Her şeye sinmiş hüznün içinden uyudum. Uyandığımda şimdi sırada hangi kent var, diye geçirdim içimden. Hangi iş? Kalktım, çoraplarımı ve ayakkabılarımı giyip bir şişe şarap almaya çıktım. İyi görünmüyordu sokaklar, genellikle görünmezler. İnsanlar ve fareler tarafından planlanmışlardı sanki ve siz onlarla yaşamak ya da ölmek zorundaydınız. Ama bir dostumun bir keresinde bana dediği gibi, “sana hiçbir şey vadedilmedi, sözleşmen yok.” Şarabımı almak için dükkana girdim.
· Hayat ile sanat arasındaki fark sanatın daha katlanılır olmasıdır.
· - “şiir delilik midir?
- ”şiir olmayan her şey deliliktir.”
Tuhafların en güçlüsü
sık göremezsiniz onları
kalabalıktan uzak dururlar
çünkü.
Azdırlar sayıca
Bu tuhaf insanlar
ama onlardan
çıkar
ender iyi resimler
ender
İyi senfoniler
ender
İyi kitaplar
ve
diğer
ender
İyi işler.
ve en iyilerinden
bu tuhafların
belki de
hiç.
Kendileri
resimdir
Onların
Kendileri,
kitaptır
müziktir
eserdir.
Bazen onları
gördüğümü
sanırım – bir
banka belli bir şekilde
oturmuş yaşlı bir
adam örneğin
Veya yanımdan
aksi istikamette
hızla geçen
bir arabanın içindeki
bir yüz.
Veya süpermarkette poşetlere dolduran
kızın veya oğlanın
ellerini kullanışında
belli eder kendini.
Bazen bir süredir
birlikte yaşadığın
biridir- daha önce
görmediğin yıldırım
hızında bir bakış
yakalarsın.
Bazen
hayatınızdan çıktıktan
birkaç ay
birkaç yıl sonra
birden varlıklarını
anımsarsınız
müthiş bir
berraklıkla.
Etki ve tepki
En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur
sırf uzaklaşmak için,
ve geride kalanlar
birinin onlardan
uzaklaşmayı neden isteyebileceğini
bir türlü tam olarak anlayamazlar
henry chinaski
bilmiyorum, iyi zamanlardı sanki, güneş
sıcak ve sürekliydi ve en iyisi
gecelerdi, karanlık ve ilginç geceler,çünkü içki etkisini göstermiş olurdu
ve dünyaya
katlanılabilirdi
nerdeyse.
MUTTER ANNE
Die Tränen greiser Kinderschar
ich zieh sie auf ein weisses Haar
werf in die Luft die nasse Kette
und wünsch mir, dass ich eine Mutter hätte
Keine Sonne die mir scheint
keine Brust hat Milch geweint
in meiner Kehle steckt ein Schlauch
Hab keinen Nabel auf dem Bauch
Mutter
Ich durfte keine Nippel lecken
und keine Falte zum Verstecken
niemand gab mir einen Namen
gezeugt in Hast und ohne Samen
Der Mutter die mich nie geboren
hab ich heute Nacht geschworen
ich werd ihr eine Krankheit schenken
und sie danach im Fluss versenken
Mutter
In ihren Lungen wohnt ein Aal
auf meiner Stirn ein Muttermal
entferne es mit Messers Kuss
auch wenn ich daran sterben muss
Mutter
In ihren Lungen wohnt ein Aal
auf meiner Stirn ein Muttermal
entferne es mit Messers Kuss
auch wenn ich verbluten muss
Mutter
oh gib mir Kraft Çok yaşlı çocuk topluluğunun gözyaşı
Onları beyaz bir saçla sıralıyorum
Islak zinciri havaya fırlatıyorum
Ve bir annem olsaydı diyorum
Benim için doğan bir güneş yok
Benim için hiç annemin sütü olmadı
Boğazıma sokulan bir boru oldu
Karnımda göbeğim yok
Anne
Biberonu emmeyi hiç bırakmadım
Ve benim barınacağım hiç bir oyuk yoktu
Kimse bana bir isim vermedi
Meni olmadan bana babalık yapıldı
Beni doğurmayan anne için
Bu gece ebediyim
Ona bir hastalık göndereceğim
Daha sonra onu nehire yatıracağım
Anne
Akciğerinde bir yılanbalığı yaşıyor
Alnımda bir doğum lekesi
Bir bıçağın öpücüğü ile yok oluyor
Ölümüme neden olsa bile
Anne
Akciğerinde bir yılanbalığı yaşıyor
Alnımda bir doğum lekesi
Bir bıçağın öpücüğü ile yok oluyor
Ölümüme neden olsa bile
iyi film bi lafım yok ama,latin amerikalı bu yönetmenin bi önceki bol ödüllü filmi paramparça aşklar ve köpeklerle aynı temaya sahip sadece bi yerde yani iki filminde senaryosunun çıktığı nokta aynı...sonuçta iyi filmler yapmasına rağmen yönetmenin kendini tekrarladığı bir gerçek haline geliyor..yani iki filmde de bir kaza sonucu hiçbirbirini tanımayan insanların kaderleri ortak oluveriyor,hayatlar kesişiyor ve başlıyor bi dram...
