Ramazanınız mübarek olsun diyeceğiz ama ibadetlerin âdet, adetlerin ibadet olduğu şu zamanlarda, kelimelerin ve cümlelerin de içi boşaltıldı. Sizler boş şeylerden yüz çevirme gayretinde olan, dolayısıyla kelimelerin de boşuna değil, dolusuna bakan müminler olarak, bizlerin bu klasik sözün içini nasıl doldurduğunu merak edersiniz değil mi?
Yüzlerce yıl önce bu vakitlerde bir hatırlatma safhası daha başladı tarihte…
Aylardan Ramazan’dı. Ve RAMAZAN, bir EMİN ile kulak verdi EMİR’ e. Açtı kendisini İLAH’İ VAHY’E… Bir-bir indi ayetler ZAMAN İÇİNDE ve ZAMANIN İÇİNE… Neden var olduğumuz, neler yapacağımız ve nelerden sakınacağımız hatırlatıldı. Mübarek Kur’an’ la bereketlendi zamanlar ve mekânlar… Ramazan ayını bereketli kılan, Kur’an’ ın bereketiydi. Ramazan’ı RAMAZAN yapan KURAN’I KERİM’ di…
Öyle değil midir? Bu FURKAN, seslendiği ve dokunduğu hangi ABDESTLİ AKLI, hangi ABDESTLİ KALBİ bereketli kılmamış, mübarek kılmamıştır ki?
İşte içinde bulunduğumuz bu günler, aslında bir HATIRLATMA sürecidir. Hala Kur’an inmemiş beyinlere, Kur’an inmemiş kalplere bir hatırlatmadır. Ya da, bedeninin abdestinin inceliklerine dalıp, zihnine ve kalbine abdest aldırmayan, KUR’AN’ ın PİST’ ini PİS bırakanlara HATIRLATMADIR. Bu hatırlatmanın kendisi zaten mübarektir ve hatırlayıp hayatına onunla yön verenlerin mübarek kılınması için gönderilmiştir. Bu yüzden sadece Ramazan değil, Kur’an ile geçirilmiş ömrün her safhası mübarektir, bereketlidir.
Belki de Ramazan ayı, yaşanması gereken bir ömrün küçültülmüşü, bir sembolüdür. Ömrümüzü ramazan bilmek, Oruç tutmak gerekir aslında ömür boyu…! ! !
ORUÇ TUTMAK; âlemlerin Rabbine teslim olmaktır. ORUÇ TUTMAK; emre boyun eğmek ve va’d edilen vakte kadar sınırları korumaktır. “BEN DEĞİL MİYİM SİZİN RABBİNİZ? ” sorusuna “BELÂ_ŞAHİD-N” (kesinlikle sensin ve bizde buna şahidiz) dediğimizi hatırda tutmaktır. Bilmeden, FARKINDA OLMADAN yiyip-içtiklerimiz olsa da, RAHMAN olana sığınmaktır.
Tutmaya çalıştığımız bu ÖMÜR ORUCUNU BOZAN şeyleri,ALEMLER’İN RABBİ’ ne bağlı kalarak değil de kişi-kurum-toplum ve otoritelerin, yani NEFS’ in “DEĞER” kabul ettiği MERCİLERİN yorumlarına takılarak öğrenip amel ettiğimiz, ve böylece, verdiğimiz sözü zedelediğimiz anların sonrasında, “TERTEMİZ BİR TEVBE” ile RAHİM olan Allah’a sığınmaktır.
Ve vakit gelip TOP değil SUR patladığında ziyafete oturmaktır.
Ama maalesef, “ÖMÜR ORUCU” tutmayanların, ramazanda “ORUCA TUTUNMAYA” çalıştıklarını görüyoruz. Elhamdülillah ki; Ramazandaki “ORUÇ’ a TUTULUP”, gündelik hayatlarında ORUÇ tutmaya başlayanları da görüyoruz.Bazılarının da alaycı bir üslûpla “ben mi orucu tutuyorum, oruç mu beni belli değil! ! ” dediğini duyuyoruz, aslında ne çok şey anlatıyor bu söz bizlere.
