büyük üstad necmettin okyay bugünkü ebru'm güzel olursa yasin okuyacağım der öyle başlarmış ebru yapmaya...islami bir sanattır ebru...boyaları suyun yüzüne serpiştirdiğinizde anlayabilirsiniz ancak..bir his vardır ebruda..su,renkler ve şart olmasa da gül dalıyla yapılmış çubuklar... boyalar sizin düşlerinizle yer bulur suyun yüzünde..aslında ebru siz olmuştur..siz de ebru..bakınca kendinizi görürsünüz onda...
hayat bir tren rayı üstünde çıplak ayakla yürümektir çoğu zaman...ona doğru ilerlemek...ve sorgulamadan çoğu zaman...masumca bazen..bazen öfkeyle...bazen hiç de anlam veremediğin hislerle gülerek belki...ama her daim ona doğru..sırt dönmeden yürünmeli bazen küçük bir çocuk gibi koşmalı belkide..ama dediğim gibi arkanıza almadan yolu..kabullenmişlikle ve ama direnişle...kalbin direnişidir hayat...ama her daim gülümseyerek...
Pek bir severiz tüketmeyi ve tüketenleri örnek almayı...ihtiyaç kavramına yüklediğimiz anlam 180 derece değişti.ABD'de alınan materyallerin %95'i 6 ay sonunda çöplüğe gidiyor...kozmetik ürünler ise büyük bir oranı teşkil ediyor..ve bunların geri dönüşümü de yapılmıyor..ABD'li araştırmacı Türkiye'nin de bu konuda iyi bir takipçi olduğunu savunuyor...'Bir açgözlülük saplantısı içindesiniz.'ayeti tüketicilik hastalığını çok net açıklıyor...
s.a.v denilince eller sol tarafa kapanır. el gönle secde eder...aslında her şeyin olduğu gibi bunun da bir hikayesi vardır..sahabe efendilerimiz 'O' nun adı anıldığında o kadar heyecanlanırlarmış ki kalpleri yerlerinden fırlayacak gibi olurmuş ve elleriyle kalbe sükut vermeye çalışırlarmış...işte anlamsız değil oysa.biz anlamsızlaşmışız elimizde de sadece şekli kalmış..
düşlerim, gerçekleştirmek istediklerim..düşten hayatın içine düşsün dediklerim.. oysa ben~'Düşlerimi' gerçekleştirmekten korkuyorum çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim kalmayacak...~
Özgür kız ülkesindeki bütün üniversitelere istediği kıyafetle girebilir.
Özgür kız katsayı problemi yaşamaz, tercih yaparken kendisine dayatılan üniversite dışında seçme hakları vardır.
Özgür kız; meclisde temsil edilen kızdır; kendisine benzemediği için mecliste yuhalanan değil.
Özgür kız doktor, öğretmen ya da mühendis olduğunda hizmet için gittiği yerlerde çalışma ortamında mesleğini icra edebilen kızdır. kılık kıyafetinden dolayı iş yerine sokulmayan kız değil.
Özgür kız; para için herhangi bir ürünün tanıtımında vücudunun yüzde 90'ını açmak zorunda kalmaz. Kendini metaı ve görsel malzeme yapmaz.
Özgür kız içimizde bir yerlerdedr. Lütfen umudunu kırmayınız.
(bakınız: para, yaşam, öğretmen, üniversite, okul, esin, ülke, lütfen, sayı, hala)
-DeLTa-s
13.05.2007 15:11
(okumasaydım aynısını ben yazacaktım.......tebrikler...bu kadar güzel ifade edilebilir)))))))))))))))))))))
a-teist olumsuz bile olSA tanrı ile ilgilenen kişilerdir...yani olumsuz bile olsa bütün ömürleri boyunca yok yok diye ilgilenir dururlar...bu a'ya nefret karışmıştır...(onların deyimiyle) 'olmayan bi varlığa' karşı hiç bu kadar nefret duymadım ... ...
Bir ses bir filizdir.......
.....sessizlik çölünde bir filizdir
veya bir izdir samanyolunca
beyaz bestenin, kızıl bestenin,yeşil bestenin yolcularına.......
