NATO protestoları için '25-30 yıl önce yapıldı bunlar. Zaman zaman ben de içinde yer aldım. Ama bundan bir netice alınamayacağını gördüm. 'Go home' diyen zihniyet neyse bu da o' dedi.
Ama yeni YÖK yasası (imam-hatip yasası) için halkın, ane babaların gereken hassasiyeti göstermediğini, sokaklara dökülmediğini, kamu oyunun gereken desteği vermediğini belirten şahıs.
Şimdi Tayyip amca! Hak aramak için sokağa dökülelim mi dökülmeyelim mi? Karar ver...
Tarih 1875’i gösterdiğinde bütçe olanakları ve alınan yeni dış borçlarla, dış borç anapara ve faizlerini ödeyemeyen Osmanlı hükümeti, ödemeleri durdurduğunu ve İFLAS ettiğini açıkladı. Avrupa’daki sert tepkiler karşısında siyasi müdahale ile karşılaşmaktan korkan hükümet, 1881 yılında alacaklılarla anlaşmaya vardı. Dış borçlar 190 milyondan 105 milyona indirilirken, borç servisi ödemelerini düzenlemek için Düyun-u Umumiye İdaresi (DUİ) kuruldu. Osmanlı maliyesinin iflası ile DUİ’nin kuruluşu arasında toplanan 1878 Berlin Kongresi, o ana kadar yaşayan zayıf bir imparatorlukla çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışan İNGİLTERE, FRANSA, RUSYA gibi güçlerin tutum değiştirip imparatorluğun yağmalanmasına yönelik politikalarının yaşama geçtiği bir dönüm noktası oldu. DUİ, bu dönüm noktasından sonra uygulanan araçlardan sadece biri oldu. (Tezel, 1994; Ortaylı, 1998)
Düyun-u Umumiye yönetiminde İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı Bankası yöneticileri yer alıyordu. Osmanlı Devleti’nin Merkez Bankası görevini de üstlenen Osmanlı Bankası,' Fransız-İngiliz sermayeli bir bankaydı.'
Daha çok bir yardım sandığı görüntüsünde olan Ziraat Bankası hariç, ülkede ulusal banka yoktu. İmparatorluk, güçlü yabancı bankaların istilasına uğramıştı ve DUİ yönetiminde yer alan Osmanlı Bankası bunlardan sadece biriydi. Osmanlı’nın ödeyemeyeceğini ilan ettiği borçlar karşılığında, bazı eyaletlerden alınan vergiler, gümrük vergileri, tütün ve tuz tekeli, pul vergisi gibi vergileri toplama yetkisi DUİ’ne bırakıldı. Sayılan bu kalemler günden güne arttı.
Osmanlı iktisadi hayatı artık birkaç yabancı ülkenin elindeydi....
16.yüzyıldan itibaren mali zorluklarla karşı karşıya kalan Osmanlı hükümeti, 18.yüzyılda ortaya çıkan Avrupa’dan borç alma önerilerinin günah sayılması eleştirileri karşısında bu yola başvurmadı. Yeniçeri ordusunun tasfiyesinden hemen sonra (1826) , Avrupa finans kesimleri borç para vermek için kapıyı çalmaya başladılar. Kırım Savaşı(1854) ’nın hemen sonrasında, savaşa Osmanlı’nın müttefiki olarak katılan İngiltere ve Fransa’dan İLK DIŞ BORÇ alındı. Londra ve Paris borsalarında 3.3 milyon sterlinlik tahvil satan Osmanlı hükümeti ilk borçlanmasını gerçekleştirdi.
BM, AIDS ile Mücadele Programı UNAIDS tarafından Londra'da açıklanan yıllık raporda, AIDS hastalığının tüm çabalara rağmen hızla yayılmaya devam ettiği belirtildi. Raporda, dünya üzerinde HIV virüsü taşıyanların sayısı 38 milyon olarak tahmin ediliyor.
13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da bugün HARBİYE semtinde müze olarak kullanılan Harp Okulu/Akademisi'ne girdi. Toplam 6 senelik okul hayatından sonra 11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
İstanbul Aksaray'da oto galerisi, yeleklerinin üzerinde 'polis' yazan, 8
kişi tarafından basıldı. 42 yaşındaki galeri sahibi ve 32 yaşındaki
yeğeni, dükkanda bulunan müşteriler ve konukların gözleri önünde,
'karakola gitmemiz gerekiyor' diye alınıp götürüldü. Galeri sahibi daha önce de uyuşturucu kaçırdığı, PKK'ya parasal yardım ettiği iddialarıyla gözaltına alınmıştı. Bu nedenle karakola götürülmesini hiç yadırgamadı.
Ertesi gün.Kınalı - Sakarya TEM otoyolunda, Hendek gişelerine bir kilometre kala,şakağına sıkılan tek kurşunla öldürülen galeri sahibi ile kalbine üç kurşun sıkılmış, gözleri bağlı yeğeninin cesedi bulundu...O günler, PKK'ya yardım eden Kürt işadamlarının öldürüldüğü günlerdi...
Aradan yıllar geçti.
Öldürülen Kürt işadamının bir başka yeğeni bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı.
Öyle sıradan bir danışman değil ama; 10 Aralık 2002 tarihinde, Beyaz
Saray'da ABD Başkanı Bush ile AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan'ın yaptığı toplantıya katılan birkaç isimden biri. Babası milletvekili. Babası bir dönem insan hakları meseleriyle çok yakından ilgiliydi; dernek başkanıydı; fırsat buldukça da İstanbul-Ankara belediyelerinin köprü, yol ihalelerini alırdı. Ailece S-300 Mercedese biniyorlar...
Danışmanın üniversite mezunu bile olmadığı söyleniyor.Başbakan Erdoğan'ın bu danışmana özel bir sevgisi olduğu biliniyor.
İki: Bu danışman Güneydoğu'nun en büyük Kürt aşiretinin üyesi.
Dedesi ilk Kürtçe tiyatro eseri yazan bir edebiyatçı. Ehl-i Sünnet
dergisinin sahibi. Türkçe-Kürtçe yayınlanan 'Jin' dergisinin önde gelen
isimlerinden. Danışmanın halası, faili meçhul bir cinayete kurban giden Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden bir aydının eşi. Danışmanın eniştesi öldürüldüğünde Abdullah Öcalan başsağlığı mesajı yayınladı. Öldürülen bu Kürt aydının yeğeni milletvekili de yine faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Danışman yakın akrabaları gibi Doğu ve Güneydoğu'da gezmiyor. O'nun bir ayağı hep Amerika'da. Orada da sıradan yerlere gitmiyor. Örneğin bugünlerde, Florida TAMPA'da ABD Askeri Komuta Merkezi'nin bulunduğu Mac Dill Hava Üssü'ne sık sık uğradığı söyleniyor. Biliyorsunuz, ABD'nin Irak işgalini komuta ettiği 9 merkezden biri burası. TÜSİAD üyesi bu danışman, Başbakan Erdoğan' ın özellikle yurt dışındaki tüm resmi-özel görüşmelerinde bulunuyor.
