serseriressamın dediği doğrudur 97 filmiydi o film..ama bide ne gariptir ki 2 sene sonra al pacino bu sefer russel crowe ile yine köstebek adında bi filmde oynamıştır..ve bende sinemalarda 3 defa gitmiştim o filme,..
o zamanlar yapacak hiçbişeyim yokmuş bak bi filme 3defa gitmişim...
gerçi şimdi de öyle,paso film izliyorum... :)
bebek, neden başkaları arabaları ile bize çarpmaya çalışıyorlar? '
'çünkü mutsuzlar ve mutsuz insanlar acı vermeyi severler, annem.'
'mutlu insan yok mu? '
'mutluymuş gibi yapan çok insan var'
'neden? '
'çünkü utanıyorlar, korkuyorlar, itiraf edecek cesaretleri yok'
nasıl oluyor da insanlar bana böyle güvenebiliyorlardı? İnsanlar deliydi, insanlar basitti. Bu da bana bir avantaj sağlıyordu. Allah için. On yıldan beri hiçbir iş yapmadan yaşamıştım. İnsanlar bana para ve yemek vermiş, kalacak yer sağlamışlardı. Benim bir dahi ya da geri zekalı olduğumu düşünmelerinin önemi yoktu. Ben biliyordum ne olduğumu. İkisi de değildim. İnsanların bana neden yardım ettikleriyle ilgilenmiyordum. Onlardan yararlanmıştım ama, bunu zafer duygusuna kapılmadan ve baskı uygulamadan yapmıştım. Çıkarabildiğim tek sonuç kimseden hiçbir şey isteyemediğimdi. Üstüne üstlük beynimde sürekli aynı şarkıyı çalan bir plak dönüp duruyordu: vazgeç, vazgeç…
tahammül edilemeyecek kadar sıkıcı insanlardı sanatçılar, dar görüşlü, başarılı olmuşlarsa ne kadar kötü olurlarsa olsunlar büyüklüklerine inanıyorlardı. Başarılı olmamışlarsa ne kadar kötü olurlarsa olsunlar yine inanıyorlardı büyüklüklerine. Başarılı olamamışlarsa suç başkasındaydı. Yeteneksiz olabilecekleri hiç gelmiyordu akıllarına; berbat bile olsalar dehalarına güvenleri tamdı. Ve her zaman küçük kıçları Şöhret'le verniklenmeden mezarı boylamış bir Van Gogh ya da Mozart için berbat işler kusan 50.000 çekilmez geri zekalı vardı. Sadece iyiler bırakabiliyordu oyunu -Rimbaud gibi, Rossini gibi.
fuckowski
-Kadınlardan nefret ediyor musunuz?
-Çocuklardan nefret ettiğim kadar değil.
-Hayatın anlamı nedir sizce?
-Olumsuzluk.
-Peki mutluluk?
-Mastürbasyon.
-Ya hayatın özü?
-Yüzde elli indirimli satışlar.
Ölüm hiçbirşey ifade etmiyordu benim için. ARka arkaya gelen berbat şakalar dizisinin son şakasıydı. Ölen için sorun değildir ölüm. Bir filmdir, farketmez.
Hayatın çekilmez olduğu doğruydu, insanların çoğuna öyle değilmiş gibi yapmayı öğretmişlerdi. Arada sırada biri kendini öldürüyor ya da delirip kapatılıyor, ama diğerleri herşey yolundaymış gibi yaşamayı sürdürüyordu....
Bu kız beni sıkan herşeyden haz duyuyor, benim haz duyduğum herşeyden sıkılıyordu. İdeal bir çifttik. Aramızdaki tahammül edilebilir ve tahammül edilemez mesafe sayesinde sürdürebiliyorduk ilişkimizi. Her gün -ve gece- tekrar karşı karşıya geliyorduk, hiçbirşeyi çözümleyememiş ve çözümleme umudu olmaksızın. Mükemmeliyet......