Her şeyden evvel 'anne'dir....daha sonra bi şekilde sağlıkçı,pediyatrist,hijyenist,pedagog,aşçı,diyetisyen,ev bütçesinin ekonomisti,
terzi,çiçekçi,dekoratördür.'ev mühendisi' demek mümkündür...
Eşitlik bir nevi ayniyeti ifade ediyor.Eşitlik denilince ilk olarak akla 'kadın erkek eşitliği' kavramı geliyor..da bu ne kadar doğru? ilkokuldan hatırlıyorum denklik vardı bir de eşitlik..ikisi farklı şeylerdi..ne zaman kadın erkek eşitliği dense aklıma bu semboller gelir nedense..Aslında insan olarak,aynı ve eşit değerde bir şahıs olarak,ahlaki ve insani mükellefiyetlerin yüklenicisi olarak bir eşitlik söz konusudur.Ama Avrupa'da genel olarak anlaşılan aile ve görevlerin aynileştirilmesi ise bu bir eşitlik tarifi olmuyor.Ayrıca üstün ve aşağı olma meselesi sadece aynı tür eşya için söz konusu olabilir.Kadınlar ne daha uzun ne daha kısadırlar,onlar basit bir ifadeyle erkeklerden farklıdırlar.Kadın ve erkek her biri kendi fonksiyonunda 'vazgeçilmezdir' ve asıl onların farklılığı aralarındaki ilişkilerde onlara farklı farklı değer vermektedir.('kadın erkek adaleti' anlama daha uygun)
Mutlak gerçekliği ifade eder.Her zaman için 'tek bir hakikat' vardır..Hakikatın ya da ona ait bir parçanın içinde olmamak onu reddetmeyi gerektirmez..hakikatta bize görelik yoktur..seçenekler ve tercihler vardır..bu çokluk kişiyi bazen şaşırtabilir oysa bu çeşitliliğe verilen bi cevaptır.
....1980'li yıllar.İstanbul'daki Başbakanlık Arşivi'nde hummalı bir çalışmaya dalmış olan araştırmacılar,kapıdan giren kişinin Başbakan Turgut Özal olduğunu görünce şaşkınlık içinde birbirlerine bakarlar.Sevimli Başbakan herkese hallerini hatırlarını sorar.Bu arada Başbakanımız Amerikalı bir bayan araştırmacının masasına doğru yaklaşır ve hangi konuda çalıştığını öğrenmek ister.Amerikalı kadın araştırmacı(Leslie P.Peirce) ,Osmanlı'da harem hayatını incelediğini söyleyince Başbakanımızın yüzüne bir tebessüm yayılır.Bir Amerikalının hareme bakışını az çok tahmin eden Özal, 'Şu padişahların cariyelerle gününü gün ettiği,zevk u sefa yeri değil mi? Yine neler buldunuz diye takılır kendisine.Bunun üzerine kadın birden ciddileşir ve herkesin içinde soğuk duş etkisi yapan şu cevabı verir:
'Üç kıtayı asırlarca başarıyla yönetmiş bir devletin başının kendi evi demek olan haremde böylesi bir ciddiyetsizlik içinde yaşayabileceğine nasıl ihtimal veriyosunuz? Eğer onlar kendi evlerinde bu kadar gayri ciddi olsalardı,dünyaya nizam verebilirler miydi? Bence harem son derece etkili ve ciddi bir kurumdur.'
(alıntı)
Ağzımızı açtığımızda gönlümüzü de açıyorsak; o zaman 'söylemiş' oluruz.Ağzımızı açtığımızda gönlümüzü de açmamışsak; o zaman sadece 'seslenmiş' oluruz.Ağzımızı da gönlümüzü de sımsıkı kapatmışsak:o zaman bir çöl kadar 'ıssızlaşmış' oluruz.Ağzımızı kapatıp sadece gönlümüzü açmışsak; o zaman sözün gerçeğine 'ulaşmış' oluruz.
Ben su,sen ateş...
Ateş seni yakıyor,beni su boğuyor.
Bırakıldığımız yerde,ben ateş sen su diyorsun.
Godot'u bekler gibi bekliyoruz,ateşi ve suyu...
Ateşin ve suyun komşuluğunu,birbirlerine
omuz verişlerini,kalp verişlerini...
