KALEM SIZIM...Sırlarla doludur gönül kapımın ardı ben bile aralamaya korkarım ki seni nasıl buyur ederim derinliğime, mabedime. Kaç şair tarif etmiş aşk sızısını benim tükenmez sandığım kalemim tükendi mi ne? Hükmedemem benliğimdeki el kadar yüreğime, dur derim durmaz, sus derim susmaz, kaç yiğit çaldı zamanlı zamansız kapımı yavan iki söz için bu can kurban olmaz…Ellerim çatlak anılar yer etmiş yıkamakla çıkmaz. Kerpiçten mi ördüm duvarlarımı yıktın bu kadar kolay, oysaki yıllardır ağır işçiyim ben çamur çorak demeden, gün kavruk yüzümü öpmeden uyandım çalıştım tüm duvarlarım ve kapılarım geçilmez zırhtan sandım.Yanıldım...Hoş geldin, davetsiz de gelsen sen başımda yıldızlardan taçsın artık ey aşk.Varsa cesaretin gel gir içeri kapılarım sonsuzluğun eşiği. Neydi telaşın, çıplak ayak, kan ter içinde düşmüşün kapılarıma, sorgusuz sualsiz nöbettesin...Kalıcımı yoksa gidici misin? belli ki uzun yollardan gelmişin incili kaftanlar sererim esmer tenine yeter ki bir solukta sende beni bitirme, anlat bana geldiğin kurak toprakları yada sus hiç konuşma...Ey can sus!... Yasla yorgun başını kızıl saçlarıma, göm kirpiklerini beyaz gerdanıma... Sende anladın sonunda bu can senin nefesin tenime vurdukça güzelleşir...Gitme ey aşk...Gitme sende beni bırakıp gitme...Ne kaşlarının karasına aşığım Nede geceye düşmüş yıldız gibi parlayan gözlerine Boynunda sefa süren bene bin şiir yazmaya hevesim var Gönül gözümü açan can sus hiç konuşma Bilirim seninde kalem sızın var Yaz banaHiç yazılmamış aşkları yaz Hiç söylenmemiş türküleri mırıldan Dolgun dudaklarının arasından çıkan her söze Aşığım ey yarSessizliğine bile bin çığlık değerinde Fırtınalar koparken bedenlerimizde Dindir bu sancılı geçen sensizliği Madem ki buldun beni ey aşk Sol yanıma yaslan...Bilirim seninde kalem sızın var... NEŞE USTAOSMANOĞLU