Türkiye'ye şer'i hükümleri getirmeye çalışmıyor, ancak bu vaatle buralara gelebildi, şimdi 'ilk tabanına'(Refah partili) ihanet ediyor.Artık yeni tabanı (cahil halkım) O'nu çok büyük bi adam zannediyor. Oysa o sadece AB-ABD-IMF nin tüm isteklerini yerine getiren, söylenenleri yapan bir kukla...Türkiyeyi 60-70 li yılların sokak kavgalarına götürmek için elinden geleni yapıyor.Allah sonumuzu hayıretsin..
İsrail’in Hamas liderleri Şeyh Ahmet Yasin’i 22 Mart’ta, Abdülaziz Rantisi’yi 16 Nisan’da öldürmesi hiç şüphesiz sadece Filistinliler’e göz dağı değil, ABD’nin İsrail ile birlikte hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu projesine karşı çıkabilecek güçlere de bir mesaj niteliği taşıyor.
İsrail’in Hamas liderleri Şeyh Ahmet Yasin’i 22 Mart’ta, Abdülaziz Rantisi’yi 16 Nisan’da öldürmesi hiç şüphesiz sadece Filistinliler’e göz dağı değil, ABD’nin İsrail ile birlikte hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesine(BOP) karşı çıkabilecek güçlere de bir mesaj niteliği taşıyor.
Attila İlhan'la röportajdan...
- Askerde iken, Silahlı Kuvvetler tarafından hazırlanmış, 'Yıkıcı ve Bölücü faaliyetler' kitabında Mustafa Kemal'in 'Komünizm bir yılandır, görüldüğü yerde başı ezilmelidir' şeklinde bir sözü var. Sizin anlattıklarınızla çelişmiyor mu bu?
Uydurma bir laftır, ben sana bunun tam aksini söyleyen yüz tane Gazi'nin lafını çıkarır getiririm. Mustafa Kemal bolşevikliği de savunuyor, Sosyalist partilerini de savunuyor, hatta Sovyet heyetinin başındaki adama şöyle bir lafı var; 'Bizim komünistlerle bir problemimiz yok. Hatta biz burda bir komünist partisi kurduk, ben de üyesiyim' diyor. Mustafa Kemal Türkiye Komünist Partisi'nin üyesidir. Daha komiğini söyleyeyim. TBMM İçinde kurulan ilk iki partinin ikisi de komünisttir. Birisi Türkiye Komünist Fırkasıdır. Biri de Halk Iştırakıyyün Cemiyeti'nin fırka haline gelmiş şeklidir.
O sizin söylediğiniz hikaye, soğuk savaş döneminde -ismini söylemek istemediğim- tarihçi geçinen ama çok palavrası olan bir arkadaşımızın uydurmasıdır. Böyle birşey yok.Gazi 'Komünizm ezilmelidir' diyemez. Çünkü bütün politikası komünizmle dostluk üzerinedir.
(Bakınız: Attila İlhan.)
-----------
Ayrıca Taksim Cumhuriyet anıtında Sovyet Sosyalistleri'nin Kızılordu'sunun 2 generalinin heykeli de bulunmaktadır.
(Bakınız: Voroşilov, Furunze)
Atatürk'ün söylediği iddia edilen 'Komünizm ezilmelidir' lafı 50 li yıllarda Silahlı Kuvvetler tarafından hazırlanmış, 'Yıkıcı ve Bölücü faaliyetler' kitabında yer alan uydurma bir laftan ibarettir.
Atatürk'ün Eskişehir ziyaretinde söylediği iddia edilen bu uydurma cümle, CIA ile bir şekilde bağlantısı olduğu belli olan sözde 'tarihçi' biri tarafından ortaya atılmıştır.
18 Mart 1871de. Paris Komünü kuruldu. Fransa-Prusya savaşında Fransa'nın teslim olması üzerine Paris halkı ayaklanarak hükümeti devirdi. Paris Belediyesinin hükümranlığını ilan etti. Kansız bir devrimle kurulan yeni yönetim emekçilere dayanarak 72 gün ayakta kaldı. Karl Marks, Paris Komünü'nü 'Proletarya Diktatörlüğü'nün örneği olarak gösterdi.
BEBEK DAVASI
'Adnan Menderes'in gayri meşru çocuğu, Dr. Mükerrem Sarol tarafından alınarak öldürüldü.' Gazetelerin kullandığı bu haberler Yassıada Savcılarınca delil telakki edilerek, Adnan Menderes hakkında tarihte ' Bebek Davası ' olarak anılan dava açıldı. bunun yanında Başbakanlık kasasından çıktığını iddia edilen kadın iç çamaşırı ve bir kutu da çıplak kadın fotoğrafı da delin olarak kullanıldı. Menderes ise bu tutum karşısında gönül ilişkisini yalanlamadığı gibi özür de dilemedi; çocuğun öldürülmediğini, doğum anında öldüğünü söyledi. Adnan Menderes'in gönül ilişkisine girdiği Ayhan Aydan, gerçekten de Menderes'ten hamile kalmış ancak bebekten kurtulmayı kesinlikle istemediği gibi, doğurmayı çok arzulamıştı. Doğuma giren Dr. Fahri Atabey de, 'bebeğin boynunu saran kordon yüzünden ölü doğduğunu' saptamıştı.
Türk siyasi tarihinde, kaçamağı göze alan, evliyken yaşadığı bir ilişki yüzünden kendini kamuoyu önünde savunmak durumunda kalan tek başbakan Adnan Menderes oldu.
Ayhan Aydan ise, Yassıada duruşmalarında tanık olarak dinlendiği kürsüde şunları söylüyordu:
'Adnan Menderes'i 1951'de tanıdım. Evli olmasına rağmen büyük bir aşkla sevdim. Bütün emelim ondan bir çocuk sahibi olmaktı. Bunu başaramadım. Ancak hangi vicdansız ana, üzerine titrediği bebeğinin öldürülmesine razı olabilir? ' Mahkeme başkanı tarafından sevgilisini kurtarmaya çalışmakla suçlansa da, kamuoyu düşüncesini değiştirmeye, bu yasak ilişkideki masumiyete inanmaya, hatta sempati duymaya başladı. Tarihe 'bebek davası' olarak geçen bu duruşmaların sonunda Adnan Menderes beraat etti. Menderes'in beraat ettiği tek dava da buydu. Fakat 'devletin yüksek menfaatlerine ve istihbarat işlerine sarfedilmek üzere emrine tahsis edilen paraların bir kısmıyla opera sanatçısı Aydan Ayhan'a ev aldığı' iddiasıyla açılan davada suçlu bulundu.
Yavuz Sultan Selim döneminde binlerce taraftarı ile ayaklanan Yozgatlı Celal, Osmanlı Devleti için büyük problem olmuştu. Bu isyanlar bastırıldı ise de Anadolu'da meydana gelen iç isyanlar ve karışıklıklara yine Celali İsyanları denildi. Sultan Birinci Ahmed döneminde Celali İsyanları tekrar patlak verdi.
Bunların en önemlileri;
- Tavil Ahmed
- Canbolatoğlu
- Kalenderoğlu
- Deli Hasan ayaklanmalarıdır.
Bu sırada Sadrazam olan Kuyucu Murad Paşa son derece sert bir askerdi. Acıma nedir bilmezdi. Bunları bastırmak için çok şiddet gösteriyor, hatta şuçlu ile suçsuz ayırımı yapmadan 'ibret osun' diye masumları da öldürtüyordu.
Öldürttüklerini açtığı kuyulara attırmak gibi bir alışkanlığı olduğundan kendisine 'Kuyucu' lakabı takıldığı söylenir. Kuyucu Murad Paşa'nın ısrarlı ve sert politikaları sonunda Celali İsyanları zor da olsa bastırıldı.
Güney Koreli rehine öldürüldü:
El Cezire televizyonu, Iraklı direnişçilerin, kaçırdığı Güney Koreli rehinenin kafasını kestiğini duyurdu. Güney Kore Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Shin Bong-kil Irak’ta kaçırılan Güney Koreli Kim Sun-ill’in öldürüldüğünü doğruladı.
Irak’taki ABD ordusuna destek sağlayan bir Güney Kore firması için çalışan 33 yaşındaki Kim, 17 Haziran’da kaçırılmıştı.
El Cezire televizyonu, Güney Koreli rehinenin başını kesildiğini gösteren bir bandın ellerine geçtiğini duyurdu.
Iraklı direnişçiler, Güney Koreli’yi serbest bırakmak için, Güney Kore’nin Irak’taki askerlerini çekmesini ve başka asker göndermemesini şart koşmuştu.
Güney Kore ise Irak’la ilgili kararlarında değişiklik yapmayacaklarını belirtmişti. Arabulucular ise, yaptıkları açıklamada, Iraklı direnişçilerin şartlarından vazgeçtiklerini ve anlaşmaya yakın olduklarını öne sürmüştü.
G.KORE HÜKÜMETİ HABERİ DOĞRULADI
Güney Kore, Irak’ta kaçırılan Güney Koreli Kim Sun-ill’in öldürüldüğünü doğruladı. Güney Kore Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Shin Bong-kil, Kim’in cesedinin bulunduğunu ve Güney Koreli yetkililerin bu konuda bilgilendirildiğini açıkladı. Shin, Kim’in cesedinin Bağdat ve Felluce arasında ABD askerleri tarafından Irak saatiyle 17.20’de bulunduğunu söyledi.
Televizyon, rehinenin kafasını kesmekle tehdit eden, Ebu Musa Ezzerkavi’nin lideri olduğu “Cemaat El Tevhid ve Cihad” grubunun, bu tehdidini gerçekleştirdiğini duyurdu.
Bu arada Irak’taki operasyonlar şef yardımcısı ABD’li General Mark Kimmitt, Bağdat’ın batısında Asyalı erkeğe ait cesedin bulunduğunu doğruladı.
BUSH: ÖZGÜR DÜNYA YILMAYACAK
ABD Başkanı George Bush, Güney Koreli rehinenin öldürülmesini kınayarak, “barbarların acımasız eylemlerinin özgür dünyayı yıldıramayacağını” söyledi.
Bush, “Militanlar irademizi ve güvenimizi sarsmaya çalışıyorlar. Karanlık görüşlerini insanlara dayatmak için dünyadan çekilmemizi sağlamaya çalışıyorlar. Bu insanlar ABD’yi yıldıramayacak. Başkan Roh’un bunu anlayacağına inanıyorum” dedi.
G.KORE ASKER GÖNDERMEKTE KARARLI
Güney Kore, Irak’ta öldürülen vatandaşlarının kaçırılıp öldürülmesinin ardından bu ülkeye asker gönderme planlarının değişmediğini açıkladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Shin Bang-kil, rehine Kim Sun-il’in öldürülmesinin ardından olağanüstü toplanan Ulusal Güvenlik Konseyi’nin açıklamalarını aktardı.
22 hazirandaki gurup toplantısında 'Eskiden 'Go Home' dediklerinize bugün 'go home' diyemezsiniz; herkes biribirine muhtaçtır, dünya küreselleşti' yollu laflar ederek bir Osmanlı sadrazamını akla getirmiştir.
Bakınız:Damat Ferit paşa
2004-2005 futbol sezonu için kadrosuna Real Madrid'ten Flavio Conceiçao, İstanbulspor'dan Allum Saidou, ve Adanaspor'dan İbrahim Yavuz'u kadrosuna katan takım.
Kurtlar Vadisi'nde simgelenen şahsiyetlerin portresi Susurluk'ta ortaya çıkan 'Siyasetçi-Polis-Mafya' üçgenine çağrışım yaptırdığı için bulmaca çözmek isteyenleri ekran başına topluyor. Kesinlikle dizinin yapımcıları dizide geçen olayların tamamını aslına uygun kopyalamamışlar. Aksi taktirde dizinin devam etmesi ve RTÜK'den veto yememesi için ' Bu dizide geçen olayların Türkiye'de yaşayan veya yaşanmış kişi ve kurumlarla herhangi bir ilgisi yoktur' diyemezlerdi.
Nitekim RTÜK, hemen herkesin sigara içtiği dizinin yayınını ancak bir haftalık gençlerin ruh sağlığını bozup, kötü örnek oldukları gerekçesiyle durdurabildi. ATO'nun araştırması, tamda ' derin devlet' diziye müdahale etmek istiyor' söylentilerinin ayyuka çıktığı bir sırada açıklandı. Mafyanın hayatımızda ne kadar yer kapladığını öğrenmemize yarayan bu araştırma, esasen Susurluk'un üstünü açmaya hizmet eden diziye karşı bir üstüörtülü saldırı niteliğinde. Sözüm ATO'dan dışarıü bu saldırı odağı, sırların- devlet sırrı dahil- üstünü örtmek isteyenlerin işi. Tam Susurluku unutturduk derken nereden çıktı bu dizi? Yasakçı zihniyete göre, Kurtlar Vadisi, daha fazla ifşaat yapmadan, halkı bilinçlendirmeden kökten yayını durdurulmalı.
