1-Toplumu başka devletlerin şiddeti ve saldırısından korumak.
2-Toplumun her üyesini, her konudaki (çalışma şartları, dinsel yaşam, fikir hürriyeti vs...) adaletsizlikten korumak ve adaleti sağlamak, her vatandaşına eşit yaklaşmak.
Bir halk Bağımsızlığını kazandığı zaman devlet kurmak ister.Çünkü insanların bazı kurallar çerçevesinde yaşaması ve güven içinde yaşaması için bir anayasanın, yargının ve güvenlik güçlerinin olması gerekir.
'Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal yürüyüşü' sırasında elinde Türk bayrağıyla yürürken çekilen fotoğrafı için:
http://www.turksolu.org/55/feyizoglu55.htm
Ataturk'un istedigi ve anladigi demokrasi turunu anlayamamis olmasi, Mendereslerin, Demirellerin, Özallarin, Çillerlerin, Tayyiplerin ve Liberal türevlerinin doğmasini saglamiş ve cumhuriyet'e minik minik çentikler bu dönemlerde atilmaya baslamistir. ismet pasa liberallere gosterdigi hoşgörünün, daha sonraki 50 yil boyunca, liberal iktidarlarin diş mihraklara, türk askerinin kanini satmaya varacak sekilde tavizler verecek olduğunu gorebilseydi, büyük ihtimalle anladiğı anlamda demokrasiden vazgeçerdi.
Oyların 3 te 1'ini almasına rağmen, TBMM'de 3 te 2 çoğunluğa sahip olan parti.Bu nedenle halkın tümü adına EGEMENLİK iddiasında bulumaktalar.AKP nin başbakanı Tayyip erdoğan, maaşını denkleştirmek için yaptığı TİCARETe ayırdığı zamanı birazda siyasete ayırmalı..
Tayip erdoğani Parlementer Demokrasi'de Yasama ve yürütme'yle eşdeğerde bir güç olan YARGI'yı, Yargının Türk milleti adına karar verdiğini öğrenmesi gerek.
Anayasa makhkemesi-yüce divan gibi konularda da sanırım oldukça CAHİL bir başbakana sahibiz.
Bir zamanlar kendini 'tek egemen' sanan MENDERESin başına neler geldiğini hatırlamalı.
Emin ÇÖLAŞAN'ın 10 MART 2004 günü Hürriyet gazetesinde Tayyip Erdoğan ve AKP hakkında yazdığı yazı:
Başbakan'ın şirketleri vergi affında!
SEVGİLİ okuyucularım, bundan birkaç gün önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlunun şirketleri ve özellikle kendileri tarafından devlete ödenen vergi miktarını sormuştum.
Aradan günler geçti, ses yok! Demek ki vergilerini açıklamak istemiyorlar! CHP Diyarbakır milletvekili Mesut Değer bu konuyu Meclis gündemine taşıdı. Önerge verip bu soruların yanıtını istedi. TBMM Başkanı Bülent Arınç önergeyi uygun bulup işleme koyduğu takdirde rakamları öğreniriz. (Çünkü bazı önergeleri geri çeviriyor.)
Ortada tuhaf bir durum var. Bir başbakan kendisinin, maliye bakanı oğlunun vergilerini gizleyince, akıllara başka sorular geliyor.
Şimdi konunun bir başka boyutuna bakalım, bazı rakamları gündeme getirip Recep Tayyip Erdoğan'a yeniden soralım. Soruların özü şu:
‘‘İktidarınız tarafından çıkarılan vergi affı yasasına sizin şirketleriniz de girdi mi? Girdiyse niçin? ’’
Bu aşamada elimdeki verileri sizlere aktarayım. Eğer bir yanlışım varsa, Başbakan veya ilgili kişiler açıklama gönderir ve size buradan iletirim.
Maaşıyla geçinemediğini, o nedenle ticaret yaptığını söyleyen Başbakan'ın ortak olduğu 4 şirket var. Bunlar Ülker bayiliği, gıda alım satım ve dağıtımı yapıyor. Son olarak Yenidoğan Pazarlama A.Ş. Aralık 2003'te kuruldu. Bu şirketin şu anda vergiyle ilişkisi yok. Öteki 3 şirketine bakalım. Rakamları yuvarlak veriyorum:
***
Emniyet Gıda San. ve Tic. A.Ş: 1999 için 74 milyar kazanç gösterip 19 milyar vergi ödemiş. 2000 yılı beyannamesinde vergiye tabi geliri yok. 2001'de 850 milyar, 2002'de 1 trilyon 127 milyar kazanç bildirmiş. AKP Şubat 2003'te vergi affı yasası çıkarınca başvuruda bulunup matrah arttırımı denilen inceleme affından yararlanmış. Bu ne demek? Bir şirket herhangi bir nedenle vergi incelemesinden kurtulmak istiyorsa, incelenmesinden korktuğu yıllar için yasada yazılı tarifeye göre ek bir vergi ödüyor ve o yıllar için vergi incelemesi yapılmıyor. Yani bu şirket trilyonlarca lira vergi kaçırmış bile olsa, incelemeden kurtulmuş oluyor! Hiçbir güç bir lira bile ceza kesemez.
İhsan Gıda Pazarlama Ltd. Şirketi: Başbakan'ın bu şirketi de AKP'nin vergi affından yararlanmış. ‘‘1998-2001 dönemini incelemeyin’’ diye ek para yatırmış ve af kapsamına girmiş. Aynı şirket 2000 ve 200l yıllarında ‘‘Vergiye tabi bir kuruş bile kazancım yok’’ diye beyanda bulunmuş! Gelir olmayınca vergi de ödememiş! Ancak yine de vergi incelemesinden kurtulmak istemiş ve af yasasındaki asgari tarifeye göre 2000 yılı için 8, 2001 yılı için 11 milyar lira gelir (matrah) beyan edip 1998 ve 1999 yıllarıyla birlikte af yasası vergisini ödemiş!
Böyle olunca da, Başbakan'ın ortak olduğu bu şirket de 1998-2001 dönemini kapsayan vergi incelemesinden otomatik olarak kurtulmuş. Bu şirketler trilyonlarca lira vergi kaçırmış bile olsa bunun hesabı artık sorulmayacak, bir liralık bile vergi ve ceza kesilmeyecek! .. Çünkü inceleme muafiyeti kazanmış oldu.
İhsan Gıda Pazarlama A.Ş: Bundan öncekiyle ismi aynı. Ancak önceki limited, bu anonim şirket. Bu şirketin vergi affı açısından durumu da, öncekilerle aynı! 1997-2001 döneminde 20 ila 82 milyar lira kazanç gösteriyor. Kazancı 2002 yılında 204 milyar liraya fırlıyor. Şirket aynı yöntemle af yasasından yararlanma başvurusu yapıyor, istenen en düşük vergileri ödüyor ve bu yolla vergi incelemesinden kurtulmuş oluyor.
Şirketlerin tamamının vergi affından yararlanması acaba rastlantı mı!
***
Başbakan'ın şirketlerinden gelir elde edebilmesi, bu şirketlerin kár dağıtmasıyla mümkün oluyor. Alınan kár payının da Erdoğan tarafından vergi dairesine beyan edilip gelir vergisi ödenmesi gerekiyor. (Aynı durum Unakıtan'ın oğlu için de geçerli.) Bu anlamda bir gelir vergisi ödendiğine şu dakikaya kadar rastlanmadı. Kendileri de burada yaptığım çağrıya uyup ‘‘Şu yıllarda şu kadar kazandık (ya da zarar ettik) şu kadar gelirimiz oldu, şu kadar vergi ödedik’’ demediler!