umarım bu böyle devam etmez...yönetmen için söylüyorum yoksa iki filmde çok güzel esasında...
Well, I just got into town about an hour ago
Took a look around, see which way the wind blow
Where the little girls in their Hollywood bungalows
Are you a lucky little lady in the City of Light
Or just another lost angel...City of Night
City of Night, City of Night, City of Night, woo, c'mon
L.A. Woman, L.A. Woman
L.A. Woman Sunday afternoon
L.A. Woman Sunday afternoon
L.A. Woman Sunday afternoon
Drive thru your suburbs
Into your blues, into your blues, yeah
Into your blue-blue Blues
Into your blues, ohh, yeah
I see your hair is burnin'
Hills are filled with fire
If they say I never loved you
You know they are a liar
Drivin' down your freeways
Midnite alleys roam
Cops in cars, the topless bars
Never saw a woman...
So alone, so alone
So alone, so alone
Motel Money Murder Madness
Let's change the mood from glad to sadness
Mr. Mojo Risin', Mr. Mojo Risin'
Mr. Mojo Risin', Mr. Mojo Risin'
Got to keep on risin'
Mr. Mojo Risin', Mr. Mojo Risin'
Mojo Risin', gotta Mojo Risin'
Mr. Mojo Risin', gotta keep on risin'
Risin', risin'
Gone risin', risin'
I'm gone risin', risin'
I gotta risin', risin'
Well, risin', risin'
I gotta, wooo, yeah, risin'
Woah, ohh yeah
Well, I just got into town about an hour ago
Took a look around, see which way the wind blow
Where the little girls in their Hollywood bungalows
Are you a lucky little lady in the City of Light
Or just another lost angel...City of Night
City of Night, City of Night, City of Night, woah, c'mon
L.A. Woman, L.A. Woman
L.A. Woman, your my woman
Little L.A. Woman, Little L.A. Woman
L.A. L.A. Woman Woman
L.A. Woman c'mon
THE DOORS
Los Angeles’ta çok vakit geçiriyorum. İnsanlar star aramak için geliyorlar. Size, sizin isminizle biten bir isim listesi sayıyorlar ve gidiyorlar, hepsi bu! (Chris Cornell, Soundgarden)
Bu şaşkın Moruk Kasabanın En İyi Şairi
John Thomas
Los Angeles Free Press, 3 Mart 1967
“Benim şu anda gözlemlenen LSD çılgınlığına itirazım hippiler, salaklar ve çoluk çocuk tarafından ruh yerine kullanılması. Bu işin özü şu, sanatçıyla sıradan insan arasında toplumun para kazanan kesimi tarafından dışlanan tavşan beyinli bir kitle var. Bunlar aslında diğer sınıfa dahil olmayı arzular, ama bunu yapamazlar. Bu yüzden de sanatçıdan bir sayfa çalıp toplumu reddettiklerini söylerler. Sanatçıdan bir sayfa çaldıktan sonra da bütün kitabı çalmaya kalkarlar –ama yaratma gücünden yoksundurlar çünkü aslında orta sınıfa aittirler. Bu yüzden sıradan insanla sanatçı arasında sıkışıp kalmışlardır, ne para kazanmayı becerirler ne de yaratmayı. Bu ikisini de yapamamak suç değildir tabii ki. Ama gerçeği kabullenemedikleri için, aynaya bakamadıkları için, Ruhçuluk oynamaya başlarlar; bot, sakal, bere, hip, pop, bop, ne olursa. Uzun saç, mini etek, sandalet, psikadelik partiler, resim, müzik, psikadelik greyfurt, psikadelik gerila cephesi, güneş gözlüğü, bisiklet, yoga, disko, Jefferson Airplane, Hell’s Angels, ne olursa, yeter ki ait olsunlar. Bob Dylan’dır onların ruhları: “Bir şeyler oluyor ve senin ne olduğundan haberin yok, değil mi, Bay Jones? ”. Beatles onların ruhu, Judy Collins ve Joan Baez.”
