Manavyız Manavyız Adlı Üyenin Nedir Yazıları ...

  • manav

    09.08.2023 - 02:02

    Manav Mutfağı

    Manavlar kendilerine has tatlı ve yemekleriyle bilinmektedirler, bu tatlıların en bilindiği Akçakoca yöresi Manav Türklerine özgü Melengüççeği tatlısıdır. Bunun yanında Manavlarca Mancarlı Pidenin yapıldığı bilinmektedir. Manavlar otlardan yapılan yiyeceklere Mancar ve çeşitli Otlara Mancar veya Manca demektedirler. Mancar-Manca Latince kökenli bir ada sahiptir kelimenin kökeni İtalyanca'da Mangia veya Latince'de Mancare olarak bilinmektedir. Ayrıca Manavlar tarafından yapılan Malay'da meşhurdur. Çoğunlukla Mısır Unundan yapılan bir tür yiyecektir. Ayrıca Manavlarca Anadolu mutfağının çoğunda olduğu gibi Keşkekte yapılmaktadır. Bunun yanında Dartı veya Ciğce'de Manav mutfağına dahildir. Keş Manavlarca eski yıllarda sıkça tüketilmekle birlikte günümüzde kullanımı azalmıştır. İçecek olarak ise Komposto (Hoşaf) ve Ayran, Kızılcık Şerbeti sayılabilir. Komposto için tercih edilen meyveler çoğunlukla: Elma, Armut, Ayva, Eriktir.

    Kışlık hazırlıklarda ise; Pekmez, Tarhana, Salçalar, Meyve kuruları ve kendi tuzlu suyunda uzun süre bekletilmiş sert Peynirler yapılmaktadır. Bu kıvamdaki Peynirler közde veya tavada kızartılıp tüketilir.

    Her evde kışlık olarak Tarhana, Kuskus, Elma, Erik, Armut vs., Yazdan yapılmış Peynirler bulunur. Kavurmalar pek çok aile tarafından toprak küplere yazdan basılır.

    Pekmez (pancar, şekerkamışı, elma, armut, üzüm vb. meyvelerden elde edilen tatlı) hemen hemen her evde bulunur. Enerji kaynağıdır. Manavlar tarafından çoğunlukla Kışın soğukta özellikle yenir.

    Çorbalar: Kesme çorbası Dımbıl çorbası Umaç Çorbası Erişte Çorbası Tarhana Çorbası Mancarlı Çorbalar ve Mancar yemekleri

    Özellikle Gözleme, Cizleme ve Bazlamaç, Yufka'da Manavlarca sıklıkla yapılmaktadır.

    Kabak Tatlısı ise özellikle Manav Türklerinin sıklıkla yediği tatlılardandır. Etli Nohut, Kaldirek, Bulgur Pilavı, Mantar, Dolma, Ebegümeci, Pideler, Üre (Darı) tatlısı , Sütlaç, İncir Sütlaçı, Şerbetsiz Nazlı, Bulgurlu Börek, Düdük Makarna, Turşu Biber Kızartması, Cevizli Gözleme, Yumurtalı Mantı, Soğan Dolması, Sütlü Nuriye, Etli Erik, Höşmerim Manav Mutfağının vazgeçilmez yiyecekleridir.

  • manav

    10.06.2023 - 13:22

    manavlar (osmanlıca: ????, romanize: manav, yunanca: µ???ß, romanize: manav, bulgarca: ?????, romanize: manav), manavlar veya manav türkleri; kuzeybatı anadolu'da yaşayan hanefi sünni yerleşik türk halkıdır. manavlar günümüzde çoğunlukla kıpçak, peçenek ve oğuzların soyundan gelmektedirler.

    sakarya, bilecik, balıkesir, bursa, çanakkale, kocaeli, eskişehir, bolu ve düzce illerinde yaşayan manavlara "yerli" de denilmektedir. yerleşik manavlar, sakarya ve izmit illerindeki nüfusun %60’ını, balkan- rumeli bölgelerinden ve kafkaslardan göç eden türkler, nüfusun %20’sini, iç göçle başka kentlerimizden bölgeye gelenler ise nüfusun %20’sini oluşturmaktadır. bölgenin sanayi bakımından gelişmişliğine koşut olarak iç göçle bölgeye yerleşimin fazla olması bu oranları son yıllarda kısmen değiştirse de bu değişiklik %5-10 aralığındadır.

    köken

    manavlık, anadolu'da yerleşik hayata ilk geçen türk boylarını tanımlamada kullanılan bir sıfat olup 13.-20. yüzyıllarda yerleşik hayata geçmiş ve göçebeliğe devam eden yörük-türkmenlerden ve türkçe konuşan rumeli muhâcirlerinden ayırmak için daha çok kullanılmaya başlanmıştır. anadolu'ya moğol ve selçuklu tehlikesinden dolayı latinler, bizans ve iznik imparatorluğu döneminde yerleşen ve yerleştirilen kuman, uz, peçenek toplulukları manavların oluşumunda önemli etkiye sahiptir.

