Dido Antoloji.com

GÜN BİR GÜN SEVDALANMİS GECEYE
GECEDE YAKOMOZ
DÜSÜRMÜS DENİZE
OGÜNDEN BUGÜNE
GECEYLE GÜNDÜZ
AYRİLMAZ OLMUS
TAKİ GÜNES TUTULUP
..

Devamını Oku
  • Atsız Kurt
    Atsız Kurt 19.10.2004 - 11:34

    Sen bir yalancısın tamammı. yada diğer aleviler yalancı. Niyemi siz şuan oruç filan değilsiniz. Bizim mahallede sizlerden olduğunu söyleyen onlarca insan hiçbiri namaz kılmaz oruç tutmaz. Namus, haya, kavramları örf adet aile bağlarıda neredeyse yok. Bir tanesi bile örnek insan değil. Her ne hikmets ...

  • Atsız Kurt
    Atsız Kurt 16.10.2004 - 10:59

    Merhaba.
    Direk konuya gireceğim.
    Ya sen gerçekten şimdiye kadar münafık görmemişmiydin. O zaman senin görme yeteneğin ve hissetme yeteneğin kalmamış yani dağdaki teröristten farksızsın. Ben Elhamdulillah müslümanım şuan oruç ağzımla yazıyorum sana. Senin oruç ağzınla okumadığından ne kadar eminse ...

  • Yücel Demir
    Yücel Demir 10.08.2004 - 23:35

    gecenin en karanlık yerindeyim bir sigara ateşinin aydınlattığı kadar ışık bile olsan yinede istiyorum seni sadece benim seni anladığım kimsenin unutmamak için not düşmediği ama hayatımda hep bir dipnot olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum SENİ.sevgi ve saygılarımla

Toplam 3 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR


  • alevi

    13.10.2004 - 23:30

    Kuran her dönemde yeniden yorumlansın


    Süleyman DEMİRKAN

    Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu'nun Hürriyet'e önemli açıklamalarda bulunduğu mülakatın ikinci bölümü.

    İHTİYAÇLARI KARŞILAMALI

    Tarih boyunca Kuran’ın çeşitli dillere çevirisi ve tefsiri yapılmıştır. Meal ve tefsirler yapıldıkları dönemin bilgi birikimini yansıtmaları sebebiyle Kuran-ı Kerim’in her dönemde insanların ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için çağın yeni bilgilerine göre yeniden yorumlanması gerekir. O bakımdan Kuran-ı Kerim’in tefsiri her çağda o çağın ihtiyaçlarına göre yenilenir ve değişir. Böyle olunca da Kuran-ı Kerim’in yorumunda son söz söylenemez ve bir kimsenin söylediği söz, bir kimsenin veya bir gurubun yazdığı tefsir Kuran-ı Kerim’in son sözü, son yorumu değildir.

    AYET YORUMLARI ESKİDİ

    Kuran-ı Kerim’deki pek çok ayetin modern hayatın gerekleri ile bağdaşmadığı şeklindeki değerlendirmeler yanlıştır ve konuya yüzeysel bir yaklaşımın sonucudur. Ancak Kuran’daki bazı ayetlerin geçmiş dönemlerde yapılan yorumunun eskidiği ve günümüz toplumlarının şart ve ihtiyaçlarıyla bağdaşmadığı ise bir gerçektir. Bu nedenle de Kuran’ın her dönemde o dönemin bilgi birikimiyle yeniden yorumlanması bir ihtiyaçtır ve öteden beri İslam bilginlerince önerilen/savunulan bir husustur.

    KADINA ÖNCELİK GEREK

    Kuran’da inanma ve vazifeler bakımından kadın ve erkek arasında bir ayırım bulunmamaktadır. İnsanın sırf insan olması özelliği ile hak sahibi ve değerli olması İslam’ın temel ilkelerinden biridir. Kadın-erkek eşitliği de, bu temel ilkenin gereğidir. Hatta günümüzde kadın haklarını önceleyen ve destekleyen bir anlayışın ve hizmet politikasının benimsenmesi gerekir.

