F Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antoloji.com

  • ilginç

    26.04.2004 - 12:14

    2 ABD başkanı(Abraham LİNCOLN ve J.F.KENNEDY) nin başına gelen şeylerin tarihi, hepsi gerçektir:

    -Abraham Lincoln'un kongreye secildigi yil 1846.
    John F. Kennedy'nin kongreye secildigi yil 1946.

    -Abraham Lincoln'un ABD Baskani oldugu yyil 1860.
    John F. Kennedy'nin ABD Baskani oldugu yil 1960.

    -Her iki baskan da bir cuma gunu suikastta kurban gitti.
    Her iki baskan da baslarina isabet eden kursunla oldu.

    -Lincoln'un sekreterinin soyadi Kennedy idi.
    Kennedy'nin sekreterinin soyadi Lincoln idi.

    -Lincoln ve Kennedy guneyliler tarafindaan olduruldu.
    Lincoln ve Kennedy'nin koltuguna guneyliler oturdu.

    -Yerlerine gelen baskanlarin soyadlari J.Johnson'di.

    -Lincoln'den sonra baskan olan Andrew Johnson'in dogum yili 1808'di.
    Kennedy'den sonra baskan olan Lyndon Johnson'in dogum yili 1908'di.

    -Lincoln'u vuran John Wilkes Booth'un doogum yili 1839'du.
    -Kennedy'yi vuran Lee Harvey Oswald'in dogum yili 1939'du.

    -Iki suikastcinin de 3 ismi vardi.

    -Iki suikastcinin de isimlerinde 15 harff vardi.

    -Lincoln, 'Kennedy' isimli bir tiyatroda vuruldu.
    Kennedy, 'Lincoln' marka bir otomobilde vuruldu.

    -Lincoln'u vuran tiyatrodan kacti, bir depoda yakalandi.
    -Kennedy'yi vuran depodan kacti, bir tiyatroda yakalandi.

    -Her ikisi de davalari baslamadan öldurüldu.

    -Lincoln olmeden bir hafta once Maryland Monroe'daydi.
    -Kennedy ölmeden bir hafta once Marilyn Monroe'ylaydi

  • anglikan kilisesi

    26.04.2004 - 11:53

    bakınız:Protestanlık, w.a.s.p., anglosakson

  • lenin

    26.04.2004 - 11:48

    Her ne kadar Marksizmin babasi olarak karl Marx gosterilse de Marxizmin öngördüklerini ütopya olmaktan çıkarmak ve uygulanabilir bır devlet düzeni yapabilmek için kendi duşünceleri ile birleştiren adam..

    Örnegin halkin kendi bahçesinde yetiştirdigi meyve-sebzeden yararlanmasına ve hatta bunların fazlalarıni da pazarda satmasına izin vermiştir...

    Lenin'in yaptigi Marxizmin özunu bozmadan rusya icin uygulanabilir hale getirmek olmuştur.. Marx kendi duşuncelerinin bir devlet duzeni haline getirilecekse bile cok geniş alanlara yayilmiş buyuk devletler icin uygulanamaz oldugunu soylemiştir, işte bu noktada Lenin devreye girer koskoca Rusyayi Marxin ortaya koydugu duşunce sistemine gore yonetebilmek icin gereken ayarlamalari yapar, cunku salt Marxizm o gunun rusyasi icin uygulanamaz durumdadir (Marx'in kendisi dogrdudan rusya icin demiyor bunu ama kendi bile kabul ediyor)

    Bugun başka devletler icin duşundugumuzde de gene Marxizmin birebir uygulanabilir olmadiğini her devletin kendine gore düzenlemeler yapip (hatta ne yazik ki sadece kendine gore degil butun dunya duzenine gore) en optimum şekli ile özünü bozmadan fikri kullanmasi gerektigini görürüz.

  • lenin

    26.04.2004 - 11:42

    Eserleri:
    rusya'da kapitalizmin gelişmesi
    nereden başlamalı?
    ne yapmalı?
    devrimci maceracılık
    bir yoldaşa mektup
    bir adım ileri, iki adım geri
    parti örgütü ve parti edebiyatı
    sosyalizm ve din
    iki taktik
    proletarya devrimi ve dönek kautsky
    sosyalizm ve savaş
    moskova ayaklanmasından alınacak dersler
    gerilla savaşı
    materyalizm ve ampiryokritisizm
    proletarya partisinin din konusundaki tutumu
    rusya'da parti içi savaşımın tarihsel anlamı
    avrupa işçi hareketi içindeki ayrılıklar
    marksizmin tarihsel gelişmesinin bazı özellikleri
    rus sosyal-demokrat hareketi içindeki reformculuk
    bir yasalcı ile bir tasfiyecilik-karşıtı arasında konuşma
    ulusal sorun üzerine tezler
    kültürde ulusal özerklik
    incelmiş bir ulusalcılıkla işçilerin yozlaştırılması
    ölü şovenizm, yaşayan sosyalizm
    diyalektik sorun üzerine
    sosyal-şovenistlerin safsataları
    platonik enternasyonalizmin çöküşü
    avrupa birleşik devletleri sloganı üzerine
    ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı
    emperyalizm, kapitalizmin en yüksek aşaması
    proletarya devriminin askeri programı
    emperyalizm ve sosyalizmdeki bölünme
    nisan tezleri
    devlet ve devrim
    kahince sözler
    devlet üzerine
    üçüncü enternasyonal ve tarihteki yeri
    proletarya diktatörlüğü döneminde ekonomi-politik
    ulusal ve sömürgeler sorunu üzerine tezler
    sol komünizm: bir çocukluk hastalığı
    az olsun temiz olsun
    marx engels marksizm

