önce kuram...
1.İslamiyetten önceki Türk edebiyatında Ölen önemli bir kişinin ardından duyulan acıyı, onun erdemlerini, kahramanlığını, başarılarını dile getirmek için söylenen şiirlerdir.
2.Yuğ adı verilen dinî yas törenlerinde ozanlar tarafından kopuz eşliğinde söylenirler.
3.Hece ölçüsüyle söylenirler.
4.Dörtlüklerden oluşur.
5. Bu şiirlerde dile getirilen üzüntü sadece şairin değil, bütün halkın üzüntüsüdür.
6. Anonimdirler.
7. Konu bakımından sagunun halk edebiyatındaki benzeri ağıt, Divan edebiyatındaki benzeri mersiyedir.
8.Sagunun ilk ve güzel örneklerinden biri Alp Er Tunga Sagusu'dur. Bu sagu hem Divan-ı Lügati’t- Türk’te hem de İran şairi Firdevsî’nin Şehnâmesi’nde geçmektedir. Şehnâme’de Alp Er Tunga’nın adı Efrasiyap olarak geçmektedir. Alp Er Tunga, İran Şahı Keyhüsrev tarafından tuzağa düşürülerek öldürülmüştür.
Ulışıp eren börleyü / Erler kurt gibi uluyarak ağlaşıyorlar
Yırtıp yaka urlayu / Yaka yırtarak bağrışıyorlar
Sıkrıp üni yırlayu /Islıklaşan sesleriyle ağıtlar söyleyip haykırıyorlar
Sıgtap közi örtülür / Ağlamaktan gözleri yaşla örtülüyor
'ol'mak ile 'öl'mek arasındaki a'raf...
süveyda ülkesinde sürgün veren sarmaşık.
ve aşıka;
'ah mine'l-aşk ve halatihi' dedirten olmazsa olmaz dert ve zevk kaynağı.
nar ve nur.
hafakan ve huzur.
elbette ki semender...
yakın bir zamana kadar bu coğrafyada daha çok siyasi ve sosyal anlamda varolan, ama hususi hayatta nerdeyse hiç görülmeyen, günümüz kapitalist toplumunda yaygınlaşan yirmibirinci yüzyıl hastalığı.
bugün çocuklara sadık, sıddık gibi isimler veriliyor mu?
neden yoksa gündemimizde sadakat mi yok!
içi boşaltılmış kavramlar asrında, fenerle aradığımız gönül ışıldağımızın sönmesi.
sadakatsizlik.
kişisel hayatta, bir bireyin diğer bireyi cinsel anlamda aldatmasına indirgenmiş bir durum. oysa bazen hafif bir düşünce kaymasında bile kendini gösteren evrensel bir zehir...
sadakatsizseniz, sadakat sizsiniz.
iran mitolojisinden.
feriddün attar yazar.
Yalnız yaşar Kaknüs. Çünkü tektir yeryüzünde. Gagasında onlarca delik vardır. Ve öleceğini hisseden bir kuştur kaknüs. Son anlarını düşündüğünde, ormanda çalı çırpı toplamaya başlar, ve üst üste yığar bunları. Sonra üzerine çıkar. Sonra hayatının en acıklı ve en yakıcı şarkısını söylemeye başlar. Gagasındaki her delikten farklı bir tını yayılır ormanın derinliklerine. Orman ahalisi, onun bu yanık ve iç parçalayan nağmesini belki de son şarkısını ağlayarak dinlerler. Ve coşkusu giderek artar kaknüsün. Şarkının etkisiyle kendinden geçer, aşka gelir, coşar ve kanatlarını çırpmaya başlar. Kanatlarını çırptıkça kıvılcımlar saçılır dört bir yana. Tutuşur kaknüsün altındaki çalı çırpı. Tüyleri tutuşur kaknüsün. Sonra yanıp kül olur kaknüs. Ve sonra o küllerden yeni bir kaknüs kalkar ayağa...
farisi de kırk.
tasavvufta kırk günlük kendi kendini geliştirebilme sınavı.
dolayısı ile acı, sabır ve inanç.
yani çile.
yani necip fazıl'ın hafakanları.
bir yönüyle ismet özel'in erbain'i.
erbain de kırk demek. arapça.
o da tasavvufta çile ile aynı anlama gelmekte.
sagu
16.10.2007 - 21:39sagu.
hergün metropollerde defalarca öldürdüğümüz erdemlerimizin ardından söyleyemediklerimizdir.
aşkı et tutkusuna indirdiğimiz, şiirden şuuru çıkarttığımız bir cenaze töreni sonrası mağaramıza çekilip, içimizden geçen sorulara veremediğimiz cevaplarımızdır.
sagu kahkahalarımızın sırtındaki hançerli hıçkırıklardır. vesselam
sagu
16.10.2007 - 21:34önce kuram...
1.İslamiyetten önceki Türk edebiyatında Ölen önemli bir kişinin ardından duyulan acıyı, onun erdemlerini, kahramanlığını, başarılarını dile getirmek için söylenen şiirlerdir.
