F Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antoloji.com

  • stalingrad

    23.07.2004 - 11:31

    Adolf Hitler'in aslında o kadar da büyük bir askeri deha olmadığını bize gösteren muharebeye sahne olan şehir. Hitler'in planında Stalingrad'ın önemi yadsınamazdı, ama yolladığı ordu tamamen yokolana kadar geri çekilme emri vermemesi bariz bir stratejik hatadır

  • Recep Tayyip Erdoğan

    23.07.2004 - 11:12

    Raylardaki ölüm tuzağının hesabı verilmeli
    Büyük depremden sonra, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel 'Takdir-i ilahi' demişti.
    Onlarca yıldır bilinen, asırlardır homurdanan fay hattı üstünde, tescilli bir deprem bölgesinde fabrikalar, çok katlı ve çürük yapılar oturtulmasının 'ilahi' bir takdirden çok, 'dünyevi bir ihanet' olduğunu unutarak.
    Şimdi de, başta Meclis Başkanı, kimi bakan 'Büyük bir talihsizlik' diyor; hızlandırılmış tren ihanetinin ardından.
    Oysa, daha 15 gün önce, Ulaştırma Bakanı Yıldırım'ın da bulunduğu konferansta, Yıldız Teknik'ten Prof. Aydın Erel, 'Hızlandırılmış trene asla binmem, sevdiklerimi de bindirmem' demişti.
    Benzeri teknik uyarılar üstüne Devlet Demiryolları, hızlandırılmış seferlerden ancak bir ay sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nden bir araştırma talep etmişti.
    İTÜ'den profesörler Haluk Gerçek ile Güngör Evren de şaşkınlıklarını açıklamış, 'Önce inceleme yapılmalı, seferler sonra başlamalıydı' demişlerdi.
    Oysa, Başbakan haziran başında sinyali vermiş, gazete haberlerine göre 'hızlandırılmış tren ilk seferini başarıyla tamamlamıştı.'
    Şimdi de 'Türk milletinin başı sağolsun'du!
    ***
    Tren kazaları, demiryollarını bizim gibi üvey evlat yapmamış ülkelerde de oluyor.
    Ama şu 'hızlandırılmış ihanet ve cinayet'te, 5 saatlik İstanbul-Ankara gösterişi uğruna acele edenler, onlarca insanı da ecele yollamış oldular.
    İşin uzmanı profesörlerin 'Ben asla binmem' derecesinde yaptıkları uyarılar, bu acele işten önce dikkate alınmalı, bu tuzak kurulmamalıydı.
    Çünkü kurdukları denklem basitti:
    'Hız rayları bozacak... Bozuk raylar da treni yoldan çıkaracak.'
    Bu kadar basitti ve bu denli bir ihanetti işte.
    ***
    1950'den sonra 2 bin kilometrenin altında demiryolu yapabilen, demiryolculuğu ihmalden ihmale yuvarlayan hükümetlerin üstüne, AKP anlaşılan bir 'şıklık' yapmak istemişti.
    Ancak, kökten bir yenileme yerine, 'maksat tren biraz hızlansın' denerek rötuşlar yapılmış, adeta bu felaketin rayları, traversleri döşenmişti.
    Avrupa'da demiryollarında çift hat oranı yüzde 99'a varırken, Türkiye'de yüzde 3'te kalması bir yana, uyaran araştırmalar şunu da söylüyordu:
    Hızlı trende, saatte 100-150 kilometre hızda dingil basıncı 25 tondur. Oysa bizim demiryollarının bir bölümünün 20 ton basınca bile dayanıksız olduğu biliniyor.
    'Hızlandırılmış tren' hem böyle çürümüş bir demiryolu tarihinin ve politikasızlığının, hem de bu hükümetin aceleciliğinin ve umursamazlığının enkazı olarak, 'Yakup Kadri' adıyla orada yatıyor şimdi.
    Bu çürük hatların 'yaban'ı olarak.
    Bu acılı, kanlı fatura ise hükümetin önünde duruyor.
    DDY Genel Müdürü ile Ulaştırma Bakanı'nın istifa gerekleri...
    Başbakan'ın utancı...
    Ve bir aydır adeta ölüme yolcu edilen binlerce yolcudan dün 'tuzağa' düşenlerin yakınlarının tazminat talepleri ile.
    Hiç kimsenin, 'hız fiyakası' uğruna, bile bile yahut cahilce vatandaşına tuzak kurmaya hakkı olamaz!
    (Umur Talu-Sabah)