    çeşitli türk ve yabancı türkolog ve tarihçilere göre manavların ilk tabakası bizanslılar tarafından balkanlar'dan batı anadolu'ya tampon maksatlı yerleştirilmiş kuman, peçenek, uzlara dayanır. ikinci katmanı ise selçuklu dönemi yerleşmiş türkmen veya yörük halk oluşturur. balkanlardan tampon amaçlı kuzeybatı anadolu ve batı anadolu'ya yerleştirilmiş kuman, peçenek, ve oğuzlar zaman içinde iç içe geçmiş ve manavları oluşturmuşlardır.

    muharrem öçalan'da bir bildirisinde manavların kökenini bizansın balkanlar’dan getirttiği türk kitlesine bağlamaktadır. bu teze göre “bizans kralı tarafından anadolu'yu doğudan gelen akınlardan korumak amacıyla balkanlar'dan getirilip yerleştirilen sayısı azımsanmayacak kadar peçenek, kıpçak, kuman, uz topluluğu da vardı. bizans kayıtlarına göre, müslüman türkler anadolu’ya gelmeden önce de türkçe konuşan binlerce insan anadolu'da yaşamaktaydı. buna göre manavlar, bu türklerin devamıdır.”

    moğolların deşt-i kıpçak topraklarına akınları sonucu balkanlara yönelmiş bir grup kuman-kıpçağın; latin ve iznik imparatorluğu hizmetine girdiği bilinmektedir. iznik imparatorluğu bu kuman grubunu selçuklu ve moğol tehdidine karşı kullanmış ve topraklarına yerleştirmiştir. doğu'dan gelen tehditlere karşı tampon maksatlı iznik imparatorluğu topraklarına yerleştirilmiş bu kuman-kıpçak grubunun oğuzlarla kaynaşarak manavları oluşturduğu'da düşünülmektedir.

    manavların şivesi

    manavların çoğu tarafından türkiye türkçesine kıpçak etkisi olarak kabul edilen ? (ñ = ng) sesinin y sesine dönüşmesi kullanılmaktadırlar örnek : unuy (onun, izmit taşköprü kayalar, ) atıy (atın) bu değişimler kuzey batı kıpçak grubundan olan karaylar'da da görülmektedir.

    p/>f değişimleri kirfik (kirpik) ve ç/>ş değişimleri'de manav ağızlarında görülmektedir.

    manavlarda arka ve orta damak ünsüzü “ñ” korunmuştur örnek : savolu? (sağolun, sakarya adapazarı salmanlı),

    a?nadalım (anlatalım, kocaeli kandıra sakallar);

    kövün (köyün, izmit taşköprü nezirler).

    manav türkmen ağızlarının bir bölümünde bugün moldova’da yaşayan oğuz kökenli gagavuz türkçesinde ve bizim rumeli ağızlarımızda gördüğümüz yuvarlak ünlü daralmalarına rastlanır. ilk hecedeki o’lar u, ö’ler ü olur:

    undan (ondan, balıkesir gönen bostancı) ;

    düğele (döverler, sakarya kaynarca büyükyanık), udürüz (öğütürüz, düzce çilimli kuşoğlu) kude (köyde, kocaeli kandıra nefsikaymaz).

    bu kelimelerdeki daralmalar, türkiye türkçesi ağızları üzerindeki kıpçak türkçesi etkisi olarak açıklanır. gerçekten de bugünkü kazan tatar ve başkurt türk şivelerinde bu olay karakteristiktir: yol > yul , köz (göz) > küz vb.

    bazı manav ağızlarında sonuncu yerine sonku-songu denilmektedir günümüz kazan tatarcasında ise'de songı (sonuncu) anlamına gelir. (kocaeli kandıra)

    manav ağızlarında ki bir diğer kıpçak etkisi ğ/>v değişimleridir örnek avız-avuz (ağız), bavırma-bavurma (bağırma), suvan-sovan (soğan). bir başka kuman etkisi ise hece sonu ünsüz çiftlerinin arasında ünlü türemesi şeklindedir. kocaeli kandıra’nın hacılar ve katçalı köylerinde “ilk” kelimesinin telâffuzu “ilik” şeklindedir (ilk >ilik). aynı ses olayını sakarya’da çift > çifit örneğinde de görüyoruz: bi çifit öküz (bir çift öküz, sakarya geyve sarıgazi). bu ses olayı; tatar, kazak, kırgız, başkurt kıpçak türk şivelerinde de yoğun olarak görülür: ?alk > ?alık ilk > elek vb. ali karamanlıoğlu’nun kıpçak türkçesiyle ilgili eserinde oğuzname’den naklen verdiği bilgiye göre milâdın ilk yıllarında kafkasya’da yaşayan kuman-kıpçak türkleri 11. asrın başlarında karadeniz’in kuzeyini işgal etmiş, 1061’de rusları mağlûp etmişler, 1078’de edirne’yi kuşatarak bizansla savaşmışlardır. 11.-13. asırlar arasında rusya’nın güneyi ile doğu avrupa’daki birçok ülke (deşt-i kıpçak coğrafyası başta olmak üzere. ukrayna, romanya, macaristan ve polonya) moğol işgaline uğramıştır. moğollardan kaçan kumanlar ise makedonya ve bulgaristan olmak üzere dağılmışlar ayrıca bizans-iznik-latin imparatorluklarında yarı köylü-yarı asker olarak istanbul boğazı-sinop-menderes vadisi arası bir hatta yerleşmişlerdir. işte rumeli ağızlarımızda ve bu arada (yerli türk) manav ağızlarının bir kısmındaki o/>u/ ö/>ü daralmalarını bu dönemdeki kıpçak etkisine bağlamak mümkündür osmanlı oğuz türklerinin rumeli’ye geçişi 14. yüzyılda (1352 yılında orhan gazi’nin oğlu süleyman paşa ile) olmuşsa da bu bilgi durumu değiştirmez. çünkü buralarda kalan kıpçak unsurlarının ya da onlardan etkilenmiş olan diğer yerli unsurların bir etkisinden söz etmek mümkündür.