Diziye Susurluk penceresinden bakarak kimin kimin olduğunu merak eden anonim seyirciler bir liste çıkartmışlar; listeyi önce Magazin Gazeteciler Derneği haber portalı, sonra Kurtlar Vadisi fanları web sayfası yayımladı. Kanaati acizemce dizide hayat hikayeleri geçmişe dönüp Susurluk'a bakacak olursanız yanlış gidiyor. Ana hedef zaten ' Godfather' gibi gerçek hayat hikayesini birebir aktarmak değil, anahtar ipuçları verilmesi sayesinde zaten seyirci bulmacadan anlayacağını anlıyor. Bakın neler anlamış anonim seyirciler: (İsimler bu kaynağa, yorumlar şahsıma aittir. Bende dizinin fanlarındanım.)
Polat Alemdar: Abdullah Çatlı. Polat, dizide Almanya'da estetik ameliyatıyla siması değiştirilmiş bir Dışişleri istihbarat elemanı, derin devletin operasyonel gücünü, yani bir nevi 007 James Bond'unu oynuyor. Çatlı ise, 21 Mart 1990'da İsviçre'nin Bostadel hapishanesinden MİT İsviçre Şubesi tarafından kaçırılmış, bir eski ülkücü lider. Tutuklanma sebebi uyuşturucu tacirliğiydi, kendiside kokain kullanıyordı. Ancak bu tarihten sonra gerek ASALA'nın bitirilmesi olarak dışta, gerekse mafyanın içinde devletin adamı olarak milletine çalıştığına inanan, bazılarına göre katil, kirli dünyada dizginlenemeyen, haddini zorlayan bir fedai görünümündeydi. Çatlı'ya yeşil pasport ve silahına kullanma ruhsatı veren Mehmet Ağardı. Tüm istihbarat teşkilatlarımızın güzide elemanı Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın gizli olarak emrinde çalışıyordu. 3 Kasım 1996'da Susurluk kamyonunun altında kalarak öldü veya öldürüldü.Meral Çatlı'yla evliydi. Dizide yaşamayan biri yaşatılıyor. (Kamyonun altında ölen Çatlı değil, kopyasıysa, mesele yok!)
Süleyman Çakır: Alaaddin Çakıcı. Son 15 yılın en büyük mafya babası, gücünü büyük uyuşturucu mafya babası Dündar Kılıç'ın damadı olmasından alıyordu. O'da devletin hizmeti ve koruması altına girerek ticaretini dokunulmaz yapmayı başardı. Ancak mafya içinde yaşanan çatışmalardan dolayı yurtdışına kaçtı. Fransa'da yakalandığında cebinde MİT elemanı, o dönemde Çin Büyükelçiliğimizin Güvenlik Ataşesi Yavuz Ataç tarafından verilmiş yeşil pasaport vardı. Türkiye'ye iade edildi. Aynen dizideki Çakır gibi sürpriz biçimde beraat ettirildi. Çünkü bildikleri devlet sırrıydı, konuşmasından bazı çevreler korktu. Bir yanlışlik yapıldığı anlaşıldığı anda yakın günlerde Beşiktaş Futbol sorumlusu Sinan Engin'in yardımıyla yurtdışına kaçtı veya devlet yardımıyla kaçırıldı. Dizide ölen Çakır'ın hayatını oynadığına sert bir dille itiraz etti. Bu tepki sonucu dizide Çakır öldü. Çakır’ın ölmesi Çakıcı’nın ölmesini gerektirir.
Arslan Akbey: Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım. 25 yıldır çalışmadığı istihbarat teşkilatı kalmadı. Doğu'da pek çok karanlık faili meçhul cinayete birlikte kalkıştığı, PKK'ya karşı gayrinizami harp yürüten Binbaşı Cem Ersever ve arkadaşlarını, fazla konuştukları için Çatlı ve Haluk Kırcı'ya çekinmeden öldürtecek kadar derin bir adam. Tüm devlet başkanları, başbakanlar, Genelkurmay, MİT ve Emniyet teşkilatında çok sevilmesede gözüpek işleri nedeniyle çok iyi tanınan, saygı duyulan Yeşil, kontragerilla çalışmalarıyla devletin düşmanlarını infaz eden, ettiren elikanlı bir istihbaratçı. Kosova'da UÇK'nın askeri eğitimi ve Kuzey Irak'ta gizli operasyonlar dahil pek çok yurtdışı kirli operasyonun organizatörü. Son yıllardaki görevi ülke içindeki mafya yapılanması ve yolsuzluğun kan damarlarına girmek. Kürt asıllı olmasına rağmen vatansever bir ülkücü, ulusalcı, Alevi Kürtlerin ve PKK'nın candüşmanı. İddia edildiği gibi ölmüş olsa bu dizide ne işi var? !
Nesrin: Uğur Kılıç: Çakıcının eşi. Çakıcı tarafından Uludağ'da öldürüldüğü iddia edilsede asıl mesele Engin Civan ve Selim Edes olayından kaynaklandı. Semra Özal, Alaaddin Çakıcı'dan Emlakbank skandalı sırasında yardım istedi. Dündar Kılıç'ın kızı Uğur Çakıcı arada kurban oldu. Özallar Çakıcının adaletini beğenmedi. İntikam olarak Civangate skandalının ardından Uğur Çakıcı öldürülüp, Çakıcı'nın üstüne atıldı. Dizide kocasını kaybeden Nesrin'in gerçek hayatda ölmesi gerekirdi. Dizide siyasilerin ismi geçemediği için halen yaşıyor.
Laz Ziya: Dündar Kılıç. Son 35 yılın en büyük mafya babasıydı. Sayısız öldürme ve yaralama vukuatı var. Gözaltı süreleri hariç, 21 yıl ömrünü hapiste geçirdi. Trabzon Sürmenelili. Dizide Baron, bir Sürmeneli esprisi yapınca portresi kesinleşti. Çakıcı ile araları uzun zaman bozuktu. Hatta Çakıcı'nın Yeşil'i kiralayarak onu öldürtmek istediği söylendi. Ağustos 1999'da kalp krizi sonucu öldü. Cenazesi, tüm mafya babalarının gövde gösterisine dönüştü. Dizide halen yaşamasına bakmayın, ölmesi gerekir.
Tombalacı Mehmet: Ali Fevzi Bir. Öldürülen kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal'ın sağkolu ve ortağıydı. Yurt içinde 20'ü yurtdışında 6 kumarhanesi bulunan Topal'ın tüm işlerini idare ediyordu. Dizideki rolün aksine Çatlı ile arası iyiydi. Zira Çakıcının haracını Çatlı'ya teslim ediyordu. Susurluk davasında 4 yıl mahkumiyet aldı. Halen yaşıyor. Dizideki gibi ölmedi.
Hüsrev Ağa: Abuzer Uğurlu. Türkiye'nin en büyük uyuşturucu tacirlerinden. Defalarca içeride yattı. Emniyet ve yargıda bağladığı rüşvet ağı sayesinde hep yakayı kurtardı. Dündar Kılıç'ın en iyi arkadaşıydı; aynı dizideki gibi.
İplikçi Nedim: Nesim Malki. Yahudi tefeci pek çok mafyanın kullandığı gizli bir kasaydı. Bursa'da 2000 yılında Çakıcı'nın emriyle öldürüldü. Azmettirici olarak Erol Evcil tutuklandı ve yakınlarda ömürboyu hapis cezası aldı. Ömer Hayyam Garipoğlu'nun yüklü miktardaki borcunu ödememek için Çakıcı'yla birlikte öldürttüğü Malkinin kaç milyar dolar olduğu hala bilinmeyen paraları da kayboldu. MOSSAD işin içine girerek kaybolan paraları tahsil etmeye başlayınca Garipoğlu, battı. Önce Romanya'da aldığı petrol rafinerisinin taksidini ödeyemedi, elinden çıktı; daha sonra özelleştirmeden aldığı Sümerbank'ın içini boşalttı. Evcil, MOSSAD'ın bastırması nedeniyle büyük ceza alan belkide tek mafya babası. Malki'nin paracıklarının çoğu hala kayıplarda. Dizide Çakır'ın (Gerçekte Çakıcı'nın) kumarhane müdürü Korkmaz Yiğit'de Malki'nin paralarını kullananlardandı. Türkbank skandalı, eğer MOSSAD bilgileri sızdırmasa bu kadar açılıp saçılmazdı. Yılmaz hükümeti bu yüzden düştü. Çakıcı- Korkaz Yiğit telefon görüşmeleri, Mesut Yılmaz, Güneş Taner ve Eyüp Aşık üçlüsünün Çakıcı ile bağlantıları ve telefon kayıtları MOSSAD'ın medyamıza pazarladıklarından. Dizide halen yaşıyor, ancak eninde sonunda mutlaka öldürülecek.
Önder Zülfü Koşal: Ömer Lütfü Topal. 26 kumarhanesi ile milyar dolarlık cirosu olan bir uyuşturucu tüccarı ve işlerini akladığı pek çok şirkete sahipti. Koruma kullanmazdı. Herkes ondan haraç alıyordu.PKK'ya zoraki haraç verdiği duyulunca haraç isteyen devletlünün sayısı artmıştı. Uyuşturucu işini bırakmak istiyordu. Beş vakit namazında sünni bir Kürttü. Suikasta kurban gideceği uyarısı Yeşil ve Çatlı tarafından kendisine iletilince çelik yelek almış ve ilk defa evine silah sokmuştu, ancak yine de bunları kullanmıyordu. Şoförlüğünü bile sekreteri iken iki çocuğunun annesi olan eşini boşayıp evlendiği genç karısı Hilal yapıyordu. 28 Temmuz 1998'de geceyarısı evine giderken öldürüldü. Ölümü ile iddialar bitmek bilmiyor. Silahtaki parmak izi Çatlı'yı ve Haluk Kırcı'yı işaret etmesine karşın komplo olduğu belliydi. Altın yumurtlayan kazı Çakıcı kesmezdi. İşlerini devam ettiren sağkolları Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir, başka şeyler ileri sürüyor. Ölümü ile ilgili üç derin polis suçlandı: Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz. Olayla ilgisini itiraf eden bu polisler, devlet sırrı koruması altında Ağar'ın devreye girmesiyle bir şekilde beraat ettirildi. Ve bir süre sonra koruma olarak Bucak aşiretinin reisi Sedat Bucak'a Mehmet Ağar'ın talimatıyla verildiler. Topal'ın eşi Hilal hanımın suikastdan iki ay sonra Çatlı'nın diğer adıyla Mehmet Özbay'ın hesabına 535 bin dolar yatırması Topal'ın eski avukatı tarafından gündeme getirilince cinayet zaten fiilen ölü sayılan Çatlı'nın üzerine yıkıldı. Bir İsrailli ortağından 46 milyon dolarlık alacağı vardı. Eski ANAP'lı Yolsuzlukla Mücadele Derneği kurucusu Tevfik Diker'in iddiasına göre Çiller ailesine bir trilyon TL borcu olması nedeniyle Özer Çiller öldürtü. Bu iddia nedeniyle Çiller, Diker'i mahkemeye vermişti. Dizide Tombalacı Topal olmalıydı. Ancak nedense senoristler Topal ile Çakıcıyı düşman görmek istememiş...
Memati: Muradi Güler.
Şevko: İbrahim Telemen.
Şevkonun ölmeden önce konuşmak istediği gazeteci: Uğur Mumcu.
Deve Tuncay (Tuncay Kantarcı) : Tuncay Mataracı. Yahu bu adam 1980'li yıllardan beri içeride değil mi?
Elif: Avukat Şeyda Yıldırım.
Behiç Türkcan: Ermeni aslıllı uyuşturucu taciri Behçet Türkcan. Yeşil tarafından öldürüldü.
Barış Buldan: Savaş Buldan.
Testere Necmi: Yaşar Avni Musullulu.
Hüsrev'in Yardımcısı Şeyhmuz: Şeyhmuz Daş.