  • tarihin en büyük yalanları

    23.07.2004 - 10:57

    'Bu tren çok modern, hiç bişey olmaz, AB standartlarını yakalıyoruz'

  • ulaş bardakçı

    23.07.2004 - 10:33

    1972'den sonra doğan ve adı Ulaş olan bazı erkek / kız çocuklarının isim babası... (nedeni)

  • ulaş bardakçı

    23.07.2004 - 10:32

    12 marttan sonra, cezaevindeki tutukluların salıverilmesi için, zamanın İsrail başkonsolosu Ephraim Elrom u Mahir Çayan la birlikte kaçırıp öldürmüştür.

  • akp

    23.07.2004 - 10:23

    Bir diyolog:
    Binali: Başbakanım, istifa etmem gerekiyor galiba..
    Tayyip: Niyekine?
    Binali: Tv izlemiyorsunuz galiba?
    Tayyip: Haa Nooldu! ? AB yemi girdik?
    Binali: Yok yook..Tren, kaza, ihmal, ölü, falan diyom..
    Tayyip: Haaaaa...
    Binali: Yaaaaa..
    Tayyip: Gerek yok len... Bu milletin midesi sağlamdır, bunu da yer... Takdir i ilahi, onlar 'ulaşım şehitleri' dedik mi alkışlarlar bile... Sen tanımadın daha bu milleti. Hem biz % 42 oy aldık, halk bizim yanımızda, hem Corç da bizim yanımızda.
    Binali: Ben gene de istifa etsem diyorum...
    Tayip: Yok be yaaa otur yerindeee a aaaa.

  • Recep Tayyip Erdoğan

    23.07.2004 - 09:56

    Eğer sen profesörünü dinlemezsen, proje tehlikeli diye imza altına imza atmayıp istifa eden müdürünü dinlemezsen, sırf gözünü kör ettiğin insanların oylarına sıkıca sarılmak için şov uğruna bu riski üstüne alıp insanların hayatını tehlikeye atarsan, bile bile cinayet işlemiş sayılırsın.

    Ama kendisi bunları düşünecek, fakat gözardı edecek kadar ufak hesaplar peşindedir. Sen gidip AB'ye yalakalık olsun diye Fransa'ya 2 milyar doalrlık uçak siparişi vereceğine, şu rayların, trenlerin, sistemn etüdünü yaptıramaz mıydın be adam! ? Chirac'ın cebini doldurdun ama o kadar kişini ahını aldın, sevdiklerini aldın...!

  • akp

    23.07.2004 - 09:51

    Ulaştırma bakanlığı kaza olan yerdeki 'rayların tamiratına' bu sabah başlamış! ! !

    Bu ne acele! Cinayet mahaline soruşturma yapılmadan neden dokunuluyor? ! Uyanın!

  • akp

    23.07.2004 - 09:47

    Bakanlıkları arasında mükemmel işleyen bir organizasyon/iletişim düzeni vardır.

    Sağlık Bakanlığı tren kazasındaki ölü sayısı: 139,
    Ulaştırma Bakanlığı tren kazasındaki ölü sayısı: 37
    Kriz masası tren kazasındaki ölü sayısı: 36

  • show tv

    23.07.2004 - 09:40

    Hızlandırılmış tren kaza yaptığında, aradan 1 saat geçmesine rağmen HABER vermeyen, Van Damme filmi yayınlayan kanal!

  • Recep Tayyip Erdoğan

    23.07.2004 - 09:30

    Tren kazasından sonra:
    'Dünyanın her yerinde bu tür kazalar oluyor, böyle bir şeyi tabi arzu etmezdik'

    Oh içimi rahatlattınız sayın Başbakanım, sağolun!