fuctowski
Oyuncular: Katılanlar:
Charles Bukowski, Sean Penn, Bono, Linda Bukowski, Harry Dean Stanton
ABD, 2003
İngilizce; Türkçe altyazılı
Betacam Video / Renkli / 121’
Efsanevi edebiyat ozanı Charles Bukowski’nin renkli hayatına ve dönemine odaklanarak müteveffa şair, yazar ve adı çıkmış hedonist üzerine aydınlatıcı bir genel bakış sunan bu film, muazzam bir seyir keyfi veriyor... Çok sayıda şiir kitabının, basındaki köşesi Pis Bir İhtiyarın Notları’nın, Postane ve Kadınlar gibi otobiyografik romanların ve Barbet Schroeder’in biyografik film denemesi “Barfly”ın yazarı Bukowski, 1994’te ölmüştü. Filmde Bono, Sean Penn ve Harry Dean Stanton gibi ünlü hayranlarının övgülerinin yanısıra, basımcılardan, içki arkadaşlarından ve sevgililerinden anekdotlar ve içyüzünü ortaya çıkaran bilgiler de bulunuyor. Ancak, çeşitli kaynaklardan toplanan olağanüstü arşiv görüntüleri sayesinde, filmin asıl yıldızı, kapısına gelen herkesle konuşmaya gönüllü görünen Bukowski’nin kendisi. Schroeder ve Taylor Hackford gibi isim yapmış Hollywood yönetmenlerinin çektiği filmlerden bölümler dışında, Avrupa televizyonlarından alınmış, seyirci önünde yaptığı okumaların zor bulunan görüntülerinin de dahil olduğu parçalar var. Sonuçta bu cazip ve geniş kapsamlı biyografik film, sanatçının benzeri az bulunur yeteneğinden ve hayatını alışılmışın sınırlarının epey ötesinde yaşamaya yönelik öfkesinden kuvvet alan, karizmatik bir yaşam-gücü olarak portresini ortaya çıkarıyor.
Bilgi, İstanbul Festivali'nin sitesinden alınmıştır.
SİZ AŞK NEDİR BİLMEZSİNİZ
(Charles BUKOWSKI ile bir gece)
Siz aşk nedir bilmezsiniz dedi Bukowski
Ben elli bir yaşındayım bir bakın bana
Genç bir güzele aşığım
Kötü saplandım bu işe ama O’nun da hali kötü
Fakat olacaksa böyle olsun
Kanlarına giriyorum onların ve kurtulamıyorlar benden
Herşeyi deniyorlar kaçmak için
Ama sonunda hep geri dönüyorlar
Hepsi geri dönmüştür bana
Ama gördüğüm bir tanesi dışında
Ağlamıştım ardından
Ama kolay ağlardım o zamanlar
Çocuklar sert içkileri yaklaştırmayın yanıma
Acımasız oluyorum o zaman
Burada oturuyor bütün gece
Bira içebilirim siz hippilerle birlikte
Bu biradan on beş litre içerim ve
Bana mısın demem,su gibi gelir bana
Ama bir defa koklatın sert içkileri
Pencereden dışarı atmaya başlarım insanları
Kim olursa olsun fırlatırım dışarı
Bunu yaptım daha önce
Ama siz aşk nedir bilmezsiniz
Bilmezsiniz çünkü hiç aşık olmamışsınızdır
İşte iş bu kadar basit
Genç bir fıstık buldum şimdi,öyle güzel ki..
