11 MERİDYEN Gecenin sır olduğu camlarda mavi tren uykusu yorgun yanı sır değil aksimizin iyi bakarsan enb önde kavaklar ve bir mavi tern uykusudur zeytuniye kesmiş bir çift kederle siyah ibrişim kemerlerden doğuya doğru gidersen belki de BATMAN yarına yetişecekmiş telaşıyla sisli bir kontranın elinde yeni kırılmış bir dal ve baygın petrol kokusu her akşam bıttım kavuran çarşılar ve faili meçhullar evladiyelik ve zencefil derim en fazla DİYARBEKİR ve melamin şeker kaseleri çocuklar ilik oynar surlarında KIZILTEPE tarlaları evin bağlarken dicle yatağına dönüyorum kumlanmaya dinmiş aksi suda ayakları nemlenen şehirli kızın romantizmi yapay ve yüzü kjadar beyazdır köylüler süt sağarken akşamına killi yeşil bir geceye benzer KURTALAN bebekler sıtmaya açar gözlerini ötesine tren geçmez bu yüzden en akşam üstü ADİLCEVAZ ERCİŞ'in bir avaz yankısında ne etsen sığmaz nazarına VAN GÖLÜ evde unutulmuş bir denizdir VAN GÖLÜ anasından ayrı sahipsiz Hasan bildirici öykülerinde dingin saydamsı hava raporlarında mutedil dalgalı karnında feribot gezdirir katarlare yorulur TATVAN çıkışında içmeler ekşi ve soğuk kaynarken bilmemki yol İRAN'a mıdır? SURUÇ'ta bir gündüz düşü alır kızların elini kirmenden bir serap doğrulur yağmur yağdımı usulca uzansan KARACADAĞ sıvasız evlerin eyvanından höykürdükçe çoğalır bulutlar gölgeleri kuzeyden güneye MARDİN eşiği yine de NUSAYBİN deme ne olur sızıyor yaramdan yol kenarına atılmış ceset gibi ERGANİ yenikliğin kavrukluğunda yeşerir SİVEREK ve faka SİLVAN diyemem ağlarım çocukluğumun başkenti on bir meridyende sürgün keder ve ibrişim bir kadını anneme benzetirim zeytuniye kesmiş bir çift kerderle BİTLİS'te beş minare bilemezsin nasıl geçerim BAŞKALE'den bilemezsin nasıl ağlarım ah canan mısın ŞEMDİNLİ ne kaçak geçtim üstünden şimdi BİNGÖL'de güneşe bakarak MALAZGİRT ovasından koyun peynirini karıncalı sesimle aşk ilanlarımı ve o mahçup GARZAN çayına dğene ayaklarımı LİCE'nin taranmış bir kahvesinde esmer alınlı bir ihtiyara dersen az doğrulup MUTKİ tütününden sararız biliyorum kötü kaynamış kemiklerimiz sızlarken ve ben on bir meridyeni sevmekten men dilimde kurşun bukağı ölüm ve buhurlar içinde bir DİGOR sabahı bir eksiklil omuzumda kaçakçı yetimleri gibi DERSİM ve seyit sakallarıyla RIZO şu güden hangimizin besesi hangimiz sivil bir aşkın kıyısında değiliz hangimizin bağımsız gökyüzü gecikmiş kırlangıçlar gibi deliyim boşuna uslandırmayın beni berivan serini bir CİZRE ikindisinde MEM U ZİN hasretine banacak REŞKOTAN bulguru olaydı keşke mutlak bir yarın ayırdım kendime dağlarımdan damıtarak ve yaralıyım BAGOK kadar ah diyorum şu karanlık şu bahtım renginde utanç atmosferi hiç bir gelecek paklamaz beni ellerim bir kaşığın yörüngesinde geç doşmuş çocuk acemiliğinde ve tsasında dul kalmış taze gelinin zeytuniye kesmiş kederlerde on bir meridyen gibi hareler her meridyeninde ölüm her haresinde yangın kasten süsü verilmiş sürülen halkım geçiyor içinden iyi bakarsan en önde kavaklar ve tüten yangınların isi dağlanmış kemerler gibi bir çift siyah ibrişim gecikmiş yağmurlardan geliyorum epey ağladım sayılır epey buhurdan ve yataklık gönlüm köklerimi saldığım cismim yapraklarımı açtığım yerdedir ben dağları taşıyorum sırtımda ondan böyle pek on bir meridyende sürgün keder ve ibrişim on bir meridyende dinmeyen baş kaldırıya bütün sesimi vermişim
Tanışmamız çok zaman olmadı ama ben onu bir kardeş olarak kendime yakın gördüm, pırlanta gibi yüreğe ve saygıya sahip, buradan kendisini çok sevdigimi ve bir ablası olarak daima yanında olmak istediğimi söylemek istiyorum güzel kardeşim işin rast gelsin
04.06.2009 - 09:38
heyyyy! naber? :)
15.10.2007 - 23:44
11 MERİDYEN
Gecenin sır olduğu camlarda
mavi tren uykusu
yorgun yanı sır değil aksimizin
iyi bakarsan enb önde kavaklar
ve bir mavi tern uykusudur
zeytuniye kesmiş bir çift kederle
siyah ibrişim kemerlerden
doğuya doğru gidersen belki de BATMAN
yarına yetişecekmiş telaşıyla sisli
bir kontranın elinde yeni kırılmış bir dal
ve baygın petrol kokusu her akşam
bıttım kavuran çarşılar
ve faili meçhullar evladiyelik
ve zencefil derim en fazla DİYARBEKİR
ve melamin şeker kaseleri
çocuklar ilik oynar surlarında
KIZILTEPE tarlaları evin bağlarken
dicle yatağına dönüyorum
kumlanmaya dinmiş aksi suda
ayakları nemlenen şehirli kızın romantizmi
yapay ve yüzü kjadar beyazdır
köylüler süt sağarken akşamına
killi yeşil bir geceye benzer KURTALAN
bebekler sıtmaya açar gözlerini
ötesine tren geçmez bu yüzden
en akşam üstü ADİLCEVAZ
ERCİŞ'in bir avaz yankısında
ne etsen sığmaz nazarına
VAN GÖLÜ evde unutulmuş bir denizdir
VAN GÖLÜ anasından ayrı sahipsiz
Hasan bildirici öykülerinde dingin saydamsı
hava raporlarında mutedil dalgalı
karnında feribot gezdirir
katarlare yorulur TATVAN çıkışında
içmeler ekşi ve soğuk kaynarken
bilmemki yol İRAN'a mıdır?
