Leyla Özben Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Bay Grey
    Bay Grey

    03.09.2006 - 19:04

    Fazla zekadan dolayı kıza bişi olacak diye korkuyorum, Aman Allahım Esirgesin.... seni seviyoruz Azizemiz :))

  • Arjin Alan Şahin
    Arjin Alan Şahin

    22.12.2005 - 14:01

    ASIL ADI GÖKYÜZÜ

    Bir gülün çizdiği boşlukta bakışlarım
    Hız istiyorum, bir bulut aralığında o
    sağanak diyorum, gözlerimizde birden
    Duraklar, Pazar sabahları, uzak Marmarisler’den
    Yaprakları deli bir güneşle ıslak
    Bir günde uçup dönerek güneye, terlemeye
    Buğular içinde yol alıyor gül

    O var ya yıllardır sana yönelmiş
    Geç kalmamış merhaba
    Sisten sıyrılan uçak
    İdamdan az önceki telefon
    Düşün, postacıyı keyiflerinden telgraf
    Bunların tadı gibi, gül
    Zaten başından beri ellerimizde
    Epeydir ezberlemişiz yakuttan hızını
    Duymuşuz buğulu rengini
    Saçlarımızda meşhur sarhoşluğu
    Sana yaklaşıyor gül.

    Ona bu hızı, ona rengini veren
    Biliyorsun Eylül’ün en haylaz yeri
    Hisar’ın en güneşli odası
    Yıllara direnebilmiş olmak
    İşte terliyor gene
    Üstümüzden geçiyor hızla
    Yazları koca bir güneşle yaşamış, saydam
    Güz olunca sağanaklar emzirmiş onu
    Biliyorsun şimdiler daha bir yoğun
    Özlem koyultuyor rengini çünkü
    Şimdi iyi bak, yol alıyor sana
    İyi bakalım n’olur
    Daha bir yakuta kessin rengi

    Adına gül demişiz bütün zamanlar için
    Oysa bin kılıkla gezdiğini biliyoruz
    Çığlıklar savurtan karlı bir tren
    Tel örgüleri şıp geçen o
    Kadınların sancısı onunla gülümsüyor dünyaya

    Onunla alınıyor vebanın ve cüzamın
    Her bir salgının önü
    İyi bak dostum, iyi bakalım,
    Yaklaşıyor hızla
    Kaç yıldır satır satır kurduğumuz
    Geleceğimize bizim
    Arkadaşlık, sevgililik vesaire onunla
    Yol alıyor gül
    Sana yaklaşıyor ki bir daha tanı
    Şimdilik gül diyorum ya ona
    Sümbül de olabilir özgürlük bayrağı da
    Begonya, zeytin dalı, İznik çinisi
    Bütün zamanların en iyi filmi o
    Atletler onunla rekor yeniliyor
    Ve onu kanatıyorlar Kara Afrika’da
    İnsan beyninin kırbaçlarına karşı
    Bütün isyanları o başlatıyor
    Ele geçirilemeyen tek ele başı o
    Binlerce millik, o altı rüzgarlık ayrılıklar
    Biraz olsun onunla dayanılır
    Asker mektuplarını o taşıyor
    Dvorak oluyor yapayalnız kalınca
    Dünyaya kulak kesilince no passaran
    Jazz ve türkü, pan flüt, ağır halay
    Titreşim deyince İnti İlimani
    Şili’de persona no grata
    Söz resimden açılınca duvar ressamları
    Gökkuşağı için çarpışıyor Greenpeace saflarında
    Şimdi gül deyip geçtiğime bakma
    Unuttuğumu sanma
    Omuz omuza bir otobüs yolculuğu da.
    Uçarak yaklaşıyor gül
    Okyanuslar geçtiği için tuzlu
    Pasaportsuz ama kendinden emin
    Bin savaş meydanıyla rüzgarlı
    Ama yaklaşıyor ve gül kılığında.

    Deniz onun rengiyle çılgın mor
    Tarlalar ne istediğini hızıyla biliyor
    Suların gürleyişini, ani fırtınaları düşün
    Barajların su seviyesi onunla yüksek
    Buğday bu hızla bereketli
    Umut aynı sebeple gümrah
    Borsalar onu beklerken tedirgin
    O uçunca karışıyor para piyasaları
    Uzak ıssız karanlıklarda uydular
    Onunla saptıyor birazda rotalarını
    Ve şaraptan çok onunla ateşleniyor kan
    Çünkü mutlaka hedefine varak olan o.

    Gül bu, bin yangın kalıyor geçtiği yerde
    Göllerden uçarken suları çalkalıyor
    Yaklaşıyor terle, dirençle, sevgiyle
    Buğular içinde.