Laz Ziya'nın yardımcısı Orhan: Kadrosu MİT'de olan ve bir kenarda ölü bulunan Tarık Ümit. Dizide henüz ölmedi, ölecek. Çatlı'nın, Özel Tim'de görevli polis memuru Ziya Bandırmalıoğlu'nun oğlunun sünnet düğününde dönemin Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ve polis memuru Ayhan Çarkın'la oynarken çekilmiş fotoğrafları da basında yer alması, Topal'ı Çarkınla birlikte öldürdükleri şeklinde yorumlandı. Oysa fotoğgraftaki Çatlı'ya çok benzeyen Azerbaycan'ın Tovuz rayonu eski emniyet müdürü Nazım beydi. Silivri'de otomobili terk halinde bulunan MİT eski görevlisi işadamı Tarık Ümit'in kaybolmasından da, bazı özel tim mensupları ve polis şefleri sorumlu tutulmuştu.
Cerrahpaşalılar çetesi. Karagümrüklüler çetesi.
Kılıç: Nihat Akgün.
Ve Baron: Tuncay Özilhan veya Rahmi Koç. Dizide Baron, ' Bu ülke totalirizmle idare edilemez' diye bir ifade kullandığı için aynı cümleyi seslendiren Tuncay Özilhan tanıma daha çok uyuyor. Bu teori aynı zamanda ' Türkiye'de derin devletin başı AKP gelene kadar Rahmi Koçtu, geçtiğimiz yıllarda Tuncay Özilhan'a devredildi' şeklindeki iddiaları da besliyor. Gerçek hayatdaki Koç ve Özilhanla tabii ki dizideki portre tam örtüşmüyor. Derin devletin bir konseyi olduğu muhakkak. Ancak buna sadece mafya babalarının üye olmadığı da çok bilinen fakat açıklanmayan gizemli bir sır.
Kurtlar Vadisi, Türkiye'nin yeraltı dünyasının, hele derin devletin hepsine ışık tutmuyor, sadece bir fener tutuyor. Dizide mafya dünyası ile irtibatlı siyasiler ve derin devletle irtibatlı üst düzey askerler mecburi olarak sansürlenmiş. Bu haliyle köküne kibritsuyu dökmek isteyenler var iken, yapımcı Osman Sınav ve başsenaryo danışmanı, CN Türk editörlerinden, 8 kitap sahibi eski Aydınlık muhabiri, MİT gazetecilerinden Soner Yalçın'dan daha fazlası beklenmemeli...
Küba lideri Fidel Castro, ABD'nin kendisini devirmeyi amaçlayan yeni yaptırımlarının amacına ulaşamayacağını belirterek, 'Küba'ya saldırırsan savaş çıkar' dedi.
Castro, ABD Başkanı George Bush'u, 'Küba'ya kitlesel göçe ve büyük savaşa yol açacak askeri saldırı düzenlememesi' konusunda uyardı.
ABD'nin uyguladığı yaptırımların sıkılaştırılmasına karşı Küba'da düzenlenen protesto gösterileri öncesinde konuşan Castro, Bush'a 'gelişmiş tekniklerle saldırılar ya da zayiat verdirme savaşı gibi çılgınca maceralara girişmemesi' uyarısında bulundu. Küba lideri, aksi takdirde durumun kontrolünü kaybedebileceğini söyledi.
Bush'a 'hem Küba halkı, hem de Amerikan halkı için istenmeyen şeyler olabileceği' uyarısında da bulunan Castro, 'Önüne geçemeyeceğimiz kitlesel göçe ve genç Amerikan askerleri ile Küba halkının savaşmasına neden olabilirsin. Bu çok üzücü olur. O savaşı da asla kazanamazsın. Burada bölünmüş bir halk bulamayacaksın' diye konuştu.
(21 haziran 2004)
Büyük insanın 7 Ocak 1993 tarihli köşe yazısı! ! !
Mossad - Barzani:
Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail Devleti’nin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan 'Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services' adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.
Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.
Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra, MOSSAD’ın Kürtlerle ilişki kurduğu (sh.327) , Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor.
1972 yılında imzalanan Sovyet-Irak Dostluk Antlaşması’ndan sonra İran Şah’ı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor.
Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İRAN-İSRAİL üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor. (sh. 328-329) Kitapta, MOSSAD’dan Kürtler’e 50 bin dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. (sh.328)
70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu? Kitaba göre sürüyor. “Körfez Savaşı” sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. (sh.521) Baba Molla Mustafa ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. MOSSAD, Barzani’ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.
Kitapta, Mesud Barzani’nin İsrail’e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek...Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek...İlgi belli...İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
Mossad - Barzani
Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail Devleti’nin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan 'Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services' adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.
Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.
Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra, MOSSAD’ın Kürtlerle ilişki kurduğu (sh.327) , Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor.
1972 yılında imzalanan Sovyet-Irak Dostluk Antlaşması’ndan sonra İran Şah’ı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor.
Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İRAN-İSRAİL üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor. (sh. 328-329) Kitapta, MOSSAD’dan Kürtler’e 50 bin dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. (sh.328)
70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu? Kitaba göre sürüyor. “Körfez Savaşı” sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. (sh.521) Baba Molla Mustafa ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. MOSSAD, Barzani’ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.
Kitapta, Mesud Barzani’nin İsrail’e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek...Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek...İlgi belli...İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
UĞUR MUMCU -Cumhuriyet (7 Ocak 1993)
---------
Nurlar içinde yat Uğur Mumcu...
Ebu Garib skandalını ortaya çıkaran gazeteciden son bomba: İsrail ajanları Kuzey Irak'ta Kürtler'e komando eğitimi veriyor, birlikte sınıra operasyon düzenliyor
Pulıtzer ödüllü Amerikalı gazeteci Hersh, İsrail'in bölgede 'uzun dönemli dost' seçtiği Kürtler'le ortak çalıştığını açıkladı: 'Birkaç yüz İsrail askeri ve istihbaratçısı işadamı kılığında K. Irak'a geçti. Bunlar Kürtler'i İsrail tipi komando eğitiminden geçiriyor.'
'İsrailliler Kürtler'le Suriye ve İran sınırına istihbarat amaçlı operasyonlar yapıyor. Kürtler, ajanları İran'ın muhtemel nükleer bölgelerine de götürdü. Türkiye müthiş rahatsız. Bir Türk yetkiliye göre, İsrail Kerkük'ü Saraybosna'ya dönüştürecek.'
***
Kürtler devlet kurarsa Türkler savaş açar
Amerikan askerlerinin Irak'taki işkence skandalını ortaya çıkaran gazeteci Seymour Hersh, belgelere ve tanıklara dayandırdığı yeni bir iddia ortaya attı: İSRAİL İran'ı kontrol edebilmek için K. Irak'taki Kürtler'i destekliyor ve Kürt komandolarını eğitiyor. Bağımsızlık için teşvik ediliyorlar. Türkler savaş açabilir.
Dünya onun adını Irak'taki Ebu Garib hapishanesinde yaşanan işkence skandalını ortaya çıkaran gazeteci olarak tanıdı. Pulitzer ödüllü New Yorker dergisi için çalışan Amerikalı gazeteci Seymour Hersh'ten ortalığı karıştıracak yeni bir iddia daha: İran'ın nükleer kapasitesini geliştirmesinden endişe eden İsrail, Irak'ın kuzeyinde Kürtler'le işbirliği içinde operasyonlar düzenliyor. Türkiye rahatsız. Bu durum savaşa yol açabilir.
* Hersh'in 8 sayfalık yazısı, İsrail ile Amerika'nın ilk olarak hangi tarihte ve hangi konu nedeniyle 'Kürdistan' politikalarında ters düştüğü iddiasıyla başlıyor:
Başkan Bush'un Irak'ta zafer ilan ettiği Mayıs 2003'ten iki ay sonra, yani Temmuz'da savaş kritik bir noktaya geldi. Savaşın en büyük taraftarlarından İsrail, Amerikan hükümetini uyardı: İşgal güçleri bu yaz büyük bir direnişle (bombalı saldırılar- suikastler) karşılacak. Savaşı kaybediyorsunuz, dikkat edin... Irak'- taki İsrail istihbaratı, Irak ve İran arasındaki sınırdan geçen yabancı El Kaide militanlarını ve İran istihbarat üyelerinin bu direnişçileri desteklediğini rapor etti. Rapor sonrası İsrail, Amerika'dan maliyeti ne olursa olsun İran-Irak sınırı güvence altına almasını istedi. Beyaz Saray'la yakın ilişkiler içinde olan Washington Enstitüsü yönetici yardımcısı Patrick Clawson'a göre hükümet, İsrail'in İran hakkındaki istihbaratını görmemezlikten geldi ve sınır açık bırakıldı... Clawson, ABD'nin hatasını şöyle özetledi: Örneğin hac için İranlılar, Irak'a giriş yapmıştı. Biz onların Iraklılar'la kaynaşmasının iyi olabileceğini düşünmüştük. İsrail ise oyuna geldiğimizi. İsrail'e göre İranlılar, yardım dernekleri kurup, bunları Amerika'ya karşı saldırılar düzenleyecek militanların eğitilmesi için kullanılacaktı...
Şaron'un Stratejisi
* Hersh, Ağustos 2003'te İsrail'in Kuzey Irak'a girmek için kolları sıvadığına dikkat çekiyor:
Şiddetin artacağına dair uyarılar doğru çıktı. Ağustos başında koalisyon güçlerine yönelik saldırılarda patlama yaşandı. Eski CIA yetkilisi Flynt Leverett, Bush'un Mayıs ayında yaptığı zafer konuşmasının çok erken olduğunu söyledi ve ekledi: 'Bush hükümeti müttefiklerine gidip daha çok destek alabilirdi. Fakat neoconlar bunun yerine 'Bunu biz kendi başımıza yaptık' mesajı verdi. Kasım ayının başında Başkan, CIA'in Bağdat şefinden güvenliğin yıkılmak üzere olduğuna dair bir bilgi aldı. Belgede savaş sonrası hiçbir siyaset enstitüsünün ve siyasi liderin hükümeti yönetecek, seçimleri gerçekleştirecek ve anayasa hazırlayacak yetenekte olmadığı yazıyordu. Birkaç gün sonra hükümet bu tek yanlı politikasını değiştirmeye karar verdi ve 30 Haziran'da yönetimin Iraklılar'a devredileceğini, bu süreçte Birleşmiş Milletler'in daha aktif rol alması istendiği açıklandı. Birleşmiş Milletler çalışan bir yetkili Amerika'- nın bu hareketini şu şekilde yorumladı: 'Amerika paniğe kapıldı. Suçu Birleşmiş Milletler ve Iraklılar'a paylaşmaya karar verdi...' Eski İsrail Başbakanı Ehud Barak'a yakın Amerikalı kaynaklar, Barak'ın Dick Cheney'- i özel olarak uyardığını, İsrail'in işgali kazanmanın hiçbir yol olmadığını öğrendiğini söyledi. Barak 'küçük düşmenin ölçüsünü siz seçin' dedi. Ancak Cheney cevap vermedi. İsrail'- in başka seçeneklere ihtiyacı vardı. Bunun üzerine Şaron hükümeti savaşın zararını en aza indirmek için Iraklı Kürtlerle ilişkileri genişletmeye ve otonomi kurulmasına karar verdi.
* Ve 2003 yılının sonları... Birçok istihbarat yetkilisine dayanan Hersh, İsrail'in Kuzey Irak'a girişine dikkat çekiyor:
İsrail istihbaratı ve ordusu bu tarihten (2003 sonu) sonra Kuzey Irak'a girdi ve halen sessizce K. Irak'ta çalışmaya devam ediyor. İsrail'in B Planı adını verdiği bu çalışma dahilinde Kürt komandolar eğitiliyor. İsrailli eski bir istihbarat yetkilisine göre bu Kürt komandolar, İsrail'in en gizli komandoları Mistaravim'le aynı sonuçları alacak şekilde eğitildi. İsrail ayrıca Kürtler'le birlikte operasyonlar düzenliyor. Ancak bunlar silahlı eylem değil. Ajanlar, Kürtler'le birlikte İran ve Suriye'ye girip buralarda istihbarat çalışmaları yapıyor. İsrail, savaşla daha çok güçlenen İran yüzünden tehdit altında olduğunu hissediyor. Bu nedenle İran'da özellikle nükleer faaliyetler inceleniyor. Mossad ajanları, istihbarat yetkilileri Kürt bölgelerinde iş adamı kimliğinde, İsrail pasaportu taşımadan çalışıyorlar.
