Limonî Erz Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antol ...

  • yol

    31.08.2010 - 10:14

    Çıktı/k/ bir yola Allah utandırmasın...

  • Ordu (İl olan)

    11.08.2010 - 13:58

    Gelin gideceğim yer...

  • yengeç burcu

    11.08.2010 - 13:56

    ...erkek: Tanınası...
    Çok sevilesi...
    Dadlum denilesi...

  • bilal

    11.08.2010 - 13:55

    Biraz küstüm çiçeği biraz melankoli ama çok iyidir, iyi :)

  • aşk

    22.06.2010 - 16:18

    Turuncu bir sızı
    Yaşadığımız seninle
    Aşk değil
    AHşk!
    İsmail Uyaroğlu/Şiir… Ölümcül Yolculuğun Senin

  • kilyos

    16.06.2010 - 15:27

    ....demirciköy :)
    Ciddi güzel ;)

  • zaman

    14.06.2010 - 18:04

    Aslında,
    Ne kadar uzun ve sensiz bir kelimeymiş 'Zaman'..
    Özlediğimi zaman'la anladım en sonunda...

  • şu an ne dinliyorum

    13.06.2010 - 22:15

    İçimdeki sesin 'sen tektin, bir kalpteki 3. kişi olmadın hiç.' deyişini...
    İnanıyorum,biliyorum da...
    Ama neden demekten de kendimi alamıyorum.

  • beklemek

    11.06.2010 - 12:10

    Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
    Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
    Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
    Manzaraysa ayrılığa sıfır!
    İşte her şey hazır.
    Acılarımla iki lafın belini kırdık.
    Yokluğunda bir kuş sütü eksik.
    Yalnızlığım ve ben.
    Seni çok bekledik...

  • büyümek

    08.06.2010 - 22:46

    'Küçükken Nasıldı? ' diye sordu Anneme;

    '-Küçükken yaramazdi...'dedi Annem,

    Tebessüm etti;
    ......Doğru mu dedi gözlerime bakarak; '-Doğru' dedim.

    Ve aynen tekrarladım Annemin sözlerini ' Küçükken Yaram Azdi...'
    ...

  • küçük iskender

    08.06.2010 - 21:58

    Bizim senle hukukumuz var...
    Avukatımız var, suçumuz var...
    Bizim senle bir ömrü paylaşmaya andımız;
    Bu andı çiğneyip iç yüzümüzü ifşa eden ihanetlerimiz,
    Birbirimizi kolayca harcamanın lüksü,
    Bu lükse sığan baş önde boş boş oturuşlarımız var.
    Konuşamayışlarımız, hiçbir şeyi açıklayamayışlarımız,
    Kaçıp gitmeyi erdem sayışlarımız var.

  • alıntı

    07.06.2010 - 12:11

    ' Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
    Daha az seviyorum seni..
    Kendini iyileştiren bir yara gibi..
    Daha az..
    Ve zamanla..'
    Murathan Mungan

  • Terketmek

    06.06.2010 - 21:25

    Terkedişlere alışık bünyem...
    Hangi söz veren gitmedi ki?
    ...

  • üzüntü

    24.05.2010 - 10:59

    Arkadaşım olmak istedikçe kaçıyorum.
    Git benden...

  • 1.70 boyunda ahu gözlü esmer kız

    20.05.2010 - 10:12

    + 5 ben...

  • anı

    20.05.2010 - 10:11

    Dünlerden bir demet yapsam içlerinden acıyı kederi hüznü çıkarsam kalmaz ki geriye mutluluklarım...
    Mutluluğun bir adı acı olmuşsa düne ait günlerimde söyle neyi hatırlayıp gülümseyeyim?
    Her gülümsememe binlerce gözyaşı dökmek için mi?
    Oysa çoktan kurudu göz pınarlarım...
    Artık ağlamak kanatıyor...
    Yaralarım derin/di, derinliğimi kapatacak bir merhem istiyorum bugün...

  • hayata dair cümleler

    29.04.2010 - 22:40

    Hayatta kimi zaman yakın dediklerin sana ebediyen uzak düşebilir...

  • kendime not

    28.04.2010 - 15:59

    Güvendiğin dağlara kar yağsa bile, dağlar senin karşında öylece durup sana yol vermeseler bile ilerlemeye çalış/tım...

