bir memleket gibidir gemi...hersey duzenli ve kontrol altinda olmalidir. kaidelere uyulmalidir,kanunlara, nizamlara... '
'ben de bu memleketin bas seyi gibiyim, basbakani gibiyim mesala. hersey benden sorulur! ? .. denize ciktim miydi bu kucucuk gemi bir memleket oluverir. aslinda bir basbakandan daha cok gorevim var, cunku onlarin adamlari var, bakanlari var, falani var filani var, benim yok! ? .. bu gemide guvenlikte, egitimde, saglikta,eglencede benden sorulur. kamil'de basbakan'in en kiyak yardimcisi...siz de vatandas... ayni zamanda memur gibisiniz... bu yuzden cok kiyak, cok disiplinli ve caki gibi olmaliyiz! ... surekli kendimizi ve birbirimizi kollamaliyiz! '
'bir memleket gibidir gemi, nerde kalmistik, yirtmaci vardi beline kadar kaldirdim..'
'su kucucuk gemide bile huzur bulamiyoruz, kamil. ama yine de sikiysa cik disari. burada iyi kotu emirlerini dinleyen var, geminin disinda bir hicsin, kamil.'
savaşın ne kadar salakça ve boş bişi olduğunu anlatan..gerçekten üzerine saving private ryan ın gölgesi düşmüş bi film..askerin annesine mektup yazdığı kısım hoşuma gitmişti...orda baya güzel bişey diyodu sağlam bi laf vardı ama şimdi unuttum neyse sağlam bi film..
tek kelimeyle muhteşem bir oyuncu.beni en fazla güldüren oyuncudur kendisi.resmen yarılıyorum onu izlerken.zage ekibine kaılmasıyla herkes onu artık tanır hale geldi.müthiş bi doğaçlama yeteneği var.süper ezik rollri yapar ve sizi yerlere yeksan eder.ayrıca tek bu rollerin adamı değildir.yazgı da oynadığı rolde gayet başarılıydı.zeki demirkubuz ona çok şey katmış kendi deyimiyle..son olarak da yazı-tura da oynadı..şimdi de o hikayedeki mal benim adlı süper bi stand-up gösterisine başladı ses tiyatrosunda mutlaka izlenilmeli,
' hayat futbola fena halde benzer,futbol şahsi oynanabilen bir oyundur,ama iyi takıma sahip değilsen hava gazı' erkan can
dar alanda kısa paslaşmalar,son sekans...
kocaman kocaman bi henry chinaski kitabıdır kendisi..aslında bukowskinin shakespeare hayranlarından(özellikle genç hayranlarından) .ne kadar bezdiğini anlatan söz olarak yegane kitap ismi olmuştur..gerçi daha önce ki söyleşilerinde şu tiyatro eğitiminin niye bu kadar çok shakespeare e odaklandığının ve gençlerin niye bu kadar çok sevdiklerinin cevabını okkalı bi şekilde vermiştir ama kanımca tatmin olmamıştır al bide kocaman bi kitap ve onun ismi demiştir..
şiir zaten bi süre sonra can sıkıntısına yol açar,adamı özellikle beni bayar ki ülkemizde 100 kişiden 70 i şairdir..ötesi nasıl olur,bu nası bi imgelemdir düşünemiyorum..
bunların yanı sıra NTV de her cuma Arka Sayfa adında bir kültür-sanat programı da var.ben sahip olduğu kültüre hiç bişe demiyorum ama bir köşe yazarı olabileceğine de inanmıyorum açıkcası.doğru dürüst hiçbişeyi ifade edemiyor.paragraf kuramıyor,edebi bilgisi çok zayıf.bide konuşması beni mahvediyor,yavaş yavaş acayip bi ses tonu ile,5dk sonra bayılasım geliyor..
kendime katlanıyorum kendimizi öldürmeye değmez, çünkü bunu yapmakta her zaman çok geç kalınır' sevdiğim lafı vardır fransızın..beckett ın en yakın arkadaşı olduğu söylenir.
dört kişi parkta çektirmişiz,
ben, orhan, oktay, bir de şinasi...
anlaşılan sonbahar
kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
babası daha ölmemiş oktay'ın,
ben bıyıksızım,
orhan, süleyman efendiyi tanımamış.
ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
oysa hayattayız hepimiz. ''
bi ara kardeşim bütün kitaplarını okuyodu bu adamın ama ben hiç meraklı olmadığım için böyle şeylere kitaplarının sadece karıştırmıştım öylesine..ama kitaptan çevrilen jean reno nun oynamakla görev bildiği filmleri izledim..filmler çok kötüydü..kardeşimin dediğine göre alakası yokmuş kitaplarla filmin..sonuçta fazla abartıldı
hayatın çekilmez olduğu doğruydu. insanların çoğuna öyle değilmiş gibi yapmayı öğretmişlerdi.arada sırada biri kendini öldürüyor ya da delirip kapatılıyor, ama diğerleri herşey yolundaymış gibi yaşamayı sürdürüyorlardı.
çok saygı değer avi pardo nun çevirdiği ve arka kapakta yer alan factotumun anlamı hank inde belirttiği gibi,
fac totum: herşeyi yapan.
fac, yapmak anlamindaki facere'den.
totum, her şey, bütün anlamındaki totus'tan.
bir işte yapılması gereken tüm niteliksiz işleri yapan kişi, kâhya, ayakçı.
acaba nası bi film olacak...
her insanın hayatında kaçmakla direnmek arasında bir seçim yapmaya zorlandığı anlar vardı. ben direniyorum.
-tahammül edilemeyecek kadar sıkıcı insanlardı sanatçılar, dar görüşlü, başarılı olmuşlarsa ne kadar kötü olurlarsa olsunlar büyüklüklerine inanıyorlardı. başarılı olmamışlarsa ne kadar kötü olurlarsa olsunlar yine inanıyorlardı büyüklüklerine. başarılı olamamışlarsa suç başkasındaydı. yeteneksiz olabilecekleri hiç gelmiyordu akıllarına; berbat bile olsalar dehalarına güvenleri tamdı. ve her zaman küçük kıçları şöhret'le verniklenmeden mezarı boylamış bir van gogh ya da mozart için berbat işler kusan 50.000 çekilmez geri zekalı vardı. sadece iyiler bırakabiliyordu oyunu -rimbaud gibi, rossini gibi.
-nasıl oluyor da insanlar bana böyle güvenebiliyorlardı? insanlar deliydi, insanlar basitti. bu da bana bir avantaj sağlıyordu. allah için. on yıldan beri hiçbir iş yapmadan yaşamıştım. insanlar bana para ve yemek vermiş, kalacak yer sağlamışlardı. benim bir dahi ya da geri zekalı olduğumu düşünmelerinin önemi yoktu. ben biliyordum ne olduğumu. ikisi de değildim. insanların bana neden yardım ettikleriyle ilgilenmiyordum. onlardan yararlanmıştım ama, bunu zafer duygusuna kapılmadan ve baskı uygulamadan yapmıştım. çıkarabildiğim tek sonuç kimseden hiçbir şey isteyemediğimdi. üstüne üstlük beynimde sürekli aynı şarkıyı çalan bir plak dönüp duruyordu: vazgeç, vazgeç…
eğer yaşıyorsak, kralların üzerine yürümek için yaşıyoruz - gibi sadece milleti gaza getirmek için kullanılmış ve eğer hadi kral yoksa nası yaşıcaz gibi bana salakça bi soru sorduran,ve üstelik bunun için yaşamamız anlamsız olurdu gibi bişey söyleten,,adam...
gemide
19.04.2005 - 17:02bir memleket gibidir gemi...hersey duzenli ve kontrol altinda olmalidir. kaidelere uyulmalidir,kanunlara, nizamlara... '
'ben de bu memleketin bas seyi gibiyim, basbakani gibiyim mesala. hersey benden sorulur! ? .. denize ciktim miydi bu kucucuk gemi bir memleket oluverir. aslinda bir basbakandan daha cok gorevim var, cunku onlarin adamlari var, bakanlari var, falani var filani var, benim yok! ? .. bu gemide guvenlikte, egitimde, saglikta,eglencede benden sorulur. kamil'de basbakan'in en kiyak yardimcisi...siz de vatandas... ayni zamanda memur gibisiniz... bu yuzden cok kiyak, cok disiplinli ve caki gibi olmaliyiz! ... surekli kendimizi ve birbirimizi kollamaliyiz! '
gemide
19.04.2005 - 17:00'bir memleket gibidir gemi, nerde kalmistik, yirtmaci vardi beline kadar kaldirdim..'
