Karadeniz'in şirin köylerinden birinde dünyaya geldim, gerçek doğum tarihimi pek çok yaşıtım gibi bilahare öğrendim...İlk ve orta öğrenimimi köyümde ve İl merkezinde tamamladım, Yüksek öğrenim için Ankara'ya geldim ve o gelişimden bu yana Ankara'yı mesken tuttum...
Erken yaşlardan itibaren yaşamak ve yaşarken başarmak ve dolayısıyla mutlu olmak için; düşünmenin, öğrenmenin ve sevmenin önemli olduğunu kavradım, düşünürken analizler yapmayı ve başta kendimiz olmak üzere, kendimizle var olan hemen her şeyi muhtelif sorgulamalar yöntemiyle keşfetmeyi önemsedim, kendi keşfinde başarılı olmuş bir bireyin evreni daha iyi kavrayabileceğine inandım. Ayrıca çok önemsediğim öğrenmenin ve mevcut bilgilerle donanmış olmanın tek başına bilgelik olmadığını, asıl bilgeliğin; bildiklerimizi yeterli bulmayıp, hiç bir şey bilemediğimiz bilincine erip, buna göre davranmakta gizlendiğini anladım. Hayatımızın hemen her safha ve olayında; duyumlarla ve yüzeysel sığ tespitlerle hüküm vermek, övmek, yermek yerine, detaylı incelemeler sonrasında analiz yapmayı ve bu analizlere dair tespitler üzerine düşünce beyan etmenin uygun ve insana yakışan olduğunu düşündüm.
Sevgi ve sevmenin insana dair duyguların en muhteşemi olduğuna ve paylaşıldıkça çığ gibi büyüyeceğine, insana ilişkin duygular içinde yine önemli bir yer işgal eden acı ve hüzün kokan tüm duyguların ise paylaşıldıkça küçülüp yok olacağına inandım.
Özetle; içinde yaşadığımız evrende ve bu evren dışı tüm alemlerde var olmuş, var olan ve bundan sonrada var olacak olan en önemli varlık, bir nevi yaratıcısının bizzat kendi güç ve sanatını izlediği tüm ayrıntı ve boyutları içine alan bir ayna olan İNSAN kendini ve kendi dışındaki alemi keşfinde en önemli yer tutan ve insan var oldukça gelişen ve değişen, insanın hizmetine sunulmuş imkanların ortaya çıkarılmasını sağlayan yöntemlerin bütününü oluşturan ve bu bilginin keşfinde uygulamaya koyduğu prensip ve sistemlerin tutarlılığı ile elde edeceği başarılar sonucunda insan ve insan neslinin güzellikler içinde gelişimini sağlamada kendi üzerine düşeni yerine getirmesi gerektiğini ve bu durumu en birincil vazife olarak kabullenmesini benimsedim. Sevgi, saygı ve hoşgörünün beraber ve yoğun biçimde var olduğunu karşılıklı olarak yaşayabilme ve bundan zevk alabilme halinin olduğunu, prensipler insanının her türlü iç oluşumlardan arınarak ve inanarak varlıklara karşı yüreğinden gelerek sunduğu veya sunmayı arzu ettiği güzelliklerin ve ilginin kaynağını ise SEVGİ olarak kabul ettim. İş ve ilişkilerde, insanın diğer insanlardan görmek istediğini göstermesi sanatını SAYGI, insan ve olayları değerlendirme ve yorumlamalarda bilgi, sevgi ve saygı kurallarına gerçekçi bir biçimde uyabilme arzusu, kin ve nefret yerine sevgiyi yerleştirebilme gayretini HOŞGÖRÜ olarak benimsedim, insana ve insan değerlerine hiçbir fayda sağlamayan, olumlu anlamda insanın gelişmesini engelleyen ve hatta gerileten KİN VE NEFRET'i ise bir an önce yok edilerek sevgi ve saygıya dönüştürülmesi gereken, en azından gelişmesine ve yaygınlaşmasına mani olunması gereken bir duygu olarak gördüm.
