Prof. Dr. Afet İnan'ın, Atatürk'ün Büyük Söylevi'nin 50. Yılı Semineri'nde sunduğu 'Atatürk'ün Büyük Nutku'nun Müsveddeleri Üzerinde Arkadaşlarının Eleştirilerini Dinlemesi ve Gençliğe Seslenişi' başlıklı bildirinin 'Gençliğe Sesleniş' ile ilgili bölümü:
(İnan, bildirisinde, Atatürk'ün, 1 Temmuz 1927'de Dolmabahçe Sarayı'na geldiğini ve o tarihten sonra her gece yakın arkadaşlarıyla toplanarak Nutuk'un müsveddelerini okuduğunu ve üzerinde tartışma açtığını belirtmektedir.)
'Şimdi benim tanık olduğum olay şöyle. Sıcak bir yaz gününün gecesi; Atatürk'ün çevresinde daha kalabalık bir aydınlar topluluğu vardı.
O, adeta arkadaşlarına bir sürpriz hazırlamanın sevinci içinde 'oturunuz ve dinleyiniz' dedi. Nutuk’un sonuna koyacağı satırları yüksek sesle okumaya başladı.
Dinleyicilerin nefes dahi almadıklarını sanıyorum, yahut bana öyle geldi; çünkü ben kendimi öyle hissediyor ve milli bir heyecanın etkisinde yaşıyordum. Bütün milli mücadelenin tarihi olan Nutuk, bu satırlarla son bulacaktı.
Atatürk, bu metni okuyup bitirdiği zaman, derin bir nefes almış, fakat iki damla gözyaşını da bizlerden saklamamıştı. Bunu da gayet iyi hatırlıyorum.
Fakat okuduktan sonra şöyle bir durum oldu. Bu Gençliğe Hitabe okunduğu akşam tarih olmuş olaylar, konuşma konusu değildi.
Atatürk, coşmuş konuşuyor ve başkalarına konuşma fırsatı vermiyordu. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği üzerinde duruyordu. Tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat geleceği cumhuriyete inananlara onu koruyanlara ve yaşatacak olanlara emanet etmek gerekiyor diyordu.
Gençliğe Hitabe yazısını ilk dinleyenlere methetmek fırsatını dahi verdiğini hatırlamıyorum. Zaten methedilmeyi pek sevmezdi. Bir gün, bu arada söyleyeyim, 'Beni methetme sözlerini bırakınız, gelecek için neler yapacağız onları söyleyin' demişti. Sözleri hala bugün dahi kulaklarımda akisler yapmaktadır: 'Gençliği yatıştırınız. Onlara ilim ve irfanın müsbet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulamaya geçtiği vakit, Türk milleti yükselecektir' diye telkinlerde bulundu. O,Türk gençliğinin sağduyusuna, milliyetçiliğine, vatan sevgisine inandığını ve onlara güvendiğini söylüyordu.
505-506 sayfa numarasını taşıyan bu son yapraklarda (müsveddeler) hemen hiçbir düzeltme yoktur. Yazı Atatürk’ündür. Üç yerdeki düzeltme ise yazarken yapılmıştır. Evvela 'Ey Türk Genci' denmiş; fakat hemen genci kelimesi silinerek 'gençliği' olarak düzeltilmiştir. İkincisi ise 'Galipler cebren ve hile ile' cümlelerini başındaki 'galipler' kelimesini silmiştir. Fakat en sonunda yarım bıraktığı bir cümle var 'Efendiler' diyor. 'Son kuvvetini kendi mefkuresinden ve damarlarında bulan Türk evladının elinde istiklal ve cumhuriyetin ilanihaye mafhuz ve masun olacağına ve sancağımızın itibarı daima yüksek bulunacağına' demiş, onu bitirmeden burada kesmiş.'
(Atatürk'ün Büyük Söylevi'nin 50. Yılı Semineri, Bildiriler ve Tartışmalar, Türk tarih Kurumu Yayınları, Ankara-1980)
12 Eylül döneminde sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa idam cezası verildi. Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. Bunlardan, MGK’nın onayladığı ve onay sonrası hemen infazı yapılan 50’si dışındakiler için cezalar fiilen müebbet hapse dönüştü.
Mumcu öldürüldükten sonra, kendisini hedef haline getirebilecek yazıları üzerinde yeniden düşünülmeye başlandı. Mumcu'nun faili meçhul cinayetler konusunda yazdıklarından bazıları şöyle:
'Bu iki örgütün (PKK ve Hizbullah) birbiriyle bağdaşması olanaksız gibi görülüyorsa da, 1990'da PKK ile Hizbullah arasında yakınlaşmalar olduğu biliniyor. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Almanya'da yayınlanan örgütün yayın organı Serxwebun adlı gazetede 1990 Kasım sayısında yayınlanan 'Kürdistan'da Türklük, İslamiyet ve Ulusal Kurtuluşçuluk' yazısında şu görüşleri savunmuştu: 'Dinin anti - emperyalist, anti - sömürgeci bir temelde ve halkın tarihi geleneklerine uygun bir mücadele aracı olarak kullanılmasına önayak olmak gerekir. Gerekli örgütlenmeleri yapmalıyız. Tarikatlara ve mezheplere ulaşmalıyız'' (Milliyet 21 Şubat 1992)
'Turan Dursun'u kimler öldürdü? Kimlerin öldürdüğü ad ad bilinmiyor. Belki katillerin kimlikleri hiç bilinmeyecek de. Ama İslam dinini eleştiren bir eski din adamını kimlerin niçin öldürecekleri herhalde biliniyor. Katiller büyük olasılıkla İslamcı terör örgütlerinin militanlarıdır. Bu örgüt 'Hizbullah' örgütü müdür, 'İslami Cihad' mı, 'Türkiye İslami Kurtuluş Cephesi' mi, yoksa adı duyulmamış bir başka örgüt mü? ' (Cumhuriyet 6 Eylül 1990)
'Dünyada terör yöntemleri kullanan İslamcı örgütler yok mu? Mısır'daki 'Müslüman Kardeşler' var, İran kökenli 'Hizbullah' var. Bunların Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun ve Bahriye Üçok cinayetleri ile ilgileri var mı? Öldürülenlerin kimlikleri, yaşamları boyunca uğruna savaştıkları ilkeler, bu cinayetlerin İslamcı terör örgütlerince işlendikleri kuşkusunu doğruyor' (Cumhuriyet 2 Kasım 1990)
'İşçi sınıfı yaratıcı sınıftır. İşçi sınıfı bir ülkede maddi refahın gerektirdiği herşeyi üretir, iktidar işçi sınıfının elinde olmadığı sürece, işçi sınıfı, iktidarın sömürücü toprak sahiplerinin, haksız kazanç sağlayanların, tekellerin, yerli ve yabancı çıkar gruplarının elinde kalmasına izin verdikçe, silahlar işçi sınıfının değil de, çıkar gruplarına hizmet edenlerin elinde oldukça, bu çıkar gruplarının ziyafet sofralarından dökülmesine gözyumduğu kırıntılar ne denli çok olursa olsun, işçi sınıfı yoksul bir hayat sürmeye zorlanacaktır.”
Fidel Castro
En azından, söylemleriyle yıllardır bu kadar büyük tepkiler topladığını görünce kendilerine çeki-düzen vermeleri gerekirdi.Eğer bir parti en çok desteklendiği, güçleniği önemde bile %6 oy oranını geçemiyorsa ve % 5-6 civarında takılıp kaldıysa, yeni söylemler geliştirmeli, nerede hata yapıyoruz diye düşünmeli.
Bir parti sadece dini söylemlerle, sadece etnik söylemlerle, sadece laik söylemlerle ancak toplumun bir kısmının sevgisini kazanabilir.Eğer TÜM ÜLKENİN yönetiminde söz sahibi olmak istiyorsa, tüm ülke vatandaşlarının benimseyebileceği şeyler söylemeli.İnatla bir KİTLE PARTİSİ olarak kalmamalı.Ama DEHAP artık kendini 'PKKya terörist demeyen kürtçü kitle partisi' konumuna getirmiştir.
Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futolcuları listesinde belki ilk 100'e bile giremez, ama dünyanın en popüler olmuş futbolcusu, en çok kazanan futbolcusu.Kapitalizmin süslü paketi.
Özel olarak Hıristiyanlığa genel olarak da bütün dinlere karşı “alternatif din” olarak ortaya çıkan geçmişi oldukça eskiye dayanmasına rağmen yakın zamandan itibaren yeni bir din hüviyetine bürünen önemli bir harekettir.
Kelime olarak şeytana inanma(şeytanizm) ,tanrı diye tapınma anlamına gelen satanizm; şeytana tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-Hıristiyan geleneğine Yahudi - Hırıstiyan din tahakkümüne ve özelliklede Hıristiyanlığa karşı başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur. Buna “Modern Protesto Hareketi “ demekte mümkündür. Bu hareket başta Hırıitiyanlık omak üzere bütün dinlere ve dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil eder. Dolayısıyla, başta İngiltere, Fransa, ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde özelliklede Amerika’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan Satanizm; Şeytanın en önemli özelliği olan muhalefet ve başkaldırıyı esas alarak dinin ve dini olan herşeyin karşısında, fakat şeytanın ve onun temsil ettiği şeyin yanında yer alma hareketidir.
Modern Satanizm ABD’li Macar asıllı Anton Szandor Lavey tarafından kurulan Şeytanın Kilisesi ile ortaya çıkıp şekillenmiştir.
Satanizm’in inanç ibadet ve ahlak anlayışını Yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler olarak ikiye ayırıp inceleyebiliriz. Satanizm de inançları 21 Satanist nokta, 9 büyük yasak ve 9 bildiri olarak ele alabiliriz.
21 SATANİST NOKTA
“The Dark Book of Satan” adlı eserde satanistlerin hayatı nasıl anlamalır gerektiği ve diğer bireylerle ilişkilerini düzenleyen yirmibir satanist nokta şunlardır;
-Gücünü kaybetmemek için,zayıf ve aciz (karaktersiz,kişiliksiz) olanlara saygı gösterme
-İçinde başarı yattığı için gücünü her zaman sına
-Mutluluğu barışta değil zaferde ara
-Uzun süreli dinlenmeden ziyade istirahatlerini kısa tut
-Yeni bir şey yaratacaksan eskiyi tamamen yok et
-Ölümünü göremeyeceğin hiçbir şeyi çok fazla sevme
-Yapıyı Kumun üzerine değil kayanın üzerine inşa et...Çünkü yapı sadece bugün yada dün için değil her zaman içindir.
-Her zaman, yapılmamışı keşfetmek için daha fazla çalış
-Boyun eğmektense öl
-Demircilik ölümün kılıcını işlemek dışında hiçbir sanatsal değere sahip değildir. Çünkü ölüm getiren kılıç bir sanat şaheseridir.
-Her şey üstende başarıyı elde etmek için önce kendinin üstüne çık (kendini aşmayı öğren)
-Yaşayanların kanı yeni bir tohum yaratmak için iyi bir gübredir.
-Kurukafadan oluşan piramitlerin üzerinde duran kişi,daha uzakları görebilir
-Sevgiyi bir kenara atma,fakat onu her zaman tehdit “et çünkü o bir sahtekardır”.
-Bütün büyük olan şeyler acı üzerine kurulmuştur.
-En önde olmaktan çok en üst de olmaya çalış, çünkü büyüklük orada yatar.
-Daha önceden yaratılmış engelleri yok etmek için taze ve güçlü bir rüzgar gibi gel.
-Bırak sevgi, hayatında bir amaç olsun, ama en büyük hedefin büyüklük olsun
-Erkek dışında hiçbir şey güzel değildir ama bütün her şeyden güzel olan kadındır.
-Gücü engellediği için bütün aldanma ve yalanları reddet.