  • ama sen varsın

    16.04.2010 - 17:32

    Evet ben varım bu da dünya aleme yeter...
    ;)

  • mustafa kemal atatürk

    06.04.2010 - 11:55

    Atatürk, Mersin’e yaptigi seyahatlerden birinde, sehirde gördügü büyük binalari isaret ederek sormus:

    - bu kösk kimin?
    - kirkor’un…
    - ya su koca bina?
    - yargo’nun
    - ya su?
    - salomon’un…
    Atatürk biraz sinirlenerek sormus:

    - onlar bu binalari yaparken ya siz nerede idiniz?

    Toplananlarin arkalarindan bir köylünün sesi duyulur:

    - biz mi nerede idik? Biz Yemen’de, Tuna boylarinda, Balkanlarda Arnavutluk daglarinda, Kafkaslar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savasiyorduk pasam…

    Atatürk bu hatirasini naklederken:

    - hayatimda cevap veremedigim yegane insan bu ak sakalli ihtiyar olmustur, der dururdu.

  • aşkı öldürmek

    03.04.2010 - 13:28

    Sen kimsin ki demektir...

  • Harf inkılabı

    30.03.2010 - 17:43

    Dil Devrimi veya Türkçede Öze Dönüş

    25- / 03/ 2008


    Harf inkılabı ve dil devrimi, Türkiye’de Harf Değişimi yapılmasının (Kasım 1928) ve Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin (Temmuz 1932. Bugünkü adı, Türk Dil Kurumu veya kısaltmasıyla TDK’dir) kuruluşundan bir yana tartışılan iki konudur.

    Harf inkılabını tartışan iki taraf vardır. İlk taraf, inkılabın gereksiz olduğunu, İslam dini ve kültürüyle bağımızı kopardığını, üstelik Q (Osmanlıcası kaf) , W (Osmanlıcası vav) gibi sesleri yansıtacak getirmediği için eksik bir elifba olduğunu vurgular durur. İkinci taraf ise Türkçenin çağdaşlaşabilmesi için kesinlikle Batı devletlerinin kullandığı Latin harflerinin kullanılması gerektiğini savunur.


    Harf İnkılabı Gereksiz miydi?

