Benim için önemli olan 3 şey vardır anadınmı. Gerisi boş anadınmı
1-Delikanlılığın direği Tespih
2-Delikanlılığın ev sahibi sivri burunlu, yumurta topuklu ayakkabılarım
3-Babamdan önce gelen Orhan Gencebay
Bir zamanların Almanyasında genç yaşlarda hayat mücadelesi ile başladığı yaşamına, açık sıvı deterjan, sabun satarak devam eden bir insandı. En büyük hayali birgün kuracağı sabun fabrikaları zinciri ile Almanyada hatırı sayılı iş adamlarının arasına girip Medyada güzel güzel manitalarla boy göstermekti. İşporta usulü ile Gelsenkirchen kapalı çarşısının önünde başladığı ticaret hayatına, sürekli peşine takılan zabıtaların Köln senin Berlin benim diyerekten kovalamaları sonucu rahat yüzü bulamayarak işportayı bırakarak başka mesleklere yönelmek zorunda kalmıştır. Fakat kendisinin ilkokul 3 terk olması nedeni ile girdiği her işte dikiş tutturamaması sonucu son çare olarak orduya katılmıştır. İlk yıllarda ne kadar mutlu olsada onun en büyük hayali olan sabun fabrikalar zinciri kurma isteği onu bırakmayarak üstüne kara bir gölge gibi çökmüştür. Sürekli rüyalarını, hayellerini sabunlar süslemiş ve bunun sonucunda bizim Adolf, Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde 1 yıl tedavi görmüştür. Tedavisinden sonra askeri kariyerine kaldığı yerden devam eden Adolf azmi ve psikopata bağlanmaları sebebi ile Astsubay üsçavuş olarak başladığı askerlik hayatında çok geçmemiş generalliğe kadar yükselmiştir. Generalliğe yükselir yükselmez ilk iş olarak bütün orduya takılması için Sıvı Sabunun baş harflerinin oluşturduğu SS harflerini güzel bir dizayn ile X e benzeterek kolluk haline getirmiş ve bütün ordusuna bu kolluğu taktırmıştır. Gün geçtikçe hayallerinin önüne geçemeyen Adolf, bir gece eline aldığı sazını tıngırdatırken gene derin hayallere dalmış ve birden buldum diye irkilmiştir. Ordudan aldığı 3-5 markla bir fabrika açamayacağını anlayan Adolf, işte o gece kuracağı sabun fabrikalarının ilk temelini atmıştır. Ertesi gün ilk iş olarak kiremitten ve kerpiçten bir bina yaptırıp içine bir kaç parça sabun imalatında kullanılacak makina yerleştirdikten sonra, kapısına Adolf Hitler Temizlik Malzemeleri İmalat ve Dağıtım A.Ş. tabelasını astırmıştır.Bütün hazırlıklar tamamdır ama sabun imal etmesi için gerekli hammaddeyi sağlayacak para kalmamıştır Adolfta. Ne yapsın ne etsin diye düşünürken aklına birden 'Hayvandan çıkıyorsa insandanda çıkar bu sabun hem vergisi felanda olmaz birde devletten ARGE yardımı alırım' diyerek esir Alman mahkumlar gelmiştir. Domuz eti yediklerinden hayli yağlı olan Hanslar; bizim Adolfun 'Ulan bunların bir tanesinden 1 kutu nemlendiricili sabun çıkartır, Hacı Şakire bile rakip olurum' diye iştahını kabartmıştır. Fakat daha sonra 'Ya bu domuz eti müslümanlara aykırı, sonra benim sabunlarımı islam ülkelerine ihraç edemem ' diyerek mecburen rotasını esir kamplarındaki yahudilere çevirmiştir. Genç ve orta yaşlılardan banyo sabunu imal ederken, ihtiyarlardanda tuvalet sabunu imal etmiştir. Kurduğu şirket gittikçe büyümekte ve yeni işçiler yeni yatırımlar yapmaktaydı.İşlerin iyi olması nedeniyle ordudan istifa etmiştir. Fakat yılların ardından stoklardaki yahudilerin bitmesi, ve işçilerin greve gitmesi ve hakkında çıkan Aşk dedikoduları Adolfu içinden çıkamaz bir duruma sokmuş ve bankalardan aldığı kredileri ödeyemez duruma gelmiştir. Fabrikalarına ve evlerine 1 nci İcradan memurların biri gelip bir gitmekte idi. Eldeki avuçtakini kaybeden Adolf son çare olarak tefecilerin eline düşmüş. Onlarada borcunu ödeyemeyince bir gece intihar süsü verilerek çek-senet mafyasının kurşunlarıyla hayata veda etmiştir.
Kaynak: 'Yüzyılın En Başarılı 100 Sabuncuları' adlı eserinden alınmıştır.
Aşk insan hücrelerinin metobolik organizmalarla fizyolojik değişimlere uğrayarak ve bunlara bağlı olarak farmolojik özellikleri tespit edilemeyen endikasyonları tartışılabilir homojen ve bi okadarda ototrof olmasına rağmen elde edilen biseptik karışımlarla yapılan flemen bir doku ile insan vücüduna bağlanan bağlandığı yerlerde endoplazmik retikulmlar için gerekli maya ve bizim dilimizde ispirozen dediğimiz ve kemoterapi gerektirebilen bir pediatri uzmanlığında yaşanması gereken hem stropal yapı ve hidelarofor yapıya sahip olması gereken, oldukça sert bir çeper olan iofen dokusuyla korunan ve korunurken aynı zamanda besin değeri olan biseptik meynesel lerle beslenen çok önemli bir olgudur. İnşallah anlatabilmişimdir. Artık bundanda birşeyler anlayamıyorsanız ben bişey diyemem aşk anca bu kadar açık tarif edilir.
Evet kürdoloji bilimsel bir olgudur ve kimse bunu inkar edemez. Yapılmış olan çalışmalar hala bunun nasıl bir bilim dalı olduğu hakkında olumlu bir meyve vermemiştir. Ama elde edilen son sonuçlara göre konuşacak olursak efendim Kürdoloji, Kürdan bilimidir. Bağlı bulunduğum şirketimin yapmış olduğu büyük masraflar sonucu elde ettiği elimizdeki bilgileri sizinle paylaşmak isterim. Efendim kürdan dediğimiz bu nesneler ki nesne diyorum zira bunlar cansızdırlar. Uzun uçları sivri ve kıymık yakıştırması yakışmayacağı gibi ona benzeyen insanoğlunun kullan at mantığıyla yaklaştığı marketlerde, bakkallarda ve tahtakalelerde üzerlerinde vasati 1000 adet yazısı ile piyasaya sürülen nesnelerdir efenim. Şimdi diyeceksiniz çok biliyorsun sen! biliyorum evet biliyorum burda bilim konuşuyor efenim. Kürdoloji kelime anlamı ile kürdan bilimidir. Heralde tutup olmayan bir milletin kendine ait dil bilimi demeyeceksiniz. Lütfen lütfen arkadaşlar bana bunlarla gelmeyin bilimi kandıramazsınız. Biz neciyiz efenim burda bilim adamıyız dimi ozaman dediklerime inanın.
Şimdi burda nuwandas ile alacaçakırı ele almak lazım. Nasılki elma deyince armut, armut deyince ayı, ayı deyince sevgilim (ay pardon) yani bunlar hep birbirini tamamlayan olgulardır. Dikkatimi çeken konu şudur ve ona değinmek isteyeceğim. Anladığım kadarıyla bu iki afacan şöyle bir oyun bir hilebazlık düşünmüşler. Alacaçakır nuwandasa 'Bana bak lan sen çok iyi soğan gırıyon, belkim bunu keşfeden birileri çıkar şöhret olursun paraya para demeyis, bunu bi yerde ortaya çıkaralım' demiş. Nuwandas ise 'Ulan doğru diyon ha ben bi soğana kodummu yumruğu cücüğünü bilem tanıyamazla, hemide senin donlar bende galdıydı ya arkadaşlığımızın ne derece ileri derecede olduğunu herkes bilir aklını sevem' diyerekten bu afacanlar antoloji comun emekli,dul yetim,işsiz güçsüz takımına ve şehitlere beleş olan forum sayfalarına iki bölüm açarak, kendilerini dünya kapılarına açmışlardır. Soğan ve don konusundan sonra hızlarını alamayarak okudukları fıkralarının başkahramanı ben olacağım ayağına birbirlerine girmişler ve nuwandasın galip gelmesiyle alacaçakır mecburen boynunu bükerek fıkralarda figüranlığı kabul etmiştir. Asıl kahraman nuwandastır. Ayrıca kahramanlarımız sinemaya gidip aynı zamanda at yarışı oynayarak sanat ve kumarı bir araya getirerek bir ilki gerçekleştirmişler, topluma büyük bir hizmet vermişlerdir. Son olarak nuwandasın çok nadide araba koleksiyonundan bahsetmek isterim. Jaguar, porsche, lotus, ferrari lerden sıkılan arkadaşımız değişiklik olması açısından kendini el arabası koleksiyonuna vurmuş. ÖTV vergilerinin çok olması nedeniyle bunları galeriler yerine yakınlarındaki fabrikadan aşırmak suretiyle biriktirmeye başlamıştır. İlgilenenler bu nadide koleksiyonu İstanbulda 13 Marttaki World Of the Amele Fair (Dünya Amele Fuarı) de sergilenirken görebilirler. Her nekadar bekledikleri ilgiyi bulamayan kahramanlarımızdan nuwandas şimdi masaya soğanı koyup kulakla kırmayı deneyerek kendini geliştirmekte, alacaçakır ise donunu vücuduna bağlamak suretiyle sağda solda bırakmayarak azimle hareket edenin mermeri deleceğine işaret etmektedir. İlerleyen tarihte onların yeni maceralarını sabırsızlıkla bekliyorum. Dostlukları çok sağlam olan bu arkadaşlarımızı sevgiyle kucaklıyorum.