  • sscb

    26.04.2004 - 11:32

    7-17 Yaş arası eğitim zorunlu ve parasızdı. İlkokuldan itibaren çocuklara tüm okullarda SATRANÇ dersi verilirdi.

  • sscb

    26.04.2004 - 11:31

    Kurucusu Vilademir İlyiç LENİN.

  • siyonizm

    26.04.2004 - 11:23

    Her musevi(Musa'ya inanan) , her yahudi, her ibrani, her İsrail'li SİYONİST değildir.Kimse doğarken milletini seçmiyor.Siyonizm IRKÇI ve YAYILMACI-SALDIRGAN bir düşüncedir.

    İsrailli bir çok barışsever, hoşgörülü İNSAN vardır.

  • dolar ve euro

    26.04.2004 - 11:16

    Biri ABD/İsrail in savaş aleti, diğeri Avrupa'nın...

  • john fitzgerald kennedy

    26.04.2004 - 11:07

    Kennedy DOSYASI'NIN MOSSAD TARAFINDAN KAPATTIRILIŞI

    Kennedy'nin öldürülmesinin ardından kurulan ve Warren Komisyonu olarak bilinen Senato Özel Soruşturma Komisyonu, cinayeti tek başına hareket eden Lee Harvey Oswald'ın işlediği sonucuna varmıştı. Ancak gerek cinayetin sorumlusu olarak gösterilen Oswald'ın gerekse henüz mahkeme önüne çıkmadan onu öldüren Jack Ruby'nin ve olaya adı karışan bazı kişilerin kuşkulu biçimde öldürülmeleri, gerekse soruşturmanın yürütülmesindeki bazı kuşkulu noktalar, ABD kamuoyunda birçok spekülasyona yol açmıştı. Olayla ilgili olarak toplanan binlerce sayfalık belgenin bugüne dek gizli tutulması da ortaya birçok komplo teorisinin atılmasına neden oldu.

    Cinayeti gören 47 şahit, kaza veya hastalık sebebiyle (!) ya da intihar ederek (!) öldü. FBI'ya göre Oswald cinayeti tek başına işlemişti. Tek silah kullanılmıştı. Hiçbir ABD gizli servisi olaya karışmamıştı. Olay böylece basit bir bireysel terör hareketi olarak gösterilmek isteniyordu.

    Olayı sözde araştırmak amacıyla iki komisyon kuruldu. 1964 ve 1975'de kurulan Warren ve Rockefeller Komisyonlarında aynı sonuçlara ulaşıldı. Komisyonların raporlarına göre Polonyalı bir Yahudi olan Ruby sıkı bir milliyetçiydi ve katil olarak tanıtılan Oswald'ı da Başkanı'nı öldüren kişiden intikam almak amacıyla vurmuştu. Oysa sonradan, Oswald ve Ruby'nin beraber hareket ettikleri ortaya çıktı.

    Olayı gören birçok şahit Warren Komisyonu'nca dinlenmiyor, dinlenenlerin ifadeleri de değiştiriliyordu. Daha sonra, Yahudi senatör Frank Church'ün başkanlığını yaptığı Church Komisyonu'nun hazırladığı raporda da hiçbir sonuca ulaşamaması bu suikastin arkasındaki güçlerle ilgili gerçekler hakkında soru işaretlerinin ortaya çıkmasına sebep oldu.

    Ortada çok ilginç gerçekler vardı ve bu gerçeklerin hepsi bir komplonun düzenlenmiş olduğunu açıkça ortaya koymaktaydı. Dikkati dağıtmak için, Kennedy'yi mafyanın öldürdüğü söyleniyordu. Acaba mafya tören güzergahını değiştirebilir miydi? Başkan'ın korumalarını kaldırabilir miydi? FBI'yı, Dallas polisini, Warren komisyonunu yönlendirebilir miydi? Otopsiye müdahale edebilir, medyaya yalan haber yazdırabilir miydi?

    Kennedy üç ayrı yerden gelen kurşunlarla vurulmuştu. Bu otopside kanıtlanmış, ama üstü örtülmüştü. Kennedy'nin yanında vurulan Teksas Valisi Conoly'nin kanlı üniforması temizlikçiye, Kennedy'nin limuzini yıkamaya gönderilmişti. Başkan'ın otopsi için açılan beyninin ise kaybolduğu söyleniyordu!