Bukowski diyor bana,Bukowski diyor o minicik sesiyle
Bense ne var diyorum
Ama aşk nedir bilmezsiniz siz
Size ne olduğunu anlatıyorum ama dinlemiyorsunuz
Aşk buraya kadar gelip kıçınızı dürtse
Bu odada içinizden birinin ruhu duymaz
Şiir okuma toplantılarının boktan bişey olduğunu düşünürdüm
Bana bak ben elli bir yaşındayım ve çok dolaştım
Boktan diyorsam öyledir
Ama sonra dedim ki kendime Bukowski
Aç kalmak daha boktan
Sonuçta işte buradasın ve hiçbirşey olması gerektiği gibi değil
O adam neydi adı Galway Kimel
Bir dergide resmini gördüm
Yakışıklı bir suratı var ama öğretmen
Tanrım düşünebiliyor musunuz
Eyvah sizler de öğretmensiniz
Size de küfrediyor oluyorum o zaman
Hayır o adamın adını hiç duymadım
Ne de ötekinin,hepsi birer asalak
Belki egom yüzünden artık çok fazla okumuyorum
Ama,şu ünlerini beş altı kitap üstüne
Kuran insanlar var ya,
Hepsi birer asalak
Bukowski diyor bana bu kız
Niçin klasik müzik dinliyorsun bütün gün
Sizi şaşırttım değil mi
Benim gibi kaba ayyaş birisinin
Klasik müzik dinleyeceğini düşünmezdiniz
Brahms,Rachmaninoff,Bartok,Tdeman
Kahretsin burada yazamıyorum
Çok fazla sessiz,çok sayda ağaç var burada
Şehirleri severim,en uygun yerler benim için
Her sabah koyarım klasik müziğimi
Ve oturup yazı makinemin başına
Bir puro içerim bakın işte böyle
Ve Bukowski derim sen şanslı bir adamsın
Bukowski bu belaların hepsini atlattın
Ve sen şanslı bir adamsın
Ve mavi duman yayılır masamın üstüne
Ve pencereden dışarı Delengpre Caddesi’ne bakarım
Ve derin nefes alır ve yazmaya başlarım
Bukowski işte yaşam budur derim kendi kendime
Yoksul olmak iyidir,basur olmak iyidir,aşık olmak iyidir
Ama siz nasıl birşey olduğunu bilmezsiniz
Sevgilimi görseydiniz ne dediğimi anlardınız
Buraya gelince baştan çıkacağımı düşündüm
Tam böyle olacağını bildi,böyle olacağını bana söylemişti
Allah kahretsin ben elli bir yaşındayım o ise yirmi beşinde
Birbirimize aşığız ve o beni kıskanıyor,Tanrım bu güzel birşey
Buraya gelip baştan çıkarsam,gözlerimi oyacağını söylemişti
Alın işte aşk sizlere
İçinizden hangisi bilir böyle birşeyi
Sizlere birşey söylemeliyim
Öyle adamlarla tanıştım ki hapishanede
Üniversitelere ve şair toplantılarına giden
İnsanlardan çok daha fazla yol-yordam bilen insanlardı
Kan emicidirler onlar,bütün görmek istedikleri
Şairin çorapları kirli midir acaba ya da koltukaltları kokuyo mudur
Ama sizden şunu hatırlamanızı istiyorum
Bu odada yalnız bir tane şair var bu gece
BELKİ DE BU ÜLKEDE YALNIZ BİR TANE ŞAİR VAR BU GECE
O DA BENİM
İçinizden kim biliyor yaşamı,içinizden kim biliyor herhangi birşeyi
Hangi biriniz hayatında işinden kovuldu?
Ya da sevgilisine dayak attı ya da sevgilisinden dayak yedi
Beş defa kovuldum ben Senis and Rocbuck’tan
Kovmuşlar,tekrar kovmuşlardı beni
Otuzbeş yaşındayken tezgahtarlık yapıyordum onlara
Sonra kurabiye çalarken yakalandım
Ben nasıl olduğunu bilirim çünkü ONLARDAN GELİYORUM…
Elli bir yaşındayım ve aşığım
Şu gencecik güzel şey diyor ki bana: Bukowski
Ve ne var diyorum,O ise
Sen pisliğin tekisin diyor bana
Ve bebeğim beni anlıyorsun diyorum
Bu dünyadaki tek güzel şey O
Kadın ya da erkek bu tür hareketine katlanacağım tek kimse
Ama siz aşk nedir bilmezsiniz
Hepsi geri döner bana sonunda,her biri geri döner
Yalnız o sözünü ettiğim bir tanesi,