Çağrımı burada yineliyorum. Lütfen bu sorulara kamuoyu önünde net ve somut yanıt versinler. Devleti yönetenlerin ödenen (veya ödenmeyen) vergilerini gizlemesi yakışık almıyor. Böyle bir konuda suskun kalma hakları yok.
Ve son soru: İktidar vergi affı yasasını hangi nedenle ve kimler için çıkarmış? !
--
Bu köşe yazısından sonra Aydın Doğan tarafından Çölaşan'a izne çıkması tavsiye edilmiştir.Bugün yaklaşık 1 hafta sonra Çölaşan tekrar Hürriyette yazmaya başlamıştır.
Çok değil bir yıl önce Tayyip Erdoğan ' Medya zorluk çıkarmaya devam ediyor' diye yazıyordu. Artık ne bir şikayet ne gazetecilere düşman gibi bakış var...
Erdoğan artık 'Bir kısım basın' dan yakınmıyor. O 'bir kısım basın' dan artık CHP yakınıyor. Kimi gazetelerde tek bir muhalif yazar kalmadığı gibi tek bir muhalif habere rastlanmıyor. AKP'nin aleyhine olabilecek haberler ayıklanarak (ya da iç sayfaların diplerine sokuşturularak) pembe gazete yapılıyor. Cumhuriyet son aylarda cesur gazetecilik yapıyordu... Tirajı 40 binlerden 60 binin üzerine çıktı... Sonra ne mi oldu? Cumhuriyet'in baskı ve dağıtımını yapan, ilanlarını kontrol eden bir başka gazete patronu para göndermemeye başladı. Cumhuriyet çalışanları bu ay maaşlarını ayın 10'unda alabildiler. Bir biçimde Cumhuriyet de kuşatıldı...
Aydınlık grubunun mütevazi bir televizyon kanalı vardı: Ulusal Kanal... Allem kallem kablodan çıkartıldı. Şimdi kablolu yayında Ulusal adı altında müzik yayını yapılıyor. RTÜK kararına rağmen Telekom gerçek 'Ulusal Kanal' ı kabloya sokmuyor.
Bir bakan kürsüde haberini beğenmediği gazeteyi yırtıyor...
Kopenhag kriterleri, Avrupalılık, demokratlık, özgürlük... Ne dersiniz? Bu değerler yükseliyor mu, alçalıyor mu?
(Ruşen Çakır)
IMF'nin sevgili uşağı olduğunu ispatlayan AKP, talimatları uygulamayı sürdürüyor. IMF memnun. Patronlar memnun. Borsa memnun. Memnun olmayan sadece AKP'ye oy veren kitleler, emekçiler... 'IMF, nasıl talimat verir' diyor. Verir arkadaş! Kapısına giden sen. Borcu da şartlı vermiş. Bunun karşılığında talimatını da veriyor. Kurusıkı atmakla olmuyor bu işler.' Gazete köşelerinde, Tv kanallarında IMF ajanı olarak çalışan ekonomist bozuntularına ait değil bu sözler. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'a ait. Başbakan mı, IMF'nin avukatı mı, belli değil...
'Tüccar siyasetçi' her şeyi böyle demagojiyle ve kaba açıklar. Daha dün seçim meydanlarında, 'oturup pazarlık yapacağız... onurlu duracağız IMF karşısında... IMF düşman değil ya, biz de IMF'ye ortağız...' diyen bunlar değil miydi? Hani ortaktık, hani onurlu duruyordunuz? Palavra dönemi bitti. Şimdi IMF uşaklığı zamanı.
IMF'nin, patronların iktidarı AKP. Tayyip Erdoğan IMF'nin ve patronların sevgili başbakanı. Patronların bir toplantısına katılan Erdoğan'ın patronlarla diyaloğuna bakın:
Patronlarla Yanyana
Halka Karşı; 'Hurraaa! '
Erdoğan: 'TÜPRAŞ, TEKEL gibi kuruluşlara talipler gelmeye başladı. Ama sendikalar özelleştirmenin karşısında. Lütfen, özelleştirmenin karşısına dikilmeyin... Özelleştirme hususunda peşkeş çekildiği iddialarıyla karşılaşıyoruz...'
Patronlar bir ağızdan: 'Dinlemeyin efendim.'
Erdoğan: 'Dinlemeyelim; ama siz de bize destek verin.'
Destekleri yetmemiş. Destek verin, hep birlikte emekçilere, halka karşı savaşalım diyor Tayyip. Sendikacılara da 'lütfen'! Onlar zaten ricaya gerek yok, gereğini yapıyorlar. Patronlar memnun, elleri patlayana kadar Tayyip'in son cümlesini alkışlıyorlar;
'Hurraaa'.
Patronların onayını alıyor ya, isteklerini yerine getiriyor ya, IMF memnun ya; gerisi önemli değil. Halk zaten seçim zamanı hatırlanacaktır. Sonra yeniden unutulmak üzere, oyları istenecek, gerekli yalanlar söylenecek, halkı aldatmanın planları inceden inceye masa başlarında yapılacak.
Herkes görüyor, bağırıyor; 'özelleştirme peşkeştir' diye haykırıyor. Tayyip patronlara sırtını dayamış, dinlemiyor. Çünkü patronlar 'dinlemeyin efendim' diyor. O da dinlemiyor. Ormanlar, KİT'ler, kamu arazileri satılığa çıkarılmadık hiçbir şey yok. IMF istiyor Tayyip satıyor. Patronlar istiyor Tayyip yasalar çıkarıyor.
Tayyip kimin iktidarı? AKP kimi temsil ediyor? ! ! !
Avrupa Birligi'ne karşi gelistirilmesi gereken söylemler, 'dinci' ve 'aşırı milliyetçi' kesimlerinkinden farkli olmalidir. konu, egemenlik ve BAĞIMSIZLIK sorunudur.Ulus-Devletlerin birer birer yikilmaya başlandigi 20. ve 21.yüzyilda, AB bu sürece hizmet etmektedir. Ordu'nun 'AB' karşiti söylemlerine kanmamak lazım, zira onlar Avrupa'nin degil de, ABD'nin sömürgesi olmayı tercih etmektedirler.
Kisaca anlatmak gerekirse, ABD, Avrupa'nin atlantikten sonraki uzantisidir. AB ülkelerinde sunulan demokrasi, Sermaye Demokrasisidir, kisaca savunulan Bati KAPİTALİZMİDİR.NATO altinda yurutülen politikalar ise tamamiyla, yayilmacilik ve sömürgeciligin gelişimi üzerine kurulmuştur. Türkiye, İMF, NATO, DÜNYA BANKASI gibi Kuzey atlantik grubuna bagli, yayilmaci politikalara ülkeyi açik hale getirmektir.
Tarimin, sendikalarin tasfiyesi, uretimin ve buna bağli olarak ihracatin en aza indirilmesi, sosyal devletin yikilmasi ve özellestirme gibi uygulamalarla, 'çözulme' buyük olçüde gerçeklestiriliyor. Entegre olunacak olan 'Demokrasi' değil, BATI SÖMÜRGECİLİĞİDİR, düzenidir.
Avrupa birligi demek, MAFYAnın ülke yönetime sahip olmasi da demektir.Avrupa birligi, İMF, NATO, DB, BM gibi kurumlarin ürettikleri sefalet politikalaridir. Turkiye'de 'Avrupa Birligi'ne destek verenler, Liberallar, Sosyaldemokratlar ve Avrupa Özenticiligine hapsolmuşlardir. Ha A.B.D. garantorlüğü, ha Avrupa Birligi, farkı yoktur...