Erdoğan'ın 'aklının yarısı' olduğu iddia edilen bu danışman, işin tuhaf yanı, daha çok Korkut Özal'a yakın.
Üç: Bu danışman aslen Diyarbakırlı. Ama doğum yeri başka. Fakat Kürt olduğunu saklamıyor. Gazi Üniversitesi Kamu yönetimi mezunu. Dil bilmiyor sayılır. Bir dönem radikal ıslamcıydı. Yaşar Kaplan'ın aylık Düşünce Edebiyat dergisinde editörlük yaptı. Buradan daha ılımlı, Ali Bulaç'ın Bilgi ve Hikmet Dergisi'ne geçti. Ali Bulaç sayesinde R.T. Erdoğan ile tanıştı. Sonra Yeni şafak gazetesine geçti, köşe yazarı oldu. Bir ara Dinç Bilgin grubunda, sonra Aydın Doğan grubunda ve son olarak da Uzan grubunda çalıştı... Yoksuldu; üniversitede yurtta kalıyordu; şimdi lüks otellerden çıkmıyor, 100 bin dolarlık jeeplere biniyor. Bekar. Kırık bir aşk hikayesi var. Yazmam ama... Meclis kulisinde dedikodu yapmayı seviyor: iki yıl önce Lale Mansur ile
flört ettiğini söylüyordu, şimdi de Deniz Akkaya ile 6 ay birlikte
olduğunu... Sohbetleri renkli olsa da, AKP Grubu bu danışmanı hiç sevmiyor. Öyle ki, 'Grupta ikinci tezkereyi geçirmek için, Amerikayı göklere çıkaran konuşmaya kızıp hayır oyu verdim' diyen AKP milletvekilleri var! Bu danışman-milletvekili Başbakan Erdoğan'a özellikle Ortadoğu konusunda danışmanlık yapıyor...
Dört: Babası Güneydoğu'da bir şehrin belediye başkanıydı. O ise Beyaz Saray'ın yeminli müşaviriydi. Nerden nereye... ABD vatandaşı olduğu iddia ediliyor. Ama şimdi o hem danışman hem milletvekili.
Uzatmayalım. Başbakan Erdoğan'ın tüm danışmanlarının Kürt olmaları tesadüf mü? Öyle kabul edelim! Peki hepsinin bir şekilde ABD ile yakın temas içinde olmalarını nasıl açıklayacağız? Bilmem.
Ama bildiğim şudur: Ağrı Diyadin DEHAP ilçe Başkanı Mehmet Nuri Sarı'nın, Abdullah Öcalan'a, 'Sayın' dediği için 2 yıl 1 ay hapse mahkum edilmesinin bugün hiçbir anlamı yoktur. Türkiye, içindeki düşmanını yanlış yerlerde arıyor; biraz kafasını kaldırıp yukarıya bakması gerekiyor...
Ugur ipekçi (SONER YALÇIN) /Haberturk gazetesi 17 Nisan 2003
26 haziran tarihli yazısından....
' 11 eylül 2001'deki terörist saldırıdan beri, başkan Bush kendisine zorlanılan gündemin peşinde, nefes nefese koşuyor ve yıpranıyor.
Hatırlayın eski başkan Clinton'un, 1999 aralık ayındaki Türkiye ziyaretini.
Hatırlayın deprem bölgesindeki halkın arasına girmesini, çocukları kalabalıktan alıp, kucaklamasını. Bir de şimdiki başkan Bush'u korumak için alınan güvenlik önlemlerinin sıkılığını düşünün.
biz gazete yorumcuları, kendi gündemimizi belirleyip, Bush'a karşı tepki seslendirirken, 'Bush'un dramı'nı da hatırlamalıyız.aslında başkan bush, bir 'kader kurbanı'dır.'
'Öldürülüşünden' 4 ay önce de Uğur Mumcu da bir suikaste kurban gitti.Bundan bir ay kadar önce de ABD nin Saratoga savaş gemisi Ege'de NATO tatbikatı sırasında Türk Muavenet Savaş Gemisini ' Yanlışlıkla' (!) vurarak 5 askerimizin şehit olmasına sebep oldu.
2 ekim 1992'de Ege Denizi'nde devam eden 'Kararlılık Gösterisi - 92' adlı NATO Tatbikatı sırasında, ABD'nin Sara-toga uçak gemisinden ateşlenen iki füze, Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait 'Muavenet' adlı muhribin kaptan köşkü ve sancak kısmına isabet etti ve olayda gemi komutanı 1 subay, 1 astsubay ve 2 er şehit oldu, 11 subay ve er yaralandı.
Not: Muavenet'in vurulmasından üç hafta sonra Uğur Mumcu katledilmiş, bundan yaklaşık dört ay sonra da Jandarma Gen. Kom. Eşref Bitlis kaza gibi gösterilen bir olayla CIA tarafından şehit edilmiştir.
Emperyalist efendilerine rüştünü ispat etmek isteyen MENDERES'in DP iktidarı, hiçbir bağlayıcı karar ve neden yokken meclis kararı olmaksızın ABD’nin isteği üzerine Kore savaşına binlerce asker gönderir. Türkiye’nin geride, 957 ölü 5247 yaralı, 229 esir ve 167 kayıp bırakacağı bir savaşta Kore halkının karşısında Yankee emperyalizminin yanında yer alır.
Kore savaşındaki tutumuyla işbirlikçiliğini emperyalizme ispatlayan Türkiye, Yunanistan’la beraber 21 Eylül 1951’de NATO’ya çağrılır. 1949’dan beri yapılan üç başvurunun ardından nihayet işbirlikçiler muradına ermiştir. 13 Eylül 1951’de NATO üyeliği için anlaşma imzalanır ve bu anlaşma 19 Şubat 1952’de meclisteki tüm üyelerin oybirliğiyle onaylanır.