Evet doğrudur, biz ORUÇ TUTARSAK, ORUÇ’TA BİZİ TUTAR. Oruç bizi diri ve verimli tutar, nefse rağmen sınırda tutar. Oruç bizi kibirden, riyadan, bencillikten, küfürden, şirkten ve tağuttan, kısacası tüm şeytani oyunlardan uzak tutar. AMA HANGİ ORUÇ? Ramazan’da “TUTUNULAN” mı? YOKSA TÜM HAYATA YAYILMIŞ OLAN MI?
Bizler bu gözlerle bakıyoruz RAMAZAN ayına ve ORUCA. Ve bu yüzden Ramazan’ınız mübarek olsun diyemiyor, dediğimizde ise içini böyle dolduruyoruz…
Amacımız, farklı şeyler söylemek ve oruç hakkındaki klasik fikirleri yok saymak değil, Asıl amacımız alışılageldik şeylerin “ANLAŞILAGELDİK” şeyler olması gerektiğini vurgulamaktır. Zihinlerdeki ORUÇ VE RAMAZAN tasavvurunu, bir de bu açıdan bakıp-değerlendiriyor ve mübarek RAMAZAN ayında tuttuğumuz oruçların, ne kadar anlamlı ve önemli mesajlar içerdiğini bir daha anlıyoruz.
Rabbim bu mübarek ayda tuttuğumuz oruçlarımızı kabul etsin…
Ve bizi şuursuzca oruca tutunanlardan değil, teslimiyetle oruç tutanlardan etsin inşallah…
Ramazan’ı mübarek kılan, bizleri de mübarek kılsın…
Ramazan ayı, bir yılımızın ÖZEL’ i değil, bir yılımızın ÖZET’ i olsun…
Ömrümüz Ramazan, akibetimiz BAYRAM olsun… “İNŞÂLLAH”…
elif olmak zordur,
çünkü elif olmak
yuvarlak bir dünyada dik durmanın
dik ve önde
belki acıyla
ama vazgeçmeden durmanın
dünya ne kadar dönerse dönsün
olduğu yerde kalmanın adıdır elif olmak
kaç silah varsa elife çevrilir
elif hep olduğu yerdedir
silahlar patladığında ilk vurulan eliftir
zordur elif olmak..
elif olmak hep vurulmaktır
elif olmak yalnızca elif olmaktır
ne B, ne T, ne S..Elif..yalnızca elif
elif demeden hiçbir şey denilmez
ben elif dedim
artık her şeyi söyleyebilirim...
Duâ makamında ninniler söyle bana,
Ellerin her zaman ki gibi saçlarımın arasında gidip gelsin,
Çilenin gergefinde dokunmuş eğrilmiş
Fakat eğilmemiş aksin yüzüme vursun.
Filistin’in kadınları hep böyle onurlu olur değil mi anne?
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Özüm çileden kıvranmakta
Ve bil ki anne isa’ya rahim toprak,
Beni zulme şahit tutmakta,
Ben filistin’in çiçeğiyim anne
Irmaklar beni sulasın diye,
Suyu nasıl da nazenin akmakta.
Ben filistin’in çiçeğiyim anne
Kavurmasın diye harı bedenimi
Rüzgar her dem
Beni şefkatle okşamakta.
Bilirsin değil mi anne
Güzelin hasmı çok olmakta
Ve musa’ya karşı çıkan firavun,
Bize de tuzaklar kurmakta.
Ben filistin’in çiçeğiyim anne
Tüm rayihalarım sevdalı yüreklerin bahar muştusu.
Fakat hafsalam zekeriyya’ya nisbet
Sükut orucu tutmakta
Ve kudüs’ün yeniden doğuşunu gözlemekte, yüreğim.
Kapatıyorum avuçlarımı gayrisine
Ve açıyorum yüreğimi yalnız ona,
Gidenler geri gelecek biliyorum anne
Ve gelenin gelişinin haberi zulmü ezecek.
Biliyorum anne...
Duâ makamında ninniler söyle bana anne
Bu sefer kardeşleri kuyuya atmasınlar yusuf’u,
Ve bırakıp gitmesinler kenan’a,
Yusuf güzel anne
Senin gibi,
Ve kurtlar sarmasınlar bedenini eyüb’ün,
Ve yalanlar, iftiralar uzak dursun hareminden,
Eyüb’ün evdeşi sadık anne
Senin gibi
Ve inen tokat zalimin yüzüne musa’nın elinden
Kahretsin sonsuza dek siyon’u ve haçı.