Demokratikleşme, kalkınma ve hakça düzen, bir birligin üyesi olmak için 'AMAÇ' şeklinde tanimlanamaz - alet edilemez, 'birlik' degisimi bir ülke adina yapamaz, bahsi geçen ilerlemeler(demokrasi-kalkınma-hakça düzen..) , gerceklestirilmesi mutlak gerekli olan ve devletin kendi 'Özgür iradesi' ile yurutmesi gereken faaliyetler içinde yer alir.
18 Eylül 1947 CIA’nın kuruluşu. Başkan Harry Truman tarafından imzalanan Ulusal Güvenlik Yasasıyla, Amerika'nın ilk sürekli casusluk ve karşı-casusluk örgütü kurulmuş oldu.
Temmuz 1950 Özgür Avrupa Radyosunun yayına başlaması. Örgüt kendi antikomünist propaganda araçlarını oluşturdu. Daha sonra Radio Liberty ismini alacak kuruluş demir perde gerisine yayın yapıyordu.
Mayıs 1951 Harold Kim Philby zan altında. Londra’dan Moskova’ya kaçan Guy Burgess ve Donald Maclean’ın sovyet ajanı olduğu açığa çıktı. Bu olay arkadaşları H.Kim Hilby’yi de zan altına soktu.
Ağustos 1953 CIA ilk hükümet darbesini İran’da tezgahladı. Ajanların katkısıyla yoğunlaştırılan sosyal iktidarsızlık Başbakan Muhammed Mussadık'ın devrilmesi, Şah Rıza Pehlevi'nin tahta çıkmasına yol açtı.
Haziran 1954 Başkan Eisenhover CIA'dan, Guatemala'daki sol hükümeti devirmesini istedi. Örgüt bir grup isyancıyı kullanarak meşru başkan Arbenz Guzman'ı devirdi.
17 Mart 1960 Castro'ya suikast girişimleri. Küba'daki devrimden hemen sonra Eisenhover CIA'ya Castro'nun temizlenmesi emrini verdi. Castro'ya karşı bir dizi başarısız suikast düzenlendi.
Mayıs 1960 Francis Gary Powers isimli pilotun kullandığı Amerikan casus uçağı (U-2) Sovyetler Birliği üzerinde uçarken düşürüldü. Amerikan-Sovyet zirvesi Khroutchev'in protestolarıyla yarıda kesildi.
Ağustos 1960 İlk casus uydu fırlatılıyor. Amerikalılara, Sovyet faaliyetlerini ve nükleer füzelerini gözetleme imkanı veren ilk casus uydu uzaya yerleştirildi.
Nisan 1961 Domuzlar Körfezi hezimeti Kübalı sürgünlerden oluşan CIA destekli bir ordu adaya başarısız bir çıkarma girişiminde bulundu. Başkan Kennedy sorumluluğu üstlendi.
Temmuz 1961 Loos'ta gizli savaş. Başkan Kennedy CIA'dan, komünist gerillalarla başı dertte olan Amerikan yanlısı Laos hükümetine yardım etmesini istedi. 15 Ekim 1962 Küba'daki Sovyet füzeleri, CIA'nın fotoğraf uzmanları Amerika'nın sadece 90 mil uzağındaki Küba'da Sovyet nükleer füzelerinin varlığının maddi kanıtlarını ele geçirdi.
Aralık 1962 Moskova, CIA'nın en önemli köstebeği Albay Oleg Penkovsky'yi tutukladığını bildirdi. Penkovsky vatana ihanet suçundan ölüme mahkum edildi.
Temmuz 1967 CIA ajanlarından oluşan bir ekip Vietnama gönderildi. Phoenix programı olarak adlandırılan bu müdahale sırasında CIA'nın kullandığı yöntemleri casusluk, hapsetme ve cinayetdi.
Eylül 1970 Nixon Allande'nin devrilmesini istiyor. CIA her türlü yöntemi kullanarak sosyalist hükümetin yönetimindeki Şili'yi istikrarsızlığa sürükledi. Başkan Allende 1973'teki darbe sırasında öldürüldü.
17 Haziran 1972 Watergate skandalı Demokrat Parti merkezini dinleyen eski CIA ajanları yakalandı. Bu olay Demokrat Partinin binasının adıyla anılan Watergate skandalının başlangıcını oluşturdu.
Aralık 1974 Köstebek var kuşkusuyla yaptığı temizlikler örgütü yıkacak düzeye ulaşan karşı casusluk masası şefi James Angleton CIA başkanı William Colby tarafından görevinden alındı.
Aralık 1974 Gizli faaliyetler sınırlanıyor. Amerikan Kongresi sadece, milli güvenlik açısından elzem oldukları Amerika Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış gizli müdahalelere izin verilmesini kararlaştırdı.
Ocak 1975 1960-68 arasında Latin Amerika'da görevli olan ajan Philip Agee Şirket'in içinden adlı bir kitap yazarak bütün operasyon ve isimleri açığa vurdu.
23 Nisan 1976 Demokrat Parti senatörü Frank Churc'ün sözcülüğünde çalışan Kongre komisyonunun 15 aylık bir çalışma sonucunda hazırladığı rapor CIA'nın gizli eylemlerine ışık tuttu.
4 Aralık 1979 CIA belgeleri İslamcılar'ın eline geçiyor. Amerikan Elçiliğini basan Humeyni yanlıları elçilik görevlileri arasında CIA ajanlarının gizli belgeleri yok etmesine zaman bırakmadı.
Ocak 1981 CIA Kontralara yardım ediyor. Reagan CIA'dan Nikaragua'daki Sovyet yanlısı Sandinist iktidarı devirmeye çalışan özgürlük savaşçıları'na yardım etmesini istedi. CIA Kontralara her türlü imkanı sundu.
16 Mart 1984 Sarsıcı infaz. Lübnan'daki en önemli CIA ajanı William Buckley İslami Cihad örgütü tarafından kaçırılarak öldürüldü. Buckley'in öldürülmesi CIA'da sarsıntılar yarattı.
2 Aralık 1985 Batı'ya geçen ve CIA'nın koruması altında yaşayan Vitaly Yurchenko fikir değiştirerek yeninden Moskova'ya döndü.
15 Mayıs 1988 Sovyetler Afganistan'dan çekiliyor. Bu çekilme, dirnişçilere lojistik destek, eğitim ve Stinger füzeleri sağlayan CIA'nın soğuk savaş dönemindeki en önemli askeri başarısını oluşturdu.
Temmuz 1990 CIA Kuveyt'in işgalini önceden haber alıyor. CIA uzmanları Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal etme niyetinde olduğunu Başkan Bush'a bildirdiler. Hiç kimse bu uyarıya kulak asmadı.
Ekim 1992 CIA Başkanı Moskova'yı ziyaret ediyor. Hayal bile edilemeyecek bir olay gerçekleşti: CIA başkanı Robert Gates Kremlin'de Boris Yeltsin'le görüştü ve KGB merkezini gezdi.
24 Aralık 1992 Bush'un affı. Başkan Bush İrangate olarak anılan İran'a gizli silah satışı olayına karışmış üç CIA ajanını affetti.
25 Ocak 1993 Bu sene içinde yakalanan Pakistanlı Mir Aimal Kansi, iki ajanın CIA merkezi önünde öldürülmesinden sorumlu tutuluyor.