SATANİZMİN DOKUZ BÜYÜK GÜNAHI
Satanizm diğer tüm dinlere karşı çıkarak günahı ret ederken kendiside yapılmasını yasakladığı kurallar koymuştur. Satanizm’de ki 9 büyük yasak şunlardır;
1- APTALLIK (Stupitiy)
Satanist günahların ilki aptallıktır. Aptallar acı dymazlar. Satanistler hayatın tuzaklarla dolu olduğunu söyleyerek tuzaklara düşmemek ve aptal olmamak için çaba gösterilmesi gerektiğini savunur
2- OLMADIĞIN GİBİ GÖZÜKMEK (Preteniousness)
Boş böbürlenmelerin rahatsız edici bir şey olduğunu söylerler ve Lesser Magic’in kardinal kurallarına hitap etmediğini bildiriler
3- SOLİPSİZM
Satanizm’e göre başkalarına karşı davranışlarını dengelemek gerekmektedir. Çünkü karşıdaki kişi senin istediğin gibi olmaz yani sana ayak uyduramayabilir. Bu nedenden dolayı Satanizm, kişi sana nasıl davranıyorsa kişinin de ona öyle davranmasını öğütler ve kolaylıkla yanılgıya düşülebileceğini bu nedenle her an dikkatli olmak gerektiğini bildirir.
4- KENDİNİ KANDIRMAK (Self - Decient)
Satanistler için en büyük Kardinal günahlardan biriside kendini kandırmadır. Karşındaki kişilere her hangi bir nedenden dolayı (tabu, ön yargı,dış baskı vs) olmamasına rağmen büyüklük yakıştırıp saygı göstermeyi reddederler. Satanizm için asıl olan bireysel çıkardır ve kutsal olan bireyin sadece kendisidir.
5- SÜRÜYE UYMAK (Herd Conformity)
Bir kişinin diğer bir kişinin isteklerini yerine getirebilmesi ona bir çıkar sağlaması ön koşuluna bağlıdır. Aksi takdirde bir çok kişinin isteklerine uymak onu köleleştirir. BU nedenle köle olmaktansa akıllı bir efendi seçmelidir.
6- PERSPEKTİF EKSİKLİĞİ (Lack Of Perspektive)
Satanizm yaşayarak her gün tarih yazıldığını bu süreçte perspektif eksikliğinin büyük acıları da beraberinde getireceğini bildirir. Bu nedenle her zaman geniş tarihsel ve sosyal olguları görmek gerekmektedir. Sürüye uymak özgürlüğü kısıtlar.
7- ORTADOKSLARI UNUTMAMAK (Forgetfulness)
Daha önce var olan ve toplum tarafından reddedilen veya birey tarafından reddedilen şeylerin yeni bir görünüm altında ve farklı bir şeymiş gibi sunulması ihtimaline karşı dikkatli olmak gerektiğini aksi davranışın günah olacağına inanırlar.
8 - CONTERPRODUCTİVE PRİDE
Satanizm’in kuralı “ eğer sizin için faydası varsa yapın” dır. Fakat sizin aleyhinizeyse ve köşeye sıkıştığınızda tek çıkış ” üzgünüm bir hata yaptım,keşke anlaşabilsek” demek ise bunu yapın. Fakat sonra tekrar denemek gerektiğini bildirir. Yani bireysel çıkarınız için her şeyi yapın.
9- ESTETİK EKSİKLİĞİ (Lack of Aesthetics)
Birey evrensel estetik görünüme önem vermektense istediği gibi görünme özgürlüğünü kullanmalıdır. Başkalarına hoş gözükmek için taranmış saçlara vs gerek yoktur.
Satanizm’in 9 Büyük Bidirisi
Satanizmin 9 büyük bildirisi ise şunlardır;
Satanizme göre insan kendini sakınmamalı istediğini yapmalıdır
Satanizm ruhsal umutlar yerine var oluşu savunur
Satanizm nankör insanlar için vakit harcamaktansa hak edenlere incelik göstermeyi emreder
Satanistler kendilerine vuranlara diğer yanaklarını uzatmaktansa intikam almayı emreder
Satanizm vampir olmak için vakit harcamaktansa daha gerçekçi sorumluluklarını yerine getirmek gerektiğini savunur
Satanizm tüm dinlerde günah diye dayatılan şeylerin duygusal ve zekasal zevkten ibaret olduğunu savunur
Şeytan kilisenin en sadık dostudur.
Satanizme göre insanlar hayvanlardan bazen iyi ama çoğunlukla kötülük yapan canlılardır. Satanizm’e göre insan kendini kandırmamalı aklıyla olduğu gibi gözükmelidir.
İbadet ve Ahlak anlayışları
Satanizm’in temelinde geleneksel düşman olarak Hıristiyanlık dini görülmekte, toplum tarafından kabul görülen temel ahlak kuraları reddedilmektedir. Cinsel sapıklıklar, cinayetler,kara büyü ve cadılık Satanistlerin bizzatihi yaptıkları olaylardır. Satanizm’de bazı sayıların özel bir önemi vardır. 13 sayısının kutsallığına inanırlar. 666 sayısına özel bir önem verdikleri bilinmekte olup, bu sayının kutsal kitaplarda (tevrat, Zebur, İncil) geçen Şeytan ile ilgili ayet sayısına denk olduğu düşünülmektedir. Kedinin dünyada şeytana en yakın hayvan olarak kabul edildiği, bu sebeple ayinlerinde kedi kurban edilerek ruhi anlamda Şeytan ile birleşmenin kabul gördüğü düşünülmektedir.
Satanist törenler, ortaya konulan pentagram işareti etrafında mumların yakılması, baltaların elde tutulması, ters haç işaretinin çizilmesi veyatahta bir haçın yakılması, Şeytana dua edilmesi ve kurban olarak bir kedinin kesilerek kanının içilmesi ile gelişip, genellikle burçları aynı olan veya birbirine yakın kız ve erkeklerin cinsel ilişkiye girmesiyle biter. Kedinin kurban edilmesinin sebebi ise şeytana en yakın hayvan olarak görülmesidir. Bazen Satanist ayinlerde şeytana bakire kızlar da kurban olarak sunulmaktadır
Satanistler en büyük özelliklerinde birisi ise büyük bir gizliliktir. Grup üyelerinin aile ve yakın çevrelerinden bile Satanist olduklarını gizledikleri, buna sebep olarakta herhangi bir açıklamada bulunmaları halinde Şeytanın lanetine uğrayarak başlarına kötü şeylerin geleceğine inanmalarıdır.
Satanistler intiharı bir ibadet olarak algılarlar. İntiharın seçilme sebebi, tüm dinlerde kişinin kendi canına kıynmasının kesin şekilde yasaklanmasının etkisi büyüktür. İntihar eden kişi veya grup elamanlarınca yapılan telkinlerle buna zorlanan şahıslar bir an önce ölüp cehenneme giderek Şeytana hizmet etmeyi düşünmektedir.
Kutsal Kitapları
Anton Szandor Lavey’in yazmış olduğu “Satanist Bible” (Şeytanın not defteri) isimli kitap, Satanist gruplarca Şeytan’ın kutsal kitabı olarak kabul edilmektedir. Bu kitap ta kısaca şu ilkeler açıklanmaktadır;
Sonsuz kişisel tatmin için çalış
Hayatı canlı yaşa
Düşmanndan nefret et, sana vuranı yok et
Basit bir hayat yaşa,hayvanlar gibi ol
Günah denen şeyleri savunmak gerektiğini
Şeytanın öcü olarak kullanıldığında tüm dinlerin dostu olduğu
İstemedikçe kimseye akıl vermemeyi
İnsanın kendisini asla aldatmaması gerektiği...gibi ilkeleri Satanizmin temel öğreti ve ilkeleri olarak açıklamaya çalışır.
Günümüzde Satanizm
Satanizm günümüzde ağırlıklı olarak Norveç’ te görülmektedir. Norveç’in dışında ABD,Rusya,Polonya,Almanya da görülmekle beraber dünyada tüm ülkelerde şeytana tapan kişilere ve topluluklara rastlanmaktadır. Şeytanın Kilisesi adı altında örgütlenmeye çalışmalarına rağmen Satanizm de herşey bireyciliğe dayandığından dolayı bu çok zor görünmektedir. Özellikle Satanist cinayet ve İntihar olaylarıyla gündeme gelmekte ve Bazı ülkeler tarafından yasaklanmışlardır. Ülkemizde Satanizm bir din olarak kabul edilmemek ve Satanizm’in yaygınlaşması toplum düzenini bozduğundan dolayı engellenmektedir. Tüm dünyadaki sayıları hakkında bir tahmin yapmak oldukça güç olmasına rağmen ülkemizde sayılarının 3.500 civarında olduğu emniyet kayıtlarında belirtilmektedir.
Şamanizm, insanlığın belki de en eski dinlerinden biridir. Temel olarak sihir ve büyüye dayanır. Her hangi bir kurucusu veya kutsal kitabı olmadığı gibi ortaya çıkış tarihi de belli değildir.Şamanizm’in köken olarak anaerkil dönemde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir.. Yakutlarda erkek Şamanlar özel cübbeleri bulunmadığı zamanlarda kadın entarisi giyerek ayin yaparlar. Şamanların çoğunun saçlarını uzatma nedenlerinden biri de budur
İnanç ve İbadetleri
Şamanist inanca göre dünya, gök, yeryüzü ve yeraltı olmak üzere üç kısma ayrılır. Altay Türklerine göre 'Aydınlık Alemi', yukarıdaki dünyayı yani gökyüzünü Tanrı Ülgen'le ona bağlı iyi ruhları temsil eder.Yeryüzünü, yani 'Orta Dünya'yi insanlar oluşturur. Yer altı dünyası olan 'Aşağıdaki Dünya'yı ise Tanrı Erlik ve ona bağlı kötü ruhlar oluşturur. İyi ruhlarla ilişki kurup, iyilik yapan Şamanlara ak-Şaman, yeraltı ruhlarıyla konuşup, Erlik 'in hizmetinde olanlaraysa kara-Şaman denir.
Eski Türklerin de inandığı din Şamanizm’di. Bu Şamanizm,Yakutlar ve Altaylar'da yaşayan ilkel Şamanizm aşamasını bir süre sonra geride bırakmış, gelişmişti. Avcılık ve ilkel tarımla dar bir bölgede yaşayan boyların inanışlarıyla, büyük devletler kuran, Çin Duvarı’yla Bizans arasına yayılmış halkların inanışları aynı kalmamıştı.
Çin kaynaklarından anlaşıldığına göre eski Orta-Asya Şamanizm’inin temelleri Gök-Tanrı, Güneş, yer, su, atalar ve ocak (ateş) kültleridir.Bu bağlamda Asya halklarının inandığı Şamanlığın temelinde insan ve doğanın birlik ile beraberliği ve uyumu düşüncesi yer alır. Evren,dünya,insan,hayvan ve bitkiler alemi bir bütün olarak düşünülür. Dünya ve Gök,yaratma eylemini birlikte işbirliği halinde gerçekleştirmektedir. Bunlar bütün varlıkların yaratıcısı olmalarından ötürü kutsaldır. İşte bu yüzden Asya 'nın Şamanist göçebe halklarında Gökle Yer Su'yu sayma ve bunlara saygı gösterme, bu göçebe halkların inanışlarının özünü oluşturmaktadır. Dağın eteğinde ya da zirvesinde, nehrin ya da gölün kıyısında, yolun ya da atın bağlandığı direğin yanında, bir göçebenin kutsamayla eylemleri, tüm yaşamın ortak bir bilinci paylaştığı doğaya dönüktür.
Şamanlıktaki bir diğer inanışta, insan neslinin sonsuz bir şekilde devamlılığı düşüncesi. Şamanist olan birisi kendini, baba, dede, ve atalarına ait olan bir hayatın devamı olarak görür, bunları bilir ve sayar (Atalar kültü) . Bununla birlikte, söz konusu bu insan aynı zamanda kendi geleceğini de sonraki nesillerde görmektedir, ki bu durum varoluşun ana anlamıdır. Bundan dolayı bu insanin görevi çocuk ve torunlarına toplumun en iyi yanlarını aşılayarak yetiştirmek ve hayata hazırlamaktır
Şaman Kimdir? Kimler Şaman Olabilir?