Bedir’e ve kehf’e inen yağmur
Nasıl da hasrettir yüreğimin yangını size
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Yunus beklesin kırk günü ve
Yediler dönsün,
Gelsinler
İspata vücut lazım
Müjdelenen geldi
Özlem bitsin,
Bitsin anne,
Anne ellerin saçlarımın arasında gidip gelsin
Yusuf’un kokusunu taşıyan rüzgar halimizi dosta bildirsin.
Anne dizlerin ne kadar da yumuşak
Yoksa benim gözlerim mi hasret uykuya,
Duâ makamında ninniler söyle bana anne
İçinde uhdud’un şehitleri ve şahitleri olsun,
Hercaî gönlüm uhdud’da derman bulsun.
Kerbela’da hüseyin’e kıyan bunlardı,
Bunlardı değil mi anne.
Lanet olsun! ...
Lanetler olsun! ...
Can hüseyin duruşun duruşum olsun.
Ve kardeşlerim kardeşlerin,
Hasan gibi asil,
Zeynep gibi dik olsun
Firavunlar...
Zeyneplerden zeynep’ten korktuğu gibi korksun...
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Rahmete kucak açan ankebut sevr’de
Açsın kollarını ve yorgun bedenimi uyutsun
Ve bu kulaklarım öz kulaklarıyla duysun
“ hüzünlenme allah bizimledir.”
İman üzere
İkiye, üç,
Üçe dört
Ve
Dörde beş olana
Bu can kurban olsun
Ve mana bulsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne
Ve haber ver,
Tufana ne kadar var.
Tufanda nice müjdeler var.
Musa’ya yoldaş olanları bir iyi bellet bana, anne.
Duâları duâm olsun
Ve nefesim olsun her defasında alıp verdiğim
“rabbim üzerimize sabır yağdır ve bizleri müslümanlar olarak öldür.”
Böyle demişti, değil mi anne?
Firavun’a adaleti haykıran,
Musa’nın getirdiğine iman eden
Sihirsiz sihirbazlar
Ve en son gösterisi olmuştu gidişleri
Meleklerin refakatinde.
Cennet-i Âlâya
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Süleyman saltanatında kurulsun ve
Haşaratlar asadan uzak dursun.
Ebabiller ağızlarında od süleyman’a
Düşman olanlara od savursun,
Anne söyle kardeşlerim,
Tâlût ehline yasak ırmaktan uzak dursun.
Ve davut bir kez daha câlut’laşan zalimleri
Hüsrana boğsun
Ve
Tabut beşaret olsun sevdamıza.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Kir değmesin hz. meryem’in sadakati sinmiş ülkemin yüzüne,
Yürekleri kirli pusulara gebe
Ve gittikleri her yerde ihanetin harmanını derenler
Giremesinler kutlu vadi tuva’ya,
Davut’un dövdüğü demir set olsun yollarına.
Ve yol bulamasınlar hutame’den öteye.
Hutame nedir?
Bir iyi bellet onlara anne.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Müseyleme’nin sinesindeki,
Hazreti vahşi’yi temizleyen taharet mızrağı,
Firavunun göğsünü yurt tutsun.
Çocuklar nil’in değil annelerinin kucağında uyusun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Kardeşliği
Rasulun mektebinde talim eden ensar,
Bizi unutan dostlarımızın yüreklerine dokunsun
Ve dostlarımız sadakatte ebu bekir’e yoldaş olsun.
Korkmasınlar,
Koç yetişir semadan,
Onlar ismail yürekli olsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Kutlu kusvâ ve burâk
Arzdan arşa nur süreyyalara halimizi sunsun...
Ve lanete müstehak olanların üstüne lanet olsun.
Ve duâ ehlinin duâlarında garib halimiz makes bulsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Kardeşlerim tunç bilekli olsun
Ve düştüğü yerde manaya beşik olan taşlara
Zülfikar’ın nuru sinsin ve karartsın zulmeti,
Zülfikar zalimlerin üzerlerinde sallansın dursun,
Ali’ye de kıyan bunlardı değil mi anne?
Lanet olsun! ..
Lanetler olsun! ..
Anne! ..
Filistin’in tüm çiçekleri karalar bağlamakta,
Söyle fırat ve dicle de yüzüne karalar çalsın,
Hüseyin’in oduna yanan canlar zalimleri aleviyle yaksın.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Babalar ibrahim’i örnek alsın,
Mevzu ibrahimîler olursa nâr nura
Ve vuslata hasret alevden kollar
Gülden döşeklere dönüşür.
