İşte 1990'ların en önemli birkaç filminden biri. Hayattan bezmiş bir adam birden hayat dolu bir gençle tanışır. Her şeyi birlikte yapmaya başlar ve bu arada erkekler-arası dövüşleri yüreklendiren bir özel kulübün üyeleri arasın katılırlar. Her şey çılgınca bir dizi klip gibi gelişmektedir. Taa ki... İşte turnesol kağıdı işlevi görebilecek bir film. David Fincher'in her anlamda (hikâye, mesaj, biçim) şaşırtıcı olan 1999 yapımı filmini klasik ve yaşını-başını almış seyirci ve eleştirmenler sevmediler, filmi 'faşist' diye niteleyenler bile oldu. Oysa içerdiği yeniliklerin tadına varan gençler bayıldılar: Time Out'un sinema yüzyılının 100 filminden biri... Evet, her fikir kutsaldır, her görüş saygındır. Yine de, kronik Hollywood düşmanı olanların bize böylesine dahiyane bir filmin nasıl olup ta yine Hollywood'dan ve ancak ordan çıkabildiğini açıklamaları gerekmez mi?
Atilla Dorsay
Genel olarak standart bir strike vuruşu için topun cepten yani 1. ve 3. pinlerin arasından 4-6 derece bir açı ile girmesi ve içeride bu açılı hareketini sürdürmesi gerekir.
Standart bir strike atışında (falsolu atış) 1, 3, 5 ve 9. pinler top tarafından (sağ elle yapılan atış için) , diğerleri ise pinlerin birbirlerine çarpması ve/veya yan taraflardaki duvarlardan sekmesi ile devrilir. Pinlerin havada uçuşarak birbirlerini devirmelerine 'pin action' adı verilir. Bazen bunun için “pin mix” deyimi de kullanılır.
Dolayısı ile strike atışında tüm dünyada düz atış yerine falsolu atışın tercih edilmesinin temel nedeni strike yapabilecek giriş açısını (angle of entry) ve pin hareketini (pin action) yakalayabilmektir. Düz atış genellikle spare atışlarında kalan topları devirmekte tercih edilir.
Strike atışında 1. ve 2. pinden giren atış 'cepten' (in the pocket) olarak isimlendirilirken, giriş 1. ve 2. pinden olursa 'brooklyn' olarak isimlendirilir.
Strike atışlarında falsolu standart atışların yanında pek çok stille yapılan strikelarda söz konusudur
Eski bir İngiliz geleneğiydi; soylu ailelerin erkek çocuklarına, delikanlılık çağına geldiklerinde bir kılıç ve bir pipo takımı hediye edilirdi. Hediye edilen pipo takımı, soylu çocuk doğduğu gün bir uşağa verilir ve onu kullanması istenirdi. Amaç, yıllarca uşak tarafından kullanılan pipoların, ısırgan otu tadından kurtulup, zehiri özümseme yeteneğini geliştirmesiydi. Çocuk büyüyene kadar pipolar, sağlıklı bir içime hazırlanmış olurdu. Pipo kullanma yaşına gelen asilzadenin delikanlı oğlu da böylece hiç emek harcamadan iyi bir pipo takımının sahibi olurdu...'
show.net
Şiddetin çoklukla yanlış yorumlandığını düşünüyorum. Belli bir şiddet gereklidir. Hepimizin içinde çıkmayı talep eden bir enerji var. O enerji bastırılırsa deliririz. Hepimizin arzuladığı o mutlak huzur hali arzulanacak bir bölge değildir. Bir şekilde yapımıza uygun değil. Boks maçlarını seyretmeyi bu yüzden seviyorum, gençliğimde de bu yüzden severdim arka sokaklarda dövüşmeyi. 'Enerjinin şerefli bir biçimde dışa vurulması,' bazen şiddet olarak yorumlanır. 'İlginç delilik' ve 'iğrenç delilik' vardır. Şiddetin de iyi ve kötü biçimleri var. Yani belirsiz bir sözcük şiddet. Başkalarına fazla zarar vermedikçe yerine göre iyi olabilir.................chinaski
Alkol bu dünyaya gelmiş en muhteşem şeylerden biri muhtemelen -beni saymazsak tabii ki. Evet… bu dünyaya gelmiş en muhteşem iki şeyi saptadık. İşte… iyi anlaşırız ben ve alkol. Çoğu insan için yıkıcıdır. Ben onlardan biri değilim. En yaratıcı yazılarımı sarhoşken yazmışımdır. Kadınlarla bile, ben biraz çekingenimdir sevişme konusunda, bu yüzden alkol bana cinsel olarak daha özgür olma olanağı tanımıştır. Alkol özgürlüktür benim için, çünkü ben esas olarak içine kapanık, mahcup biriyim, oysa alkol bana bir kahraman olma, pervasızca işler yapıp uzay ve mekanda uzun adımlarla yürüme fırsatı tanır… bu yüzden seviyorum… evet.................chinaski
.