* Ve Türkiye... Hersh'in görüştüğü Türk yetkililer, İsrail'in bu tavrından çok rahatsız olduklarına dikkat çekiyor:
Kürtler ve İsrail yalanlasa da geçen hafta bir CIA yetkilisi bu eylemi doğruladı: Amerika, İsrail'in Irak'taki varlığını biliyor... İsrail için çalışan eski bir istihbarat yetkilisi ise 'B Planı' nın İsrail ve Türkiye arasındaki tansiyonu yükselttiğini söyledi. Bu Türk siyasetçileri sert açıklamalar için kışkırttı. CIA'in eski İstanbul şefi Philip Giraldi ise şunları söyledi: Türkler, İsrail'in Kuzey Irak'taki varlığını genişletmesinden ve Kürtler'in bağımsız bir devlet kurulması konusunda cesaretlendirilmesinden rahatsız olduklarını rapor etti. Türkler, İsrail istihbaratının operasyonlarının hükümetlerine karşı çıkan İranlı ve Suriyeli Kürtler'e destek verdiğinin de altını çizdi. Türkiye, İsrail ve İran, 30 Haziran'dan sonra yeni Irak hükümetinden bağımsız bir devlet kurmasından korkuyor. Alman bir güvenlik yetkilisi de bağımsız bir K. Irak'ın ve yeterli petrolün, Suriye, İran ve Türkiye için büyük sonuçlar doğuracağını söylüyor. Aynı yetkiliye göre Kürtler'in bağımsızlığını ilan etmesine Türkiye'- den belki de savaşla karşılık gelebilir... Türkiye ve Suriye'nin düzensiz ilişkilerine karşın, Türkiye ve İran uzun yıllardır bölgede rakip. Aradaki gerilim kaynaklandığı noktası Türkiye'nin Batı yanlısı olması, İran'da ise sert bir teokrasinin hüküm sürmesi. Fakat K. Irak'taki Kürtler'in durumu tüm bu ayrılıklardan daha ağır basıyor.
* Hersh'den bomba iddia: Ya Sünni ve Şii liderleri öldürme emri alan Kürt komandolar, Türkiye'- ye girer ve eylem düzenlerse? ...
Avrupalı bir Dışişleri Bakanı İsrail- Türkiye ilişkilerinin kötüleşmesinin bölgeye yansımasının hiç de iyi olmayacağı görüşünde. İsrail, İran'ın nükleer silah geliştirmenin sınırında olduğuna ve İran'ın Suriye'nin yardımıyla İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesi için Filistin terörizmine destek verdiğine inanıyor. İsrail'e göre Iraklı Şii milis güçlerin lideri Mukteda Es Sadr gibi liderler, İran için birer av. İran, Amerikan yönetimindeki koalisyon güçlerinin yenilgiye uğratılması için bunlara lojistik destek veriyor ve özel olarak eğitiyor. İsrail son golü 30 Haziran'dan sonra, Şii milis güçlere eşit sayıda kurduğu Kürt komanda birlikleriyle atacak. Bir Mossad yetkilisine göre, İsrail'in asıl amacı, Amerikalılar'ın yapamadığı şeyi yapmalarını sağlamaktı: Yani istihbarat toplayıp, Şii ve Sünni isyancıların liderlerini öldürmek... Fakat Kürt-İsrail ilişkisi Türkler'i telaşlandırdı. Yine eski bir İsrail istihbarat sorumlusuna göre bunun nedeni şu: Aynı komandoların Türkiye'ye sızıp, burada saldırılar düzenleme riski...
Türkiye'ye Tehdit Mi?
Kürt komandoların, İsrail'in yardımıyla İran sınırını geçtiği ve şüpheli nükleer fabrikalara sensörler yerleştirildiği de belirtiliyor. İsrailli bir yetkili İsrail'in Kürtler'in yardımıyla İran, Irak ve Suriye'de gözleri ve kulakları olduğunu söyledi. Suriye ve Lübnanlı yetkililer İsrail'in Suriye'deki prostestolarda büyük rol oynadığı görüşünde. Lübnan enformasyon Bakanı Michel Samba, İsrail'in eğittiği Kürtler'in Irak, Suriye, Türkiye ve İran'da savaşmaya hazırladığı ve operasyonlar için programlandığını söyledi.
* İsrail, Kürtler'le olan ilişkisini Türkler'le olan ilişkisinden daha önemli görüyor:
Amerikalı bir yetkiliye göre ise İsrail için Kürtlerle olan ilişkileri, Türkiye ile gelişen ilişkilerinden çok daha değerli. İsrailli bir yetkilisi 'Türkiye'yi seviyoruz. Ancak İran'ı baskı altında tutmalıyız' sözleriyle Amerikalı yetkiliyi doğruluyor. Tek sorun Türkiye'nin buna nasıl tepki vereceği? Türkiye'nin buna onay vermesinin hiçbir yolu yok. Ankara'da kahvaltıda konuştuğum bir Türk yetkili, 'Savaştan önce İsrail, K. Irak'ta aktifti ve şimdi de aktif. Bu bizim için de onlar içinde çok tehlikeli. Irak'ı bölünmüş olarak görmek sitemiyoruz ve bu fikri reddediyoruz. Kürtler'e şunu söylemek istiyoruz. Sizden korkmuyoruz. Fakat sizin bizden korkmanız gerek. Irak'ın bölünmesini istemiyoruz ve başka bir alternatifi desteklemeyeceğiz' diyor.
* Türk yetkili: 'Kerkük, Irak'ın Saraybosnası olur...'
Türk yetkili sözlerine şöyle devam ediyor: 'Eğer Irak bölünürse bu Ortadoğu'ya daha çok kan, gözyaşı ve acı getirir. Meksika'dan Irak'a herkes Amerikan'ın Irak'ta gizli bir gündemi olduğunu iddia edecek: Buraya Irak'ı bölmek için geldiniz.' Eğer Irak bölünürse Amerika bunu dünyaya açıklayamaz. Kürtler'in bağımsızlığı bölge için felaket olacaktır. Yugoslavya'dan alınan derste olduğu gibi bir ülkeye bağımsızlık verilirse herkes bağımsızlık isteyecektir. Kerkük, Irak'ın Saraybosna'sı olacaktır.' Ankara'daki başka bir Iraklı yetkili ise Türk hükümetinin İsrail'in K. Irak'taki varlığıyla ilgili endişelerin, İsrail Dışişleri Bakanlığı'yla paylaşıldığını söyledi. Türk yetkili İsrailli yetkililerin bu bilgileri reddetiğini de ifade etti. Üçüncü Türk yetkili ise endişelerini ilettikleri İsrailli yetkililerden 'K. Irak'ta yararınızı baltalayacak hiçbir şey yapmıyoruz. Endişelenmeyin' yanıtını aldıklarını belirtti. Yazıda Irak'ın yeni Başbakanı İyad Allavi'ye de değiniliyor. Vincent Cannistraro isimli eski bir CIA çalışanı, Irak'ın yeni Başbakanı'nın eski istihbarat teşkilatı Muhebarat için çalıştığını, teşkilatın vurucu timinde olduğunu öne sürdü.
(SABAH-dış haberler)
İsrail yetkilileri, İsrailli askerlerin K.Irak faaliyetleri için şu savunmayı yapıyor: 'Irak'ta hiçbir resmi faaliyetimiz yok. Çift pasaportlu şahıslar ya da oradakilerin akrabaları bazı faaliyetler yürütebilir. Bu, onları bağlar.'
Kürtler'e 500 bin $
İsrail'in Kürt oyunu Türk istihbarat raporlarına da yansıdı: 'MOSSAD ile KDP üç yıl önce anlaşma yaptı. Eğitim hem bölgede hem de İsrail'de veriliyor. Peşmergelere ayda 500 bin dolar hibe ediliyor.'
Gül: Yakın takipteyiz
Dışişleri Bakanı Gül, İsrail'in uyarıldığını ima etti, 'Çok yakından takip ediyor, uyarıları yapıyoruz. Kerkük hassasiyetimizi herkes biliyor. Oldu bittiye izin vermeyiz' dedi.
***
Mossad, Kuzey Irak'ta cirit atıyor
Saddam Hüseyin döneminde Irak'ın güçlenmesini engellemek için Kürt kartını oynayan İsrail, şimdi de İran ve Suriye'yi bertaraf etmek için peşmergelere askeri eğitim veriyor TÜRK istihbaratı, zamanında PKK'ya karşı işbirliği yaptığı İsrail'i bölgede yakın takibe alırken, Dışişleri Bakanlığı duyulan huzursuzluğu 'el altından' Şaron hükümetine iletti.
Saddam Hüseyin iktidarı döneminde Irak'ın güçlenmesini engellemek için Kürt kartını oynayan İsrail, şimdi de İran ve Suriye tehdidine karşı peşmergelere askeri eğitim vermeye başladı. Türk istihbarat birimleri, zamanında bölgede PKK'ya karşı işbirliği yaptığı İsrail'i yakın takibe aldı. Dışişleri Bakanlığı da konudan duyulan huzursuzluğu, doğrudan Şaron'un başında bulunduğu İsrail hükümetine iletti.
'Tamamen' Yalanlanmıyor
İsrail'in Kuzey Irak'ta Kürtlere askeri eğitim verdiği, daha önce Ebu Garib cezaevindeki işkence skandalını da ortaya çıkaran gazeteci Seymour Hersh tarafından ABD'de yayın yapan New Yorker gazetesinin dünkü sayısında da yer aldı. Bu haberi oluşturan bilgiler, Türk Dışişleri Bakanlığı ve İsrail tarafından 'resmen doğrulanmazken' Türk istihbarat birimlerinin uzun süredir raporlarında bu konuya yer verdikleri de ortaya çıktı.
'Kürt Yahudiler Yapıyor'
İsrail'in Ankara Büyükelçiliği Basın Sözcüsü ve Sharon Barlisaar ise iddialara ilişkin olarak SABAH'ın soruları üzerine,'Kuzey Irak'ta İsrail'in hiçbir resmi faaliyeti yoktur' yanıtını verdi. Barlisaar bununla birlikte, 'Elbette çifte pasaport sahibi veya İsrail hükümetini veya devletini temsil etmeyen özel şahıslar, Kuzey Irak'ta bazı faaliyetler yürütebilirler. Bunlar, onları bağlar. Devlet politikasıyla ilgisi yoktur' diye ekledi. Barlisaar, Türkiye'den bu konularda kesinlikle bir 'uyarı veya konuya ilişkin bir görüşme olmadığını' da vurguladı.
Türk Dışişleri İsrail'i Uyardı Mı?
Bununla birlikte Türk Dışişleri'nin bir süredir İsrail'i bu konuda uyardığı da ortaya çıktı. Türk Dışişleri'nin uyarısında, 'Irak'ta kargaşaya neden olacak ve bütünlüğü bozup, istikrarsız ortamı daha da kötüye çevirecek davranışlardan kaçınması gerekir' dediği öğrenildi. Nitekim, İsrail'in Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi de geçen hafta Tarım Bakanı Sami Güçlü'yü ziyareti sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, 'Başbakan Saron'dan Kuzey Irak'ta hiçbir şekilde eylem içinde olmadığımız yönünde güvence getirdim. Orta Doğu veya Irak'ta yapılacak çalışmalar Türkiye ile koordineli bir şekilde yürütülecektir. Türkiye'nin çıkarlarına aykırı en ufak bir çalışma söz konusu değildir' açıklasamında bulunmuştu.
SABAH gazetesi-22 haziran 04
Recep Tayyip Erdoğan
24.06.2004 - 10:42Türkiye'ye şer'i hükümleri getirmeye çalışmıyor, ancak bu vaatle buralara gelebildi, şimdi 'ilk tabanına'(Refah partili) ihanet ediyor.Artık yeni tabanı (cahil halkım) O'nu çok büyük bi adam zannediyor. Oysa o sadece AB-ABD-IMF nin tüm isteklerini yerine getiren, söylenenleri yapan bir kukla...Türkiyeyi 60-70 li yılların sokak kavgalarına götürmek için elinden geleni yapıyor.Allah sonumuzu hayıretsin..
filistin
23.06.2004 - 17:38Zamanında Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan'ın FKÖ saflarında İsrail ve ABD emperyalizmine karşı savaştıkları ülke.
şeyh ahmet yasin
23.06.2004 - 17:23İsrail’in Hamas liderleri Şeyh Ahmet Yasin’i 22 Mart’ta, Abdülaziz Rantisi’yi 16 Nisan’da öldürmesi hiç şüphesiz sadece Filistinliler’e göz dağı değil, ABD’nin İsrail ile birlikte hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu projesine karşı çıkabilecek güçlere de bir mesaj niteliği taşıyor.
israil
23.06.2004 - 17:21İsrail’in Hamas liderleri Şeyh Ahmet Yasin’i 22 Mart’ta, Abdülaziz Rantisi’yi 16 Nisan’da öldürmesi hiç şüphesiz sadece Filistinliler’e göz dağı değil, ABD’nin İsrail ile birlikte hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesine(BOP) karşı çıkabilecek güçlere de bir mesaj niteliği taşıyor.
mossad
23.06.2004 - 17:12Tahminimce Uğur Mumcu'nun da katili örgüt.
sosyalizm
23.06.2004 - 15:26Attila İlhan'la röportajdan...
