DELİ RÜZGAR Ağustos ayında buz gibi rüzgar, içime esen Ürperten içimi Ellerim buz kesti sensiz Gözlerimden akan yaş mı? Yoksa kanattığın yüreğimin sızıntısı mı? Sana dokunacak kadar yakın mıyım? yoksa çok uzağımda mısın? bilemiyorum... Ne kadar soru işareti var hayatımda, hepsinin cevabı sen! Ama sen yoksun!!!
Kar tanesi
sahilde dalga sesleri, rüzgar estikçe sen gelirsin aklıma... savrulan saçlarının dağılışı ve için için yanan kor gelir. O kor öyleki seni her andığımda daha da yakar içimi. Senden geriye kalan nedir bilemiyorum viran bi şehir mi bıraktın geride? yoksa seninle dolu binlerce hatıra mı? Çok zor yaşamak şimdi her şey boş ve saçma. birgün sahilde dalga sesleri seninde yüreğine çarparsa o zaman anlarsın beni sensiz geçen her günün ne kadar soğuk geçtiğini... ama üşüme sevdiğim benim yüreğimdeki kor seninde yüreğini ısıtacak kadar çok yanmakta
Kar tanesi
Yine akşam oldu sensiz bir gece daha gelip çattı pencereme Batan güneş miydi ufukta, yoksa içimdeki umutların son kırıntıları mı? Yıldızları sayıp uyumayı deniyorum her gece, yıldızlarla ismini yazıyorum. Onlarda seni hatırlatıyor, seni unutmanın yolunu bana hiç birşey öğretmiyor. belki aynı yıldızda buluşuyoruz her gece. O kadar yakınız belkide Acı olan nedir şimdi biliyorum Yanındaykende çok uzağında olmak belkide...
Kar tanesi
.Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif Edemeyeceğimi biliyorum. ulaşılmaz oldun hep; dokunmak Hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni, kocaman bir Yalnızlıktı payımıza düşen
Payıma düşen her şeyi erteledim. ama erteleyemediğim bir Şey vardı, sana benziyordu. su olsan dokunduğumda Bozulurdun, bozulmayan bir 'şey'din... gidilecek bir yer Olsa sonu olurdu, sonu olmayan bir 'şey'din... uykuda Görülecek bir rüya olsa uyanırdım, beni rüyamdan Uyandırmayacak bir 'şey'din... simsiyah saçların olsun İstiyorum, ama bahtın değil
O gün seni gözlerinden, anafatma'dan, üç ırmağın Birleştiği yerinden öpeyim desem, aklına ırmaklar gelir Düşün ki yılan dağından aşağı iniyoruz ve dünyada sadece İki kişilik türkü kalmış, onu söylüyoruz. öyle Bir 'şey'sin sen... seni düşündükçe yoruluyorum desem Dünyanın en büyük yalanı olur. yalanım yok
Bu günden yarına ne kalır bilmem, ama sen kalırsın tıpkı Yatağı değişmeyen bir ırmak gibi
Yaşadıklarımız azdı, zamana sığmadık yaşamak isterken her Şeyi. bu gün şarkı söylüyorsam, o gün şarkı değil, şarkı Gibi seni yaşamak isterim
Halkıma benziyordun, bir yanın göç, bir yanın toprak Kokuyordu hep. gezmediğim yerin kalmadı, bazen yasaklandın Bana, bazen suç gibi boynumda taşıdım seni. yedi telli Sazımla bile tam anlatamadım. sen bir uçurum gülüydün Ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm Yasaların bile tanımlayamadığı bir 'şey'din sen Haritalara sığmazdın, her ülkede bir başka gülüyordun Uzundun, inceydin, dokunduğumda nereli olduğumu seninle Hatırlardım. bana hep kendimi hatırlatan bir 'şey'sin Sen
Uzaksın, yakınsın, özlenensiN ama bugün değil, yarın gibi Bir 'şey'sin sen
Bugün her şeyi değiştirmek için çabalarken, sen değişmeyen Olarak duruyorsun karşımda. kabul ediyorum. dünyaya bu Kalsın, ama sen bilme
Dünyada kaç iklim, kaç zulüm, kaç ölüm var? bir seni Bunların karşısına koymak nasıldır bilemezsin. bilme! Bugün her ölümle biraz ölürken, seni düşündükçe hayata Dönüyorum yeniden
Gecenin en karanlık yerindeyim, bir sigara ateşinin Aydınlattığı kadar ışık bile olsan, yine de istiyorum Seni. sadece benim seni anladığım, kimsenin unutmamak için Defterine not düşmediği, ama hayatımda hep bir dipnot Olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni
Dağları delmiyorum, inmek istiyorum oralardan. hepiniz Gibi aynada saçlarımı taramak, ''günaydın'' der gibi Sokağa fırlamak ve şarkı söylemek istiyorum sana
Adına aşk diyorlar, gelecek diyorlar... bana yetmiyor. her Şarkımda sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum. bir başka Dilden seviyorum, kırmızıdan daha uzundur
Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak Kim ne derse desin geri dönecek yerim yok, bir kentin Ortasında çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da Yine seviyorum seni
Bu bir suç duyurusudur, kendimi ihbar ediyorum
SANA BAKMAK her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında güzelliğine benzetme bulmak zor sen iyisi mi sana benzemeye çalışan her şeyden bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter bende filiz çok köklerim içimde gizlidir gelen giden açan soran bere budak yok bir şiir istersin “içinde benzetmeler olan” kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen tedariksiz katıksız bir yolcuyum yaralı yarasız sevdalardan geçtim koynumda bir beyaz kağıt boşluğu her şeyi anlattım olan olmayan acıtan sancıtan bilsem ki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stabilize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak suya bakmaktır sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar bahçıvanlar değil tüccarlardır sen öyle göz sen öyle toprak ve güneş ortaklığı sen teninde cennet kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır dişlerimin arasından ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır her şey olmaya hazır sana bakmak suya bakmaktır gördüğün suretten utanmak sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır sana bakmak Allah’a inanmaktır
Yılmaz ERDOĞAN
Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim
Şimdi git.. Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik.. Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik.. Sen git.. Ben gelemem bu yürekle.. Ya da kal.. Eylül yağmurlarını bekle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Saçlarıma ak düşmemiş halimle.. Sen yaşlardayken.. Onsekizimde, yirmimde.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle.. Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Aşksız geçen onca yılı yakacağım.. Sevda alevinde kendi ellerimle...
Şimdi git.. Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik.. Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı.. Ve sevdadan hiç söz etmedik.. Say ki, hiç gülmedik.. Aynı şeyleri sevmedik.. Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim.. Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada.. Seninle gökkuşağının altından geçeceğim.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim.. Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak.. Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim.. Ben seni yağmurdan sonra seveceğim.. Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim.....
DELİ RÜZGAR
şehir mi bıraktın geride?
Ağustos ayında buz gibi rüzgar, içime esen
Ürperten içimi
Ellerim buz kesti sensiz
Gözlerimden akan yaş mı?
Yoksa kanattığın yüreğimin sızıntısı mı?
Sana dokunacak kadar yakın mıyım? yoksa çok uzağımda mısın?
bilemiyorum...
Ne kadar soru işareti var hayatımda, hepsinin cevabı sen!
Ama sen yoksun!!!
Kar tanesi
sahilde dalga sesleri, rüzgar estikçe sen gelirsin aklıma...
savrulan saçlarının dağılışı ve için için yanan kor gelir.
O kor öyleki seni her andığımda daha da yakar içimi.
Senden geriye kalan nedir bilemiyorum
viran bi
yoksa seninle dolu binlerce hatıra mı?
Çok zor yaşamak şimdi her şey boş ve saçma.
birgün sahilde dalga sesleri seninde yüreğine çarparsa
o zaman anlarsın beni
sensiz geçen her günün ne kadar soğuk
geçtiğini...
ama üşüme sevdiğim
benim yüreğimdeki kor
seninde yüreğini ısıtacak kadar çok yanmakta
Kar tanesi
Batan güneş miydi ufukta, yoksa içimdeki umutların son kırıntıları mı?
Yıldızları sayıp uyumayı deniyorum her gece, yıldızlarla ismini yazıyorum.
Onlarda seni hatırlatıyor, seni unutmanın yolunu bana hiç birşey öğretmiyor.
belki aynı yıldızda buluşuyoruz her gece.
O kadar yakınız belkide
Acı olan nedir şimdi biliyorum
Yanındaykende çok uzağında olmak belkide...