Leyla ile Mecnun kadar olmasada Ferhatla Şirine yakın idiler. Onlar sevenlerin gören gözü, sevmeyenlerin, taş kalplilerin merhametli yüreği oldular. Onlar binlerce sevenin kalbine taht kurmuş 12 nci yüzyılın iki büyük aşığı Number ile Dillişah idiler. 'Vur topuza daha güçlü aşık isen, Bırak yarini yadellere Number kadar sevmediysen' demiş aşık. Number genç yakışıklı tıknaz bir delikanlı. Dillişah ise dillere destan, gülüşü bir ömüre bedel bir dilber idi. Babası demir ustası olan Number; internet cafede çalışarak eve 3-5 altın yardım yapmakta ve her fırsatta belediye kamyonlarından atılan yardım paketlerini eve taşıyarak ev ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Babası vezir olan Dillişah dilber ise bir elimde cımbız bir elimde ayna, umurumdamı ki dünya misali bir hayat yaşamaktaydı. Ayrı dünyaların insanı olan bu kişiler ileride birbirlerini delice seveceklerini akıllarının ucundan bile geçiremezlerdi. Numberin Dillişahla ilk tanışması tesadüften ibarettir. Çalıştığı internet cafeyi temizledikten sonra biraz ICQ yapmak isteyen Numberin 18-22 yaş aralığı ve Female cinsiyetini seçerek arama yapması sonucu bulduğu Dillişahın 'prettywoman' nikine attığı bir slmla başlayan muhabbetin ileride çok büyük bir aşka dönüşebileceği ikisininde aklına bile gelmemişti. Gün geçtikçe ilerleyen muhabbet yerini yavaş yavaş alışkanlığa hatta ve hatta aşka bırakmıştı. Artık Number yardım kamyonlarının peşinden koşmayarak ev ekonomisine yardım etmiyor, hatta cafeden aldığı 3-5 altınıda tekrar cafeye vererek sabahlara kadar sevdiği insanla mesajlaşıyordu. Dillişah ise artık saray şenliklerine katılmıyor, zengin mutfak yemekleri yerine vakit kaybetmemek için, sevdiğinden ayrılmamak için bilgisayar karşısında sarayın fast-foodundan aldığı hamburgerlerden yiyordu.Çok geçmediki bu durum Dillişahın babasının gözünden kaçmadı. Hemen zamanın en ünlü hackerlarını saraya çağırtarak kızının bilgisayarda neler yaptığını öğrenmek istediğini bildirdi. Çok geçmeden gerçeği öğrendide.Ve ilk iş olarak Dillişahın bilgisayarını elinden aldı ve aklı başına gelsin diye Dillişahı zindana attırdı. Aradan haftalar geçmiş fakat Number Dillişahtan tek bir msj alamamış ve okadar özlemişki dillişahın:=) simgesini, dayanamayarak saraya koşmuş. Kapıdaki otopark görevlisinin eline 3 altın sıkıştırarak durumu öğrenmiş. Aldığı haberle deliye dönen Number ne yapacağını bilemez bir durumda çıkar yol aramaya başlamış. İnternetten sarayın krokisini alan Number sevdiği insanın bulunduğu zindanı iyi ezber yapmış ve hemen Escort bilgisayardan bir pentıum 4 bilgisayarla, 3 km kablo almış. Gece dememiş gündüz dememiş 2 günde kazdığı tünelle Dillişahın kaldığı zindana ulaşmış. Ulaştığında Dillişahın uyuduğunu gören Number bilgisayarı bırakıp Türk Telekomu bile kıskandıracak 1062 ADSL bağlantısını çekerek, geldiği tünelden tekrar geri gitmiş. Dillişah uyandığında bilgisayarı görünce önce şaşırmış daha sonra merakına yenilerek açmış. ICQ yu açtığında Numberin “Günaydınn Assskımm” mesajını görünce olanları anlamış. Ve cevap olarak “Ulan öküz bilgisayarı bırakacağına buraya beni alıp kaçırsaydın ya” demiş. Bu mesajla yıkılan Number kendisini çöllere vurmuş ve bir daha haber alınamamış. Onun bu halini gören herkes ona acıyarak bakmış ve sevginin ne denli acımasız olduğunu anlamış. Ve o gün bugündür halk, bu aşk hikayesini anlatırken Dillişaha Sevmeyen Dillişah, Numbere ise dilimizde 7 NUMARA anlamına gelen Seven Number lakabını takmış. Bu bir rivayettir mecmua kenarında yazılı, biz gördük anlattık herkes üstüne düşen hisseyi ala, her ne kadar sürçü lisan ettiysek af ola.
Küçük kurbaa küçük kurbaa kuyruğun nerede
Kuyruğum yok, kuyruğum yok yüzerim delede
Küçük kurbaa küçük kurbaa prensin nerede
Prensim yok prensim yok Popstar olacak o sahnede
*Bayyyyhann Kurrrrrbağalarrrr Prrrrensi*
Çok yakında Türkiye ile aynı anda bütün dünyada
Bir zamanların Almanyasında genç yaşlarda hayat mücadelesi ile başladığı yaşamına, açık sıvı deterjan, sabun satarak devam eden bir insandı. En büyük hayali birgün kuracağı sabun fabrikaları zinciri ile Almanyada hatırı sayılı iş adamlarının arasına girip Medyada güzel güzel manitalarla boy göstermekti. İşporta usulü ile Gelsenkirchen kapalı çarşısının önünde başladığı ticaret hayatına, sürekli peşine takılan zabıtaların Köln senin Berlin benim diyerekten kovalamaları sonucu rahat yüzü bulamayarak işportayı bırakarak başka mesleklere yönelmek zorunda kalmıştır. Fakat kendisinin ilkokul 3 terk olması nedeni ile girdiği her işte dikiş tutturamaması sonucu son çare olarak orduya katılmıştır. İlk yıllarda ne kadar mutlu olsada onun en büyük hayali olan sabun fabrikalar zinciri kurma isteği onu bırakmayarak üstüne kara bir gölge gibi çökmüştür. Sürekli rüyalarını, hayellerini sabunlar süslemiş ve bunun sonucunda bizim Adolf, Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde 1 yıl tedavi görmüştür. Tedavisinden sonra askeri kariyerine kaldığı yerden devam eden Adolf azmi ve psikopata bağlanmaları sebebi ile Astsubay üsçavuş olarak başladığı askerlik hayatında çok geçmemiş generalliğe kadar yükselmiştir. Generalliğe yükselir yükselmez ilk iş olarak bütün orduya takılması için Sıvı Sabunun baş harflerinin oluşturduğu SS harflerini güzel bir dizayn ile X e benzeterek kolluk haline getirmiş ve bütün ordusuna bu kolluğu taktırmıştır. Gün geçtikçe hayallerinin önüne geçemeyen Adolf, bir gece eline aldığı sazını tıngırdatırken gene derin hayallere dalmış ve birden buldum diye irkilmiştir. Ordudan aldığı 3-5 markla bir fabrika açamayacağını anlayan Adolf, işte o gece kuracağı sabun fabrikalarının ilk temelini atmıştır. Ertesi gün ilk iş olarak kiremitten ve kerpiçten bir bina yaptırıp içine bir kaç parça sabun imalatında kullanılacak makina yerleştirdikten sonra, kapısına Adolf Hitler Temizlik Malzemeleri İmalat ve Dağıtım A.Ş. tabelasını astırmıştır.Bütün hazırlıklar tamamdır ama sabun imal etmesi için gerekli hammaddeyi sağlayacak para kalmamıştır Adolfta. Ne yapsın ne etsin diye düşünürken aklına birden 'Hayvandan çıkıyorsa insandanda çıkar bu sabun hem vergisi felanda olmaz birde devletten ARGE yardımı alırım' diyerek esir Alman mahkumlar gelmiştir. Domuz eti yediklerinden hayli yağlı olan Hanslar; bizim Adolfun 'Ulan bunların bir tanesinden 1 kutu nemlendiricili sabun çıkartır, Hacı Şakire bile rakip olurum' diye iştahını kabartmıştır. Fakat daha sonra 'Ya bu domuz eti müslümanlara aykırı, sonra benim sabunlarımı islam ülkelerine ihraç edemem ' diyerek mecburen rotasını esir kamplarındaki yahudilere çevirmiştir. Genç ve orta yaşlılardan banyo sabunu imal ederken, ihtiyarlardanda tuvalet sabunu imal etmiştir. Kurduğu şirket gittikçe büyümekte ve yeni işçiler yeni yatırımlar yapmaktaydı.İşlerin iyi olması nedeniyle ordudan istifa etmiştir. Fakat yılların ardından stoklardaki yahudilerin bitmesi, ve işçilerin greve gitmesi ve hakkında çıkan Aşk dedikoduları Adolfu içinden çıkamaz bir duruma sokmuş ve bankalardan aldığı kredileri ödeyemez duruma gelmiştir. Fabrikalarına ve evlerine 1 nci İcradan memurların biri gelip bir gitmekte idi. Eldeki avuçtakini kaybeden Adolf son çare olarak tefecilerin eline düşmüş. Onlarada borcunu ödeyemeyince bir gece intihar süsü verilerek çek-senet mafyasının kurşunlarıyla hayata veda etmiştir.
Kaynak: 'Yüzyılın En Başarılı 100 Sabuncuları' adlı eser
Ben armağını popstar ile tanımlamayacağım. Çok eskiden beri tanırım kendisini. Elimde doğdu desem yeri var. Zamanın en teknolojik açından zayıf olduğu bir dönemde ebe hatçe hanım tarafından piyasaya sürülen bu model. Evin yanındaki okuldan söylenen Türküm Doğruyum..... 'ın son kıtasındaki Varlığım Türk varlığına ARMAĞAN olsun bölümündeki büyük harfle yazılan kısmı ile isimlendirilmiştir. Armağan ismini yadırgamamakla beraber çokta sevdiğini; okul çağlarında arkadaşlarının birbirlerine sana bir armağanım var diyerek bizim armağanı, kafasına bir fiyonk yaparak piyasaya sürmeleri ve armağanında pişmiş kelle gibi sırıtarak süprizzzzzz diye bağırması ile anlamış bulunmaktayız. Zamanla kendi üstüne; yırtık dondan çıkma tarzı ile herşeye atlama misyonunu yüklemiştir. Orta okul ve lise yıllarında şişe çevirmece oyununda yaptığı soytarılıklarla sanatsal yönünü ortaya çıkartmıştır. Arkadaş ortamında sürekli yırtık dondan çıkma misyonunu yerine getirmeye çalışan armağanımız sivri dili ile fazla tutunamayarak dışlanmıştır. Bu dışlanma onu yıkmamış daha çok hırs kazanmasına ve görevini ifaa etmesi için bir ortam aramaya sevk etmiştir. İlk başlarda camilerde hocaların vaazlarına muhalefet olmuş. Fakat Kozyaka Köy camisi hocası Necati hocaya 'Hocam sana bir Kuran hediye etmek istiyorum. Al bunu çalış haftaya sorucam' demesiyle cemaatin büyük tepkisini toplamış ve mecburen başka ortamlara yönelmiş. Yönelmiş ama girdiği her ortamdan çok geçmemiş dışlanmış. Kendisine ortam bulamayan kahramanımız artık iyice umudunu kesmişken, ilkokul arkadaşı Aysel Gürel tarafından yapılan bir kıyakla asgari ücret+ssk+yemek+servis ile kendini bir yarışma programında bulmuş. İlk zamanlar zorluk çeken kardeşimiz (ki benim değildir) daha sonra ortama alışınca muhalefet ve herşeye atlama dürtüsünün yardımıyla yarışmanın baş kahramanlarından bir olup çıkmıştır.Ve yıllarca yaşadığı acılarını unutması için 3000 kişiyle sar sar sarr makarayıııı oynayan armağan şimdi çok mutludur. Ve hatta turkcell deki sağlam kaynaklardan alınan bilgilere göre kendisinin Turkcell altyapılı yarışmaya muhalefet için Telsim hattı kullandığıda bilgilerimiz arasındadır. Büyük ihtimal yarışmadan sonra topuklarından vurulmaktan yırtabilirse suya karışmayan sallama çay imalatına başlayacağı söylentiler arasındadır. İyi bir muhalefetçi olarak siyasete girmeside an meselesi olup, Seyfettin Elyakan tarafından partisine katılma çağrısı aldığıda rivayet olmaktan ileri gidememiştir. Kendisi hakkında detaylı bilgiyi Böyök Loruse ansiklopedisinin 26 ncı cildinin 1376 nolu sayfasında bulabilirsiniz.