Kader sözünü söylüyor:
Ayrılık...
'Düş sokağı'nda ise şarkımız söyleniyor:
Sevdan bir ateş...
...
Varlığın varlığında saklı.
Seni itişimde,beni itişinde kocaman bir 'yok'
yuva kuruyor ikimizin yokluğu...
...
Düşüm o ki...
Kalplerimiz eğilsin Dost'un huzurunda,bel kırsınlar.Dillerini,o esastan dillerini çözsün ve konuşsunlar.Bizim için 'var'ı dilesinler ve 'yakîn'i istesinler.
Fermanımız yazılsın yine yücelerde.
Kalem, 'yakîn' de 'yakın'laşmamızı yazsın..
Anlam yönüyle bu kadar saptırılan bir kelime yoktur galiba..aslında benim bile şüphelerim vardı.islam bir kılıç dini miydi,müsl. oluncaya kadar insaları öldürmekten mi ibaretti vs..İSLAMİ TERÖR(!) kavramını duya duya büyüdük nihayetinde.İslamın ana kaynaklarında geçtiği şekliyle iki cihad vardır:Büyük cihad:nefisle olan mücadeleyi Küçük cihad ise kime karşı olursa olsun zulmü önleme,meşru 'müdafaa',din ve vicdan özgürlüğü sağlama gerekçelerine dayalı olarak yapılan savaş anlamına gelir..özgürlük diyen bir din..ayetlerinde(6/108) bile ilahlık atfedilen putlara hakaret edilmemesi gerektiğini bildiren bir dinin cihad kavramı ile müsl. oluncaya kadar herkesin öldürülmesi fiilini nasıl eşitleyebiliyorlar şaşıyorum.biraz başını kaldırıp dünyaya bakma zamanı 'din savaşını' kimlerin yaptığına...ama baksalar bile göremezler ayeti de yadsınamaz bi gerçektir.
Sözün aslı 'irtidat'dır geri gelmek,dönmek terk etmek anlamlarına gelir.ıstılah anlamı ise müslüman olduktan sonra küfre girmektir.Aslında bu; inancını değiştiren 'pasif mürtedlere' eşitlenebilecek bir tanımdır.Tarihte 'aktif mürted' denilen kişiler ise devlet otoritesine başkaldıran ferdi ve toplu isyan hareketlerine katılanlara verilen isimdir.Din değiştirmese bile dönüşü ifade ettiği için mürted denilir.HZ.ebubekir dönemindeki hadise buna örnektir.zekat vermek istemeyen ama müsl.tan da vazgeçmeyen mürtedler.
Bir kuş öldü sabahleyin
Ne kuşlar ne çiçekler farkında
Lâkin
Şahane ve engin
Maviliğinden
Bir çift kanat eksikliğinin
Gökler farkında........! .........A.N.Asya.
ebru sanatı
22.10.2008 - 12:59büyük üstad necmettin okyay bugünkü ebru'm güzel olursa yasin okuyacağım der öyle başlarmış ebru yapmaya...islami bir sanattır ebru...boyaları suyun yüzüne serpiştirdiğinizde anlayabilirsiniz ancak..bir his vardır ebruda..su,renkler ve şart olmasa da gül dalıyla yapılmış çubuklar... boyalar sizin düşlerinizle yer bulur suyun yüzünde..aslında ebru siz olmuştur..siz de ebru..bakınca kendinizi görürsünüz onda...
hayat
22.10.2008 - 12:49hayat bir tren rayı üstünde çıplak ayakla yürümektir çoğu zaman...ona doğru ilerlemek...ve sorgulamadan çoğu zaman...masumca bazen..bazen öfkeyle...bazen hiç de anlam veremediğin hislerle gülerek belki...ama her daim ona doğru..sırt dönmeden yürünmeli bazen küçük bir çocuk gibi koşmalı belkide..ama dediğim gibi arkanıza almadan yolu..kabullenmişlikle ve ama direnişle...kalbin direnişidir hayat...ama her daim gülümseyerek...