    Oswald'ın 2 kurşunundan 8 yara izi çıktığı söyleniyordu. Fakat otopsi gereğince yapılmıyor, bulgular askeri doktorlar tarafından örtbas ediliyordu. Otopsiyi Ordudaki general ve amiraller yönetiyorlardı.

    Birçok kaynak Oswald'ın Amerikan gizli servisi CIA adına hareket ettiğini yazdı. Oswald bu tip bir iş için çok daha önceleri 'hazırlanmış' bir kişiydi. CIA, suikastten çok daha önceleri Oswald'ı eğitmek için Rusya'ya göndermişti. Oswald Rusya'da kendini Amerika'ya ihanet eden bir vatan haini olarak tanıtmıştı, ama aslında CIA, onun oradaki durumunu en ince ayrıntısına kadar yönetiyordu. Daha sonra Rusya'dan ayrıldı. Küba'da bir delegasyonla görüştü. Bu arada CIA hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyordu. Oswald, ardından İsviçre'de bir üniversiteye yazıldı. Buradan İngiltere'ye gitti. Sonra Sovyet vatandaşı oldu. 2 yıl sonra Yahudi stratejist Kissinger'in ilerde ortağı olacak olan B. Classon, Oswald'ın ABD'ye dönüşünü ayarladı. FBI ve CIA tüm bu gelişmeleri denetliyordu. Oswald, 1962'de Pentagon'da çalışmaya başladı. 1963'de FBI aniden Oswald'ın KGB ajanı olduğu söylentilerini yaydı, bu konuyla ilgili Oswald'a ait sahte belgeler ortaya çıkarıldı. Böylece Kennedy suikasti öncesi, Oswald'ı bir KGB ajanı gibi gösteren senaryo düzenlenmiş oldu. Kennedy suikastinden 1-2 gün önce Oswald Küba'yı savunan ABD karşıtı yazılar yazdı ve Dallas'da polislerin eline tehdit mektupları verdi. Ve bunu nedense CIA, FBI, Deniz Kuvvetleri haberalma binalarının bulunduğu bir meydanın ortasında yaptı! Bu senaryo, aslında olayın içine Küba ve KGB gibi değişik alternatifler sokmak için yapılmıştı. Kennedy'nin ölümünden sonra ise Oswald'ın CIA ajanlığıyla ilgili tüm belgeler yok edildi.

    Olayı ısrarla KGB'nin üzerine atanların başında ise CIA'nın Mossad'la bağlantılarını gerçekleştiren eski CIA Şefi James Jesus Angleton vardı. Dikkati dağıtıp, mafya-Küba teorileri ortaya çıkarmak için mafya-Küba bağlantılı birçok CIA ajanı olayla ilgiliymiş gibi gösterilerek, dikkat başka yönlere çekiliyordu. Bu bir aldatmacaydı. Ayrıca, mafya da zaten Mossad'ın bir uzantısından başka bir şey değildi. ABD Mafyası'nın başı Yahudi Meyer Lansky zaten Mossad'la doğrudan bağlantılı çalışmaktaydı. Mossad'ın bilgisi dışında eylem yapması mümkün değildi. Meyer Lansky, CIA ile de ortak işler yürütüyordu.

    Oswald ve onu öldüren Ruby'nin Dallas'taki polis otoriteleriyle ve FBI'yla yakın ilişkileri vardı. FBI Ruby'i birçok görevde kullanmıştı. Ruby konuşmasının engellenmesi için hapiste kendisine kanser yapıcı ilaçlar verildiğini söyler ve esrarengiz bir şekilde kanserden ölür.

    Olayla ilgilenen polis M. Tippit, olaydan kısa bir süre sonra elinde Oswald'ın resmiyle suikastçıyı arıyordu! Daha sonra o da öldürüldü. Dallas'da bilinmeyen bir nedenle askeri koruma görevlileri görevlendirilmemişti. Oswald askeriye tarafından 12 saat soruşturuldu. Sonuç açıklanmadı. Kennedy suikastini soruşturan Warren Komisyonu Oswald'ın cinayeti tek başına işlediğini sonucunu çıkardı, fakat Amerikan halkının sadece yüzde 10'u buna inandı.

    SUİKASTİ ÖRTBAS EDEN 'LOCA': WARREN KOMİSYONU

    Kennedy suikastini çözmek için görevlendirilen Warren Komisyonu'ndaki kişilere bakıldığında, bu kişilerin Kennedy'nin ölüm emrini bizzat vermiş kişiler olduğunu görmek zor değil. İşte Warren Komisyonu'nun 'birader'leri:

    Üstte, Warren Komisyonu. Komisyon, suikasti araştırmakla görevlendirildi ama sadece gerçekleri hasıraltı etti. Ve üyelerinin neredeyse tümü masondu.

    Earl Warren: 33 Dereceli Büyük Üstad mason, Komisyon'un başkanı.