.
Korku
.
herkes baska olur bir baskasiyla
serin tutulmus iceri
koyu tutulmus disari
yolculuk bu
bilinmez getirdikleri
yolculukla genclik arasinda
catilmis mitoloji
her hikâye oradan gecer dünyaya
yillar önceydi hani,
sahilde uzun bir gece, sabaha karsi, ortalik aydinlaniyorken
birdenbire
kararlastirilmamis gözlerle bakmistik dünyaya
sanki derin, kör yorgunlugumuzdan siyrilip
ilk kez görüyorduk her seyi
büyülenmistik, saskinligimiz korkutmustu bizi
kisik sesle, Daha aksamdan baslar sabahin yolculugu,
demistin.)
Sanki zaman koyup gitmis bizi burda.
sabahina cekip gittin, ben degildim korktugun biliyorum
sen, zamanin gectigini
ve dünyanin korkulacak bir yer oldugunu o gece kesfetmistin.
(Agustos-Ekim 1997, Baskalarinin Gecesi)
.
Murathan Mungan
.
saniyordu ki iyilik yapmakla iyilik elde edilir. oysa boyle birsey varsa bile olsa olsa rastlantidir. gercek olan oc almaktir. hemde en katmerlisinden.... boris vian
jerzy kosinski 1933 yılında rus asıllı bir ana-babadan polonya'da dünyaya geldi. eğitimini polonya'da tamamladı ve öğretim görevlisi olarak varşova bilimler akademisi'ne girdi. 1955 yılında başladığı asistanlık görevine 1957 yılına kadar devam etti. 1957 sonlarında ford bursuyla amerika'ya gitti; daha sonra guggenheim bursuyla amerika'da öğrenimine devam etti. psikoloji doktorası tamamladıktan sonra wesleyan üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev aldı. daha sonra princeton üniversitesi'nde ve yale üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. ilk eseri 1960 yılında yayınlandı; joseph novak takma adıyla yayınlanan bu kitabını büyük başarıya ulaşan boyalı kuş/the painted bird izledi. fransa'da yazara 'en iyi yabancı roman' ödülünü kazandıran boyalı kuş 36 dile çevrildi ve bütün yayınlandığı ülkelerde aynı başarıya ulaştı. jerzy kosinski daha sonra yayınlanan adımlar/the steps ile başarısını sürdürdü. adımlar yayınlandığı sene amerika'nın en büyük edebiyat ödülü olarak bilinen 'national book award 1969' armağanını kazandı. yazarın üçüncü romanı bir yerde/being there 19 dilde aynı zamanda yayınlandı. 'çağımızın en büyük belgeleri arasında yer alacak' bir roman olarak nitelendirilen boyalı kuş yazarın en çok yankı uyandıran eseridir. yazar bütün çevirilerde ve romanın filme aktarılmasında 'boyalı kuş' adının değiştirilmemesini öne sürüyor.