tüketici
23.08.2008 - 12:55Pek bir severiz tüketmeyi ve tüketenleri örnek almayı...ihtiyaç kavramına yüklediğimiz anlam 180 derece değişti.ABD'de alınan materyallerin %95'i 6 ay sonunda çöplüğe gidiyor...kozmetik ürünler ise büyük bir oranı teşkil ediyor..ve bunların geri dönüşümü de yapılmıyor..ABD'li araştırmacı Türkiye'nin de bu konuda iyi bir takipçi olduğunu savunuyor...'Bir açgözlülük saplantısı içindesiniz.'ayeti tüketicilik hastalığını çok net açıklıyor...
s.a.v
21.08.2008 - 13:16s.a.v denilince eller sol tarafa kapanır. el gönle secde eder...aslında her şeyin olduğu gibi bunun da bir hikayesi vardır..sahabe efendilerimiz 'O' nun adı anıldığında o kadar heyecanlanırlarmış ki kalpleri yerlerinden fırlayacak gibi olurmuş ve elleriyle kalbe sükut vermeye çalışırlarmış...işte anlamsız değil oysa.biz anlamsızlaşmışız elimizde de sadece şekli kalmış..
kitap ayracı
21.08.2008 - 12:44Tüm kitaplar yalnız tek bir kitabı daha iyi anlamak için okunur...
kalanlar
21.08.2008 - 09:58Bende Kalsın...
al da git eğreti gülüşlerimi
isyanı kutsayan yüz bende kalsın
maviye boyama zor düşlerimi
gemimi yakacak köz bende kalsın
mermere saplanan bir deli su’ca
nefreti sevdama etmişim boca
karanlığa dönük bir çift namluca
tetikte bekleyen göz bende kalsın
neşeyi açmadan solanlara ver
gülüp eğlenmeyi yılanlara ver
baharı, bahçeyi çalanlara ver
Van Gogh’un çizdiği güz bende kalsın
bilirim yol uzun sürmek zor ama
çekmediğin kahrı koy matarama
azık kıt, vakit dar, tuz bas yarama
çiledeki aziz giz bende kalsın..1986(m.i)
büyümek
19.08.2008 - 23:02Acıyı da derdi de severim ben...Yanımdan geçer beni 'Büyütürler'...
kırılmak
18.08.2008 - 14:07....Her şey incelikten insan 'KALIN'lıktan kırılır..mevlâNA...
düş
15.08.2008 - 17:27düşlerim, gerçekleştirmek istediklerim..düşten hayatın içine düşsün dediklerim.. oysa ben~'Düşlerimi' gerçekleştirmekten korkuyorum çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim kalmayacak...~
özgür kız
14.08.2008 - 22:27Özgür kız ülkesindeki bütün üniversitelere istediği kıyafetle girebilir.
Özgür kız katsayı problemi yaşamaz, tercih yaparken kendisine dayatılan üniversite dışında seçme hakları vardır.
Özgür kız; meclisde temsil edilen kızdır; kendisine benzemediği için mecliste yuhalanan değil.
Özgür kız doktor, öğretmen ya da mühendis olduğunda hizmet için gittiği yerlerde çalışma ortamında mesleğini icra edebilen kızdır. kılık kıyafetinden dolayı iş yerine sokulmayan kız değil.
Özgür kız; para için herhangi bir ürünün tanıtımında vücudunun yüzde 90'ını açmak zorunda kalmaz. Kendini metaı ve görsel malzeme yapmaz.
Özgür kız içimizde bir yerlerdedr. Lütfen umudunu kırmayınız.
(bakınız: para, yaşam, öğretmen, üniversite, okul, esin, ülke, lütfen, sayı, hala)
-DeLTa-s
13.05.2007 15:11
(okumasaydım aynısını ben yazacaktım.......tebrikler...bu kadar güzel ifade edilebilir)))))))))))))))))))))
ateist
14.08.2008 - 22:20a-teist olumsuz bile olSA tanrı ile ilgilenen kişilerdir...yani olumsuz bile olsa bütün ömürleri boyunca yok yok diye ilgilenir dururlar...bu a'ya nefret karışmıştır...(onların deyimiyle) 'olmayan bi varlığa' karşı hiç bu kadar nefret duymadım ... ...
ses
14.08.2008 - 21:51Bir ses bir filizdir.......