    Allen Dulles: CIA'nın kurucusu, Kennedy'nin görevden almayı düşündüğü mason, CFR, Bilderberg üyesi mafya bağlantılı CIA Şefi, Mossad ile ortak operasyonlar yapıyordu.

    Gerald Ford: Mason, aynı zamanda Bilderberg üyesi. Ford, Malta Locası numara 405'e kayıtlıydı. 1963'de 33. dereceye yükseldi.

    John McCloy: Mason, CFR, Bilderberg üyesi.

    Richard Russell: Mason.

    John Sherman Cooper: Rotaryen.

    Suikast hakkında komisyonca üretilen teoriler, komisyonun CIA-FBI ve Johnson'a bağlılığıyla ilgili sorular ortaya çıkardı. Çünkü komisyon KGB teorisini ısrarla gündemde tutuyordu. Resmi KGB masalı, medya tarafından da körüklenince, JFK dosyaları açılmadan kapatıldı. FBI Şefi mason Edgar Hoover ve Kennedy'nin yerine Başkan olan Lyndon Johnson kimin emrindeydi? Kennedy'nin karşı çıktığı Vietnam Savaşı'ndan kimin çıkarı olabilirdi? Bu sorular bizi Mossad hipotezine biraz daha yaklaştırıyor. Johnson İsrail'in gelmiş geçmiş en iyi dostu oldu. Hoover Mossad'ın ABD'deki tüm eylemlerini örtbas eden bir 'dost'uydu. Vietnam, Arap-İsrail sorunlarına ABD'nin tarafsız yaklaşmasını engelleyen önemli bir faktör oldu. Yahudi silah tüccarları Vietnam'dan önemli karlar elde ederken İsrail, Vietnam krizinden istifade ederek Kennedy'nin karşı çıktığı Dimona'daki nükleer santralin inşasına büyük bir hız verdi.

    Suikastte karanlıkta kalmış birçok nokta aralanmış olmasına rağmen, günümüzde bile Yahudi Lobileri kontrolündeki medya kamuoyunu aldatmaktadır. Kennedy belgeselleri, JFK filmi gibi birçok program aracılığıyla olay genelde mafya-Küba-KGB ağırlıklı, bazen de Mossad'dan bağımsız bir CIA-FBI komplosu gibi gösteriliyor. Yahudi Jack Ruby ve Oswald, her ikisi de FBI ajanı olarak çalışmıştı. Kennedy Hoover'ı FBI şefliğinden almayı planlıyordu. Suikast günü Hoover özel bir iş için (!) Dallas'taydı. 1977 yılında olay hakkında bilgisi olan 10 FBI ajanı garip ve hala açıklanmayan koşullarda öldü.

    SUİKASTE GÖZ YUMAN MASON FBI ŞEFİ Edgar Hoover

    Kennedy'nin ölmeden önce görevden almayı düşündüğü FBI Şefi mason Hoover, İsrail'in dostları olan Truman, Johnson ve Nixon dönemlerinde son derece popüler bir yöneticiydi. FBI Şefi'nin iki büyük özelliği daha vardı; çok üst dereceli bir masondu ve bir homoseksüeldi. Anthony Summers'ın yazdığı Resmi ve Gizli: J. Edgar Hoover'ın Gizli Yaşamı adlı kitapta Hoover'ın eşcinsel olduğu ve bu gerçeği saptayan mafya babası ve Mossad ajanı Meyer Lansky'nin bunu Hoover'e karşı ölünceye kadar koz olarak kullandığı belirtiliyordu. Hoover'in kadın kılığına girmiş halde cinsel ilişki halindeki fotoğrafları OSS Şefi William Donnovan tarafından Meyer Lansky'ye vermiş ve bu fotoğraflar Meyer Lansky tarafından hayati koz olarak kullanımıştı.

    CIA ajanı Carl Duckett'ın, İsrail'in 3 ya da 4 nükleer bombaya sahip olduğu yolundaki 1968 yılına ait çok gizli bir CIA raporu, bir Amerikan Yahudisi olan Zalman Şapiro'nun 4 bombaya yetecek miktardaki 100 kg.'dan fazla zenginleştirilmiş uranyumu İsrail'e kaçırmış olmasına dayanıyordu. Kaçırılan uranyum, Duckett'ın İsrail'in en az on bombaya sahip olduğu şeklindeki değerlendirmesinin de temeliydi. CIA açısından Şapiro, İsrail'e destek olan bir Yahudiden daha fazla bir şeydi. O, nükleer -yakıt-işleme işinde olan, İsrail'e düzenli seyahatler yapan ve İsrail hükümetiyle bazı cüretkar işlere girişen bir Yahudiydi. Pek çok başka yönden de tipik bir çifte sadakat örneğiydi. Litvanya'dan göçeden bir hahamın çok başarılı oğluydu. Şapiro'nun en büyük koruyucusu ise mason Hoover idi.