    Diyanet’in Alevilere hatası varsa düzelmeli

    Diyanet İşleri Başkanlığı bir devlet kuruluşudur, bir kamu kuruluşudur, Diyanet İşleri Başkanlığı bir sünni kuruluş değildir. Yani Başkanlığımızın sünni politikayı izleme ve sürdürme ve Alevilere karşı tavır alma gibi bir görevi veya eğilimi olamaz. Kaldı ki Aleviliğin zıddı Sünnilik değildir, Aleviliğin zıddı Emeviliktir. O da tarihte kalmış bir mücadeleyi hatırlatır bize. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bir görevlimizin dini söyleminde Alevileri kuşatmayan bir yaklaşım bu güne kadar olmuş ise biz bunu düzeltmeliyiz. Yani Diyanetin din anlayışını herkesi kuşatan bir yelpazeye kavuşturmalıyız. Camiye gelen-gelmeyen, dini ritüellerini yapan-yapmayan herkesi muhatap almalıyız. Çünkü biz günümüz din anlatımında artık ritüel merkezli bir dindarlık değil, ahlak merkezli bir dindarlık, etkili ve anlamlı bir dindarlık üzerinde duruyoruz. Böyle olunca, camiye gelen-gelmeyen herkesi kuşatan, dine karşı yaklaşımı, ibadetlere devamlılığı ne olursa olsun herkesi ferahlatan, aydınlatan, bilgilendiren bir İslam anlayışını, anlatımını öne çıkarıyoruz.

    KARDEŞLERİMİZ

    Aleviler müslüman kardeşlerimizdir. Alevilik İslam kültür tarihinin içinde mevcut olan ve benzerleri de bulunan bir tarikat veya kültürel eğilimdir. Alevilik İslam içinde kalan, kültürel öğelerin daha belirgin olduğu alt bir yorum ve anlayıştır. Mezhep saymak, tarihten akıp gelen bilimsel ölçütleri kullanırsak, zordur. Şia mezheptir ama Alevilik daha çok bizim Anadolu coğrafyasına ait bir kültürel eğilimdir. Ancak, önemle belirteyim, laik ve demokratik yapı içinde insanları vatandaşlık esasına göre ele almalı, tarikat ve mezheplerine göre ayrıştırmaktan mutlaka kaçınmalıyız. Diyanet’in bir kamu kurumu olarak Alevi kardeşlerimizi de kuşatan bir din anlatımı, din tanıtımı yapması gerekir. Zaten öyle de yapıyoruz.

    Hürriyet, 07.10.04

  • iyi kötü ve çirkin

    19.08.2004 - 13:04

    iyilik ve kötülük

    Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı.
    Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.
    Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar... Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem de niye renklerinin ille de siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine...
    Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
    'Onlar' dedi, 'benim için iki simgedir evlat.'
    'Neyin simgesi' diye sordu çocuk.
    'İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.'
    Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü ve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
    'Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi? ...'
    Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:
    'Hangisi mi evlat? ...
    Ben hangisini daha iyi beslersem...” dilek'ten selamlar

  • istanbul

    16.08.2004 - 15:10

    Megaryalı Bizans, kendi kabilesi için bir şehir kurmak ister ve fikrini almak üzere Delf kahinine başvurur. Aldığı cevap kısa ve kesindir:
    - 'Bu şehri, Körler Ülkesi'nin karşısına kur! '
    Neresidir bu 'Körler Ülkesi' diye fazla düşünmez Bizans. Aramaya karar verir. Aylar sonra Sarayburnu'nun bulunduğu yere gelir.
    Boğaz'dan Kadıköy'ün yerinde bulunan şehri seyreder ve kendi kendine sorar:
    - 'Bu şehri neden benim bulunduğum güzel yerde kurmamışlar da karşıki çorak topraklar üzerine kurmuşlar? Bu adamlar kör mü? '
    Sonra birden, kahinin sözlerini hatırlar: 'Şehrini, Körler Ülkesi'nin karşısında kur! '
    O an karar verir. Körler Ülkesi'nin karşısındadır. Kendisi şehri, Boğaz'ın yakasındaki yemyeşil yerde, yedi tepe üzerine kuracaktır. Şehir kısa zamanda Haliç'le Ligos Burnu üzerinde kurulur. Adı, kurucusuna mal ederek Bizans olur.

Toplam 9 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR