sabahın erken saatlerinde aracın bağajını doldurup güneşin ilk ışıklarıyla dalarsın çam kokulu ormana ve hemen oracıkta açarsın sedirini daha sonra başlarsın orman içerisinde keşif gezine akabinde kahvaktı molası için gelirsin sedirine ve heman yakarsın semaveri duman kokusu arasında demlediğin çayı yudumlamaya başlarsın kahvaltının vermiş olduğu doygunluk hazzı ile eğlence amaçlı kurarsın çam dalına salınçagını sallanırsın salına salına.. ve bu değişilem bir duygudur insanda
gecenin karanlıklarının yerini almaya çalışan gündüzün yarım kalmış ışıkları süzülürken perdelerin arasından kızarmış olan o masum gözlere yavaş yavaş değerken kapanmaya yüztutar gözün koruyucu melekleri olan göz kapakları ve sesizliğin arasından çıkan kılavye seleri dahada derinleştirir esrarengiz uykunun güzelliğini ve dalar insan yavaş yavaş hayellere..... işte aşta böyle birşey işte......
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın… “Nereden çıktın bu vakitte” dememeli, bir gece yarısı telaşla yatarken fırladığında,”Gözümün dilini” bilmeli, dinlemeli, sormadan, söylemeden anlamalı… Arka bahçede varlığını sezdirmeden mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli; kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları… Dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı… En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin, gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz… Onca dalkavuk arasında bir tek o, Sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında durup koluna girebilmeli. Övmeli âlem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.”Hak ettim” diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi…Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş…Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş…Yazılarını okurken nefes almadığım,sonunu iple çektiğim ama bittiğinde hüzünlendiğim insan…….
Dünyanın ekvatorundaki bir noktanın dönüş hızı SANİYE'de 467 metredir yani bu noktada koltuğunda oturan biri zaten bu hızla hareket etmektedir. Dünyamız Güneş'in etrafında daireye yakın eliptik bir yörüngede dönerken hızı 1 SANİYE'de 30 kilometredir.
Güneş sistemimiz Samanyolu galaksisinde merkezden 25 bin ışık yılı uzaklığında, ortalarda bir yerdedir. Sistemimiz bu merkez etrafında, galaksideki diğer yıldızlarla birlikte 1 SANİYE'de 220 kilometre hızla döner. Her bir turunu 240 milyon yılda tamamlar.
Peki nasıl oluyor da bu kadar büyük bir hızı hissetmiyoruz? Bunun nedeni vücudumuzda anatomik olarak hız ölçen bir organımızın olmamasıdır. Bir arabada saatte 90 kilometre sabit bir hızla giderken gözlerinizi kaparsanız hareket ettiğinizi anlayamazsınız.
Sert bir virajı hissedersiniz ama çok uzun ve yumuşak bir virajı algılayamazsınız.
Ses hızı saniyede 330 metre, ışık hızı 300 bin kilometre iken siz pazar günü oturduğunuz koltuğunuzda 1 SANİYE'de yaklaşık 400 kilometre hızla gidiyorsunuz. Bu hızla bir yere çarpmadan gidebilmek büyük şans (!) doğrusu.
Bu harikalar harikası düzenlemenin ilk plânlarının da 14 milyar yıl önceki Big Bang olayı ile gerçekleştiğini söylemek asla yanlış bir değerlendirme olmayacaktır... .................................................
.....Kanın donmadıysa....bunlar kendi kendine...nasıl...oluyor.....şerif (e) ...
Bu varlık denizi nerden gelmiş bilen yok; Öyle bir inci ki bu büyük sır delen yok; Herkes aklına eseni söylemiş durmuş, İşin kaynağına giden yolu bulan yok.
dallarım çoraklaştı içimde ince bir tül gibi yalnızlık. yapraksız kaldı baharlarım genzimde kaldı ilk tutkusu kalabalıkların.
ilk cenin korkularımdan zigot yalnızlığından süt bebesi üryanlığım yalın ayak büyüyen çocukluğum asker kaçağı gençliğim... münasebet-sizce(?) yapılmış alaniyet ve mahremiyet tutkularından yürünüp,büyüdüm
20.01.2010 - 02:26
sana ulaşamıyorum oflayn olduğun ve msj atılmasına izin vermediğin için bana msj atarsan sevinirim.......
15.01.2010 - 19:45
itirafına bayıldım ve çok güldümmm :)))
13.01.2010 - 16:25
Ey sevdiğim kadın,yaklaş,uzaklaş.
Sarmaya gel beni ya da çözmeye.
Yakmaya gel ve ikiye bölmeye.
Devam ettirmeye değil yanıltmaya gel beni.