    Kısacası, Kennedy'nin başlattığı, 'Amerika'nın İsrail'den bağımsız olabilme mücadelesi' yine Kennedy ile sona erdi...

  • john fitzgerald kennedy

    26.04.2004 - 11:00

    Tarih, 22 Kasım 1963... Amerika Birleşik Devletleri'nin 35'inci Başkanı John Fitzgerald Kennedy, seçim çalışmaları kapsamında, ülkenin politik açıdan en sorunlu eyaletlerinden biri olan Teksas'a gelmiştir.

    Normal koşullarda her başkan gibi O'nun da kent içi turlarını üstü kapalı bir makam aracıyla gerçekleştirmesi gerekmektedir. Ancak sabah saatlerinde eyaletin başkenti Dallas'ı felce uğratan yağmur öğleye doğru yerini güneşli bir havaya bırakınca, Kennedy fikrini değiştirir ve Vali John Connely'den üstü açık bir araç ister.

    Başkan, beraberinde eşi Jackie ve Vali Connely olmak üzere, uzun bir kortejin orta yerinde Dallas caddelerinde ağır ağır ilerlemeye başlar. Bu sırada, binlerce Kennedy sempatizanı da yol kenarlarını tutmuş ve coşku içinde Başkan'ı selamlamaktadır.

    Abraham Zapruder, Kennedy'ye hayranlık duyan, orta sınıfa mensup Amerikalılardan biridir. O'nun Dallas'a geldiğini duyar duymaz, kısa süre önce satın aldığı standart 8 mm'lik kurmalı el kamerasını kaptığı gibi, soluğu kortejin geçeceği caddede alır. Kennedy'nin makam otomobili o bölgeye henüz ulaşmamıştır. Yüksekçe bir duvarın üzerine çıkan Zapruder, Başkan'ın aracını beklemeye başlar. Bu arada, kamerasıyla çevrede toplanmış olan halktan da kısa detaylar almaktadır.

    Bir kaç dakika içinde Başkan'ın Lincoln'ü kavşakta belirir. Zapruder soluğunu tutarak kamerasının deklanşörüne dokunur ve Kennedy'nin aracını kesintisiz planda takip etmeye başlar. Elindeki kamera, 18 kare/saniye hızla çekim yapan basit bir modeldir. Bu sırada rahat bir edâ ile halkı selamlamakta olan Başkan'ı farkeder. Kennedy seçmenlerinin ilgisinden oldukça memnun gözükmektedir. Hemen yanında oturan eşi Jackie de her zamanki gibi son derece zariftir. Pembe bir tayyör giymiş olan first lady, eşiyle birlikte yol kenarında bekleşen insanlara gülücükler dağıtmakla meşgûldür. Çifte eşlik eden Vali Connely ise aracın ön koltuğunda oturmaktadır.

    Abraham Zapruder, Başkan'ı canlı olarak son kez işte o anda, kamerasının vizöründen görür. Nereden geldiği belli olmayan iki el silah sesi, çevreden toplanan herkes gibi, duvarın üzerinde çekim yapan amatör kameramanı da yerinden hoplatmıştır. Ancak Zapruder bunun 'hayatının ânı' olduğunu hemen anlar. Ellerinin titremesine engel olmaya çalışarak, parmağını kameranın deklanşöründen hiç çekmeden, Kennedy'nin vuruluş ânını birebir peliküle kaydeder.

    Film, standart 8 mm. film formatının dar resim çerçevesinden dolayı biraz grenli, yaşanan dehşetin meydana getirdiği gerilimden dolayı da biraz titrektir. Pozometrenin ışık değerleri bile doğru verilmemiştir. Ama ne gam! Hiç bir profesyonel televizyon kamerasının bulunmadığı bir noktada, bu orta yaşlı tıknaz adam 'Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın hayata veda ettiği saniyeleri' görüntülemeyi başarmıştır.

    Zapruder ve bir dakikalık filmi kısa sürede gerçek bir fenomene dönüşürler. Dönemin ünlü haber dergisi 'Life' bu bir kaç metrelik film bobinini Zapruder'den o günler için rekor bir fiyata, tamı tamına 250 bin Amerikan dolarına satın alır. Ardından da Kennedy'nin vuruluşunu gösteren karelerden yapılmış fotoğraf baskılarını 'en has atlatma haber' olarak okurlarına sunar. Doğru zamanda doğru yerde bulunan Zapruder, artık zengin bir insan olmuştur.

    Zapruder filmi, şok edici bir olayın biricik görsel belgesi olmasının yanısıra aynı zamanda da birinci dereceden adlî bir kanıttır ve suikasti soruşturan Warren Komisyonu üyeleri tarafından sonradan defalarca izlenecektir.

    Kennedy'nin başından yaralandığı kareler, filmin en trajik anlarını oluşturur. Aldığı ilk mermi yarasıyla birlikte geriye doğru sertçe sıçrayan Başkan'ın kafatası açılmakta ve kanı adetâ bir sprey gibi havaya saçılmaktadır. Ardından da Kennedy'nin bedeninin bu kez öne doğru savrulduğunu görürüz.