Hani o sözünü ettiğim bir tanesi
Yedi yıl birlikte yaşamıştık,çok içerdik
Bir avuç memur görüyorum ben bu odada
Şair filan yok aranızda,hiç şaşırmadım bu işe
Şiir yazmak için aşık olmak gerekirdi
Ve siz aşık olmak nedir bilmiyorsunuz ki
Sizin dediniz bu! …
Şu ağır içkiden verin biraz bana
Tamam buz istemem güzel
Güzel işte çok güzel böyle
Haydi bakalım gösteriye başlayalım
Ne dediğimi hatırlıyorum
Ama bir tek atacağım yalnızca
Ne de güzel tadı var şu meretin
Haydi uzatmadan bitirelim bu işi
Yalnız bundan sonra kimse durmasın
Açık pencerenin yanında…
Yapamıyorum, buraya ait değilim,
radyo programlarını ve insanların seslerini dinliyorum da,
hiçbir şey yokken heyecanlanıp hiçlikle ilgilenebilmelerine şaşıp kalıyorum
..buk
Güneşin bile babama ait olduğunu, onun evinin üstüne parladığı için benim güneşe hakkım olmadığını hissediyordum. Güllerinden farksızdım, ona ait olan bir şeydim...... HANK
The Pleasure Gardon' (1925- ilk) , 'The Lodger' (26) , 'The Ring' (27) , 'Blackmail- Şantaj' (29) , 'Murder- Cinayet' (30) , 'Number Seventeen- 17 Numara' (32) , 'The Man who Knew Too Much- Çok Bilen Adam' (34) , 'The Thirty-Nine Steps- Otuzdokuz Basamak' (35) , 'The Lady Vanishes- Bir Kadın Kayboldu' (38) , 'Rebecca' (40) , 'Suspicion- Şüphe' (41) , 'Saboteur- Sabatör' (42) , 'Shadow of A Doubt- Şüphenin Gölgesinde' (34) , 'Spellbound- Öldüren Hatıralar'- (45) , 'Notorious- Aşktan da Üstün' (46) , 'Rope- Ölüm Kararı' (48) , 'Stage Fright- Sahne Korkusu' (50) , 'Strangers on A Train- Trendeki Yabancılar' (51) , 'Dial M for Murder- Cinayet Var' (54) , 'Rear Window- Arka Pencere' (54) , 'The Man who Knew Too Much' (56) , 'Vertigo- Ölüm Korkusu' (58) , 'North by Northwest- Gizli Teşkilat' (59) , 'Psycho- Sapık' (60) , 'The Birds- Kuşlar' (63) , 'Topaz' (69) , 'Frenzy- Cinnet' (72) .
ben filmde baya baya hiçbişe göremedim çok da dikkatli izlememe rağmen,film hiçbişe anlatmıyodu bi kaç egzantrik sahne dışında
sonuçta brad pitt ve bruce wills için kötü bi hatıra olmaktan öteye gidemedi...kötü bir film gerçekten..
sevgilisiyle bir bar çıkışı üç beş kişi tarafından marizlendiklen sonra yazdıkları da şunlardır...
''Biz böyleydik, başka türlü olmak istemiyorduk.
Herkes iyi olabilirdi, iyi biri olmak cesaret gerektirmiyordu''
bukowskinin çocukluk ve gençlik yıllarını müthiş bi şekilde yazdığı,o döneme ait,annesi ve babasıyla onu hergün döven babasıyla ilgili anlattıklarını barındıran kitabı...yine olağan bi günde babasının onu dövmesinden sonra ki hissttikleri paçalar insanı,,,aynen aktarıyorum....
'Banyodan çıktığını duydum. Banyonun kapısını kapattı. Duvarlar harikuladeydi, küvet harikuladeydi, lavabo ve duş perdeleri, hatta tuvalet bile harikuladeydi. Babam gitmişti. '' müthiştir bi o kadar da berbat
köstebek
22.06.2005 - 15:52serseriressamın dediği doğrudur 97 filmiydi o film..ama bide ne gariptir ki 2 sene sonra al pacino bu sefer russel crowe ile yine köstebek adında bi filmde oynamıştır..ve bende sinemalarda 3 defa gitmiştim o filme,..
o zamanlar yapacak hiçbişeyim yokmuş bak bi filme 3defa gitmişim...
gerçi şimdi de öyle,paso film izliyorum... :)
Sıradan Delilik Öyküleri
20.06.2005 - 20:47bebek, neden başkaları arabaları ile bize çarpmaya çalışıyorlar? '
'çünkü mutsuzlar ve mutsuz insanlar acı vermeyi severler, annem.'
