Abdurrahman Kara - Hakkında Yazdığı Tanıtım Y ...

ABDURRAHMAN KARA

Her gün bu saat sevecenliğim düşer, ümitlerim içerilerime çekilir, us’ um alır başını gider, damarlarımdaki isyanlar kol başılar gibi gezer… Düğümü çözülür uykunun, tadı kaçar ekmeğin, suyun…Ve gözlerim kapılara, kapılar sokaklara, sokaklar uzaklara takılır gider.
Her gün bu saat muhasebe saatidir. Ne aldım, ne sattım, kârım zararım nedir? ...Kimi dövdüm, kime sövdüm, kimi kınadım, savcı kim? .. hakim kim? .. Peki suç? . Peki suçlu? ..Suçlu yalnız ben miyim _? .Yoksa başka suçlularda mı var? ..Şahitler neden bana düşman gibi bakar? .Gözlerimden yanaklarıma doğru böyle ne akar? ...
Her gün bu saat yalnızlığın, kimsesizliğin, karanlığın bağrışıp çağrıştığı, iyice kudurganlaştığı, her gün bu saat yer yer ve dalga dalga üzerime saldırdığı saattir…Her gün bu saat hayallerimle kucaklaştığım, her gün bu saat, resimlerle koklaştığım ve her gün bu saat o ipince kaygılı şiirlerimle ağlaştığım saattir…
Nerede o alize, imbat rüzgârları? Essinde ateşten kavrulmuş yüreğimi serinletsin! .. Başım bir ağrılar yumağı, saçlarım çilemin şahidi ki, hiç olmazsa son demde dalgalansın, dalgalansın da teselli ıslıkları söyletsin.
Zaman bir yerlere takıldı kaldı. Kaldırın! . Kaldırın akrebi, yelkovanı düştüğü yerden kaldırın! .zaman hızlansın, vuslat gelsin, gelsin de kudurtsun bizleri…Yetti hep yalnızlık mı kudurtacak? ., yetti hep karanlık mı bağırıp çağıracak? .., yetti hep yalancı şahitler mi tarih yazdıracak? ..Yetti, şu yerde yatan adaleti gözleri bağlı, kulakları tıkalı, sağır ve dilsizler mi ayağa kaldıracak? ! ...
Her gün bu saat o acizane şiirleri yazdığım saattir…

03 Şubat 1971 yılında Hatay’ ın Yayladağı ilçesinde dünyaya geldi.İlk, orta ve lise öğrenimini Yayladağı’nda tamamladı.1991 yılında Polis Memuru olarak Emniyet Teşkilatına girdi. Üç yıl Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev yapan Abdurrahman KARA 1995 yılından bu yana Konya Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev yapmaktadır.
Şiir aynı zamanda bir “ günce” dir.”Gün”’ü, “An” ı, bir bakışı, bakılmamayı, bir iç çekişi anlatır. Hatta şiir bir mektuptur. Çünkü şiir genellikle başkalarına seslenir. Ya doğrudan seslenir, ya da dolaylı olarak ama seslenir. Aslında şiiri üstât Mehmet Turan YARAR dört mısra ile ne güzel özetlemiş.

“Şâir deriz ummâna soluksuz dalana
Şâir demeyiz kupkuru ıslık çalana
Bin türlü yalan satsa da şair dediğin
Bin gerçeği sığdırmalıdır her yalana.”
Mehmet Turan Yarar

“ Şiir duygu havuzunun fıskiyesidir. Gerçi günümüzde duygu ve düşünceden yoksun bazı şaklabanlar bu duygu ve düşünce havuzunun fıskiyesini seyredenler hayalperest diyorlar ama gerçeği de söylüyorlar farkına varmadan… Şiir hayal ürünüdür… Hayallerimi yitirdiğim gün ölürüm her halde…Hayal edemeyen şiir yazamaz.Sabah erkenden gök yüzünü maviye boyamak, güneşli türküler söylemek, solan papatyayı canlandırmak, sağalmaz denilen yarayı” mesela aşk yarasını” sağaltmak bir öpücükle, dört mevsim bahar olmak şairin görevidir” diye düşünen şairin “ Beş kuruşluk düzen” 3. kitabıdır. Daha görücüye çıkacak yığınla şiiri beklemektedir. Çeşitli dergi ve antolojilerde şiirleri yayınlanan şair, evli ve Muhammet Emir (11) , Osman Nazım (11) isminde ikiz çocuk babası’dır.