anı yoktur. anıların kendisinden kaynaklanan, bir başka kişilikle yaşanmış, bir başka hayat vardır. gerçek zaman, eşit saatlere bölünmüş, mekanik bir yapı değildir. tüm bunların sonunda burnunuza gelen şey, 'katmerli papatyaların ateşte yanan kalplerinin kokusu' olacaktır.' boris vian
Asla bir kadın, erkeklerin kendilerine yapabildiği şeyi, erkekleri kağıt üzerinde iğfal edebilmeyi beceremedi; sonunda oy verme hakkına kavuşmuş olan sevgili yol arkadaşlarımızın bu alanda da özgürleşmelerinin zamanı bence geldi'
'Eğer bir kadını elde etmek, bir kadeh cini ya da bir paket Gauloise sigarasını elde etmek kadar kolay olsaydı ve onun, alkol ve sigara gibi, kirli ve mide bulandırıcı bir odaya tıkılmaya zorlanmaksızın açık havada tadına bakma özgürlüğümüz olsaydı, alkolizm ve nikotin zehirlenmesi çarçabuk ortadan kalkardı ya da en azından makul ölçülere inerdi...' diyor Boris Vian.
Ve kendilerinde ruh yerine ekseriya tuzlu bir sümük buldum.Onlar denizden gurur da öğrenmişlerdir. Deniz tavus kuşlarının en güzeli değil mi? Tavus en çirkin bir manda karşısında bile kuyruğunu açar gümüşten ve ipekten kanatlarından hiç bıkkınlık göstermez.
Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır.
f.n
İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.
f.n
Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.
f.n
Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sertleşmiş sırtının üstünde yatmaktaydı ve başını biraz kaldırdığında bir kubbe gibi şişmiş, kahverengi, sertleşen kısımların oluşturduğu yay biçimi çizgilerle parsellere ayrılmış karnını görüyordu; karnının tepesindeki yorgan neredeyse tümüyle yere kaymak üzereydi ve tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi.
Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içersinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı.
‘Ne olmuş bana böyle? ’ diye düşündü. Gördüğü düş değildi. Biraz küçük, ama normal, yani içinde insanlar yaşasın diye yapılmış olan odası, ezbere bildiği dört duvarın arasında eskiden nasılsa, şimdi de yine öyleydi.
Friedrich Nietzsche: BÖYLE BUYURDU ZERDÜŞT'den ŞAİRLERE DAİR
ŞAİRLERE DAİR
Zerdüşt havarilerinden birine şöyle diyordu: 'Bedeni daha
iyi tanıyalı beri ruhun bence ehemmiyeti kalmadı. Ve 'ebedi'
denen her şey bir sembolden ibaret.'
Havari cevap verdi: 'Evvelce de böyle bir şey söylemiştin.
Fakat şairler çok yalan söylerler diye ilave etmiştin. Bunu
neden demiştin.'
Tanrılar Sisyphos'u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkum etmişlerdi; Sisyphos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi, o kadar haksız da sayılmazlardı.
Homeros'a bakılırsa, Sisyphos ölümlülerin en bilgesi, en uyanığıydı. Başka bir söylentiye göre de haydutluğa eğilim gösteriyordu. Ben bunda bir çelişki görmüyorum. Ruhlar dünyasının yararsız işçisi olmasına yol açan nedenler konusunda kanılar farklı....albert camus
'İnsanların çoğunun hayatı öylesine sefil, öylesine önemsizdir ki, öldükleri zaman herhangi bir şey kaybettikleri söylenemez.
Bu çeşit kimselerde, değerli bir nitelik taşıyan biricik yan,yani insanlığın genel özellikleri ise, onlar ölseler bile,
öteki insanlarda var olmaya devam eder.
Devamlılık, bireylerin değil, insanlığın bir özelliğidir. İnsana sonsuz bir hayat verilmiş olsaydı, durmadan yaşayacağı için, en sonunda karakterinin değişmezliği ve sınırlı zekasından ötürü, öyle bir yeksenaklık duygusuna kapılacak ve öyle tiksinecekti ki, sonunda hiçliği tercih etmek zorunda kalacaktı. ' Arthur S.
anı
13.04.2005 - 13:14anı yoktur. anıların kendisinden kaynaklanan, bir başka kişilikle yaşanmış, bir başka hayat vardır. gerçek zaman, eşit saatlere bölünmüş, mekanik bir yapı değildir. tüm bunların sonunda burnunuza gelen şey, 'katmerli papatyaların ateşte yanan kalplerinin kokusu' olacaktır.' boris vian
boris vian
13.04.2005 - 13:00Asla bir kadın, erkeklerin kendilerine yapabildiği şeyi, erkekleri kağıt üzerinde iğfal edebilmeyi beceremedi; sonunda oy verme hakkına kavuşmuş olan sevgili yol arkadaşlarımızın bu alanda da özgürleşmelerinin zamanı bence geldi'
boris vian
13.04.2005 - 12:59'Eğer bir kadını elde etmek, bir kadeh cini ya da bir paket Gauloise sigarasını elde etmek kadar kolay olsaydı ve onun, alkol ve sigara gibi, kirli ve mide bulandırıcı bir odaya tıkılmaya zorlanmaksızın açık havada tadına bakma özgürlüğümüz olsaydı, alkolizm ve nikotin zehirlenmesi çarçabuk ortadan kalkardı ya da en azından makul ölçülere inerdi...' diyor Boris Vian.
ruh
12.04.2005 - 15:12Ve kendilerinde ruh yerine ekseriya tuzlu bir sümük buldum.Onlar denizden gurur da öğrenmişlerdir. Deniz tavus kuşlarının en güzeli değil mi? Tavus en çirkin bir manda karşısında bile kuyruğunu açar gümüşten ve ipekten kanatlarından hiç bıkkınlık göstermez.