    Film, ardarda gelen iki atış arasında büyük bir 'açı farkı' olduğunu net olarak göstermekte, bu da katil zanlısı Lee Harvey Oswald'ın 'cinayeti tek başına gerçekleştirdiği' yönündeki tezleri tamamen çürütmektedir. Belli ki o gün meydanın iki farklı yerinde iki ayrı suikastçı mevzilenmiştir.

    Nitekim, ünlü yönetmen Oliver Stone da büyük gürültü kopartan 'JFK' (1991) adlı yarı-belgesel filminde sık sık Zapruder filmine yer vererek bu gerçeğin altını defalarca çizecektir. FBI yönetimi ise Savcı Jim Garrison'un ortaya koyduğu bu çarpıcı bulgu karşısında çocukları bile güldürecek bir yanıt verir. 'Tek bir noktadan ateş edildiği bizce kesin' demektedir Federal Büro uzmanları, 'Yalnızca bir tek saldırgan var, o da Lee Harvey Oswald. Bunu tartışmak bile yersiz. Filmde Kennedy'nin farklı yönlere savruluşuna gelince... Herhalde laboratuar 8 mm. filmi banyo ederken bir hata yapmış olmalı. Ne de olsa amatör bir film bu...(!) '

    Zapruder filmine ilişkin son bir ilgi çekici not daha... Bu film soruşturma komisyonundaki az sayıda üye haricinde, uzun yıllar boyunca siviller tarafından hiç bir biçimde izlenemedi. Filme ulaşmak isteyen Amerikan TV kanallarının girişimleri ise gizli bir el tarafından sürekli engelleniyordu.

    Vahşet görüntüleri, çekildikten ancak 12 yıl sonra, 1975'de halkın huzuruna çıkabildi. CBS televizyonu sunucusu Dan Rather bir haber bülteninde 'ilk kez' anonsuyla Zapruder filmini yayımladığında ise, 'Kennedy suikasti dosyası' çoktan tozlarla kaplanmıştı bile...

  • john fitzgerald kennedy

    26.04.2004 - 10:46

    Kübadaki Domuzlar korfezi çıkartmasına destek birlik gonderilmesine engel oldugu icin CIA ile arasinin açildigi soylenir. Suikast alaninda iki tetikçinin olmasi, tetikcilerden birinin(Lee Harvey Oswald) olayin sirlarini açiklamak üzereyken, mahkemeye götürülürken öldürülmesi işin içinde CIA parmağı oldugunu kuvvetle duşündurüyor.

    Olayin yargı aşaması da Amerikan yargısının buyuk fiyaskolarindan biridir. 'Kennedy suikastinin sorusturmasinda ve yargisinda yapilan hatalar' adli kalinca bir kitap yargilama asamasi sona erdikten sonra Türk hakim ve savcılarına dagitilmistir.

  • john fitzgerald kennedy

    26.04.2004 - 10:30

    Saddam Hüseyin ile Amerika Birlesik Devletleri’nin (ABD) suikastle koltugundan indirilen iki baskanı John F. KENNEDY ve Abraham Lincoln arasında bir benzerliği hiç düşündünüz mü?

    Bu benzerligi anlayabilmek için cebinizdeki Amerikan bankınotuna bir göz atmanız gerekiyor.

    Cebimde Amerikan bankınotu yok demeyin, mutlaka vardir. Hani rahmetli Özal “Türk Parasini Koruma Yasasini” dinazorluk olarak gösterip ülkeyi yesil dolarlara bogmustu ya.

    Ön yüzündeki FEDERAL RESERVE NOTE yazisini gördünüz mü?

    O halde şimdi John F. KENNEDY ile baslayalim hikayemize. John F. KENNEDY, vatansever ve zeki bir baskandi. Eger ABD su an teknolojide süper güç konumunda ise bunu John F. KENNEDY’nin kısa süren baskanlıgı döneminde baslattıgı bazı projelere borçludur. Bu vatansever ve zeki insan, 4 Haziran 1963 tarihli bir emirle Amerikan banknotlarında gördügünüz FEDERAL RESERVE NOTE yazısını sildirmek istemistir.

    Bunun ne anlama geldigini birazdan daha iyi anlayacağız! ..