'mutlu insan yok mu? '
'mutluymuş gibi yapan çok insan var'
'neden? '
'çünkü utanıyorlar, korkuyorlar, itiraf edecek cesaretleri yok'
vazgeçmek
20.06.2005 - 20:45nasıl oluyor da insanlar bana böyle güvenebiliyorlardı? İnsanlar deliydi, insanlar basitti. Bu da bana bir avantaj sağlıyordu. Allah için. On yıldan beri hiçbir iş yapmadan yaşamıştım. İnsanlar bana para ve yemek vermiş, kalacak yer sağlamışlardı. Benim bir dahi ya da geri zekalı olduğumu düşünmelerinin önemi yoktu. Ben biliyordum ne olduğumu. İkisi de değildim. İnsanların bana neden yardım ettikleriyle ilgilenmiyordum. Onlardan yararlanmıştım ama, bunu zafer duygusuna kapılmadan ve baskı uygulamadan yapmıştım. Çıkarabildiğim tek sonuç kimseden hiçbir şey isteyemediğimdi. Üstüne üstlük beynimde sürekli aynı şarkıyı çalan bir plak dönüp duruyordu: vazgeç, vazgeç…
sanatçı
20.06.2005 - 20:41tahammül edilemeyecek kadar sıkıcı insanlardı sanatçılar, dar görüşlü, başarılı olmuşlarsa ne kadar kötü olurlarsa olsunlar büyüklüklerine inanıyorlardı. Başarılı olmamışlarsa ne kadar kötü olurlarsa olsunlar yine inanıyorlardı büyüklüklerine. Başarılı olamamışlarsa suç başkasındaydı. Yeteneksiz olabilecekleri hiç gelmiyordu akıllarına; berbat bile olsalar dehalarına güvenleri tamdı. Ve her zaman küçük kıçları Şöhret'le verniklenmeden mezarı boylamış bir Van Gogh ya da Mozart için berbat işler kusan 50.000 çekilmez geri zekalı vardı. Sadece iyiler bırakabiliyordu oyunu -Rimbaud gibi, Rossini gibi.
fuckowski
Ölüler Böyle Sever
20.06.2005 - 20:39sonra içimde bir ses. Hepsi senin gibi düşünüyor, dedi. Hepsi buraya ait olmadığını düşünüyor ve haklılar. O zaman?
*
ben bir dahiyim ve bunu benden başka kimse bilmiyor.
herşey
20.06.2005 - 20:38Her şeye rağmen huzur vardı havada.
deli
20.06.2005 - 20:37Yazabilmek için, içinde birşeylerin birikmesini beklemek zorundaydın ve beklerken deliriyordun ve delirirken içiyordun ve içtikçe deliriyordun....
Chuck Palahniuk
20.06.2005 - 20:34Gelecek ne zaman vaat olmaktan çıkıp bir tehdit unsuru haline geldi?
arıza kişilikler
20.06.2005 - 20:28allah hepinizi davul etsin
king kong
20.06.2005 - 19:59peter jackson un yeni filmi,adrian brody başrolde..
Shakespeare bunu asla yapmazdı
11.06.2005 - 15:29-Kadınlardan nefret ediyor musunuz?
-Çocuklardan nefret ettiğim kadar değil.
-Hayatın anlamı nedir sizce?
-Olumsuzluk.
-Peki mutluluk?
-Mastürbasyon.
-Ya hayatın özü?
-Yüzde elli indirimli satışlar.
Ölüm hiçbirşey ifade etmiyordu benim için. ARka arkaya gelen berbat şakalar dizisinin son şakasıydı. Ölen için sorun değildir ölüm. Bir filmdir, farketmez.
Hayatın çekilmez olduğu doğruydu, insanların çoğuna öyle değilmiş gibi yapmayı öğretmişlerdi. Arada sırada biri kendini öldürüyor ya da delirip kapatılıyor, ama diğerleri herşey yolundaymış gibi yaşamayı sürdürüyordu....
Shakespeare bunu asla yapmazdı
11.06.2005 - 15:28Bu kız beni sıkan herşeyden haz duyuyor, benim haz duyduğum herşeyden sıkılıyordu. İdeal bir çifttik. Aramızdaki tahammül edilebilir ve tahammül edilemez mesafe sayesinde sürdürebiliyorduk ilişkimizi. Her gün -ve gece- tekrar karşı karşıya geliyorduk, hiçbirşeyi çözümleyememiş ve çözümleme umudu olmaksızın. Mükemmeliyet......