Söyle,
Söyle anne böylece yangınlar suya kavuşur.
Babalar ibrahim’in izini sürsün, anne.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
İçinde çarmıhta isa da olsun ve
Mazlumun kanı zulümle kirlenen kudüs’ü yusun,
Son yemeğinde nebinin kardeşlerim de olsun anne,
Kardeşlerim sadık kardeşleri olsun masumun
Ve yapılan
İhanetin hesabını sorsun
İsa’ya da kıyanlar bunlardı değil mi anne?
Lanet olsun.
Lanetler olsun...
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Cafer, halid, ve revaha ve
Ve yine mut’e de düğün kurulsun.
Kadisiye semalarında
Ömer’in cebel, cebel, cebel* diyen sesi duyulsun.
Ve selahaddin yüzün gülsün,
Kudüs bizimdir yakında görürsün.
Ömer’e de kıyanlar bunlardı değil mi anne?
Lanet olsun,
Lanetler olsun
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Mazluma güven, garibe eman, yüreğe itminan
Zalime hüsran efendim olsun içinde anne,
Kaynuka, kurayza, hayber, necran’ın intikamını almaya çalışan
Sefihler onsuzlukta kudursun.
Ve ocaklarına kara kara kilitler vurulsun.
Bakalım nur zulmetle sıvanır mıymış?
Medine’de iffete el uzatanlar bunlardı değil mi anne?
Lanet olsun.
Lanetler olsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne
Şehâdet meyanında bir kervan kurulsun,
Taamı bıldırcın ve kudret helvası
Ve meramı cennet olsun.
Asiye ve zeynep elimden tutsun
Ve anne hakim ol gözyaşlarına
Ve amin de duâma
Duvağım kefenim olsun.
Babam ibrahim’in izini bulsun.
Ve yurdum sözlerim sana
Ben şimşeğiyim filistin’in
Şimşeğiyim filistin’in
Rahat olmadan mescid-i aksa,
Rahat olamam,
Ve ot tıkamak için düşmanının canına
Bayramlarında çakarım.
Ben filistin’in nazlı çiçeğimim nazik ve nazenin
Fakat cihad üzere ninnilerle büyürüm.
Anamın gözleri yaşla kardaş olduğu günden beri
Bebelerimiz ellerini açmadılar ve
Avuçları yumuk geldiler dünyaya
Bebelerimiz kundaklanırken kefene dolandı.
Yetmez miydi halimiz meramımızı anlatmaya,
Dostlarımız taştan mıydı yüreğiniz.
Biz taşları ne yapacağımızı biliriz.
Zafere hasrettir yüreğimiz fakat,
Medine’ye dönen cafer’leri daha çok severiz.
Dua makamında ninniler söyle bana anne,
Kurtlar bölemesinler sürüyü ve
Ayrık kalmasın kardeşler birbirine yanık
Biri çıksın ve
Kardeşlerini çağırsın, sıla tatlı değil mi anne?
Sıla toprakta değil yürekte gizli değil mi?
Haykırsın, yine tutsun ellerimizden
Ve desin ki;
Ne paha ile almışsak o paha ile veririz
Sılayı candan özge biliriz! ...
Mescid-i aksa,
Kubbetu’s sahra,
Mescid-i ömer,
Beyt’ul lahm
Ve aziz hatıraları nebilerin
...........................
Hain olanlar nereden bilsin kıymetin
Biz satmayı değil şehadeti severiz.
İsmail manası gizli özümüzde,
Gecelerde muhabbete ereriz
Ve
Derilmez gülleri dereriz.
Bilmeyen ne bilsin bizi,
Bilenlere selam olsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne.
Bir gün çocuklarımız şaronları unutsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne.
İçinde babam da olsun.
Biz şanlı çiçekleriyiz aksa’nın
Aksa’nın şanlı çiçekleri
Ve uhud’dan gelen kokuyu alırız.
Söyle bana anne
Duâ makamında ninniler söyle...
“rabbimiz!
Bize kendi tarafından bir rahmet ver.
Ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır.”