Emperyalist efendilerine rüştünü ispat etmek isteyen MENDERES'in DP iktidarı, hiçbir bağlayıcı karar ve neden yokken meclis kararı olmaksızın ABD’nin isteği üzerine Kore savaşına binlerce asker gönderir. Türkiye’nin geride, 957 ölü 5247 yaralı, 229 esir ve 167 kayıp bırakacağı bir savaşta Kore halkının karşısında Yankee emperyalizminin yanında yer alır.
Kore savaşındaki tutumuyla işbirlikçiliğini emperyalizme ispatlayan Türkiye, Yunanistan’la beraber 21 Eylül 1951’de NATO’ya çağrılır. 1949’dan beri yapılan üç başvurunun ardından nihayet işbirlikçiler muradına ermiştir. 13 Eylül 1951’de NATO üyeliği için anlaşma imzalanır ve bu anlaşma 19 Şubat 1952’de meclisteki tüm üyelerin oybirliğiyle onaylanır.
Stratejik Kore yarım adası üzerinde hakimiyet kurmak isteyen SSCB ve ABD nin, bölgede kendi ideolojilerine uygun iki uydu devlet kurmalarının ardından sürtüşmeye başlayan bu iki devletin giriştiği, fakat SSCB ve ABDnin güç gösterisine dönen ve Kuzey Kore ye SSCB ve Çin Halk Cumhuriyetinin, Güney Kore ye de Birleşmiş Milletler in yardım ettiği savaş. Türkiye de bu savaşa Güney Kore saflarında katılmıştır.
Kitabın tanıtımı şöle:
Soğukkanlılıkla, gerçeğin edebiyat ile buluştuğu bir kült roman...
Herbert W. Clutter, karısı ve iki çocuğuyla Kansas'ın küçük bir kasabasındaki çiftlik evinde mutlu ve huzurlu bir hayat sürmektedir. Ta ki bir gece yarısı cezaevinden yeni çıkmış iki genç adam onu yatağından kaldırana dek...
XX. yüzyıl Amerikan edebiyatının önde gelen isimlerinden Truman Capote, Kansas'ta 'nedensiz' işlenmiş en vahşi cinayetler olarak tarihe geçen Clutter cinayetlerinin izini sürer. Ailenin yakınlarıyla, soruşturmayı yürüten dedektiflerle ve katillerle görüşür. Uzun bir araştırma döneminden sonra bu cinayetlerin öykülerini edebi bir anlatım ile kaleme alarak kurbanların ve katillerin yaşamlarını en ince ayrıntılarına dek okura sunar.
Kendisini olayın bir parçası olarak gören okur, kitabı bitirdiğinde bu cinayetlerin asıl sorumlusunun kim olduğuna karar vermekte zorlanır.
Nedense tarih, yüzbinlerce masum sivilin hayatını 1 saniye içinde sona erdiren bu vahşetin kararını veren katil ABD başkanınından hiç bahsetmez! Başkan, HARRY TRUMAN!
Nükleer silahlar, şimdiye dek “düşman”a karşı iki kez kullanıldı. Bugünkü bombalara göre küçük (12-13 kiloton gücünde) ve ilkel bir atom bombası 6 Ağustos 1945 pazartesi günü saat 08; 15’te Hiroşima’ya atıldı.Bombayı atan B-29’da görevli havacı Robert Lewis Hiroşima’nın yokoluşunu görünce: “Aman tanrım, biz ne yaptık? ” diye bir not düşüyor seyir defterine.
Ve üç gün sonra...Şafağın sökmesiyle ağustos böcekleri ötmeye başlıyor sanki Nagazaki için son kez. Çok geçmeden saat tam 11:02’de ışıktan binlerce kez kuvvetli bir patlama... rüzgar...yıkıntılar...Nagazaki kan ağlıyor! ..
İkinci atom bombasının (20 kiloton gücünde) Nagazaki’de kaç kişinin ölümüne sebep olduğu bugün hala tam olarak bilinmiyor. Bombaların atılışından sonraki 5 yıl içinde ölenlerin sayısının Hiroşima’da 200-250 bin Nagazaki’de ise 150 bin’e ulaştığı tahmin ediliyor.
Hiroşima’ya atılan “Little Boy” adlı 4,5 tonluk uranyum bombası ve Nagazaki’ye atılan Fat Man adlı ilk plütonyum bombası taş taş üstünde bırakmadı. Bedenleri asfaltta kazınan insanların izleri katliamın ne kadar “başarılı” olduğunu anlatmaya yetmiştir herhalde! .. Nükleer felaketi yaşamış olmanın psikolojik etkileri ise hala sürmekte.9 Ağustos 1945’te Nagazaki’de bulunan Yoshiaki Fukahori dramını şöyle dile getiriyor: “Bazıları kurtulanların ölenlerden daha şanslı olduğunu söylüyor ama gerçekten öyle mi? .. Radyasyona maruz kaldığımda küçük olduğum için sağlığımın geleceği konusunda büyük bir kuşku içindeydim...Karım da kurbanlardan biri ve hasta...Ebeveynler olarak, ikinci kuşak kurbanlardan olan çocuklarımızın geleceğinden kuşkuluyuz...Benim çocuklarım, sağlıklı çocukların anne ve babası olabilecekler mi? ..Ailemin üçüncü kuşağı yaşayacak mı?
Hiroşima ve Nagazaki’de insanlarda bir “mental anestezi”, bir “menfal felç” durumu saptanmıştır. İnsanlar en yakınlarını gömmeyi bile yapamaz hale gelmişlerdir. Bunun sonucunda oluşan suçluluk ve kendini aşağılama duygusu ise, kurtulanları büyük ölçüde etkilemiştir.
İsrail Başbakanı Ariel Şaron, nükleer politikalarının değişmeyeceğini söyledi.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Muhammed El Baradei'nin İsrail ziyaretinden saatler önce ordu radyosuna konuşan Şaron, İsrail'in nükleer konulardaki 'göstermeme-söylememe' politikasının değişmeyeceğini belirterek, ülkesinin kendisini korumak için gerekli tüm silahlara sahip olduğunu söyledi.
Şaron, Baradei'nin neyi görmek için geldiğini bilmediğini, ancak İsrail'in kendi kendisini korumak için gerekli güce sahip olduğunu kaydetti.
Şaron'la görüşecek olan UAEA Başkanının, İsrail'in Negev çölündeki Dimona kasabasında bulunan nükleer reaktörünü ziyaret etmesi planlanmıyor.
Uluslararası uzmanlara göre, çok sayıda nükleer silahı olan İsrail, nükleer silahı bulunduğunu ne doğruluyor, ne de yalanlıyor.