    kandıra manav türkmenlerin'de “geliyor” anlamında yaygın olarak kullanılan şekiller, rumeli ağızlarının bir kısmı ve batı karadeniz ağızlarında olduğu gibi “geliya, geleya” vb. dir. ege bölgesindeki yörük türkmenlere ait olan bu fiil çekimi, kardeş manav türkmenlerinin şuur altında saklanmış olmalıdır.

    bu ağızlar bazen türkçenin eski dönemlerindeki ses, şekil ve anlamları bile koruyabilmektedir. bunun en açık örneği “yavuz” kelimesiyle ilgilidir. bugün “yavuz” şeklinde ve iyi, güzel vb. olumlu bir anlama sahip olan bu kelimenin eski türkçedeki ilk biçimi “yabız” şeklindedir ve tam tersine “kötü” anlamındadır. genel türkçede önemli ölçüde ses ve anlam alanı değişikliğine uğramıştır. oysa bu kelime kocaeli’nin kandıra ilçesinde eski türkçedeki şekliyle (“yabız”) varlığını sürdürerek (olumlu anlamdaki “yavuz” biçimine paralel olarak) yaşamaktadır. ancak “yavuz”un aksine, olumsuzluk barındıran bir anlama sahiptir. özellikle erkeklerin saçını limon, yağ vb. sıvılarla parlayacak şekilde yatırarak taradıklarında onları kınamak için yüz ekşitilerek “ne yabız olmuşsun” vb. sözler söylenir. buradaki kelimenin ilk biçimindeki olumsuzluk anlamı sınırlı da olsa sürmektedir.

    eski türkçenin izlerini taşıyan bir başka kelime ise “edivermek” kelimesindedir. manav türkmen ağızlarında “söylemek, anlatmak vb.” kelimelere paralel olarak birinden naklen söylenen sözler için “ayşe edivadi” vb. ifadeler vardır. buradaki “etmek” fiili, bildiğimiz (“yapmak” anlamındaki) “etmek” fiili değil, eski türkçeden beri çoğunlukla oğuz dışı şivelerde görülen “ayıtmak” / “eyitmek” fiilidir.

    öte yandan yazı dilinde e’li olan “yemek, demek, vermek” gibi bazı fiillerin çeşitli manav ağızlarında i’li olması da eski türkçenin bu ağızlardaki izleri gibi görünmektedir: yimesi (yemesi, düzce çilimli sarımeşe), temin itmek, dimişle (balıkesir gönen bostancı), dirdi (derdi, balıkesir gönen babayaka) vb.

    bölge'de diyalektolojik yapıda etkili olan bir unsur olarak kıpçaklara işaret etmesi, yöreden derlediğimiz metinlerde ve yöre ile ilgili diğer çalışmalarda rastlanan; ñ/>y, ğ-g,/>v, y/>c ses değişmelerine ilişkin örneklerle de desteklenmektedir. manav şivelerinde karakteristik bir ünsüz değişmesi olan “r” ünsüzünün düşmesi oldukça yaygındır. öte yandan bölge ağızlarında görülen ? > g ötümlüleşmesi de tam bir oğuz özelliğidir: garış («karış»), gavra vb. bu ağızlarda eski türkçede bulunup türkiye türkçesinin yazı dilinde değişmiş olan bazı unsurları korumaktadır. balıkesir gönen’deki alca («alacağız»), gelcek («gelecek») vb. a/e’siz gelecek zaman şekilleri ise batı anadolu yörük türkmen ağızlarının izlerini taşımaktadır. daha ilgi çekicisi, ana türkçeden milâda yakın yıllarda koparak ayrı bir lehçe olarak gelişmiş olan ve bugün türkiye türkçesine ve hattâ diğer şivelere (anlaşılırlık bakımından) çok uzak olan çuvaş türklerindeki ve bu arada bir altay dili olan moğolcadaki bir ses denkliğinin yansımasının kandıra manav türkmenlerinin bir kısmında korunmuş olmasıdır. çuvaş türkçesi ve moğolcadaki “r” sesi, türkiye türkçesinde ki “z” sesine denktir: dokuz : tähhär, kız : hır vb. bunun yazı dilimizdeki geniş zamanın olumlu ve olumsuz çekimindeki –ar/-maz karşıtlığı ve kudurmak/kuduz örnekleri vardır. ancak “kömür” kelimesine paralel olarak olarak kandıra’da sınırlı da olsa görülen ve türkiye türkçesi yazı dilinde bulunmayan (aynı anlamdaki) “kömüz” kelimesi, bize çuvaş türkçesini hatırlatmaktadır.