'su kucucuk gemide bile huzur bulamiyoruz, kamil. ama yine de sikiysa cik disari. burada iyi kotu emirlerini dinleyen var, geminin disinda bir hicsin, kamil.'
thin red line / İnce Kırmızı Hat
19.04.2005 - 16:53savaşın ne kadar salakça ve boş bişi olduğunu anlatan..gerçekten üzerine saving private ryan ın gölgesi düşmüş bi film..askerin annesine mektup yazdığı kısım hoşuma gitmişti...orda baya güzel bişey diyodu sağlam bi laf vardı ama şimdi unuttum neyse sağlam bi film..
engin günaydın
19.04.2005 - 13:32tek kelimeyle muhteşem bir oyuncu.beni en fazla güldüren oyuncudur kendisi.resmen yarılıyorum onu izlerken.zage ekibine kaılmasıyla herkes onu artık tanır hale geldi.müthiş bi doğaçlama yeteneği var.süper ezik rollri yapar ve sizi yerlere yeksan eder.ayrıca tek bu rollerin adamı değildir.yazgı da oynadığı rolde gayet başarılıydı.zeki demirkubuz ona çok şey katmış kendi deyimiyle..son olarak da yazı-tura da oynadı..şimdi de o hikayedeki mal benim adlı süper bi stand-up gösterisine başladı ses tiyatrosunda mutlaka izlenilmeli,
Erkan Can
19.04.2005 - 13:14' hayat futbola fena halde benzer,futbol şahsi oynanabilen bir oyundur,ama iyi takıma sahip değilsen hava gazı' erkan can
dar alanda kısa paslaşmalar,son sekans...
dönüşüm
19.04.2005 - 13:10bir noktadan sonra geriye dönüş yoktur. işte varılması gereken yer o noktadır - ' lafına evire çevire katılıyorum...
sheakspeare bunu asla yapmazdı
19.04.2005 - 12:45kocaman kocaman bi henry chinaski kitabıdır kendisi..aslında bukowskinin shakespeare hayranlarından(özellikle genç hayranlarından) .ne kadar bezdiğini anlatan söz olarak yegane kitap ismi olmuştur..gerçi daha önce ki söyleşilerinde şu tiyatro eğitiminin niye bu kadar çok shakespeare e odaklandığının ve gençlerin niye bu kadar çok sevdiklerinin cevabını okkalı bi şekilde vermiştir ama kanımca tatmin olmamıştır al bide kocaman bi kitap ve onun ismi demiştir..
Şiir ve ötesi
19.04.2005 - 12:30şiir zaten bi süre sonra can sıkıntısına yol açar,adamı özellikle beni bayar ki ülkemizde 100 kişiden 70 i şairdir..ötesi nasıl olur,bu nası bi imgelemdir düşünemiyorum..
kanat atkaya
19.04.2005 - 12:28bunların yanı sıra NTV de her cuma Arka Sayfa adında bir kültür-sanat programı da var.ben sahip olduğu kültüre hiç bişe demiyorum ama bir köşe yazarı olabileceğine de inanmıyorum açıkcası.doğru dürüst hiçbişeyi ifade edemiyor.paragraf kuramıyor,edebi bilgisi çok zayıf.bide konuşması beni mahvediyor,yavaş yavaş acayip bi ses tonu ile,5dk sonra bayılasım geliyor..
emil michel cioran
18.04.2005 - 20:01kendime katlanıyorum kendimizi öldürmeye değmez, çünkü bunu yapmakta her zaman çok geç kalınır' sevdiğim lafı vardır fransızın..beckett ın en yakın arkadaşı olduğu söylenir.
melih cevdet anday
18.04.2005 - 19:53dört kişi parkta çektirmişiz,
ben, orhan, oktay, bir de şinasi...
anlaşılan sonbahar
kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
babası daha ölmemiş oktay'ın,
ben bıyıksızım,
orhan, süleyman efendiyi tanımamış.
ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
oysa hayattayız hepimiz. ''
bir dolar yirmi sent
18.04.2005 - 14:28'altmış yılın karşılığı bir dolar yirmi sent' der içinden yaşlı adam.