Başbakan Erdoğan geçen cumartesi günü Birlik Vakfı toplantısında bugüne dek rastlanan en ürkütücü demeçlerinden birini verdi.. Dedi ki:
'... Meslek liseleri olayında, özellikle meslek liselerinde yavrularını okutanlar, çocuklarının durumuna sahip çıkmamışlardır. Bunun karşısına dikilenlere toplum gereken cevabı vermemiştir... Toplum buna hazır olduğu zaman bu adım atılır...'
Meslek liseleri (imam hatipler) konusundaki yasanın karşısına dikilenlerler kimlerdi? Ordu, üniversiteler, demokratik kuruluşlar, aydınlar vs... Başbakan Erdoğan tabanındaki sivil halkı işte bu kurumların karşısına dikilmeye, kitlesel cevap vermeye, yürüyüş, gösteri vs. yapmaya çağırıyor...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi:
- Kafalarının arkasındakini gerçekleştirebilmek için hangi yollara başvurabileceklerini ortaya koydular, diyor...
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Anadol'un teşhisi ise şu:
- Tabanını sokağa dökülmeye çağırmak Başbakanlık sorumluluğuyla bağdaşmaz...
Şimdi bazı sorular...
1) Halk sizi Başbakan yaparak gereken yetkiyi vermiş... Meclis'te Anayasa'yı değiştirecek çoğunluk elde etmişsiniz. Bu destek yeterli değil mi? Halk her yasada sokağa dökülüp destek mi verecek?
2) Şimdiye kadar yasa çıkarıp affetmediğiniz hırsız, uğursuz, vurguncu, soyguncu kalmadı... Bunları, halk sahip çıktığı, aman bir an önce çıkarın diye sokaklara döküldüğü için mi çıkardınız? Onlarda halkın desteğini aramayı neden hiç düşünmediniz?
3) Daha geçenlerde sağcısıyla solcusuyla yüz binlerce insan sokaklara döküldü... NATO'ya karşı eylemler yaptı, 'Gelme Bush' diye sloganlar attı. Aynı şey Irak savaşı öncesinde de yaşandı. Bu insanlar halk değil mi? Onları neden hiç dikkate almadınız? Bir dediğini iki etmediğiniz 'büyükleriniz'in kapalı kapılar ardındaki talepleri neden ağır bastı?
(Melih Aşık-Milliyet)
Uğur Mumcu, Rabıta adlı çalışmasında, ki Rabıta biliyorsunuz, Suudi Arabistan kökenli bir örgüttür ve ana amaçlarından biri “Müslüman memleketlerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamaya çalışmak”tır.
Mumcu, Rabıta kitabında, Rabıta ile bağlantılı vakıfları, dernekleri ve onların yöneticilerini sergiler.
Örneğin, Bereket Vakfı’ndan söz eder. Örneğin, Al Baraka Türk Özel Finans Kurumu’ndan söz eder. Bereket Vakfı’nın, Al Baraka Türk Özel Finans Kurumu’nun yönetim kurulu üyelerini sayarken Kemal Unakıtan’ın adına rastlarsınız. O Kemal Unakıtan, bugün AKPnin Maliye Bakanı olan Kemal Unakıtan’dır. O Kemal Unakıtan, iktidara gelir gelmez vergi affı çıkarmıştır. Aynı Kemal Unakıtan hakkında Al Baraka Türk yönetim kurulunda görev yaptığı dönemde “naylon fatura” düzenlediği gerekçesiyle hazırlanan fezleke Meclis’e sunulmuştur.
Uğur Mumcu, aynı kitabında, Türkiye’deki Faisal Finans Kurumu’nun Rabıta örgütü kurucu meclis üyesi Salih Özcan tarafından kurulduğunu belirtir ve Faisal Finans Kurumu’nun ülkemizdeki paydaşlarını sayar. Bugünkü ilişkiler açısından bu paydaşlardan Orhan Özokur’un adı önemlidir. Neden önemlidir? Şu yüzden önemlidir: Geçmişte, Salih Özcan dolayısıyla Rabıta ile bağlantısı olan Faisal Finans Kurumu’nun Türkiye’deki paydaşlarından olan ve bugün Ülker Grubu İcra Kurulu Başkan Yardımcılığını üstlenmiş bulunan Orhan Özokur’un kardeşi Atilla Özokur, geçen yıl Başbakan RECEP TAYYİP ERDOĞAN ve kardeşi Mustafa Erdoğan ile birlikte ortaklaşa “Yenidoğan Gıda Pazarlama Şirketi”ni kurmuştur. Bu şirket, yaklaşık 6.5 milyar liralık Başbakanlık maaşı ile geçinemediği söyleyen Erdoğan’ın ticaret yapma araçlarından yalnızca biridir. ERDOĞAN’ın, Başbakan olmadan önce Atilla Özokur ile birlikte kurduğu diğer şirketler, İhsan A.Ş ve Emniyet A.Ş’nin bir özelliği ise, her ikisinin de AKP iktidarı döneminde çıkarılan vergi affından yararlanmış olmalarıdır.
Recep Tayyip Erdoğan
07.07.2004 - 10:15NATO protestoları için '25-30 yıl önce yapıldı bunlar. Zaman zaman ben de içinde yer aldım. Ama bundan bir netice alınamayacağını gördüm. 'Go home' diyen zihniyet neyse bu da o' dedi.
Ama yeni YÖK yasası (imam-hatip yasası) için halkın, ane babaların gereken hassasiyeti göstermediğini, sokaklara dökülmediğini, kamu oyunun gereken desteği vermediğini belirten şahıs.
Şimdi Tayyip amca! Hak aramak için sokağa dökülelim mi dökülmeyelim mi? Karar ver...
osmanlı imparatorluğu
07.07.2004 - 09:28Tarih 1875’i gösterdiğinde bütçe olanakları ve alınan yeni dış borçlarla, dış borç anapara ve faizlerini ödeyemeyen Osmanlı hükümeti, ödemeleri durdurduğunu ve İFLAS ettiğini açıkladı. Avrupa’daki sert tepkiler karşısında siyasi müdahale ile karşılaşmaktan korkan hükümet, 1881 yılında alacaklılarla anlaşmaya vardı. Dış borçlar 190 milyondan 105 milyona indirilirken, borç servisi ödemelerini düzenlemek için Düyun-u Umumiye İdaresi (DUİ) kuruldu. Osmanlı maliyesinin iflası ile DUİ’nin kuruluşu arasında toplanan 1878 Berlin Kongresi, o ana kadar yaşayan zayıf bir imparatorlukla çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışan İNGİLTERE, FRANSA, RUSYA gibi güçlerin tutum değiştirip imparatorluğun yağmalanmasına yönelik politikalarının yaşama geçtiği bir dönüm noktası oldu. DUİ, bu dönüm noktasından sonra uygulanan araçlardan sadece biri oldu. (Tezel, 1994; Ortaylı, 1998)
Düyun-u Umumiye yönetiminde İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı Bankası yöneticileri yer alıyordu. Osmanlı Devleti’nin Merkez Bankası görevini de üstlenen Osmanlı Bankası,' Fransız-İngiliz sermayeli bir bankaydı.'