Kehf:10
ramazan
21.09.2008 - 21:27Ramazanınız mübarek olsun diyeceğiz ama ibadetlerin âdet, adetlerin ibadet olduğu şu zamanlarda, kelimelerin ve cümlelerin de içi boşaltıldı. Sizler boş şeylerden yüz çevirme gayretinde olan, dolayısıyla kelimelerin de boşuna değil, dolusuna bakan müminler olarak, bizlerin bu klasik sözün içini nasıl doldurduğunu merak edersiniz değil mi?
Yüzlerce yıl önce bu vakitlerde bir hatırlatma safhası daha başladı tarihte…
Aylardan Ramazan’dı. Ve RAMAZAN, bir EMİN ile kulak verdi EMİR’ e. Açtı kendisini İLAH’İ VAHY’E… Bir-bir indi ayetler ZAMAN İÇİNDE ve ZAMANIN İÇİNE… Neden var olduğumuz, neler yapacağımız ve nelerden sakınacağımız hatırlatıldı. Mübarek Kur’an’ la bereketlendi zamanlar ve mekânlar… Ramazan ayını bereketli kılan, Kur’an’ ın bereketiydi. Ramazan’ı RAMAZAN yapan KURAN’I KERİM’ di…
Öyle değil midir? Bu FURKAN, seslendiği ve dokunduğu hangi ABDESTLİ AKLI, hangi ABDESTLİ KALBİ bereketli kılmamış, mübarek kılmamıştır ki?
İşte içinde bulunduğumuz bu günler, aslında bir HATIRLATMA sürecidir. Hala Kur’an inmemiş beyinlere, Kur’an inmemiş kalplere bir hatırlatmadır. Ya da, bedeninin abdestinin inceliklerine dalıp, zihnine ve kalbine abdest aldırmayan, KUR’AN’ ın PİST’ ini PİS bırakanlara HATIRLATMADIR. Bu hatırlatmanın kendisi zaten mübarektir ve hatırlayıp hayatına onunla yön verenlerin mübarek kılınması için gönderilmiştir. Bu yüzden sadece Ramazan değil, Kur’an ile geçirilmiş ömrün her safhası mübarektir, bereketlidir.
Belki de Ramazan ayı, yaşanması gereken bir ömrün küçültülmüşü, bir sembolüdür. Ömrümüzü ramazan bilmek, Oruç tutmak gerekir aslında ömür boyu…! ! !
ORUÇ TUTMAK; âlemlerin Rabbine teslim olmaktır. ORUÇ TUTMAK; emre boyun eğmek ve va’d edilen vakte kadar sınırları korumaktır. “BEN DEĞİL MİYİM SİZİN RABBİNİZ? ” sorusuna “BELÂ_ŞAHİD-N” (kesinlikle sensin ve bizde buna şahidiz) dediğimizi hatırda tutmaktır. Bilmeden, FARKINDA OLMADAN yiyip-içtiklerimiz olsa da, RAHMAN olana sığınmaktır.
Tutmaya çalıştığımız bu ÖMÜR ORUCUNU BOZAN şeyleri,ALEMLER’İN RABBİ’ ne bağlı kalarak değil de kişi-kurum-toplum ve otoritelerin, yani NEFS’ in “DEĞER” kabul ettiği MERCİLERİN yorumlarına takılarak öğrenip amel ettiğimiz, ve böylece, verdiğimiz sözü zedelediğimiz anların sonrasında, “TERTEMİZ BİR TEVBE” ile RAHİM olan Allah’a sığınmaktır.
Ve vakit gelip TOP değil SUR patladığında ziyafete oturmaktır.
Ama maalesef, “ÖMÜR ORUCU” tutmayanların, ramazanda “ORUCA TUTUNMAYA” çalıştıklarını görüyoruz. Elhamdülillah ki; Ramazandaki “ORUÇ’ a TUTULUP”, gündelik hayatlarında ORUÇ tutmaya başlayanları da görüyoruz.Bazılarının da alaycı bir üslûpla “ben mi orucu tutuyorum, oruç mu beni belli değil! ! ” dediğini duyuyoruz, aslında ne çok şey anlatıyor bu söz bizlere.
Evet doğrudur, biz ORUÇ TUTARSAK, ORUÇ’TA BİZİ TUTAR. Oruç bizi diri ve verimli tutar, nefse rağmen sınırda tutar. Oruç bizi kibirden, riyadan, bencillikten, küfürden, şirkten ve tağuttan, kısacası tüm şeytani oyunlardan uzak tutar. AMA HANGİ ORUÇ? Ramazan’da “TUTUNULAN” mı? YOKSA TÜM HAYATA YAYILMIŞ OLAN MI?