(boyalı kuş'un mayıs 1974 tarihli 6. baskısından)
En Sıkı Şair: Cemalettin Süreyya Seber / Ece Ayhan
Evet Cemal Süreya gerçekten de en sıkı şairlerdendi. Sivil, cins, özgün vs. Nazım Hikmet'le yan yana ve eşit düşünülürdü. (1984'te, kendime pay çıkarıyorum! Yazko'nun Somut Gazetesinde bana 'kaymakam' - 'Kafka' da dendiğini yazmıştı.) Haydarparşa Lisesi'nde parasız yatılı okuyordur. Herkes evine gidiyor ama annesi, babası ve barkı olmadığı için tek başına bütün yaz tatillerinde okulda kalıyor. Osmanlıların son zamanlarında Kadıköy'de Göztepe'de köşklerinde oturan hekimler için tıbbiye olarak yapılan amfili binada uzun koridorlarda büyük yalnızlığını yaşamaktadır. Ortaokulda parasız yatılı olarak okurken orta ikideyken yoksulluktan bir karikatüre otuzbir çekmek zorunda kalmıştır... İşte bu yüzden iyi arkadaşlarına hangi elle otuzbir çektiğini sorardı. Orhan Veli'nin 'Sol Elim' şiirini düşünerek. Sol elin yanındaydı. Sol...
(*) Bu “anılar” da yazarı da kuşku yok ki uydurmadır. Böyle olmakla birlikte bu anıların uydurucusuna benzeyen kişileri ve toplumumuzun içinde bulunduğu durumu düşünürsek, bunların içimizde bulunmalarını yalnızca olağan karşılamaz, aynı zamanda zorunlu olduğunu kabul ederiz. Ben, bundan kısa süre öncesinin alışılmış karakterlerinden birini tüm çıplaklığıyla halkın gözleri önüne sermek istedim. Bu, toplumumuzda yaşamını sürdüregelen temsilcidir. “Yeraltı” başlığı altındaki bu bölümde, bu kişi kendini, kendi görüşlerini açıklamaktadır. Aramızda bulunuşunun, bulunmak zorunda oluşunun nedenlerini anlatmak istiyor. Daha sonraki bölümde ise bu kişinin yaşamındaki birkaç olayı ortaya koyan gerçek “anılar” bulunmaktadır.
Fyodor Dostoyevski
fight club / Dövüş Kulübü
01.02.2005 - 14:21İşte 1990'ların en önemli birkaç filminden biri. Hayattan bezmiş bir adam birden hayat dolu bir gençle tanışır. Her şeyi birlikte yapmaya başlar ve bu arada erkekler-arası dövüşleri yüreklendiren bir özel kulübün üyeleri arasın katılırlar. Her şey çılgınca bir dizi klip gibi gelişmektedir. Taa ki... İşte turnesol kağıdı işlevi görebilecek bir film. David Fincher'in her anlamda (hikâye, mesaj, biçim) şaşırtıcı olan 1999 yapımı filmini klasik ve yaşını-başını almış seyirci ve eleştirmenler sevmediler, filmi 'faşist' diye niteleyenler bile oldu. Oysa içerdiği yeniliklerin tadına varan gençler bayıldılar: Time Out'un sinema yüzyılının 100 filminden biri... Evet, her fikir kutsaldır, her görüş saygındır. Yine de, kronik Hollywood düşmanı olanların bize böylesine dahiyane bir filmin nasıl olup ta yine Hollywood'dan ve ancak ordan çıkabildiğini açıklamaları gerekmez mi?
Atilla Dorsay
paris hilton
01.02.2005 - 13:45cinsel görgüsüzlük...
Clockwork Orange / otomatik portakal
01.02.2005 - 13:39bir stanley Kubrick klasiği daha...
zeynep casalini
01.02.2005 - 13:36sanatçı bi aileden geliyor olması avantajını çok iyi kullanıyor.
vedat türkali dedesi,deniz türkali annesi, ve barış pirhasan da dayısıdır.
Bowling
31.01.2005 - 16:37Genel olarak standart bir strike vuruşu için topun cepten yani 1. ve 3. pinlerin arasından 4-6 derece bir açı ile girmesi ve içeride bu açılı hareketini sürdürmesi gerekir.
Standart bir strike atışında (falsolu atış) 1, 3, 5 ve 9. pinler top tarafından (sağ elle yapılan atış için) , diğerleri ise pinlerin birbirlerine çarpması ve/veya yan taraflardaki duvarlardan sekmesi ile devrilir. Pinlerin havada uçuşarak birbirlerini devirmelerine 'pin action' adı verilir. Bazen bunun için “pin mix” deyimi de kullanılır.