ölüm ölmek demektir. ölmek ölümle eş anlamlıdır eğer insan ölümlüyse ölmüş demektir. Eğer ölmicekse ölüm olmazdı.Eğer ölüm varsa ölecek demektir.Ölmek güzel değildir ölümde güzel değildir. Ölmekle ölüm aynı şeydir. Ölmekte ölüm demektir.Bir canlı ölmüşse ölmüştür. Ölüm olmazsa ölmek diye bir şeyde düşünülemez. Ölümle ölmek birbirini tamamlar. Ölmek varsa ölüm kaçınılmazdır. Ölümle ölmek birbirine doğru orantlıdır. Ölmek olmadan ölümün peşine düşülmes. Ay sıkıldımm
büyü eski yunan mitolojisinde şöyle anlatılır. Herkül daha bebeykene de hade olum büyü büyü diye aile efratındakilerin dayanılmaz çığırtılarından daqyanamıyarak daha 1 yaşındaykene onlara daha tam dönmeyen diliyle sihirin gidin kulaklarımı tırmaladınız demiş. Aile büyükleri büyü büyü dedikçe herkül sihirin gidin başımdan diye dillenmiş. o konuştukça aile onu konuşturmak için sürekli büyü büyü derken hep aynı cevabı almışlar herkülden. Derken herkül ulan ben bukadar insana derdimi anlatamadım ozaman okadar uzun cümle kullanmayayımda sadece sihir ordan deyim demiş. Gene birgün maymuna çevirdikleri herkülün yanına gelen ebeveynler büyü büyü büyü diye ortalığı inletirlerken herkülde onlara sihir ordan sihir ordan sihir ordan demiş. Herkülün kral babası ne kadarsa alim varsa çağırmış ve sihir ordan nedir diye çabuk araştırmanızı istiyorum demiş. Alimler düşünmüşler taşınmışlar ve sonucu yakalamışlar büyü ile sihir ordan kelimeleri yapılabilecek bir mucizelerin kişilere lanse edilebilecek bi karekter olduğuna karar vermişler ve bunu da sokakları süpüren İstanbul Büyükşehir Belediye temizlikçisinde denemişler.Elindeki süpürgeyle halicin kenarında balık-ekmek yiyenlerin bıraktıkları kılçık, kağıt parçalarını küfür ede ede süpürürkene birden süpürgeye bi haller olduğunu görmüş çok şaşırmış süpürge uçuyormuş. Ama sevinmiş tabi artık kaynanaya gitmek için üç araba değiştirmeyecek attımı süpürgesinin terkisine hanımını üsküdarla esenler arasını 10 dakikada alacaktı. Akşam hanıma yap bu süpürgenin üstünde giderken bana afilli bi kıyafet bide gözlük taktımmıydı havamdan yanıma yaklaşılmaz bide arkasına tek rakibim türk hava yolları yazdırdımmı süpürgemin değmeyin keyfime demiş.Bizim temizlik işçisi böyle sevine dursun kralın alimleri bu işçiye eski yunan mitolojisinde süpüren adı verilen cadı lakabını takmışlar. Ve bunları krallarına anlatırlarken yatakta uyuyan herkül uyanarak sihirin ordan şerefsizler diyerek tekrar uyumuş. İşte herkülün büyü büyü kelimesine sihir ordan demesi ile büyü sihir birbirini tamamlamış ve bügüne süre gelmiş
Aşk insan hücrelerinin metobolik organizmalarla fizyolojik değişimlere uğrayarak ve bunlara bağlı olarak farmolojik özellikleri tespit edilemeyen endikasyonları tartışılabilir homojen ve bi okadarda ototrof olmasına rağmen elde edilen biseptik karışımlarla yapılan flemen bir doku ile insan vücüduna bağlanan bağlandığı yerlerde endoplazmik retikulmlar için gerekli maya ve bizim dilimizde ispirozen dediğimiz ve kemoterapi gerektirebilen bir pediatri uzmanlığında yaşanması gereken hem stropal yapı ve hidelarofor yapıya sahip olması gereken, oldukça sert bir çeper olan iofen dokusuyla korunan ve korunurken aynı zamanda besin değeri olan biseptik meynesel lerle beslenen çok önemli bir olgudur. İnşallah anlatabilmişimdir. Artık bundanda birşeyler anlayamıyorsanız ben bişey diyemem aşk anca bu kadar açık tarif edilir.
yarasa noktalı firgül uçan memelidir kardeşim nokta dediğim gibim hem uçarlar hemide uçarken aman bi frikik fermeyeyim deyi memelerini muhafasa ederler nokta
paragraf başı bu yarasa denilen hayvanların 2 çeşidi bulunur kardeşim şimdi sıraynan bunları ele alalım firgül
1- uçamayan kocamemeli yarasalar iki nokta üst üste bu tür yarasalar genelde kilo ile kocamanlaşan firgül bebek emsirme sonucu ve mıncıklamalara marus kalmaynan sarkan çeşittir nokta bu çeşit yarasalar genelde kapı önlerinde oturur mahallaenin dedikodusunu yaparlar nokta ve bunlar aynı samanda memelerinin büyüklüğü ve artık o memelerden bi hayır gelmeyeceğinden uçuramaslar vede uçamaslar ancak denizdede batmamaları gös önüne alınırsa can simidi olarak kullanılabilirler kardeşim nokta
2- uçabilen daş gibim memeli yarasalar iki nokta üst üste bunlar bunlar artık dünyamısda as kalan korunmaya muhtaç harika canlılardır nokta 90 ebatlarında baktığın saman içinin hop hop edeceği bu memeli grubu daha çok uçmayı ve uçurmayı seferler firgül öğne kocamemeliler gibim yağ ve süt depolamadıkları için genelde narin ve incedirler sütun gibim bacaklara sahip olanları olduğu gibi skoda bacaklılarıda mefcuttur firgül ama kocamemeli olmamaları onları kurtarıp dünyamısda güsel bir yere getirmiştir nokta
paragraf başı evet bugünde bir fen bilgisi dersimisin sonuna geldik anlattığım konu üserinde çalışın haftaya sisi söslü yapıcam nokta
alamanya gavur elleri dimek. seni daha iyi yaşatacam deyip gidip oralarda gavur karılarını görüp beni unutan herif demek. Boyun devrilsin nizamettin kucağımda iki bebeyle beni bırakıp gittin. Tam 25 sene oldu ne aradın ne sordun. Seni aldıracam yanıma diyodun ne oldu la boyu posu devrilecise. Benden utanmıyosan iki bebenden utan. ikiside senin yüzünden bi baltaya sap olamadı büyük oğlan çobanlık yapıyor, hıra oğlansa evde başıma kaldı. Yaktın beni nizamettin. O koynuna giren gavur karılar canını alsın senin emi. O bindiğin pemeve marka arabaların altında kalasan. Neyim eksikti be o alaman karılarından camış. En güzel entarilerimi senin için giymedimmidi. üç ayda bir iç çamaşırı değiştirmiyormuydum, bilmiyormuydunki köyde benim üstüme tezek atan karı yoktu. Neden bıraktın beni camışın oglu. Öküzünden sonra en çok beni sevmezmiydin lanet olası. beni sevmiyorsan bari öküzüne dön. Eh ulan nizamettin sana ben ne deyim daha. alamanya alamanya gidenler çokta dönen varmı ya.
zapatista hey yavrum benim be ne futbolcuydu o. bizim mahalle takımında libero oynardı. biz ona takım içinde beton zapatista derdik. adam geçirmezdi şerefsizim. bizim mahalleye geldiği gün anlamıştım onun meşhur olacağını şimdi ta meksikalarda ismi geçiyor adamın be. ama dedim ya büyük topçudur zapatista. onsuz bizim takım bir hiç abicim adamın gölgesi yetiyor. yukarı mahalle 5 kilo patates ve inanamayacaksınız ama 2 kiloda halis dana etine trasfer etmek istedi. ve gene inanamayacaksınız zapatista bunları elinin tersi ile itti. istikbali kurtulacaktı çocuğun ama satarmı bizi be böle delikanlı adamdı zapatista bırakmadı takımını. ama son zmanlar çok morali bozuktu reklamlar nedeni ile. yeni bi reklam çıkmış zap diye hani beyaz oynuyor. bide diyor ya zaptırııı. mahfettiler çocuğu herkesin dilinde o. adamın ismi zapla başlıyor ya sen kalk bizim mahalleden 3-5 kendini bilmez delikanlı zapatistayı zaptırııı diye çağır. Zaten çok içlidir kendisi bunu bi içerle bi içerle maymuna döndü valla çocuk çıkamaz oldu kahveye felan. Ve uzun zaman oldu görmeyeli en son aldığımız haberlere göre bir kargo uçağına gizlenerek meksikaya iltica etmiş. ordada örgütmü kurmuş çetemi kurmuş bişiler yapıyormuş işte. Ah ulan zapatista sen bizi 5 kilo patates ve 2 kilo ete bile satmamıştın ama 3-5 çapulcunun sözüne bakıp bırakıp gittin bizi be. yapılırmı bize bu delikanlı sanmıştık oglum seni.Bu yazıyı okursan dön mahallene yerine manav osmanı oynatıyoruz adam 45 yaşında ölecek bigün top oynarken. gel al formanı, söz sana 2 kilo patatesle 250 gram dana eti alacam.
rüşvetmi? yok kardeşim siz yanlış biliyorsunuz onun adı çorba parası. yani bis öyle diyoruz arkadaşlarla. öbürkü biraz kaba kaçıyor bilionmu. ama allah seni inandırsın ne yapıyorsam çoluk çocuğum için yapıyorum. bak çorba parası adı altında alıyorum ama çorba içmiyorum çoluk çocuğuma harcıyorum. geçenlerde kazım demişti abi dedi ya bu iş böyle olmayacak gel dedi hani çorba parası alıyoruz ya bunun karşılığında halkımıza ayaküstü standup yapalım dedi. Ulan dedim sen mükemmelsin ya aldık hemen cem yılmaz cd leri felan (ayıptır söylemesi bunları kendi paramızla aldık) başladık hatim etmeye. şimdi vatandaşda mutlu bizde mutluyuz. hem maymuna dönelim üç beş kuruş çorba parası alacaz diye hemde sonra adına rüşvet deyin. yok gardaşım bunun adı olsa olsa çorba parasıdır. Hem kim görmüş aldığımı iftira kardeşim iftira karalamaya çalışıyorlar. Hem veriyorlar sonra neden aldın diyorlar. Bundan sonra zaten yazarkasada alacam fiş kesicem. Vergilendirecem çorba paralarımı. hem devlette kazansın değilmi ya. Rüşvetmiş pehhhhh ne rüşveti çorba parası çorbaaaaaaa.