- Askerde iken, Silahlı Kuvvetler tarafından hazırlanmış, 'Yıkıcı ve Bölücü faaliyetler' kitabında Mustafa Kemal'in 'Komünizm bir yılandır, görüldüğü yerde başı ezilmelidir' şeklinde bir sözü var. Sizin anlattıklarınızla çelişmiyor mu bu?
Uydurma bir laftır, ben sana bunun tam aksini söyleyen yüz tane Gazi'nin lafını çıkarır getiririm. Mustafa Kemal bolşevikliği de savunuyor, Sosyalist partilerini de savunuyor, hatta Sovyet heyetinin başındaki adama şöyle bir lafı var; 'Bizim komünistlerle bir problemimiz yok. Hatta biz burda bir komünist partisi kurduk, ben de üyesiyim' diyor. Mustafa Kemal Türkiye Komünist Partisi'nin üyesidir. Daha komiğini söyleyeyim. TBMM İçinde kurulan ilk iki partinin ikisi de komünisttir. Birisi Türkiye Komünist Fırkasıdır. Biri de Halk Iştırakıyyün Cemiyeti'nin fırka haline gelmiş şeklidir.
O sizin söylediğiniz hikaye, soğuk savaş döneminde -ismini söylemek istemediğim- tarihçi geçinen ama çok palavrası olan bir arkadaşımızın uydurmasıdır. Böyle birşey yok.Gazi 'Komünizm ezilmelidir' diyemez. Çünkü bütün politikası komünizmle dostluk üzerinedir.
(Bakınız: Attila İlhan.)
-----------
Ayrıca Taksim Cumhuriyet anıtında Sovyet Sosyalistleri'nin Kızılordu'sunun 2 generalinin heykeli de bulunmaktadır.
(Bakınız: Voroşilov, Furunze)
sosyalizm
23.06.2004 - 15:16Atatürk'ün söylediği iddia edilen 'Komünizm ezilmelidir' lafı 50 li yıllarda Silahlı Kuvvetler tarafından hazırlanmış, 'Yıkıcı ve Bölücü faaliyetler' kitabında yer alan uydurma bir laftan ibarettir.
Atatürk'ün Eskişehir ziyaretinde söylediği iddia edilen bu uydurma cümle, CIA ile bir şekilde bağlantısı olduğu belli olan sözde 'tarihçi' biri tarafından ortaya atılmıştır.
paris komünü
23.06.2004 - 12:5218 Mart 1871de. Paris Komünü kuruldu. Fransa-Prusya savaşında Fransa'nın teslim olması üzerine Paris halkı ayaklanarak hükümeti devirdi. Paris Belediyesinin hükümranlığını ilan etti. Kansız bir devrimle kurulan yeni yönetim emekçilere dayanarak 72 gün ayakta kaldı. Karl Marks, Paris Komünü'nü 'Proletarya Diktatörlüğü'nün örneği olarak gösterdi.
karl marks
23.06.2004 - 12:41Sosyalizmin değil, Diyalektik Materyallizm'in(Komünizm) kurucusudur.
kapital
23.06.2004 - 12:37sermaye
adnan menderes
23.06.2004 - 12:36BEBEK DAVASI
'Adnan Menderes'in gayri meşru çocuğu, Dr. Mükerrem Sarol tarafından alınarak öldürüldü.' Gazetelerin kullandığı bu haberler Yassıada Savcılarınca delil telakki edilerek, Adnan Menderes hakkında tarihte ' Bebek Davası ' olarak anılan dava açıldı. bunun yanında Başbakanlık kasasından çıktığını iddia edilen kadın iç çamaşırı ve bir kutu da çıplak kadın fotoğrafı da delin olarak kullanıldı. Menderes ise bu tutum karşısında gönül ilişkisini yalanlamadığı gibi özür de dilemedi; çocuğun öldürülmediğini, doğum anında öldüğünü söyledi. Adnan Menderes'in gönül ilişkisine girdiği Ayhan Aydan, gerçekten de Menderes'ten hamile kalmış ancak bebekten kurtulmayı kesinlikle istemediği gibi, doğurmayı çok arzulamıştı. Doğuma giren Dr. Fahri Atabey de, 'bebeğin boynunu saran kordon yüzünden ölü doğduğunu' saptamıştı.
Türk siyasi tarihinde, kaçamağı göze alan, evliyken yaşadığı bir ilişki yüzünden kendini kamuoyu önünde savunmak durumunda kalan tek başbakan Adnan Menderes oldu.
Ayhan Aydan ise, Yassıada duruşmalarında tanık olarak dinlendiği kürsüde şunları söylüyordu:
'Adnan Menderes'i 1951'de tanıdım. Evli olmasına rağmen büyük bir aşkla sevdim. Bütün emelim ondan bir çocuk sahibi olmaktı. Bunu başaramadım. Ancak hangi vicdansız ana, üzerine titrediği bebeğinin öldürülmesine razı olabilir? ' Mahkeme başkanı tarafından sevgilisini kurtarmaya çalışmakla suçlansa da, kamuoyu düşüncesini değiştirmeye, bu yasak ilişkideki masumiyete inanmaya, hatta sempati duymaya başladı. Tarihe 'bebek davası' olarak geçen bu duruşmaların sonunda Adnan Menderes beraat etti. Menderes'in beraat ettiği tek dava da buydu. Fakat 'devletin yüksek menfaatlerine ve istihbarat işlerine sarfedilmek üzere emrine tahsis edilen paraların bir kısmıyla opera sanatçısı Aydan Ayhan'a ev aldığı' iddiasıyla açılan davada suçlu bulundu.
celali isyanları
23.06.2004 - 10:55Yavuz Sultan Selim döneminde binlerce taraftarı ile ayaklanan Yozgatlı Celal, Osmanlı Devleti için büyük problem olmuştu. Bu isyanlar bastırıldı ise de Anadolu'da meydana gelen iç isyanlar ve karışıklıklara yine Celali İsyanları denildi. Sultan Birinci Ahmed döneminde Celali İsyanları tekrar patlak verdi.
Bunların en önemlileri;
- Tavil Ahmed
- Canbolatoğlu
- Kalenderoğlu
- Deli Hasan ayaklanmalarıdır.
Bu sırada Sadrazam olan Kuyucu Murad Paşa son derece sert bir askerdi. Acıma nedir bilmezdi. Bunları bastırmak için çok şiddet gösteriyor, hatta şuçlu ile suçsuz ayırımı yapmadan 'ibret osun' diye masumları da öldürtüyordu.
Öldürttüklerini açtığı kuyulara attırmak gibi bir alışkanlığı olduğundan kendisine 'Kuyucu' lakabı takıldığı söylenir. Kuyucu Murad Paşa'nın ısrarlı ve sert politikaları sonunda Celali İsyanları zor da olsa bastırıldı.
ırak savaşı
23.06.2004 - 10:45Güney Koreli rehine öldürüldü:
El Cezire televizyonu, Iraklı direnişçilerin, kaçırdığı Güney Koreli rehinenin kafasını kestiğini duyurdu. Güney Kore Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Shin Bong-kil Irak’ta kaçırılan Güney Koreli Kim Sun-ill’in öldürüldüğünü doğruladı.
Irak’taki ABD ordusuna destek sağlayan bir Güney Kore firması için çalışan 33 yaşındaki Kim, 17 Haziran’da kaçırılmıştı.
El Cezire televizyonu, Güney Koreli rehinenin başını kesildiğini gösteren bir bandın ellerine geçtiğini duyurdu.
Iraklı direnişçiler, Güney Koreli’yi serbest bırakmak için, Güney Kore’nin Irak’taki askerlerini çekmesini ve başka asker göndermemesini şart koşmuştu.
Güney Kore ise Irak’la ilgili kararlarında değişiklik yapmayacaklarını belirtmişti. Arabulucular ise, yaptıkları açıklamada, Iraklı direnişçilerin şartlarından vazgeçtiklerini ve anlaşmaya yakın olduklarını öne sürmüştü.
G.KORE HÜKÜMETİ HABERİ DOĞRULADI
Güney Kore, Irak’ta kaçırılan Güney Koreli Kim Sun-ill’in öldürüldüğünü doğruladı. Güney Kore Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Shin Bong-kil, Kim’in cesedinin bulunduğunu ve Güney Koreli yetkililerin bu konuda bilgilendirildiğini açıkladı. Shin, Kim’in cesedinin Bağdat ve Felluce arasında ABD askerleri tarafından Irak saatiyle 17.20’de bulunduğunu söyledi.
Televizyon, rehinenin kafasını kesmekle tehdit eden, Ebu Musa Ezzerkavi’nin lideri olduğu “Cemaat El Tevhid ve Cihad” grubunun, bu tehdidini gerçekleştirdiğini duyurdu.
Bu arada Irak’taki operasyonlar şef yardımcısı ABD’li General Mark Kimmitt, Bağdat’ın batısında Asyalı erkeğe ait cesedin bulunduğunu doğruladı.
BUSH: ÖZGÜR DÜNYA YILMAYACAK
ABD Başkanı George Bush, Güney Koreli rehinenin öldürülmesini kınayarak, “barbarların acımasız eylemlerinin özgür dünyayı yıldıramayacağını” söyledi.
Bush, “Militanlar irademizi ve güvenimizi sarsmaya çalışıyorlar. Karanlık görüşlerini insanlara dayatmak için dünyadan çekilmemizi sağlamaya çalışıyorlar. Bu insanlar ABD’yi yıldıramayacak. Başkan Roh’un bunu anlayacağına inanıyorum” dedi.
G.KORE ASKER GÖNDERMEKTE KARARLI
Güney Kore, Irak’ta öldürülen vatandaşlarının kaçırılıp öldürülmesinin ardından bu ülkeye asker gönderme planlarının değişmediğini açıkladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Shin Bang-kil, rehine Kim Sun-il’in öldürülmesinin ardından olağanüstü toplanan Ulusal Güvenlik Konseyi’nin açıklamalarını aktardı.
Recep Tayyip Erdoğan
23.06.2004 - 10:37Katillerle işbirliğinin 'Türkiyenin itibarını artırdığını' sanan kişi.
Recep Tayyip Erdoğan
23.06.2004 - 10:0422 hazirandaki gurup toplantısında 'Eskiden 'Go Home' dediklerinize bugün 'go home' diyemezsiniz; herkes biribirine muhtaçtır, dünya küreselleşti' yollu laflar ederek bir Osmanlı sadrazamını akla getirmiştir.
Bakınız:Damat Ferit paşa
fenerbahçe
22.06.2004 - 15:302004-2005 sezonu için, Brezilya'dan Alex, Gençlerbirliğinden Deniz Barış, Önder Turacı'yı kadrosuna katan takım.
galatasaray
22.06.2004 - 15:272004-2005 futbol sezonu için kadrosuna Real Madrid'ten Flavio Conceiçao, İstanbulspor'dan Allum Saidou, ve Adanaspor'dan İbrahim Yavuz'u kadrosuna katan takım.
kurtlar vadisi
22.06.2004 - 15:08Kurtlar Vadisi'nde simgelenen şahsiyetlerin portresi Susurluk'ta ortaya çıkan 'Siyasetçi-Polis-Mafya' üçgenine çağrışım yaptırdığı için bulmaca çözmek isteyenleri ekran başına topluyor. Kesinlikle dizinin yapımcıları dizide geçen olayların tamamını aslına uygun kopyalamamışlar. Aksi taktirde dizinin devam etmesi ve RTÜK'den veto yememesi için ' Bu dizide geçen olayların Türkiye'de yaşayan veya yaşanmış kişi ve kurumlarla herhangi bir ilgisi yoktur' diyemezlerdi.
Nitekim RTÜK, hemen herkesin sigara içtiği dizinin yayınını ancak bir haftalık gençlerin ruh sağlığını bozup, kötü örnek oldukları gerekçesiyle durdurabildi. ATO'nun araştırması, tamda ' derin devlet' diziye müdahale etmek istiyor' söylentilerinin ayyuka çıktığı bir sırada açıklandı. Mafyanın hayatımızda ne kadar yer kapladığını öğrenmemize yarayan bu araştırma, esasen Susurluk'un üstünü açmaya hizmet eden diziye karşı bir üstüörtülü saldırı niteliğinde. Sözüm ATO'dan dışarıü bu saldırı odağı, sırların- devlet sırrı dahil- üstünü örtmek isteyenlerin işi. Tam Susurluku unutturduk derken nereden çıktı bu dizi? Yasakçı zihniyete göre, Kurtlar Vadisi, daha fazla ifşaat yapmadan, halkı bilinçlendirmeden kökten yayını durdurulmalı.