.....sessizlik çölünde bir filizdir
veya bir izdir samanyolunca
beyaz bestenin, kızıl bestenin,yeşil bestenin yolcularına.......
anne
13.08.2008 - 19:03Her şeyden evvel 'anne'dir....daha sonra bi şekilde sağlıkçı,pediyatrist,hijyenist,pedagog,aşçı,diyetisyen,ev bütçesinin ekonomisti,
terzi,çiçekçi,dekoratördür.'ev mühendisi' demek mümkündür...
eşitlik
13.08.2008 - 18:39Eşitlik bir nevi ayniyeti ifade ediyor.Eşitlik denilince ilk olarak akla 'kadın erkek eşitliği' kavramı geliyor..da bu ne kadar doğru? ilkokuldan hatırlıyorum denklik vardı bir de eşitlik..ikisi farklı şeylerdi..ne zaman kadın erkek eşitliği dense aklıma bu semboller gelir nedense..Aslında insan olarak,aynı ve eşit değerde bir şahıs olarak,ahlaki ve insani mükellefiyetlerin yüklenicisi olarak bir eşitlik söz konusudur.Ama Avrupa'da genel olarak anlaşılan aile ve görevlerin aynileştirilmesi ise bu bir eşitlik tarifi olmuyor.Ayrıca üstün ve aşağı olma meselesi sadece aynı tür eşya için söz konusu olabilir.Kadınlar ne daha uzun ne daha kısadırlar,onlar basit bir ifadeyle erkeklerden farklıdırlar.Kadın ve erkek her biri kendi fonksiyonunda 'vazgeçilmezdir' ve asıl onların farklılığı aralarındaki ilişkilerde onlara farklı farklı değer vermektedir.('kadın erkek adaleti' anlama daha uygun)
hakikat
13.08.2008 - 18:14Mutlak gerçekliği ifade eder.Her zaman için 'tek bir hakikat' vardır..Hakikatın ya da ona ait bir parçanın içinde olmamak onu reddetmeyi gerektirmez..hakikatta bize görelik yoktur..seçenekler ve tercihler vardır..bu çokluk kişiyi bazen şaşırtabilir oysa bu çeşitliliğe verilen bi cevaptır.
harem
13.08.2008 - 15:17....1980'li yıllar.İstanbul'daki Başbakanlık Arşivi'nde hummalı bir çalışmaya dalmış olan araştırmacılar,kapıdan giren kişinin Başbakan Turgut Özal olduğunu görünce şaşkınlık içinde birbirlerine bakarlar.Sevimli Başbakan herkese hallerini hatırlarını sorar.Bu arada Başbakanımız Amerikalı bir bayan araştırmacının masasına doğru yaklaşır ve hangi konuda çalıştığını öğrenmek ister.Amerikalı kadın araştırmacı(Leslie P.Peirce) ,Osmanlı'da harem hayatını incelediğini söyleyince Başbakanımızın yüzüne bir tebessüm yayılır.Bir Amerikalının hareme bakışını az çok tahmin eden Özal, 'Şu padişahların cariyelerle gününü gün ettiği,zevk u sefa yeri değil mi? Yine neler buldunuz diye takılır kendisine.Bunun üzerine kadın birden ciddileşir ve herkesin içinde soğuk duş etkisi yapan şu cevabı verir:
'Üç kıtayı asırlarca başarıyla yönetmiş bir devletin başının kendi evi demek olan haremde böylesi bir ciddiyetsizlik içinde yaşayabileceğine nasıl ihtimal veriyosunuz? Eğer onlar kendi evlerinde bu kadar gayri ciddi olsalardı,dünyaya nizam verebilirler miydi? Bence harem son derece etkili ve ciddi bir kurumdur.'
(alıntı)
Tebessüm
08.08.2008 - 20:20Seni
yaşadığımız mekânlara bıraktığın
izlerden topluyorum.
Dünde yaşadığımız sevincin içine,
Kaskatı
'Bugünü' bırakıyorum..
Üftade'den ışıklar düşüyor önümüze.
Adımlarımız başlıyor:
Eylül'ün on yedisine...
yürüyoruz...