Aşk insan hücrelerinin metobolik organizmalarla fizyolojik değişimlere uğrayarak ve bunlara bağlı olarak farmolojik özellikleri tespit edilemeyen endikasyonları tartışılabilir homojen ve bi okadarda ototrof olmasına rağmen elde edilen biseptik karışımlarla yapılan flemen bir doku ile insan vücüduna bağlanan bağlandığı yerlerde endoplazmik retikulmlar için gerekli maya ve bizim dilimizde ispirozen dediğimiz ve kemoterapi gerektirebilen bir pediatri uzmanlığında yaşanması gereken hem stropal yapı ve hidelarofor yapıya sahip olması gereken, oldukça sert bir çeper olan iofen dokusuyla korunan ve korunurken aynı zamanda besin değeri olan biseptik meynesel lerle beslenen çok önemli bir olgudur. İnşallah anlatabilmişimdir. E artık bundanda birşeyler anlayamıyorsanız ben bişey diyemem aşk anca bu kadar açık tarif edilir.
cola turka ne demek önce bunu ele almak gerekir. cola turka düşündüğünüz gibi bir içecek değildir. O halde soracaksınız cola turka ne demektir diye dimi. işte bu güsel bir soru olur ve cevabıda şudur. Cola turka lidyalılardan kalma bir para birimi değildir elbette, cola turka mısırlıların hiyelogrifinin etkisiyle geliştirilen bir yazı çeşididir diyeceğim bu hiç olmayacak. Bilmiyorum ya nedir gerçekten yormayın beni bilen varsa banada haber versin.
Şimdi bence orgazm diye birşey yoktur kardeşim. He bu benim düşüncemdir sen ne düşünürsün bilemem. Hem delikanlılıkta yeri yoktur. Orgazmdan önce ele alınacak çok konu vardır. Mesela tespih sallamak, beyaz çorap giymek, sokakta manitana bakanlara kafa atmak, piyiz yapmak bunlar hep orgazmdan önce gelir.Ve birer sanattır hepisi. Allahını seveyim Orhan babanın. Çalsın bakalım bi çilekeş gör sen ozaman orgazmı. Damarlarından kan çekilir şerefsizim. Bizim kitabımızda yazmak öle orgazm felan. Ne öle be hamam oğlanımıyız biz. Neyse kahvedekileri bekletmeyeyim daha altılı yapıcaz bukadar demeç yeter. Anlıyacağınız bu orgazm muhabbetleri ile delikanlıları bozmaya çalışıyorlar. Allahına kadar delikanlıyım ulen yok öle orgazm morgazm. O kadarrr
büyü eski yunan mitolojisinde şöyle anlatılır. Herkül daha bebeykene de hade olum büyü büyü diye aile efratındakilerin dayanılmaz çığırtılarından daqyanamıyarak daha 1 yaşındaykene onlara daha tam dönmeyen diliyle sihirin gidin kulaklarımı tırmaladınız demiş. Aile büyükleri büyü büyü dedikçe herkül sihirin gidin başımdan diye dillenmiş. o konuştukça aile onu konuşturmak için sürekli büyü büyü derken hep aynı cevabı almışlar herkülden. Derken herkül ulan ben bukadar insana derdimi anlatamadım ozaman okadar uzun cümle kullanmayayımda sadece sihir ordan deyim demiş. Gene birgün maymuna çevirdikleri herkülün yanına gelen ebeveynler büyü büyü büyü diye ortalığı inletirlerken herkülde onlara sihir ordan sihir ordan sihir ordan demiş. Herkülün kral babası ne kadarsa alim varsa çağırmış ve sihir ordan nedir diye çabuk araştırmanızı istiyorum demiş. Alimler düşünmüşler taşınmışlar ve sonucu yakalamışlar büyü ile sihir ordan kelimeleri yapılabilecek bir mucizelerin kişilere lanse edilebilecek bi karekter olduğuna karar vermişler ve bunu da sokakları süpüren İstanbul Büyükşehir Belediye temizlikçisinde denemişler.Elindeki süpürgeyle halicin kenarında balık-ekmek yiyenlerin bıraktıkları kılçık, kağıt parçalarını küfür ede ede süpürürkene birden süpürgeye bi haller olduğunu görmüş çok şaşırmış süpürge uçuyormuş. Ama sevinmiş tabi artık kaynanaya gitmek için üç araba değiştirmeyecek attımı süpürgesinin terkisine hanımını üsküdarla esenler arasını 10 dakikada alacaktı. Akşam hanıma yap bu süpürgenin üstünde giderken bana afilli bi kıyafet bide gözlük taktımmıydı havamdan yanıma yaklaşılmaz bide arkasına tek rakibim türk hava yolları yazdırdımmı süpürgemin değmeyin keyfime demiş.Bizim temizlik işçisi böyle sevine dursun kralın alimleri bu işçiye eski yunan mitolojisinde süpüren adı verilen cadı lakabını takmışlar. Ve bunları krallarına anlatırlarken yatakta uyuyan herkül uyanarak sihirin ordan şerefsizler diyerek tekrar uyumuş. İşte herkülün büyü büyü kelimesine sihir ordan demesi ile büyü sihir birbirini tamamlamış.
ölüm ölmek demektir. ölmek ölümle eş anlamlıdır eğer insan ölümlüyse ölmüş demektir. Eğer ölmicekse ölüm olmazdı.Eğer ölüm varsa ölecek demektir.Ölmek güzel değildir ölümde güzel değildir. Ölmekle ölüm aynı şeydir. Ölmekte ölüm demektir.Bir canlı ölmüşse ölmüştür. Ölüm olmazsa ölmek diye bir şeyde düşünülemez. Ölümle ölmek birbirini tamamlar. Ölmek varsa ölüm kaçınılmazdır. Ölümle ölmek birbirine doğru orantlıdır. Ay sıkıldımm
Bir rivayete göre albert ve camus kardeştiler ve aynı kızı sevmektedirler ama bunu bilmezler. Hain Rozalinda onları sinsi sinsi idare ederken ilerde iki kardeşi birbirine düşüreceğinden hiç haberi yoktu. Albert bıçkın bir delikanlı Camus ona nazaran biraz daha yumuşakımsı bir yapıya sahipti. Rozalinda ise cillop gibi manita ve işveli bir fıstıktı.İkisininde parasını yiyerek hayatını idame ettiriyordu. Albert ve camus birbirlerine sevgilimle tanışmanı çok isterdim bir gün muhakkak tanıştıracağım seni yengenle diyerek hain rozalindanın çevirdiği dolaplar içinde kendilerini avutuyorlardı. Birgün camus ve roz (rozalindanın kısaltmasıdır) sirkeci garının köşesindeki tostçuda tost yerlerken, doğubanka gideyimde varsa bi kaç parça ucuz elektronik eşya alayım ilerde evlenicez dımdızlak kalmayım diyen albertle karşılaşırlar.Albert, bunları görür görmez gözleri fal taşı gibi açılır ve nayır nolamaz ninanamıyorum diyerek el ele göz göze her taraflarını yağ ve salça yapan iki sevgilinin yanına gider. Albert karşıdan karşıya geçerken ortadaki tranway yolunu fark etmez ve zeytinburnu-sirkeci arası gazi, asker ve şehite beleş olan tranwayın altında kalacakken güvenliğin hey dur lan dana ezilecen başıma bela olacan diye sesiyle ayaklarını atmaz yola ve bekler. Tranvay geçtikten sonra camus ve rozun yanına gider. Selamunaleykün dedikten sonra kendisine 2 sucuklu ve 1 de kaşarlı tost ister. Camus ise bak kardeş hep leşcilik yapıyorsun cebimde bi sigara param kaldı daha manitaya gülhanede develeri gösterecem oraya bile tranvay param yok bu kızı yürütecem der. Midesinin derdine düşen albert bir anda rozu farkeder ve korkudan tir tir titreyen rozalindaya bi tokat geçirir ve ulan şerefsiz ne vardı 3 tost bi ayran içeceğine 1 tane yeseydinde bizede kalsaydı der. Camus ne yapıyorsun abi o benim sevdiğim kadın nasıl ona tokat atarsın diyerek albertin tam ısırmakta olduğu tostu alarak kendi yemeye başlar ve büfeciye usta biraz daha bastırsaydın daha iyi olacaktı der. albert camusa tostumu geri verirsen sizi affederim hayatınızda çekilirim diyerek büyük bir fedakarlık yapar.Camus bir tosta bakar birde yerde yatan roza bakar ve kusura bakma abi der roz senin olsun ben tostu yicem. Albertte kendine iki tost daha söyler ve abi kardeş beraberce tos yerken rozalindaya yol verirler. İkisindende umut bulamayan roz oradan çeker gider ve daha sonraları uzun bir süre haber alınmaz derken bir mesajla ortaya çıkar 'Tostumu yedim seni odamda bekliyorum, gelmiceksen haber ver casinoya inecem' bu hikaye dillerden dillere dolaşmış, umutsuz sevgililerin umut ışığı olmuş ve kavuşamayanlar içinse bir efsana olmuştur. Albert camus da bu efsanenin iki asıl kahramanıdır.
benim ve herkesin sahibidir. Büyüklüğü tartışılmaz, varlığından zerre tereddüt edilmezdir. O vardır hepte var olacaktır geri kalan herşey geçicidir. Herşeyi gören ve bilendir. Kusursuz bir mimar ve merhametli bir yaratıcıdır. Allah bir dir doğmamıştır. Bizim kurtarıcımızdır, yaşama sebebimiz, sevgilimiz, aşkımız, özlemimiz, herşeyimizdir. Geliş ondandır, gidişde ona olacaktır.Ona karşı gelinmez gelenler aptal ve zavallı insanlardır. Onun herşeye gücü yeter, zannetmeyinki size yetmez ama o sizi bu dünyada sınava tabi tutuyor.
Kula bela gelmez hak yazmadıkça
Hak bela yazmaz kul azmadıkça.