şiirlerinizin zaman kaybı olduğunu düşünenler var.”
- “Zaman kaybı olmayan bir şey var mı? Kimi pul toplar ya da anneannesini öldürür. Hepimiz bekliyoruz, küçük şeyler yapıp ölmeyi bekliyoruz.”
Önsöz'den
“Bir Yunan tanrısı hakkında bir şeyler dinlemektense bir berduşun öyküsünü dinlemeyi yeğlerim”.
“Ahlaksız biri değilim ben. Aksine, fazla ahlaklıyım”.
Kadınlar yaşlanınca adlarını değiştiriyorlar. Değiştiren çok, demek istiyorum. Erkeklerin ad değiştirdiğini bir düşünün? Birini arıyorum ve aramızda şöyle bir konuşma geçiyor mesela:
-Hey Mike, Menekşe ben.
-Kim?
-Menekşe. Eskiden Charles’dım ama artık Menekşe’yim.Bundan böyle Charles diye seslenenlere cevap vermeyeceğim.
-defol git, Menekşe.
kaptan yemeğe çıktı ve tayfalar gemiyi ele geçirdi”
ne zaman hüzünlensem,kötü hissetsem kendimi direkt bukowskiye sarılırım,sanırım o tanrım olabilirmiş şartlar uygun olsaymış..
beni hep olmak istediğim bi kötülükte bırakır...
olduğum berbatlıktan daha bi güzel berbatlaştırır...
şu dizeleri koparır beni örneğin...
'Gülünç gösterilerin ve müzikli komedilerin
ön sırasında oturan
ışığı, şarkıyı ve dansı
kamışıyla gazoz içen bir
çocuk misali yalayıp yutan
delinin biriyim ben.''
evet kesinlikle benim tanrım olabilirmiş,ıskalamasaydım..
Kendini kandırma;
hepsini birşey öldürüyor-
sonuçta
şundan
veya bundan ölmeye varıyor mesele-
kanserden, yeni bir arabadan, seksten,
sıcaktan, sanattan, şiirden, baleden,
bir hırdavat dükkanından, ot tüttürmekten,
perdenin arkasından etrafı dikizlemekten
ya da kıçını
ucuz tuvalet kağıdıyla
silmekten' der
charles bukowski
10.06.2005 - 14:15Her şeye sinmiş hüznün içinden uyudum. Uyandığımda şimdi sırada hangi kent var, diye geçirdim içimden. Hangi iş? Kalktım, çoraplarımı ve ayakkabılarımı giyip bir şişe şarap almaya çıktım. İyi görünmüyordu sokaklar, genellikle görünmezler. İnsanlar ve fareler tarafından planlanmışlardı sanki ve siz onlarla yaşamak ya da ölmek zorundaydınız. Ama bir dostumun bir keresinde bana dediği gibi, “sana hiçbir şey vadedilmedi, sözleşmen yok.” Şarabımı almak için dükkana girdim.
· Hayat ile sanat arasındaki fark sanatın daha katlanılır olmasıdır.
· - “şiir delilik midir?
- ”şiir olmayan her şey deliliktir.”
charles bukowski
10.06.2005 - 14:15İnsan ırkından utanç duyuyorum....
bana aşkını getir
10.06.2005 - 14:13Tuhafların en güçlüsü
sık göremezsiniz onları
kalabalıktan uzak dururlar
çünkü.
Azdırlar sayıca
Bu tuhaf insanlar
ama onlardan
çıkar
ender iyi resimler
ender
İyi senfoniler
ender
İyi kitaplar
ve
diğer
ender
İyi işler.
ve en iyilerinden
bu tuhafların
belki de
hiç.
Kendileri
resimdir
Onların
Kendileri,
kitaptır
müziktir
eserdir.