    Yaklaşıyor hızını renginden almış
    Biliyorsun, o en çok senin hakkın
    Bırakalım yeniden solusun mevsim
    Güneşli çayevlerine bulutlar değsin
    Bu hız kalsın yılların sonuncusuna
    Erisin rengi kanımızda
    Uçarak hızla yaklaşan gülün

    Kuzeyden güneye, kumsallardan dağlara
    O ağartıyor insanlığın yüzünü
    Onunla yatışıyor yabancı şehirlerin gurbeti
    Gördüğün tek yıldız varsa o.

    Yaklaşıyor, hazır ol o güle
    Yüklenmiş bütün ferahlıkları
    Toplamış bütün mavilikleri
    Işığı yıldız gözü
    Sarıyor aydınlığı yüzünü.
    Gül deyip durduğuna bakma, kim bilir, belki…
    Evet evet, orda kanat vuruyor çünkü
    En çok bu yaraşır, yüzü sonsuza dönük
    Asıl adı gökyüzü!
    E.Ç.

  • Arjin Alan Şahin
    Arjin Alan Şahin

    12.12.2005 - 16:47

    Geç Kalmış Bir İtiraf Ya da Unutulmamış Bir Gül…
    Ocak 98, Şubat, Ankara, Konur Sokak, öğle sonrası
    Kış güneşinin yalancı sıcaklığına aldanıyorum, adımlarım yavaşlıyor, bir kitapçının önünde duruyorum, bir sigara yakıyorum, dalgınlıkla izliyorum camekanı (yok yok izlemiyorum da orda durup öylece düşünmek için fırsat yaratıyorum belki) , aşkın ne olmadığını düşünüyorum o vakitler, yolun yarısına çok zaman var daha…Yolun sonu diyecek kadar gencim ve eksik bir koku var hayatımda, şehir gitmesi gereken kişiye asla ulaşamayacak bir mektup tadında.
    -Kitaplar okumuşum, filmler izlemişim, yürüyüşlere katılmışım, sakalımı uzatmışım, aslan sütüyle yıkamışım ağzımı, Şıwan dinlemişim, sonra Latin Amerika kadınlarının içli sesleri yakmış genzimi, saçlarımı kesmemişim, memleketi özlemişim,beş parasız dolaşmışım, erkek öğrenci evlerinin kirliliği, kaçak tütün, kaçak çay, kaçamaklar, siyasi ağabey pozları derken bu nümayiş sıkmış beni, yorulmuşum, durup dinlenmek niyetindeyim-
    Sigaramı yere atıyorum, gül kokusu geliyor burnuma, arkamı dönüp sokağa bakıyorum, bir gül takılıyor gözüme - o andan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak hissediyorum bunu- sanki bir güvercin kanat çırpıyor, sanki sırtında düşsel bir hırka, o yürüdükçe düşler, renkler, sesler saçılıyor etrafa, sanki coşkulu bir nehirden kopmuşta kederle bu sokağa akıyor, sanki bastığı her toprak parçası uyanıp onun güzelliğini selamlıyor huşuyla, yanaklarını öpüp uzun kıvırcık saçlarıyla dans eden haylaz rüzgar yüzüme çarpıyor, onu oracıkta fark ettirecek ne çok şey taşıyor. Gül, belli ki ne kadar güzel olduğunun farkında değil. Bi an bana bakıyor sanki, kara gözlerinde doğulu bir sıcaklık, ürkeklik. Tanrım çekmesin gözlerini ne olur, gözlerinde ne yok ki… Simsiyah giyinmiş kızıl kırmızı bir gül gelip geçiyor önümden, sanki mıh gibi kazınıyor beynime o zaman dilimi. Arkasından bakakalıyorum, bi an peşine düşmek istiyorum,saçmalama oğlum diyorum, bu saçmalıklar yalnız filmlerde olur, yaşamla filmler arasındaki ilişkiyi bilmiyorum henüz, vazgeçiyorum. Gül, soğuk bir taş binadan içeri girmeye hazırlanıyor, gülün elinde nergisler var, kitaplar var, onları yere düşürünce fark ediyorum. Telaşla topluyor onları ve atıyor kendini içeriye. Evet, ben o gün tanıştım o gülle. Şimdi düşünüyorum da Erdal ve Sevinç’ e rastlamasaydım da tanışırdım yine… Liseli bir genç kız, adı esmer anlamında bir tanrıçanın adının kısaltılmışı... Okuyor, düşünüyor, konuşuyor ne güzel, gülünce her taraf güle kesiyor. Şiirler yazıyor, ondaki şairlik mayası hemen seziliyor, keder yakışır mı hiç birine, ona yakışıyor, öylece orada Virginia Woolf okuyor “Kendine Ait Bir Oda”, Cıwan Haco ve U2 dinliyor, mücadeleden bahsediyor.
    Erzincan’ın meşhur gül bahçelerinden bahsetmişti orda askerlik yapmış bir arkadaşım, Erzincanlı bir gül gördüm o bahçeden ben de… Ah Gulasor, senin için öylesine bir arkadaştım Erdal’la Sevinç’in arkadaşı, sıradan izler bıraktım belki, bana bir ağabey sıcaklığında bakan gözlerini her gördüğümde bir sancı sarsa da kalbimi, sen vardın ya, dünyanın daha iyi bir yer olabileceği umudu da vardı. Sen gülleri getirdin, heyecanları, umutları, acemiliği, olasılıkları, çabaları o kalabalıklarda. O gülü aşkla sevdim ben, ama söyleyemedim onca zaman ne kendime ne de ona… Korktum, belki beni istemeyeceğinden, belki her şeyin büyük bir hızla tükenmesinden, belki solmasından, belki… Sonra şehirler geçtim, ülkeler, sıradan bir adam ne türden şeyler yaşarsa ben de onları yaşadım işte. Yalnız o gülü hiç unutmadım, unutamadım. Eskişehir’de okuduğunu haber aldım, bir edebiyat dergisinin iki üç sayısında şiirlerini gördüm, ortak birkaç arkadaştan iyilik, sağlık haberleri…vs Şimdi sanal bir soğuklukta ve uzaklıkta yine karşıma çıktı. O olsa bunun bir işaret olduğunu düşünürdü :)
    Ah Gulasor, kim bilir neler yaşadın beş yılda, hangi acılar, mutluluklar, sevdalar, umutlar geçti kapılarından.
    Ah Gulasor, sen sabahın hangi sularında açarsın? Neden tüm yollar sonunda sana çıkıyor?
    Bilir misin ki bir ağrıya dönüşüyor zamanla, seninle yaşanamamış her şey…

  • Felat Dursun
    Felat Dursun

    17.11.2005 - 22:05

    S.C.'ye...
    --

    'Sis bastırmış iyice
    sular yükselmiş; yolu yok haber salmanın, mektup iletmenin...
    Sadece ay -bulutlar ötesinde, mavi gökte-
    parlıyor üzerlerinde uzak sevgililerin.

    Bütün gün aklımda bu
    neye baksam:
    yürek dayanmıyor.

    Açılması güç bir kilit gibi çatık kaşlarım.
    Her gece, gölgesi gelir diye düşümde,
    yarısını ona ayırıyorum üstümdeki yorganın...'

  • Selim Andırın
    Selim Andırın

    25.07.2005 - 15:39

    Açılmamış her kapının öyküsü kilidinde saklıdır diyordu.
    Kıvırcık saçlarından zamana kurban yanılgılar savruluyordu. Yalnızdı (ama yanıldığını bilmiyordu...) bir o kadar da yorgun.
    Heveslerin ardı sıra koşarken bir de ne görelim; meğer herkes kurban etmiş iyi niyetlerimizi kötü niyetlerine.
    Bizler o zaman daha iyi anladık dünyayı illaki güzelliğin kurtaracağını. Bütün kirliliklere inat resimler çizdik, sesler verdik doğurgan topraklarına yurdun.
    o malum şiirdeki gibi,
    Bir Resim Çizdim
    Hep Bakılmasını İsterim
    Bir Ses Oldum
    Hep Duyulmasını İsterim
    Ülkeme, Dünyaya, Evrene...
    işte bir ömrün acılardan arta kalanı kadar sevinçli olduğumuz bir zamandayız.
    Kederliyiz bu aralar, bir o kadar da alıngan. ne zaman dokunsam, aynı ahı işitiyorum ondan.
    ve başlıyor mesafelerin ten yakan çaresizliği.
    Geçer efkarına tuz bastığımız sızıların hükümranlığı.
    Hani diyordun ya, her gül direnecek bi kırmızı bulmalıdır.
    Bulmalıdır be heval, bulmalıdır. Her kırmızının bir gül bulması gerektiği gibi.
    sevgilerimle...
    En derin sevgilerimle...

  • Halit Atalay
    Halit Atalay

    05.07.2005 - 20:36

    Sen sesinden bir çiğdem ver bana
    Nevruz yaprağı saçlarını
    Gurbete tünemiş seherlerime duvakla
    __Ki ben halayı gönlündeki ateşe kurayım...

  • Felat Dursun
    Felat Dursun

    24.09.2004 - 00:01

    Yıldızsöndüren ışıklarını lanetlerken şehrin,
    Sen kimbilir ne duygulardasın şimdi.
    Ben,
    Bütün medetleri yitik;
    Uzanırken yatağımda,
    Yine gözlerine öykünüyor
    Ve
    Direnecek kadar
    Kırmızı dileniyorum
    Göğe yükselen güllerinden...

  • Felat Dursun
    Felat Dursun

    19.07.2004 - 00:20

    o rengi aşikar bir güldür...
    o paylaşımı yüreğinde mabedleştirmiş kadim biridir.
    seni tanımak güzel...
    ama gel gör ki yoksun buralarda artık. sensiz antoloji buruk geçiyor...
    umarım bu yazıyı birgün okur ve dayanamayıp dönersin :)))
    çok iyi bak kendine emi...

Toplam 8 mesaj bulundu