Bizler bu gözlerle bakıyoruz RAMAZAN ayına ve ORUCA. Ve bu yüzden Ramazan’ınız mübarek olsun diyemiyor, dediğimizde ise içini böyle dolduruyoruz…
Amacımız, farklı şeyler söylemek ve oruç hakkındaki klasik fikirleri yok saymak değil, Asıl amacımız alışılageldik şeylerin “ANLAŞILAGELDİK” şeyler olması gerektiğini vurgulamaktır. Zihinlerdeki ORUÇ VE RAMAZAN tasavvurunu, bir de bu açıdan bakıp-değerlendiriyor ve mübarek RAMAZAN ayında tuttuğumuz oruçların, ne kadar anlamlı ve önemli mesajlar içerdiğini bir daha anlıyoruz.
Rabbim bu mübarek ayda tuttuğumuz oruçlarımızı kabul etsin…
Ve bizi şuursuzca oruca tutunanlardan değil, teslimiyetle oruç tutanlardan etsin inşallah…
Ramazan’ı mübarek kılan, bizleri de mübarek kılsın…
Ramazan ayı, bir yılımızın ÖZEL’ i değil, bir yılımızın ÖZET’ i olsun…
Ömrümüz Ramazan, akibetimiz BAYRAM olsun… “İNŞÂLLAH”…
Elif
12.09.2007 - 15:29elif olmak zordur,
çünkü elif olmak
yuvarlak bir dünyada dik durmanın
dik ve önde
belki acıyla
ama vazgeçmeden durmanın
dünya ne kadar dönerse dönsün
olduğu yerde kalmanın adıdır elif olmak
kaç silah varsa elife çevrilir
elif hep olduğu yerdedir
silahlar patladığında ilk vurulan eliftir
zordur elif olmak..
elif olmak hep vurulmaktır
elif olmak yalnızca elif olmaktır
ne B, ne T, ne S..Elif..yalnızca elif
elif demeden hiçbir şey denilmez
ben elif dedim
artık her şeyi söyleyebilirim...
filistin
24.08.2007 - 16:19Filistin
Ben filistin’in nazlı çiçeği anne...
Duâ makamında ninniler söyle bana,
Ellerin her zaman ki gibi saçlarımın arasında gidip gelsin,
Çilenin gergefinde dokunmuş eğrilmiş
Fakat eğilmemiş aksin yüzüme vursun.
Filistin’in kadınları hep böyle onurlu olur değil mi anne?
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Özüm çileden kıvranmakta
Ve bil ki anne isa’ya rahim toprak,
Beni zulme şahit tutmakta,
Ben filistin’in çiçeğiyim anne
Irmaklar beni sulasın diye,
Suyu nasıl da nazenin akmakta.
Ben filistin’in çiçeğiyim anne
Kavurmasın diye harı bedenimi
Rüzgar her dem
Beni şefkatle okşamakta.
Bilirsin değil mi anne
Güzelin hasmı çok olmakta
Ve musa’ya karşı çıkan firavun,
Bize de tuzaklar kurmakta.
Ben filistin’in çiçeğiyim anne
Tüm rayihalarım sevdalı yüreklerin bahar muştusu.
Fakat hafsalam zekeriyya’ya nisbet
Sükut orucu tutmakta
Ve kudüs’ün yeniden doğuşunu gözlemekte, yüreğim.
Kapatıyorum avuçlarımı gayrisine
Ve açıyorum yüreğimi yalnız ona,
Gidenler geri gelecek biliyorum anne
Ve gelenin gelişinin haberi zulmü ezecek.
Biliyorum anne...
Duâ makamında ninniler söyle bana anne
Bu sefer kardeşleri kuyuya atmasınlar yusuf’u,
Ve bırakıp gitmesinler kenan’a,
Yusuf güzel anne
Senin gibi,
Ve kurtlar sarmasınlar bedenini eyüb’ün,
Ve yalanlar, iftiralar uzak dursun hareminden,
Eyüb’ün evdeşi sadık anne
Senin gibi
Ve inen tokat zalimin yüzüne musa’nın elinden
Kahretsin sonsuza dek siyon’u ve haçı.