21 Şubat 1994 CIA tarihinin en zararlı haini, Aldrich Ames FBI tarafından yakalandı. Ames her şeyi para için yaptığını söyledi.
29 Eylül 1995 CIA başkanı John Deutch, Guatemala'da insan haklarına aykırı davranan iki ajanı kovdu ve sekiz tanesi hakkında disiplin tedbirleri uyguladı.
CIA Sayfa: 4/4
31 Ağustos 1996 Saddam Hüseyin'in Irak'taki duruma yeniden hakim olmasından sonra, CIA 1991'den bu yana onu devirmek ya da öldürmek için çalışan Kürt muhaliflere verdiği desteği çekti.
10 Ağustos 1997 CIA başkanı yine değişiyor. George Tenet CIA'nın başına geliyor. Bu altı yıl içindeki beşinci başkan.
IMF'nin sevgili uşağı olduğunu ispatlayan AKP, talimatları uygulamayı sürdürüyor. IMF memnun. Patronlar memnun. Borsa memnun. Memnun olmayan sadece AKP'ye oy veren kitleler, emekçiler... 'IMF, nasıl talimat verir' diyor. Verir arkadaş! Kapısına giden sen. Borcu da şartlı vermiş. Bunun karşılığında talimatını da veriyor. Kurusıkı atmakla olmuyor bu işler.' Gazete köşelerinde, Tv kanallarında IMF ajanı olarak çalışan ekonomist bozuntularına ait değil bu sözler. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'a ait. Başbakan mı, IMF'nin avukatı mı, belli değil...
'Tüccar siyasetçi' her şeyi böyle demagojiyle ve kaba açıklar. Daha dün seçim meydanlarında, 'oturup pazarlık yapacağız... onurlu duracağız IMF karşısında... IMF düşman değil ya, biz de IMF'ye ortağız...' diyen bunlar değil miydi? Hani ortaktık, hani onurlu duruyordunuz? Palavra dönemi bitti. Şimdi IMF uşaklığı zamanı.
IMF'nin, patronların iktidarı AKP. Tayyip Erdoğan IMF'nin ve patronların sevgili başbakanı. Patronların bir toplantısına katılan Erdoğan'ın patronlarla diyaloğuna bakın:
Patronlarla Yanyana
Halka Karşı; 'Hurraaa! '
Erdoğan: 'TÜPRAŞ, TEKEL gibi kuruluşlara talipler gelmeye başladı. Ama sendikalar özelleştirmenin karşısında. Lütfen, özelleştirmenin karşısına dikilmeyin... Özelleştirme hususunda peşkeş çekildiği iddialarıyla karşılaşıyoruz...'
Patronlar bir ağızdan: 'Dinlemeyin efendim.'
Erdoğan: 'Dinlemeyelim; ama siz de bize destek verin.'
Destekleri yetmemiş. Destek verin, hep birlikte emekçilere, halka karşı savaşalım diyor Tayyip. Sendikacılara da 'lütfen'! Onlar zaten ricaya gerek yok, gereğini yapıyorlar. Patronlar memnun, elleri patlayana kadar Tayyip'in son cümlesini alkışlıyorlar;
'Hurraaa'.
Patronların onayını alıyor ya, isteklerini yerine getiriyor ya, IMF memnun ya; gerisi önemli değil. Halk zaten seçim zamanı hatırlanacaktır. Sonra yeniden unutulmak üzere, oyları istenecek, gerekli yalanlar söylenecek, halkı aldatmanın planları inceden inceye masa başlarında yapılacak.
Herkes görüyor, bağırıyor; 'özelleştirme peşkeştir' diye haykırıyor. Tayyip patronlara sırtını dayamış, dinlemiyor. Çünkü patronlar 'dinlemeyin efendim' diyor. O da dinlemiyor. Ormanlar, KİT'ler, kamu arazileri satılığa çıkarılmadık hiçbir şey yok. IMF istiyor Tayyip satıyor. Patronlar istiyor Tayyip yasalar çıkarıyor.
Tayyip kimin iktidarı? AKP kimi temsil ediyor? ! ! !
IMF'nin veya AB'nin uygulanmasını istediği hiç bir ekonomi politikada, halkın çıkarları yoktur. Ülkemizin insan gücünü ve yeraltı-yerüstü kaynaklarını seferber ettiğimizde, ve gelirin tüm halk arasında adil dağıılımını sağladığımızda, ulusal gelirimizin yükseleceği, yaşam standartlarının bugünkünün üç-beş katına ulaşacağı bilimsel bir gerçektir. Sorun, halkın çıkarları doğrultusunda ekonomi politikalar uygulayacak bir iktidarın, yani halkın iktidarının işbaşına getirilmesidir. AB'li yaşam karşısındaki alternatifin bir başka adı da budur.
1991 yılına kadar Masonlar, toplantılarına kadınların katılmasına izin vermezlerdi.Kadınların çenesini tutamayan, sırları açıklayan yapıları olmasından kaynaklandığı söylenir.
Gizlilik ve sır tutmak Masonlar için en önemli şey olduğu için bu riske yüzyıllardır girmemişlerdir.
A.B.D. istiklâl beyannamesini imza eden 56 kisinin 53'ü, ilk kurucu meclisin 55 üyesinden 50'si,
ilk kurulan 13 devletin bütün valileri
Washington'un 29 generalinden 20'si, 106 subayindan 104'ü MASON'dur.
Kaynak:www.mason.org.tr
Mahkeme, 16 Temmuz 1971 Cuma günü başlar ve 9 Ekim 1971 Salı günü son bulur. Duruşmalar, 86 gün devam etmiştir. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, 9 Ekim 1971 Salı günü, Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim mahkemesinde idama mahkûm edilir. Mahkeme, idam kararı verdiği sanıkların, 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını tağyir, tedbil ve ilgaya teşebbüs ettiklerini sabit görerek' haklarında TCK'nin 146/1 maddesini uygular. Duruşma yargıcı Albay Ahmet Tetik, kararı şöyle açıklar:
'Hakkınızdaki kararı tefhim ediyorum. Mahkememiz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya teşebbüs yolundaki suçunuzu sabit görerek Türk Ceza Kanunu'nun 146. maddesinin birinci bendi gereğince ölüm cezası verdi. Karar kabili temyizdir. Tutukluluk haliniz devam edecektir. Duruşma bitmiştir.'
devlet
13.05.2004 - 17:46Devletin en önemli görevleri:
1-Toplumu başka devletlerin şiddeti ve saldırısından korumak.
