Mavi gözlü bir peri indi gökyüzünden o beyaz kanatları ile.hiç bir şey söylemedi.sustu sustu.dünya denilen bu yerde ne işi vardı? bu pislikte ne arıyordu? kaybettiği gözyaşlarını mı yoksa düşürdüğü kalbinin öbür yarısını mı? kimse bilmedi zaman bir nehir gibi aktı gitti ama kimse öğrenemedi.ta ki bir prens gelene kadar bu siyah diyara.karanlığın içinde beyazı arıyordu.dünya onu da yormuştu.yıpranmıştı bu genç yaşında.boş kalbini verecek birini arıyordu.ama yanlış yerdeydi.veya o öyle düşünüyordu.gerçekte kimse bilmez bilineni.bilgi bilmekle değil onu bulmakla öğrenilir demişti ataları.o da bir şey bilmiyordu.”kimse gibi! ! ”ama bulmalıydı bilgiyi ya da onu verecek kişiyi.
Mavi gözlü peri yıllarca yaşadı o pislikte.dünya denilen o fani yerde.kalbinin yarısını bulamadı.umudu tükenmiş kanatları karanlıktan kirlenmiş gözleri güneşi özlemiş bir şekilde.tabi gözyaşları da buraya düşmüştü.onları bulmak da lazımdı.ve kimseyi tanımıyordu.doğru düzgün.tıpkı prens gibi.karanlıktaki beyaz! ! prensin aradığı şey buydu.gözyaşları! ! perinin aradığı şey de buydu.
Bir gün yağmurun ilk defa ıslattığı gün karanlıklar şehrini hoyratçasına peri kalbini bulmuştu.kalbi bir fani olan prensteydi.bunu nasıl bildiğini bilmiyordu ama biliyordu.herhalde aramış ve bulmuştu.bilgi neydi? bilinen bir şey değildi.aranıp bulunan ve işlenerek öğrenilen bir şeydi.mavi gözlü peri de sonunda bulmuştu bilgisini.kalbinin yarısını.ve kaybettiği gözyaşlarını.
Yağmurun hızlandığı sanki karanlığı delmeye çalıştığı anda prens periyi gördü.gözleri kamaştı başta.kanatlarından süzülen damlalar üzerindeki dünyalılığı da götürüyor ve onu parlaklaştırıyordu.mavi gözlü peri prense baktı prens periye.o anda sustu şimşekler sustu gök.ağlamayı kesti.güneş ilk defa doğuyordu karanlıklar şehrine.ışıldayan güneş yağmurun ıslattığı toprakları ısıtıyordu.temizlenmiş arınmış toprak yarine kavuşuyordu.yağmur ise yerini güneşe bırakmanın mutluluğunu yaşıyor ve sessiz sessiz periyi izliyordu.peri kanatlarını açarak gökyüzünde süzüldü bir ara.prens atını sürdü yüce dağlara.dağlar periyi ağırladı önce.prens yetişti ardından perinin kalbi ile yanında. “kaybettiğiniz yaşlar burada ölümsüz güzel” dedi.tüm cesaretiyle.onca şeye karşı gelmişti belki hayatta ama sözleri dilinden dökmek zor geliyordu prense.bulmuştu da karanlıktaki beyazını.ama konuşamadı prens.öylece izledi periyi.peri de prensi.dakikalar saate saatler yıllara dönüştü bir anda.bir şeyler söylemek istiyordu prens ama bu güzelliğe hangi söz uyardı ki bilmiyordu.sözlerin gereksizliğini anladı sustu.yeşil olan gözleri aldı sırayı.gevezelik etti beklide ama susmadı gözler.