Diziye Susurluk penceresinden bakarak kimin kimin olduğunu merak eden anonim seyirciler bir liste çıkartmışlar; listeyi önce Magazin Gazeteciler Derneği haber portalı, sonra Kurtlar Vadisi fanları web sayfası yayımladı. Kanaati acizemce dizide hayat hikayeleri geçmişe dönüp Susurluk'a bakacak olursanız yanlış gidiyor. Ana hedef zaten ' Godfather' gibi gerçek hayat hikayesini birebir aktarmak değil, anahtar ipuçları verilmesi sayesinde zaten seyirci bulmacadan anlayacağını anlıyor. Bakın neler anlamış anonim seyirciler: (İsimler bu kaynağa, yorumlar şahsıma aittir. Bende dizinin fanlarındanım.)
Polat Alemdar: Abdullah Çatlı. Polat, dizide Almanya'da estetik ameliyatıyla siması değiştirilmiş bir Dışişleri istihbarat elemanı, derin devletin operasyonel gücünü, yani bir nevi 007 James Bond'unu oynuyor. Çatlı ise, 21 Mart 1990'da İsviçre'nin Bostadel hapishanesinden MİT İsviçre Şubesi tarafından kaçırılmış, bir eski ülkücü lider. Tutuklanma sebebi uyuşturucu tacirliğiydi, kendiside kokain kullanıyordı. Ancak bu tarihten sonra gerek ASALA'nın bitirilmesi olarak dışta, gerekse mafyanın içinde devletin adamı olarak milletine çalıştığına inanan, bazılarına göre katil, kirli dünyada dizginlenemeyen, haddini zorlayan bir fedai görünümündeydi. Çatlı'ya yeşil pasport ve silahına kullanma ruhsatı veren Mehmet Ağardı. Tüm istihbarat teşkilatlarımızın güzide elemanı Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın gizli olarak emrinde çalışıyordu. 3 Kasım 1996'da Susurluk kamyonunun altında kalarak öldü veya öldürüldü.Meral Çatlı'yla evliydi. Dizide yaşamayan biri yaşatılıyor. (Kamyonun altında ölen Çatlı değil, kopyasıysa, mesele yok!)
Süleyman Çakır: Alaaddin Çakıcı. Son 15 yılın en büyük mafya babası, gücünü büyük uyuşturucu mafya babası Dündar Kılıç'ın damadı olmasından alıyordu. O'da devletin hizmeti ve koruması altına girerek ticaretini dokunulmaz yapmayı başardı. Ancak mafya içinde yaşanan çatışmalardan dolayı yurtdışına kaçtı. Fransa'da yakalandığında cebinde MİT elemanı, o dönemde Çin Büyükelçiliğimizin Güvenlik Ataşesi Yavuz Ataç tarafından verilmiş yeşil pasaport vardı. Türkiye'ye iade edildi. Aynen dizideki Çakır gibi sürpriz biçimde beraat ettirildi. Çünkü bildikleri devlet sırrıydı, konuşmasından bazı çevreler korktu. Bir yanlışlik yapıldığı anlaşıldığı anda yakın günlerde Beşiktaş Futbol sorumlusu Sinan Engin'in yardımıyla yurtdışına kaçtı veya devlet yardımıyla kaçırıldı. Dizide ölen Çakır'ın hayatını oynadığına sert bir dille itiraz etti. Bu tepki sonucu dizide Çakır öldü. Çakır’ın ölmesi Çakıcı’nın ölmesini gerektirir.
Arslan Akbey: Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım. 25 yıldır çalışmadığı istihbarat teşkilatı kalmadı. Doğu'da pek çok karanlık faili meçhul cinayete birlikte kalkıştığı, PKK'ya karşı gayrinizami harp yürüten Binbaşı Cem Ersever ve arkadaşlarını, fazla konuştukları için Çatlı ve Haluk Kırcı'ya çekinmeden öldürtecek kadar derin bir adam. Tüm devlet başkanları, başbakanlar, Genelkurmay, MİT ve Emniyet teşkilatında çok sevilmesede gözüpek işleri nedeniyle çok iyi tanınan, saygı duyulan Yeşil, kontragerilla çalışmalarıyla devletin düşmanlarını infaz eden, ettiren elikanlı bir istihbaratçı. Kosova'da UÇK'nın askeri eğitimi ve Kuzey Irak'ta gizli operasyonlar dahil pek çok yurtdışı kirli operasyonun organizatörü. Son yıllardaki görevi ülke içindeki mafya yapılanması ve yolsuzluğun kan damarlarına girmek. Kürt asıllı olmasına rağmen vatansever bir ülkücü, ulusalcı, Alevi Kürtlerin ve PKK'nın candüşmanı. İddia edildiği gibi ölmüş olsa bu dizide ne işi var? !
Nesrin: Uğur Kılıç: Çakıcının eşi. Çakıcı tarafından Uludağ'da öldürüldüğü iddia edilsede asıl mesele Engin Civan ve Selim Edes olayından kaynaklandı. Semra Özal, Alaaddin Çakıcı'dan Emlakbank skandalı sırasında yardım istedi. Dündar Kılıç'ın kızı Uğur Çakıcı arada kurban oldu. Özallar Çakıcının adaletini beğenmedi. İntikam olarak Civangate skandalının ardından Uğur Çakıcı öldürülüp, Çakıcı'nın üstüne atıldı. Dizide kocasını kaybeden Nesrin'in gerçek hayatda ölmesi gerekirdi. Dizide siyasilerin ismi geçemediği için halen yaşıyor.
Laz Ziya: Dündar Kılıç. Son 35 yılın en büyük mafya babasıydı. Sayısız öldürme ve yaralama vukuatı var. Gözaltı süreleri hariç, 21 yıl ömrünü hapiste geçirdi. Trabzon Sürmenelili. Dizide Baron, bir Sürmeneli esprisi yapınca portresi kesinleşti. Çakıcı ile araları uzun zaman bozuktu. Hatta Çakıcı'nın Yeşil'i kiralayarak onu öldürtmek istediği söylendi. Ağustos 1999'da kalp krizi sonucu öldü. Cenazesi, tüm mafya babalarının gövde gösterisine dönüştü. Dizide halen yaşamasına bakmayın, ölmesi gerekir.
Tombalacı Mehmet: Ali Fevzi Bir. Öldürülen kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal'ın sağkolu ve ortağıydı. Yurt içinde 20'ü yurtdışında 6 kumarhanesi bulunan Topal'ın tüm işlerini idare ediyordu. Dizideki rolün aksine Çatlı ile arası iyiydi. Zira Çakıcının haracını Çatlı'ya teslim ediyordu. Susurluk davasında 4 yıl mahkumiyet aldı. Halen yaşıyor. Dizideki gibi ölmedi.
Hüsrev Ağa: Abuzer Uğurlu. Türkiye'nin en büyük uyuşturucu tacirlerinden. Defalarca içeride yattı. Emniyet ve yargıda bağladığı rüşvet ağı sayesinde hep yakayı kurtardı. Dündar Kılıç'ın en iyi arkadaşıydı; aynı dizideki gibi.
İplikçi Nedim: Nesim Malki. Yahudi tefeci pek çok mafyanın kullandığı gizli bir kasaydı. Bursa'da 2000 yılında Çakıcı'nın emriyle öldürüldü. Azmettirici olarak Erol Evcil tutuklandı ve yakınlarda ömürboyu hapis cezası aldı. Ömer Hayyam Garipoğlu'nun yüklü miktardaki borcunu ödememek için Çakıcı'yla birlikte öldürttüğü Malkinin kaç milyar dolar olduğu hala bilinmeyen paraları da kayboldu. MOSSAD işin içine girerek kaybolan paraları tahsil etmeye başlayınca Garipoğlu, battı. Önce Romanya'da aldığı petrol rafinerisinin taksidini ödeyemedi, elinden çıktı; daha sonra özelleştirmeden aldığı Sümerbank'ın içini boşalttı. Evcil, MOSSAD'ın bastırması nedeniyle büyük ceza alan belkide tek mafya babası. Malki'nin paracıklarının çoğu hala kayıplarda. Dizide Çakır'ın (Gerçekte Çakıcı'nın) kumarhane müdürü Korkmaz Yiğit'de Malki'nin paralarını kullananlardandı. Türkbank skandalı, eğer MOSSAD bilgileri sızdırmasa bu kadar açılıp saçılmazdı. Yılmaz hükümeti bu yüzden düştü. Çakıcı- Korkaz Yiğit telefon görüşmeleri, Mesut Yılmaz, Güneş Taner ve Eyüp Aşık üçlüsünün Çakıcı ile bağlantıları ve telefon kayıtları MOSSAD'ın medyamıza pazarladıklarından. Dizide halen yaşıyor, ancak eninde sonunda mutlaka öldürülecek.
Önder Zülfü Koşal: Ömer Lütfü Topal. 26 kumarhanesi ile milyar dolarlık cirosu olan bir uyuşturucu tüccarı ve işlerini akladığı pek çok şirkete sahipti. Koruma kullanmazdı. Herkes ondan haraç alıyordu.PKK'ya zoraki haraç verdiği duyulunca haraç isteyen devletlünün sayısı artmıştı. Uyuşturucu işini bırakmak istiyordu. Beş vakit namazında sünni bir Kürttü. Suikasta kurban gideceği uyarısı Yeşil ve Çatlı tarafından kendisine iletilince çelik yelek almış ve ilk defa evine silah sokmuştu, ancak yine de bunları kullanmıyordu. Şoförlüğünü bile sekreteri iken iki çocuğunun annesi olan eşini boşayıp evlendiği genç karısı Hilal yapıyordu. 28 Temmuz 1998'de geceyarısı evine giderken öldürüldü. Ölümü ile iddialar bitmek bilmiyor. Silahtaki parmak izi Çatlı'yı ve Haluk Kırcı'yı işaret etmesine karşın komplo olduğu belliydi. Altın yumurtlayan kazı Çakıcı kesmezdi. İşlerini devam ettiren sağkolları Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir, başka şeyler ileri sürüyor. Ölümü ile ilgili üç derin polis suçlandı: Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz. Olayla ilgisini itiraf eden bu polisler, devlet sırrı koruması altında Ağar'ın devreye girmesiyle bir şekilde beraat ettirildi. Ve bir süre sonra koruma olarak Bucak aşiretinin reisi Sedat Bucak'a Mehmet Ağar'ın talimatıyla verildiler. Topal'ın eşi Hilal hanımın suikastdan iki ay sonra Çatlı'nın diğer adıyla Mehmet Özbay'ın hesabına 535 bin dolar yatırması Topal'ın eski avukatı tarafından gündeme getirilince cinayet zaten fiilen ölü sayılan Çatlı'nın üzerine yıkıldı. Bir İsrailli ortağından 46 milyon dolarlık alacağı vardı. Eski ANAP'lı Yolsuzlukla Mücadele Derneği kurucusu Tevfik Diker'in iddiasına göre Çiller ailesine bir trilyon TL borcu olması nedeniyle Özer Çiller öldürtü. Bu iddia nedeniyle Çiller, Diker'i mahkemeye vermişti. Dizide Tombalacı Topal olmalıydı. Ancak nedense senoristler Topal ile Çakıcıyı düşman görmek istememiş...
Memati: Muradi Güler.
Şevko: İbrahim Telemen.
Şevkonun ölmeden önce konuşmak istediği gazeteci: Uğur Mumcu.
Deve Tuncay (Tuncay Kantarcı) : Tuncay Mataracı. Yahu bu adam 1980'li yıllardan beri içeride değil mi?
Elif: Avukat Şeyda Yıldırım.
Behiç Türkcan: Ermeni aslıllı uyuşturucu taciri Behçet Türkcan. Yeşil tarafından öldürüldü.
Barış Buldan: Savaş Buldan.
Testere Necmi: Yaşar Avni Musullulu.
Hüsrev'in Yardımcısı Şeyhmuz: Şeyhmuz Daş.