üç şey
27.03.2006 - 14:46Benim için önemli olan 3 şey vardır anadınmı. Gerisi boş anadınmı
1-Delikanlılığın direği Tespih
2-Delikanlılığın ev sahibi sivri burunlu, yumurta topuklu ayakkabılarım
3-Babamdan önce gelen Orhan Gencebay
Anadınmııı
adolf hitler
27.03.2006 - 14:35Bir zamanların Almanyasında genç yaşlarda hayat mücadelesi ile başladığı yaşamına, açık sıvı deterjan, sabun satarak devam eden bir insandı. En büyük hayali birgün kuracağı sabun fabrikaları zinciri ile Almanyada hatırı sayılı iş adamlarının arasına girip Medyada güzel güzel manitalarla boy göstermekti. İşporta usulü ile Gelsenkirchen kapalı çarşısının önünde başladığı ticaret hayatına, sürekli peşine takılan zabıtaların Köln senin Berlin benim diyerekten kovalamaları sonucu rahat yüzü bulamayarak işportayı bırakarak başka mesleklere yönelmek zorunda kalmıştır. Fakat kendisinin ilkokul 3 terk olması nedeni ile girdiği her işte dikiş tutturamaması sonucu son çare olarak orduya katılmıştır. İlk yıllarda ne kadar mutlu olsada onun en büyük hayali olan sabun fabrikalar zinciri kurma isteği onu bırakmayarak üstüne kara bir gölge gibi çökmüştür. Sürekli rüyalarını, hayellerini sabunlar süslemiş ve bunun sonucunda bizim Adolf, Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde 1 yıl tedavi görmüştür. Tedavisinden sonra askeri kariyerine kaldığı yerden devam eden Adolf azmi ve psikopata bağlanmaları sebebi ile Astsubay üsçavuş olarak başladığı askerlik hayatında çok geçmemiş generalliğe kadar yükselmiştir. Generalliğe yükselir yükselmez ilk iş olarak bütün orduya takılması için Sıvı Sabunun baş harflerinin oluşturduğu SS harflerini güzel bir dizayn ile X e benzeterek kolluk haline getirmiş ve bütün ordusuna bu kolluğu taktırmıştır. Gün geçtikçe hayallerinin önüne geçemeyen Adolf, bir gece eline aldığı sazını tıngırdatırken gene derin hayallere dalmış ve birden buldum diye irkilmiştir. Ordudan aldığı 3-5 markla bir fabrika açamayacağını anlayan Adolf, işte o gece kuracağı sabun fabrikalarının ilk temelini atmıştır. Ertesi gün ilk iş olarak kiremitten ve kerpiçten bir bina yaptırıp içine bir kaç parça sabun imalatında kullanılacak makina yerleştirdikten sonra, kapısına Adolf Hitler Temizlik Malzemeleri İmalat ve Dağıtım A.Ş. tabelasını astırmıştır.Bütün hazırlıklar tamamdır ama sabun imal etmesi için gerekli hammaddeyi sağlayacak para kalmamıştır Adolfta. Ne yapsın ne etsin diye düşünürken aklına birden 'Hayvandan çıkıyorsa insandanda çıkar bu sabun hem vergisi felanda olmaz birde devletten ARGE yardımı alırım' diyerek esir Alman mahkumlar gelmiştir. Domuz eti yediklerinden hayli yağlı olan Hanslar; bizim Adolfun 'Ulan bunların bir tanesinden 1 kutu nemlendiricili sabun çıkartır, Hacı Şakire bile rakip olurum' diye iştahını kabartmıştır. Fakat daha sonra 'Ya bu domuz eti müslümanlara aykırı, sonra benim sabunlarımı islam ülkelerine ihraç edemem ' diyerek mecburen rotasını esir kamplarındaki yahudilere çevirmiştir. Genç ve orta yaşlılardan banyo sabunu imal ederken, ihtiyarlardanda tuvalet sabunu imal etmiştir. Kurduğu şirket gittikçe büyümekte ve yeni işçiler yeni yatırımlar yapmaktaydı.İşlerin iyi olması nedeniyle ordudan istifa etmiştir. Fakat yılların ardından stoklardaki yahudilerin bitmesi, ve işçilerin greve gitmesi ve hakkında çıkan Aşk dedikoduları Adolfu içinden çıkamaz bir duruma sokmuş ve bankalardan aldığı kredileri ödeyemez duruma gelmiştir. Fabrikalarına ve evlerine 1 nci İcradan memurların biri gelip bir gitmekte idi. Eldeki avuçtakini kaybeden Adolf son çare olarak tefecilerin eline düşmüş. Onlarada borcunu ödeyemeyince bir gece intihar süsü verilerek çek-senet mafyasının kurşunlarıyla hayata veda etmiştir.
Kaynak: 'Yüzyılın En Başarılı 100 Sabuncuları' adlı eserinden alınmıştır.
aşk
27.03.2006 - 14:33Aşk insan hücrelerinin metobolik organizmalarla fizyolojik değişimlere uğrayarak ve bunlara bağlı olarak farmolojik özellikleri tespit edilemeyen endikasyonları tartışılabilir homojen ve bi okadarda ototrof olmasına rağmen elde edilen biseptik karışımlarla yapılan flemen bir doku ile insan vücüduna bağlanan bağlandığı yerlerde endoplazmik retikulmlar için gerekli maya ve bizim dilimizde ispirozen dediğimiz ve kemoterapi gerektirebilen bir pediatri uzmanlığında yaşanması gereken hem stropal yapı ve hidelarofor yapıya sahip olması gereken, oldukça sert bir çeper olan iofen dokusuyla korunan ve korunurken aynı zamanda besin değeri olan biseptik meynesel lerle beslenen çok önemli bir olgudur. İnşallah anlatabilmişimdir. Artık bundanda birşeyler anlayamıyorsanız ben bişey diyemem aşk anca bu kadar açık tarif edilir.
kürdoloji
14.10.2004 - 18:24Evet kürdoloji bilimsel bir olgudur ve kimse bunu inkar edemez. Yapılmış olan çalışmalar hala bunun nasıl bir bilim dalı olduğu hakkında olumlu bir meyve vermemiştir. Ama elde edilen son sonuçlara göre konuşacak olursak efendim Kürdoloji, Kürdan bilimidir. Bağlı bulunduğum şirketimin yapmış olduğu büyük masraflar sonucu elde ettiği elimizdeki bilgileri sizinle paylaşmak isterim. Efendim kürdan dediğimiz bu nesneler ki nesne diyorum zira bunlar cansızdırlar. Uzun uçları sivri ve kıymık yakıştırması yakışmayacağı gibi ona benzeyen insanoğlunun kullan at mantığıyla yaklaştığı marketlerde, bakkallarda ve tahtakalelerde üzerlerinde vasati 1000 adet yazısı ile piyasaya sürülen nesnelerdir efenim. Şimdi diyeceksiniz çok biliyorsun sen! biliyorum evet biliyorum burda bilim konuşuyor efenim. Kürdoloji kelime anlamı ile kürdan bilimidir. Heralde tutup olmayan bir milletin kendine ait dil bilimi demeyeceksiniz. Lütfen lütfen arkadaşlar bana bunlarla gelmeyin bilimi kandıramazsınız. Biz neciyiz efenim burda bilim adamıyız dimi ozaman dediklerime inanın.
nuwandas
15.01.2004 - 12:47Şimdi burda nuwandas ile alacaçakırı ele almak lazım. Nasılki elma deyince armut, armut deyince ayı, ayı deyince sevgilim (ay pardon) yani bunlar hep birbirini tamamlayan olgulardır. Dikkatimi çeken konu şudur ve ona değinmek isteyeceğim. Anladığım kadarıyla bu iki afacan şöyle bir oyun bir hilebazlık düşünmüşler. Alacaçakır nuwandasa 'Bana bak lan sen çok iyi soğan gırıyon, belkim bunu keşfeden birileri çıkar şöhret olursun paraya para demeyis, bunu bi yerde ortaya çıkaralım' demiş. Nuwandas ise 'Ulan doğru diyon ha ben bi soğana kodummu yumruğu cücüğünü bilem tanıyamazla, hemide senin donlar bende galdıydı ya arkadaşlığımızın ne derece ileri derecede olduğunu herkes bilir aklını sevem' diyerekten bu afacanlar antoloji comun emekli,dul yetim,işsiz güçsüz takımına ve şehitlere beleş olan forum sayfalarına iki bölüm açarak, kendilerini dünya kapılarına açmışlardır. Soğan ve don konusundan sonra hızlarını alamayarak okudukları fıkralarının başkahramanı ben olacağım ayağına birbirlerine girmişler ve nuwandasın galip gelmesiyle alacaçakır mecburen boynunu bükerek fıkralarda figüranlığı kabul etmiştir. Asıl kahraman nuwandastır. Ayrıca kahramanlarımız sinemaya gidip aynı zamanda at yarışı oynayarak sanat ve kumarı bir araya getirerek bir ilki gerçekleştirmişler, topluma büyük bir hizmet vermişlerdir. Son olarak nuwandasın çok nadide araba koleksiyonundan bahsetmek isterim. Jaguar, porsche, lotus, ferrari lerden sıkılan arkadaşımız değişiklik olması açısından kendini el arabası koleksiyonuna vurmuş. ÖTV vergilerinin çok olması nedeniyle bunları galeriler yerine yakınlarındaki fabrikadan aşırmak suretiyle biriktirmeye başlamıştır. İlgilenenler bu nadide koleksiyonu İstanbulda 13 Marttaki World Of the Amele Fair (Dünya Amele Fuarı) de sergilenirken görebilirler. Her nekadar bekledikleri ilgiyi bulamayan kahramanlarımızdan nuwandas şimdi masaya soğanı koyup kulakla kırmayı deneyerek kendini geliştirmekte, alacaçakır ise donunu vücuduna bağlamak suretiyle sağda solda bırakmayarak azimle hareket edenin mermeri deleceğine işaret etmektedir. İlerleyen tarihte onların yeni maceralarını sabırsızlıkla bekliyorum. Dostlukları çok sağlam olan bu arkadaşlarımızı sevgiyle kucaklıyorum.