Mavi gözlü peri bu suskunluktan sıkılmıştı.gözyaşlarını da bulmuştu.kalbi de gerçekten buradaydı.ama duramadı daha fazla.başka diyarlarda başka yama kalpler aramaya karar verdi. O temizlenen kanatlarını açtı ve uçtu engin göklere.prens dur diyemedi.haklıydı peri.sözler belki de bu sefer oyun oynamıştı ona.prens hayata küstü o gün peri sonsuzluğa uçtu hüznü ile.bulduğu gözyaşlarını ise düşürdü kaçarken gizlice.göz yaşlarını asırlar sonra bir çocuk buldu.cebine sakladı.şimdi peri cepte saklı yaşları ararken prens öbür diyara gitmiş dünyayı gözlüyor…
Mavi Gözlü Peri
Mavi gözlü bir peri indi gökyüzünden o beyaz kanatları ile.hiç bir şey söylemedi.sustu sustu.dünya denilen bu yerde ne işi vardı? bu pislikte ne arıyordu? kaybettiği gözyaşlarını mı yoksa düşürdüğü kalbinin öbür yarısını mı? kimse bilmedi zaman bir nehir gibi aktı gitti ama kimse öğrenemedi.ta ki bir prens gelene kadar bu siyah diyara.karanlığın içinde beyazı arıyordu.dünya onu da yormuştu.yıpranmıştı bu genç yaşında.boş kalbini verecek birini arıyordu.ama yanlış yerdeydi.veya o öyle düşünüyordu.gerçekte kimse bilmez bilineni.bilgi bilmekle değil onu bulmakla öğrenilir demişti ataları.o da bir şey bilmiyordu.”kimse gibi! ! ”ama bulmalıydı bilgiyi ya da onu verecek kişiyi.
Mavi gözlü peri yıllarca yaşadı o pislikte.dünya denilen o fani yerde.kalbinin yarısını bulamadı.umudu tükenmiş kanatları karanlıktan kirlenmiş gözleri güneşi özlemiş bir şekilde.tabi gözyaşları da buraya düşmüştü.onları bulmak da lazımdı.ve kimseyi tanımıyordu.doğru düzgün.tıpkı prens gibi.karanlıktaki beyaz! ! prensin aradığı şey buydu.gözyaşları! ! perinin aradığı şey de buydu.
Bir gün yağmurun ilk defa ıslattığı gün karanlıklar şehrini hoyratçasına peri kalbini bulmuştu.kalbi bir fani olan prensteydi.bunu nasıl bildiğini bilmiyordu ama biliyordu.herhalde aramış ve bulmuştu.bilgi neydi? bilinen bir şey değildi.aranıp bulunan ve işlenerek öğrenilen bir şeydi.mavi gözlü peri de sonunda bulmuştu bilgisini.kalbinin yarısını.ve kaybettiği gözyaşlarını.
Yağmurun hızlandığı sanki karanlığı delmeye çalıştığı anda prens periyi gördü.gözleri kamaştı başta.kanatlarından süzülen damlalar üzerindeki dünyalılığı da götürüyor ve onu parlaklaştırıyordu.mavi gözlü peri prense baktı prens periye.o anda sustu şimşekler sustu gök.ağlamayı kesti.güneş ilk defa doğuyordu karanlıklar şehrine.ışıldayan güneş yağmurun ıslattığı toprakları ısıtıyordu.temizlenmiş arınmış toprak yarine kavuşuyordu.yağmur ise yerini güneşe bırakmanın mutluluğunu yaşıyor ve sessiz sessiz periyi izliyordu.peri kanatlarını açarak gökyüzünde süzüldü bir ara.prens atını sürdü yüce dağlara.dağlar periyi ağırladı önce.prens yetişti ardından perinin kalbi ile yanında.
“kaybettiğiniz yaşlar burada ölümsüz güzel” dedi.tüm cesaretiyle.onca şeye karşı gelmişti belki hayatta ama sözleri dilinden dökmek zor geliyordu prense.bulmuştu da karanlıktaki beyazını.ama konuşamadı prens.öylece izledi periyi.peri de prensi.dakikalar saate saatler yıllara dönüştü bir anda.bir şeyler söylemek istiyordu prens ama bu güzelliğe hangi söz uyardı ki bilmiyordu.sözlerin gereksizliğini anladı sustu.yeşil olan gözleri aldı sırayı.gevezelik etti beklide ama susmadı gözler.
Mavi gözlü peri bu suskunluktan sıkılmıştı.gözyaşlarını da bulmuştu.kalbi de gerçekten buradaydı.ama duramadı daha fazla.başka diyarlarda başka yama kalpler aramaya karar verdi.
O temizlenen kanatlarını açtı ve uçtu engin göklere.prens dur diyemedi.haklıydı peri.sözler belki de bu sefer oyun oynamıştı ona.prens hayata küstü o gün peri sonsuzluğa uçtu hüznü ile.bulduğu gözyaşlarını ise düşürdü kaçarken gizlice.göz yaşlarını asırlar sonra bir çocuk buldu.cebine sakladı.şimdi peri cepte saklı yaşları ararken prens öbür diyara gitmiş dünyayı gözlüyor…