*Fransız bestecisi Eric Satie, 17 Mayıs 1866'da İngiliz bir anne ve yayıncı bir Fransız babadan dünyaya gelir. 1879'da Paris Konservatuvarı'na girer ancak akademik ortama bir yıl dayanabilir. Kırk yaşına geldiğinde, bestecilik için gereken teknik bilgisinin yetersizliğini anlayarak Schola Cantorum'a yazılır, d'Indy ve Roussel'in öğrencileri olur. Yirmi yaşındaki ilk besteleri, küçük piyano parçalarıdır. Romantizme başkaldıran, gizemcilikten (mistisizm) etkilenen değişik başlıklı çalışmalardır: Ogives, Trois Gymnopedies, Trois Gnossiennes gibi. Bunların yalın bir melodi çizgisi ve uyumlu bir armoni yapısı vardır. Müziği temel öğelerine indirmeyi, abartılı süslemeden arındırmayı amaçlar. Montmartre'da geçimini sağlamak için piyanistlik yaptığı yıllarda Gregorius ezgilerine de merak sarar. Satie'nin estetik ilkeleri özellikle Palleas et Melisande operasında Debussy'yi etkilemiş, Debussy'nin Wagner'e başkaldırması yolunda onu güçlendirmiştir. Her türlü kurumlaşmaya karşı çıkan, zamanın bohem yaşamını müziğine katan, iğneli, alaylı ve çocuksu yaklaşımıyla çevresindeki müzikçileri derinden etkilemiştir.
Satie, 1916'da Jean Cocteau ile dostluk kurar. 1917'de bestelediği Parade'ı gerçekçi bale olarak niteler. Parade, Cocteau'nun librettosu, Pablo Picasso'nun dekorları ve Leonid Massine'in koreografisi ile sahnelenir. Bir sirkte geçit törenini canlandırmaktadır. Bestecinin Socrate adlı senfonik dramı, 4 soprano ve oda müziği topluluğu için 1918'de yazılmıştır. Ölmeden bir yıl önce yazdığı Relache adlı balesi, Rene Clair'in hazırladığı sinematografik bîr girişle gerçeküstü anlayıştadır. Her perdenin başında gösterilen film, 1924 için büyük yenilik yaratmıştır.
Satie'nin bir başka özelliği de çalgı kullanımıdır. Az sayıda çalgıyla yeni renkler elde etmek peşindedir. Caz müziğini duyuracak çalgılara da önem verdiği gibi, geleneksel çalgıların dışında bazı araçları, örneğin daktilo, uçak pervanesi, can kurtaran sireni, vapur düdüğü gibi sesleri üreten aygıtları orkestrasına katmıştır.
Genç besteciler grubu Fransız Altıları Satie'yi öncüleri olarak kabul etmişlerdir. Bugün müzik tarihçileri Satie'nirı 20. yüzyıl müziğinde önemli bir payı olduğunu ileri sürerler. Eric Satie, 1 Temmuz 1925'de Paris'te ölmüştür.
sovyet ordusunda binbaşıydı..12 Nisan 1961 de uzay aracı vostok la uzaya çıkan ilk insan oldu. sovyet kozmonot uzayda kaldığı süre boyunca tam olarak 40.868 kilometre kat etmiştir. 12 Nisan 1961 tarihinde dünya çevresinde 108 dakikalık uçuşunu yaparak tüm insanlık için önem taşıyan uzayın kapılarını bizlere açıyordu. dönüşünde bir halk kahramanı olarak karşılandı..bir ucak kazasında hayatını kaybetti..
Ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım Gogen’i Tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
Gogen’e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş….
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum Fatih, Selim, Kanuni
bazen kadın hamamında tellak….
bazen Christoph Colomb
Napolyon’ken düşünürüm Elbe’de geçen günleri
Timur’ken Beyazıt’ı yenişimi….
bir kere Aristo’nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen Jan Dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
Shakespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte Mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be Platon…
bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…
*die entfuhrung aus dem serail
*operanın konusu istanbulda geçer..
belmonte,selim paşanın hareminde tutsak olarak yaşayan sevgilisi constanzeyi kurtarmak için istanbula gelir............
.......mutlu son ile biter.
*bu operada mozart mehter müzüği etkisi yaratmıştır.
*geçirdiği bunalım sonucu kendisini ren ırmağına atarak yaşamına son vermeye kalkışan besteci..