Şaman dininin ayin ve törenlerini yapan, ruhlarla insanlar arasında aracılık eden kişiye Şaman denir. Şaman sözcüğü Türkçe kökenli değildir. Türkler Şaman yerine kam sözcüğünü kullanırlardı. Avrupa'da 18.yüzyılda kabul edilen Şaman sözcüğü, Rusların, Kuzey Sibirya'da Tunguzlardan öğrendiği bir sözcük. Aslında bu sözcüğün kökeni hâlâ tartışmalı. Bazı bilim adamları sözcüğün Pali dilinde bulunan 'şamna' olduğunu, Sanskritçe'de bulunan 'çramana' ile aynı kökten geldiğini ileri sürüyorlardı. Bazıları da bu sözcüğün Mançu’ca olduğunu,'zıplayan,dans eden' anlamına geldiği görüşündeler. Bir başka teori de Şaman sözcüğünün Buda inanışına ait bir sözcük olduğudur. Firdevsi'nin sehname'sinde geçen 'Semen' (Buda rahibi) sözcüğü dolayısıyla Şaman sözcüğünün Hindistan kökenli olduğu söylenir.
Kasgarlı Mahmut'tan öğrendiğimize göre kamlar, Müslüman Türkler zamanında da unutulmuş değil. Divan-i Lugat-it Türk'te 'Kamlar kamik arvisti: kamlar (ayin sırasında) anlaşılmayan bir takım sözler söyledi.' gibi cümlelere rastlanmaktadır. Benzer biçimde Balasagunlu Yusuf Has Hacib, 'Kutadgu Bilig' adli eserinde kamlarla hekimleri (otacıları) bir tutmuş, ikisini de insanlar için yararlı isler yapan kişiler olarak göstermişti. Bir yerde söyle der: 'Kerek tut otaçi, kerek kam, öligligke her giz asig kilmaz em. (Gerek hekim tut, gerekse kam, eceli gelene ilaç fayda etmez.)
Şaman (kam) , tanrılar ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapma gücüne sahip olan kişidir. İnsan, ufak tefek ruhlara, aileyi koruyan ateş ve iyi yer-su ruhlarına bizzat kurbanlar ve saçılar sunabilirse de, kuvvetli, hele kötü ruhlara doğrudan başvuramaz. Kötü ruhlar insanların en büyük düşmanlarıdır. İnsanlara ve hayvan sürülerine hastalık göndermek suretiyle kurban isterler. Bunların istediklerini yerine getirmek gerekir. İnsanlar onların ne istediklerini bilmezler. Ne istediklerini ancak gücünü göklerden ve atalarının ruhlarından alan Şamanlar bilir.
Şamanlık bilgisi öğrenmekle elde edilemez. Şaman olmak için belli başlı bir Şamanın neslinden olmak gerekir. Kimse Şaman olmayı istemez, ancak geçmiş ataların ruhundan biri, Şaman olacak torununa musallat olur; onu Şaman olmaya zorlar. Bu hale Altaylılar 'töz basıp yat' (ruh basıyor) derler. Ata ruhu musallat olan adam Şamanlığı kabul etmezse deli olur.
Şaman Davulu
Bugün Rusya Federasyonu içinde yer alan Hakasya 'da Şamanizm hâlâ canlı tutuluyor. Hakasyalı bir araştırmacı olan Katanov, Minusinsk Tatarlarından aldığı bilgilere göre Şaman davulunu anlatır. Buna göre davulun önemli üç bölümü vardır: içi, dışı ve tokmağı.
Davul, bir arşın çapındadır. İskeleti genellikle sepet yapımında kullanılan söğütten yapılır ve at derisiyle kaplanır. Davulun içinde dikey olarak duran sapı genellikle kayın ağacından yapılır. Sapta mars denilen, kamın yer altı dünyasında yaşayan erliklerin lideri Erlik Han 'a ulaşmasını sağlayan on iki delik bulunur.
Deliklerin arasındaki kabartmalar, kamın uçarak ya da yürüyerek geçmek zorunda olduğu dağ sıralarını temsil eder. Sapın üst kısmında, enlemesine kamın kendisinin ya da hastasının düşmanlarını püskürttüğü yay kirişi olarak adlandırılan sopa bulunur.
Bu demir sopaya hastanın içindeki kötü ruhları kovan on sekiz kadar demir çıngırak bağlanır. Ayrıca, kamın habercilerini temsil eden iki çan da demir sopaya bağlanır. Davulun üst kısmında hastanın düşmanlarını temsil eden dört ya da altı demir kanca tutturulmuştur. Demir sopaya kamın kudretini simgeleyen bez parçalari asılır. Bu bez parçaları genellikle kamın hastaları tarafından bağlanır. Erlik Han'a herhangi bir hayvan adandığında bu hayvana demir sopadan alınan iki üç bez parçası bağlanır. Adak hayvanın boynunda asılı duran bu bez parçaları onu kötü güçlerden korur.
Davulun üst kısmında yedi renkli gökkuşağı tasvir edilir. Gökkuşağının iki ucundan da, iki geniş kare şeklinde merdiven sarkar. Bu merdivenle kam, Kan Kuday'in huzuruna çıkmak için gökyüzüne yükselir. Kan Kuday'in önünde beyaz boyayla çizilen iki kayın ağacı vardır. Kam, gökyüzüne yükselerek Kan Kuday'dan hastayı iyileştirmek ya da ya da öldürmek için emir alır. Gökkuşağının altında ışık saçan iki daire vardır. Ayrıca 14-18 kadar yıldız bulunur. Merdivenin üst kısmındaysa beyaz renkle yedi dağ kızı resmedilmiştir. Bu kızlar eğer ruh erkekse onu uzaklaştırmada kama yardım ederler. Kız figürlerinin yanında iki kuş tasviri vardır. Kam bu iki kuşla göğe yükselir. Davulda bundan başka kırmızı renkte at, süvari ve keçi bulunur. Kızıl at üzerindeki Kızıl süvari, erliklerden biri olan Kızıl adakların basında gider. Beyaz renkle çizilen beyaz at üzerindeki atlı Kuday'a gider. Davulun ortasındaki üç çizgi bu dünya ile öte dünyayı ayıran bir tabakadır. Davulun alt tarafında, kutsal koyunları himaye eden kurbağa resmi vardır. Ayrıca on sıradağın ardında, kara ve altın denizin kıyısında yaşayan hayvanları sulamak için altın oluğu ve at bağlamak için altın direkleri bulunan Erlik Han’ın kötü ruhları yargıladığı yere götüren yılan ve kertenkelenin resmi yer alır. Bu deniz doğudadır, kurbağa, yılan ve kertenkele, koyunlara dokunmak isteyen kötü ruhları korkutur. Aynı şekilde su iyelerini temsil eden iki balık tasvir edilir. Balıkların iç hastalıkları iyileştirdiğine inanılır. Eğer kam kötü ruhlardan daha güçlüyse onları dağ ruhlarının Haninin yaşadığı dokuz denizin sonuna kadar sürebilir, eğer kam zayıfsa, yolun yarısından döner ve balık hastayı yeniden alt eder. Bunun dışında davulun üzerinde kötü ruhların yaklaştığını kama haber veren kara ve ala renkli iki köpek resmi vardır.
Davulun alt tarafında yedi at ve yedi insan tasvir edilir. Bunlar Erlik Han’ın hizmetçileridir. Bütün kötülükler yeraltı dünyasında yasayan Erlik Han'dan kaynaklanır. Davulda yine kırmızı renkle kama kamla mayi öğreten kam resmedilmiştir. Öldükten sonra kaynayan denize doğru gittiği düşünülen kam tasvirinin uyuz hastalığını tedavi ettiğine inanılır. Davuldaki tavşan resmi, kamın aletlerinin koruyucusunu simgeler.
Davulun üzerinde 'meme' diye adlandırılan altı kabartı vardır. Bunlar kamın aletlerinin koruyucusu sayılan ruhu besleyip koruma işlevini üstlenir.
Bir önemli öğe de tokmaktır. Tokmak, ya tavşan derisiyle kaplanarak söğüt dalından; ya geyik kemiği ya da boynuzu ya da kayın ağacından yapılır. Tokmağın sapına hastaya gelen kötü ruhları kovmak için kamçı görevi üstlenen bez ve deri parçaları yapıştırılır.
Şamanlar ayin yapmak için davul kullanırlar; fakat zaman zaman bunun yerini kopuzun aldığı da görülmüştür. 11.yüzyıl tarihçilerinden Gardizi, eski Yenisey Kırgızları’nın Şaman ayinlerinde saz çaldıklarını söyler. Eski Oğuzlarda, İslam’ın kabulünden sonra Şaman geleneklerini sürdüren ozanlar kopuzu kutsal saymışlardır. Sözgelimi, Dede Korkut her öykünün sonunda kopuzuyla gelir, ad verirken, dua (alkış) ederken kopuz çalar.
Şaman davulunun asıl kısmı olan ağaç ve demir parçalar asla değiştirilmez. Derisiyse değiştirilebilir. Biri ölen evde bulunan davul, Erlik'in elçisi Aldaçi'nin yaklaşmasıyla kirlenmiş ve kuvvetini kaybetmiş sayılır. Kirlenmiş ve kuvvetini kaybetmiş davulların derisi derhal değiştirilir. Tedbirli davranmak isteyen Şamanlar ve ev sahipleri, hastanın öleceği anlaşıldığı zaman Şamana ait eşyaları evden çıkarırlar.
Her davul Şamanın ölümünden sonra ormana götürülüp parçalanır ve bir ağacın dalına asılır. Şamanın ölüsü de bu ağacın dibine gömülür.
Şaman Giysisi
Şaman için davuldan daha önemli bir şey varsa o da Şaman giysisidir. Geleneğe uygun bir elbise hazırlamanın zor geldiği kamlar, ruhların özel izinleriyle birkaç yıl cübbesiz ayin yaparlar. Fakat cübbesiz kamlar kötü ruhlara karşı fazla cesaret gösteremezler. Bunun için kamlar ne yapıp edip Şaman kıyafeti edinirler. Şaman, cübbe ve davulunu kendi arzu ve isteğiyle değil, hizmetinde bulunduğu ruhun emir ve ilhamına göre yaptırır. Cübbe ve davulun nitelikleri ve biçimi, süsleri bütün ayrıntılarıyla bu ruh tarafından belirlenir. Ruhun istediklerinden en ufak biri bile eksik kalsa cübbe ve davul ayin yapmaya yaramaz. Giysi hazırlandıktan sonra özel bir törenle ruhların beğenisine sunulur.
Şaman cübbesi gelenek olarak otuz parçadan yapılmış sayılsa da gerçekte altmışa yakın çok çeşitli parçaya sahiptir. Cübbenin asıl kısmı maral ya da beyaz koyun derisinden yapılan ceketten ibarettir. başka parçalar bu cekete dikilir. Bu parçalar Şamanların ruhlar dünyasında bulunduğunu düşündüğü varlıkların sembolleridir. Sözgelimi cübbenin yakasından sallanan dokuz küçük kukla Ülgen'in dokuz kızını, küçücük cübbeler onların elbiselerini temsil eder. Kötü ruhlarla mücadelede kullandığı 'manevi' yayın ve diğer silahların sembolleri, küçücük yay ve çıngıraklardır.Kötü ruhların fısıltılarını dinlemek için kulak, ay, güneş yıldızlar, Erlik dünyasında yaşayan kurbağalar, yılanlar cübbede tasvir edilir.