Gel,sevdiğim,sevme beni,yok etmeye gel beni,
Gel ki zincire vuralım şu mutsuzluğu
Bir de yitiveren mutluluğu.
Pablo Neruda
07.01.2010 - 23:36
sabahın erken saatlerinde aracın bağajını doldurup güneşin ilk ışıklarıyla dalarsın çam kokulu ormana ve hemen oracıkta açarsın sedirini daha sonra başlarsın orman içerisinde keşif gezine akabinde kahvaktı molası için gelirsin sedirine ve heman yakarsın semaveri duman kokusu arasında demlediğin çayı yudumlamaya başlarsın kahvaltının vermiş olduğu doygunluk hazzı ile eğlence amaçlı kurarsın çam dalına salınçagını sallanırsın salına salına.. ve bu değişilem bir duygudur insanda
07.01.2010 - 05:26
gecenin karanlıklarının yerini almaya çalışan gündüzün yarım kalmış ışıkları süzülürken perdelerin arasından kızarmış olan o masum gözlere yavaş yavaş değerken kapanmaya yüztutar gözün koruyucu melekleri olan göz kapakları ve sesizliğin arasından çıkan kılavye seleri dahada derinleştirir esrarengiz uykunun güzelliğini ve dalar insan yavaş yavaş hayellere.....
işte aşta böyle birşey işte......
28.12.2009 - 18:04
İhtimalsiz bir hayal yok ki dünyada
Varsa bile yok farzedip
Yalvarırım Tanrı'ya
Bir gün gelir de dünya tertemiz olursa
İsyan etmem bundan sonra
Zamanın ruhuna
Ağlasam aylarca
Uyusam yıllarca
Yoksa bile var edip
Yalvarırım Tanrı'ya
'Bir gün' gelir de dünya böyle kalırsa
Vazgeçer
İsyan ederim artık Tanrı'ya
Bırak beni kendi halime,
Bırak peşimi,
Elveda...
Ellerimi dokundurdum denizin yüzeyine
Pürüzsüz suda halkalar yapsın diye
Her baharda varolmayan birine aşık olup
Hiç varolmamış bir dünyayı
Gerçekmiş sanıp
Bırak beni kendi halime,
Bırak peşimi,
Elveda...
26.12.2009 - 11:41
bir kız çiçek verirse o çiçek güzel değildir neden dersen kız çiçekten güzeldir
20.12.2009 - 20:03
Gel olduğun gibi
Tuzla buz et beni
Camdanmışım gibi
Bana hatırlat
Nasıl bir şeydi
Bir şeye inanmak
Tutkuyla tutkulanmak
Gel dudaklarımı sar nefesini ver
Tat bırak ağzımda
İlk sayfaya döndür beni
Hadi alt üst et iyileştir
20.12.2009 - 02:00
tanrı kullarını affeder yeter ki sen bağışlamasını bil
14.12.2009 - 01:03
Ah, küçücük gemi, sulara attın şimdi kendini, delisin
Ah, yakarlar seni, dönmezsin bir daha geri, delisin
Ah, deniz olayım, tuzumu rüzgârda savurayım, deliyim
Ah, ne yelken ne yel, köpüklerde kaybolayım, deliyim
Kime sorsam dönüşüm yok
Nereye gitsem mavi
Yelkenimde deli rüzgâr
Her yanım tuz, deliyim
Ah, peşimde rüzgâr, ne yağmurlar dost ne bir kıyı var,
deliyim
Ah, düşlerim kaldı, yalnızım düşlerim kaldı, deliyim
Ah, yaralı kalbin, sönüp gidecek yaralı kalbin, delisin
Ah, küçücük gemi, dönmezsin bir daha geri, delisin
Kime sorsam dönüşüm yok
Her gemi biraz deniz
Her yanım mavi, her yanım yel
Her yanım tuz
hep şarkılara sığınmıştık kimseyi vuracak sözümüz kalmadığında...ruhuna dokunacak sözüm yok bu şarkıdan başka...
10.12.2009 - 20:15
ne güzel yazmışınnn..katılmammak elde değıl.
06.12.2009 - 23:27
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın… “Nereden çıktın bu vakitte” dememeli, bir gece yarısı telaşla yatarken fırladığında,”Gözümün dilini” bilmeli, dinlemeli, sormadan, söylemeden anlamalı… Arka bahçede varlığını sezdirmeden mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli; kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları… Dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı… En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin, gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz… Onca dalkavuk arasında bir tek o, Sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında durup koluna girebilmeli. Övmeli âlem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.”Hak ettim” diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi…Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş…Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş…Yazılarını okurken nefes almadığım,sonunu iple çektiğim ama bittiğinde hüzünlendiğim insan…….