Kar tanesi
.Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif
Edemeyeceğimi biliyorum. ulaşılmaz oldun hep; dokunmak
Hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni, kocaman bir
Yalnızlıktı payımıza düşen
Payıma düşen her şeyi erteledim. ama erteleyemediğim bir
Şey vardı, sana benziyordu. su olsan dokunduğumda
Bozulurdun, bozulmayan bir 'şey'din... gidilecek bir yer
Olsa sonu olurdu, sonu olmayan bir 'şey'din... uykuda
Görülecek bir rüya olsa uyanırdım, beni rüyamdan
Uyandırmayacak bir 'şey'din... simsiyah saçların olsun
İstiyorum, ama bahtın değil
O gün seni gözlerinden, anafatma'dan, üç ırmağın
Birleştiği yerinden öpeyim desem, aklına ırmaklar gelir
Düşün ki yılan dağından aşağı iniyoruz ve dünyada sadece
İki kişilik türkü kalmış, onu söylüyoruz. öyle
Bir 'şey'sin sen... seni düşündükçe yoruluyorum desem
Dünyanın en büyük yalanı olur. yalanım yok
Bu günden yarına ne kalır bilmem, ama sen kalırsın tıpkı
Yatağı değişmeyen bir ırmak gibi
Yaşadıklarımız azdı, zamana sığmadık yaşamak isterken her
Şeyi. bu gün şarkı söylüyorsam, o gün şarkı değil, şarkı
Gibi seni yaşamak isterim
Halkıma benziyordun, bir yanın göç, bir yanın toprak
Kokuyordu hep. gezmediğim yerin kalmadı, bazen yasaklandın
Bana, bazen suç gibi boynumda taşıdım seni. yedi telli
Sazımla bile tam anlatamadım. sen bir uçurum gülüydün
Ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm
Yasaların bile tanımlayamadığı bir 'şey'din sen
Haritalara sığmazdın, her ülkede bir başka gülüyordun
Uzundun, inceydin, dokunduğumda nereli olduğumu seninle
Hatırlardım. bana hep kendimi hatırlatan bir 'şey'sin
Sen
Uzaksın, yakınsın, özlenensiN ama bugün değil, yarın gibi
Bir 'şey'sin sen
Bugün her şeyi değiştirmek için çabalarken, sen değişmeyen
Olarak duruyorsun karşımda. kabul ediyorum. dünyaya bu
Kalsın, ama sen bilme
Dünyada kaç iklim, kaç zulüm, kaç ölüm var? bir seni
Bunların karşısına koymak nasıldır bilemezsin. bilme!
Bugün her ölümle biraz ölürken, seni düşündükçe hayata
Dönüyorum yeniden
Gecenin en karanlık yerindeyim, bir sigara ateşinin
Aydınlattığı kadar ışık bile olsan, yine de istiyorum
Seni. sadece benim seni anladığım, kimsenin unutmamak için
Defterine not düşmediği, ama hayatımda hep bir dipnot
Olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni
Dağları delmiyorum, inmek istiyorum oralardan. hepiniz
Gibi aynada saçlarımı taramak, ''günaydın'' der gibi
Sokağa fırlamak ve şarkı söylemek istiyorum sana
Adına aşk diyorlar, gelecek diyorlar... bana yetmiyor. her
Şarkımda sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum. bir başka
Dilden seviyorum, kırmızıdan daha uzundur
Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak
Kim ne derse desin geri dönecek yerim yok, bir kentin
Ortasında çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da
Yine seviyorum seni
Bu bir suç duyurusudur, kendimi ihbar ediyorum
SANA BAKMAK
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
“içinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
Allah’a inanmaktır
Yılmaz ERDOĞAN
Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim
Şimdi git..
Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik..
Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik..
Sen git..
Ben gelemem bu yürekle..
Ya da kal..
Eylül yağmurlarını bekle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Saçlarıma ak düşmemiş halimle..
Sen yaşlardayken..
Onsekizimde, yirmimde..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle..
Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Aşksız geçen onca yılı yakacağım..
Sevda alevinde kendi ellerimle...
Şimdi git..
Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik..
Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı..
Ve sevdadan hiç söz etmedik..
Say ki, hiç gülmedik..
Aynı şeyleri sevmedik..
Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim..
Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..
Seninle gökkuşağının altından geçeceğim..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim..
Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak..
Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim..
Ben seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim.....