  • sosyalizm

    22.07.2004 - 17:24

    www.inadina.com
    www.sendika.org
    www.urundergisi.com
    www.1mayis.net
    www.tustav.org
    www.haysiyet.com

  • adnan menderes

    22.07.2004 - 17:00

    bakınız: Kore Savaşı

  • hasan ali yücel

    22.07.2004 - 16:46

    17 Aralık 1897’de İstanbul’da doğdu. İlk çocukluk yıllarında, MEVLEVİ kültürünün, dinsel kuralların ve geleneklerin sürekli etkin olduğu bir toplumsal çevre içinde yetişti. Musikî üstadı Mehmed Celâleddin Dede Efendi’nin yanında müzik eğitimi gördü. Dört yaşındayken Yolgeçen Mektebi’ne başladı. Beş altı yaşlarındayken Taş Mektep’e geçti.

    Dokuz yaşında Mekteb-i Osmanî’ye gönderildi. Mekteb-i Osmani’yi başarıyla bitirdi ve Hasan-Âli Vefa İdâdisine yazıldı. Vefa İdadisi’nin son sınıfındayken, Birinci Dünya Savaşı başladı. Bunun üzerine askere çağrıldı. Savaştan sonra, 1918’de Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Yaşadığı tatsız olaylar sonucunda buradan ayrılarak Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Şubesi’ne geçti ve Darülmuallimin-i Âliye’nin (Yüksek Öğretmen Okulu) öğrenci kadrosuna katıldı.

    Sabahları okula devam edip, akşamları gazetede çalıştı. Üniversite döneminin sonuna geldiğinde Hasan Âli, “Ruh ve Beden” üzerine yaptığı 30 sayfalık bir çalışmayla 1921’de Dârülmuallimin-i Âliye’deki öğrenimini üstün bir başarıyla bitirdi. 1923-27 yılları arası edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı dönemde “Felsefe Elifbası”, “Sûri ve Tatbikî Mantık” ve iki arkadaşı ile yazdığı “Türk Edebiyatı Nümuneleri” adlı kitaplarını yayınladı.

    1927 yılı başında Hasan Âli Milli Eğitim Bakanlığı genel müfettişi oldu. Bu dönemde yoğun bir biçimde, yazı ve dil konularıyla uğraştı. 1928 yılında, Tevfik Fikret’in “Tarihi Kadim-Doksan Beşe Doğru” adlı şiir kitabını Latin harfleriyle yayınladı. Kitaplar, Harf Devrimi’nden sonra Türkiye’de Latin harfleriyle basılan ilk kitaplardandır. 1930’da Paris’e gönderilen Hasan Âli burada “Maarif teşkilatı ile mekteplerini ve buna müteferri muamele, kanun ve nizamnameleri...”ni incelemekle görevlendirildi.

    1930’da Mustafa Kemal’in Türkiye çapındaki denetleme gezisinde Mustafa Kemal’e danışmanlık yaptı. 1932’de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti, Eylül ayında ilk Dil Kurultayını yaptı. Kurultaydan sonra yapılan ilk Merkez Heyeti toplantısında, Etimoloji Kolu başkanlığına Hasan Âli getirildi. Aynı yıl Hasan Âli “MEVLANA’nın Rubaileri”, “Goethe, Bir Dehânın Romanı” ve “Türk Edebiyatına Toplu bir Bakış” adlı yapıtlarını yayınladı.

    Goethe üzerine Türk dilinde yapılan çalışmasıyla, Goethe madalyasıyla ödüllendirildi. 1932 yılının sonunda, Ankara’daki Gazi Terbiye (Eğitim) Enstitüsü’ne müdür olarak atandı. 1933 yılının sonunda, Maarif Vekaleti Orta Tedrisat Umum Müdürlüğü’ne atandı. Bu dönemde, liselerde reform yapmayı planladı. 1938’e değin üzerinde çalıştığı “Türkiye’de Orta Öğretim” adlı yapıtı de bunun bir göstergesidir. Bu araştırma reformların bir ön çalışması olarak kabul edilir. 1 Mart 1935 tarihinde CHP İzmir Milletvekili olarak Meclis’e girdi.

    1935-37 yıllarında yayımladığı yazılarda kültür ve eğitim konularındaki sorunları ele aldı.