Aşk ve Nefret
12.04.2005 - 15:10Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır.
f.n
Eylem
12.04.2005 - 15:10Eylem ve vicdan genellikle uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken, vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya bırakır, ta ki yere dökülüp ezilinceye kadar.
Aşk ve nefret kör değillerdir; ama kendileriyle birlikte taşıdıkları ateş yüzünden kör olmuşlardır.
f.n
narsist
12.04.2005 - 15:08İnsan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna! Sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.
f.n
narsist
12.04.2005 - 15:07Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır.
f.n
idealist felsefe
12.04.2005 - 15:05Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.
f.n
inanç
12.04.2005 - 15:04İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.
f.n
dönüşüm
12.04.2005 - 15:01Franz Kafka: Dönüşüm
Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sertleşmiş sırtının üstünde yatmaktaydı ve başını biraz kaldırdığında bir kubbe gibi şişmiş, kahverengi, sertleşen kısımların oluşturduğu yay biçimi çizgilerle parsellere ayrılmış karnını görüyordu; karnının tepesindeki yorgan neredeyse tümüyle yere kaymak üzereydi ve tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi.
Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içersinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı.
‘Ne olmuş bana böyle? ’ diye düşündü. Gördüğü düş değildi. Biraz küçük, ama normal, yani içinde insanlar yaşasın diye yapılmış olan odası, ezbere bildiği dört duvarın arasında eskiden nasılsa, şimdi de yine öyleydi.
Cevap
12.04.2005 - 14:58toza sor,cevap versin...
şair
12.04.2005 - 14:55Friedrich Nietzsche: BÖYLE BUYURDU ZERDÜŞT'den ŞAİRLERE DAİR
ŞAİRLERE DAİR
Zerdüşt havarilerinden birine şöyle diyordu: 'Bedeni daha
iyi tanıyalı beri ruhun bence ehemmiyeti kalmadı. Ve 'ebedi'
denen her şey bir sembolden ibaret.'
Havari cevap verdi: 'Evvelce de böyle bir şey söylemiştin.
Fakat şairler çok yalan söylerler diye ilave etmiştin. Bunu
neden demiştin.'
yol
12.04.2005 - 14:53Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az..
F.N
ruh
12.04.2005 - 14:52Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...nietzsche
sisyphos söyleni
12.04.2005 - 14:50Tanrılar Sisyphos'u bir kayayı durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkum etmişlerdi; Sisyphos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep. Yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi, o kadar haksız da sayılmazlardı.
Homeros'a bakılırsa, Sisyphos ölümlülerin en bilgesi, en uyanığıydı. Başka bir söylentiye göre de haydutluğa eğilim gösteriyordu. Ben bunda bir çelişki görmüyorum. Ruhlar dünyasının yararsız işçisi olmasına yol açan nedenler konusunda kanılar farklı....albert camus
arthur schopenhauer
12.04.2005 - 14:48'İnsanların çoğunun hayatı öylesine sefil, öylesine önemsizdir ki, öldükleri zaman herhangi bir şey kaybettikleri söylenemez.
Bu çeşit kimselerde, değerli bir nitelik taşıyan biricik yan,yani insanlığın genel özellikleri ise, onlar ölseler bile,
öteki insanlarda var olmaya devam eder.
Devamlılık, bireylerin değil, insanlığın bir özelliğidir. İnsana sonsuz bir hayat verilmiş olsaydı, durmadan yaşayacağı için, en sonunda karakterinin değişmezliği ve sınırlı zekasından ötürü, öyle bir yeksenaklık duygusuna kapılacak ve öyle tiksinecekti ki, sonunda hiçliği tercih etmek zorunda kalacaktı. ' Arthur S.
cesaret
12.04.2005 - 14:45çok fazla abartıldığını düşünüyorum...olması gereken şeylerinde adına cesaret denmeye başlandı artık..
arturo bandini
12.04.2005 - 14:441933 berbat bir yıldı yada ask the dust
inanmak
12.04.2005 - 14:37yapamadığım....
YAPILACAK İŞLER
12.04.2005 - 13:21yarın adanaya gidilecek..4.30 da...
charles bukowski
12.04.2005 - 13:16'bu dünya bana göre değildi
'ben bu dünyaya göre değildim..
sanem çelik
09.04.2005 - 17:56öbür cuma yeni filmi vizyona giriyor__Ayın Karanlık Yüzü...bakalım aliye de ki düz performansından sonra filler ve çimen ei yakalayabilecek mi? ...
Harvey Keitel
09.04.2005 - 17:29şimdilerde ise 24.istanbul film festivalinin konukları arasında..
Toplam 672 mesaj bulundu