Onur Umut Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antolo ...

  • Martin Scorsese

    12.01.2005 - 12:29

    20 senelik film geçmişi ile Amerikan sinemasının temel taşlarından biri olarak gösterilen ünlü yönetmen Martin Scorsese, Nicolas Cage ve Patricia Arquette'in başrolünü paylaştığı ' Bringing Out the Dead ' (Yaşamın Kıyısında) ile yeniden karşımızda. Özellikle çocukken aldığı İtalyan-Amerikan Katolik terbiyesini yansıttığı filmlerle ün kazanan yönetmen, bir zamanlar rahip olmak için eğitim aldığını ama daha birinci sınıftayken bundan vazgeçtiğini belirtiyor.

    Öğrencilik yıllarında birçok başarılı filmlere imza atan Scorsese, ' Who's That Knocking at My Door ' adlı filminin başrolünü o zamanlar kendisi de henüz genç olan Harvey Keitel'a oynatmış.

    Sinema dünyasında hatırı sayılır bir yer edinme serüvenine İtalyan oyuncu Robert De Niro ile birlikte başlayan yönetmen, ' Mean Streets ' ve ' Taxi Driver ' gibi dünya genelinde taktir toplamayı başaran filmlere imza attı. 1975 yılında kendi ve oğlunun hayatta kalabilmesi için mücadele eden dul bir kadının öyküsüne dayanan ' Alice Doesn't Live Here Anymore ' ile hafif feminist bir üslup takınan Scorsese, beş yıl sonra başrolde yine Robert De Niro'nun yer aldığı ve bir İtalyan boksörün yaşamını konu alan ' Raging Bull ' adlı filmi çekti.

    Yönetmene En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında Oscar adaylığı getiren film, De Niro'ya da En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar Ödülü kazandırdı. Bir kara komedi örneği olan ' After Hours 'ın ardından Paul Newman'a ilk Oscar'ını kazandırtan ' The Color of Money ' adlı filmi yönetti.

    Nikos Katzantzakis'in aynı adlı romanından uyarlanan ' The Last Temptation of Christ ' filmiyle özellikle bazı dini grupların protestolarına maruz kalan yönetmen, bir başka uyarlama olan ' GoodFellas ' ile En İyi Film dalında Oscar'ın sahibi oldu. Kanlı mafya hesaplaşmalarını konu alan filmin ardından güzel olmasına rağmen oldukça sıkıcı bulunan ' Age of Innocence ' i çekti. Daha sonra fazla ilgi uyandırmayan ' Casino ' filmini yöneten Scorsese, 14 Dalai Lama'nın yaşamını konu alan ' Kundun ' filmini yönetti.

    1999 yapımı ' Bringing Out the Dead ' (Yaşamın Kıyısında) ile New York şehrinin sokaklarını gözler önüne seren Martin Scorsese, daha önce ' Taxi Driver ', ' Raging Bull ' ve ' Last Temptation ' filmlerinde birlikte çalıştığı senarist Paul Schrader ile çalışmayı yeğledi..

  • Martin Scorsese

    12.01.2005 - 12:25

    Martin Scorsese Filmleri
    The Aviator (2004)
    Yönetmen

    Köpekbalığı Hikayesi (2004)
    Shark Tale
    Seslendirme: Sykes karakterinde

    New York Çeteleri (2002)
    Gangs of New York
    Yönetmen

    Yaşamın Kıyısında (1999)
    Bringing Out the Dead
    Yönetmen

    Kundun (1997)
    Yönetmen

    Casino (1995)
    Yönetmen, Senarist

    Korku Burnu (1991)
    Cape Fear
    Yönetmen

    Sıkı Dostlar (1990)
    Goodfellas
    Yönetmen, Senarist

    After Hours (1985)
    Yönetmen

    Raging Bull (1980)
    Yönetmen

    Taxi Driver (1976)
    Yönetmen

  • atıf hoca ile reklam ve rekabet

    12.01.2005 - 12:19

    bi kaç kere izlemeye çalıştım ama nafile.....yani reklamların eleştirisi..böyle bi toplum oluverip çıktık doğrusu...
    izlemeye gerek duyulmaması gereken program...gereksiz..