Yedi Numara
14.01.2004 - 10:29Leyla ile Mecnun kadar olmasada Ferhatla Şirine yakın idiler. Onlar sevenlerin gören gözü, sevmeyenlerin, taş kalplilerin merhametli yüreği oldular. Onlar binlerce sevenin kalbine taht kurmuş 12 nci yüzyılın iki büyük aşığı Number ile Dillişah idiler. 'Vur topuza daha güçlü aşık isen, Bırak yarini yadellere Number kadar sevmediysen' demiş aşık. Number genç yakışıklı tıknaz bir delikanlı. Dillişah ise dillere destan, gülüşü bir ömüre bedel bir dilber idi. Babası demir ustası olan Number; internet cafede çalışarak eve 3-5 altın yardım yapmakta ve her fırsatta belediye kamyonlarından atılan yardım paketlerini eve taşıyarak ev ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Babası vezir olan Dillişah dilber ise bir elimde cımbız bir elimde ayna, umurumdamı ki dünya misali bir hayat yaşamaktaydı. Ayrı dünyaların insanı olan bu kişiler ileride birbirlerini delice seveceklerini akıllarının ucundan bile geçiremezlerdi. Numberin Dillişahla ilk tanışması tesadüften ibarettir. Çalıştığı internet cafeyi temizledikten sonra biraz ICQ yapmak isteyen Numberin 18-22 yaş aralığı ve Female cinsiyetini seçerek arama yapması sonucu bulduğu Dillişahın 'prettywoman' nikine attığı bir slmla başlayan muhabbetin ileride çok büyük bir aşka dönüşebileceği ikisininde aklına bile gelmemişti. Gün geçtikçe ilerleyen muhabbet yerini yavaş yavaş alışkanlığa hatta ve hatta aşka bırakmıştı. Artık Number yardım kamyonlarının peşinden koşmayarak ev ekonomisine yardım etmiyor, hatta cafeden aldığı 3-5 altınıda tekrar cafeye vererek sabahlara kadar sevdiği insanla mesajlaşıyordu. Dillişah ise artık saray şenliklerine katılmıyor, zengin mutfak yemekleri yerine vakit kaybetmemek için, sevdiğinden ayrılmamak için bilgisayar karşısında sarayın fast-foodundan aldığı hamburgerlerden yiyordu.Çok geçmediki bu durum Dillişahın babasının gözünden kaçmadı. Hemen zamanın en ünlü hackerlarını saraya çağırtarak kızının bilgisayarda neler yaptığını öğrenmek istediğini bildirdi. Çok geçmeden gerçeği öğrendide.Ve ilk iş olarak Dillişahın bilgisayarını elinden aldı ve aklı başına gelsin diye Dillişahı zindana attırdı. Aradan haftalar geçmiş fakat Number Dillişahtan tek bir msj alamamış ve okadar özlemişki dillişahın:=) simgesini, dayanamayarak saraya koşmuş. Kapıdaki otopark görevlisinin eline 3 altın sıkıştırarak durumu öğrenmiş. Aldığı haberle deliye dönen Number ne yapacağını bilemez bir durumda çıkar yol aramaya başlamış. İnternetten sarayın krokisini alan Number sevdiği insanın bulunduğu zindanı iyi ezber yapmış ve hemen Escort bilgisayardan bir pentıum 4 bilgisayarla, 3 km kablo almış. Gece dememiş gündüz dememiş 2 günde kazdığı tünelle Dillişahın kaldığı zindana ulaşmış. Ulaştığında Dillişahın uyuduğunu gören Number bilgisayarı bırakıp Türk Telekomu bile kıskandıracak 1062 ADSL bağlantısını çekerek, geldiği tünelden tekrar geri gitmiş. Dillişah uyandığında bilgisayarı görünce önce şaşırmış daha sonra merakına yenilerek açmış. ICQ yu açtığında Numberin “Günaydınn Assskımm” mesajını görünce olanları anlamış. Ve cevap olarak “Ulan öküz bilgisayarı bırakacağına buraya beni alıp kaçırsaydın ya” demiş. Bu mesajla yıkılan Number kendisini çöllere vurmuş ve bir daha haber alınamamış. Onun bu halini gören herkes ona acıyarak bakmış ve sevginin ne denli acımasız olduğunu anlamış. Ve o gün bugündür halk, bu aşk hikayesini anlatırken Dillişaha Sevmeyen Dillişah, Numbere ise dilimizde 7 NUMARA anlamına gelen Seven Number lakabını takmış. Bu bir rivayettir mecmua kenarında yazılı, biz gördük anlattık herkes üstüne düşen hisseyi ala, her ne kadar sürçü lisan ettiysek af ola.
bayhan gürhan
13.01.2004 - 14:41Küçük kurbaa küçük kurbaa kuyruğun nerede
Kuyruğum yok, kuyruğum yok yüzerim delede
Küçük kurbaa küçük kurbaa prensin nerede
Prensim yok prensim yok Popstar olacak o sahnede
*Bayyyyhann Kurrrrrbağalarrrr Prrrrensi*
Çok yakında Türkiye ile aynı anda bütün dünyada
adolf hitler
12.01.2004 - 12:16Bir zamanların Almanyasında genç yaşlarda hayat mücadelesi ile başladığı yaşamına, açık sıvı deterjan, sabun satarak devam eden bir insandı. En büyük hayali birgün kuracağı sabun fabrikaları zinciri ile Almanyada hatırı sayılı iş adamlarının arasına girip Medyada güzel güzel manitalarla boy göstermekti. İşporta usulü ile Gelsenkirchen kapalı çarşısının önünde başladığı ticaret hayatına, sürekli peşine takılan zabıtaların Köln senin Berlin benim diyerekten kovalamaları sonucu rahat yüzü bulamayarak işportayı bırakarak başka mesleklere yönelmek zorunda kalmıştır. Fakat kendisinin ilkokul 3 terk olması nedeni ile girdiği her işte dikiş tutturamaması sonucu son çare olarak orduya katılmıştır. İlk yıllarda ne kadar mutlu olsada onun en büyük hayali olan sabun fabrikalar zinciri kurma isteği onu bırakmayarak üstüne kara bir gölge gibi çökmüştür. Sürekli rüyalarını, hayellerini sabunlar süslemiş ve bunun sonucunda bizim Adolf, Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde 1 yıl tedavi görmüştür. Tedavisinden sonra askeri kariyerine kaldığı yerden devam eden Adolf azmi ve psikopata bağlanmaları sebebi ile Astsubay üsçavuş olarak başladığı askerlik hayatında çok geçmemiş generalliğe kadar yükselmiştir. Generalliğe yükselir yükselmez ilk iş olarak bütün orduya takılması için Sıvı Sabunun baş harflerinin oluşturduğu SS harflerini güzel bir dizayn ile X e benzeterek kolluk haline getirmiş ve bütün ordusuna bu kolluğu taktırmıştır. Gün geçtikçe hayallerinin önüne geçemeyen Adolf, bir gece eline aldığı sazını tıngırdatırken gene derin hayallere dalmış ve birden buldum diye irkilmiştir. Ordudan aldığı 3-5 markla bir fabrika açamayacağını anlayan Adolf, işte o gece kuracağı sabun fabrikalarının ilk temelini atmıştır. Ertesi gün ilk iş olarak kiremitten ve kerpiçten bir bina yaptırıp içine bir kaç parça sabun imalatında kullanılacak makina yerleştirdikten sonra, kapısına Adolf Hitler Temizlik Malzemeleri İmalat ve Dağıtım A.Ş. tabelasını astırmıştır.Bütün hazırlıklar tamamdır ama sabun imal etmesi için gerekli hammaddeyi sağlayacak para kalmamıştır Adolfta. Ne yapsın ne etsin diye düşünürken aklına birden 'Hayvandan çıkıyorsa insandanda çıkar bu sabun hem vergisi felanda olmaz birde devletten ARGE yardımı alırım' diyerek esir Alman mahkumlar gelmiştir. Domuz eti yediklerinden hayli yağlı olan Hanslar; bizim Adolfun 'Ulan bunların bir tanesinden 1 kutu nemlendiricili sabun çıkartır, Hacı Şakire bile rakip olurum' diye iştahını kabartmıştır. Fakat daha sonra 'Ya bu domuz eti müslümanlara aykırı, sonra benim sabunlarımı islam ülkelerine ihraç edemem ' diyerek mecburen rotasını esir kamplarındaki yahudilere çevirmiştir. Genç ve orta yaşlılardan banyo sabunu imal ederken, ihtiyarlardanda tuvalet sabunu imal etmiştir. Kurduğu şirket gittikçe büyümekte ve yeni işçiler yeni yatırımlar yapmaktaydı.İşlerin iyi olması nedeniyle ordudan istifa etmiştir. Fakat yılların ardından stoklardaki yahudilerin bitmesi, ve işçilerin greve gitmesi ve hakkında çıkan Aşk dedikoduları Adolfu içinden çıkamaz bir duruma sokmuş ve bankalardan aldığı kredileri ödeyemez duruma gelmiştir. Fabrikalarına ve evlerine 1 nci İcradan memurların biri gelip bir gitmekte idi. Eldeki avuçtakini kaybeden Adolf son çare olarak tefecilerin eline düşmüş. Onlarada borcunu ödeyemeyince bir gece intihar süsü verilerek çek-senet mafyasının kurşunlarıyla hayata veda etmiştir.
Kaynak: 'Yüzyılın En Başarılı 100 Sabuncuları' adlı eser
armağan çağlayan
31.12.2003 - 17:19Ben armağını popstar ile tanımlamayacağım. Çok eskiden beri tanırım kendisini. Elimde doğdu desem yeri var. Zamanın en teknolojik açından zayıf olduğu bir dönemde ebe hatçe hanım tarafından piyasaya sürülen bu model. Evin yanındaki okuldan söylenen Türküm Doğruyum..... 'ın son kıtasındaki Varlığım Türk varlığına ARMAĞAN olsun bölümündeki büyük harfle yazılan kısmı ile isimlendirilmiştir. Armağan ismini yadırgamamakla beraber çokta sevdiğini; okul çağlarında arkadaşlarının birbirlerine sana bir armağanım var diyerek bizim armağanı, kafasına bir fiyonk yaparak piyasaya sürmeleri ve armağanında pişmiş kelle gibi sırıtarak süprizzzzzz diye bağırması ile anlamış bulunmaktayız. Zamanla kendi üstüne; yırtık dondan çıkma tarzı ile herşeye atlama misyonunu yüklemiştir. Orta okul ve lise yıllarında şişe çevirmece oyununda yaptığı soytarılıklarla sanatsal yönünü ortaya çıkartmıştır. Arkadaş ortamında sürekli yırtık dondan çıkma misyonunu yerine getirmeye çalışan armağanımız sivri dili ile fazla tutunamayarak dışlanmıştır. Bu dışlanma onu yıkmamış daha çok hırs kazanmasına ve görevini ifaa etmesi için bir ortam aramaya sevk etmiştir. İlk başlarda camilerde hocaların vaazlarına muhalefet olmuş. Fakat Kozyaka Köy camisi hocası Necati hocaya 'Hocam sana bir Kuran hediye etmek istiyorum. Al bunu çalış haftaya sorucam' demesiyle cemaatin büyük tepkisini toplamış ve mecburen başka ortamlara yönelmiş. Yönelmiş ama girdiği her ortamdan çok geçmemiş dışlanmış. Kendisine ortam bulamayan kahramanımız artık iyice umudunu kesmişken, ilkokul arkadaşı Aysel Gürel tarafından yapılan bir kıyakla asgari ücret+ssk+yemek+servis ile kendini bir yarışma programında bulmuş. İlk zamanlar zorluk çeken kardeşimiz (ki benim değildir) daha sonra ortama alışınca muhalefet ve herşeye atlama dürtüsünün yardımıyla yarışmanın baş kahramanlarından bir olup çıkmıştır.Ve yıllarca yaşadığı acılarını unutması için 3000 kişiyle sar sar sarr makarayıııı oynayan armağan şimdi çok mutludur. Ve hatta turkcell deki sağlam kaynaklardan alınan bilgilere göre kendisinin Turkcell altyapılı yarışmaya muhalefet için Telsim hattı kullandığıda bilgilerimiz arasındadır. Büyük ihtimal yarışmadan sonra topuklarından vurulmaktan yırtabilirse suya karışmayan sallama çay imalatına başlayacağı söylentiler arasındadır. İyi bir muhalefetçi olarak siyasete girmeside an meselesi olup, Seyfettin Elyakan tarafından partisine katılma çağrısı aldığıda rivayet olmaktan ileri gidememiştir. Kendisi hakkında detaylı bilgiyi Böyök Loruse ansiklopedisinin 26 ncı cildinin 1376 nolu sayfasında bulabilirsiniz.