Şamanın cübbesiyle birlikte külahı (börk) da hazırlanır. Külahın esas kısmı üç karış uzunluğunda kırmızı kumaştan olur, etrafına da üç tane düğme konur. Astarı kaba ve adi kumaştandır. Külahın üç yerine vaşak derisi dikilir; bunlardan biri göz, biri alın ortası biri de ense hizasına konur. Böylece Külahın üç kısmı olur ki buna 'üç üyelüü kuspörük' (üç boğumlu kuskülah) denir.Göz üzerindeki kısma türlü türlü boncuklardan diziler konur. Her dizide beş boncuk ve ucunda bir yılan başı bulunur. Dizilerin sayısı 5,9 ya da 16 olabilir.
Günümüzde Şamanizm ve Diğer Dinlere Etkileri
Kitaplı dinler olarak kabul edilen dinlerin hiçbiri eski yerel inanışların etkisinden kendilerini arındırabilmiş değil.Dünyanın her yerindeki Hıristiyanlığın ya da Müslümanlığın farklı olmasının en önemli nedenlerinden biri eski inanışların bu dinlere eklenmiş olması.
İslam dinini kabul etmiş Türkler için de bu durum geçerliliğini korumakta.Türklerin inanışlarında bugün bile Şaman geleneğinin izlerini görmek olası. Müslüman olan Oğuzlar, Dede Korkut öykülerinden anlaşıldığına göre Şaman geleneklerini korumuşlardı. Matem töreninde ölünün bindiği atin kuyruğunu keserek kurban etmek, ağacı kutlu saymak gibi gelenekler bunlardandır. Ayrıca uzun ömürlü olması, daha önce ölen çocuklar gibi ölmemesi için çocuklara Yasar, Durmuş, Duran,Satılmış, Sati gibi isimlerin konması, türbelere adak adanması, dilek ağaçlarına çaput (bez parçası) bağlanması gibi adetler bu kapsamda değerlendirilir.
Şamanizm günümüzde Türkler ve diğer Orta Asya halklarının hayatını değişik oranlarda etkilemeye devam etmekle birlikte halen Orta Asya’da başlı başına bir din olarak devam etmektedir. Tatarların bir kısmı Özellikle Hakasya Türklerinin hemen hemen tamamen Şamanisttir. Günümüzde Rusya, Moğolistan, Tacikistan,Kazakistan gibi ülkelerde Şamanist topluluklara rastlanmaktadır. Sayıları gittikçe azalmakla birlikte günümüzde yaklaşık olarak 650.000 kadar taraftarı olduğu tahmin edilmektedir.
Vuduculuk - Vodoo
Maori Dini
Dinka Dini
Nambalar Dini
Azteklerin Dini
Ainu Dini (Aynu Dini)
Şamanizm
Ga’lar ve Ga Dini
Tanrıyı veya Dini Reddeden Akımlar
Ateizm
Panteizm
Agnostisizm
Pan-enteizm
Tanrıya Başkaldıranlar
Satanizm
Taraftarı Kalmayan Din ve Akımlar
Druidler
Hurufiler
Tapınak Şövalyeleri
Mani Dini (Maniheizm)
Bogomiller
Ebiyonitler
Paflikyanlar
Eski Medeniyet Dinleri
Eski Mısır Dini
Sümerlerin Dini
Girit (Minos) Dini
Hitit’lerin (Eti) Dini
Eski Roma Dini
Mu (Nacaallar) Dini
Urartular’ın Dini
Fenikeliler Dini
Phryg (Firig) Dini
Eski Yunan Dini
Etrüks Medeniyeti ve Dini
Tarikatlar / Kültler / Mezhepler
Scientologistler
Sahaja Yogacılar
Yılan Eğiticileri
Melamiyyeler
Kirişnacılar
Tanrının On Emri
Müsebbihelik
Tanrının Çocukları
Evrensel Yol (The Way)
Şeyhilik
Cennetin Kapısı
Mans Kutsal Kuralcıları
Vehhabiler
Chino'nun Gerçek Adaleti Diyet Tarikatı
Kaderiyye Mezhebi
Branch Davidians
Birleşik Kilise
Nacilik
Edebi Değerler İnsan Tapınağı
Mutezille Mezhebi
Hıristiyan Bilim
Oshocular
Caferi Mezhebi
Cennet Yolcuları
kaynak:http://www.gurayim.com/dunya/dunya.htm
Bandrollü albümleri olan underground grup ve mc' ler
Ondaon -Rapor 2- Barikat
Sert Müslümanlar- Gökhan Barış- Kara Öfke
S.O.S -Nefret -Umut Ertek-
Bovdead R -Hedef 12 -Silahsız Kuvvet
Kara Panter -Makale -Ocboz
Kuşku- Arslan -Dj Ergün
Hakan Mc- Deli Mc -Arkaplan
Müfreze- Fresh B- Aziza A -
Karakan- Erci E -Cinai Şebeke -
KWB -Sultana -Microphone Mafia -
Mic Force- Islamic Force- Yener
Susturucu- Statik Ses-
Volkan -Murat G- Le Cadro -
Karakalp -Emir -Mc Ender-
Cribb 199 -Respotrap -Kanun
Kahin -Tatbikat -Dj Levent -
Ko -Buldozer -Doğa -
Alpertunga- Mode XL- Sultan Tunç-
Bir Başka Melodi -Bomba -Fuat-
Ince Efe- In-T-Come -Narcotic-
Osmanlı İmparatorluğu -5 Karış -1OL -
Azrail -Stereo C.E.M -Frekans-
Intıkam -Kan ve Ter -Raptiye -
Reaksiyonist -Sihir -Suikast -
Stress -Sırtlan- Tayfa -Mc Orhan -2. Nesil
29 aralık 1950'de gaziantep'te doğdu. 1968 yılında istanbul'a gelip profesyonel müzik çalışmalarına başlayan sanatçı, 1972 yılında çıkardığı, ilk bestesi olan 'kükredi çimenler' adlı 45'liğiyle 'altın mikrofon ödülü'nü kazandı. 'aldırma gönül' ve 'eşkiya dünyaya hükümdar olmaz' adlı parçalarıyla satış rekorları kıran ve altın plak kazanan sanatçının çeşitli kuruluşlar tarafından veilen 250 kadar ödülü mevcut... 1979 yılında ayten akbayram ile evlenen sanatçının bu evliliğinden ozan ve türkü adlarında bir oğlu, bir kızı var...
-İlk resmi Türkçe gazete:Takvim –i Vakayi
-İlk yarı resmi gazete:Ceride-i Havadis
-İlk özel gazete:Tercüman-ı Ahval / Şinasi ile Agah Efendiİlk
-şiir çevirisini yapan,ilk makaleyi yazan ve noktalama işaretlerine ilk kez kullanan ilk Türk gazeteci:Şinasi
Birinci dönem beylikleri 1071 malazgirt savaşı'ndan sonra kurulmuştur. Bunlar:
1. mengücükoğulları (1071 - 1252) erzincan, kemah, şebinkarahisar ve çevreleri
2. saltukoğulları (1080 - 1201) erzurum ve çevresi
3. danişmentoğulları (1085 - 1179) malatya, tokat, sivas, amasya, çorum ve çevre-lerinde
4. dilmaçoğulları (1085 - 1394) bitlis ve çevresinde
5. inaloğulları (1096 - 1183) diyarbakır ve çevresinde
6. ahlatşahlar (1100 - 1207) ahlat'da
7. artukoğulları (1101 - 1408) mardin, harput ve çevrelerinde
8. çobanoğulları (1227 - 1309) kastamonu ve çevresinde
9. çaka beyliği (1082 - 1093) ege kıyıları
İkinci dönem anadolu türkmen beylikleri ise, 1243 kösedağ savaşı'ndan sonra, Anadolu Selçuklu devleti'nin yok olma sürecine girmesiyle kurulmaya başlamışlardır. Bu beylikler:
1. karamanoğulları (1257 - 1483) konya ve çevresinde
2. germiyanoğulları (1300 - 1428) kütahya ve çevresinde
3. candaroğulları (1292 - 1461) kastamonu ve çevresinde
4. aydınoğulları (1308 - 1425) birgi ve çevresinde
5. karasioğulları (1296 - 1336) balıkesir ve çevresinde
6. saruhanoğulları (1310 - 1410) manisa ve çevresinde
7. menteşoğulları (1261 - 1391) milas ve çevresinde
8. hamitoğulları (1300 - 1391) isparta ve çevresinde
9. eşrefoğulları (1280 - 1327) beyşehir ve çevresinde
10. sahipataoğulları (1280 - 1341) afyon ve çevresinde
11. pervaneoğulları (1277 - 1322) sinop ve çevresinde
12. eretna beyliği (1327 - 1380) sivas ve çevresinde
13. tekeoğulları (1300 - 1426) antalya ve çevresinde
14. inançoğulları (1261 - 1368) denizli ve çevresinde
15. tacettinoğulları (1348 - 1428) ordu ve çevresinde
16. osmanoğulları (1299 - 1920) söğüt ve çevresinde
17. alaiye beyleri (1293 - 1471) alanya ve çevresinde
18. kadı burhanettin devleti (1380 - 1398) sivas ve çevresinde
19. dulkadiroğulları (1339 - 1515) maraş ve çevresinde
20. ramazanoğulları (1378 - 1608) adana ve çevresinde
altın çağı'nı sultan alaaddin keykubat döneminde yaşayan, sanata ve ilme değer vermiş, döneminin dünyaca meşhur alimlerine kapı açmış, destek çıkmış türk devleti.
başkenti konya olması münasebetiyle konya'ya yapmış oldukları mimari yapılar, taş oymacılığı dünya sanat tarihinin şaheserleri arasındadır. özellikle ince minareli medrese, sırçalı medrese, karatay medresesi, sahip ata medresesi, alaaddin keykubat camii ve daha kümbetler bugün birçok yerli yabancı turistin ilgisini çekmektedir.
taş işçiliği ve çinicilikte akıllara durgunluk veren eserler verildiği bu dönemde, kayseri, tokat altın çağlarını yaşamıştır.
ayrıca mevlana celaleddin rumi, sadreddin konevi, muhyiddin ibn arabi, şems-i tebrizi gibi dünyaca meşhur alim ve mutasavvıflar anadolu selçuklu devleti'nin koruması altında özgürce yaşayabilmiş, ürün vermişlerdir.
1077'de süleyman şah tarafından kuruldu. ilk başkenti iznik'ti, haçlılar iznik'i alınca konya'ya alındı. Moğol baskısına dayanamyarak 1308 yılında yıkıldı.
gençliğe hitabe
17.06.2004 - 12:17Prof. Dr. Afet İnan'ın, Atatürk'ün Büyük Söylevi'nin 50. Yılı Semineri'nde sunduğu 'Atatürk'ün Büyük Nutku'nun Müsveddeleri Üzerinde Arkadaşlarının Eleştirilerini Dinlemesi ve Gençliğe Seslenişi' başlıklı bildirinin 'Gençliğe Sesleniş' ile ilgili bölümü:
(İnan, bildirisinde, Atatürk'ün, 1 Temmuz 1927'de Dolmabahçe Sarayı'na geldiğini ve o tarihten sonra her gece yakın arkadaşlarıyla toplanarak Nutuk'un müsveddelerini okuduğunu ve üzerinde tartışma açtığını belirtmektedir.)
'Şimdi benim tanık olduğum olay şöyle. Sıcak bir yaz gününün gecesi; Atatürk'ün çevresinde daha kalabalık bir aydınlar topluluğu vardı.
O, adeta arkadaşlarına bir sürpriz hazırlamanın sevinci içinde 'oturunuz ve dinleyiniz' dedi. Nutuk’un sonuna koyacağı satırları yüksek sesle okumaya başladı.
Dinleyicilerin nefes dahi almadıklarını sanıyorum, yahut bana öyle geldi; çünkü ben kendimi öyle hissediyor ve milli bir heyecanın etkisinde yaşıyordum. Bütün milli mücadelenin tarihi olan Nutuk, bu satırlarla son bulacaktı.
Atatürk, bu metni okuyup bitirdiği zaman, derin bir nefes almış, fakat iki damla gözyaşını da bizlerden saklamamıştı. Bunu da gayet iyi hatırlıyorum.