    dağ yöresinin kadim türkleri: manavlar

    büyük selçuklu hükümdarı alparslan’ın bizans imparatoru romen diyojen karşısında kazandığı malazgirt zaferi, anadolu’nun türkleşmesi için bir milat kabul edilir. zaferin hemen ardından anadolu’ya başlayan yoğun türk göçleri, periyodik olarak devam etmiş ve zamanla anadolu’nun türkleştirilmesiyle sonuçlanmıştır. anadolu’nun değişik bölgelerine yayılan türk boyları, başlangıçta beylik halinde örgütlenirken zamanla anadolu selçuklu ve osmanlı gibi devasa devletler kurmuştur.

    dağ yöresi, türklerin batıya doğru göçlerinde bir uç bölge olması hasebiyle stratejik bir öneme sahip olmuştur. bölge, uzun zaman bizans devleti tarafından kontrol edilmiş ve türk göçlerine karşı bir direnç merkezi olmuştur. ancak doğudan sürekli olarak gelen türk göçleri, bizans’ın direncini kırmış ve bölge zamanla türk hâkimiyetine geçmiştir. araştırmalar, dağ yöresi’nde oğuz türkleri dışında kıpçak, peçenek ve kırgız türklerinin de varlığını ortaya koymuştur.

    dağ yöresinde meskûn birçok köy, dikkat çekici bir şekilde kendilerini “manav” olarak tanımlar. manav, sürekli hareket halinde olan yörüklerden farklı olarak yerleşik hayata geçmiş türkmenleri belirten bir kimliktir. yörenin osmanlı kuruluş coğrafyasında yer almasına karşın manav kimliğinin osmanlıyı kuran kayı veya karakeçili kimliğinin önüne geçmesi dikkat çekicidir. yörede birçok türk boyuna ait damgalar bulunmasına karşın henüz kayı damgalarına rastlanmaması bu yargıyı güçlendiren bir argümandır.

    peki, kimdir manavlar?

    manavlar hakkında yapılan akademik araştırmalar henüz çok yetersizdir. mevcut araştırmalar da daha çok manavların dil ve edebiyatları üzerine yoğunlaşmıştır. tarihte hun, bulgar, peçenek, kıpçak ve sabir gibi türklerin değişik amaçlarla bizans topraklarına yerleştirildiğini biliyoruz. hatta bizans’ın bu savaşçı türklerden lejyonlar oluşturduğu ve bu lejyonlarda önemli türk komutanların yetiştiği kaynaklarda zikredilir. arkeolog adil yılmaz, günümüzdeki manavların iznik rum devleti’nin 13 yüzyılda doğu sınırına güvenlik gerekçesiyle yerleştirdiği kıpçak (kuman) türklerinin torunları olduğu kanaatindedir. yılmaz’a göre, iznik rum devleti hükümdarı ıonnes ııı. vatatzes, istanbul’u haçlılardan almak amacıyla değişik ittifaklar kurarken, doğudan gelebilecek selçuklu, türkmen ve moğol saldırılarına karşı da kıpçakların iskân edildiği sahayı bir tampon bölge olarak kullanmak istemişti.

    günümüzde manavlar, bursa, balıkesir, çanakkale, bilecik, sakarya, kocaeli, bolu, düzce ve eskişehir illerinde yaşamaktadır. manav türklerin yaşadığı bölge, iznik rum devleti’nin kıpçakları yerleştirdiği bölgeler ile hemen hemen örtüşmektedir. ciddi bir manav kütlesine sahip dağ yöresi de iznik rum devleti’nin oluşturduğu güvenlik şeridinde stratejik bir bölgeydi.

    geçtiğimiz yıl harmancık’ın alutça kırsalında metruk bir mezarlıkta keşfettiğimiz koç başı figürlü mezar taşlarının bölgedeki kıpçak varlığını kanıtladığını duyurmuştuk. bunun yanı sıra yöremizde ve civar bölgelerde yaşayan bazı ailelerin “kapçak” (kıpçak) soyadını taşıması, yöremizdeki manav-kıpçak bağlantısını kuran önemli argümanlardır. dolayısıyla dağ yöresi’ndeki manav türklerinin, osmanlı’yı kuran kayı-karakeçili türklerinden çok daha önce yöremizde yurt tutan kıpçaklar olduğunu söyleyebiliriz.

    doç. dr. celil bozkurt

  • manav

    08.06.2023 - 16:13

    Dağ yöresinin kadim Türkleri: Manavlar

    Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan’ın Bizans İmparatoru Romen Diyojen karşısında kazandığı Malazgirt Zaferi, Anadolu’nun Türkleşmesi için bir milat kabul edilir. Zaferin hemen ardından Anadolu’ya başlayan yoğun Türk göçleri, periyodik olarak devam etmiş ve zamanla Anadolu’nun Türkleştirilmesiyle sonuçlanmıştır. Anadolu’nun değişik bölgelerine yayılan Türk boyları, başlangıçta beylik halinde örgütlenirken zamanla Anadolu Selçuklu ve Osmanlı gibi devasa devletler kurmuştur.