2-Toplumun her üyesini, her konudaki (çalışma şartları, dinsel yaşam, fikir hürriyeti vs...) adaletsizlikten korumak ve adaleti sağlamak, her vatandaşına eşit yaklaşmak.
bağımsızlık
13.05.2004 - 17:39Bir halk Bağımsızlığını kazandığı zaman devlet kurmak ister.Çünkü insanların bazı kurallar çerçevesinde yaşaması ve güven içinde yaşaması için bir anayasanın, yargının ve güvenlik güçlerinin olması gerekir.
deniz gezmiş
13.05.2004 - 17:33'Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal yürüyüşü' sırasında elinde Türk bayrağıyla yürürken çekilen fotoğrafı için:
http://www.turksolu.org/55/feyizoglu55.htm
sosyalizm
13.05.2004 - 17:20Binlerce kilometrelik yolculuk tek bir adımla başlar...(Tao)
ibrahim tatlıses
13.05.2004 - 17:13Onu ve onun gibileri yaratan halk değildir.Çarpık eğitim sistemi, eğitim adına hiç bir şey yapmayan 1950 den beri süre gelen tüm iktidarlardır...
ismet inönü
13.05.2004 - 17:09Ataturk'un istedigi ve anladigi demokrasi turunu anlayamamis olmasi, Mendereslerin, Demirellerin, Özallarin, Çillerlerin, Tayyiplerin ve Liberal türevlerinin doğmasini saglamiş ve cumhuriyet'e minik minik çentikler bu dönemlerde atilmaya baslamistir. ismet pasa liberallere gosterdigi hoşgörünün, daha sonraki 50 yil boyunca, liberal iktidarlarin diş mihraklara, türk askerinin kanini satmaya varacak sekilde tavizler verecek olduğunu gorebilseydi, büyük ihtimalle anladiğı anlamda demokrasiden vazgeçerdi.
akp
13.05.2004 - 16:48Oyların 3 te 1'ini almasına rağmen, TBMM'de 3 te 2 çoğunluğa sahip olan parti.Bu nedenle halkın tümü adına EGEMENLİK iddiasında bulumaktalar.AKP nin başbakanı Tayyip erdoğan, maaşını denkleştirmek için yaptığı TİCARETe ayırdığı zamanı birazda siyasete ayırmalı..
Tayip erdoğani Parlementer Demokrasi'de Yasama ve yürütme'yle eşdeğerde bir güç olan YARGI'yı, Yargının Türk milleti adına karar verdiğini öğrenmesi gerek.
Anayasa makhkemesi-yüce divan gibi konularda da sanırım oldukça CAHİL bir başbakana sahibiz.
Bir zamanlar kendini 'tek egemen' sanan MENDERESin başına neler geldiğini hatırlamalı.
akp
13.05.2004 - 16:13Emin ÇÖLAŞAN'ın 10 MART 2004 günü Hürriyet gazetesinde Tayyip Erdoğan ve AKP hakkında yazdığı yazı:
Başbakan'ın şirketleri vergi affında!
SEVGİLİ okuyucularım, bundan birkaç gün önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlunun şirketleri ve özellikle kendileri tarafından devlete ödenen vergi miktarını sormuştum.
Aradan günler geçti, ses yok! Demek ki vergilerini açıklamak istemiyorlar! CHP Diyarbakır milletvekili Mesut Değer bu konuyu Meclis gündemine taşıdı. Önerge verip bu soruların yanıtını istedi. TBMM Başkanı Bülent Arınç önergeyi uygun bulup işleme koyduğu takdirde rakamları öğreniriz. (Çünkü bazı önergeleri geri çeviriyor.)
Ortada tuhaf bir durum var. Bir başbakan kendisinin, maliye bakanı oğlunun vergilerini gizleyince, akıllara başka sorular geliyor.
Şimdi konunun bir başka boyutuna bakalım, bazı rakamları gündeme getirip Recep Tayyip Erdoğan'a yeniden soralım. Soruların özü şu:
‘‘İktidarınız tarafından çıkarılan vergi affı yasasına sizin şirketleriniz de girdi mi? Girdiyse niçin? ’’
Bu aşamada elimdeki verileri sizlere aktarayım. Eğer bir yanlışım varsa, Başbakan veya ilgili kişiler açıklama gönderir ve size buradan iletirim.
Maaşıyla geçinemediğini, o nedenle ticaret yaptığını söyleyen Başbakan'ın ortak olduğu 4 şirket var. Bunlar Ülker bayiliği, gıda alım satım ve dağıtımı yapıyor. Son olarak Yenidoğan Pazarlama A.Ş. Aralık 2003'te kuruldu. Bu şirketin şu anda vergiyle ilişkisi yok. Öteki 3 şirketine bakalım. Rakamları yuvarlak veriyorum:
***
Emniyet Gıda San. ve Tic. A.Ş: 1999 için 74 milyar kazanç gösterip 19 milyar vergi ödemiş. 2000 yılı beyannamesinde vergiye tabi geliri yok. 2001'de 850 milyar, 2002'de 1 trilyon 127 milyar kazanç bildirmiş. AKP Şubat 2003'te vergi affı yasası çıkarınca başvuruda bulunup matrah arttırımı denilen inceleme affından yararlanmış. Bu ne demek? Bir şirket herhangi bir nedenle vergi incelemesinden kurtulmak istiyorsa, incelenmesinden korktuğu yıllar için yasada yazılı tarifeye göre ek bir vergi ödüyor ve o yıllar için vergi incelemesi yapılmıyor. Yani bu şirket trilyonlarca lira vergi kaçırmış bile olsa, incelemeden kurtulmuş oluyor! Hiçbir güç bir lira bile ceza kesemez.
İhsan Gıda Pazarlama Ltd. Şirketi: Başbakan'ın bu şirketi de AKP'nin vergi affından yararlanmış. ‘‘1998-2001 dönemini incelemeyin’’ diye ek para yatırmış ve af kapsamına girmiş. Aynı şirket 2000 ve 200l yıllarında ‘‘Vergiye tabi bir kuruş bile kazancım yok’’ diye beyanda bulunmuş! Gelir olmayınca vergi de ödememiş! Ancak yine de vergi incelemesinden kurtulmak istemiş ve af yasasındaki asgari tarifeye göre 2000 yılı için 8, 2001 yılı için 11 milyar lira gelir (matrah) beyan edip 1998 ve 1999 yıllarıyla birlikte af yasası vergisini ödemiş!
Böyle olunca da, Başbakan'ın ortak olduğu bu şirket de 1998-2001 dönemini kapsayan vergi incelemesinden otomatik olarak kurtulmuş. Bu şirketler trilyonlarca lira vergi kaçırmış bile olsa bunun hesabı artık sorulmayacak, bir liralık bile vergi ve ceza kesilmeyecek! .. Çünkü inceleme muafiyeti kazanmış oldu.
İhsan Gıda Pazarlama A.Ş: Bundan öncekiyle ismi aynı. Ancak önceki limited, bu anonim şirket. Bu şirketin vergi affı açısından durumu da, öncekilerle aynı! 1997-2001 döneminde 20 ila 82 milyar lira kazanç gösteriyor. Kazancı 2002 yılında 204 milyar liraya fırlıyor. Şirket aynı yöntemle af yasasından yararlanma başvurusu yapıyor, istenen en düşük vergileri ödüyor ve bu yolla vergi incelemesinden kurtulmuş oluyor.
Şirketlerin tamamının vergi affından yararlanması acaba rastlantı mı!
***
Başbakan'ın şirketlerinden gelir elde edebilmesi, bu şirketlerin kár dağıtmasıyla mümkün oluyor. Alınan kár payının da Erdoğan tarafından vergi dairesine beyan edilip gelir vergisi ödenmesi gerekiyor. (Aynı durum Unakıtan'ın oğlu için de geçerli.) Bu anlamda bir gelir vergisi ödendiğine şu dakikaya kadar rastlanmadı. Kendileri de burada yaptığım çağrıya uyup ‘‘Şu yıllarda şu kadar kazandık (ya da zarar ettik) şu kadar gelirimiz oldu, şu kadar vergi ödedik’’ demediler!
Çağrımı burada yineliyorum. Lütfen bu sorulara kamuoyu önünde net ve somut yanıt versinler. Devleti yönetenlerin ödenen (veya ödenmeyen) vergilerini gizlemesi yakışık almıyor. Böyle bir konuda suskun kalma hakları yok.
Ve son soru: İktidar vergi affı yasasını hangi nedenle ve kimler için çıkarmış? !