*alman besteci. piyanist.. orkestra şefi ve eleştirmen..
mart 2002 de idil biret,ayşegül sarıca gibi büyük piyano ustalarıyla bach piyano konçertolarını seslendiren..başarılı bir piyanist..
bilkent üniversitesi müzik ve sahne sanatları fakültesi'nde öğretim görevlisidir..
geleneksel sanat müziğin olanaklarına önem veren sanaçtıdı..
klasik türk müziği ile ilgili müzikoloji çalışmalarıyla tanınan müzikçi..
aynı zamanda klasik müzik bestecisi..
sunay akının semih saygıner için yazdığı bi şiiri...
trafik kazasında kaybedince
anne babasini çıkmaz
oldu bilardo salonundan
üç topun birbirine inceden
dokunmasinda ustalastı,sıcacık...
üç top;
anne,baba ve çocuk!
Erik Satie
03.09.2006 - 15:47*Fransız bestecisi Eric Satie, 17 Mayıs 1866'da İngiliz bir anne ve yayıncı bir Fransız babadan dünyaya gelir. 1879'da Paris Konservatuvarı'na girer ancak akademik ortama bir yıl dayanabilir. Kırk yaşına geldiğinde, bestecilik için gereken teknik bilgisinin yetersizliğini anlayarak Schola Cantorum'a yazılır, d'Indy ve Roussel'in öğrencileri olur. Yirmi yaşındaki ilk besteleri, küçük piyano parçalarıdır. Romantizme başkaldıran, gizemcilikten (mistisizm) etkilenen değişik başlıklı çalışmalardır: Ogives, Trois Gymnopedies, Trois Gnossiennes gibi. Bunların yalın bir melodi çizgisi ve uyumlu bir armoni yapısı vardır. Müziği temel öğelerine indirmeyi, abartılı süslemeden arındırmayı amaçlar. Montmartre'da geçimini sağlamak için piyanistlik yaptığı yıllarda Gregorius ezgilerine de merak sarar. Satie'nin estetik ilkeleri özellikle Palleas et Melisande operasında Debussy'yi etkilemiş, Debussy'nin Wagner'e başkaldırması yolunda onu güçlendirmiştir. Her türlü kurumlaşmaya karşı çıkan, zamanın bohem yaşamını müziğine katan, iğneli, alaylı ve çocuksu yaklaşımıyla çevresindeki müzikçileri derinden etkilemiştir.
Satie, 1916'da Jean Cocteau ile dostluk kurar. 1917'de bestelediği Parade'ı gerçekçi bale olarak niteler. Parade, Cocteau'nun librettosu, Pablo Picasso'nun dekorları ve Leonid Massine'in koreografisi ile sahnelenir. Bir sirkte geçit törenini canlandırmaktadır. Bestecinin Socrate adlı senfonik dramı, 4 soprano ve oda müziği topluluğu için 1918'de yazılmıştır. Ölmeden bir yıl önce yazdığı Relache adlı balesi, Rene Clair'in hazırladığı sinematografik bîr girişle gerçeküstü anlayıştadır. Her perdenin başında gösterilen film, 1924 için büyük yenilik yaratmıştır.
Satie'nin bir başka özelliği de çalgı kullanımıdır. Az sayıda çalgıyla yeni renkler elde etmek peşindedir. Caz müziğini duyuracak çalgılara da önem verdiği gibi, geleneksel çalgıların dışında bazı araçları, örneğin daktilo, uçak pervanesi, can kurtaran sireni, vapur düdüğü gibi sesleri üreten aygıtları orkestrasına katmıştır.
Genç besteciler grubu Fransız Altıları Satie'yi öncüleri olarak kabul etmişlerdir. Bugün müzik tarihçileri Satie'nirı 20. yüzyıl müziğinde önemli bir payı olduğunu ileri sürerler. Eric Satie, 1 Temmuz 1925'de Paris'te ölmüştür.