Bazen onları
gördüğümü
sanırım – bir
banka belli bir şekilde
oturmuş yaşlı bir
adam örneğin
Veya yanımdan
aksi istikamette
hızla geçen
bir arabanın içindeki
bir yüz.
Veya süpermarkette poşetlere dolduran
kızın veya oğlanın
ellerini kullanışında
belli eder kendini.
Bazen bir süredir
birlikte yaşadığın
biridir- daha önce
görmediğin yıldırım
hızında bir bakış
yakalarsın.
Bazen
hayatınızdan çıktıktan
birkaç ay
birkaç yıl sonra
birden varlıklarını
anımsarsınız
müthiş bir
berraklıkla.
Etki ve tepki
En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur
sırf uzaklaşmak için,
ve geride kalanlar
birinin onlardan
uzaklaşmayı neden isteyebileceğini
bir türlü tam olarak anlayamazlar
henry chinaski
bana aşkını getir
10.06.2005 - 14:12bilmiyorum, iyi zamanlardı sanki, güneş
sıcak ve sürekliydi ve en iyisi
gecelerdi, karanlık ve ilginç geceler,çünkü içki etkisini göstermiş olurdu
ve dünyaya
katlanılabilirdi
nerdeyse.
rammstein
10.06.2005 - 14:05MUTTER ANNE
Die Tränen greiser Kinderschar
ich zieh sie auf ein weisses Haar
werf in die Luft die nasse Kette
und wünsch mir, dass ich eine Mutter hätte
Keine Sonne die mir scheint
keine Brust hat Milch geweint
in meiner Kehle steckt ein Schlauch
Hab keinen Nabel auf dem Bauch
Mutter
Ich durfte keine Nippel lecken
und keine Falte zum Verstecken
niemand gab mir einen Namen
gezeugt in Hast und ohne Samen
Der Mutter die mich nie geboren
hab ich heute Nacht geschworen
ich werd ihr eine Krankheit schenken
und sie danach im Fluss versenken
Mutter
In ihren Lungen wohnt ein Aal
auf meiner Stirn ein Muttermal
entferne es mit Messers Kuss
auch wenn ich daran sterben muss
Mutter
In ihren Lungen wohnt ein Aal
auf meiner Stirn ein Muttermal
entferne es mit Messers Kuss
auch wenn ich verbluten muss
Mutter
oh gib mir Kraft Çok yaşlı çocuk topluluğunun gözyaşı
Onları beyaz bir saçla sıralıyorum
Islak zinciri havaya fırlatıyorum
Ve bir annem olsaydı diyorum
Benim için doğan bir güneş yok
Benim için hiç annemin sütü olmadı
Boğazıma sokulan bir boru oldu
Karnımda göbeğim yok
Anne
Biberonu emmeyi hiç bırakmadım
Ve benim barınacağım hiç bir oyuk yoktu
Kimse bana bir isim vermedi
Meni olmadan bana babalık yapıldı
Beni doğurmayan anne için
Bu gece ebediyim
Ona bir hastalık göndereceğim
Daha sonra onu nehire yatıracağım
Anne
Akciğerinde bir yılanbalığı yaşıyor
Alnımda bir doğum lekesi
Bir bıçağın öpücüğü ile yok oluyor
Ölümüme neden olsa bile
Anne
Akciğerinde bir yılanbalığı yaşıyor
Alnımda bir doğum lekesi
Bir bıçağın öpücüğü ile yok oluyor
Ölümüme neden olsa bile
Anne
Bana dayanma gücü ver
21 gram
10.06.2005 - 13:56iyi film bi lafım yok ama,latin amerikalı bu yönetmenin bi önceki bol ödüllü filmi paramparça aşklar ve köpeklerle aynı temaya sahip sadece bi yerde yani iki filminde senaryosunun çıktığı nokta aynı...sonuçta iyi filmler yapmasına rağmen yönetmenin kendini tekrarladığı bir gerçek haline geliyor..yani iki filmde de bir kaza sonucu hiçbirbirini tanımayan insanların kaderleri ortak oluveriyor,hayatlar kesişiyor ve başlıyor bi dram...
umarım bu böyle devam etmez...yönetmen için söylüyorum yoksa iki filmde çok güzel esasında...
Los Angeles
10.06.2005 - 13:50Well, I just got into town about an hour ago
Took a look around, see which way the wind blow
Where the little girls in their Hollywood bungalows
Are you a lucky little lady in the City of Light
Or just another lost angel...City of Night
City of Night, City of Night, City of Night, woo, c'mon
L.A. Woman, L.A. Woman
L.A. Woman Sunday afternoon
L.A. Woman Sunday afternoon
L.A. Woman Sunday afternoon
Drive thru your suburbs
Into your blues, into your blues, yeah
Into your blue-blue Blues
Into your blues, ohh, yeah
I see your hair is burnin'
Hills are filled with fire
If they say I never loved you
You know they are a liar
Drivin' down your freeways
Midnite alleys roam
Cops in cars, the topless bars
Never saw a woman...
So alone, so alone
So alone, so alone
Motel Money Murder Madness
Let's change the mood from glad to sadness
Mr. Mojo Risin', Mr. Mojo Risin'
Mr. Mojo Risin', Mr. Mojo Risin'
Got to keep on risin'
Mr. Mojo Risin', Mr. Mojo Risin'
Mojo Risin', gotta Mojo Risin'
Mr. Mojo Risin', gotta keep on risin'
Risin', risin'
Gone risin', risin'
I'm gone risin', risin'
I gotta risin', risin'
Well, risin', risin'
I gotta, wooo, yeah, risin'
Woah, ohh yeah
Well, I just got into town about an hour ago
Took a look around, see which way the wind blow
Where the little girls in their Hollywood bungalows
Are you a lucky little lady in the City of Light
Or just another lost angel...City of Night
City of Night, City of Night, City of Night, woah, c'mon
L.A. Woman, L.A. Woman
L.A. Woman, your my woman
Little L.A. Woman, Little L.A. Woman
L.A. L.A. Woman Woman
L.A. Woman c'mon
THE DOORS
Soundgarden
10.06.2005 - 13:44Los Angeles’ta çok vakit geçiriyorum. İnsanlar star aramak için geliyorlar. Size, sizin isminizle biten bir isim listesi sayıyorlar ve gidiyorlar, hepsi bu! (Chris Cornell, Soundgarden)
Güneş İşte Burdayım
09.06.2005 - 16:20Bu şaşkın Moruk Kasabanın En İyi Şairi
John Thomas
Los Angeles Free Press, 3 Mart 1967
“Benim şu anda gözlemlenen LSD çılgınlığına itirazım hippiler, salaklar ve çoluk çocuk tarafından ruh yerine kullanılması. Bu işin özü şu, sanatçıyla sıradan insan arasında toplumun para kazanan kesimi tarafından dışlanan tavşan beyinli bir kitle var. Bunlar aslında diğer sınıfa dahil olmayı arzular, ama bunu yapamazlar. Bu yüzden de sanatçıdan bir sayfa çalıp toplumu reddettiklerini söylerler. Sanatçıdan bir sayfa çaldıktan sonra da bütün kitabı çalmaya kalkarlar –ama yaratma gücünden yoksundurlar çünkü aslında orta sınıfa aittirler. Bu yüzden sıradan insanla sanatçı arasında sıkışıp kalmışlardır, ne para kazanmayı becerirler ne de yaratmayı. Bu ikisini de yapamamak suç değildir tabii ki. Ama gerçeği kabullenemedikleri için, aynaya bakamadıkları için, Ruhçuluk oynamaya başlarlar; bot, sakal, bere, hip, pop, bop, ne olursa. Uzun saç, mini etek, sandalet, psikadelik partiler, resim, müzik, psikadelik greyfurt, psikadelik gerila cephesi, güneş gözlüğü, bisiklet, yoga, disko, Jefferson Airplane, Hell’s Angels, ne olursa, yeter ki ait olsunlar. Bob Dylan’dır onların ruhları: “Bir şeyler oluyor ve senin ne olduğundan haberin yok, değil mi, Bay Jones? ”. Beatles onların ruhu, Judy Collins ve Joan Baez.”
bukowski
Güneş İşte Burdayım
09.06.2005 - 16:19şiirlerinizin zaman kaybı olduğunu düşünenler var.”
- “Zaman kaybı olmayan bir şey var mı? Kimi pul toplar ya da anneannesini öldürür. Hepimiz bekliyoruz, küçük şeyler yapıp ölmeyi bekliyoruz.”
