16
Hava kurşun gibi ağır!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum!
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
-Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
'Deeeert
çok,
hemdert
yok'
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
- Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa.
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum......
04.05.2008 - 10:41
HER YENİ YAŞ İÇİNDİR
Beni bundan böyle
Beklese-beklese
Hüzün bekler,
Çağırsa-çağırsa
Hüzün
Neden mi?
Neden olacak..
O kadar gezilip görüldü ki..
Hep ben bir şeyden,
Bir yer'den
Bir kimse'den uzaktayım
Ve kendimden.
Ölüm beklemez beni..
Çünkü, ben gene de
Bir şeye,
Bir yer'e
Ya da bir kimseye giderken de
Kendimden uzakta olacağım
İşte
Bunun adı hüzündür.
özdemir asaf
30.04.2008 - 20:56
Eğil bak suya, ordadır güzelliğin, gençliğim.
Sen gel beni dinle, günlerimiz heba olmasın.
Yorgun başımı göğsünde emniyette bileyim;
Artık taslarımız ayrı çeşmelerden dolmasın.
Cahit Sıtkı Tarancı
06.04.2008 - 15:22
Nasıl bittiyse bundan öncekiler
Bu da biter.
Bite bite
Sonunda ben de biterim
Olur biter.
Aziz NESİN
Toplam 36 mesaj bulundu