*alıntıdır
vakit gazetesi
03.09.2006 - 15:46radikal, dinsel..
yazık..
yuri gagarin
03.09.2006 - 15:46sovyet ordusunda binbaşıydı..12 Nisan 1961 de uzay aracı vostok la uzaya çıkan ilk insan oldu. sovyet kozmonot uzayda kaldığı süre boyunca tam olarak 40.868 kilometre kat etmiştir. 12 Nisan 1961 tarihinde dünya çevresinde 108 dakikalık uçuşunu yaparak tüm insanlık için önem taşıyan uzayın kapılarını bizlere açıyordu. dönüşünde bir halk kahramanı olarak karşılandı..bir ucak kazasında hayatını kaybetti..
ay tutulması
03.09.2006 - 15:46tam 4 dakika.. yüzyüze..
abidin dino
03.09.2006 - 15:46Picasso’ya seramiği öğrettiği söylenen efsane..
kadın
03.09.2006 - 15:45ne seninle ne de sensiz detirten..
Mazlum Çimen
03.09.2006 - 15:45Ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım Gogen’i Tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
Gogen’e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş….
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum Fatih, Selim, Kanuni
bazen kadın hamamında tellak….
bazen Christoph Colomb
Napolyon’ken düşünürüm Elbe’de geçen günleri
Timur’ken Beyazıt’ı yenişimi….
bir kere Aristo’nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen Jan Dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
Shakespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte Mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be Platon…
bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…
Ben Sana Mecburum
03.09.2006 - 15:44sevmedeki muhtaçlığın aslında mecburiyet olduğunu anlatan şiir..
daha ne denir ki..
adagio
03.09.2006 - 15:44*tomasso albinoni
*çalması kadar zekvkli bir şey daha yoktur sanırım..(benim için) ..
Maeve Binchy
03.09.2006 - 15:44kitapları kalın da olsa, okumaktan kaçınmayacağım, vazgeçemeyeceğim yazarlardan birisi..
müzikoloji
03.09.2006 - 15:43*müzikle ilgili her türlü bilgi alanını araştıran bir bilim dalı..
*müzik bilimi..
saraydan kız kaçırma
03.09.2006 - 15:43*die entfuhrung aus dem serail
*operanın konusu istanbulda geçer..
belmonte,selim paşanın hareminde tutsak olarak yaşayan sevgilisi constanzeyi kurtarmak için istanbula gelir............
.......mutlu son ile biter.
*bu operada mozart mehter müzüği etkisi yaratmıştır.
Türkçe Ezan
03.09.2006 - 15:43ilk defa BURSA da okunmuş ezan...
fort minor
03.09.2006 - 15:42müzik.. (ton) açısından.... böyle bir şey yoktur..
müzik grubudur..
modülasyon
03.09.2006 - 15:42bir parçada.. ton değişimi..
türkiye
03.09.2006 - 15:41dur! ... nereye gidiyorsun? ? ...
robert schumann
03.09.2006 - 15:41*geçirdiği bunalım sonucu kendisini ren ırmağına atarak yaşamına son vermeye kalkışan besteci..
*alman besteci. piyanist.. orkestra şefi ve eleştirmen..
hande dalkılıç
03.09.2006 - 15:40mart 2002 de idil biret,ayşegül sarıca gibi büyük piyano ustalarıyla bach piyano konçertolarını seslendiren..başarılı bir piyanist..
bilkent üniversitesi müzik ve sahne sanatları fakültesi'nde öğretim görevlisidir..
sürdin
03.09.2006 - 15:40bir yaylı çalgıyı yada maden nefes çalgısını sağırlaştırıcı parça.. tıkaç..
pastoral senfoni
03.09.2006 - 15:395 bölümden oluşur...
*allegro ma non troppo
*andante molto mosso
*allegro
*allegro
*allegretto
pastoral senfoni
03.09.2006 - 15:39ilk kez 1808 yılında Viyana'da yorumlanmıştır..
Yalçın Tura
03.09.2006 - 15:38geleneksel sanat müziğin olanaklarına önem veren sanaçtıdı..
klasik türk müziği ile ilgili müzikoloji çalışmalarıyla tanınan müzikçi..
aynı zamanda klasik müzik bestecisi..
delikanlı
03.09.2006 - 15:38bir zamanlar adam gibi adamlara yakıştırılan isimdi...
sunay akın
03.09.2006 - 15:38sunay akının semih saygıner için yazdığı bi şiiri...
trafik kazasında kaybedince
anne babasini çıkmaz
oldu bilardo salonundan
üç topun birbirine inceden
dokunmasinda ustalastı,sıcacık...
üç top;
anne,baba ve çocuk!
Toplam 127 mesaj bulundu