05.12.2009 - 22:11
beyni de göğüsleri kadar güzel
25.11.2009 - 13:41
Bu şiiri koy ayaklarının altına, kesin yetişirsin...:: :)
SEV/Gİ/Lİ/M
İlk görüşte g/özler kaynaştı
Kaş-göz işareti girdi devreye
Ve, öpücükler uçuştu havaya
İş p/işti düşünce sevgi tavaya.
Saygı ile sevgi ayrı şey deme
Kıpır kıpır oluyor her ta/rafı
Alıp vermekte şahlanırcasına
Yok yoktur, meşk marifeti çoktur.
Bir an bile görmez ise alınır
Sarılışı var sanki milli afet
Gönül kapısından dışa salınır
Mantalitesi ile tam bir kadın.
Saatler saniyede tükeniyor
Zaman akışı ile sanki kuyu
Ar/kası önü iç/ten ve samimi
İşte budur, benim kıvrak sev/gi/li/m.
02.11.2009 - 14:13
kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına.
çok beğendim ya... Harika... Teşekkürler
24.10.2009 - 21:39
Dünyanın ekvatorundaki bir noktanın dönüş hızı SANİYE'de 467 metredir yani bu noktada koltuğunda oturan biri zaten bu hızla hareket etmektedir. Dünyamız Güneş'in etrafında daireye yakın eliptik bir yörüngede dönerken hızı 1 SANİYE'de 30 kilometredir.
Güneş sistemimiz Samanyolu galaksisinde merkezden 25 bin ışık yılı uzaklığında, ortalarda
bir yerdedir. Sistemimiz bu merkez etrafında, galaksideki diğer yıldızlarla
birlikte 1 SANİYE'de 220 kilometre hızla döner. Her bir turunu 240 milyon yılda tamamlar.
Peki nasıl oluyor da bu kadar büyük bir hızı hissetmiyoruz?
Bunun nedeni vücudumuzda anatomik olarak hız ölçen bir organımızın olmamasıdır.
Bir arabada saatte 90 kilometre sabit bir hızla giderken gözlerinizi kaparsanız hareket ettiğinizi anlayamazsınız.
Sert bir virajı hissedersiniz ama çok uzun ve yumuşak bir virajı algılayamazsınız.
Ses hızı saniyede 330 metre, ışık hızı 300 bin kilometre iken siz pazar günü oturduğunuz koltuğunuzda 1 SANİYE'de yaklaşık 400 kilometre hızla gidiyorsunuz. Bu hızla bir yere çarpmadan gidebilmek büyük şans (!) doğrusu.
Bu harikalar harikası düzenlemenin ilk plânlarının da 14 milyar yıl önceki Big Bang olayı ile gerçekleştiğini söylemek asla yanlış bir değerlendirme olmayacaktır...
.................................................
.....Kanın donmadıysa....bunlar kendi kendine...nasıl...oluyor.....şerif (e) ...
30.08.2009 - 12:53
Bu varlık denizi nerden gelmiş bilen yok;
Öyle bir inci ki bu büyük sır delen yok;
Herkes aklına eseni söylemiş durmuş,
İşin kaynağına giden yolu bulan yok.
27.08.2009 - 12:52
ÇORAK ÖMÜR
dallarım çoraklaştı
içimde ince bir tül gibi yalnızlık.
yapraksız kaldı baharlarım
genzimde kaldı ilk tutkusu
kalabalıkların.
ilk cenin korkularımdan
zigot yalnızlığından
süt bebesi üryanlığım
yalın ayak büyüyen çocukluğum
asker kaçağı gençliğim...
münasebet-sizce(?)
yapılmış alaniyet ve mahremiyet
tutkularından yürünüp,büyüdüm
bak! tekrardan;
dallarım çoraklaştı
yağmurlarım gelmedi
yapraksız kaldı baharlarım
sahipsiz aşklarla büyüdü yalnızlığım.
13.08.2009 - 18:00
Yıllar oldu unutamam ben seni
Güllerine baka baka yoruldum
Senin tatlı sözün ilacım idi
Dillerine baka baka yoruldum
Yanına gelemem takadım yoktur
Şifa yaradandan melhemi çoktur
Doğru yol mümine haktır
Hallerine baka baka yoruldum
Coşkun sular gibi çağladım durdum
Kötü günlerinde yanına vardım
Esen rüzgarlardan haberin sordum
Yellerine baka baka yoruldum
Enverim bilmeyen gönül eğledir
Bu dilim durmadan seni söyletir
Hasret kalanların hali böyledir
Yollarına baka baka yoruldum
Toplam 43 mesaj bulundu