    28 Aralık 1938’de 41 yaşındayken, Celâl Bayar’ın kurduğu kabinede Maarif Vekilliği’ne atandı.

    Böylece, Kemalist ilkeler doğrultusunda ve İsmet İnönü’nün de desteğiyle hümanist reformlarına başladı. 17 Temmuz 1939’da, ülke çapında bilimadamlarının, eğitimcilerin, yazar ve sanatçıların, Türk eğitim sisteminin ilkelerini ortak bir çalışmayla belirlemek üzere bir araya geldiği Birinci Maarif Şûrası toplandı. Yücel açış konuşmasında, eğitim sisteminde en önemli meselenin görevlilerle birimler arasında uyumlu çalışma olduğunu belirtir. İlköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim ve meslek öğretiminde yeni düzenlemeleri içeren taslak, danışma kuruluna sunuldu. Programın en önemli meselelerinden biri, kırsal kesimde halk eğitimidir.

    31 Ekim 1939’da reformların sonucu sayılabilecek olan Birinci Devlet Resim Heykel Sergisi’ni açtı. Sergi her yıl Ankara’da kuruldu. Sanat alanında yapılan önemli atılımlardan sonra, Ankara’da 28 Şubat 1940 tarihinde Tercüme Heyeti ilk toplantısını yaptı. Toplantılar çok verimli sonuçlar doğurdu. Böylece kuruluşundan kısa bir süre sonra dünya edebiyatı klasiklerinin çevirisine başlandı.

    Hasan Âli Yücel zamanında eğitimin hemen her alanında hiç görülmemiş bir canlılık yaşandı. Fakat yine de köy ve kent arasındaki dengeyi eşitlemek üzere 1936’da Saffet Arıkan’ın bakanlığı döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulanmaya başlandı. 17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri Yasası çıkarılarak, köy okullarında görev alacak olan öğretmenleri yetiştirmek üzere kent ve kasabalardan uzak, geniş arazisi bulunan uygun yerlerde KÖY ENSTİTÜLERİ kurulmaya başlandı. Fakat 1947’den sonra Köy Enstitüleri amacından uzaklaştırılmaya başlandığı için 1950’den sonra Köy Enstitüleri tamamen kapatıldı.

    Hasan Âli 20 Mayıs 1940’ta Devlet Konservatuvarları’nın kuruluş yasasını çıkardı. 1941-1942 yıllarında Yücel, dilin Türkçeleştirilmesi, ortak bir bilim dili oluşturulması çabalarını yoğunlaştırdı. Bunlardan Coğrafya Kongresi’nde coğrafi bölgelerimizin sınırları belirlendi.Yüksekokulların gelişmesi, İstanbul Üniversitesi’nin yeniden düzenlenmesi ve Ankara’da yeni yükseköğretim kurumlarının açılmasıyla sürdürüldü.

    Yücel’in bakanlık yaptığı dönemde,
    Ankara Fen Fakültesi (1943) ,
    İstanbul Teknik Üniversitesi (1944) ve
    Ankara Tıp Fakültesi (1945) kuruldu.

    Dört yıl süren bir hazırlıktan sonra 13 Haziran 1946’da 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu çıkarıldı.

    Türkiye’de üniversitenin gelişiminde ikinci büyük aşama olan bu yasanın getirdiği bilim ve teknik alanındaki en önemli yenilikler şunlardır:

    Öğrencilerini, bilim anlayışı kuvvetli, sağlam düşünceli aydınlar ve yüksek öğrenime dayanan mesleklerle türlü bilim ve uzmanlık kolları için iyi hazırlanmış bilgi ve deney sahibi elemanlar, Türk devriminin ülkülerine bağlı ve milli karakter sahibi vatandaşlar olarak yetiştirmek.
    Memleketi ilgilendirenler başta gelmek üzere bütün bilim ve teknik meseleleri çözmek için bilimleri genişletip derinleştirecek inceleme ve araştırmalar yapmak, bu çalışmalarda ilgili millî bilim ve araştırma kurumları ile, yabancı veya uluslararası benzer kurumlarla işbirliği yapmak.
    Araştırma ve incelemelerin sonuçlarını gösteren, bilim ve tekniğin ilerlemesini sağlayan her türlü yayım yapmak; yardımcılara, doktora adaylarına ve öğrencilere yaptırmak.
    Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici bilim verilerini sözle ve yazı ile halka yaymak.