  • hoşgörü

    12.01.2005 - 12:15

    hımmm...tamam öyle olsun durumları... :)

  • büyük iskender

    12.01.2005 - 12:14

    cinselliği sorgulanan sayılı imparotarlardandır kendisi...şayet biseksüeldir...doğrusu bi sakınca göremedim ama...

  • asansör

    12.01.2005 - 12:03

    mustafa altıokların yönettiği başrollerini Mustafa Uğurlu ve o zaman sevgilisi olması sebebiyle bu rolü alan Arzu Yanardağ ın oynadıkları filmin adı..filmde aslında bi çok ünlü isim görev aldı...emre altuğ,cem özer falann...
    filmin aslı bi fransız yapımıdır....(izlemiştim..kesinlikle daha güzeldi.) ..
    Altıokların esinlendim dediği film fazla vasattı..ama sırf Mustafa Uğurlu için izlenir doğrusu...

  • fahişe

    12.01.2005 - 11:58

    en sevdiğim kadınlardır....sizden hiçbişey beklemezler
    hepsi kabullenmiştir çoğu şeyi

  • evlilik

    12.01.2005 - 11:57

    onaylanmış.....muhabbet .......

  • Haluk Bilginer

    11.01.2005 - 18:27

    Haluk Bilginer Filmleri
    Hırsız Var! (2005)
    Oyuncu

    Neredesin Firuze? (2004)
    Oyuncu: Hayri rolünde

    Hititler (2003)
    The Hittites
    Oyuncu

    Acemi Askerler (2001)
    Buffalo Soldiers
    Oyuncu: Türk rolünde

    Filler ve Çimen (2000)
    Oyuncu

    Harem Suare (1999)
    Oyuncu: Abdülhamit rolünde

    Masumiyet (1997)
    Oyuncu

    Nihavend Mucize (1997)
    Oyuncu

    Ishtar (1987)
    Oyuncu: Gerilla lideri rolünde

  • Serdar Akar

    11.01.2005 - 18:25

    Yeni çağdaş türk sineması içinde yerini alan yönetmenlerimizden..kesinlikle uslubu olan bir yönetmen..oyuncularının hepsine aynı pasta dilimini yediriyor..kimsenin üste çıkmasına izin vermiyor..keza gemide de bu görüldü ve sonra çektiği dar alanda kısa paslaşmalarda da bunu gördük..ikiside çok güzel belli bi sosyal yapıyı anlatatn filmlerdi.son filmi maruf u izleyemedim.ama şu günlerde dizilerle meşgul kendisi.ama gerçek bi sineme yönetmeni olduğu,,kendi filmlerini yaptığı bir gerçek..

  • gemide

    11.01.2005 - 18:19

    serdar akar'ın en olgun filmi diyebiliriz...filmde Erkan Can ın performansı müthiş..gerek etnik gerekse türk insanının psikolojini ortaya koyan çok ama çok doğal olan film..kahramanlarımızın hepsi günlük hayatttan..bir geminin içinde sokaktaki tüm haller mevcut.karakterler esrar içiyor,kadın muhabbettleri alabildiğine nesnel..boş ve kuru olmayan küfürler,vs.vs. herşey bu doğallık içinde süregeliyor..beni uzun süre etkileyen türk filmlerinden biriydi..
    serdar akar ın kendi kendinin bile yeteneğini keşfettiği süper film..