Güneş İşte Burdayım
09.06.2005 - 16:19Önsöz'den
“Bir Yunan tanrısı hakkında bir şeyler dinlemektense bir berduşun öyküsünü dinlemeyi yeğlerim”.
“Ahlaksız biri değilim ben. Aksine, fazla ahlaklıyım”.
galata köprüsü
09.06.2005 - 16:13İnsanlar ümitlerini yitirmemek için entellektüelleşirler.
- Korktukları için entellektüelleşir insanlar, ümitlerini yitirdikleri için değil!
cliff burton
09.06.2005 - 16:05metallica nın isveç turnesinde otobüs kazasında ölen ilk basçısı..
Ölüler Böyle Sever
09.06.2005 - 16:03Dört duvardı önemli olan. Dört duvarın varsa bir şansın vardır. Sokağa düştün mü o şansını da yitiriyordun, teslim oluyordun. '' buk..
kaptan
09.06.2005 - 16:01Kadınlar yaşlanınca adlarını değiştiriyorlar. Değiştiren çok, demek istiyorum. Erkeklerin ad değiştirdiğini bir düşünün? Birini arıyorum ve aramızda şöyle bir konuşma geçiyor mesela:
-Hey Mike, Menekşe ben.
-Kim?
-Menekşe. Eskiden Charles’dım ama artık Menekşe’yim.Bundan böyle Charles diye seslenenlere cevap vermeyeceğim.
-defol git, Menekşe.
kaptan yemeğe çıktı ve tayfalar gemiyi ele geçirdi”
ismet özel
09.06.2005 - 15:58bir arkadaşımın çok sevdiği...
charles bukowski
09.06.2005 - 15:57ne zaman hüzünlensem,kötü hissetsem kendimi direkt bukowskiye sarılırım,sanırım o tanrım olabilirmiş şartlar uygun olsaymış..
beni hep olmak istediğim bi kötülükte bırakır...
olduğum berbatlıktan daha bi güzel berbatlaştırır...
şu dizeleri koparır beni örneğin...
'Gülünç gösterilerin ve müzikli komedilerin
ön sırasında oturan
ışığı, şarkıyı ve dansı
kamışıyla gazoz içen bir
çocuk misali yalayıp yutan
delinin biriyim ben.''
evet kesinlikle benim tanrım olabilirmiş,ıskalamasaydım..
PANSİYON MANZUMELERİ
09.06.2005 - 15:51Ben kendi bitinin derdine düşmüş bir maymun misali
şerefsizce kendi ölümünün derdindeyken
dünyanın üçte biri açlıktan ölüyor,
yine de umrumda değil,biliyormusun
keder
09.06.2005 - 15:50Hoş bir kelimedir keder, ve enginar gibi tuhaf; keder
bir kelimedir ve bir yaşam tarzı;
PANSİYON MANZUMELERİ
09.06.2005 - 15:47Ölümü konuşmak
paradan konuşmak
gibi-
ne fiyatını biliriz
ne de
değerini,
yine de ellerime bakıyorum da
biraz
tahmin edebiliyorum.
**** der..
PANSİYON MANZUMELERİ
09.06.2005 - 15:47Kendini kandırma;
hepsini birşey öldürüyor-
sonuçta
şundan
veya bundan ölmeye varıyor mesele-
kanserden, yeni bir arabadan, seksten,
sıcaktan, sanattan, şiirden, baleden,
bir hırdavat dükkanından, ot tüttürmekten,
perdenin arkasından etrafı dikizlemekten
ya da kıçını
ucuz tuvalet kağıdıyla
silmekten' der
kadınlar
09.06.2005 - 15:44kadınlar yer yere
yanlarında aynayla
gitmekten vazgeçtiklerinde
bana kadın haklarından
söz edebilirler
belki
en kısa andır mucize
09.06.2005 - 15:39külüstür arabalarımıza
atlar
gecenin yarısını içerek
ve kadınlarımızla atışarak geçirmek üzere
evlerimize gazlardık
ertesi sabah iş başı
yapacağımızın
ve zengini daha da zenginleştirmek
için hayatlarımızı aptal gibi
feda ettiğimizin
bilincinde.
fucktowski
günler
09.06.2005 - 15:28* Günler Tepelerden Aşağı Koşan Vahşi Atlar Misali,
Toplam 672 mesaj bulundu