fuctowski
Sıradan Delilik Öyküleri
11.06.2005 - 15:25Oyuncular: Katılanlar:
Charles Bukowski, Sean Penn, Bono, Linda Bukowski, Harry Dean Stanton
ABD, 2003
İngilizce; Türkçe altyazılı
Betacam Video / Renkli / 121’
Efsanevi edebiyat ozanı Charles Bukowski’nin renkli hayatına ve dönemine odaklanarak müteveffa şair, yazar ve adı çıkmış hedonist üzerine aydınlatıcı bir genel bakış sunan bu film, muazzam bir seyir keyfi veriyor... Çok sayıda şiir kitabının, basındaki köşesi Pis Bir İhtiyarın Notları’nın, Postane ve Kadınlar gibi otobiyografik romanların ve Barbet Schroeder’in biyografik film denemesi “Barfly”ın yazarı Bukowski, 1994’te ölmüştü. Filmde Bono, Sean Penn ve Harry Dean Stanton gibi ünlü hayranlarının övgülerinin yanısıra, basımcılardan, içki arkadaşlarından ve sevgililerinden anekdotlar ve içyüzünü ortaya çıkaran bilgiler de bulunuyor. Ancak, çeşitli kaynaklardan toplanan olağanüstü arşiv görüntüleri sayesinde, filmin asıl yıldızı, kapısına gelen herkesle konuşmaya gönüllü görünen Bukowski’nin kendisi. Schroeder ve Taylor Hackford gibi isim yapmış Hollywood yönetmenlerinin çektiği filmlerden bölümler dışında, Avrupa televizyonlarından alınmış, seyirci önünde yaptığı okumaların zor bulunan görüntülerinin de dahil olduğu parçalar var. Sonuçta bu cazip ve geniş kapsamlı biyografik film, sanatçının benzeri az bulunur yeteneğinden ve hayatını alışılmışın sınırlarının epey ötesinde yaşamaya yönelik öfkesinden kuvvet alan, karizmatik bir yaşam-gücü olarak portresini ortaya çıkarıyor.
Bilgi, İstanbul Festivali'nin sitesinden alınmıştır.
Ölüler Böyle Sever
11.06.2005 - 15:25SİZ AŞK NEDİR BİLMEZSİNİZ
(Charles BUKOWSKI ile bir gece)
Siz aşk nedir bilmezsiniz dedi Bukowski
Ben elli bir yaşındayım bir bakın bana
Genç bir güzele aşığım
Kötü saplandım bu işe ama O’nun da hali kötü
Fakat olacaksa böyle olsun
Kanlarına giriyorum onların ve kurtulamıyorlar benden
Herşeyi deniyorlar kaçmak için
Ama sonunda hep geri dönüyorlar
Hepsi geri dönmüştür bana
Ama gördüğüm bir tanesi dışında
Ağlamıştım ardından
Ama kolay ağlardım o zamanlar
Çocuklar sert içkileri yaklaştırmayın yanıma
Acımasız oluyorum o zaman
Burada oturuyor bütün gece
Bira içebilirim siz hippilerle birlikte
Bu biradan on beş litre içerim ve
Bana mısın demem,su gibi gelir bana
Ama bir defa koklatın sert içkileri
Pencereden dışarı atmaya başlarım insanları
Kim olursa olsun fırlatırım dışarı
Bunu yaptım daha önce
Ama siz aşk nedir bilmezsiniz
Bilmezsiniz çünkü hiç aşık olmamışsınızdır
İşte iş bu kadar basit
Genç bir fıstık buldum şimdi,öyle güzel ki..