Dolayısı ile strike atışında tüm dünyada düz atış yerine falsolu atışın tercih edilmesinin temel nedeni strike yapabilecek giriş açısını (angle of entry) ve pin hareketini (pin action) yakalayabilmektir. Düz atış genellikle spare atışlarında kalan topları devirmekte tercih edilir.
Strike atışında 1. ve 2. pinden giren atış 'cepten' (in the pocket) olarak isimlendirilirken, giriş 1. ve 2. pinden olursa 'brooklyn' olarak isimlendirilir.
Strike atışlarında falsolu standart atışların yanında pek çok stille yapılan strikelarda söz konusudur
pipo
31.01.2005 - 16:29Eski bir İngiliz geleneğiydi; soylu ailelerin erkek çocuklarına, delikanlılık çağına geldiklerinde bir kılıç ve bir pipo takımı hediye edilirdi. Hediye edilen pipo takımı, soylu çocuk doğduğu gün bir uşağa verilir ve onu kullanması istenirdi. Amaç, yıllarca uşak tarafından kullanılan pipoların, ısırgan otu tadından kurtulup, zehiri özümseme yeteneğini geliştirmesiydi. Çocuk büyüyene kadar pipolar, sağlıklı bir içime hazırlanmış olurdu. Pipo kullanma yaşına gelen asilzadenin delikanlı oğlu da böylece hiç emek harcamadan iyi bir pipo takımının sahibi olurdu...'
show.net
colin farrell
30.01.2005 - 16:56Colin Farrell Filmleri
The New World (2005)
Oyuncu: John Smith rolünde
Büyük İskender (2004)
Alexander
Oyuncu: Büyük İskender rolünde
Çaylak (2003)
The Recruit
Oyuncu: James Clayton rolünde
Korkusuz (2003)
Daredevil
Oyuncu: Bullseye rolünde
Yanlış Hesap (2003)
Intermission
Oyuncu: Lehiff rolünde
Özel Tim (2003)
S.W.A.T.
Oyuncu: Jim Street rolünde
Azınlık Raporu (2002)
Minority Report
Oyuncu: Dedektif Danny Witwer rolünde
Telefon Kulübesi (2002)
Phone Booth
Oyuncu: Stu Shepard rolünde
Şeref ve Cesaret (2002)
Hart's War
Oyuncu: Teğmen Tommy Hart rolünde
şiddet ve terör
30.01.2005 - 16:48Şiddetin çoklukla yanlış yorumlandığını düşünüyorum. Belli bir şiddet gereklidir. Hepimizin içinde çıkmayı talep eden bir enerji var. O enerji bastırılırsa deliririz. Hepimizin arzuladığı o mutlak huzur hali arzulanacak bir bölge değildir. Bir şekilde yapımıza uygun değil. Boks maçlarını seyretmeyi bu yüzden seviyorum, gençliğimde de bu yüzden severdim arka sokaklarda dövüşmeyi. 'Enerjinin şerefli bir biçimde dışa vurulması,' bazen şiddet olarak yorumlanır. 'İlginç delilik' ve 'iğrenç delilik' vardır. Şiddetin de iyi ve kötü biçimleri var. Yani belirsiz bir sözcük şiddet. Başkalarına fazla zarar vermedikçe yerine göre iyi olabilir.................chinaski
alkol
30.01.2005 - 16:44Alkol bu dünyaya gelmiş en muhteşem şeylerden biri muhtemelen -beni saymazsak tabii ki. Evet… bu dünyaya gelmiş en muhteşem iki şeyi saptadık. İşte… iyi anlaşırız ben ve alkol. Çoğu insan için yıkıcıdır. Ben onlardan biri değilim. En yaratıcı yazılarımı sarhoşken yazmışımdır. Kadınlarla bile, ben biraz çekingenimdir sevişme konusunda, bu yüzden alkol bana cinsel olarak daha özgür olma olanağı tanımıştır. Alkol özgürlüktür benim için, çünkü ben esas olarak içine kapanık, mahcup biriyim, oysa alkol bana bir kahraman olma, pervasızca işler yapıp uzay ve mekanda uzun adımlarla yürüme fırsatı tanır… bu yüzden seviyorum… evet.................chinaski
yılan
30.01.2005 - 16:22snake..! i am the snake '' devil's dance
vaiz
25.01.2005 - 20:39nietzsche nin 'iyinin ve kötünün ötesinde' kitabında nerdeyse her sayfada adı geçen kelime..