--
Bu köşe yazısından sonra Aydın Doğan tarafından Çölaşan'a izne çıkması tavsiye edilmiştir.Bugün yaklaşık 1 hafta sonra Çölaşan tekrar Hürriyette yazmaya başlamıştır.
tayyip erdoğan
13.05.2004 - 16:09Çok değil bir yıl önce Tayyip Erdoğan ' Medya zorluk çıkarmaya devam ediyor' diye yazıyordu. Artık ne bir şikayet ne gazetecilere düşman gibi bakış var...
Erdoğan artık 'Bir kısım basın' dan yakınmıyor. O 'bir kısım basın' dan artık CHP yakınıyor. Kimi gazetelerde tek bir muhalif yazar kalmadığı gibi tek bir muhalif habere rastlanmıyor. AKP'nin aleyhine olabilecek haberler ayıklanarak (ya da iç sayfaların diplerine sokuşturularak) pembe gazete yapılıyor. Cumhuriyet son aylarda cesur gazetecilik yapıyordu... Tirajı 40 binlerden 60 binin üzerine çıktı... Sonra ne mi oldu? Cumhuriyet'in baskı ve dağıtımını yapan, ilanlarını kontrol eden bir başka gazete patronu para göndermemeye başladı. Cumhuriyet çalışanları bu ay maaşlarını ayın 10'unda alabildiler. Bir biçimde Cumhuriyet de kuşatıldı...
Aydınlık grubunun mütevazi bir televizyon kanalı vardı: Ulusal Kanal... Allem kallem kablodan çıkartıldı. Şimdi kablolu yayında Ulusal adı altında müzik yayını yapılıyor. RTÜK kararına rağmen Telekom gerçek 'Ulusal Kanal' ı kabloya sokmuyor.
Bir bakan kürsüde haberini beğenmediği gazeteyi yırtıyor...
Kopenhag kriterleri, Avrupalılık, demokratlık, özgürlük... Ne dersiniz? Bu değerler yükseliyor mu, alçalıyor mu?
(Ruşen Çakır)
Recep Tayyip Erdoğan
13.05.2004 - 16:05IMF'nin sevgili uşağı olduğunu ispatlayan AKP, talimatları uygulamayı sürdürüyor. IMF memnun. Patronlar memnun. Borsa memnun. Memnun olmayan sadece AKP'ye oy veren kitleler, emekçiler... 'IMF, nasıl talimat verir' diyor. Verir arkadaş! Kapısına giden sen. Borcu da şartlı vermiş. Bunun karşılığında talimatını da veriyor. Kurusıkı atmakla olmuyor bu işler.' Gazete köşelerinde, Tv kanallarında IMF ajanı olarak çalışan ekonomist bozuntularına ait değil bu sözler. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'a ait. Başbakan mı, IMF'nin avukatı mı, belli değil...
'Tüccar siyasetçi' her şeyi böyle demagojiyle ve kaba açıklar. Daha dün seçim meydanlarında, 'oturup pazarlık yapacağız... onurlu duracağız IMF karşısında... IMF düşman değil ya, biz de IMF'ye ortağız...' diyen bunlar değil miydi? Hani ortaktık, hani onurlu duruyordunuz? Palavra dönemi bitti. Şimdi IMF uşaklığı zamanı.
IMF'nin, patronların iktidarı AKP. Tayyip Erdoğan IMF'nin ve patronların sevgili başbakanı. Patronların bir toplantısına katılan Erdoğan'ın patronlarla diyaloğuna bakın:
Patronlarla Yanyana
Halka Karşı; 'Hurraaa! '
Erdoğan: 'TÜPRAŞ, TEKEL gibi kuruluşlara talipler gelmeye başladı. Ama sendikalar özelleştirmenin karşısında. Lütfen, özelleştirmenin karşısına dikilmeyin... Özelleştirme hususunda peşkeş çekildiği iddialarıyla karşılaşıyoruz...'
Patronlar bir ağızdan: 'Dinlemeyin efendim.'
Erdoğan: 'Dinlemeyelim; ama siz de bize destek verin.'
Destekleri yetmemiş. Destek verin, hep birlikte emekçilere, halka karşı savaşalım diyor Tayyip. Sendikacılara da 'lütfen'! Onlar zaten ricaya gerek yok, gereğini yapıyorlar. Patronlar memnun, elleri patlayana kadar Tayyip'in son cümlesini alkışlıyorlar;
'Hurraaa'.
Patronların onayını alıyor ya, isteklerini yerine getiriyor ya, IMF memnun ya; gerisi önemli değil. Halk zaten seçim zamanı hatırlanacaktır. Sonra yeniden unutulmak üzere, oyları istenecek, gerekli yalanlar söylenecek, halkı aldatmanın planları inceden inceye masa başlarında yapılacak.
Herkes görüyor, bağırıyor; 'özelleştirme peşkeştir' diye haykırıyor. Tayyip patronlara sırtını dayamış, dinlemiyor. Çünkü patronlar 'dinlemeyin efendim' diyor. O da dinlemiyor. Ormanlar, KİT'ler, kamu arazileri satılığa çıkarılmadık hiçbir şey yok. IMF istiyor Tayyip satıyor. Patronlar istiyor Tayyip yasalar çıkarıyor.
Tayyip kimin iktidarı? AKP kimi temsil ediyor? ! ! !
avrupa birliği
13.05.2004 - 14:36Atatürk de 'Avrupa Birligi'ni isterdi tarzı bir yaklaşım, 'demagoji' ve 'firsatçılıktan' başka birşey değildir.Sahte Atatürkçü bir söylemdir.
avrupa birliği
13.05.2004 - 14:34Avrupa Birligi'ne karşi gelistirilmesi gereken söylemler, 'dinci' ve 'aşırı milliyetçi' kesimlerinkinden farkli olmalidir. konu, egemenlik ve BAĞIMSIZLIK sorunudur.Ulus-Devletlerin birer birer yikilmaya başlandigi 20. ve 21.yüzyilda, AB bu sürece hizmet etmektedir. Ordu'nun 'AB' karşiti söylemlerine kanmamak lazım, zira onlar Avrupa'nin degil de, ABD'nin sömürgesi olmayı tercih etmektedirler.
Kisaca anlatmak gerekirse, ABD, Avrupa'nin atlantikten sonraki uzantisidir. AB ülkelerinde sunulan demokrasi, Sermaye Demokrasisidir, kisaca savunulan Bati KAPİTALİZMİDİR.NATO altinda yurutülen politikalar ise tamamiyla, yayilmacilik ve sömürgeciligin gelişimi üzerine kurulmuştur. Türkiye, İMF, NATO, DÜNYA BANKASI gibi Kuzey atlantik grubuna bagli, yayilmaci politikalara ülkeyi açik hale getirmektir.
Tarimin, sendikalarin tasfiyesi, uretimin ve buna bağli olarak ihracatin en aza indirilmesi, sosyal devletin yikilmasi ve özellestirme gibi uygulamalarla, 'çözulme' buyük olçüde gerçeklestiriliyor. Entegre olunacak olan 'Demokrasi' değil, BATI SÖMÜRGECİLİĞİDİR, düzenidir.
Avrupa birligi demek, MAFYAnın ülke yönetime sahip olmasi da demektir.Avrupa birligi, İMF, NATO, DB, BM gibi kurumlarin ürettikleri sefalet politikalaridir. Turkiye'de 'Avrupa Birligi'ne destek verenler, Liberallar, Sosyaldemokratlar ve Avrupa Özenticiligine hapsolmuşlardir. Ha A.B.D. garantorlüğü, ha Avrupa Birligi, farkı yoktur...