Daha çok bir yardım sandığı görüntüsünde olan Ziraat Bankası hariç, ülkede ulusal banka yoktu. İmparatorluk, güçlü yabancı bankaların istilasına uğramıştı ve DUİ yönetiminde yer alan Osmanlı Bankası bunlardan sadece biriydi. Osmanlı’nın ödeyemeyeceğini ilan ettiği borçlar karşılığında, bazı eyaletlerden alınan vergiler, gümrük vergileri, tütün ve tuz tekeli, pul vergisi gibi vergileri toplama yetkisi DUİ’ne bırakıldı. Sayılan bu kalemler günden güne arttı.
Osmanlı iktisadi hayatı artık birkaç yabancı ülkenin elindeydi....
osmanlı imparatorluğu
07.07.2004 - 09:2516.yüzyıldan itibaren mali zorluklarla karşı karşıya kalan Osmanlı hükümeti, 18.yüzyılda ortaya çıkan Avrupa’dan borç alma önerilerinin günah sayılması eleştirileri karşısında bu yola başvurmadı. Yeniçeri ordusunun tasfiyesinden hemen sonra (1826) , Avrupa finans kesimleri borç para vermek için kapıyı çalmaya başladılar. Kırım Savaşı(1854) ’nın hemen sonrasında, savaşa Osmanlı’nın müttefiki olarak katılan İngiltere ve Fransa’dan İLK DIŞ BORÇ alındı. Londra ve Paris borsalarında 3.3 milyon sterlinlik tahvil satan Osmanlı hükümeti ilk borçlanmasını gerçekleştirdi.
marksist felsefe
06.07.2004 - 17:48Sosyalizm ile aynı şey değildir. Eş anlamlı değildir.
aids (h.i.v.)
06.07.2004 - 17:40BM, AIDS ile Mücadele Programı UNAIDS tarafından Londra'da açıklanan yıllık raporda, AIDS hastalığının tüm çabalara rağmen hızla yayılmaya devam ettiği belirtildi. Raporda, dünya üzerinde HIV virüsü taşıyanların sayısı 38 milyon olarak tahmin ediliyor.
mustafa kemal atatürk
06.07.2004 - 17:1913 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da bugün HARBİYE semtinde müze olarak kullanılan Harp Okulu/Akademisi'ne girdi. Toplam 6 senelik okul hayatından sonra 11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
Recep Tayyip Erdoğan
06.07.2004 - 16:31Bir:Tarih 28 Mart 1994.
İstanbul Aksaray'da oto galerisi, yeleklerinin üzerinde 'polis' yazan, 8
kişi tarafından basıldı. 42 yaşındaki galeri sahibi ve 32 yaşındaki
yeğeni, dükkanda bulunan müşteriler ve konukların gözleri önünde,
'karakola gitmemiz gerekiyor' diye alınıp götürüldü. Galeri sahibi daha önce de uyuşturucu kaçırdığı, PKK'ya parasal yardım ettiği iddialarıyla gözaltına alınmıştı. Bu nedenle karakola götürülmesini hiç yadırgamadı.
Ertesi gün.Kınalı - Sakarya TEM otoyolunda, Hendek gişelerine bir kilometre kala,şakağına sıkılan tek kurşunla öldürülen galeri sahibi ile kalbine üç kurşun sıkılmış, gözleri bağlı yeğeninin cesedi bulundu...O günler, PKK'ya yardım eden Kürt işadamlarının öldürüldüğü günlerdi...
Aradan yıllar geçti.
Öldürülen Kürt işadamının bir başka yeğeni bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı.
Öyle sıradan bir danışman değil ama; 10 Aralık 2002 tarihinde, Beyaz
Saray'da ABD Başkanı Bush ile AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan'ın yaptığı toplantıya katılan birkaç isimden biri. Babası milletvekili. Babası bir dönem insan hakları meseleriyle çok yakından ilgiliydi; dernek başkanıydı; fırsat buldukça da İstanbul-Ankara belediyelerinin köprü, yol ihalelerini alırdı. Ailece S-300 Mercedese biniyorlar...
Danışmanın üniversite mezunu bile olmadığı söyleniyor.Başbakan Erdoğan'ın bu danışmana özel bir sevgisi olduğu biliniyor.
İki: Bu danışman Güneydoğu'nun en büyük Kürt aşiretinin üyesi.
Dedesi ilk Kürtçe tiyatro eseri yazan bir edebiyatçı. Ehl-i Sünnet
dergisinin sahibi. Türkçe-Kürtçe yayınlanan 'Jin' dergisinin önde gelen
isimlerinden. Danışmanın halası, faili meçhul bir cinayete kurban giden Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden bir aydının eşi. Danışmanın eniştesi öldürüldüğünde Abdullah Öcalan başsağlığı mesajı yayınladı. Öldürülen bu Kürt aydının yeğeni milletvekili de yine faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Danışman yakın akrabaları gibi Doğu ve Güneydoğu'da gezmiyor. O'nun bir ayağı hep Amerika'da. Orada da sıradan yerlere gitmiyor. Örneğin bugünlerde, Florida TAMPA'da ABD Askeri Komuta Merkezi'nin bulunduğu Mac Dill Hava Üssü'ne sık sık uğradığı söyleniyor. Biliyorsunuz, ABD'nin Irak işgalini komuta ettiği 9 merkezden biri burası. TÜSİAD üyesi bu danışman, Başbakan Erdoğan' ın özellikle yurt dışındaki tüm resmi-özel görüşmelerinde bulunuyor.
Erdoğan'ın 'aklının yarısı' olduğu iddia edilen bu danışman, işin tuhaf yanı, daha çok Korkut Özal'a yakın.