    Dağ Yöresi, Türklerin batıya doğru göçlerinde bir uç bölge olması hasebiyle stratejik bir öneme sahip olmuştur. Bölge, uzun zaman Bizans Devleti tarafından kontrol edilmiş ve Türk göçlerine karşı bir direnç merkezi olmuştur. Ancak doğudan sürekli olarak gelen Türk göçleri, Bizans’ın direncini kırmış ve bölge zamanla Türk hâkimiyetine geçmiştir. Araştırmalar, Dağ Yöresi’nde Oğuz Türkleri dışında Kıpçak, Peçenek ve Kırgız Türklerinin de varlığını ortaya koymuştur.

    Koç başı figürlü mezar taşı
    Dağ Yöresinde meskûn birçok köy, dikkat çekici bir şekilde kendilerini “manav” olarak tanımlar. Yörenin Osmanlı kuruluş coğrafyasında yer almasına karşın manav kimliğinin Osmanlıyı kuran kayı veya Karakeçili kimliğinin önüne geçmesi dikkat çekicidir. Yörede birçok Türk boyuna ait damgalar bulunmasına karşın henüz Kayı damgalarına rastlanmaması bu yargıyı güçlendiren bir argümandır.

    Türkiye’de Manavların yaşadığı şehirler
    Peki, kimdir manavlar?
    Manavlar hakkında yapılan akademik araştırmalar henüz çok yetersizdir. Mevcut araştırmalar da daha çok manavların dil ve edebiyatları üzerine yoğunlaşmıştır. Tarihte Hun, Bulgar, Peçenek, Kıpçak ve Sabir gibi Türklerin değişik amaçlarla Bizans topraklarına yerleştirildiğini biliyoruz. Hatta Bizans’ın bu savaşçı Türklerden lejyonlar oluşturduğu ve bu lejyonlarda önemli Türk komutanların yetiştiği kaynaklarda zikredilir. Arkeolog Adil Yılmaz, günümüzdeki manavların İznik Rum Devleti’nin 13. Yüzyılda doğu sınırına güvenlik gerekçesiyle yerleştirdiği Kıpçak (Kuman) Türklerinin torunları olduğu kanaatindedir. Yılmaz’a göre, İznik Rum Devleti Hükümdarı Ionnes III. Vatatzes, İstanbul’u Haçlılardan almak amacıyla değişik ittifaklar kurarken, doğudan gelebilecek Selçuklu, Türkmen ve Moğol saldırılarına karşı da Kıpçakların iskân edildiği sahayı bir tampon bölge olarak kullanmak istemişti.
    Günümüzde manavlar, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Bilecik, Sakarya, Kocaeli, Bolu ve Eskişehir, Düzce illerinde yaşamaktadır. Manav Türklerin yaşadığı bölge, İznik Rum Devleti’nin Kıpçakları yerleştirdiği bölgeler ile hemen hemen örtüşmektedir. Ciddi bir Manav kütlesine sahip Dağ Yöresi de İznik Rum Devleti’nin oluşturduğu güvenlik şeridinde stratejik bir bölgeydi.
    Geçtiğimiz yıl Harmancık’ın Alutça kırsalında metruk bir mezarlıkta keşfettiğimiz koç başı figürlü mezar taşlarının bölgedeki Kıpçak varlığını kanıtladığını duyurmuştuk. Bunun yanı sıra yöremizde ve civar bölgelerde yaşayan bazı ailelerin “Kapçak” (Kıpçak) soyadını taşıması, yöremizdeki manav-Kıpçak bağlantısını kuran önemli argümanlardır. Dolayısıyla Dağ Yöresi’ndeki manav Türklerinin, Osmanlı’yı kuran Kayı-Karakeçili Türklerinden çok daha önce yöremizde yurt tutan Kıpçaklar olduğunu söyleyebiliriz.

  • manav

    07.06.2023 - 23:18

    Manavların Kimliği
    Manavlar kaynaklarda farklı şekillerde açıklanmışlardır. Bu farklılığın sebebi kimilerinin Manavlar ile diğer grupların farkını dilde, kimilerinin yerleşim şeklinde, kimilerinin kökende görmeleridir;

    Muharrem Öçalan’ın bir Yörük’ün ağzından yaptığı derlemeye göre ise Manav: “Yörüğün yörümeyenine Manav deriz.” biçimindedir. Benzer bir ifade de Işıl Altun’un yaptığı bir derlemede karşımıza çıkmaktadır. “Orta-Asya’dan, Batı Anadolu’ya gelen Türk, Türkmen, Yörük. Oturursa Manav, gezerse Yörük.” Manavların Türkmen olduğu kanaati hemen pek çok kaynakta ortak görüş olmakla birlikte Balıkesir’deki Manavlara bu durum sorulduğunda Manavların Türkmen olmadıklarını, Türkmenlerin Aleviler olduğunu ifade etmektedirler.