murathan mungan
25.01.2005 - 20:33.
.
Korku
.
herkes baska olur bir baskasiyla
serin tutulmus iceri
koyu tutulmus disari
yolculuk bu
bilinmez getirdikleri
yolculukla genclik arasinda
catilmis mitoloji
her hikâye oradan gecer dünyaya
yillar önceydi hani,
sahilde uzun bir gece, sabaha karsi, ortalik aydinlaniyorken
birdenbire
kararlastirilmamis gözlerle bakmistik dünyaya
sanki derin, kör yorgunlugumuzdan siyrilip
ilk kez görüyorduk her seyi
büyülenmistik, saskinligimiz korkutmustu bizi
kisik sesle, Daha aksamdan baslar sabahin yolculugu,
demistin.)
Sanki zaman koyup gitmis bizi burda.
sabahina cekip gittin, ben degildim korktugun biliyorum
sen, zamanin gectigini
ve dünyanin korkulacak bir yer oldugunu o gece kesfetmistin.
(Agustos-Ekim 1997, Baskalarinin Gecesi)
.
Murathan Mungan
.
R.E.M.
25.01.2005 - 20:26kolej müziği...
ateist
25.01.2005 - 20:23kısacası zor seydir ateist olmak..
yol
22.01.2005 - 20:02bir şerif gören filmidir,,yılmaz güney filme hayat vermiştir.82 cannes film festivalinde altın palmiye almıştır.
Temmuz'da
19.01.2005 - 17:05güzel bir yol hikayesi..birol üneri ilk defa burda tanıdık.bardaki sahneyle,budapeşte de..
im juli..
boris vian
14.01.2005 - 16:51saniyordu ki iyilik yapmakla iyilik elde edilir. oysa boyle birsey varsa bile olsa olsa rastlantidir. gercek olan oc almaktir. hemde en katmerlisinden.... boris vian
intihar eden edebiyatçılar
14.01.2005 - 16:46jerzy kosinski-
ben artik uretemiyorum dediginde de kafasina bi torba gecirip intahar etmis.-
jerzy kosinski
14.01.2005 - 16:44karisi ile tv izlerken banyoya gidip kafasina naylon torba gecirip baglayarak intihar etmistir.
jerzy kosinski
14.01.2005 - 16:42jerzy kosinski 1933 yılında rus asıllı bir ana-babadan polonya'da dünyaya geldi. eğitimini polonya'da tamamladı ve öğretim görevlisi olarak varşova bilimler akademisi'ne girdi. 1955 yılında başladığı asistanlık görevine 1957 yılına kadar devam etti. 1957 sonlarında ford bursuyla amerika'ya gitti; daha sonra guggenheim bursuyla amerika'da öğrenimine devam etti. psikoloji doktorası tamamladıktan sonra wesleyan üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev aldı. daha sonra princeton üniversitesi'nde ve yale üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. ilk eseri 1960 yılında yayınlandı; joseph novak takma adıyla yayınlanan bu kitabını büyük başarıya ulaşan boyalı kuş/the painted bird izledi. fransa'da yazara 'en iyi yabancı roman' ödülünü kazandıran boyalı kuş 36 dile çevrildi ve bütün yayınlandığı ülkelerde aynı başarıya ulaştı. jerzy kosinski daha sonra yayınlanan adımlar/the steps ile başarısını sürdürdü. adımlar yayınlandığı sene amerika'nın en büyük edebiyat ödülü olarak bilinen 'national book award 1969' armağanını kazandı. yazarın üçüncü romanı bir yerde/being there 19 dilde aynı zamanda yayınlandı. 'çağımızın en büyük belgeleri arasında yer alacak' bir roman olarak nitelendirilen boyalı kuş yazarın en çok yankı uyandıran eseridir. yazar bütün çevirilerde ve romanın filme aktarılmasında 'boyalı kuş' adının değiştirilmemesini öne sürüyor.