Laz Ziya'nın yardımcısı Orhan: Kadrosu MİT'de olan ve bir kenarda ölü bulunan Tarık Ümit. Dizide henüz ölmedi, ölecek. Çatlı'nın, Özel Tim'de görevli polis memuru Ziya Bandırmalıoğlu'nun oğlunun sünnet düğününde dönemin Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ve polis memuru Ayhan Çarkın'la oynarken çekilmiş fotoğrafları da basında yer alması, Topal'ı Çarkınla birlikte öldürdükleri şeklinde yorumlandı. Oysa fotoğgraftaki Çatlı'ya çok benzeyen Azerbaycan'ın Tovuz rayonu eski emniyet müdürü Nazım beydi. Silivri'de otomobili terk halinde bulunan MİT eski görevlisi işadamı Tarık Ümit'in kaybolmasından da, bazı özel tim mensupları ve polis şefleri sorumlu tutulmuştu.
Cerrahpaşalılar çetesi. Karagümrüklüler çetesi.
Kılıç: Nihat Akgün.
Ve Baron: Tuncay Özilhan veya Rahmi Koç. Dizide Baron, ' Bu ülke totalirizmle idare edilemez' diye bir ifade kullandığı için aynı cümleyi seslendiren Tuncay Özilhan tanıma daha çok uyuyor. Bu teori aynı zamanda ' Türkiye'de derin devletin başı AKP gelene kadar Rahmi Koçtu, geçtiğimiz yıllarda Tuncay Özilhan'a devredildi' şeklindeki iddiaları da besliyor. Gerçek hayatdaki Koç ve Özilhanla tabii ki dizideki portre tam örtüşmüyor. Derin devletin bir konseyi olduğu muhakkak. Ancak buna sadece mafya babalarının üye olmadığı da çok bilinen fakat açıklanmayan gizemli bir sır.
Kurtlar Vadisi, Türkiye'nin yeraltı dünyasının, hele derin devletin hepsine ışık tutmuyor, sadece bir fener tutuyor. Dizide mafya dünyası ile irtibatlı siyasiler ve derin devletle irtibatlı üst düzey askerler mecburi olarak sansürlenmiş. Bu haliyle köküne kibritsuyu dökmek isteyenler var iken, yapımcı Osman Sınav ve başsenaryo danışmanı, CN Türk editörlerinden, 8 kitap sahibi eski Aydınlık muhabiri, MİT gazetecilerinden Soner Yalçın'dan daha fazlası beklenmemeli...
fidel castro
22.06.2004 - 12:31Küba lideri Fidel Castro, ABD'nin kendisini devirmeyi amaçlayan yeni yaptırımlarının amacına ulaşamayacağını belirterek, 'Küba'ya saldırırsan savaş çıkar' dedi.
Castro, ABD Başkanı George Bush'u, 'Küba'ya kitlesel göçe ve büyük savaşa yol açacak askeri saldırı düzenlememesi' konusunda uyardı.
ABD'nin uyguladığı yaptırımların sıkılaştırılmasına karşı Küba'da düzenlenen protesto gösterileri öncesinde konuşan Castro, Bush'a 'gelişmiş tekniklerle saldırılar ya da zayiat verdirme savaşı gibi çılgınca maceralara girişmemesi' uyarısında bulundu. Küba lideri, aksi takdirde durumun kontrolünü kaybedebileceğini söyledi.
Bush'a 'hem Küba halkı, hem de Amerikan halkı için istenmeyen şeyler olabileceği' uyarısında da bulunan Castro, 'Önüne geçemeyeceğimiz kitlesel göçe ve genç Amerikan askerleri ile Küba halkının savaşmasına neden olabilirsin. Bu çok üzücü olur. O savaşı da asla kazanamazsın. Burada bölünmüş bir halk bulamayacaksın' diye konuştu.
(21 haziran 2004)
uğur mumcu
22.06.2004 - 12:24Büyük insanın 7 Ocak 1993 tarihli köşe yazısı! ! !
Mossad - Barzani:
Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail Devleti’nin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan 'Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services' adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.
Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.
Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra, MOSSAD’ın Kürtlerle ilişki kurduğu (sh.327) , Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor.
1972 yılında imzalanan Sovyet-Irak Dostluk Antlaşması’ndan sonra İran Şah’ı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor.
Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İRAN-İSRAİL üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor. (sh. 328-329) Kitapta, MOSSAD’dan Kürtler’e 50 bin dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. (sh.328)
70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu? Kitaba göre sürüyor. “Körfez Savaşı” sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. (sh.521) Baba Molla Mustafa ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. MOSSAD, Barzani’ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.
Kitapta, Mesud Barzani’nin İsrail’e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek...Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek...İlgi belli...İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
UĞUR MUMCU -Cumhuriyet (7 Ocak 1993)
mossad
22.06.2004 - 12:22Mossad - Barzani
Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD, İsrail Devleti’nin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan 'Israel’s Secret Wars-A History of Israel’s Intelligence Services' adlı kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış.
Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.
Kitapta 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra, MOSSAD’ın Kürtlerle ilişki kurduğu (sh.327) , Mısırlı ünlü gazeteci Hasan el-Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğunu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor. 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor.
1972 yılında imzalanan Sovyet-Irak Dostluk Antlaşması’ndan sonra İran Şah’ı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor; bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından “Kürdistan Demokratik Partisi”ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor.
Barzani’nin Irak rejimine karşı ayaklandığı yıllarda, ABD-İRAN-İSRAİL üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyor. Barzani-ABD ilişkileri, ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyor. MOSSAD-Barzani ilişkileri de İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD Ajanı) aracılığı ile gerçekleşiyor. Nimrodi’nin üstlendiği görev ilginç; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor. (sh. 328-329) Kitapta, MOSSAD’dan Kürtler’e 50 bin dolar para verildiği, ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor. (sh.328)
70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu? Kitaba göre sürüyor. “Körfez Savaşı” sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı. (sh.521) Baba Molla Mustafa ile kurulan ilişkiler, şimdi de oğul Mesud Barzani ile sürüyor. MOSSAD, Barzani’ye Avrupa kahvelerinde çekler vererek bu desteği sürdürüyor.
Kitapta, Mesud Barzani’nin İsrail’e gizlice giderek yardım istediği yazılıyor. Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek...Gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek...İlgi belli...İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
UĞUR MUMCU -Cumhuriyet (7 Ocak 1993)
---------
Nurlar içinde yat Uğur Mumcu...
israil
22.06.2004 - 11:54İsrail ateşle oynuyor
Ebu Garib skandalını ortaya çıkaran gazeteciden son bomba: İsrail ajanları Kuzey Irak'ta Kürtler'e komando eğitimi veriyor, birlikte sınıra operasyon düzenliyor
Pulıtzer ödüllü Amerikalı gazeteci Hersh, İsrail'in bölgede 'uzun dönemli dost' seçtiği Kürtler'le ortak çalıştığını açıkladı: 'Birkaç yüz İsrail askeri ve istihbaratçısı işadamı kılığında K. Irak'a geçti. Bunlar Kürtler'i İsrail tipi komando eğitiminden geçiriyor.'
'İsrailliler Kürtler'le Suriye ve İran sınırına istihbarat amaçlı operasyonlar yapıyor. Kürtler, ajanları İran'ın muhtemel nükleer bölgelerine de götürdü. Türkiye müthiş rahatsız. Bir Türk yetkiliye göre, İsrail Kerkük'ü Saraybosna'ya dönüştürecek.'
***
Kürtler devlet kurarsa Türkler savaş açar
Amerikan askerlerinin Irak'taki işkence skandalını ortaya çıkaran gazeteci Seymour Hersh, belgelere ve tanıklara dayandırdığı yeni bir iddia ortaya attı: İSRAİL İran'ı kontrol edebilmek için K. Irak'taki Kürtler'i destekliyor ve Kürt komandolarını eğitiyor. Bağımsızlık için teşvik ediliyorlar. Türkler savaş açabilir.
Dünya onun adını Irak'taki Ebu Garib hapishanesinde yaşanan işkence skandalını ortaya çıkaran gazeteci olarak tanıdı. Pulitzer ödüllü New Yorker dergisi için çalışan Amerikalı gazeteci Seymour Hersh'ten ortalığı karıştıracak yeni bir iddia daha: İran'ın nükleer kapasitesini geliştirmesinden endişe eden İsrail, Irak'ın kuzeyinde Kürtler'le işbirliği içinde operasyonlar düzenliyor. Türkiye rahatsız. Bu durum savaşa yol açabilir.
* Hersh'in 8 sayfalık yazısı, İsrail ile Amerika'nın ilk olarak hangi tarihte ve hangi konu nedeniyle 'Kürdistan' politikalarında ters düştüğü iddiasıyla başlıyor:
Başkan Bush'un Irak'ta zafer ilan ettiği Mayıs 2003'ten iki ay sonra, yani Temmuz'da savaş kritik bir noktaya geldi. Savaşın en büyük taraftarlarından İsrail, Amerikan hükümetini uyardı: İşgal güçleri bu yaz büyük bir direnişle (bombalı saldırılar- suikastler) karşılacak. Savaşı kaybediyorsunuz, dikkat edin... Irak'- taki İsrail istihbaratı, Irak ve İran arasındaki sınırdan geçen yabancı El Kaide militanlarını ve İran istihbarat üyelerinin bu direnişçileri desteklediğini rapor etti. Rapor sonrası İsrail, Amerika'dan maliyeti ne olursa olsun İran-Irak sınırı güvence altına almasını istedi. Beyaz Saray'la yakın ilişkiler içinde olan Washington Enstitüsü yönetici yardımcısı Patrick Clawson'a göre hükümet, İsrail'in İran hakkındaki istihbaratını görmemezlikten geldi ve sınır açık bırakıldı... Clawson, ABD'nin hatasını şöyle özetledi: Örneğin hac için İranlılar, Irak'a giriş yapmıştı. Biz onların Iraklılar'la kaynaşmasının iyi olabileceğini düşünmüştük. İsrail ise oyuna geldiğimizi. İsrail'e göre İranlılar, yardım dernekleri kurup, bunları Amerika'ya karşı saldırılar düzenleyecek militanların eğitilmesi için kullanılacaktı...
Şaron'un Stratejisi
* Hersh, Ağustos 2003'te İsrail'in Kuzey Irak'a girmek için kolları sıvadığına dikkat çekiyor:
Şiddetin artacağına dair uyarılar doğru çıktı. Ağustos başında koalisyon güçlerine yönelik saldırılarda patlama yaşandı. Eski CIA yetkilisi Flynt Leverett, Bush'un Mayıs ayında yaptığı zafer konuşmasının çok erken olduğunu söyledi ve ekledi: 'Bush hükümeti müttefiklerine gidip daha çok destek alabilirdi. Fakat neoconlar bunun yerine 'Bunu biz kendi başımıza yaptık' mesajı verdi. Kasım ayının başında Başkan, CIA'in Bağdat şefinden güvenliğin yıkılmak üzere olduğuna dair bir bilgi aldı. Belgede savaş sonrası hiçbir siyaset enstitüsünün ve siyasi liderin hükümeti yönetecek, seçimleri gerçekleştirecek ve anayasa hazırlayacak yetenekte olmadığı yazıyordu. Birkaç gün sonra hükümet bu tek yanlı politikasını değiştirmeye karar verdi ve 30 Haziran'da yönetimin Iraklılar'a devredileceğini, bu süreçte Birleşmiş Milletler'in daha aktif rol alması istendiği açıklandı. Birleşmiş Milletler çalışan bir yetkili Amerika'- nın bu hareketini şu şekilde yorumladı: 'Amerika paniğe kapıldı. Suçu Birleşmiş Milletler ve Iraklılar'a paylaşmaya karar verdi...' Eski İsrail Başbakanı Ehud Barak'a yakın Amerikalı kaynaklar, Barak'ın Dick Cheney'- i özel olarak uyardığını, İsrail'in işgali kazanmanın hiçbir yol olmadığını öğrendiğini söyledi. Barak 'küçük düşmenin ölçüsünü siz seçin' dedi. Ancak Cheney cevap vermedi. İsrail'- in başka seçeneklere ihtiyacı vardı. Bunun üzerine Şaron hükümeti savaşın zararını en aza indirmek için Iraklı Kürtlerle ilişkileri genişletmeye ve otonomi kurulmasına karar verdi.