Karadeniz'in şirin köylerinden birinde dünyaya geldim, gerçek doğum tarihimi pek çok yaşıtım gibi bilahare öğrendim...İlk ve orta öğrenimimi köyümde ve İl merkezinde tamamladım, Yüksek öğrenim için Ankara'ya geldim ve o gelişimden bu yana Ankara'yı mesken tuttum...
Erken yaşlardan itibaren yaşamak ve yaşarken başarmak ve dolayısıyla mutlu olmak için; düşünmenin, öğrenmenin ve sevmenin önemli olduğunu kavradım, düşünürken analizler yapmayı ve başta kendimiz olmak üzere, kendimizle var olan hemen her şeyi muhtelif sorgulamalar yöntemiyle keşfetmeyi önemsedim, kendi keşfinde başarılı olmuş bir bireyin evreni daha iyi kavrayabileceğine inandım. Ayrıca çok önemsediğim öğrenmenin ve mevcut bilgilerle donanmış olmanın tek başına bilgelik olmadığını, asıl bilgeliğin; bildiklerimizi yeterli bulmayıp, hiç bir şey bilemediğimiz bilincine erip, buna göre davranmakta gizlendiğini anladım. Hayatımızın hemen her safha ve olayında; duyumlarla ve yüzeysel sığ tespitlerle hüküm vermek, övmek, yermek yerine, detaylı incelemeler sonrasında analiz yapmayı ve bu analizlere dair tespitler üzerine düşünce beyan etmenin uygun ve insana yakışan olduğunu düşündüm.
Sevgi ve sevmenin insana dair duyguların en muhteşemi olduğuna ve paylaşıldıkça çığ gibi büyüyeceğine, insana ilişkin duygular içinde yine önemli bir yer işgal eden acı ve hüzün kokan tüm duyguların ise paylaşıldıkça küçülüp yok olacağına inandım.
Özetle; içinde yaşadığımız evrende ve bu evren dışı tüm alemlerde var olmuş, var olan ve bundan sonrada var olacak olan en önemli varlık, bir nevi yaratıcısının bizzat kendi güç ve sanatını izlediği tüm ayrıntı ve boyutları içine alan bir ayna olan İNSAN kendini ve kendi dışındaki alemi keşfinde en önemli yer tutan ve insan var oldukça gelişen ve değişen, insanın hizmetine sunulmuş imkanların ortaya çıkarılmasını sağlayan yöntemlerin bütününü oluşturan ve bu bilginin keşfinde uygulamaya koyduğu prensip ve sistemlerin tutarlılığı ile elde edeceği başarılar sonucunda insan ve insan neslinin güzellikler içinde gelişimini sağlamada kendi üzerine düşeni yerine getirmesi gerektiğini ve bu durumu en birincil vazife olarak kabullenmesini benimsedim. Sevgi, saygı ve hoşgörünün beraber ve yoğun biçimde var olduğunu karşılıklı olarak yaşayabilme ve bundan zevk alabilme halinin olduğunu, prensipler insanının her türlü iç oluşumlardan arınarak ve inanarak varlıklara karşı yüreğinden gelerek sunduğu veya sunmayı arzu ettiği güzelliklerin ve ilginin kaynağını ise SEVGİ olarak kabul ettim. İş ve ilişkilerde, insanın diğer insanlardan görmek istediğini göstermesi sanatını SAYGI, insan ve olayları değerlendirme ve yorumlamalarda bilgi, sevgi ve saygı kurallarına gerçekçi bir biçimde uyabilme arzusu, kin ve nefret yerine sevgiyi yerleştirebilme gayretini HOŞGÖRÜ olarak benimsedim, insana ve insan değerlerine hiçbir fayda sağlamayan, olumlu anlamda insanın gelişmesini engelleyen ve hatta gerileten KİN VE NEFRET'i ise bir an önce yok edilerek sevgi ve saygıya dönüştürülmesi gereken, en azından gelişmesine ve yaygınlaşmasına mani olunması gereken bir duygu olarak gördüm.
KAHRAMAN