    Manavların bulundukları bölgelere nerelerden geldikleri konusu da araştırmacılar tarafından farklı şekillerde açıklanmıştır. Türk Dil Kurumunun sözlüğünde “genellikle Romanya ve Bulgaristan’dan göç etmiş kimse.” Bandırma İlçesinde Manavlar adlı çalışmasında Serdar Bombacı Manavları uzun süredir yerleşik olan ve tarımla uğraşan yerli toplum olarak tanımlamaktadır. Bu toplumun oraya Kuzey Kafkasya, Bulgaristan ve Yugoslavya’dan geldiklerini öne sürmekte ve M.Ö. Misya topluluklarında yaşayan halkla, Kutalmış oğlu Süleyman Bey’in 1076 yılında bu bölgeyi fethetmesinden sonra gelen Türkmen topluluklarının kaynaşmasıyla oluşan melez bir topluluk olduklarını ifade etmektedir. Ancak Manavların Romanya, Bulgaristan, Yunanistan gibi herhangi bir bölgeden göç etmiş olmaları pek de mümkün değildir. Manavların gerek yemek kültürleri, gerek dil özellikleri, halk edebiyatı ve halk bilimi ürünleri incelendiğinde Muhacirler yani göçmenler ile herhangi bir ilişki kurulamamıştır.

    Manav adı verilen Türk topluluklarına Cevdet Türkay’ın çalışmasına göre Antalya civarında rastlanmaktadır. Türkay bu toplulukların aslen Yörük olduklarını ortaya koymakla birlikte “Manavlar, Manavlı, Manavlu, Manavlar Perakendesi” adlarıyla anıldıklarını ifade eder. Manavların yerleşim yerlerini de İçel, Saruhan, Alaiye Sancakları olarak bildirir. Ancak az önce de belirtildiği üzere Türkay bu Manavların Yörük olduğunu öne sürmektedir. Bu da Manav isimli bu cemaatlerin bugün Manav dediğimiz topluluklar ile ilgisi olmayabileceği düşüncesini doğurmaktadır. Yine de bu konuda kesin bir şey söylemek mümkün görünmemektedir.

    Manavların Türk boylarından geldikleri görüşü oldukça yaygın olmakla birlikte farklı görüşler de öne sürülmüştür. Bu görüşlerden biri de Manavların Rum oldukları görüşüdür. “Manav denilenler yalnız Rum’dan dönüp İslâm’a giren ve artık Türk olanlar değil, Rumların tamamı olmaktadır.”

    Daha çok Batı Anadolu’da yerleşmiş bulunan Manavların buraya ne zaman geldiği sorusu da eldeki verilerden yararlanarak açıklanmaya çalışılmıştır. Manavların Batı Anadolu’ya 1291 yılından önce gelmiş olabileceği kanısı ise yaygın bir görüştür. Bunun sebebi ise Yıldırım Bayezıd döneminde yapılan İstanbul kuşatması sonrasında Bizans İmparatorluğu ile yapılan antlaşma gereği Sirkeci’de bir Türk mahallesi kurulmuştur. Bu mahalleye yerleştirilenlerin ise Göynük ve Taraklı’daki 760 hane olduğu belirtilmiştir. Bu bilgi doğrultusunda Manavların Anadolu’ya 13. yüzyıl öncesinde gelmiş olmaları kuvvetli ihtimaldir.

    Ayrıca Muharrem Öçalan’ın bir paneldeki bildirisine göre; “Bizans kralı tarafından Anadolu’yu doğudan gelen akınlardan korumak amacıyla Balkanlardan getirilip yerleştirilenlerin sayısı azımsanmayacak kadar Peçenek-Kıpçak-Kuman-Uz topluluğu da vardı. Bizans kayıtlarına göre, Müslüman-Türkler Anadolu’ya gelmeden önce de Türkçe konuşan binlerce insan Anadolu’da yaşamaktaydı. Buna göre Manavlar, bu Türklerin devamıdır.” Öçalan bu görüşü ifade etmekle birlikte bunun kesin olmadığını belirtmiştir.

  • manav

    21.03.2023 - 20:50

    Bknz. Manav ; Genellikle Romanya ve Bulgaristan dan göç etmiş kimse.

  • manav

    04.01.2023 - 15:59

    Manavların Şivesi
    Manavların Çoğu tarafından Türkiye Türkçesine Kıpçak Etkisi Olarak kabul edilen ? (ñ = ng) sesinin Y sesine dönüşmesi Kullanılmaktadırlar Örnek : Unuy (Onun, İzmit Taşköprü Kayalar, ) Atıy (Atın) Bu değişimler Kuzey Batı Kıpçak Grubundan olan Karaylar'da da görülmektedir.