Bedir’e ve kehf’e inen yağmur
Nasıl da hasrettir yüreğimin yangını size
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Yunus beklesin kırk günü ve
Yediler dönsün,
Gelsinler
İspata vücut lazım
Müjdelenen geldi
Özlem bitsin,
Bitsin anne,
Anne ellerin saçlarımın arasında gidip gelsin
Yusuf’un kokusunu taşıyan rüzgar halimizi dosta bildirsin.
Anne dizlerin ne kadar da yumuşak
Yoksa benim gözlerim mi hasret uykuya,
Duâ makamında ninniler söyle bana anne
İçinde uhdud’un şehitleri ve şahitleri olsun,
Hercaî gönlüm uhdud’da derman bulsun.
Kerbela’da hüseyin’e kıyan bunlardı,
Bunlardı değil mi anne.
Lanet olsun! ...
Lanetler olsun! ...
Can hüseyin duruşun duruşum olsun.
Ve kardeşlerim kardeşlerin,
Hasan gibi asil,
Zeynep gibi dik olsun
Firavunlar...
Zeyneplerden zeynep’ten korktuğu gibi korksun...
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Rahmete kucak açan ankebut sevr’de
Açsın kollarını ve yorgun bedenimi uyutsun
Ve bu kulaklarım öz kulaklarıyla duysun
“ hüzünlenme allah bizimledir.”
İman üzere
İkiye, üç,
Üçe dört
Ve
Dörde beş olana
Bu can kurban olsun
Ve mana bulsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne
Ve haber ver,
Tufana ne kadar var.
Tufanda nice müjdeler var.
Musa’ya yoldaş olanları bir iyi bellet bana, anne.
Duâları duâm olsun
Ve nefesim olsun her defasında alıp verdiğim
“rabbim üzerimize sabır yağdır ve bizleri müslümanlar olarak öldür.”
Böyle demişti, değil mi anne?
Firavun’a adaleti haykıran,
Musa’nın getirdiğine iman eden
Sihirsiz sihirbazlar
Ve en son gösterisi olmuştu gidişleri
Meleklerin refakatinde.
Cennet-i Âlâya
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Süleyman saltanatında kurulsun ve
Haşaratlar asadan uzak dursun.
Ebabiller ağızlarında od süleyman’a
Düşman olanlara od savursun,
Anne söyle kardeşlerim,
Tâlût ehline yasak ırmaktan uzak dursun.
Ve davut bir kez daha câlut’laşan zalimleri
Hüsrana boğsun
Ve
Tabut beşaret olsun sevdamıza.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Kir değmesin hz. meryem’in sadakati sinmiş ülkemin yüzüne,
Yürekleri kirli pusulara gebe
Ve gittikleri her yerde ihanetin harmanını derenler
Giremesinler kutlu vadi tuva’ya,
Davut’un dövdüğü demir set olsun yollarına.
Ve yol bulamasınlar hutame’den öteye.
Hutame nedir?
Bir iyi bellet onlara anne.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Müseyleme’nin sinesindeki,
Hazreti vahşi’yi temizleyen taharet mızrağı,
Firavunun göğsünü yurt tutsun.
Çocuklar nil’in değil annelerinin kucağında uyusun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Kardeşliği
Rasulun mektebinde talim eden ensar,
Bizi unutan dostlarımızın yüreklerine dokunsun
Ve dostlarımız sadakatte ebu bekir’e yoldaş olsun.
Korkmasınlar,
Koç yetişir semadan,
Onlar ismail yürekli olsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Kutlu kusvâ ve burâk
Arzdan arşa nur süreyyalara halimizi sunsun...
Ve lanete müstehak olanların üstüne lanet olsun.
Ve duâ ehlinin duâlarında garib halimiz makes bulsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Kardeşlerim tunç bilekli olsun
Ve düştüğü yerde manaya beşik olan taşlara
Zülfikar’ın nuru sinsin ve karartsın zulmeti,
Zülfikar zalimlerin üzerlerinde sallansın dursun,
Ali’ye de kıyan bunlardı değil mi anne?
Lanet olsun! ..
Lanetler olsun! ..
Anne! ..
Filistin’in tüm çiçekleri karalar bağlamakta,
Söyle fırat ve dicle de yüzüne karalar çalsın,
Hüseyin’in oduna yanan canlar zalimleri aleviyle yaksın.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Babalar ibrahim’i örnek alsın,
Mevzu ibrahimîler olursa nâr nura
Ve vuslata hasret alevden kollar
Gülden döşeklere dönüşür.
