Erol Öner - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Erol Öner İnsanlık yüz yıllardır kendini tekrar ediyor,
Bu dönğünün sonsuzlukta ki özelliğine anlam vermek ,
İnsanın varlık sebebidir,...
Sevdası , Kavgasında
Anadolunun tozuna yüzüm sürüp,gülemediğim şehir
ESKiSEHiR,.
Kimliksizler ; kavramları kimlikleştirip ,
Kimlikleri ben'leş tirip sahte yaşamın kuklası olurlar...
NEREDE VE KİM OLURSAN OL ÖNCE İNSAN OL,..
Yeryüzündeki insanları kıta kıta, uyruk uyruk bölerek faşizme sürükleyip aslında hepsinin birer dünya vatandaşı olduğunu unutturmaya çalışan'lara inat söylemek istediğimiz söz,
demek istediğimiz
eğer ben ve dünyanın öbür ucundaki insanın
bir bağlantısı yoksa neden aynı dünyadayız,
neden aynı şeyleri hissedebiliyoruz.
Gözlerin renği, biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının renği aynıdır
neden bu insanları hayvanlaştıran
şu faşizm derecesine gelmiş
kimlik sorgulamalardan vazgeçip
önce insanım demiyor,
daha sağlıklı bireyler yetiştirmek adına
yüzünü bile görmediği insanlardan
nefret eden bireyler yetiştirmemek adına güç birliği yapmıyoruz...
Sadece kendini Türk olarak tanımlayanlara değil,
herkese mutlu olma şansı verilen bir ülke için...
Irkçılıktan, milliyetçilikten ve bunun gibi her türlü ayrımcılıktan arınmış bir dünya için... .
İnadına NE MUTLU İNSANIM DİYENE Diyebilene
Bir tek ülke istiyorum adı ' Dünya ',
Bir tek ırk istiyorum adı ' insan '.
Bir tek kaynak istiyorum adı ' Sevgi '
Ve bir tek slogan istiyorum
~~~~~~~~YAŞASIN İNSANLARIN ONURLU BİRLİĞİ

DÜNYA ŞİİR GÜNÜ BİLDİRİSİ
2009 PEN Şiir Ödülü’nü kazanan Kemal Özer’in Dünya Şiir Günü Bildirisi şöyle:Yalın sözü yeğlese de yalınayak değildir şiir!
Bir yüzleşme günündeyiz yine.Yine şiire bakıyoruz.
Yine şiir ne işe yarar diyenlerle göz göze gelerek.
Sesimizde yankılanan yine öncelikli bir soru:
Hangi niteliklerle yüz yüze getirir bizi şiir?
Sayabiliriz o niteliklerin birkaçını hemen:
Yaratıcı eyleme merak, dönüşü olmayana cesaret,
Sıradana açılan savaş, emeğe gösterilen saygı,
Duyarlığa tanınan özgürlük, tasarlananı genişleten ufuk...
Şöyle diyebiliriz :Çin Seddi bittiği akşam duvarcılar nereye gittiler” diye soran meraktır şiir.
Kralı çıplak gördüğünde korkağın söyleyemediği cesur sözdür.
Sıradanın yavanlığına baş kaldıran çeşitlilik, emeği hor görene indirilen tokattır.
Duyarlığı sınırlı tutanın karşısına yeni bir dil ile,
Tasarlananı güdük bırakanın karşısına yeni bir dünya ile çıkandır.
Neruda’nın dediğini bir kez daha yineleyebiliriz öyleyse:
Yedi canlıdır şiir.
Bunca sömürü ve yoksulluğun insana yaşamı dar ettiği,
İşkence ve savaşlarla bunca zulmün, zorbalığın,
kıyımın yeryüzünü kana boğduğu günlerde
Şiirin payına da canından olanların acısı düşer,
soluğunun önüne birtakım engeller dikilir.
Ama her keresinde yeniden canlanacaktır o,
yüzleşmek için ayağa yeniden kalkacaktır.
Her yüzleşme gününde kıyıcıya, zorbaya,
işgalciye karşı diyeceği bir söz,
Yapacağı bir eylem; her yüzleşme gününde suskun kalanlara,
Boyun eğenlere karşı dolaşıma çıkaracağı bir öfke vardır çünkü.
Eylemini kendisi kalarak gerçekleştirmeyi,
öfkesini sözcüklere bürüyerek biriktirmeyi,
Sözünü çoğu kez yalın söylemeyi yeğlese de,
onlarla kıyıcının, zorbanın, işgalcinin
Ve suskunluğun üstüne yürürken yalın ayak değildir.
Çıkarıp kafalarına fırlatacağı bir ayakkabısı her zaman vardır!.