    1942 yılında ona karşı bir SUİKAST yapıldı. Bunlar Yücel’i durduramadı; yabancı kitap sergileri, mesleki teknik okullarının açılması, yeni Dil Kurultayları, Devlet Resim Heykel Sergileri, İkinci Maarif Şurası, üniversite ve binalarının açılışları, Türk Tarih Kongreleri, UNESCO sözleşmesinin onaylanması ve aydınlanma yolunun inşası için gerekli daha nice taşlar bir bir yerlerine oturtuldu.

    Yücel, 5 Ağustos 1946’da bakanlıktan,
    1950’de de CHP’den istifa etti.

    Bundan sonraki on yıllık dönemde de yazılarını Cumhuriyet gazetesinde yazdı. 12 Kasım 1960’da Paris’te yapılan UNESCO 11. Genel Toplantısı’na delege olarak katıldı. Bir yıl sonra yüksek ateşli bir hastalığa yakalandı ve 26 Şubat 1961’de vefat etti.

  • marksist felsefe

    22.07.2004 - 15:55

    Marksist Düşünce Sözlüğü:

    iletişim yayınları tarafından hem ciltli kapaklı hemde normal kapaklı halde yayımlanmış kitaptır. kitapla ilgili olarak sitelerinde şu şekilde bir tanıtım yapılmıştır.

    'İster karşıtı, ister yandaşı olunsun Marksizmin günümüz dünyasının oluşumunda temel bir rol oynayan akımlardan biri ve hatta en etkilisi olduğu tartışma götürmez. o nedenle Marksizmi dışta bırakarak çağımızı anlamaya çalışmak da mümkün değildir. bu bakımdan başlangıcından günümüze kadar marksist düşünce dünyasını şekillendiregelmiş olan kavramların temel ve yol gösterici düşüncelerin, farklı yorum ve akımların, iç tartışmaların hemen tümünü içeren bu ansiklopedi temel bir referans değerindedir. eser, yalnızca bu kapsamıyla değil, marksist fikir ve akımların, yaşadığımız şu çağ dönümünde nesnel bir bilançosunu yapma ihtiyacına cevap verebilme niteliğine de sahip. ünlü marksist bilgin tom bottomore’un editörlüğünde seçkin bir uzmanlar topluluğunca hazırlanan bu anıtsal eser, hem derinliğine bilgi edinmek isteyen araştırmacıya hem de “sıradan okur” a hitabetmesini başarabilmesiylede dikkate değer.

    709 sayfa / 29.500.000 TL
    1.baskı 1993, istanbul

  • çakır

    22.07.2004 - 15:11

    bakınız: Ruşen Çakır

  • türban

    22.07.2004 - 13:25

    Eğer üniversitelerdeki türban/başörtüsü yasağındaki amaç, 'Devlet düzenini yıkmaya teşebbüs vs' gibi birşeyse, türbanla girmeyen, ama türbala girilmesini KAFALARININ İÇİNDEN DESTEKLEYEN diğer erkek ve kız öğrenciler için nasıl bir yazak konulabilirki? !

    Kafanın dışına değil, içine bakalım.Varsa devleti yıkmaya yönelik bir kışkırtma-organizasyon denetimlerle bu tespit edilir, olur biter.

  • türban

    22.07.2004 - 13:21

    İnanmayan birisi için dinsel inanç ve onun gerekleri olan pratiklerin, son derece saçma olması gayet tabii. İnsanların, akıllarına hiç yatmayan inanış ve pratiklere karşı sempati duymalarının ve onları sonuna kadar desteklemelerinin zor olması da anlaşılır bir şey.

    Ancak Demokrasi fikri tam da bu yüzden önemli; başkası için önemli ve anlamlı olan bir şeye SAYGI duymak ve onunla yaşamayı öğrenmek zorundayız.

  • joseph stalin

    22.07.2004 - 13:02

    1924 ten öldüğü 1953 yılına kadar SSCB devlet başkanlığını yapmıştır.
    Dünyada Sosyalizm ve Komünizmin ÖCÜ gibi görülmesinin baş sorumlusudur.

  • leon troçki

    22.07.2004 - 12:51

    Stalinist ler Troçki yi pek bi küçümserler hatta onun Marksist olmadığını iddia edecek kadar..Bu da Stalinizmin etkisidir.. Bürokrat bir diktatör olan Stalin sadece kişisel sorunlarından dolayı Trocki yi ve teorisini istediği gibi yorumlayarak Sosyalizm adına Troçki yi karalar, hatta bugün Türkiyedeki Stalinist sol liderler bile Troçki nin sözlerini kırparak istedikleri biçimde kullanırlar...