Söyle,
Söyle anne böylece yangınlar suya kavuşur.
Babalar ibrahim’in izini sürsün, anne.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
İçinde çarmıhta isa da olsun ve
Mazlumun kanı zulümle kirlenen kudüs’ü yusun,
Son yemeğinde nebinin kardeşlerim de olsun anne,
Kardeşlerim sadık kardeşleri olsun masumun
Ve yapılan
İhanetin hesabını sorsun
İsa’ya da kıyanlar bunlardı değil mi anne?
Lanet olsun.
Lanetler olsun...
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Cafer, halid, ve revaha ve
Ve yine mut’e de düğün kurulsun.
Kadisiye semalarında
Ömer’in cebel, cebel, cebel* diyen sesi duyulsun.
Ve selahaddin yüzün gülsün,
Kudüs bizimdir yakında görürsün.
Ömer’e de kıyanlar bunlardı değil mi anne?
Lanet olsun,
Lanetler olsun
Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
Mazluma güven, garibe eman, yüreğe itminan
Zalime hüsran efendim olsun içinde anne,
Kaynuka, kurayza, hayber, necran’ın intikamını almaya çalışan
Sefihler onsuzlukta kudursun.
Ve ocaklarına kara kara kilitler vurulsun.
Bakalım nur zulmetle sıvanır mıymış?
Medine’de iffete el uzatanlar bunlardı değil mi anne?
Lanet olsun.
Lanetler olsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne
Şehâdet meyanında bir kervan kurulsun,
Taamı bıldırcın ve kudret helvası
Ve meramı cennet olsun.
Asiye ve zeynep elimden tutsun
Ve anne hakim ol gözyaşlarına
Ve amin de duâma
Duvağım kefenim olsun.
Babam ibrahim’in izini bulsun.
Ve yurdum sözlerim sana
Ben şimşeğiyim filistin’in
Şimşeğiyim filistin’in
Rahat olmadan mescid-i aksa,
Rahat olamam,
Ve ot tıkamak için düşmanının canına
Bayramlarında çakarım.
Ben filistin’in nazlı çiçeğimim nazik ve nazenin
Fakat cihad üzere ninnilerle büyürüm.
Anamın gözleri yaşla kardaş olduğu günden beri
Bebelerimiz ellerini açmadılar ve
Avuçları yumuk geldiler dünyaya
Bebelerimiz kundaklanırken kefene dolandı.
Yetmez miydi halimiz meramımızı anlatmaya,
Dostlarımız taştan mıydı yüreğiniz.
Biz taşları ne yapacağımızı biliriz.
Zafere hasrettir yüreğimiz fakat,
Medine’ye dönen cafer’leri daha çok severiz.
Dua makamında ninniler söyle bana anne,
Kurtlar bölemesinler sürüyü ve
Ayrık kalmasın kardeşler birbirine yanık
Biri çıksın ve
Kardeşlerini çağırsın, sıla tatlı değil mi anne?
Sıla toprakta değil yürekte gizli değil mi?
Haykırsın, yine tutsun ellerimizden
Ve desin ki;
Ne paha ile almışsak o paha ile veririz
Sılayı candan özge biliriz! ...
Mescid-i aksa,
Kubbetu’s sahra,
Mescid-i ömer,
Beyt’ul lahm
Ve aziz hatıraları nebilerin
...........................
Hain olanlar nereden bilsin kıymetin
Biz satmayı değil şehadeti severiz.
İsmail manası gizli özümüzde,
Gecelerde muhabbete ereriz
Ve
Derilmez gülleri dereriz.
Bilmeyen ne bilsin bizi,
Bilenlere selam olsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne.
Bir gün çocuklarımız şaronları unutsun.
Duâ makamında ninniler söyle bana anne.
İçinde babam da olsun.
Biz şanlı çiçekleriyiz aksa’nın
Aksa’nın şanlı çiçekleri
Ve uhud’dan gelen kokuyu alırız.
Söyle bana anne
Duâ makamında ninniler söyle...
“rabbimiz!
Bize kendi tarafından bir rahmet ver.
Ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır.”
Kehf:10
Toplam 4 mesaj bulundu