ölüm
08.12.2003 - 10:32ölüm ölmek demektir. ölmek ölümle eş anlamlıdır eğer insan ölümlüyse ölmüş demektir. Eğer ölmicekse ölüm olmazdı.Eğer ölüm varsa ölecek demektir.Ölmek güzel değildir ölümde güzel değildir. Ölmekle ölüm aynı şeydir. Ölmekte ölüm demektir.Bir canlı ölmüşse ölmüştür. Ölüm olmazsa ölmek diye bir şeyde düşünülemez. Ölümle ölmek birbirini tamamlar. Ölmek varsa ölüm kaçınılmazdır. Ölümle ölmek birbirine doğru orantlıdır. Ölmek olmadan ölümün peşine düşülmes. Ay sıkıldımm
büyü
08.12.2003 - 10:27büyü eski yunan mitolojisinde şöyle anlatılır. Herkül daha bebeykene de hade olum büyü büyü diye aile efratındakilerin dayanılmaz çığırtılarından daqyanamıyarak daha 1 yaşındaykene onlara daha tam dönmeyen diliyle sihirin gidin kulaklarımı tırmaladınız demiş. Aile büyükleri büyü büyü dedikçe herkül sihirin gidin başımdan diye dillenmiş. o konuştukça aile onu konuşturmak için sürekli büyü büyü derken hep aynı cevabı almışlar herkülden. Derken herkül ulan ben bukadar insana derdimi anlatamadım ozaman okadar uzun cümle kullanmayayımda sadece sihir ordan deyim demiş. Gene birgün maymuna çevirdikleri herkülün yanına gelen ebeveynler büyü büyü büyü diye ortalığı inletirlerken herkülde onlara sihir ordan sihir ordan sihir ordan demiş. Herkülün kral babası ne kadarsa alim varsa çağırmış ve sihir ordan nedir diye çabuk araştırmanızı istiyorum demiş. Alimler düşünmüşler taşınmışlar ve sonucu yakalamışlar büyü ile sihir ordan kelimeleri yapılabilecek bir mucizelerin kişilere lanse edilebilecek bi karekter olduğuna karar vermişler ve bunu da sokakları süpüren İstanbul Büyükşehir Belediye temizlikçisinde denemişler.Elindeki süpürgeyle halicin kenarında balık-ekmek yiyenlerin bıraktıkları kılçık, kağıt parçalarını küfür ede ede süpürürkene birden süpürgeye bi haller olduğunu görmüş çok şaşırmış süpürge uçuyormuş. Ama sevinmiş tabi artık kaynanaya gitmek için üç araba değiştirmeyecek attımı süpürgesinin terkisine hanımını üsküdarla esenler arasını 10 dakikada alacaktı. Akşam hanıma yap bu süpürgenin üstünde giderken bana afilli bi kıyafet bide gözlük taktımmıydı havamdan yanıma yaklaşılmaz bide arkasına tek rakibim türk hava yolları yazdırdımmı süpürgemin değmeyin keyfime demiş.Bizim temizlik işçisi böyle sevine dursun kralın alimleri bu işçiye eski yunan mitolojisinde süpüren adı verilen cadı lakabını takmışlar. Ve bunları krallarına anlatırlarken yatakta uyuyan herkül uyanarak sihirin ordan şerefsizler diyerek tekrar uyumuş. İşte herkülün büyü büyü kelimesine sihir ordan demesi ile büyü sihir birbirini tamamlamış ve bügüne süre gelmiş
aşk
08.12.2003 - 10:25Aşk insan hücrelerinin metobolik organizmalarla fizyolojik değişimlere uğrayarak ve bunlara bağlı olarak farmolojik özellikleri tespit edilemeyen endikasyonları tartışılabilir homojen ve bi okadarda ototrof olmasına rağmen elde edilen biseptik karışımlarla yapılan flemen bir doku ile insan vücüduna bağlanan bağlandığı yerlerde endoplazmik retikulmlar için gerekli maya ve bizim dilimizde ispirozen dediğimiz ve kemoterapi gerektirebilen bir pediatri uzmanlığında yaşanması gereken hem stropal yapı ve hidelarofor yapıya sahip olması gereken, oldukça sert bir çeper olan iofen dokusuyla korunan ve korunurken aynı zamanda besin değeri olan biseptik meynesel lerle beslenen çok önemli bir olgudur. İnşallah anlatabilmişimdir. Artık bundanda birşeyler anlayamıyorsanız ben bişey diyemem aşk anca bu kadar açık tarif edilir.
yarasa
06.11.2003 - 10:57yarasa noktalı firgül uçan memelidir kardeşim nokta dediğim gibim hem uçarlar hemide uçarken aman bi frikik fermeyeyim deyi memelerini muhafasa ederler nokta
paragraf başı bu yarasa denilen hayvanların 2 çeşidi bulunur kardeşim şimdi sıraynan bunları ele alalım firgül
1- uçamayan kocamemeli yarasalar iki nokta üst üste bu tür yarasalar genelde kilo ile kocamanlaşan firgül bebek emsirme sonucu ve mıncıklamalara marus kalmaynan sarkan çeşittir nokta bu çeşit yarasalar genelde kapı önlerinde oturur mahallaenin dedikodusunu yaparlar nokta ve bunlar aynı samanda memelerinin büyüklüğü ve artık o memelerden bi hayır gelmeyeceğinden uçuramaslar vede uçamaslar ancak denizdede batmamaları gös önüne alınırsa can simidi olarak kullanılabilirler kardeşim nokta
2- uçabilen daş gibim memeli yarasalar iki nokta üst üste bunlar bunlar artık dünyamısda as kalan korunmaya muhtaç harika canlılardır nokta 90 ebatlarında baktığın saman içinin hop hop edeceği bu memeli grubu daha çok uçmayı ve uçurmayı seferler firgül öğne kocamemeliler gibim yağ ve süt depolamadıkları için genelde narin ve incedirler sütun gibim bacaklara sahip olanları olduğu gibi skoda bacaklılarıda mefcuttur firgül ama kocamemeli olmamaları onları kurtarıp dünyamısda güsel bir yere getirmiştir nokta
paragraf başı evet bugünde bir fen bilgisi dersimisin sonuna geldik anlattığım konu üserinde çalışın haftaya sisi söslü yapıcam nokta
Fen Öğretmeni
Ali Memesever
almanya
18.09.2003 - 14:04alamanya gavur elleri dimek. seni daha iyi yaşatacam deyip gidip oralarda gavur karılarını görüp beni unutan herif demek. Boyun devrilsin nizamettin kucağımda iki bebeyle beni bırakıp gittin. Tam 25 sene oldu ne aradın ne sordun. Seni aldıracam yanıma diyodun ne oldu la boyu posu devrilecise. Benden utanmıyosan iki bebenden utan. ikiside senin yüzünden bi baltaya sap olamadı büyük oğlan çobanlık yapıyor, hıra oğlansa evde başıma kaldı. Yaktın beni nizamettin. O koynuna giren gavur karılar canını alsın senin emi. O bindiğin pemeve marka arabaların altında kalasan. Neyim eksikti be o alaman karılarından camış. En güzel entarilerimi senin için giymedimmidi. üç ayda bir iç çamaşırı değiştirmiyormuydum, bilmiyormuydunki köyde benim üstüme tezek atan karı yoktu. Neden bıraktın beni camışın oglu. Öküzünden sonra en çok beni sevmezmiydin lanet olası. beni sevmiyorsan bari öküzüne dön. Eh ulan nizamettin sana ben ne deyim daha. alamanya alamanya gidenler çokta dönen varmı ya.
Münevver Çokbekler
zapatista
17.09.2003 - 11:56zapatista hey yavrum benim be ne futbolcuydu o. bizim mahalle takımında libero oynardı. biz ona takım içinde beton zapatista derdik. adam geçirmezdi şerefsizim. bizim mahalleye geldiği gün anlamıştım onun meşhur olacağını şimdi ta meksikalarda ismi geçiyor adamın be. ama dedim ya büyük topçudur zapatista. onsuz bizim takım bir hiç abicim adamın gölgesi yetiyor. yukarı mahalle 5 kilo patates ve inanamayacaksınız ama 2 kiloda halis dana etine trasfer etmek istedi. ve gene inanamayacaksınız zapatista bunları elinin tersi ile itti. istikbali kurtulacaktı çocuğun ama satarmı bizi be böle delikanlı adamdı zapatista bırakmadı takımını. ama son zmanlar çok morali bozuktu reklamlar nedeni ile. yeni bi reklam çıkmış zap diye hani beyaz oynuyor. bide diyor ya zaptırııı. mahfettiler çocuğu herkesin dilinde o. adamın ismi zapla başlıyor ya sen kalk bizim mahalleden 3-5 kendini bilmez delikanlı zapatistayı zaptırııı diye çağır. Zaten çok içlidir kendisi bunu bi içerle bi içerle maymuna döndü valla çocuk çıkamaz oldu kahveye felan. Ve uzun zaman oldu görmeyeli en son aldığımız haberlere göre bir kargo uçağına gizlenerek meksikaya iltica etmiş. ordada örgütmü kurmuş çetemi kurmuş bişiler yapıyormuş işte. Ah ulan zapatista sen bizi 5 kilo patates ve 2 kilo ete bile satmamıştın ama 3-5 çapulcunun sözüne bakıp bırakıp gittin bizi be. yapılırmı bize bu delikanlı sanmıştık oglum seni.Bu yazıyı okursan dön mahallene yerine manav osmanı oynatıyoruz adam 45 yaşında ölecek bigün top oynarken. gel al formanı, söz sana 2 kilo patatesle 250 gram dana eti alacam.
rüşvet
17.09.2003 - 11:35rüşvetmi? yok kardeşim siz yanlış biliyorsunuz onun adı çorba parası. yani bis öyle diyoruz arkadaşlarla. öbürkü biraz kaba kaçıyor bilionmu. ama allah seni inandırsın ne yapıyorsam çoluk çocuğum için yapıyorum. bak çorba parası adı altında alıyorum ama çorba içmiyorum çoluk çocuğuma harcıyorum. geçenlerde kazım demişti abi dedi ya bu iş böyle olmayacak gel dedi hani çorba parası alıyoruz ya bunun karşılığında halkımıza ayaküstü standup yapalım dedi. Ulan dedim sen mükemmelsin ya aldık hemen cem yılmaz cd leri felan (ayıptır söylemesi bunları kendi paramızla aldık) başladık hatim etmeye. şimdi vatandaşda mutlu bizde mutluyuz. hem maymuna dönelim üç beş kuruş çorba parası alacaz diye hemde sonra adına rüşvet deyin. yok gardaşım bunun adı olsa olsa çorba parasıdır. Hem kim görmüş aldığımı iftira kardeşim iftira karalamaya çalışıyorlar. Hem veriyorlar sonra neden aldın diyorlar. Bundan sonra zaten yazarkasada alacam fiş kesicem. Vergilendirecem çorba paralarımı. hem devlette kazansın değilmi ya. Rüşvetmiş pehhhhh ne rüşveti çorba parası çorbaaaaaaa.