  • leon troçki

    22.07.2004 - 12:48

    Stalin'le arasında Sosyalizmi uygulama yönünden farklılık vardır. Stalin, devrimin ilk olarak yerel olması gerektiğini savunurken, Troçki evrensel bir devrimden yanadır. Lenin'in ölümünden sonra liderlik çekişmelerinin altındaki sebeplerden biri de budur. Sonunda Stalin'in otoritesi kabul edilince sürülmüştür.

  • leon troçki

    22.07.2004 - 12:36

    Asıl adı Leon Davidoviç Bronstein olan Troçki, 7 Kasım 1879'da Güney Ukrayna'nın Yenovka köyünde doğdu. 1896'da Nikolayev'de sosyalist düşüncelerle tanıştı. 1897'de Rusya İşçi Birliği adlı gizli örgütü kurdu. Çar polisince tutuklanıp Sibirya'ya sürgüne gönderildi.

    1902 yılında Troçki takma adını kullandığı sahte pasaportla Viyana'ya, oradan da Londra'ya kaçtı. 1905 devriminde St. Petersburg'a dönüp İşçi Sovyeti başkanlığına seçildi. Devrimin yenilgiye uğramasıyla tutuklanıp 1907'de Doğu Sibirya'ya sürüldü. Londra'ya kaçtı.

    1917 devriminde Rusya'ya döndü. Dışişleri Komiserliği, ardından da Savaş Komiserliği'ni üstlenip Başkumandan sıfatıyla Kızıl Ordu'yu kurdu.

    1924'te Lenin'in ölümünden sonra Stalin'le giriştiği iktidar mücadelesini kaybetti.

    1926'da Politbüro'dan çıkartıldı. 1928'de Alma Ata'ya, bir yıl sonra da Türkiye'ye sürüldü. 1933'te Fransa'ya, sonra Oslo'ya geçti. 1937'de Meksika'ya yerleşti.

    1940'ta bir İspanyol komünisti olan Ramon Mercader tarafından başına kazmayla vurularak öldürüldü.

  • vietnam

    22.07.2004 - 12:25

    ABD askerlerinin ortalama yaşının 19 ve %90 ının 23 yaşın altında olduğu savaş.

  • sabetayist

    22.07.2004 - 12:17

    Konu irdelenirken su bilgilerin de göz önünde bulundurulmasi uygun düşer.

    Atatürk, uzun süredir aklını meşgul eden Mason localarının kapatılmasıyla ilgili düşüncelerini ilk olarak 1935 yılında gündeme getirdi. ittihat terakki cemiyeti içerisindeki masonların Türkiye'ye verdikleri zarar, herkes tarafından bilinmekteydi. ittihat terakki'yi yakından tanıyan Atatürk, cumhuriyet'in kuruluşundan beri locaları kapatmak için fırsat kolluyordu. dönemin van milletvekili ibrahim arvas, hatıralarında Atatürk'ün Masonlara yaklaşımını şu şekilde ifade ediyor:

    'Mustafa Kemal'in sevmediği iki zümre vardı. birincisi dönmeler ikinci ise masonlardı... bir gün eski adliye vekili Mahmud Esat Bozkurt'u çağırdı. kendisine masonların taksimat, teşkilat, ahvalini bildirir bir kitap verdi. 'bunu güzelce mutalaa et, bir takrirle halk partisi grup başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli hücum yap ve grupça kapanmasına dalalet et. senin de bu işte büyük şeref payın olacaktır' dedi. grup danışmanı mahmut esat bozkurt, riyaset makamına bir takrir verdi ve takririnin okunmasını reisten rica etti. hülasası şöyleydi: 'Masonluk kökü dışarıda bir Yahudi Tarikatından başka bir şey değildir, memleketimizde bunun ne işi vardır? bunu da grup kararıyla kapatalım...'

    Ertesi hafta recep peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi: 'arkadaşlar, yarından itibaren türkiye'de masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır...' salonda bir kıyamet koptu, alkışlar, bağırmalar tavanları çınlatıyordu.' (ibrahim arvas, tarihi hakikatler, s.71-72)

Toplam 1733 mesaj bulundu