Fakat okuduktan sonra şöyle bir durum oldu. Bu Gençliğe Hitabe okunduğu akşam tarih olmuş olaylar, konuşma konusu değildi.
Atatürk, coşmuş konuşuyor ve başkalarına konuşma fırsatı vermiyordu. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği üzerinde duruyordu. Tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat geleceği cumhuriyete inananlara onu koruyanlara ve yaşatacak olanlara emanet etmek gerekiyor diyordu.
Gençliğe Hitabe yazısını ilk dinleyenlere methetmek fırsatını dahi verdiğini hatırlamıyorum. Zaten methedilmeyi pek sevmezdi. Bir gün, bu arada söyleyeyim, 'Beni methetme sözlerini bırakınız, gelecek için neler yapacağız onları söyleyin' demişti. Sözleri hala bugün dahi kulaklarımda akisler yapmaktadır: 'Gençliği yatıştırınız. Onlara ilim ve irfanın müsbet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulamaya geçtiği vakit, Türk milleti yükselecektir' diye telkinlerde bulundu. O,Türk gençliğinin sağduyusuna, milliyetçiliğine, vatan sevgisine inandığını ve onlara güvendiğini söylüyordu.
505-506 sayfa numarasını taşıyan bu son yapraklarda (müsveddeler) hemen hiçbir düzeltme yoktur. Yazı Atatürk’ündür. Üç yerdeki düzeltme ise yazarken yapılmıştır. Evvela 'Ey Türk Genci' denmiş; fakat hemen genci kelimesi silinerek 'gençliği' olarak düzeltilmiştir. İkincisi ise 'Galipler cebren ve hile ile' cümlelerini başındaki 'galipler' kelimesini silmiştir. Fakat en sonunda yarım bıraktığı bir cümle var 'Efendiler' diyor. 'Son kuvvetini kendi mefkuresinden ve damarlarında bulan Türk evladının elinde istiklal ve cumhuriyetin ilanihaye mafhuz ve masun olacağına ve sancağımızın itibarı daima yüksek bulunacağına' demiş, onu bitirmeden burada kesmiş.'
(Atatürk'ün Büyük Söylevi'nin 50. Yılı Semineri, Bildiriler ve Tartışmalar, Türk tarih Kurumu Yayınları, Ankara-1980)
12 eylül
17.06.2004 - 12:0312 Eylül döneminde sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa idam cezası verildi. Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124 oldu. Bunlardan, MGK’nın onayladığı ve onay sonrası hemen infazı yapılan 50’si dışındakiler için cezalar fiilen müebbet hapse dönüştü.
uğur mumcu
17.06.2004 - 11:57Mumcu öldürüldükten sonra, kendisini hedef haline getirebilecek yazıları üzerinde yeniden düşünülmeye başlandı. Mumcu'nun faili meçhul cinayetler konusunda yazdıklarından bazıları şöyle:
'Bu iki örgütün (PKK ve Hizbullah) birbiriyle bağdaşması olanaksız gibi görülüyorsa da, 1990'da PKK ile Hizbullah arasında yakınlaşmalar olduğu biliniyor. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Almanya'da yayınlanan örgütün yayın organı Serxwebun adlı gazetede 1990 Kasım sayısında yayınlanan 'Kürdistan'da Türklük, İslamiyet ve Ulusal Kurtuluşçuluk' yazısında şu görüşleri savunmuştu: 'Dinin anti - emperyalist, anti - sömürgeci bir temelde ve halkın tarihi geleneklerine uygun bir mücadele aracı olarak kullanılmasına önayak olmak gerekir. Gerekli örgütlenmeleri yapmalıyız. Tarikatlara ve mezheplere ulaşmalıyız'' (Milliyet 21 Şubat 1992)
'Turan Dursun'u kimler öldürdü? Kimlerin öldürdüğü ad ad bilinmiyor. Belki katillerin kimlikleri hiç bilinmeyecek de. Ama İslam dinini eleştiren bir eski din adamını kimlerin niçin öldürecekleri herhalde biliniyor. Katiller büyük olasılıkla İslamcı terör örgütlerinin militanlarıdır. Bu örgüt 'Hizbullah' örgütü müdür, 'İslami Cihad' mı, 'Türkiye İslami Kurtuluş Cephesi' mi, yoksa adı duyulmamış bir başka örgüt mü? ' (Cumhuriyet 6 Eylül 1990)
'Dünyada terör yöntemleri kullanan İslamcı örgütler yok mu? Mısır'daki 'Müslüman Kardeşler' var, İran kökenli 'Hizbullah' var. Bunların Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun ve Bahriye Üçok cinayetleri ile ilgileri var mı? Öldürülenlerin kimlikleri, yaşamları boyunca uğruna savaştıkları ilkeler, bu cinayetlerin İslamcı terör örgütlerince işlendikleri kuşkusunu doğruyor' (Cumhuriyet 2 Kasım 1990)
sosyalizm
17.06.2004 - 11:29'İşçi sınıfı yaratıcı sınıftır. İşçi sınıfı bir ülkede maddi refahın gerektirdiği herşeyi üretir, iktidar işçi sınıfının elinde olmadığı sürece, işçi sınıfı, iktidarın sömürücü toprak sahiplerinin, haksız kazanç sağlayanların, tekellerin, yerli ve yabancı çıkar gruplarının elinde kalmasına izin verdikçe, silahlar işçi sınıfının değil de, çıkar gruplarına hizmet edenlerin elinde oldukça, bu çıkar gruplarının ziyafet sofralarından dökülmesine gözyumduğu kırıntılar ne denli çok olursa olsun, işçi sınıfı yoksul bir hayat sürmeye zorlanacaktır.”
Fidel Castro
dehap
17.06.2004 - 10:29En azından, söylemleriyle yıllardır bu kadar büyük tepkiler topladığını görünce kendilerine çeki-düzen vermeleri gerekirdi.Eğer bir parti en çok desteklendiği, güçleniği önemde bile %6 oy oranını geçemiyorsa ve % 5-6 civarında takılıp kaldıysa, yeni söylemler geliştirmeli, nerede hata yapıyoruz diye düşünmeli.
Bir parti sadece dini söylemlerle, sadece etnik söylemlerle, sadece laik söylemlerle ancak toplumun bir kısmının sevgisini kazanabilir.Eğer TÜM ÜLKENİN yönetiminde söz sahibi olmak istiyorsa, tüm ülke vatandaşlarının benimseyebileceği şeyler söylemeli.İnatla bir KİTLE PARTİSİ olarak kalmamalı.Ama DEHAP artık kendini 'PKKya terörist demeyen kürtçü kitle partisi' konumuna getirmiştir.
david beckham
17.06.2004 - 10:19Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futolcuları listesinde belki ilk 100'e bile giremez, ama dünyanın en popüler olmuş futbolcusu, en çok kazanan futbolcusu.Kapitalizmin süslü paketi.
türk medyası
16.06.2004 - 17:52Televole medyası.
satanizm
16.06.2004 - 17:00Özel olarak Hıristiyanlığa genel olarak da bütün dinlere karşı “alternatif din” olarak ortaya çıkan geçmişi oldukça eskiye dayanmasına rağmen yakın zamandan itibaren yeni bir din hüviyetine bürünen önemli bir harekettir.
Kelime olarak şeytana inanma(şeytanizm) ,tanrı diye tapınma anlamına gelen satanizm; şeytana tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-Hıristiyan geleneğine Yahudi - Hırıstiyan din tahakkümüne ve özelliklede Hıristiyanlığa karşı başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur. Buna “Modern Protesto Hareketi “ demekte mümkündür. Bu hareket başta Hırıitiyanlık omak üzere bütün dinlere ve dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil eder. Dolayısıyla, başta İngiltere, Fransa, ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde özelliklede Amerika’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan Satanizm; Şeytanın en önemli özelliği olan muhalefet ve başkaldırıyı esas alarak dinin ve dini olan herşeyin karşısında, fakat şeytanın ve onun temsil ettiği şeyin yanında yer alma hareketidir.
Modern Satanizm ABD’li Macar asıllı Anton Szandor Lavey tarafından kurulan Şeytanın Kilisesi ile ortaya çıkıp şekillenmiştir.
Satanizm’in inanç ibadet ve ahlak anlayışını Yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler olarak ikiye ayırıp inceleyebiliriz. Satanizm de inançları 21 Satanist nokta, 9 büyük yasak ve 9 bildiri olarak ele alabiliriz.
21 SATANİST NOKTA
“The Dark Book of Satan” adlı eserde satanistlerin hayatı nasıl anlamalır gerektiği ve diğer bireylerle ilişkilerini düzenleyen yirmibir satanist nokta şunlardır;
-Gücünü kaybetmemek için,zayıf ve aciz (karaktersiz,kişiliksiz) olanlara saygı gösterme
-İçinde başarı yattığı için gücünü her zaman sına
-Mutluluğu barışta değil zaferde ara
-Uzun süreli dinlenmeden ziyade istirahatlerini kısa tut
-Yeni bir şey yaratacaksan eskiyi tamamen yok et
-Ölümünü göremeyeceğin hiçbir şeyi çok fazla sevme
-Yapıyı Kumun üzerine değil kayanın üzerine inşa et...Çünkü yapı sadece bugün yada dün için değil her zaman içindir.
-Her zaman, yapılmamışı keşfetmek için daha fazla çalış
-Boyun eğmektense öl
-Demircilik ölümün kılıcını işlemek dışında hiçbir sanatsal değere sahip değildir. Çünkü ölüm getiren kılıç bir sanat şaheseridir.
-Her şey üstende başarıyı elde etmek için önce kendinin üstüne çık (kendini aşmayı öğren)
-Yaşayanların kanı yeni bir tohum yaratmak için iyi bir gübredir.
-Kurukafadan oluşan piramitlerin üzerinde duran kişi,daha uzakları görebilir
-Sevgiyi bir kenara atma,fakat onu her zaman tehdit “et çünkü o bir sahtekardır”.
-Bütün büyük olan şeyler acı üzerine kurulmuştur.
-En önde olmaktan çok en üst de olmaya çalış, çünkü büyüklük orada yatar.
-Daha önceden yaratılmış engelleri yok etmek için taze ve güçlü bir rüzgar gibi gel.
-Bırak sevgi, hayatında bir amaç olsun, ama en büyük hedefin büyüklük olsun
-Erkek dışında hiçbir şey güzel değildir ama bütün her şeyden güzel olan kadındır.
-Gücü engellediği için bütün aldanma ve yalanları reddet.
SATANİZMİN DOKUZ BÜYÜK GÜNAHI
Satanizm diğer tüm dinlere karşı çıkarak günahı ret ederken kendiside yapılmasını yasakladığı kurallar koymuştur. Satanizm’de ki 9 büyük yasak şunlardır;
1- APTALLIK (Stupitiy)
Satanist günahların ilki aptallıktır. Aptallar acı dymazlar. Satanistler hayatın tuzaklarla dolu olduğunu söyleyerek tuzaklara düşmemek ve aptal olmamak için çaba gösterilmesi gerektiğini savunur
2- OLMADIĞIN GİBİ GÖZÜKMEK (Preteniousness)
Boş böbürlenmelerin rahatsız edici bir şey olduğunu söylerler ve Lesser Magic’in kardinal kurallarına hitap etmediğini bildiriler
3- SOLİPSİZM
Satanizm’e göre başkalarına karşı davranışlarını dengelemek gerekmektedir. Çünkü karşıdaki kişi senin istediğin gibi olmaz yani sana ayak uyduramayabilir. Bu nedenden dolayı Satanizm, kişi sana nasıl davranıyorsa kişinin de ona öyle davranmasını öğütler ve kolaylıkla yanılgıya düşülebileceğini bu nedenle her an dikkatli olmak gerektiğini bildirir.