  • Serdar Akar

    11.01.2005 - 18:12

    Serdar Akar Filmleri
    Maruf (2001)
    Yönetmen, Senarist

    Dar Alanda Kısa Paslaşmalar (2000)
    Yönetmen, Senarist

    Azize (1998)
    Senarist

    Gemide (1998)
    Yönetmen, Senarist

    Leoparın Kuyruğu (1998)
    Oyuncu

  • Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak

    11.01.2005 - 18:08

    eski bir inşaat işçisi olan Ahmet Uluçay' dan çok iyi film çıkmış açıkcası.yönetmenimiz giderek kendini geliştirmekte....
    film birçok duyguyu bünyesinde barındırıyor....serdar akar ın gemide filimini sevenler,eminim buna da bayılacaklar..çok iyi bi film doğrusu.
    fakat işin ilginç yanı Ahmet Uluçay ın bu bol ödüllü filmi sonrasında geçirdiği beyin kanaması.ve ardından gelen tümör...ne diyim acil şifalar..

  • Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak

    11.01.2005 - 18:04

    Yönetmen:
    Ahmet Uluçay

    Oyuncular:
    İsmail Hakkı Taslak, Kadir Kaymaz, Gülayşe Erkoç...

    Tür: Duygusal

    Süre: 98 Dk.

    Yapım Yılı: 2004

    Film 60’lı yıllarda Anadolu'nun küçük bir köyü olan Tepecik'te geçiyor.

    Recep ve Mehmet yazları, köylerinin yakınındaki Tavşanlı kasabasında çıraklık yapmakta olan iki köylü çocuğudur. Recep bir karpuz satıcısının, Mehmet ise bir berberin yanında çıraklık yapmaktadır. Her ikisi de sinemaya delicesine tutkundur. Bu tutkunun bir sonucu olarak geceleri köydeki evlerinin terkedilmiş ahırında bir yandan derme-çatma bir film projeksiyon makinesi yapmaya çalışırken, diğer yandan da hayatlarını tümden değiştirecek olan rejisörlük hayalleri kurmaktadırlar. Köyün delisi Deli Ömer de çocukların bu sinema sevdasının tek tanığı ve destekçisidir.

    Onların bu konudaki uğraşlarını kimse ciddiye almaz: Ne kasabadaki fotoğrafçı, ne aileleri, ne de kasabadaki sinema salonunun sahibi… Çabaları sonuçsuz kalan ve bu esnada da zaten işlerini de kaybetmiş olan iki kafadarın ellerinde artık sadece uyduruk projeksiyon makinelerinde hareketli görüntü elde edebilmek ümidi kalmıştır.

    Sinema projeksiyon makinesi konusundaki denemeleri sonunda başarıya ulaşsa da iş ve aşk konularındaki şanssızlıkları bu konuda da yakalarını bırakmaz. Deli Ömer bir kızgınlık anında zorlukla çalıştırmayı başardıkları projeksiyon makinesini parçalar.

    Sonunda, Recep ve Mehmet’in hayatlarında iz bırakarak geçen bir yaz mevsimi sona ermiştir. ve kahramanlarımız hiçbir zaman kaybetmeyecekleri sinemasal hayalleri ile baş başa kalmışlardır.

  • saygı

    11.01.2005 - 16:53

    sıklıkla kuracağımz cümlelerin içindeki sözcükleri iyi bi şekilde yerleştiremediğimiz zamanda ağzımızdan çıkan 'laf'...

  • yazmak

    11.01.2005 - 16:49

    aklı başında hiçbir insan bu kadar çok yazmaz,hastalık bu
    chinaski-

  • Senaryo

    11.01.2005 - 16:43

    BELLEK

    1. BELLEĞİN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ: Belleğin Üç Aşaması, İki Tür Bellek

    2. KISA SÜRELİ BELLEK: Kodlama, Fotoğrafsı İmge, Depolama, Ara-Bul-Geriye Getir, Kısa Süreli Bellek ve Düşünme, Kümeleme

    3. UZUN SÜRELİ BELLEK: Kodlama, Depolama ve Ara-Bul-Geriye Getir, Örgütleme ve Bağlam, Bozucu Etkiler, Unutmada Heyecansal Etkenler