Demokratikleşme, kalkınma ve hakça düzen, bir birligin üyesi olmak için 'AMAÇ' şeklinde tanimlanamaz - alet edilemez, 'birlik' degisimi bir ülke adina yapamaz, bahsi geçen ilerlemeler(demokrasi-kalkınma-hakça düzen..) , gerceklestirilmesi mutlak gerekli olan ve devletin kendi 'Özgür iradesi' ile yurutmesi gereken faaliyetler içinde yer alir.
CIA
13.05.2004 - 13:5318 Eylül 1947 CIA’nın kuruluşu. Başkan Harry Truman tarafından imzalanan Ulusal Güvenlik Yasasıyla, Amerika'nın ilk sürekli casusluk ve karşı-casusluk örgütü kurulmuş oldu.
Temmuz 1950 Özgür Avrupa Radyosunun yayına başlaması. Örgüt kendi antikomünist propaganda araçlarını oluşturdu. Daha sonra Radio Liberty ismini alacak kuruluş demir perde gerisine yayın yapıyordu.
Mayıs 1951 Harold Kim Philby zan altında. Londra’dan Moskova’ya kaçan Guy Burgess ve Donald Maclean’ın sovyet ajanı olduğu açığa çıktı. Bu olay arkadaşları H.Kim Hilby’yi de zan altına soktu.
Ağustos 1953 CIA ilk hükümet darbesini İran’da tezgahladı. Ajanların katkısıyla yoğunlaştırılan sosyal iktidarsızlık Başbakan Muhammed Mussadık'ın devrilmesi, Şah Rıza Pehlevi'nin tahta çıkmasına yol açtı.
Haziran 1954 Başkan Eisenhover CIA'dan, Guatemala'daki sol hükümeti devirmesini istedi. Örgüt bir grup isyancıyı kullanarak meşru başkan Arbenz Guzman'ı devirdi.
17 Mart 1960 Castro'ya suikast girişimleri. Küba'daki devrimden hemen sonra Eisenhover CIA'ya Castro'nun temizlenmesi emrini verdi. Castro'ya karşı bir dizi başarısız suikast düzenlendi.
Mayıs 1960 Francis Gary Powers isimli pilotun kullandığı Amerikan casus uçağı (U-2) Sovyetler Birliği üzerinde uçarken düşürüldü. Amerikan-Sovyet zirvesi Khroutchev'in protestolarıyla yarıda kesildi.
Ağustos 1960 İlk casus uydu fırlatılıyor. Amerikalılara, Sovyet faaliyetlerini ve nükleer füzelerini gözetleme imkanı veren ilk casus uydu uzaya yerleştirildi.
Nisan 1961 Domuzlar Körfezi hezimeti Kübalı sürgünlerden oluşan CIA destekli bir ordu adaya başarısız bir çıkarma girişiminde bulundu. Başkan Kennedy sorumluluğu üstlendi.
Temmuz 1961 Loos'ta gizli savaş. Başkan Kennedy CIA'dan, komünist gerillalarla başı dertte olan Amerikan yanlısı Laos hükümetine yardım etmesini istedi. 15 Ekim 1962 Küba'daki Sovyet füzeleri, CIA'nın fotoğraf uzmanları Amerika'nın sadece 90 mil uzağındaki Küba'da Sovyet nükleer füzelerinin varlığının maddi kanıtlarını ele geçirdi.
Aralık 1962 Moskova, CIA'nın en önemli köstebeği Albay Oleg Penkovsky'yi tutukladığını bildirdi. Penkovsky vatana ihanet suçundan ölüme mahkum edildi.
Temmuz 1967 CIA ajanlarından oluşan bir ekip Vietnama gönderildi. Phoenix programı olarak adlandırılan bu müdahale sırasında CIA'nın kullandığı yöntemleri casusluk, hapsetme ve cinayetdi.
Eylül 1970 Nixon Allande'nin devrilmesini istiyor. CIA her türlü yöntemi kullanarak sosyalist hükümetin yönetimindeki Şili'yi istikrarsızlığa sürükledi. Başkan Allende 1973'teki darbe sırasında öldürüldü.
17 Haziran 1972 Watergate skandalı Demokrat Parti merkezini dinleyen eski CIA ajanları yakalandı. Bu olay Demokrat Partinin binasının adıyla anılan Watergate skandalının başlangıcını oluşturdu.
Aralık 1974 Köstebek var kuşkusuyla yaptığı temizlikler örgütü yıkacak düzeye ulaşan karşı casusluk masası şefi James Angleton CIA başkanı William Colby tarafından görevinden alındı.
Aralık 1974 Gizli faaliyetler sınırlanıyor. Amerikan Kongresi sadece, milli güvenlik açısından elzem oldukları Amerika Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış gizli müdahalelere izin verilmesini kararlaştırdı.
Ocak 1975 1960-68 arasında Latin Amerika'da görevli olan ajan Philip Agee Şirket'in içinden adlı bir kitap yazarak bütün operasyon ve isimleri açığa vurdu.
23 Nisan 1976 Demokrat Parti senatörü Frank Churc'ün sözcülüğünde çalışan Kongre komisyonunun 15 aylık bir çalışma sonucunda hazırladığı rapor CIA'nın gizli eylemlerine ışık tuttu.
4 Aralık 1979 CIA belgeleri İslamcılar'ın eline geçiyor. Amerikan Elçiliğini basan Humeyni yanlıları elçilik görevlileri arasında CIA ajanlarının gizli belgeleri yok etmesine zaman bırakmadı.
Ocak 1981 CIA Kontralara yardım ediyor. Reagan CIA'dan Nikaragua'daki Sovyet yanlısı Sandinist iktidarı devirmeye çalışan özgürlük savaşçıları'na yardım etmesini istedi. CIA Kontralara her türlü imkanı sundu.
16 Mart 1984 Sarsıcı infaz. Lübnan'daki en önemli CIA ajanı William Buckley İslami Cihad örgütü tarafından kaçırılarak öldürüldü. Buckley'in öldürülmesi CIA'da sarsıntılar yarattı.
2 Aralık 1985 Batı'ya geçen ve CIA'nın koruması altında yaşayan Vitaly Yurchenko fikir değiştirerek yeninden Moskova'ya döndü.
15 Mayıs 1988 Sovyetler Afganistan'dan çekiliyor. Bu çekilme, dirnişçilere lojistik destek, eğitim ve Stinger füzeleri sağlayan CIA'nın soğuk savaş dönemindeki en önemli askeri başarısını oluşturdu.
Temmuz 1990 CIA Kuveyt'in işgalini önceden haber alıyor. CIA uzmanları Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgal etme niyetinde olduğunu Başkan Bush'a bildirdiler. Hiç kimse bu uyarıya kulak asmadı.
Ekim 1992 CIA Başkanı Moskova'yı ziyaret ediyor. Hayal bile edilemeyecek bir olay gerçekleşti: CIA başkanı Robert Gates Kremlin'de Boris Yeltsin'le görüştü ve KGB merkezini gezdi.
24 Aralık 1992 Bush'un affı. Başkan Bush İrangate olarak anılan İran'a gizli silah satışı olayına karışmış üç CIA ajanını affetti.
25 Ocak 1993 Bu sene içinde yakalanan Pakistanlı Mir Aimal Kansi, iki ajanın CIA merkezi önünde öldürülmesinden sorumlu tutuluyor.
21 Şubat 1994 CIA tarihinin en zararlı haini, Aldrich Ames FBI tarafından yakalandı. Ames her şeyi para için yaptığını söyledi.