Jean Christophe Grange
18.04.2005 - 14:25bi ara kardeşim bütün kitaplarını okuyodu bu adamın ama ben hiç meraklı olmadığım için böyle şeylere kitaplarının sadece karıştırmıştım öylesine..ama kitaptan çevrilen jean reno nun oynamakla görev bildiği filmleri izledim..filmler çok kötüydü..kardeşimin dediğine göre alakası yokmuş kitaplarla filmin..sonuçta fazla abartıldı
efes pilsen
18.04.2005 - 14:21anadolu grubu iftaharla sunar...efesi seviyorum ya..hoş bi tadı var..
oscar wilde
18.04.2005 - 14:14insan kaç hayat yaşarsa, o kadar ölümle ölür - diyen yazar çizer kişi...
yazar
18.04.2005 - 14:09dünya, yazarların yokluğuna, kanalizasyonların yokluğundan daha çabuk alışır' demiş c.bukowski
factotum
18.04.2005 - 14:06hayatın çekilmez olduğu doğruydu. insanların çoğuna öyle değilmiş gibi yapmayı öğretmişlerdi.arada sırada biri kendini öldürüyor ya da delirip kapatılıyor, ama diğerleri herşey yolundaymış gibi yaşamayı sürdürüyorlardı.
factotum
18.04.2005 - 13:58çok saygı değer avi pardo nun çevirdiği ve arka kapakta yer alan factotumun anlamı hank inde belirttiği gibi,
fac totum: herşeyi yapan.
fac, yapmak anlamindaki facere'den.
totum, her şey, bütün anlamındaki totus'tan.
bir işte yapılması gereken tüm niteliksiz işleri yapan kişi, kâhya, ayakçı.
acaba nası bi film olacak...
factotum
18.04.2005 - 13:55şimdi duyduğum bir habere göre,factotum artık bir film..
charles bukowski
18.04.2005 - 13:33her insanın hayatında kaçmakla direnmek arasında bir seçim yapmaya zorlandığı anlar vardı. ben direniyorum.
-tahammül edilemeyecek kadar sıkıcı insanlardı sanatçılar, dar görüşlü, başarılı olmuşlarsa ne kadar kötü olurlarsa olsunlar büyüklüklerine inanıyorlardı. başarılı olmamışlarsa ne kadar kötü olurlarsa olsunlar yine inanıyorlardı büyüklüklerine. başarılı olamamışlarsa suç başkasındaydı. yeteneksiz olabilecekleri hiç gelmiyordu akıllarına; berbat bile olsalar dehalarına güvenleri tamdı. ve her zaman küçük kıçları şöhret'le verniklenmeden mezarı boylamış bir van gogh ya da mozart için berbat işler kusan 50.000 çekilmez geri zekalı vardı. sadece iyiler bırakabiliyordu oyunu -rimbaud gibi, rossini gibi.
-nasıl oluyor da insanlar bana böyle güvenebiliyorlardı? insanlar deliydi, insanlar basitti. bu da bana bir avantaj sağlıyordu. allah için. on yıldan beri hiçbir iş yapmadan yaşamıştım. insanlar bana para ve yemek vermiş, kalacak yer sağlamışlardı. benim bir dahi ya da geri zekalı olduğumu düşünmelerinin önemi yoktu. ben biliyordum ne olduğumu. ikisi de değildim. insanların bana neden yardım ettikleriyle ilgilenmiyordum. onlardan yararlanmıştım ama, bunu zafer duygusuna kapılmadan ve baskı uygulamadan yapmıştım. çıkarabildiğim tek sonuç kimseden hiçbir şey isteyemediğimdi. üstüne üstlük beynimde sürekli aynı şarkıyı çalan bir plak dönüp duruyordu: vazgeç, vazgeç…
charles bukowski
18.04.2005 - 13:32' yaşam az sayıdaki kadına hoş bir zerafet vermiş, kalanınıda görmezlikten gelmiş ' demiş..
senkron genaratör 'v' karakteristiği
18.04.2005 - 13:25şimdi evet çok alakası var bunun burda dedirten,kimsenin anlamadığı 4 kelime...
william shakespeare
18.04.2005 - 13:24eğer yaşıyorsak, kralların üzerine yürümek için yaşıyoruz - gibi sadece milleti gaza getirmek için kullanılmış ve eğer hadi kral yoksa nası yaşıcaz gibi bana salakça bi soru sorduran,ve üstelik bunun için yaşamamız anlamsız olurdu gibi bişey söyleten,,adam...
Sıradan Delilik Öyküleri
18.04.2005 - 13:19aynı adı taşıyan 1981 yapımı bir 23.istanbul film festivalinde gösterilen senaryosunu bukowskinin yazdığı bir kült filmdir..kitaptan esinlenerek
Toplam 672 mesaj bulundu