4- KENDİNİ KANDIRMAK (Self - Decient)
Satanistler için en büyük Kardinal günahlardan biriside kendini kandırmadır. Karşındaki kişilere her hangi bir nedenden dolayı (tabu, ön yargı,dış baskı vs) olmamasına rağmen büyüklük yakıştırıp saygı göstermeyi reddederler. Satanizm için asıl olan bireysel çıkardır ve kutsal olan bireyin sadece kendisidir.
5- SÜRÜYE UYMAK (Herd Conformity)
Bir kişinin diğer bir kişinin isteklerini yerine getirebilmesi ona bir çıkar sağlaması ön koşuluna bağlıdır. Aksi takdirde bir çok kişinin isteklerine uymak onu köleleştirir. BU nedenle köle olmaktansa akıllı bir efendi seçmelidir.
6- PERSPEKTİF EKSİKLİĞİ (Lack Of Perspektive)
Satanizm yaşayarak her gün tarih yazıldığını bu süreçte perspektif eksikliğinin büyük acıları da beraberinde getireceğini bildirir. Bu nedenle her zaman geniş tarihsel ve sosyal olguları görmek gerekmektedir. Sürüye uymak özgürlüğü kısıtlar.
7- ORTADOKSLARI UNUTMAMAK (Forgetfulness)
Daha önce var olan ve toplum tarafından reddedilen veya birey tarafından reddedilen şeylerin yeni bir görünüm altında ve farklı bir şeymiş gibi sunulması ihtimaline karşı dikkatli olmak gerektiğini aksi davranışın günah olacağına inanırlar.
8 - CONTERPRODUCTİVE PRİDE
Satanizm’in kuralı “ eğer sizin için faydası varsa yapın” dır. Fakat sizin aleyhinizeyse ve köşeye sıkıştığınızda tek çıkış ” üzgünüm bir hata yaptım,keşke anlaşabilsek” demek ise bunu yapın. Fakat sonra tekrar denemek gerektiğini bildirir. Yani bireysel çıkarınız için her şeyi yapın.
9- ESTETİK EKSİKLİĞİ (Lack of Aesthetics)
Birey evrensel estetik görünüme önem vermektense istediği gibi görünme özgürlüğünü kullanmalıdır. Başkalarına hoş gözükmek için taranmış saçlara vs gerek yoktur.
Satanizm’in 9 Büyük Bidirisi
Satanizmin 9 büyük bildirisi ise şunlardır;
Satanizme göre insan kendini sakınmamalı istediğini yapmalıdır
Satanizm ruhsal umutlar yerine var oluşu savunur
Satanizm nankör insanlar için vakit harcamaktansa hak edenlere incelik göstermeyi emreder
Satanistler kendilerine vuranlara diğer yanaklarını uzatmaktansa intikam almayı emreder
Satanizm vampir olmak için vakit harcamaktansa daha gerçekçi sorumluluklarını yerine getirmek gerektiğini savunur
Satanizm tüm dinlerde günah diye dayatılan şeylerin duygusal ve zekasal zevkten ibaret olduğunu savunur
Şeytan kilisenin en sadık dostudur.
Satanizme göre insanlar hayvanlardan bazen iyi ama çoğunlukla kötülük yapan canlılardır. Satanizm’e göre insan kendini kandırmamalı aklıyla olduğu gibi gözükmelidir.
İbadet ve Ahlak anlayışları
Satanizm’in temelinde geleneksel düşman olarak Hıristiyanlık dini görülmekte, toplum tarafından kabul görülen temel ahlak kuraları reddedilmektedir. Cinsel sapıklıklar, cinayetler,kara büyü ve cadılık Satanistlerin bizzatihi yaptıkları olaylardır. Satanizm’de bazı sayıların özel bir önemi vardır. 13 sayısının kutsallığına inanırlar. 666 sayısına özel bir önem verdikleri bilinmekte olup, bu sayının kutsal kitaplarda (tevrat, Zebur, İncil) geçen Şeytan ile ilgili ayet sayısına denk olduğu düşünülmektedir. Kedinin dünyada şeytana en yakın hayvan olarak kabul edildiği, bu sebeple ayinlerinde kedi kurban edilerek ruhi anlamda Şeytan ile birleşmenin kabul gördüğü düşünülmektedir.
Satanist törenler, ortaya konulan pentagram işareti etrafında mumların yakılması, baltaların elde tutulması, ters haç işaretinin çizilmesi veyatahta bir haçın yakılması, Şeytana dua edilmesi ve kurban olarak bir kedinin kesilerek kanının içilmesi ile gelişip, genellikle burçları aynı olan veya birbirine yakın kız ve erkeklerin cinsel ilişkiye girmesiyle biter. Kedinin kurban edilmesinin sebebi ise şeytana en yakın hayvan olarak görülmesidir. Bazen Satanist ayinlerde şeytana bakire kızlar da kurban olarak sunulmaktadır
Satanistler en büyük özelliklerinde birisi ise büyük bir gizliliktir. Grup üyelerinin aile ve yakın çevrelerinden bile Satanist olduklarını gizledikleri, buna sebep olarakta herhangi bir açıklamada bulunmaları halinde Şeytanın lanetine uğrayarak başlarına kötü şeylerin geleceğine inanmalarıdır.
Satanistler intiharı bir ibadet olarak algılarlar. İntiharın seçilme sebebi, tüm dinlerde kişinin kendi canına kıynmasının kesin şekilde yasaklanmasının etkisi büyüktür. İntihar eden kişi veya grup elamanlarınca yapılan telkinlerle buna zorlanan şahıslar bir an önce ölüp cehenneme giderek Şeytana hizmet etmeyi düşünmektedir.
Kutsal Kitapları
Anton Szandor Lavey’in yazmış olduğu “Satanist Bible” (Şeytanın not defteri) isimli kitap, Satanist gruplarca Şeytan’ın kutsal kitabı olarak kabul edilmektedir. Bu kitap ta kısaca şu ilkeler açıklanmaktadır;
Sonsuz kişisel tatmin için çalış
Hayatı canlı yaşa
Düşmanndan nefret et, sana vuranı yok et
Basit bir hayat yaşa,hayvanlar gibi ol
Günah denen şeyleri savunmak gerektiğini
Şeytanın öcü olarak kullanıldığında tüm dinlerin dostu olduğu
İstemedikçe kimseye akıl vermemeyi
İnsanın kendisini asla aldatmaması gerektiği...gibi ilkeleri Satanizmin temel öğreti ve ilkeleri olarak açıklamaya çalışır.
Günümüzde Satanizm
Satanizm günümüzde ağırlıklı olarak Norveç’ te görülmektedir. Norveç’in dışında ABD,Rusya,Polonya,Almanya da görülmekle beraber dünyada tüm ülkelerde şeytana tapan kişilere ve topluluklara rastlanmaktadır. Şeytanın Kilisesi adı altında örgütlenmeye çalışmalarına rağmen Satanizm de herşey bireyciliğe dayandığından dolayı bu çok zor görünmektedir. Özellikle Satanist cinayet ve İntihar olaylarıyla gündeme gelmekte ve Bazı ülkeler tarafından yasaklanmışlardır. Ülkemizde Satanizm bir din olarak kabul edilmemek ve Satanizm’in yaygınlaşması toplum düzenini bozduğundan dolayı engellenmektedir. Tüm dünyadaki sayıları hakkında bir tahmin yapmak oldukça güç olmasına rağmen ülkemizde sayılarının 3.500 civarında olduğu emniyet kayıtlarında belirtilmektedir.
şamanizm
16.06.2004 - 16:51Şamanizm, insanlığın belki de en eski dinlerinden biridir. Temel olarak sihir ve büyüye dayanır. Her hangi bir kurucusu veya kutsal kitabı olmadığı gibi ortaya çıkış tarihi de belli değildir.Şamanizm’in köken olarak anaerkil dönemde ortaya çıktığı tahmin edilmektedir.. Yakutlarda erkek Şamanlar özel cübbeleri bulunmadığı zamanlarda kadın entarisi giyerek ayin yaparlar. Şamanların çoğunun saçlarını uzatma nedenlerinden biri de budur
İnanç ve İbadetleri
Şamanist inanca göre dünya, gök, yeryüzü ve yeraltı olmak üzere üç kısma ayrılır. Altay Türklerine göre 'Aydınlık Alemi', yukarıdaki dünyayı yani gökyüzünü Tanrı Ülgen'le ona bağlı iyi ruhları temsil eder.Yeryüzünü, yani 'Orta Dünya'yi insanlar oluşturur. Yer altı dünyası olan 'Aşağıdaki Dünya'yı ise Tanrı Erlik ve ona bağlı kötü ruhlar oluşturur. İyi ruhlarla ilişki kurup, iyilik yapan Şamanlara ak-Şaman, yeraltı ruhlarıyla konuşup, Erlik 'in hizmetinde olanlaraysa kara-Şaman denir.
Eski Türklerin de inandığı din Şamanizm’di. Bu Şamanizm,Yakutlar ve Altaylar'da yaşayan ilkel Şamanizm aşamasını bir süre sonra geride bırakmış, gelişmişti. Avcılık ve ilkel tarımla dar bir bölgede yaşayan boyların inanışlarıyla, büyük devletler kuran, Çin Duvarı’yla Bizans arasına yayılmış halkların inanışları aynı kalmamıştı.
Çin kaynaklarından anlaşıldığına göre eski Orta-Asya Şamanizm’inin temelleri Gök-Tanrı, Güneş, yer, su, atalar ve ocak (ateş) kültleridir.Bu bağlamda Asya halklarının inandığı Şamanlığın temelinde insan ve doğanın birlik ile beraberliği ve uyumu düşüncesi yer alır. Evren,dünya,insan,hayvan ve bitkiler alemi bir bütün olarak düşünülür. Dünya ve Gök,yaratma eylemini birlikte işbirliği halinde gerçekleştirmektedir. Bunlar bütün varlıkların yaratıcısı olmalarından ötürü kutsaldır. İşte bu yüzden Asya 'nın Şamanist göçebe halklarında Gökle Yer Su'yu sayma ve bunlara saygı gösterme, bu göçebe halkların inanışlarının özünü oluşturmaktadır. Dağın eteğinde ya da zirvesinde, nehrin ya da gölün kıyısında, yolun ya da atın bağlandığı direğin yanında, bir göçebenin kutsamayla eylemleri, tüm yaşamın ortak bir bilinci paylaştığı doğaya dönüktür.
Şamanlıktaki bir diğer inanışta, insan neslinin sonsuz bir şekilde devamlılığı düşüncesi. Şamanist olan birisi kendini, baba, dede, ve atalarına ait olan bir hayatın devamı olarak görür, bunları bilir ve sayar (Atalar kültü) . Bununla birlikte, söz konusu bu insan aynı zamanda kendi geleceğini de sonraki nesillerde görmektedir, ki bu durum varoluşun ana anlamıdır. Bundan dolayı bu insanin görevi çocuk ve torunlarına toplumun en iyi yanlarını aşılayarak yetiştirmek ve hayata hazırlamaktır
Şaman Kimdir? Kimler Şaman Olabilir?
Şaman dininin ayin ve törenlerini yapan, ruhlarla insanlar arasında aracılık eden kişiye Şaman denir. Şaman sözcüğü Türkçe kökenli değildir. Türkler Şaman yerine kam sözcüğünü kullanırlardı. Avrupa'da 18.yüzyılda kabul edilen Şaman sözcüğü, Rusların, Kuzey Sibirya'da Tunguzlardan öğrendiği bir sözcük. Aslında bu sözcüğün kökeni hâlâ tartışmalı. Bazı bilim adamları sözcüğün Pali dilinde bulunan 'şamna' olduğunu, Sanskritçe'de bulunan 'çramana' ile aynı kökten geldiğini ileri sürüyorlardı. Bazıları da bu sözcüğün Mançu’ca olduğunu,'zıplayan,dans eden' anlamına geldiği görüşündeler. Bir başka teori de Şaman sözcüğünün Buda inanışına ait bir sözcük olduğudur. Firdevsi'nin sehname'sinde geçen 'Semen' (Buda rahibi) sözcüğü dolayısıyla Şaman sözcüğünün Hindistan kökenli olduğu söylenir.