Bukowski diyor bana,Bukowski diyor o minicik sesiyle
Bense ne var diyorum
Ama aşk nedir bilmezsiniz siz
Size ne olduğunu anlatıyorum ama dinlemiyorsunuz
Aşk buraya kadar gelip kıçınızı dürtse
Bu odada içinizden birinin ruhu duymaz
Şiir okuma toplantılarının boktan bişey olduğunu düşünürdüm
Bana bak ben elli bir yaşındayım ve çok dolaştım
Boktan diyorsam öyledir
Ama sonra dedim ki kendime Bukowski
Aç kalmak daha boktan
Sonuçta işte buradasın ve hiçbirşey olması gerektiği gibi değil
O adam neydi adı Galway Kimel
Bir dergide resmini gördüm
Yakışıklı bir suratı var ama öğretmen
Tanrım düşünebiliyor musunuz
Eyvah sizler de öğretmensiniz
Size de küfrediyor oluyorum o zaman
Hayır o adamın adını hiç duymadım
Ne de ötekinin,hepsi birer asalak
Belki egom yüzünden artık çok fazla okumuyorum
Ama,şu ünlerini beş altı kitap üstüne
Kuran insanlar var ya,
Hepsi birer asalak
Bukowski diyor bana bu kız
Niçin klasik müzik dinliyorsun bütün gün
Sizi şaşırttım değil mi
Benim gibi kaba ayyaş birisinin
Klasik müzik dinleyeceğini düşünmezdiniz
Brahms,Rachmaninoff,Bartok,Tdeman
Kahretsin burada yazamıyorum
Çok fazla sessiz,çok sayda ağaç var burada
Şehirleri severim,en uygun yerler benim için
Her sabah koyarım klasik müziğimi
Ve oturup yazı makinemin başına
Bir puro içerim bakın işte böyle
Ve Bukowski derim sen şanslı bir adamsın
Bukowski bu belaların hepsini atlattın
Ve sen şanslı bir adamsın
Ve mavi duman yayılır masamın üstüne
Ve pencereden dışarı Delengpre Caddesi’ne bakarım
Ve derin nefes alır ve yazmaya başlarım
Bukowski işte yaşam budur derim kendi kendime
Yoksul olmak iyidir,basur olmak iyidir,aşık olmak iyidir
Ama siz nasıl birşey olduğunu bilmezsiniz
Sevgilimi görseydiniz ne dediğimi anlardınız
Buraya gelince baştan çıkacağımı düşündüm
Tam böyle olacağını bildi,böyle olacağını bana söylemişti
Allah kahretsin ben elli bir yaşındayım o ise yirmi beşinde
Birbirimize aşığız ve o beni kıskanıyor,Tanrım bu güzel birşey
Buraya gelip baştan çıkarsam,gözlerimi oyacağını söylemişti
Alın işte aşk sizlere
İçinizden hangisi bilir böyle birşeyi
Sizlere birşey söylemeliyim
Öyle adamlarla tanıştım ki hapishanede
Üniversitelere ve şair toplantılarına giden
İnsanlardan çok daha fazla yol-yordam bilen insanlardı
Kan emicidirler onlar,bütün görmek istedikleri
Şairin çorapları kirli midir acaba ya da koltukaltları kokuyo mudur
Ama sizden şunu hatırlamanızı istiyorum
Bu odada yalnız bir tane şair var bu gece
BELKİ DE BU ÜLKEDE YALNIZ BİR TANE ŞAİR VAR BU GECE
O DA BENİM
İçinizden kim biliyor yaşamı,içinizden kim biliyor herhangi birşeyi
Hangi biriniz hayatında işinden kovuldu?
Ya da sevgilisine dayak attı ya da sevgilisinden dayak yedi
Beş defa kovuldum ben Senis and Rocbuck’tan
Kovmuşlar,tekrar kovmuşlardı beni
Otuzbeş yaşındayken tezgahtarlık yapıyordum onlara
Sonra kurabiye çalarken yakalandım
Ben nasıl olduğunu bilirim çünkü ONLARDAN GELİYORUM…
Elli bir yaşındayım ve aşığım
Şu gencecik güzel şey diyor ki bana: Bukowski
Ve ne var diyorum,O ise
Sen pisliğin tekisin diyor bana
Ve bebeğim beni anlıyorsun diyorum
Bu dünyadaki tek güzel şey O
Kadın ya da erkek bu tür hareketine katlanacağım tek kimse
Ama siz aşk nedir bilmezsiniz
Hepsi geri döner bana sonunda,her biri geri döner
Yalnız o sözünü ettiğim bir tanesi,
Hani o sözünü ettiğim bir tanesi
Yedi yıl birlikte yaşamıştık,çok içerdik
Bir avuç memur görüyorum ben bu odada
Şair filan yok aranızda,hiç şaşırmadım bu işe
Şiir yazmak için aşık olmak gerekirdi
Ve siz aşık olmak nedir bilmiyorsunuz ki
Sizin dediniz bu! …
Şu ağır içkiden verin biraz bana
Tamam buz istemem güzel
Güzel işte çok güzel böyle
Haydi bakalım gösteriye başlayalım
Ne dediğimi hatırlıyorum
Ama bir tek atacağım yalnızca
Ne de güzel tadı var şu meretin
Haydi uzatmadan bitirelim bu işi
Yalnız bundan sonra kimse durmasın
Açık pencerenin yanında…
Raymond CARVER -Ateşler-
Adam Yayınları
sen
11.06.2005 - 15:199 şişe bira içmişim,
ve yarım şişe votka,
18 sigara tüttürmüşüm
hala tepemde oturmuş
ölüleri yürütüyorsun
balkonunda beynimin.