    4. BELLEĞİN GELİŞTİRİLMESİ: Kümeleme ve Bellek Genişliği, Hayal Etme (İmgeleme) ve Kodlama, Ayrıntılama ve Kodlama, Bağlam, Örgütleme, Ara-Bul-Geriye Getir İçin Alıştırma Yapma, Altı Aşamalı Bellek Geliştirme Yöntemi

    5. KISA VE UZUN SÜRELİ BELLEKLER ARASINDAKİ İLİŞKİ: İki Türlü Belleğin Varlığını Destekleyen Kanıtlar, İkil Bellek Kuramı

    6. YAPILANDIRICI BELLEK

  • filmler

    11.01.2005 - 16:40

    Bir filmin inandırıcılığının, hikayesinden çok oyuncuların yüzlerindeki gerçeğe çok yakın ifadeden kaynaklandığını düşünmüşümdür hep. Bazı filmlerde yıldızlar ve çok tanınan isimler, gişedeki başarı için gereklidir. Bu tip filmler, film olmanın yanında daha çok oynayan başrol oyuncunun özel hayatından kesitmiş gibi gözükür. Ya da ben başrol oyuncunun daha önceki karakteriyle hala uğraşıyor olurum.

    'KOŞ LOLA KOŞ' filminin en büyük başarısı cast bence. Hikaye Almanya'da geçiyor, Alman mafyasında çalışan çocuk ve Alman sevgilisi vs... Filmde oynatılan bütün oyuncular klasik Alman tiplerinden çok uzak. Cast'ın bu kadar güçlü ifadeli oyunculardan oluşması, filmin sıra dışı konusunu daha inandırıcı hale getirmiş. Filmin konusu bence çok değişik. Bir hikayenin üç ayrı sonuç fikrini çok değişik ve sinema sanatına çok uygun buldum.

    Uzun zamandır sinemanın konu bulmakta zorluk çektiğini çeşitli köşe yazarlarından okurdum, ve bu senaryonun yeni fikirler uyandıracağını düşünüyorum. Ayrıca klasik gençlik filmlerinden ve gençlik sorunlarından sıkılmıştım. Herkesin başına gelebilecek olayın iki genç arasında yaşanması bence bu filmi daha gerçek, inandırıcı yapmış. Müzik, kostüm ve efektler sinemanın yönetmen sanatı olduğunu doğruluyor, zevkle izledim...

  • çikolata

    11.01.2005 - 16:35

    vanilya ve çikolata...

  • sanatçı

    11.01.2005 - 16:34

    'İhtiyaç ve tehlikenin kişiyi rahat bıraktığı noktada can sıkıntısı da o kadar yakına sokulur ki, çeşitli eğlence türleri vazgeçilmez bir ihtiyaç haline gelir.'

    Mutluluk diye bir şey yoktur. En iyi yaşam, hiç olmayan yaşamdır. Yerine getirilmemiş istek, acıya neden olur. Yerine getirildiğinde ise ya bıkkınlığa ya da başka yeni isteklere dönüşür. Yaşamda acının ne sonu ne de sınırı vardır. Yaşam acılar ve yoksunluklar içinde gidip gelen bir sarkaçtır. İnsan geliştikçe acıları daha da artar. Yaşam bir düş kırıklığı ve aldanıştan başka bir şey değildir. Bu dünyada yaşamış olmak, insana verilebilecek en büyük cezadır. İnsanın en büyük ödülü yaşamı reddetmek değil, acılara katlanarak Nirvana'ya ulaşmaktır. İstencin köreltilmesi, yaşamı ve kendi üzerinde derin düşüncelere dalarak, dünyanın mevcut acılarından ve sorunlarından uzaklaşmak için tek yol güzel sanatlarla uğraşmaktır.

    Özellikle epik şiir ve müzik, insanı instençten ve onun verdiği acılardan uzak tutar.

    ARTHUR SCHOPENHAUER

  • sinema

    11.01.2005 - 16:32

    ELIA KAZAN DİYOR Kİ...