2.Yuğ adı verilen dinî yas törenlerinde ozanlar tarafından kopuz eşliğinde söylenirler.
3.Hece ölçüsüyle söylenirler.
4.Dörtlüklerden oluşur.
5. Bu şiirlerde dile getirilen üzüntü sadece şairin değil, bütün halkın üzüntüsüdür.
6. Anonimdirler.
7. Konu bakımından sagunun halk edebiyatındaki benzeri ağıt, Divan edebiyatındaki benzeri mersiyedir.
8.Sagunun ilk ve güzel örneklerinden biri Alp Er Tunga Sagusu'dur. Bu sagu hem Divan-ı Lügati’t- Türk’te hem de İran şairi Firdevsî’nin Şehnâmesi’nde geçmektedir. Şehnâme’de Alp Er Tunga’nın adı Efrasiyap olarak geçmektedir. Alp Er Tunga, İran Şahı Keyhüsrev tarafından tuzağa düşürülerek öldürülmüştür.
Ulışıp eren börleyü / Erler kurt gibi uluyarak ağlaşıyorlar
Yırtıp yaka urlayu / Yaka yırtarak bağrışıyorlar
Sıkrıp üni yırlayu /Islıklaşan sesleriyle ağıtlar söyleyip haykırıyorlar
Sıgtap közi örtülür / Ağlamaktan gözleri yaşla örtülüyor
akrostiş
16.10.2007 - 21:29kainatın her tarafına asılmış, sesten, renkten, kokudan, oluşturulmuş muhteşem kripto.
'ben gizli, bir hazine idim, bilinmeyi istedim. ve kainatı yarattım! ' sırrının tercümanıdır akrostiş.
belki sokratesin akademisinin kapısına astığı 'kendini bil! ' ifadesinde, ya da yunus-ı biçare'nin 'ilim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir' buyurduğu harika aforizmanın kalbinde saklı olan efsunlu çiçektir akrostiş.
aşk
15.10.2007 - 23:03'ol'mak ile 'öl'mek arasındaki a'raf...
süveyda ülkesinde sürgün veren sarmaşık.
ve aşıka;
'ah mine'l-aşk ve halatihi' dedirten olmazsa olmaz dert ve zevk kaynağı.
nar ve nur.
hafakan ve huzur.
elbette ki semender...
sadakatsizlik
14.10.2007 - 23:24yakın bir zamana kadar bu coğrafyada daha çok siyasi ve sosyal anlamda varolan, ama hususi hayatta nerdeyse hiç görülmeyen, günümüz kapitalist toplumunda yaygınlaşan yirmibirinci yüzyıl hastalığı.
bugün çocuklara sadık, sıddık gibi isimler veriliyor mu?
neden yoksa gündemimizde sadakat mi yok!
içi boşaltılmış kavramlar asrında, fenerle aradığımız gönül ışıldağımızın sönmesi.
sadakatsizlik.
kişisel hayatta, bir bireyin diğer bireyi cinsel anlamda aldatmasına indirgenmiş bir durum. oysa bazen hafif bir düşünce kaymasında bile kendini gösteren evrensel bir zehir...
sadakatsizseniz, sadakat sizsiniz.
fikrimin ince gülü
14.10.2007 - 10:36bizim okulun teneffüslerinde çalan enfes bir melodi.
hem de alaturka gitarla.
ab ı hayat
14.10.2007 - 00:20Türkçe'deki bengisu.
bengisuyu değil
bengisu içmek.
ölümsüzlük suyu.
kaknus
14.10.2007 - 00:10iran mitolojisinden.
feriddün attar yazar.
Yalnız yaşar Kaknüs. Çünkü tektir yeryüzünde. Gagasında onlarca delik vardır. Ve öleceğini hisseden bir kuştur kaknüs. Son anlarını düşündüğünde, ormanda çalı çırpı toplamaya başlar, ve üst üste yığar bunları. Sonra üzerine çıkar. Sonra hayatının en acıklı ve en yakıcı şarkısını söylemeye başlar. Gagasındaki her delikten farklı bir tını yayılır ormanın derinliklerine. Orman ahalisi, onun bu yanık ve iç parçalayan nağmesini belki de son şarkısını ağlayarak dinlerler. Ve coşkusu giderek artar kaknüsün. Şarkının etkisiyle kendinden geçer, aşka gelir, coşar ve kanatlarını çırpmaya başlar. Kanatlarını çırptıkça kıvılcımlar saçılır dört bir yana. Tutuşur kaknüsün altındaki çalı çırpı. Tüyleri tutuşur kaknüsün. Sonra yanıp kül olur kaknüs. Ve sonra o küllerden yeni bir kaknüs kalkar ayağa...
çile
14.10.2007 - 00:04farisi de kırk.
tasavvufta kırk günlük kendi kendini geliştirebilme sınavı.
dolayısı ile acı, sabır ve inanç.
yani çile.
yani necip fazıl'ın hafakanları.
bir yönüyle ismet özel'in erbain'i.
erbain de kırk demek. arapça.
o da tasavvufta çile ile aynı anlama gelmekte.
Toplam 58 mesaj bulundu