    Bu harf değişiminin gerekli veya gereksiz olduğunu anlayabilmek için o zamanki durumu gözümüzde canlandırmalıyız.
    Eski yazı, Kur’ân yazısı, elifba adlarıyla anılan yazı, nasıl bir yazıydı? Bu soru aşağıda maddeler biçiminde yanıtlanmıştır. Bir okuyalım.
    1. Temeli Kuran’da kullanılan harflere dayanan Arap kökenli bir yazı.
    2. Allah yazısı olduğu yönünde bir ayet olmadığı için İslam ümmetinden olan bütün halkların kullanmasının zorunlu olmadığı bir yazıdır.
    3. Birçok harfin kelimenin başında, ortasında ve sonundaki şeklinin farklılaştığı bir yazı.
    4. Kuran yazısının aslı, harekeli olmadığı gibi Osmanlı Türkçesinin yazıldığı yazı da harekesizdir. Bu durum, okuma yazma sıradan üstü (fevkalade) zorlaştırmaktadır. Bugünkü İngilizcenin okunup yazılması için ezber gerektiren bir alfabe…
    5. Büyük harf - küçük harf ayrımı ile yetkin bir noktalama düzeni olmayan bir yazı.
    6. Basımında zorluk yaşanan bir yazı.
    7. Zor bir yazı olması dolayısıyla okuryazar sayısının artmasını kısmen engelleyen bir yazı.
    8. Türk hançeresinin çıkarmakta zorlandığı sesleri yazıya yansıtmayı gerektiren bir elifba.
    9. İslam dini ve kültürüyle olan bağının Türklerin ilim ve kültürde üstün bir düzeye erişmesinde etkisiz eleman olan bir yazı.
    10. İslam dini “Allah’ın yanında Allah’a özgü yönleri kurgulanan tanrılar olmadığına ve yalnızca Allah’a kulluk edilmesi gerektiği” düşüncesine dayanan bir dindir. Fakat ne yazık ki, Arap alfabesi, bırakın İslam’a fayda sağlamayı, Arap milletine bir fayda sağlamamıştır. Çünkü örneğin Arap kavminin tamamı Müslüman olmamıştır. Hattâ Müslüman görünümlü Arapların çoğunluğu da müşrikçe bir hayat sürmektedir. Öte yandan İslam’ı öğrenmek için ilk önce ilmihal bilgilerini değil, Kuran’ı öğrenmek gerekir. Çünkü Hz. Muhammet de içinde olmak üzere ona inananlar öncelikle inmekte olan Kuran’ı öğrenmiş ve kendilerine gereken ilmihal bilgilerini inen vahyi ve Elçi’nin vahiy doğrultusunda sunduğu görüşleri kaynak bilerek inşa etmişlerdir. İlmihal bilgilerinin çoğunluğu bugün açısından bakıldığında vahiyle doğrudan ilgisi olan bilgiler değil, sözünü ettiğim gibi inşa edilmiş, başka bir sözcükle söylersek, üretilmiş bilgilerdir. Öyleyse en kıymetli bilgi, Kuran’dadır. Bu nedenle önce Kur’ân’ı öğrenmek gerekir. Oysa Osmanlı Devleti zamanında durum, tam tersidir, yani en son Kur’ân öğretilmektedir. Öte yandan Kuran halk tarafından anlaşılmadan nağmeli biçimde müzik notalarını dille seslendiriyormuş gibi yüzünden okunup geçilmekteydi. Bugün bile bu genelde böyledir. O kadar aydınlatmaya çalışmama karşın benim babam bile öyle davranmaktadır. Daha da kötüsü Kuran, indiriliş amaçlarına tezat teşkil eder biçimde fizyolojik hastalara şifa maksadıyla okunup üflenmesi, okunmuş içecek ve yiyecekler yoluyla Yüce Allah’ın muradına bütünüyle ters, putperest üfürüklerine alet edilmektedir. Öyleyse “Türk halkına Kuran yazısının öğretilmesi ona hangi güzel maslahatı kazandırdı? ” sorusunu düşünmek ve bunun özeleştirisini yapmak gerekir. Öte yandan yadsınamaz gerçek şu ki, Kuran’ı anlamıyla da öğrenmek ereğiyle Kuran yazısını sökmek, her inananın ve araştırıcının boynunun borcudur. Fakat unutmayalım, Kuran’ı yüzünden, yani anlamadan okumak, Allah katında “Kuran okumuş olmak” sayılmamaktadır. Allah katında Kur’ân, sevap kazanmak için değil, birtakım ilahi bilgilere vâkıf olmak, İslam’ın esaslarını ve aşılamaya çalıştığı duyuş ve davranış biçemini başkasına veya kendine telkin amacıyla okunursa makbul (kabul edilmiş) olur. İşte bu nedenle ana dilde yapılan bir tapınış İslam’a en uygun olanıdır. Zira kıraatin makbul olmasını sağlayacak bütün ögeler böylece yerine oturmaktadır. Tersi durumda okuduklarımız, kul bilincinin süzgecinden geçerek Allah’a ulaşmaz. Putperestlerin kestiği kurbanların Allah’a ulaşmayacağı gibi. Anlaşılan bir Kuran’ın ise ölülere okunmasının da anlamı kalmaz. Zira bu eylem, acılı gülünç (trajikomik) bir hâl olur.
    11. Türklerce 7 yüzyılı aşkın bir süre boyunca kullanılmasına karşın üzerinde hiçbir önemli tadil (iyileştirme) yapılmamış bir yazıdır.

    İLHAN GÜL
    (Alıntıdır.)

  • ultrAslan Eyüp Sultan

    25.03.2010 - 13:27

    Sarı kırmızının can verdiği en güzel gruplardan biri...
    Sadece söz paylaşımı değil, gönül paylaşımı da mevcut!

  • ultrAslan Eyüp Sultan

    23.03.2010 - 18:15

    Sarı kırmızının Osman Abiyle buluştuğu site :)
    Sadece futbol aşkı, GS aşkı değil dostluk da arkadaşlık da tavan seviyede ;)

Toplam 1914 mesaj bulundu