    'Şu sonuca vardım ki, kamera bir kayıt aygıtı değildir. Gözün görmediğini ortaya çıkaran bir mikroskoptur. Hem kamera insanın içine, dış görünümün altına da girer ve orada olup bitenleri, duygularla düşünceleri izler. Bunu hiç unutmayacaktım.' (Bir Yaşam, 212)

    'Oyuncu ağlarsa seyirci ağlamaz. Seyircinin kendi kendine 'Kızcağız şu anda neler hissediyor ki? Ağlıyor mu acaba? ' diye sorması çok daha iyidir. Bu yönden de azı karar çoğu zarar diyebiliriz.' (Bir Yaşam, 295)

    'Bana 'sahne ile perde oyunculuğu arasında ayrım yok mu? ' diye soran öğrenciler olmuştur. İlk filmimi yönetmezden önce, ben iki oyuncunun her iki dalda da iyi oyuncu olduğuna inanıyordum. İstisnalar vardı elbette: Jean Arthur perdede olağanüstü bir oyuncuydu ama sahnede hiç başarılı olmamıştı, olamazdı, olmayacaktı da.... Group’tan bazı dostlarımın da beyaz perdede aşırı kaçtıklarını görmüştüm. Sahne oyuncusu her gece aynı temsili sürdürmek durumundadır. Bu nedenle de bir teknik geliştirmesi gereklidir. Hem çarpıcı hem inanılır olmak, sesini iyi kullanmak, sözleri kıvrak konuşmak zorundadır. Biraz zeki olması işe yarar.

  • yeşilçam sineması

    11.01.2005 - 16:31

    Oyunculuk herkesin hayatının içinde olan ve hiç de esrarengiz bir yanı bulunmayan becerilerdendir; annesinin dikkatini çekmek için nasıl davranması gerektiğini hemen keşfeden tay tay duran çocuk olsun, karı-koca arasında bin bir çeşit dolap ve oyunun döndüğü bir evlilik ilişkisi içindeki kadın veya erkek olsun, herkes bir şekilde rol yapar. Politikacılar bunun en canlı örneğidir, fakat onlar kötü oyunculardır. Rol yapmadan hayatta kalmayı başarmış birinin olabileceğini düşünmek olanaksızdır. Bu zorunlu bir toplumsal mekanizmadır: Çıkarlarımızı korumak ve hayatımızın her safhasında avantajlı bir konum elde etmek için rol yaparız. Bu iç güdüsel bir şey, hepimizde mevcut olan bir beceridir. Birinden bir şey isteyeceğimiz zaman veya bir şeyler gizlemek ya da birine falanca şekilde davranmak istediğimizde rol yaparız. Çoğu insan bunu gün boyunca yapar.

    Birinin bizden beklediği bir duyguyu hissetmiyor, fakat aynı zamanda onu kırmak istemiyorsak, bizden beklediğini düşündüğümüz duyguyu oynarız; bizi ne kadar sıksa da birinin projesini hararetle överiz. Bazıları duygularımızı inciten sözler söylese de incindiğimizi onlara belli etmeyiz. İnsanların günlük hayatlarında yaptıkları rollerle, oyuncuların yaptıkları rol arasındaki fark, birincisinde insanların bunu bilinçsizce ve otomatik olarak yapmaları, tiyatro ve sinema oyuncularının ise bir hikayeyi anlatmak için yapmalarıdır. Aslında bir çok oyuncu en iyi performansını kamera durduktan sonra gösterir...

    (Annemim Öğrettiği Şarkılar, 88-89)
    MARLON BRANDO

  • al pacino

    11.01.2005 - 16:30

    'Oyuncu duygusal bir atlet gibidir.
    Ve bu uygulama çok acı verici, benim kişisel hayatım bundan zarar görüyor.'

    demişş....

  • Mustafa Altıoklar

    11.01.2005 - 16:23

    MUSTAFA ALTIOKLAR: 'Rolün her şeyi olur; siyasi fikri, takımı, erkeği, dişisi, hatta rolün burcu. Ben senaryo yazarken karakterleri burçlara göre yazarım.' demiş...

Toplam 672 mesaj bulundu