    P/>F değişimleri Kirfik (Kirpik) ve Ç/>Ş değişimleri'de Manav Ağızlarında görülmektedir.

    Manavlarda arka ve orta damak ünsüzü “ñ” korunmuştur Örnek : Savolu? (Sağolun, Sakarya Adapazarı Salmanlı),

    A?nadalım (Anlatalım, Kocaeli Kandıra Sakallar);

    Kövün (Köyün, İzmit Taşköprü Nezirler).

    Manav Türkmen ağızlarının bir bölümünde bugün Moldova’da yaşayan Oğuz kökenli Gagavuz Türkçesinde ve bizim Rumeli ağızlarımızda gördüğümüz yuvarlak ünlü daralmalarına rastlanır. İlk hecedeki o’lar u, ö’ler ü olur:

    Undan (ondan, Balıkesir Gönen Bostancı) ;

    düğele (döverler, Sakarya Kaynarca Büyükyanık), udürüz (öğütürüz, Düzce Çilimli Kuşoğlu) kude (köyde, Kocaeli Kandıra Nefsikaymaz).

    Bu kelimelerdeki daralmalar, Türkiye Türkçesi ağızları üzerindeki Kıpçak Türkçesi etkisi olarak açıklanır. Gerçekten de bugünkü Kazan Tatar ve Başkurt Türk şivelerinde bu olay karakteristiktir: yol > yul , köz (göz) > küz vb.

    Bazı Manav ağızlarında Sonuncu yerine Sonku-Songu denilmektedir Song : Neslin en küçük oğlu. Anne karnındaki bebeğin göbeğinden anneye bağlanan bağın sonu. Son; oğul. Günümüz Kazan Tatarcasında ise'de Songı (Sonuncu) anlamına gelir. (Kocaeli Kandıra)

    Manav Ağızlarında ki bir diğer Kıpçak Etkisi Ğ/>V değişimleridir Örnek Avız-Avuz (Ağız), Bavırma-Bavurma (Bağırma), Suvan-Sovan (Soğan). Bir başka Kuman etkisi ise hece sonu ünsüz çiftlerinin arasında ünlü türemesi şeklindedir. Kocaeli Kandıra’nın Hacılar ve Katçalı köylerinde “ilk” kelimesinin telâffuzu “ilik” şeklindedir (ilk >ilik). Aynı ses olayını Sakarya’da çift > çifit örneğinde de görüyoruz: bi çifit öküz (bir çift öküz, Sakarya Geyve Sarıgazi). Bu ses olayı; Tatar, Kazak, Kırgız, Başkurt Kıpçak Türk şivelerinde de yoğun olarak görülür: ?alk > ?alık ilk > elek vb. Ali Karamanlıoğlu’nun Kıpçak Türkçesiyle ilgili eserinde Oğuzname’den naklen verdiği bilgiye göre milâdın ilk yıllarında Kafkasya’da yaşayan Kuman-Kıpçak Türkleri 11. asrın başlarında Karadeniz’in Kuzeyini işgal etmiş, 1061’de Rusları mağlûp etmişler, 1078’de Edirne’yi kuşatarak Bizansla savaşmışlardır. 11.-13. asırlar arasında Rusya’nın güneyi ile Doğu Avrupa’daki birçok ülke (Deşt-i Kıpçak Coğrafyası Başta olmak üzere. Ukrayna, Romanya, Macaristan ve Polonya) Moğol işgaline uğramıştır. Moğollardan kaçan Kumanlar ise Makedonya ve Bulgaristan olmak üzere dağılmışlar ayrıca Bizans-İznik-Latin imparatorluklarında Yarı köylü-Yarı Asker olarak İstanbul Boğazı-Sinop-Menderes vadisi arası bir hatta yerleşmişlerdir. İşte Rumeli ağızlarımızda ve bu arada (Yerli Türk) Manav ağızlarının bir kısmındaki o/>u/ ö/>ü daralmalarını bu dönemdeki Kıpçak etkisine bağlamak mümkündür Osmanlı Oğuz Türklerinin Rumeli’ye geçişi 14. yüzyılda (1352 yılında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa ile) olmuşsa da bu bilgi durumu değiştirmez. Çünkü buralarda kalan Kıpçak unsurlarının ya da onlardan etkilenmiş olan diğer yerli unsurların bir etkisinden söz etmek mümkündür.