    Federal Reserve Bank, çogu kisinin zannettiginin aksine Türkiye’deki Merkez Bankası’nın karsılıgı bir banka degildir. Hatta çogu Amerikan vatandasının zannettigi gibi Amerika Birlesik Devletleri’nin bir kurumu da degildir. Federal Reserve Bank (FRB) , aralarında kan bagı ve sirket bagı olan, sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek birkaç ailenin ve sirketin sahip oldugu özel bir bankadır. Bank of England’ın sahibi Rothschilds ailesi FRB’nin gerçek sahibidir dersek çok yanlıs olmaz. Rothschild ailesinin Amerika’daki temsilcileri olan Morgan gibi Amerika’nın bilinen dev firmaları FRB’nin yönetimini elinde tutmaktadır. Bunlara ilave olarak Chase Manhattan’ın sahibi Rockfeller ailesi gibi birkaç zengin aile, Texaco gibi petrol sirketleri de FRB’in sahipleri arasında. Sistemin çalısmasına gelince:

    ABD’nin piyasaya sürecegi para FRB’nin matbaalarında basılıyor. FRB, bu bankınotları ABD’ye borç olarak veriyor. Yanlıs okumadınız. ABD, FRB’den aldıgı kagıtlar karsılıgında FRB’ye faiz ödüyor. Piyasaya sürülen bankınotların karsılıgının olup olmadıgına bakılmıyor. Nasıl olsa kimse karsılıgını sormuyor, karsılıgını soran çıkarsa defteri dürülüyor, tıpkı Fransa’nın 1969’da basına geldigi gibi..

    Iste vatansever KENNEDY, bu “borç para vererek devletten faiz toplama gücünü” FRB’nin elinden almak istemistir. John F. KENNEDY’nin 4 Haziran 1963 tarihli ve 11110 sayılı emri ile Amerikan hükümetine kendi parasını kendi basması yolu açılmıstı. Amerikan Hazinesi, kasasında tuttugu gümüs karsılıgında basacagı bankınotları piyasaya sürebilecekti. ABD, artık FRB’ye faiz ödemek zorunda kalmayacaktı.

    KENNEDY’nin bu emri aynı zamanda FRB’nin iflası anlamına geliyordu. Kagıt basıp yüklü miktarda faiz geliri almak gibi tatlı bir ticaret sona ermek üzereydi.

    22 Kasım 1963 tarihinde Kennedy suikaste ugradı ve öldü. KENNEDY öldürüldükten 5 ay sonra Amerika yine eskiden oldugu gibi FRB’den aldıgı kagıtları (dolarları) piyasaya sürüp, FRB’ye faiz ödemeye devam etti. Ne büyük tesadüftür ki Abraham LİNCOLN de ulusal para politikasını düzenleyen bir yasa çıkarttıktan sonra suikaste ugramıstı. Doların dünyadaki hakimiyeti, sokaktaki Amerikan vatandasından çok, Federal Reserve Bank için önemli. Piyasaya sürülen her dolar, FRB’nin kasasına girecek faiz gelirinin artması demek. Doların hakimiyetinin sona ermesi ise FRB’nin kolaydan kazandıgı faizlerin buharlasması anlamına geliyor. Madalyonun nasıl iki yüzü varsa, doların da bir görünen bir de uluslararası “böyle bir karanlık yüzü” var.

    Dünyadaki resmi rezervlerin %60’ı Amerikan doları cinsinden kasalarda tutuluyor. Euro henüz piyasaya çıkmadan önce Alman Mark’ı sadece %13 gibi düsük bir paya sahipti. Yen ise %5 düzeyindeydi. Avrupa Birligi (AB) 1999 senesinden itibaren Euro kullanacagını ilan ettigi zaman bu para biriminin pek tutmayacagı yönündeki görüsler agırlık kazanıyordu. Federal Rezerv Bank için tehlike çanları henüz çalmıyordu, hatta tam tersine dolarin hakimiyeti daha da köklesebilirdi.

    Gelin görün ki Saddam gibi bazı Amerikan düsmanları doları tahtından indirip Euro’yu birinci sınıf para koltuguna oturtmaya kalkıstı. Hem de bu durum düsünüldügünden daha hızlı gelismeye basladı. Iran ve Venezuella gibi petrol zengini diger ülkeler de “petrolü dolarla satmam, euro ile satarım” diyen Saddam’ı kendilerine örnek alınca doların “rengi” aniden degisti; yesilligini kaybedip morarmaya basladı. İki Amerikan başkanı, kagıt basıp faiz toplayanların dümenine çomak sokunca suikaste ugradı. Saddam da aynı dümene çomak sokunca bazılarının aklına “Irak halkına demokrasi getirmek” geldi. Yasasın demokrasi!

  • annan planı

    26.04.2004 - 10:15

    24 nisan 2004 teki referandumda kıbrıs rum kesimindekilerin % 75 inin, Türk tarafındakilerin % 35 inin HAYIR dediği plan.Yani TÜM ADANIN ortalama % 55 i HAYIR dedi.

  • sosyalizm

    26.04.2004 - 10:09

    Sosyalist görüşü benimsemek için Marksist görüşü harfi harfine benimsemek gerekmez.Marks'tan önce de sosyalizm vardı.(Bknz:Thomas More, Robert Owen) Marks sosyalizme diyalektik açıdan bakmış, yeni bir boyut kazandırmıştır.