Kasgarlı Mahmut'tan öğrendiğimize göre kamlar, Müslüman Türkler zamanında da unutulmuş değil. Divan-i Lugat-it Türk'te 'Kamlar kamik arvisti: kamlar (ayin sırasında) anlaşılmayan bir takım sözler söyledi.' gibi cümlelere rastlanmaktadır. Benzer biçimde Balasagunlu Yusuf Has Hacib, 'Kutadgu Bilig' adli eserinde kamlarla hekimleri (otacıları) bir tutmuş, ikisini de insanlar için yararlı isler yapan kişiler olarak göstermişti. Bir yerde söyle der: 'Kerek tut otaçi, kerek kam, öligligke her giz asig kilmaz em. (Gerek hekim tut, gerekse kam, eceli gelene ilaç fayda etmez.)
Şaman (kam) , tanrılar ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapma gücüne sahip olan kişidir. İnsan, ufak tefek ruhlara, aileyi koruyan ateş ve iyi yer-su ruhlarına bizzat kurbanlar ve saçılar sunabilirse de, kuvvetli, hele kötü ruhlara doğrudan başvuramaz. Kötü ruhlar insanların en büyük düşmanlarıdır. İnsanlara ve hayvan sürülerine hastalık göndermek suretiyle kurban isterler. Bunların istediklerini yerine getirmek gerekir. İnsanlar onların ne istediklerini bilmezler. Ne istediklerini ancak gücünü göklerden ve atalarının ruhlarından alan Şamanlar bilir.
Şamanlık bilgisi öğrenmekle elde edilemez. Şaman olmak için belli başlı bir Şamanın neslinden olmak gerekir. Kimse Şaman olmayı istemez, ancak geçmiş ataların ruhundan biri, Şaman olacak torununa musallat olur; onu Şaman olmaya zorlar. Bu hale Altaylılar 'töz basıp yat' (ruh basıyor) derler. Ata ruhu musallat olan adam Şamanlığı kabul etmezse deli olur.
Şaman Davulu
Bugün Rusya Federasyonu içinde yer alan Hakasya 'da Şamanizm hâlâ canlı tutuluyor. Hakasyalı bir araştırmacı olan Katanov, Minusinsk Tatarlarından aldığı bilgilere göre Şaman davulunu anlatır. Buna göre davulun önemli üç bölümü vardır: içi, dışı ve tokmağı.
Davul, bir arşın çapındadır. İskeleti genellikle sepet yapımında kullanılan söğütten yapılır ve at derisiyle kaplanır. Davulun içinde dikey olarak duran sapı genellikle kayın ağacından yapılır. Sapta mars denilen, kamın yer altı dünyasında yaşayan erliklerin lideri Erlik Han 'a ulaşmasını sağlayan on iki delik bulunur.
Deliklerin arasındaki kabartmalar, kamın uçarak ya da yürüyerek geçmek zorunda olduğu dağ sıralarını temsil eder. Sapın üst kısmında, enlemesine kamın kendisinin ya da hastasının düşmanlarını püskürttüğü yay kirişi olarak adlandırılan sopa bulunur.
Bu demir sopaya hastanın içindeki kötü ruhları kovan on sekiz kadar demir çıngırak bağlanır. Ayrıca, kamın habercilerini temsil eden iki çan da demir sopaya bağlanır. Davulun üst kısmında hastanın düşmanlarını temsil eden dört ya da altı demir kanca tutturulmuştur. Demir sopaya kamın kudretini simgeleyen bez parçalari asılır. Bu bez parçaları genellikle kamın hastaları tarafından bağlanır. Erlik Han'a herhangi bir hayvan adandığında bu hayvana demir sopadan alınan iki üç bez parçası bağlanır. Adak hayvanın boynunda asılı duran bu bez parçaları onu kötü güçlerden korur.
Davulun üst kısmında yedi renkli gökkuşağı tasvir edilir. Gökkuşağının iki ucundan da, iki geniş kare şeklinde merdiven sarkar. Bu merdivenle kam, Kan Kuday'in huzuruna çıkmak için gökyüzüne yükselir. Kan Kuday'in önünde beyaz boyayla çizilen iki kayın ağacı vardır. Kam, gökyüzüne yükselerek Kan Kuday'dan hastayı iyileştirmek ya da ya da öldürmek için emir alır. Gökkuşağının altında ışık saçan iki daire vardır. Ayrıca 14-18 kadar yıldız bulunur. Merdivenin üst kısmındaysa beyaz renkle yedi dağ kızı resmedilmiştir. Bu kızlar eğer ruh erkekse onu uzaklaştırmada kama yardım ederler. Kız figürlerinin yanında iki kuş tasviri vardır. Kam bu iki kuşla göğe yükselir. Davulda bundan başka kırmızı renkte at, süvari ve keçi bulunur. Kızıl at üzerindeki Kızıl süvari, erliklerden biri olan Kızıl adakların basında gider. Beyaz renkle çizilen beyaz at üzerindeki atlı Kuday'a gider. Davulun ortasındaki üç çizgi bu dünya ile öte dünyayı ayıran bir tabakadır. Davulun alt tarafında, kutsal koyunları himaye eden kurbağa resmi vardır. Ayrıca on sıradağın ardında, kara ve altın denizin kıyısında yaşayan hayvanları sulamak için altın oluğu ve at bağlamak için altın direkleri bulunan Erlik Han’ın kötü ruhları yargıladığı yere götüren yılan ve kertenkelenin resmi yer alır. Bu deniz doğudadır, kurbağa, yılan ve kertenkele, koyunlara dokunmak isteyen kötü ruhları korkutur. Aynı şekilde su iyelerini temsil eden iki balık tasvir edilir. Balıkların iç hastalıkları iyileştirdiğine inanılır. Eğer kam kötü ruhlardan daha güçlüyse onları dağ ruhlarının Haninin yaşadığı dokuz denizin sonuna kadar sürebilir, eğer kam zayıfsa, yolun yarısından döner ve balık hastayı yeniden alt eder. Bunun dışında davulun üzerinde kötü ruhların yaklaştığını kama haber veren kara ve ala renkli iki köpek resmi vardır.
Davulun alt tarafında yedi at ve yedi insan tasvir edilir. Bunlar Erlik Han’ın hizmetçileridir. Bütün kötülükler yeraltı dünyasında yasayan Erlik Han'dan kaynaklanır. Davulda yine kırmızı renkle kama kamla mayi öğreten kam resmedilmiştir. Öldükten sonra kaynayan denize doğru gittiği düşünülen kam tasvirinin uyuz hastalığını tedavi ettiğine inanılır. Davuldaki tavşan resmi, kamın aletlerinin koruyucusunu simgeler.
Davulun üzerinde 'meme' diye adlandırılan altı kabartı vardır. Bunlar kamın aletlerinin koruyucusu sayılan ruhu besleyip koruma işlevini üstlenir.
Bir önemli öğe de tokmaktır. Tokmak, ya tavşan derisiyle kaplanarak söğüt dalından; ya geyik kemiği ya da boynuzu ya da kayın ağacından yapılır. Tokmağın sapına hastaya gelen kötü ruhları kovmak için kamçı görevi üstlenen bez ve deri parçaları yapıştırılır.
Şamanlar ayin yapmak için davul kullanırlar; fakat zaman zaman bunun yerini kopuzun aldığı da görülmüştür. 11.yüzyıl tarihçilerinden Gardizi, eski Yenisey Kırgızları’nın Şaman ayinlerinde saz çaldıklarını söyler. Eski Oğuzlarda, İslam’ın kabulünden sonra Şaman geleneklerini sürdüren ozanlar kopuzu kutsal saymışlardır. Sözgelimi, Dede Korkut her öykünün sonunda kopuzuyla gelir, ad verirken, dua (alkış) ederken kopuz çalar.
Şaman davulunun asıl kısmı olan ağaç ve demir parçalar asla değiştirilmez. Derisiyse değiştirilebilir. Biri ölen evde bulunan davul, Erlik'in elçisi Aldaçi'nin yaklaşmasıyla kirlenmiş ve kuvvetini kaybetmiş sayılır. Kirlenmiş ve kuvvetini kaybetmiş davulların derisi derhal değiştirilir. Tedbirli davranmak isteyen Şamanlar ve ev sahipleri, hastanın öleceği anlaşıldığı zaman Şamana ait eşyaları evden çıkarırlar.
Her davul Şamanın ölümünden sonra ormana götürülüp parçalanır ve bir ağacın dalına asılır. Şamanın ölüsü de bu ağacın dibine gömülür.
Şaman Giysisi
Şaman için davuldan daha önemli bir şey varsa o da Şaman giysisidir. Geleneğe uygun bir elbise hazırlamanın zor geldiği kamlar, ruhların özel izinleriyle birkaç yıl cübbesiz ayin yaparlar. Fakat cübbesiz kamlar kötü ruhlara karşı fazla cesaret gösteremezler. Bunun için kamlar ne yapıp edip Şaman kıyafeti edinirler. Şaman, cübbe ve davulunu kendi arzu ve isteğiyle değil, hizmetinde bulunduğu ruhun emir ve ilhamına göre yaptırır. Cübbe ve davulun nitelikleri ve biçimi, süsleri bütün ayrıntılarıyla bu ruh tarafından belirlenir. Ruhun istediklerinden en ufak biri bile eksik kalsa cübbe ve davul ayin yapmaya yaramaz. Giysi hazırlandıktan sonra özel bir törenle ruhların beğenisine sunulur.
Şaman cübbesi gelenek olarak otuz parçadan yapılmış sayılsa da gerçekte altmışa yakın çok çeşitli parçaya sahiptir. Cübbenin asıl kısmı maral ya da beyaz koyun derisinden yapılan ceketten ibarettir. başka parçalar bu cekete dikilir. Bu parçalar Şamanların ruhlar dünyasında bulunduğunu düşündüğü varlıkların sembolleridir. Sözgelimi cübbenin yakasından sallanan dokuz küçük kukla Ülgen'in dokuz kızını, küçücük cübbeler onların elbiselerini temsil eder. Kötü ruhlarla mücadelede kullandığı 'manevi' yayın ve diğer silahların sembolleri, küçücük yay ve çıngıraklardır.Kötü ruhların fısıltılarını dinlemek için kulak, ay, güneş yıldızlar, Erlik dünyasında yaşayan kurbağalar, yılanlar cübbede tasvir edilir.
Şamanın cübbesiyle birlikte külahı (börk) da hazırlanır. Külahın esas kısmı üç karış uzunluğunda kırmızı kumaştan olur, etrafına da üç tane düğme konur. Astarı kaba ve adi kumaştandır. Külahın üç yerine vaşak derisi dikilir; bunlardan biri göz, biri alın ortası biri de ense hizasına konur. Böylece Külahın üç kısmı olur ki buna 'üç üyelüü kuspörük' (üç boğumlu kuskülah) denir.Göz üzerindeki kısma türlü türlü boncuklardan diziler konur. Her dizide beş boncuk ve ucunda bir yılan başı bulunur. Dizilerin sayısı 5,9 ya da 16 olabilir.
Günümüzde Şamanizm ve Diğer Dinlere Etkileri
Kitaplı dinler olarak kabul edilen dinlerin hiçbiri eski yerel inanışların etkisinden kendilerini arındırabilmiş değil.Dünyanın her yerindeki Hıristiyanlığın ya da Müslümanlığın farklı olmasının en önemli nedenlerinden biri eski inanışların bu dinlere eklenmiş olması.