* Ve 2003 yılının sonları... Birçok istihbarat yetkilisine dayanan Hersh, İsrail'in Kuzey Irak'a girişine dikkat çekiyor:
İsrail istihbaratı ve ordusu bu tarihten (2003 sonu) sonra Kuzey Irak'a girdi ve halen sessizce K. Irak'ta çalışmaya devam ediyor. İsrail'in B Planı adını verdiği bu çalışma dahilinde Kürt komandolar eğitiliyor. İsrailli eski bir istihbarat yetkilisine göre bu Kürt komandolar, İsrail'in en gizli komandoları Mistaravim'le aynı sonuçları alacak şekilde eğitildi. İsrail ayrıca Kürtler'le birlikte operasyonlar düzenliyor. Ancak bunlar silahlı eylem değil. Ajanlar, Kürtler'le birlikte İran ve Suriye'ye girip buralarda istihbarat çalışmaları yapıyor. İsrail, savaşla daha çok güçlenen İran yüzünden tehdit altında olduğunu hissediyor. Bu nedenle İran'da özellikle nükleer faaliyetler inceleniyor. Mossad ajanları, istihbarat yetkilileri Kürt bölgelerinde iş adamı kimliğinde, İsrail pasaportu taşımadan çalışıyorlar.
* Ve Türkiye... Hersh'in görüştüğü Türk yetkililer, İsrail'in bu tavrından çok rahatsız olduklarına dikkat çekiyor:
Kürtler ve İsrail yalanlasa da geçen hafta bir CIA yetkilisi bu eylemi doğruladı: Amerika, İsrail'in Irak'taki varlığını biliyor... İsrail için çalışan eski bir istihbarat yetkilisi ise 'B Planı' nın İsrail ve Türkiye arasındaki tansiyonu yükselttiğini söyledi. Bu Türk siyasetçileri sert açıklamalar için kışkırttı. CIA'in eski İstanbul şefi Philip Giraldi ise şunları söyledi: Türkler, İsrail'in Kuzey Irak'taki varlığını genişletmesinden ve Kürtler'in bağımsız bir devlet kurulması konusunda cesaretlendirilmesinden rahatsız olduklarını rapor etti. Türkler, İsrail istihbaratının operasyonlarının hükümetlerine karşı çıkan İranlı ve Suriyeli Kürtler'e destek verdiğinin de altını çizdi. Türkiye, İsrail ve İran, 30 Haziran'dan sonra yeni Irak hükümetinden bağımsız bir devlet kurmasından korkuyor. Alman bir güvenlik yetkilisi de bağımsız bir K. Irak'ın ve yeterli petrolün, Suriye, İran ve Türkiye için büyük sonuçlar doğuracağını söylüyor. Aynı yetkiliye göre Kürtler'in bağımsızlığını ilan etmesine Türkiye'- den belki de savaşla karşılık gelebilir... Türkiye ve Suriye'nin düzensiz ilişkilerine karşın, Türkiye ve İran uzun yıllardır bölgede rakip. Aradaki gerilim kaynaklandığı noktası Türkiye'nin Batı yanlısı olması, İran'da ise sert bir teokrasinin hüküm sürmesi. Fakat K. Irak'taki Kürtler'in durumu tüm bu ayrılıklardan daha ağır basıyor.
* Hersh'den bomba iddia: Ya Sünni ve Şii liderleri öldürme emri alan Kürt komandolar, Türkiye'- ye girer ve eylem düzenlerse? ...
Avrupalı bir Dışişleri Bakanı İsrail- Türkiye ilişkilerinin kötüleşmesinin bölgeye yansımasının hiç de iyi olmayacağı görüşünde. İsrail, İran'ın nükleer silah geliştirmenin sınırında olduğuna ve İran'ın Suriye'nin yardımıyla İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesi için Filistin terörizmine destek verdiğine inanıyor. İsrail'e göre Iraklı Şii milis güçlerin lideri Mukteda Es Sadr gibi liderler, İran için birer av. İran, Amerikan yönetimindeki koalisyon güçlerinin yenilgiye uğratılması için bunlara lojistik destek veriyor ve özel olarak eğitiyor. İsrail son golü 30 Haziran'dan sonra, Şii milis güçlere eşit sayıda kurduğu Kürt komanda birlikleriyle atacak. Bir Mossad yetkilisine göre, İsrail'in asıl amacı, Amerikalılar'ın yapamadığı şeyi yapmalarını sağlamaktı: Yani istihbarat toplayıp, Şii ve Sünni isyancıların liderlerini öldürmek... Fakat Kürt-İsrail ilişkisi Türkler'i telaşlandırdı. Yine eski bir İsrail istihbarat sorumlusuna göre bunun nedeni şu: Aynı komandoların Türkiye'ye sızıp, burada saldırılar düzenleme riski...
Türkiye'ye Tehdit Mi?
Kürt komandoların, İsrail'in yardımıyla İran sınırını geçtiği ve şüpheli nükleer fabrikalara sensörler yerleştirildiği de belirtiliyor. İsrailli bir yetkili İsrail'in Kürtler'in yardımıyla İran, Irak ve Suriye'de gözleri ve kulakları olduğunu söyledi. Suriye ve Lübnanlı yetkililer İsrail'in Suriye'deki prostestolarda büyük rol oynadığı görüşünde. Lübnan enformasyon Bakanı Michel Samba, İsrail'in eğittiği Kürtler'in Irak, Suriye, Türkiye ve İran'da savaşmaya hazırladığı ve operasyonlar için programlandığını söyledi.
* İsrail, Kürtler'le olan ilişkisini Türkler'le olan ilişkisinden daha önemli görüyor:
Amerikalı bir yetkiliye göre ise İsrail için Kürtlerle olan ilişkileri, Türkiye ile gelişen ilişkilerinden çok daha değerli. İsrailli bir yetkilisi 'Türkiye'yi seviyoruz. Ancak İran'ı baskı altında tutmalıyız' sözleriyle Amerikalı yetkiliyi doğruluyor. Tek sorun Türkiye'nin buna nasıl tepki vereceği? Türkiye'nin buna onay vermesinin hiçbir yolu yok. Ankara'da kahvaltıda konuştuğum bir Türk yetkili, 'Savaştan önce İsrail, K. Irak'ta aktifti ve şimdi de aktif. Bu bizim için de onlar içinde çok tehlikeli. Irak'ı bölünmüş olarak görmek sitemiyoruz ve bu fikri reddediyoruz. Kürtler'e şunu söylemek istiyoruz. Sizden korkmuyoruz. Fakat sizin bizden korkmanız gerek. Irak'ın bölünmesini istemiyoruz ve başka bir alternatifi desteklemeyeceğiz' diyor.
* Türk yetkili: 'Kerkük, Irak'ın Saraybosnası olur...'
Türk yetkili sözlerine şöyle devam ediyor: 'Eğer Irak bölünürse bu Ortadoğu'ya daha çok kan, gözyaşı ve acı getirir. Meksika'dan Irak'a herkes Amerikan'ın Irak'ta gizli bir gündemi olduğunu iddia edecek: Buraya Irak'ı bölmek için geldiniz.' Eğer Irak bölünürse Amerika bunu dünyaya açıklayamaz. Kürtler'in bağımsızlığı bölge için felaket olacaktır. Yugoslavya'dan alınan derste olduğu gibi bir ülkeye bağımsızlık verilirse herkes bağımsızlık isteyecektir. Kerkük, Irak'ın Saraybosna'sı olacaktır.' Ankara'daki başka bir Iraklı yetkili ise Türk hükümetinin İsrail'in K. Irak'taki varlığıyla ilgili endişelerin, İsrail Dışişleri Bakanlığı'yla paylaşıldığını söyledi. Türk yetkili İsrailli yetkililerin bu bilgileri reddetiğini de ifade etti. Üçüncü Türk yetkili ise endişelerini ilettikleri İsrailli yetkililerden 'K. Irak'ta yararınızı baltalayacak hiçbir şey yapmıyoruz. Endişelenmeyin' yanıtını aldıklarını belirtti. Yazıda Irak'ın yeni Başbakanı İyad Allavi'ye de değiniliyor. Vincent Cannistraro isimli eski bir CIA çalışanı, Irak'ın yeni Başbakanı'nın eski istihbarat teşkilatı Muhebarat için çalıştığını, teşkilatın vurucu timinde olduğunu öne sürdü.
(SABAH-dış haberler)
mossad
22.06.2004 - 11:53İsrail'den komik savunma
İsrail yetkilileri, İsrailli askerlerin K.Irak faaliyetleri için şu savunmayı yapıyor: 'Irak'ta hiçbir resmi faaliyetimiz yok. Çift pasaportlu şahıslar ya da oradakilerin akrabaları bazı faaliyetler yürütebilir. Bu, onları bağlar.'
Kürtler'e 500 bin $
İsrail'in Kürt oyunu Türk istihbarat raporlarına da yansıdı: 'MOSSAD ile KDP üç yıl önce anlaşma yaptı. Eğitim hem bölgede hem de İsrail'de veriliyor. Peşmergelere ayda 500 bin dolar hibe ediliyor.'
Gül: Yakın takipteyiz
Dışişleri Bakanı Gül, İsrail'in uyarıldığını ima etti, 'Çok yakından takip ediyor, uyarıları yapıyoruz. Kerkük hassasiyetimizi herkes biliyor. Oldu bittiye izin vermeyiz' dedi.
***
Mossad, Kuzey Irak'ta cirit atıyor
Saddam Hüseyin döneminde Irak'ın güçlenmesini engellemek için Kürt kartını oynayan İsrail, şimdi de İran ve Suriye'yi bertaraf etmek için peşmergelere askeri eğitim veriyor TÜRK istihbaratı, zamanında PKK'ya karşı işbirliği yaptığı İsrail'i bölgede yakın takibe alırken, Dışişleri Bakanlığı duyulan huzursuzluğu 'el altından' Şaron hükümetine iletti.
Saddam Hüseyin iktidarı döneminde Irak'ın güçlenmesini engellemek için Kürt kartını oynayan İsrail, şimdi de İran ve Suriye tehdidine karşı peşmergelere askeri eğitim vermeye başladı. Türk istihbarat birimleri, zamanında bölgede PKK'ya karşı işbirliği yaptığı İsrail'i yakın takibe aldı. Dışişleri Bakanlığı da konudan duyulan huzursuzluğu, doğrudan Şaron'un başında bulunduğu İsrail hükümetine iletti.
'Tamamen' Yalanlanmıyor
İsrail'in Kuzey Irak'ta Kürtlere askeri eğitim verdiği, daha önce Ebu Garib cezaevindeki işkence skandalını da ortaya çıkaran gazeteci Seymour Hersh tarafından ABD'de yayın yapan New Yorker gazetesinin dünkü sayısında da yer aldı. Bu haberi oluşturan bilgiler, Türk Dışişleri Bakanlığı ve İsrail tarafından 'resmen doğrulanmazken' Türk istihbarat birimlerinin uzun süredir raporlarında bu konuya yer verdikleri de ortaya çıktı.
'Kürt Yahudiler Yapıyor'
İsrail'in Ankara Büyükelçiliği Basın Sözcüsü ve Sharon Barlisaar ise iddialara ilişkin olarak SABAH'ın soruları üzerine,'Kuzey Irak'ta İsrail'in hiçbir resmi faaliyeti yoktur' yanıtını verdi. Barlisaar bununla birlikte, 'Elbette çifte pasaport sahibi veya İsrail hükümetini veya devletini temsil etmeyen özel şahıslar, Kuzey Irak'ta bazı faaliyetler yürütebilirler. Bunlar, onları bağlar. Devlet politikasıyla ilgisi yoktur' diye ekledi. Barlisaar, Türkiye'den bu konularda kesinlikle bir 'uyarı veya konuya ilişkin bir görüşme olmadığını' da vurguladı.
Türk Dışişleri İsrail'i Uyardı Mı?
Bununla birlikte Türk Dışişleri'nin bir süredir İsrail'i bu konuda uyardığı da ortaya çıktı. Türk Dışişleri'nin uyarısında, 'Irak'ta kargaşaya neden olacak ve bütünlüğü bozup, istikrarsız ortamı daha da kötüye çevirecek davranışlardan kaçınması gerekir' dediği öğrenildi. Nitekim, İsrail'in Ankara Büyükelçisi Pinhas Avivi de geçen hafta Tarım Bakanı Sami Güçlü'yü ziyareti sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, 'Başbakan Saron'dan Kuzey Irak'ta hiçbir şekilde eylem içinde olmadığımız yönünde güvence getirdim. Orta Doğu veya Irak'ta yapılacak çalışmalar Türkiye ile koordineli bir şekilde yürütülecektir. Türkiye'nin çıkarlarına aykırı en ufak bir çalışma söz konusu değildir' açıklasamında bulunmuştu.
SABAH gazetesi-22 haziran 04
Avrupa Yakası
22.06.2004 - 11:50Başrollerini Ata Demirer, Gülse Birsel, Gazanfer Özcan, Hümeyra'nın paylaştığı komedi dizisi.
Toplam 1733 mesaj bulundu