(boyalı kuş'un mayıs 1974 tarihli 6. baskısından)
cemal süreya
13.01.2005 - 19:58En Sıkı Şair: Cemalettin Süreyya Seber / Ece Ayhan
Evet Cemal Süreya gerçekten de en sıkı şairlerdendi. Sivil, cins, özgün vs. Nazım Hikmet'le yan yana ve eşit düşünülürdü. (1984'te, kendime pay çıkarıyorum! Yazko'nun Somut Gazetesinde bana 'kaymakam' - 'Kafka' da dendiğini yazmıştı.) Haydarparşa Lisesi'nde parasız yatılı okuyordur. Herkes evine gidiyor ama annesi, babası ve barkı olmadığı için tek başına bütün yaz tatillerinde okulda kalıyor. Osmanlıların son zamanlarında Kadıköy'de Göztepe'de köşklerinde oturan hekimler için tıbbiye olarak yapılan amfili binada uzun koridorlarda büyük yalnızlığını yaşamaktadır. Ortaokulda parasız yatılı olarak okurken orta ikideyken yoksulluktan bir karikatüre otuzbir çekmek zorunda kalmıştır... İşte bu yüzden iyi arkadaşlarına hangi elle otuzbir çektiğini sorardı. Orhan Veli'nin 'Sol Elim' şiirini düşünerek. Sol elin yanındaydı. Sol...
1998
dostoyevski
13.01.2005 - 19:53YER ALTI(*)
(*) Bu “anılar” da yazarı da kuşku yok ki uydurmadır. Böyle olmakla birlikte bu anıların uydurucusuna benzeyen kişileri ve toplumumuzun içinde bulunduğu durumu düşünürsek, bunların içimizde bulunmalarını yalnızca olağan karşılamaz, aynı zamanda zorunlu olduğunu kabul ederiz. Ben, bundan kısa süre öncesinin alışılmış karakterlerinden birini tüm çıplaklığıyla halkın gözleri önüne sermek istedim. Bu, toplumumuzda yaşamını sürdüregelen temsilcidir. “Yeraltı” başlığı altındaki bu bölümde, bu kişi kendini, kendi görüşlerini açıklamaktadır. Aramızda bulunuşunun, bulunmak zorunda oluşunun nedenlerini anlatmak istiyor. Daha sonraki bölümde ise bu kişinin yaşamındaki birkaç olayı ortaya koyan gerçek “anılar” bulunmaktadır.
Fyodor Dostoyevski
william blake
13.01.2005 - 19:51kısaca insan / william blake
Kalmaz ortada acıma
Yoksulluk olmayınca;
Ne de merhamet
Bizim gibi mutluysa millet
Birbirini korkutup barışı aradıkça
Sevgiyi kendine sakladıkça;
Zulüm sarar dört yanını
Pusularla tutarlar yollarını.
İlahi korkularla kalakalır baş başa
Ağlar gözyaşları yağar toprağa;
Ve alçakgönüllülük kök verir birdenbire
Ayaklarını bastığı yerde.
Derken bir gölge gibi yayılır hüzünle
O giz kafasının üzerinde;
Bir tırtıldan sineğe
Her şeyi o giz beslemekte.
Ve taşımakta düzenbazlığın meyvesini
Belli ki dayanılmazdır lezzeti;
Derken bir sırtlan yuvası o uğursuz gölge
Karanlığını saçar her yere.
Karalar ve denizlerin Tanrıları
Çok aradı Doğu’da bulmak için o ağacı;
Tüm çabaları boşunaydı oysa
O ağaç insanın beyninde boy atmakta.
değişim
13.01.2005 - 19:31kabuğunu değiştirmeyen yılan,,, ölür...... nietzsche.....
Toplam 672 mesaj bulundu