  • a.b.d

    26.04.2004 - 09:40

    Kennedy dışında tüm başkanları WASP(Beyaz, anglosakson, protestan) dı.'Siyah Amerikalılar'ın dostu Abraham Lincoln, ve İrlanda asıllı Katolik Başkan Kennedy suikastle öldürüldü (!)

  • 23 nisan

    22.04.2004 - 17:39

    padişahın saltanatına, emperyalizme başkaldırının tarihi(1920)

  • sosyalizm

    22.04.2004 - 17:27

    www.marxists.org/turkce
    www.marksist.com

  • katolik kilisesi

    22.04.2004 - 15:19

    Katolik mezhebinin bağlı olduğu kilise. Hristiyan dunyasinin en buyuk ve en köklu mezhebidir. inanclarina gore bu mezhebi, havarilerin ilki olan Petrus kurmustur. O ayni zamanda Hz. isa'nin vekilidir. Petrus'tan sonra gelen papalar da Petrus'un vekili sayilirlar. Boylece papa ruhani reis sifatiyla Hz. isa'nin yeryuzundeki temsilcisidir. 1870 yilinda toplanan Vatikan ruhani meclisi Papa'nin yanilmazligini ilan etmistir

  • protestanlık

    22.04.2004 - 15:13

    Protestan mezhebi oncelikle kendi icinde 3 ana kola ayrilmistir.Bunlar,
    1-Lutheryanizm
    2-Kalvinizm
    3-Anglikanizm dir

  • protestanlık

    22.04.2004 - 15:11

    Martin Luther önderliğinde Romadaki papalığa ve Roma kilisesine karşı gelerek dinde reform hareketlerini başlatan mezhep.

  • anglikan kilisesi

    22.04.2004 - 15:09

    İngiltere kralı 8. henry'nin kurduğu hristiyan mezhebi.
    engizisyon mahkemeleri gibi hristiyanlığın iyice yoldan çıktığı devirlerde,Martin Luther gibi ingiltere Kralı 8. henry de Katolik kilisesini protesto edip, Protestanlık esasına uygun Anglikan kilisesini kurdu. böylece Anglikanlık mezhebi kuruldu ve ingiltere'nin Resmi Mezhebi oldu.

  • kapitalizm

    22.04.2004 - 15:04

    kapitalist düzen, doğası gereği tüketim toplumunu oluşturmaya çalışır. tüketici grubunu daha çok tüketmeye yöneltmek için kapitalist sistem, açıktan oynadığı el olan reklam dışında, gizli eli olan sosyal çalkantılar yaratma yöntemini de kullanır. moda yaratır, ünlü insanlar yaratır, ünlü insanlara markalar yükler, insanları marka, markaları moda eder. olan biteni uzaktan izleyen tüketiciler de, gaza gelerek bu moda ve marka fırtınası içinde tüketime koyulurlar.

  • kapitalizm

    22.04.2004 - 14:59

    Teknoloji sayesinde bir iş yarı süresinde yapılmaya başlandığında işçilerin çalışma süresini azaltmak yerine yarısının işten çıkarıldığı sistem.

  • kapitalizm

    22.04.2004 - 14:34

    çağımız, insanlık tarihinin en derin çelişkilerinin yaşandığı en akıldışı çağdır. Kapitalizm bir yanda inanılmaz bir zenginlik diğer yanda ise ölümcül bir yoksulluk üretiyor. Dünya Bankası ve Dünya kalkınma raporu verilerine göre;

    Dünya nüfusunun yarısı, yani 3 milyardan fazla insan günde 2 dolardan daha az, 1,5 milyar insan da 1 dolardan daha az bir gelirle “yaşıyor”. Buna karşılık dünya nüfusunun yüzde 10’u, dünya toplam gelirinin yüzde 70’ini alıyor.
    800 milyon insan aç yaşıyor. Yılda 11 milyon çocuk açlıktan ölüyor.
    Afganistan’da günlük ortalama gelir 44 cent, Etiyopya ve Kongo’da ise 27 cent.
    Doğu Asya ve Pasifik ülkelerinde yaşayan 267,1 milyon kişi, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde yaşayan 17,6 milyon kişi, Latin Amerika ve Karayipler’de yaşayan 60,7 milyon kişi, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşayan 6 milyon kişi, Güney Asya’da yaşayan 521,8 milyon kişi, Sahra altı Afrika’da yaşayan 301,6 milyon kişi, günde 1 dolardan daha az gelirle yaşamını sürdürüyor.
    Bugüne kadar Dünya Bankası’nın yoksullukla mücadele adına ileri sürdüğü öneri şuydu: Gelişmekte olan ülkelerde “zengin kesimden alınan vergiler azaltılacak” böylece yatırım ve istihdam artacak, uzun dönemde yoksulluk ortadan kalkacak! Yani yoksulluğu ortadan kaldırmanın yolu zengini daha zengin hale getirmektir. Bu mide bulandırıcı öneriler utanmaz kapitalist uzmanlar tarafından öneriliyor ve kapitalist rejimler tarafından uygulanıyor.

Toplam 1733 mesaj bulundu