    Bölge'de diyalektolojik yapıda etkili olan bir unsur olarak Kıpçaklara işaret etmesi, yöreden derlediğimiz metinlerde ve yöre ile ilgili diğer çalışmalarda rastlanan; ñ/>y, ğ-g,/>v, y/>c ses değişmelerine ilişkin örneklerle de desteklenmektedir. Manav şivelerinde karakteristik bir ünsüz değişmesi olan “r” ünsüzünün düşmesi oldukça yaygındır. Öte yandan bölge ağızlarında görülen ? > g ötümlüleşmesi de tam bir Oğuz özelliğidir: garış («karış»), gavra vb. Bu ağızlarda Eski Türkçede bulunup Türkiye Türkçesinin yazı dilinde değişmiş olan bazı unsurları korumaktadır. Balıkesir Gönen’deki alca («alacağız»), gelcek («gelecek») vb. a/e’siz gelecek zaman şekilleri ise Batı Anadolu Yörük Türkmen ağızlarının izlerini taşımaktadır. Daha ilgi çekicisi, Ana Türkçeden milâda yakın yıllarda koparak ayrı bir lehçe olarak gelişmiş olan ve bugün Türkiye Türkçesine ve hattâ diğer şivelere (anlaşılırlık bakımından) çok uzak olan Çuvaş Türklerindeki ve bu arada bir Altay dili olan Moğolcadaki bir ses denkliğinin yansımasının Kandıra Manav Türkmenlerinin bir kısmında korunmuş olmasıdır. Çuvaş Türkçesi ve Moğolcadaki “R” sesi, Türkiye Türkçesinde ki “Z” sesine denktir: Dokuz : Tähhär, Kız : Hır vb. Bunun yazı dilimizdeki geniş zamanın olumlu ve olumsuz çekimindeki –Ar/-Maz karşıtlığı ve Kudurmak/Kuduz örnekleri vardır. Ancak “Kömür” kelimesine paralel olarak olarak Kandıra’da sınırlı da olsa görülen ve Türkiye Türkçesi yazı dilinde bulunmayan (aynı anlamdaki) “kömüz” kelimesi, bize Çuvaş Türkçesini hatırlatmaktadır.

  • manav

    02.01.2023 - 21:40

    Manav Türkleri Ve Kökenleri Hakkın'da ki Görüşler

    Bu konuda bir kaç görüş dikkate değer:

    1. “Bizans kralı tarafından Anadolu’yu doğudan gelen akınlardan korumak amacıyla Balkanlar’dan getirilip yerleştirilen sayısı azımsanmayacak kadar Peçenek-Kıpçak-Kuman-Uz topluluğu da vardı. Bizans kayıtlarına göre, Müslüman-Türkler Anadolu’ya gelmeden önce de Türkçe konuşan binlerce insan Anadolu’da yaşamaktaydı. Buna göre Manavlar, bu Türklerin devamıdır.”
    2. 13. Yüzyıldaki Moğol istilasından sonra Selçuklu ülkesine Türkistan’dan yalnız göçebe Türk unsurlar gelmedi, onların yanında yarı yerleşik ve tam yerleşik köylü- şehirli Türkler de geldi.” ( Faruk Sümer; “Anadoluya Yalnız Göçebe Türkler mi Geldi?” Belleten, XXIV, s. 567-594)
    3. maddede özetlediğim. Doktora tezimizi hazırlarken kaynağımızın şu ifadesi de bu düşünceyi özetliyor:
    Bir Yörüğe sorduk: “Manav diye kime dersiniz?”
    Cevap şöyleydi: “yórúğú? yörüme?nine manav deris”. ( Yörük’ün yürümeyenine Manav deriz.) (Cevdet Atay)"

    4. “Türkiye’de Türklerin Kıpçak grubundan çok yine Türklerin Oğuz boyları grupları vardır. Türkmen adı da Yörük adı da, manav adı da, farklı söyleyişlerdir.” ( Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu”)

  • manav

    02.01.2023 - 21:38

    Manav Türkleri Ve Kökenleri Hakkın'da ki Görüşler
    Düzenle

    Bu konuda bir kaç görüş dikkate değer:

    1. “Bizans kralı tarafından Anadolu’yu doğudan gelen akınlardan korumak amacıyla Balkanlar’dan getirilip yerleştirilen sayısı azımsanmayacak kadar Peçenek-Kıpçak-Kuman-Uz topluluğu da vardı. Bizans kayıtlarına göre, Müslüman-Türkler Anadolu’ya gelmeden önce de Türkçe konuşan binlerce insan Anadolu’da yaşamaktaydı. Buna göre Manavlar, bu Türklerin devamıdır.”
    2. 13. Yüzyıldaki Moğol istilasından sonra Selçuklu ülkesine Türkistan’dan yalnız göçebe Türk unsurlar gelmedi, onların yanında yarı yerleşik ve tam yerleşik köylü- şehirli Türkler de geldi.” ( Faruk Sümer; “Anadoluya Yalnız Göçebe Türkler mi Geldi?” Belleten, XXIV, s. 567-594)
    3. maddede özetlediğim. Doktora tezimizi hazırlarken kaynağımızın şu ifadesi de bu düşünceyi özetliyor:
    Bir Yörüğe sorduk: “Manav diye kime dersiniz?”
    Cevap şöyleydi: “yórúğú? yörüme?nine manav deris”. ( Yörük’ün yürümeyenine Manav deriz.) (Cevdet Atay)"

    4. “Türkiye’de Türklerin Kıpçak grubundan çok yine Türklerin Oğuz boyları grupları vardır. Türkmen adı da Yörük adı da, manav adı da, farklı söyleyişlerdir.” ( Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu”)

Toplam 8 mesaj bulundu