İslam dinini kabul etmiş Türkler için de bu durum geçerliliğini korumakta.Türklerin inanışlarında bugün bile Şaman geleneğinin izlerini görmek olası. Müslüman olan Oğuzlar, Dede Korkut öykülerinden anlaşıldığına göre Şaman geleneklerini korumuşlardı. Matem töreninde ölünün bindiği atin kuyruğunu keserek kurban etmek, ağacı kutlu saymak gibi gelenekler bunlardandır. Ayrıca uzun ömürlü olması, daha önce ölen çocuklar gibi ölmemesi için çocuklara Yasar, Durmuş, Duran,Satılmış, Sati gibi isimlerin konması, türbelere adak adanması, dilek ağaçlarına çaput (bez parçası) bağlanması gibi adetler bu kapsamda değerlendirilir.
Şamanizm günümüzde Türkler ve diğer Orta Asya halklarının hayatını değişik oranlarda etkilemeye devam etmekle birlikte halen Orta Asya’da başlı başına bir din olarak devam etmektedir. Tatarların bir kısmı Özellikle Hakasya Türklerinin hemen hemen tamamen Şamanisttir. Günümüzde Rusya, Moğolistan, Tacikistan,Kazakistan gibi ülkelerde Şamanist topluluklara rastlanmaktadır. Sayıları gittikçe azalmakla birlikte günümüzde yaklaşık olarak 650.000 kadar taraftarı olduğu tahmin edilmektedir.
dinler
16.06.2004 - 16:49Uzakdoğu Dinleri
Budizm
Şintoizm
Sihizm - Sıkh Dini
Janizm - Caynacılık Hinduizm
Konfüçyüsçülük
Taoizm - Taoculuk
Ortadoğu Dinleri
İslamiyet (Alevilik)
Hıristiyanlık
Samirilik
İslamiyet (Sünnilik)
Musevilik
Yezidilik
Nusayriler
Sabiilik
Dürziler ve Dürzilik
Yeni Ortaya Çıkan Dinleri
Bahailik
Kadiyanilik (Ahmedilik)
Tanrının Yolu Topluluğu
Moonculuk (Moonlar)
Mormonlar
Uzay Dini (Realienler)
Yehovanın Şahitleri
Hıristiyan Kökenli Din ve Akımlar
Unitaryenler
Gnostisizm
Kimbangucular
Adventistler
Metodistler
Cizvitler
Pentakostalistler
Maroniler
Süryaniler ve Süryanilik
Kuveykırlar (Quakers)
Presbiteryenler
Kabile Dinleri (Geleneksel Dinler)
Vuduculuk - Vodoo
Maori Dini
Dinka Dini
Nambalar Dini
Azteklerin Dini
Ainu Dini (Aynu Dini)
Şamanizm
Ga’lar ve Ga Dini
Tanrıyı veya Dini Reddeden Akımlar
Ateizm
Panteizm
Agnostisizm
Pan-enteizm
Tanrıya Başkaldıranlar
Satanizm
Taraftarı Kalmayan Din ve Akımlar
Druidler
Hurufiler
Tapınak Şövalyeleri
Mani Dini (Maniheizm)
Bogomiller
Ebiyonitler
Paflikyanlar
Eski Medeniyet Dinleri
Eski Mısır Dini
Sümerlerin Dini
Girit (Minos) Dini
Hitit’lerin (Eti) Dini
Eski Roma Dini
Mu (Nacaallar) Dini
Urartular’ın Dini
Fenikeliler Dini
Phryg (Firig) Dini
Eski Yunan Dini
Etrüks Medeniyeti ve Dini
Tarikatlar / Kültler / Mezhepler
Scientologistler
Sahaja Yogacılar
Yılan Eğiticileri
Melamiyyeler
Kirişnacılar
Tanrının On Emri
Müsebbihelik
Tanrının Çocukları
Evrensel Yol (The Way)
Şeyhilik
Cennetin Kapısı
Mans Kutsal Kuralcıları
Vehhabiler
Chino'nun Gerçek Adaleti Diyet Tarikatı
Kaderiyye Mezhebi
Branch Davidians
Birleşik Kilise
Nacilik
Edebi Değerler İnsan Tapınağı
Mutezille Mezhebi
Hıristiyan Bilim
Oshocular
Caferi Mezhebi
Cennet Yolcuları
kaynak:http://www.gurayim.com/dunya/dunya.htm
okul
16.06.2004 - 16:41Not:Türkiyeeki ilköğretimokulu sayısı:
2002 - 2003 öğretim yılında:
Devlet okulu: 34.553, özel okul: 614, Toplam: 35.167.
cami
16.06.2004 - 16:31Diyanet işleri verilerine göre Türkiye'de şu anda 76.445 adet cami var. Toplam cami personeli sayısı da 62.457 kişidir.
Not:Türkiyeeki ilköğretimokulu sayısı:
(2002 - 2003 öğretim yılında:
Devlet okulu: 34.553, özel okul: 614, Toplam: 35.167.)
cesur yürek
16.06.2004 - 16:09Yıl 1919 - Mustafa Kemal Paşa...
türkçe rap
16.06.2004 - 15:57Bandrollü albümleri olan underground grup ve mc' ler
Ondaon -Rapor 2- Barikat
Sert Müslümanlar- Gökhan Barış- Kara Öfke
S.O.S -Nefret -Umut Ertek-
Bovdead R -Hedef 12 -Silahsız Kuvvet
Kara Panter -Makale -Ocboz
Kuşku- Arslan -Dj Ergün
Hakan Mc- Deli Mc -Arkaplan
Müfreze- Fresh B- Aziza A -
Karakan- Erci E -Cinai Şebeke -
KWB -Sultana -Microphone Mafia -
Mic Force- Islamic Force- Yener
Susturucu- Statik Ses-
Volkan -Murat G- Le Cadro -
Karakalp -Emir -Mc Ender-
Cribb 199 -Respotrap -Kanun
Kahin -Tatbikat -Dj Levent -
Ko -Buldozer -Doğa -
Alpertunga- Mode XL- Sultan Tunç-
Bir Başka Melodi -Bomba -Fuat-
Ince Efe- In-T-Come -Narcotic-
Osmanlı İmparatorluğu -5 Karış -1OL -
Azrail -Stereo C.E.M -Frekans-
Intıkam -Kan ve Ter -Raptiye -
Reaksiyonist -Sihir -Suikast -
Stress -Sırtlan- Tayfa -Mc Orhan -2. Nesil
edip akbayram
16.06.2004 - 15:4729 aralık 1950'de gaziantep'te doğdu. 1968 yılında istanbul'a gelip profesyonel müzik çalışmalarına başlayan sanatçı, 1972 yılında çıkardığı, ilk bestesi olan 'kükredi çimenler' adlı 45'liğiyle 'altın mikrofon ödülü'nü kazandı. 'aldırma gönül' ve 'eşkiya dünyaya hükümdar olmaz' adlı parçalarıyla satış rekorları kıran ve altın plak kazanan sanatçının çeşitli kuruluşlar tarafından veilen 250 kadar ödülü mevcut... 1979 yılında ayten akbayram ile evlenen sanatçının bu evliliğinden ozan ve türkü adlarında bir oğlu, bir kızı var...
umberto eco
16.06.2004 - 15:45bakınız:Tapınak Şovalyeleri
uğur mumcu
16.06.2004 - 15:10TBMM UĞUR MUMCU CİNAYETİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU
http://www.belgenet.com/rapor/mumcurapor_02x.html
fanatiklik
16.06.2004 - 15:00Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık, taassup, bağnazlık...
zaman gazetesi
16.06.2004 - 14:497-13 haziran 2004 verilerine göre net satış rakamı 392.275 olan gazete.
cumhuriyet gazetesi
16.06.2004 - 14:477-13 haziran 2004 verilerine göre net satışı 55.735 olan gazete.
gazete
16.06.2004 - 14:37-İlk resmi Türkçe gazete:Takvim –i Vakayi
-İlk yarı resmi gazete:Ceride-i Havadis
-İlk özel gazete:Tercüman-ı Ahval / Şinasi ile Agah Efendiİlk
-şiir çevirisini yapan,ilk makaleyi yazan ve noktalama işaretlerine ilk kez kullanan ilk Türk gazeteci:Şinasi
anadolu
16.06.2004 - 12:58Anadolu Türkmen beylikleri:
Birinci dönem beylikleri 1071 malazgirt savaşı'ndan sonra kurulmuştur. Bunlar:
1. mengücükoğulları (1071 - 1252) erzincan, kemah, şebinkarahisar ve çevreleri
2. saltukoğulları (1080 - 1201) erzurum ve çevresi
3. danişmentoğulları (1085 - 1179) malatya, tokat, sivas, amasya, çorum ve çevre-lerinde
4. dilmaçoğulları (1085 - 1394) bitlis ve çevresinde
5. inaloğulları (1096 - 1183) diyarbakır ve çevresinde
6. ahlatşahlar (1100 - 1207) ahlat'da
7. artukoğulları (1101 - 1408) mardin, harput ve çevrelerinde
8. çobanoğulları (1227 - 1309) kastamonu ve çevresinde
9. çaka beyliği (1082 - 1093) ege kıyıları
İkinci dönem anadolu türkmen beylikleri ise, 1243 kösedağ savaşı'ndan sonra, Anadolu Selçuklu devleti'nin yok olma sürecine girmesiyle kurulmaya başlamışlardır. Bu beylikler:
1. karamanoğulları (1257 - 1483) konya ve çevresinde
2. germiyanoğulları (1300 - 1428) kütahya ve çevresinde
3. candaroğulları (1292 - 1461) kastamonu ve çevresinde
4. aydınoğulları (1308 - 1425) birgi ve çevresinde
5. karasioğulları (1296 - 1336) balıkesir ve çevresinde
6. saruhanoğulları (1310 - 1410) manisa ve çevresinde
7. menteşoğulları (1261 - 1391) milas ve çevresinde
8. hamitoğulları (1300 - 1391) isparta ve çevresinde
9. eşrefoğulları (1280 - 1327) beyşehir ve çevresinde
10. sahipataoğulları (1280 - 1341) afyon ve çevresinde
11. pervaneoğulları (1277 - 1322) sinop ve çevresinde
12. eretna beyliği (1327 - 1380) sivas ve çevresinde
13. tekeoğulları (1300 - 1426) antalya ve çevresinde
14. inançoğulları (1261 - 1368) denizli ve çevresinde
15. tacettinoğulları (1348 - 1428) ordu ve çevresinde
16. osmanoğulları (1299 - 1920) söğüt ve çevresinde
17. alaiye beyleri (1293 - 1471) alanya ve çevresinde
18. kadı burhanettin devleti (1380 - 1398) sivas ve çevresinde
19. dulkadiroğulları (1339 - 1515) maraş ve çevresinde
20. ramazanoğulları (1378 - 1608) adana ve çevresinde
anadolu selçukluları
16.06.2004 - 12:55altın çağı'nı sultan alaaddin keykubat döneminde yaşayan, sanata ve ilme değer vermiş, döneminin dünyaca meşhur alimlerine kapı açmış, destek çıkmış türk devleti.
başkenti konya olması münasebetiyle konya'ya yapmış oldukları mimari yapılar, taş oymacılığı dünya sanat tarihinin şaheserleri arasındadır. özellikle ince minareli medrese, sırçalı medrese, karatay medresesi, sahip ata medresesi, alaaddin keykubat camii ve daha kümbetler bugün birçok yerli yabancı turistin ilgisini çekmektedir.
taş işçiliği ve çinicilikte akıllara durgunluk veren eserler verildiği bu dönemde, kayseri, tokat altın çağlarını yaşamıştır.
ayrıca mevlana celaleddin rumi, sadreddin konevi, muhyiddin ibn arabi, şems-i tebrizi gibi dünyaca meşhur alim ve mutasavvıflar anadolu selçuklu devleti'nin koruması altında özgürce yaşayabilmiş, ürün vermişlerdir.
anadolu selçukluları
16.06.2004 - 12:531077'de süleyman şah tarafından kuruldu. ilk başkenti iznik'ti, haçlılar iznik'i alınca konya'ya alındı. Moğol baskısına dayanamyarak 1308 yılında yıkıldı.
Toplam 1733 mesaj bulundu