SURUÇ'ta bir gündüz düşü
alır kızların elini kirmenden
bir serap doğrulur yağmur yağdımı
usulca uzansan KARACADAĞ
sıvasız evlerin eyvanından
höykürdükçe çoğalır bulutlar
gölgeleri kuzeyden güneye MARDİN eşiği
yine de NUSAYBİN deme ne olur
sızıyor yaramdan
yol kenarına atılmış ceset gibi ERGANİ
yenikliğin kavrukluğunda yeşerir SİVEREK
ve faka SİLVAN diyemem ağlarım
çocukluğumun başkenti
on bir meridyende sürgün keder ve ibrişim
bir kadını anneme benzetirim
zeytuniye kesmiş bir çift kerderle
BİTLİS'te beş minare
bilemezsin nasıl geçerim BAŞKALE'den
bilemezsin nasıl ağlarım
ah canan mısın ŞEMDİNLİ
ne kaçak geçtim üstünden
şimdi BİNGÖL'de güneşe bakarak
MALAZGİRT ovasından koyun peynirini
karıncalı sesimle aşk ilanlarımı
ve o mahçup GARZAN çayına dğene ayaklarımı
LİCE'nin taranmış bir kahvesinde
esmer alınlı bir ihtiyara dersen
az doğrulup MUTKİ tütününden sararız
biliyorum kötü kaynamış kemiklerimiz sızlarken
ve ben on bir meridyeni sevmekten men
dilimde kurşun bukağı ölüm
ve buhurlar içinde bir DİGOR sabahı
bir eksiklil omuzumda
kaçakçı yetimleri gibi DERSİM
ve seyit sakallarıyla RIZO
şu güden hangimizin besesi
hangimiz sivil bir aşkın kıyısında değiliz
hangimizin bağımsız gökyüzü
gecikmiş kırlangıçlar gibi deliyim
boşuna uslandırmayın beni
berivan serini bir CİZRE ikindisinde
MEM U ZİN hasretine banacak
REŞKOTAN bulguru olaydı keşke
mutlak bir yarın ayırdım kendime
dağlarımdan damıtarak
ve yaralıyım BAGOK kadar
ah diyorum şu karanlık
şu bahtım renginde utanç atmosferi
hiç bir gelecek paklamaz beni
ellerim bir kaşığın yörüngesinde
geç doşmuş çocuk acemiliğinde
ve tsasında dul kalmış taze gelinin
zeytuniye kesmiş kederlerde
on bir meridyen gibi hareler
her meridyeninde ölüm
her haresinde yangın
kasten süsü verilmiş
sürülen halkım geçiyor içinden
iyi bakarsan en önde kavaklar
ve tüten yangınların isi
dağlanmış kemerler gibi bir çift siyah ibrişim
gecikmiş yağmurlardan geliyorum
epey ağladım sayılır
epey buhurdan ve yataklık
gönlüm köklerimi saldığım
cismim yapraklarımı açtığım yerdedir
ben dağları taşıyorum sırtımda
ondan böyle pek
on bir meridyende sürgün keder ve ibrişim
on bir meridyende dinmeyen baş kaldırıya bütün sesimi vermişim
yiğit tekin..
25.09.2007 - 23:22
Tanışmamız çok zaman olmadı ama ben onu bir kardeş olarak kendime yakın gördüm, pırlanta gibi yüreğe ve saygıya sahip, buradan kendisini çok sevdigimi ve bir ablası olarak daima yanında olmak istediğimi söylemek istiyorum güzel kardeşim işin rast gelsin
20.06.2007 - 18:03
ASLAN HEMŞOM BENİM :))
Toplam 4 mesaj bulundu