****
buk
insan olmak
11.06.2005 - 15:14İnsan olmak rezil birşeydi; öyle
çok şey vardı ki olup
biten.
öğrenci evinde yaşamak
11.06.2005 - 15:11Yapamıyorum, buraya ait değilim,
radyo programlarını ve insanların seslerini dinliyorum da,
hiçbir şey yokken heyecanlanıp hiçlikle ilgilenebilmelerine şaşıp kalıyorum
..buk
Güneş İşte Burdayım
11.06.2005 - 15:09Güneşin bile babama ait olduğunu, onun evinin üstüne parladığı için benim güneşe hakkım olmadığını hissediyordum. Güllerinden farksızdım, ona ait olan bir şeydim...... HANK
engin günaydın
11.06.2005 - 15:01bugün ankara migrosda şovunu yapacak 20.30 da..gidip görecez o hikeyelerdeki malı...
alfred hitchcock
11.06.2005 - 14:48The Pleasure Gardon' (1925- ilk) , 'The Lodger' (26) , 'The Ring' (27) , 'Blackmail- Şantaj' (29) , 'Murder- Cinayet' (30) , 'Number Seventeen- 17 Numara' (32) , 'The Man who Knew Too Much- Çok Bilen Adam' (34) , 'The Thirty-Nine Steps- Otuzdokuz Basamak' (35) , 'The Lady Vanishes- Bir Kadın Kayboldu' (38) , 'Rebecca' (40) , 'Suspicion- Şüphe' (41) , 'Saboteur- Sabatör' (42) , 'Shadow of A Doubt- Şüphenin Gölgesinde' (34) , 'Spellbound- Öldüren Hatıralar'- (45) , 'Notorious- Aşktan da Üstün' (46) , 'Rope- Ölüm Kararı' (48) , 'Stage Fright- Sahne Korkusu' (50) , 'Strangers on A Train- Trendeki Yabancılar' (51) , 'Dial M for Murder- Cinayet Var' (54) , 'Rear Window- Arka Pencere' (54) , 'The Man who Knew Too Much' (56) , 'Vertigo- Ölüm Korkusu' (58) , 'North by Northwest- Gizli Teşkilat' (59) , 'Psycho- Sapık' (60) , 'The Birds- Kuşlar' (63) , 'Topaz' (69) , 'Frenzy- Cinnet' (72) .
12 maymun
11.06.2005 - 14:36ben filmde baya baya hiçbişe göremedim çok da dikkatli izlememe rağmen,film hiçbişe anlatmıyodu bi kaç egzantrik sahne dışında
sonuçta brad pitt ve bruce wills için kötü bi hatıra olmaktan öteye gidemedi...kötü bir film gerçekten..
ekmek arası
10.06.2005 - 14:22sevgilisiyle bir bar çıkışı üç beş kişi tarafından marizlendiklen sonra yazdıkları da şunlardır...
''Biz böyleydik, başka türlü olmak istemiyorduk.
Herkes iyi olabilirdi, iyi biri olmak cesaret gerektirmiyordu''
ekmek arası
10.06.2005 - 14:20bukowskinin çocukluk ve gençlik yıllarını müthiş bi şekilde yazdığı,o döneme ait,annesi ve babasıyla onu hergün döven babasıyla ilgili anlattıklarını barındıran kitabı...yine olağan bi günde babasının onu dövmesinden sonra ki hissttikleri paçalar insanı,,,aynen aktarıyorum....
'Banyodan çıktığını duydum. Banyonun kapısını kapattı. Duvarlar harikuladeydi, küvet harikuladeydi, lavabo ve duş perdeleri, hatta tuvalet bile harikuladeydi. Babam gitmişti. '' müthiştir bi o kadar da berbat
ekmek arası
10.06.2005 - 14:17Yapmam gerekeni yapma cesaretinden yoksun olduğumu bilmek çok kötü bir duyguydu....'
Toplam 672 mesaj bulundu