Memur Şevket Çaktımadanalır
aşk
17.09.2003 - 11:23Aşk insan hücrelerinin metobolik organizmalarla fizyolojik değişimlere uğrayarak ve bunlara bağlı olarak farmolojik özellikleri tespit edilemeyen endikasyonları tartışılabilir homojen ve bi okadarda ototrof olmasına rağmen elde edilen biseptik karışımlarla yapılan flemen bir doku ile insan vücüduna bağlanan bağlandığı yerlerde endoplazmik retikulmlar için gerekli maya ve bizim dilimizde ispirozen dediğimiz ve kemoterapi gerektirebilen bir pediatri uzmanlığında yaşanması gereken hem stropal yapı ve hidelarofor yapıya sahip olması gereken, oldukça sert bir çeper olan iofen dokusuyla korunan ve korunurken aynı zamanda besin değeri olan biseptik meynesel lerle beslenen çok önemli bir olgudur. İnşallah anlatabilmişimdir. E artık bundanda birşeyler anlayamıyorsanız ben bişey diyemem aşk anca bu kadar açık tarif edilir.
yaşar nuri öztürk
30.08.2003 - 12:32yaşar nuri bu ya nedenir bu adam hakkında ne bileyim ben. ama bildiğim bir şey var yaşar nuri kek değildir ve kekstra hiç değildir.
cola turka
30.08.2003 - 12:28cola turka ne demek önce bunu ele almak gerekir. cola turka düşündüğünüz gibi bir içecek değildir. O halde soracaksınız cola turka ne demektir diye dimi. işte bu güsel bir soru olur ve cevabıda şudur. Cola turka lidyalılardan kalma bir para birimi değildir elbette, cola turka mısırlıların hiyelogrifinin etkisiyle geliştirilen bir yazı çeşididir diyeceğim bu hiç olmayacak. Bilmiyorum ya nedir gerçekten yormayın beni bilen varsa banada haber versin.
orgazm
01.08.2003 - 14:48Şimdi bence orgazm diye birşey yoktur kardeşim. He bu benim düşüncemdir sen ne düşünürsün bilemem. Hem delikanlılıkta yeri yoktur. Orgazmdan önce ele alınacak çok konu vardır. Mesela tespih sallamak, beyaz çorap giymek, sokakta manitana bakanlara kafa atmak, piyiz yapmak bunlar hep orgazmdan önce gelir.Ve birer sanattır hepisi. Allahını seveyim Orhan babanın. Çalsın bakalım bi çilekeş gör sen ozaman orgazmı. Damarlarından kan çekilir şerefsizim. Bizim kitabımızda yazmak öle orgazm felan. Ne öle be hamam oğlanımıyız biz. Neyse kahvedekileri bekletmeyeyim daha altılı yapıcaz bukadar demeç yeter. Anlıyacağınız bu orgazm muhabbetleri ile delikanlıları bozmaya çalışıyorlar. Allahına kadar delikanlıyım ulen yok öle orgazm morgazm. O kadarrr
büyü
27.06.2003 - 11:27büyü eski yunan mitolojisinde şöyle anlatılır. Herkül daha bebeykene de hade olum büyü büyü diye aile efratındakilerin dayanılmaz çığırtılarından daqyanamıyarak daha 1 yaşındaykene onlara daha tam dönmeyen diliyle sihirin gidin kulaklarımı tırmaladınız demiş. Aile büyükleri büyü büyü dedikçe herkül sihirin gidin başımdan diye dillenmiş. o konuştukça aile onu konuşturmak için sürekli büyü büyü derken hep aynı cevabı almışlar herkülden. Derken herkül ulan ben bukadar insana derdimi anlatamadım ozaman okadar uzun cümle kullanmayayımda sadece sihir ordan deyim demiş. Gene birgün maymuna çevirdikleri herkülün yanına gelen ebeveynler büyü büyü büyü diye ortalığı inletirlerken herkülde onlara sihir ordan sihir ordan sihir ordan demiş. Herkülün kral babası ne kadarsa alim varsa çağırmış ve sihir ordan nedir diye çabuk araştırmanızı istiyorum demiş. Alimler düşünmüşler taşınmışlar ve sonucu yakalamışlar büyü ile sihir ordan kelimeleri yapılabilecek bir mucizelerin kişilere lanse edilebilecek bi karekter olduğuna karar vermişler ve bunu da sokakları süpüren İstanbul Büyükşehir Belediye temizlikçisinde denemişler.Elindeki süpürgeyle halicin kenarında balık-ekmek yiyenlerin bıraktıkları kılçık, kağıt parçalarını küfür ede ede süpürürkene birden süpürgeye bi haller olduğunu görmüş çok şaşırmış süpürge uçuyormuş. Ama sevinmiş tabi artık kaynanaya gitmek için üç araba değiştirmeyecek attımı süpürgesinin terkisine hanımını üsküdarla esenler arasını 10 dakikada alacaktı. Akşam hanıma yap bu süpürgenin üstünde giderken bana afilli bi kıyafet bide gözlük taktımmıydı havamdan yanıma yaklaşılmaz bide arkasına tek rakibim türk hava yolları yazdırdımmı süpürgemin değmeyin keyfime demiş.Bizim temizlik işçisi böyle sevine dursun kralın alimleri bu işçiye eski yunan mitolojisinde süpüren adı verilen cadı lakabını takmışlar. Ve bunları krallarına anlatırlarken yatakta uyuyan herkül uyanarak sihirin ordan şerefsizler diyerek tekrar uyumuş. İşte herkülün büyü büyü kelimesine sihir ordan demesi ile büyü sihir birbirini tamamlamış.
ölüm
27.06.2003 - 10:51ölüm ölmek demektir. ölmek ölümle eş anlamlıdır eğer insan ölümlüyse ölmüş demektir. Eğer ölmicekse ölüm olmazdı.Eğer ölüm varsa ölecek demektir.Ölmek güzel değildir ölümde güzel değildir. Ölmekle ölüm aynı şeydir. Ölmekte ölüm demektir.Bir canlı ölmüşse ölmüştür. Ölüm olmazsa ölmek diye bir şeyde düşünülemez. Ölümle ölmek birbirini tamamlar. Ölmek varsa ölüm kaçınılmazdır. Ölümle ölmek birbirine doğru orantlıdır. Ay sıkıldımm
albert camus
26.06.2003 - 16:58Bir rivayete göre albert ve camus kardeştiler ve aynı kızı sevmektedirler ama bunu bilmezler. Hain Rozalinda onları sinsi sinsi idare ederken ilerde iki kardeşi birbirine düşüreceğinden hiç haberi yoktu. Albert bıçkın bir delikanlı Camus ona nazaran biraz daha yumuşakımsı bir yapıya sahipti. Rozalinda ise cillop gibi manita ve işveli bir fıstıktı.İkisininde parasını yiyerek hayatını idame ettiriyordu. Albert ve camus birbirlerine sevgilimle tanışmanı çok isterdim bir gün muhakkak tanıştıracağım seni yengenle diyerek hain rozalindanın çevirdiği dolaplar içinde kendilerini avutuyorlardı. Birgün camus ve roz (rozalindanın kısaltmasıdır) sirkeci garının köşesindeki tostçuda tost yerlerken, doğubanka gideyimde varsa bi kaç parça ucuz elektronik eşya alayım ilerde evlenicez dımdızlak kalmayım diyen albertle karşılaşırlar.Albert, bunları görür görmez gözleri fal taşı gibi açılır ve nayır nolamaz ninanamıyorum diyerek el ele göz göze her taraflarını yağ ve salça yapan iki sevgilinin yanına gider. Albert karşıdan karşıya geçerken ortadaki tranway yolunu fark etmez ve zeytinburnu-sirkeci arası gazi, asker ve şehite beleş olan tranwayın altında kalacakken güvenliğin hey dur lan dana ezilecen başıma bela olacan diye sesiyle ayaklarını atmaz yola ve bekler. Tranvay geçtikten sonra camus ve rozun yanına gider. Selamunaleykün dedikten sonra kendisine 2 sucuklu ve 1 de kaşarlı tost ister. Camus ise bak kardeş hep leşcilik yapıyorsun cebimde bi sigara param kaldı daha manitaya gülhanede develeri gösterecem oraya bile tranvay param yok bu kızı yürütecem der. Midesinin derdine düşen albert bir anda rozu farkeder ve korkudan tir tir titreyen rozalindaya bi tokat geçirir ve ulan şerefsiz ne vardı 3 tost bi ayran içeceğine 1 tane yeseydinde bizede kalsaydı der. Camus ne yapıyorsun abi o benim sevdiğim kadın nasıl ona tokat atarsın diyerek albertin tam ısırmakta olduğu tostu alarak kendi yemeye başlar ve büfeciye usta biraz daha bastırsaydın daha iyi olacaktı der. albert camusa tostumu geri verirsen sizi affederim hayatınızda çekilirim diyerek büyük bir fedakarlık yapar.Camus bir tosta bakar birde yerde yatan roza bakar ve kusura bakma abi der roz senin olsun ben tostu yicem. Albertte kendine iki tost daha söyler ve abi kardeş beraberce tos yerken rozalindaya yol verirler. İkisindende umut bulamayan roz oradan çeker gider ve daha sonraları uzun bir süre haber alınmaz derken bir mesajla ortaya çıkar 'Tostumu yedim seni odamda bekliyorum, gelmiceksen haber ver casinoya inecem' bu hikaye dillerden dillere dolaşmış, umutsuz sevgililerin umut ışığı olmuş ve kavuşamayanlar içinse bir efsana olmuştur. Albert camus da bu efsanenin iki asıl kahramanıdır.
allah (c.c)
26.06.2003 - 16:28benim ve herkesin sahibidir. Büyüklüğü tartışılmaz, varlığından zerre tereddüt edilmezdir. O vardır hepte var olacaktır geri kalan herşey geçicidir. Herşeyi gören ve bilendir. Kusursuz bir mimar ve merhametli bir yaratıcıdır. Allah bir dir doğmamıştır. Bizim kurtarıcımızdır, yaşama sebebimiz, sevgilimiz, aşkımız, özlemimiz, herşeyimizdir. Geliş ondandır, gidişde ona olacaktır.Ona karşı gelinmez gelenler aptal ve zavallı insanlardır. Onun herşeye gücü yeter, zannetmeyinki size yetmez ama o sizi bu dünyada sınava tabi tutuyor.
Kula bela gelmez hak yazmadıkça
Hak bela yazmaz kul azmadıkça.
Toplam 29 mesaj bulundu