Üç: Bu danışman aslen Diyarbakırlı. Ama doğum yeri başka. Fakat Kürt olduğunu saklamıyor. Gazi Üniversitesi Kamu yönetimi mezunu. Dil bilmiyor sayılır. Bir dönem radikal ıslamcıydı. Yaşar Kaplan'ın aylık Düşünce Edebiyat dergisinde editörlük yaptı. Buradan daha ılımlı, Ali Bulaç'ın Bilgi ve Hikmet Dergisi'ne geçti. Ali Bulaç sayesinde R.T. Erdoğan ile tanıştı. Sonra Yeni şafak gazetesine geçti, köşe yazarı oldu. Bir ara Dinç Bilgin grubunda, sonra Aydın Doğan grubunda ve son olarak da Uzan grubunda çalıştı... Yoksuldu; üniversitede yurtta kalıyordu; şimdi lüks otellerden çıkmıyor, 100 bin dolarlık jeeplere biniyor. Bekar. Kırık bir aşk hikayesi var. Yazmam ama... Meclis kulisinde dedikodu yapmayı seviyor: iki yıl önce Lale Mansur ile
flört ettiğini söylüyordu, şimdi de Deniz Akkaya ile 6 ay birlikte
olduğunu... Sohbetleri renkli olsa da, AKP Grubu bu danışmanı hiç sevmiyor. Öyle ki, 'Grupta ikinci tezkereyi geçirmek için, Amerikayı göklere çıkaran konuşmaya kızıp hayır oyu verdim' diyen AKP milletvekilleri var! Bu danışman-milletvekili Başbakan Erdoğan'a özellikle Ortadoğu konusunda danışmanlık yapıyor...
Dört: Babası Güneydoğu'da bir şehrin belediye başkanıydı. O ise Beyaz Saray'ın yeminli müşaviriydi. Nerden nereye... ABD vatandaşı olduğu iddia ediliyor. Ama şimdi o hem danışman hem milletvekili.
Uzatmayalım. Başbakan Erdoğan'ın tüm danışmanlarının Kürt olmaları tesadüf mü? Öyle kabul edelim! Peki hepsinin bir şekilde ABD ile yakın temas içinde olmalarını nasıl açıklayacağız? Bilmem.
Ama bildiğim şudur: Ağrı Diyadin DEHAP ilçe Başkanı Mehmet Nuri Sarı'nın, Abdullah Öcalan'a, 'Sayın' dediği için 2 yıl 1 ay hapse mahkum edilmesinin bugün hiçbir anlamı yoktur. Türkiye, içindeki düşmanını yanlış yerlerde arıyor; biraz kafasını kaldırıp yukarıya bakması gerekiyor...
Ugur ipekçi (SONER YALÇIN) /Haberturk gazetesi 17 Nisan 2003
mehmet barlas
06.07.2004 - 12:2726 haziran tarihli yazısından....
' 11 eylül 2001'deki terörist saldırıdan beri, başkan Bush kendisine zorlanılan gündemin peşinde, nefes nefese koşuyor ve yıpranıyor.
Hatırlayın eski başkan Clinton'un, 1999 aralık ayındaki Türkiye ziyaretini.
Hatırlayın deprem bölgesindeki halkın arasına girmesini, çocukları kalabalıktan alıp, kucaklamasını. Bir de şimdiki başkan Bush'u korumak için alınan güvenlik önlemlerinin sıkılığını düşünün.
biz gazete yorumcuları, kendi gündemimizi belirleyip, Bush'a karşı tepki seslendirirken, 'Bush'un dramı'nı da hatırlamalıyız.aslında başkan bush, bir 'kader kurbanı'dır.'
eşref bitlis
06.07.2004 - 11:21'Öldürülüşünden' 4 ay önce de Uğur Mumcu da bir suikaste kurban gitti.Bundan bir ay kadar önce de ABD nin Saratoga savaş gemisi Ege'de NATO tatbikatı sırasında Türk Muavenet Savaş Gemisini ' Yanlışlıkla' (!) vurarak 5 askerimizin şehit olmasına sebep oldu.
a.b.d
06.07.2004 - 11:132 ekim 1992'de Ege Denizi'nde devam eden 'Kararlılık Gösterisi - 92' adlı NATO Tatbikatı sırasında, ABD'nin Sara-toga uçak gemisinden ateşlenen iki füze, Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait 'Muavenet' adlı muhribin kaptan köşkü ve sancak kısmına isabet etti ve olayda gemi komutanı 1 subay, 1 astsubay ve 2 er şehit oldu, 11 subay ve er yaralandı.
Not: Muavenet'in vurulmasından üç hafta sonra Uğur Mumcu katledilmiş, bundan yaklaşık dört ay sonra da Jandarma Gen. Kom. Eşref Bitlis kaza gibi gösterilen bir olayla CIA tarafından şehit edilmiştir.
kore savaşı
06.07.2004 - 10:26Emperyalist efendilerine rüştünü ispat etmek isteyen MENDERES'in DP iktidarı, hiçbir bağlayıcı karar ve neden yokken meclis kararı olmaksızın ABD’nin isteği üzerine Kore savaşına binlerce asker gönderir. Türkiye’nin geride, 957 ölü 5247 yaralı, 229 esir ve 167 kayıp bırakacağı bir savaşta Kore halkının karşısında Yankee emperyalizminin yanında yer alır.
Kore savaşındaki tutumuyla işbirlikçiliğini emperyalizme ispatlayan Türkiye, Yunanistan’la beraber 21 Eylül 1951’de NATO’ya çağrılır. 1949’dan beri yapılan üç başvurunun ardından nihayet işbirlikçiler muradına ermiştir. 13 Eylül 1951’de NATO üyeliği için anlaşma imzalanır ve bu anlaşma 19 Şubat 1952’de meclisteki tüm üyelerin oybirliğiyle onaylanır.
adnan menderes
06.07.2004 - 10:25Emperyalist efendilerine rüştünü ispat etmek isteyen MENDERES'in DP iktidarı, hiçbir bağlayıcı karar ve neden yokken meclis kararı olmaksızın ABD’nin isteği üzerine Kore savaşına binlerce asker gönderir. Türkiye’nin geride, 957 ölü 5247 yaralı, 229 esir ve 167 kayıp bırakacağı bir savaşta Kore halkının karşısında Yankee emperyalizminin yanında yer alır.