29 Eylül 1995 CIA başkanı John Deutch, Guatemala'da insan haklarına aykırı davranan iki ajanı kovdu ve sekiz tanesi hakkında disiplin tedbirleri uyguladı.
CIA Sayfa: 4/4
31 Ağustos 1996 Saddam Hüseyin'in Irak'taki duruma yeniden hakim olmasından sonra, CIA 1991'den bu yana onu devirmek ya da öldürmek için çalışan Kürt muhaliflere verdiği desteği çekti.
10 Ağustos 1997 CIA başkanı yine değişiyor. George Tenet CIA'nın başına geliyor. Bu altı yıl içindeki beşinci başkan.
deniz gezmiş
13.05.2004 - 13:43Hiç kimseyi öldürmemiştir.Başkalarının mutluluğu için kendini feda etmiş, iz bırakmadan ölmektense, iz bırakarak ölmeyi tercih etmiştir.
akp
13.05.2004 - 13:02IMF'nin sevgili uşağı olduğunu ispatlayan AKP, talimatları uygulamayı sürdürüyor. IMF memnun. Patronlar memnun. Borsa memnun. Memnun olmayan sadece AKP'ye oy veren kitleler, emekçiler... 'IMF, nasıl talimat verir' diyor. Verir arkadaş! Kapısına giden sen. Borcu da şartlı vermiş. Bunun karşılığında talimatını da veriyor. Kurusıkı atmakla olmuyor bu işler.' Gazete köşelerinde, Tv kanallarında IMF ajanı olarak çalışan ekonomist bozuntularına ait değil bu sözler. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'a ait. Başbakan mı, IMF'nin avukatı mı, belli değil...
'Tüccar siyasetçi' her şeyi böyle demagojiyle ve kaba açıklar. Daha dün seçim meydanlarında, 'oturup pazarlık yapacağız... onurlu duracağız IMF karşısında... IMF düşman değil ya, biz de IMF'ye ortağız...' diyen bunlar değil miydi? Hani ortaktık, hani onurlu duruyordunuz? Palavra dönemi bitti. Şimdi IMF uşaklığı zamanı.
IMF'nin, patronların iktidarı AKP. Tayyip Erdoğan IMF'nin ve patronların sevgili başbakanı. Patronların bir toplantısına katılan Erdoğan'ın patronlarla diyaloğuna bakın:
Patronlarla Yanyana
Halka Karşı; 'Hurraaa! '
Erdoğan: 'TÜPRAŞ, TEKEL gibi kuruluşlara talipler gelmeye başladı. Ama sendikalar özelleştirmenin karşısında. Lütfen, özelleştirmenin karşısına dikilmeyin... Özelleştirme hususunda peşkeş çekildiği iddialarıyla karşılaşıyoruz...'
Patronlar bir ağızdan: 'Dinlemeyin efendim.'
Erdoğan: 'Dinlemeyelim; ama siz de bize destek verin.'
Destekleri yetmemiş. Destek verin, hep birlikte emekçilere, halka karşı savaşalım diyor Tayyip. Sendikacılara da 'lütfen'! Onlar zaten ricaya gerek yok, gereğini yapıyorlar. Patronlar memnun, elleri patlayana kadar Tayyip'in son cümlesini alkışlıyorlar;
'Hurraaa'.
Patronların onayını alıyor ya, isteklerini yerine getiriyor ya, IMF memnun ya; gerisi önemli değil. Halk zaten seçim zamanı hatırlanacaktır. Sonra yeniden unutulmak üzere, oyları istenecek, gerekli yalanlar söylenecek, halkı aldatmanın planları inceden inceye masa başlarında yapılacak.
Herkes görüyor, bağırıyor; 'özelleştirme peşkeştir' diye haykırıyor. Tayyip patronlara sırtını dayamış, dinlemiyor. Çünkü patronlar 'dinlemeyin efendim' diyor. O da dinlemiyor. Ormanlar, KİT'ler, kamu arazileri satılığa çıkarılmadık hiçbir şey yok. IMF istiyor Tayyip satıyor. Patronlar istiyor Tayyip yasalar çıkarıyor.
Tayyip kimin iktidarı? AKP kimi temsil ediyor? ! ! !
imf
13.05.2004 - 12:47IMF'nin veya AB'nin uygulanmasını istediği hiç bir ekonomi politikada, halkın çıkarları yoktur. Ülkemizin insan gücünü ve yeraltı-yerüstü kaynaklarını seferber ettiğimizde, ve gelirin tüm halk arasında adil dağıılımını sağladığımızda, ulusal gelirimizin yükseleceği, yaşam standartlarının bugünkünün üç-beş katına ulaşacağı bilimsel bir gerçektir. Sorun, halkın çıkarları doğrultusunda ekonomi politikalar uygulayacak bir iktidarın, yani halkın iktidarının işbaşına getirilmesidir. AB'li yaşam karşısındaki alternatifin bir başka adı da budur.
masonluk
13.05.2004 - 11:341991 yılına kadar Masonlar, toplantılarına kadınların katılmasına izin vermezlerdi.Kadınların çenesini tutamayan, sırları açıklayan yapıları olmasından kaynaklandığı söylenir.
Gizlilik ve sır tutmak Masonlar için en önemli şey olduğu için bu riske yüzyıllardır girmemişlerdir.
masonluk
13.05.2004 - 11:32A.B.D. istiklâl beyannamesini imza eden 56 kisinin 53'ü, ilk kurucu meclisin 55 üyesinden 50'si,
ilk kurulan 13 devletin bütün valileri
Washington'un 29 generalinden 20'si, 106 subayindan 104'ü MASON'dur.
Kaynak:www.mason.org.tr
uğur mumcu
13.05.2004 - 11:19'Batı, Saddam olmasa da bir başka Saddam yaratıp bugün sağlamaya çalıştığı egemenliğini yine kurardı' (Uğur MUMCU - 20 Ocak 1993)
mossad
13.05.2004 - 11:05terör örgütü.
deniz gezmiş
13.05.2004 - 10:58Detaylı hayat hikayesi için:
http://www.eskici.freeservers.com/denizgezmis.htm
deniz gezmiş
13.05.2004 - 10:57Mahkeme, 16 Temmuz 1971 Cuma günü başlar ve 9 Ekim 1971 Salı günü son bulur. Duruşmalar, 86 gün devam etmiştir. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, 9 Ekim 1971 Salı günü, Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim mahkemesinde idama mahkûm edilir. Mahkeme, idam kararı verdiği sanıkların, 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını tağyir, tedbil ve ilgaya teşebbüs ettiklerini sabit görerek' haklarında TCK'nin 146/1 maddesini uygular. Duruşma yargıcı Albay Ahmet Tetik, kararı şöyle açıklar:
'Hakkınızdaki kararı tefhim ediyorum. Mahkememiz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya teşebbüs yolundaki suçunuzu sabit görerek Türk Ceza Kanunu'nun 146. maddesinin birinci bendi gereğince ölüm cezası verdi. Karar kabili temyizdir. Tutukluluk haliniz devam edecektir. Duruşma bitmiştir.'
deniz gezmiş
13.05.2004 - 10:17Haydarpaşa Lisesinden Kıbrısın bağımsızlığa kavuşmasıyla ilgili bir kompozisyonu yüzünden uzaklaştırma cezası almıştır.
sabetayist
12.05.2004 - 12:07http://f23.parsimony.net/forum51823/messages/597.htm
Toplam 1733 mesaj bulundu