Gözlerimizin içine
Bir kelebek konuyor:
tebessüm...(s.)
sufi
08.08.2008 - 10:37Sûfiler,Cenab-ı Hakk'ın kucağındaki bebeklerdir...
söz
08.08.2008 - 10:36Ağzımızı açtığımızda gönlümüzü de açıyorsak; o zaman 'söylemiş' oluruz.Ağzımızı açtığımızda gönlümüzü de açmamışsak; o zaman sadece 'seslenmiş' oluruz.Ağzımızı da gönlümüzü de sımsıkı kapatmışsak:o zaman bir çöl kadar 'ıssızlaşmış' oluruz.Ağzımızı kapatıp sadece gönlümüzü açmışsak; o zaman sözün gerçeğine 'ulaşmış' oluruz.
(g.özcan)
yakîn
08.08.2008 - 10:35Ben su,sen ateş...
Ateş seni yakıyor,beni su boğuyor.
Bırakıldığımız yerde,ben ateş sen su diyorsun.
Godot'u bekler gibi bekliyoruz,ateşi ve suyu...
Ateşin ve suyun komşuluğunu,birbirlerine
omuz verişlerini,kalp verişlerini...
Kader sözünü söylüyor:
Ayrılık...
'Düş sokağı'nda ise şarkımız söyleniyor:
Sevdan bir ateş...
...
Varlığın varlığında saklı.
Seni itişimde,beni itişinde kocaman bir 'yok'
yuva kuruyor ikimizin yokluğu...
...
Düşüm o ki...
Kalplerimiz eğilsin Dost'un huzurunda,bel kırsınlar.Dillerini,o esastan dillerini çözsün ve konuşsunlar.Bizim için 'var'ı dilesinler ve 'yakîn'i istesinler.
Fermanımız yazılsın yine yücelerde.
Kalem, 'yakîn' de 'yakın'laşmamızı yazsın..
[n.dağlı]
sade
03.08.2008 - 13:27Aşırılıklardan uzak tam olman gereken yerde kendin olmak...
cihad
03.08.2008 - 13:22Anlam yönüyle bu kadar saptırılan bir kelime yoktur galiba..aslında benim bile şüphelerim vardı.islam bir kılıç dini miydi,müsl. oluncaya kadar insaları öldürmekten mi ibaretti vs..İSLAMİ TERÖR(!) kavramını duya duya büyüdük nihayetinde.İslamın ana kaynaklarında geçtiği şekliyle iki cihad vardır:Büyük cihad:nefisle olan mücadeleyi Küçük cihad ise kime karşı olursa olsun zulmü önleme,meşru 'müdafaa',din ve vicdan özgürlüğü sağlama gerekçelerine dayalı olarak yapılan savaş anlamına gelir..özgürlük diyen bir din..ayetlerinde(6/108) bile ilahlık atfedilen putlara hakaret edilmemesi gerektiğini bildiren bir dinin cihad kavramı ile müsl. oluncaya kadar herkesin öldürülmesi fiilini nasıl eşitleyebiliyorlar şaşıyorum.biraz başını kaldırıp dünyaya bakma zamanı 'din savaşını' kimlerin yaptığına...ama baksalar bile göremezler ayeti de yadsınamaz bi gerçektir.
Mürted
03.08.2008 - 12:52Sözün aslı 'irtidat'dır geri gelmek,dönmek terk etmek anlamlarına gelir.ıstılah anlamı ise müslüman olduktan sonra küfre girmektir.Aslında bu; inancını değiştiren 'pasif mürtedlere' eşitlenebilecek bir tanımdır.Tarihte 'aktif mürted' denilen kişiler ise devlet otoritesine başkaldıran ferdi ve toplu isyan hareketlerine katılanlara verilen isimdir.Din değiştirmese bile dönüşü ifade ettiği için mürted denilir.HZ.ebubekir dönemindeki hadise buna örnektir.zekat vermek istemeyen ama müsl.tan da vazgeçmeyen mürtedler.
eksik
01.08.2008 - 19:23Bir kuş öldü sabahleyin
Ne kuşlar ne çiçekler farkında
Lâkin
Şahane ve engin
Maviliğinden
Bir çift kanat eksikliğinin
Gökler farkında........! .........A.N.Asya.
Toplam 52 mesaj bulundu