Kore savaşındaki tutumuyla işbirlikçiliğini emperyalizme ispatlayan Türkiye, Yunanistan’la beraber 21 Eylül 1951’de NATO’ya çağrılır. 1949’dan beri yapılan üç başvurunun ardından nihayet işbirlikçiler muradına ermiştir. 13 Eylül 1951’de NATO üyeliği için anlaşma imzalanır ve bu anlaşma 19 Şubat 1952’de meclisteki tüm üyelerin oybirliğiyle onaylanır.
kore savaşı
06.07.2004 - 10:09Stratejik Kore yarım adası üzerinde hakimiyet kurmak isteyen SSCB ve ABD nin, bölgede kendi ideolojilerine uygun iki uydu devlet kurmalarının ardından sürtüşmeye başlayan bu iki devletin giriştiği, fakat SSCB ve ABDnin güç gösterisine dönen ve Kuzey Kore ye SSCB ve Çin Halk Cumhuriyetinin, Güney Kore ye de Birleşmiş Milletler in yardım ettiği savaş. Türkiye de bu savaşa Güney Kore saflarında katılmıştır.
truman capote
06.07.2004 - 10:06Soğukkanlılıkla isimli romanın yazarı.
Kitabın tanıtımı şöle:
Soğukkanlılıkla, gerçeğin edebiyat ile buluştuğu bir kült roman...
Herbert W. Clutter, karısı ve iki çocuğuyla Kansas'ın küçük bir kasabasındaki çiftlik evinde mutlu ve huzurlu bir hayat sürmektedir. Ta ki bir gece yarısı cezaevinden yeni çıkmış iki genç adam onu yatağından kaldırana dek...
XX. yüzyıl Amerikan edebiyatının önde gelen isimlerinden Truman Capote, Kansas'ta 'nedensiz' işlenmiş en vahşi cinayetler olarak tarihe geçen Clutter cinayetlerinin izini sürer. Ailenin yakınlarıyla, soruşturmayı yürüten dedektiflerle ve katillerle görüşür. Uzun bir araştırma döneminden sonra bu cinayetlerin öykülerini edebi bir anlatım ile kaleme alarak kurbanların ve katillerin yaşamlarını en ince ayrıntılarına dek okura sunar.
Kendisini olayın bir parçası olarak gören okur, kitabı bitirdiğinde bu cinayetlerin asıl sorumlusunun kim olduğuna karar vermekte zorlanır.
atom bombası
06.07.2004 - 10:04Nedense tarih, yüzbinlerce masum sivilin hayatını 1 saniye içinde sona erdiren bu vahşetin kararını veren katil ABD başkanınından hiç bahsetmez! Başkan, HARRY TRUMAN!
atom bombası
06.07.2004 - 10:00Nükleer silahlar, şimdiye dek “düşman”a karşı iki kez kullanıldı. Bugünkü bombalara göre küçük (12-13 kiloton gücünde) ve ilkel bir atom bombası 6 Ağustos 1945 pazartesi günü saat 08; 15’te Hiroşima’ya atıldı.Bombayı atan B-29’da görevli havacı Robert Lewis Hiroşima’nın yokoluşunu görünce: “Aman tanrım, biz ne yaptık? ” diye bir not düşüyor seyir defterine.
Ve üç gün sonra...Şafağın sökmesiyle ağustos böcekleri ötmeye başlıyor sanki Nagazaki için son kez. Çok geçmeden saat tam 11:02’de ışıktan binlerce kez kuvvetli bir patlama... rüzgar...yıkıntılar...Nagazaki kan ağlıyor! ..
İkinci atom bombasının (20 kiloton gücünde) Nagazaki’de kaç kişinin ölümüne sebep olduğu bugün hala tam olarak bilinmiyor. Bombaların atılışından sonraki 5 yıl içinde ölenlerin sayısının Hiroşima’da 200-250 bin Nagazaki’de ise 150 bin’e ulaştığı tahmin ediliyor.
Hiroşima’ya atılan “Little Boy” adlı 4,5 tonluk uranyum bombası ve Nagazaki’ye atılan Fat Man adlı ilk plütonyum bombası taş taş üstünde bırakmadı. Bedenleri asfaltta kazınan insanların izleri katliamın ne kadar “başarılı” olduğunu anlatmaya yetmiştir herhalde! .. Nükleer felaketi yaşamış olmanın psikolojik etkileri ise hala sürmekte.9 Ağustos 1945’te Nagazaki’de bulunan Yoshiaki Fukahori dramını şöyle dile getiriyor: “Bazıları kurtulanların ölenlerden daha şanslı olduğunu söylüyor ama gerçekten öyle mi? .. Radyasyona maruz kaldığımda küçük olduğum için sağlığımın geleceği konusunda büyük bir kuşku içindeydim...Karım da kurbanlardan biri ve hasta...Ebeveynler olarak, ikinci kuşak kurbanlardan olan çocuklarımızın geleceğinden kuşkuluyuz...Benim çocuklarım, sağlıklı çocukların anne ve babası olabilecekler mi? ..Ailemin üçüncü kuşağı yaşayacak mı?
Hiroşima ve Nagazaki’de insanlarda bir “mental anestezi”, bir “menfal felç” durumu saptanmıştır. İnsanlar en yakınlarını gömmeyi bile yapamaz hale gelmişlerdir. Bunun sonucunda oluşan suçluluk ve kendini aşağılama duygusu ise, kurtulanları büyük ölçüde etkilemiştir.
israil
06.07.2004 - 09:52İsrail Başbakanı Ariel Şaron, nükleer politikalarının değişmeyeceğini söyledi.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Muhammed El Baradei'nin İsrail ziyaretinden saatler önce ordu radyosuna konuşan Şaron, İsrail'in nükleer konulardaki 'göstermeme-söylememe' politikasının değişmeyeceğini belirterek, ülkesinin kendisini korumak için gerekli tüm silahlara sahip olduğunu söyledi.
Şaron, Baradei'nin neyi görmek için geldiğini bilmediğini, ancak İsrail'in kendi kendisini korumak için gerekli güce sahip olduğunu kaydetti.
Şaron'la görüşecek olan UAEA Başkanının, İsrail'in Negev çölündeki Dimona kasabasında bulunan nükleer reaktörünü ziyaret etmesi planlanmıyor.
Uluslararası uzmanlara göre, çok sayıda nükleer silahı olan İsrail, nükleer silahı bulunduğunu ne doğruluyor, ne de yalanlıyor.
Recep Tayyip Erdoğan
06.07.2004 - 09:46Başbakan Erdoğan geçen cumartesi günü Birlik Vakfı toplantısında bugüne dek rastlanan en ürkütücü demeçlerinden birini verdi.. Dedi ki:
'... Meslek liseleri olayında, özellikle meslek liselerinde yavrularını okutanlar, çocuklarının durumuna sahip çıkmamışlardır. Bunun karşısına dikilenlere toplum gereken cevabı vermemiştir... Toplum buna hazır olduğu zaman bu adım atılır...'
Meslek liseleri (imam hatipler) konusundaki yasanın karşısına dikilenlerler kimlerdi? Ordu, üniversiteler, demokratik kuruluşlar, aydınlar vs... Başbakan Erdoğan tabanındaki sivil halkı işte bu kurumların karşısına dikilmeye, kitlesel cevap vermeye, yürüyüş, gösteri vs. yapmaya çağırıyor...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi:
- Kafalarının arkasındakini gerçekleştirebilmek için hangi yollara başvurabileceklerini ortaya koydular, diyor...
CHP Grup Başkan Vekili Kemal Anadol'un teşhisi ise şu:
- Tabanını sokağa dökülmeye çağırmak Başbakanlık sorumluluğuyla bağdaşmaz...
Şimdi bazı sorular...
1) Halk sizi Başbakan yaparak gereken yetkiyi vermiş... Meclis'te Anayasa'yı değiştirecek çoğunluk elde etmişsiniz. Bu destek yeterli değil mi? Halk her yasada sokağa dökülüp destek mi verecek?
2) Şimdiye kadar yasa çıkarıp affetmediğiniz hırsız, uğursuz, vurguncu, soyguncu kalmadı... Bunları, halk sahip çıktığı, aman bir an önce çıkarın diye sokaklara döküldüğü için mi çıkardınız? Onlarda halkın desteğini aramayı neden hiç düşünmediniz?
3) Daha geçenlerde sağcısıyla solcusuyla yüz binlerce insan sokaklara döküldü... NATO'ya karşı eylemler yaptı, 'Gelme Bush' diye sloganlar attı. Aynı şey Irak savaşı öncesinde de yaşandı. Bu insanlar halk değil mi? Onları neden hiç dikkate almadınız? Bir dediğini iki etmediğiniz 'büyükleriniz'in kapalı kapılar ardındaki talepleri neden ağır bastı?
(Melih Aşık-Milliyet)
mor ve ötesi
06.07.2004 - 09:43Son albümleri 'Dunya yalan söylüyor' ile zirveye ulaştılar bana göre.Özellikle şu günlerde klibi yayınlanan 'cambaz' isimli şarkı muhteşem:
Ne habersin ne Türk'sün
seni gören yollara dökülsün
kul oldun köle oldun
kurşun geçirmez cam oldun
bütün dünya izler durur
afet-i azam bekler durur
hedefini al, piyasanı al, her şeyi al
yandı dertler bitti tasa
ben kurbanım bu cambaza
iki gözüm kadar eminim sen yoksun
kul oldun köle oldun
kurşun geçirmez cam oldun
cin oldun adam çarptın
cellat oldun kelle uçurdun
bütün dünya izler durur
afet-i azam bekler durur
hedefini al, piyasanı al, her şeyi al
yandı dertler bitti tasa
ben kurbanım bu cambaza
iki gözüm kadar eminim sen yoksun
var mısın, yoksun.
var mısın, yoksun.
iki gözüm, eminim, sen yoksun.
sen yoksun.
bütün dünya izler durur
afet-i azam bekler durur
hedefini al, piyasanı al, her şeyi al
yandı dertler bitti tasa
ben kurbanım bu cambaza
iki gözüm kadar eminim sen yoksun
a.b.d
06.07.2004 - 09:39Afeti-i azam!
akp
05.07.2004 - 14:52Uğur Mumcu, Rabıta adlı çalışmasında, ki Rabıta biliyorsunuz, Suudi Arabistan kökenli bir örgüttür ve ana amaçlarından biri “Müslüman memleketlerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamaya çalışmak”tır.
Mumcu, Rabıta kitabında, Rabıta ile bağlantılı vakıfları, dernekleri ve onların yöneticilerini sergiler.
Örneğin, Bereket Vakfı’ndan söz eder. Örneğin, Al Baraka Türk Özel Finans Kurumu’ndan söz eder. Bereket Vakfı’nın, Al Baraka Türk Özel Finans Kurumu’nun yönetim kurulu üyelerini sayarken Kemal Unakıtan’ın adına rastlarsınız. O Kemal Unakıtan, bugün AKPnin Maliye Bakanı olan Kemal Unakıtan’dır. O Kemal Unakıtan, iktidara gelir gelmez vergi affı çıkarmıştır. Aynı Kemal Unakıtan hakkında Al Baraka Türk yönetim kurulunda görev yaptığı dönemde “naylon fatura” düzenlediği gerekçesiyle hazırlanan fezleke Meclis’e sunulmuştur.
Uğur Mumcu, aynı kitabında, Türkiye’deki Faisal Finans Kurumu’nun Rabıta örgütü kurucu meclis üyesi Salih Özcan tarafından kurulduğunu belirtir ve Faisal Finans Kurumu’nun ülkemizdeki paydaşlarını sayar. Bugünkü ilişkiler açısından bu paydaşlardan Orhan Özokur’un adı önemlidir. Neden önemlidir? Şu yüzden önemlidir: Geçmişte, Salih Özcan dolayısıyla Rabıta ile bağlantısı olan Faisal Finans Kurumu’nun Türkiye’deki paydaşlarından olan ve bugün Ülker Grubu İcra Kurulu Başkan Yardımcılığını üstlenmiş bulunan Orhan Özokur’un kardeşi Atilla Özokur, geçen yıl Başbakan RECEP TAYYİP ERDOĞAN ve kardeşi Mustafa Erdoğan ile birlikte ortaklaşa “Yenidoğan Gıda Pazarlama Şirketi”ni kurmuştur. Bu şirket, yaklaşık 6.5 milyar liralık Başbakanlık maaşı ile geçinemediği söyleyen Erdoğan’ın ticaret yapma araçlarından yalnızca biridir. ERDOĞAN’ın, Başbakan olmadan önce Atilla Özokur ile birlikte kurduğu diğer şirketler, İhsan A.Ş ve Emniyet A.Ş’nin bir özelliği ise, her ikisinin de AKP iktidarı döneminde çıkarılan vergi affından yararlanmış olmalarıdır.
beyoğlu
05.07.2004 - 13:59genelev, cami, sanat galerisi, sol partilerin merkezleri...her şey orada...
beyoğlu
05.07.2004 - 13:57İstiklal caddesi merkezi kabul edilir.
göztepe
05.07.2004 - 13:55İstanbul Kadıköy de bir semt.
Toplam 1733 mesaj bulundu