Sensizlik mi yoksa varligin mi? / simdi bunu dusundugum zamanlarimdayim. / Birini bir kefeye otekini oteki kefeye koyuyorum! / Peki ya hangisi agir basiyor? / Bilinmiyor... / Ikiside asili kaliyor yuregimde... / ve kendi icimde ikiye bölünüyorum! / yüregim kal diyor... mantigim git! / Birakip gitmek bu acilari cekmekten daha zor geliyor sanki... / Gözlerini özlemekten korkuyorum! / Ve ellerine hasretlikten... (ölebilirim sanki...) / yine de git diyor bir yanim! / Ama olmuyor... / yüregimin sesini kisip, / hic birsey hissetmiyorum gibi yapamiyorum! Nasil birsey bu...? / Sana dayanan bu yuregin, / Sensizlige dayanacak gücü yok mu? /Tutkulu olmak kötü... ucurumun önüne kadar geliyorum ama atamiyorum yuregimi! (yuregimdeki seni)
Celiskilerime düstün simdi... / oysa tam da güvendim diyordum! / O olmali ! .. diyordum.
Yanlis mi? / Yoksa... dogru mu? / Gercek mi? yalan mi? / hala yasanabilecek güzel seyler var mi? / güvenilecek yanlarin kaldi mi hala? / Düsündükce batiyorum...
Her nekadar bu askta mantigimi kullanmak istemesem de, / her seferinde mantigimi cikariyorsun karsima / Yine de deymez, bitirilmemeli birseyler! / zaten ne zaman bitirmeyi düsünsem; sevgimle karsi karsiya geliyorum! / ..................................... Sana bir sans daha veriyorum. /Yasayip görecegim! / Artik düsünmüyorum gecmiste olanlari / Tek yapabildigim; / gelecegin guzel seylerle ‘gelmesi’ni dilemek! / Ve dilegimin kabul olmasini ‘seninle’ beklemek...
Kendi kurallarimdan vazgecerek; sana vazgecilmezligini kanitliyorum! / bir kez daha anliyorum seni nasil sevdigimi! / ve bilmeni istiyorum! / Risklerden korkmuyorum! / cünkü seni severek hayatimdaki en büyük riski aliyorum!
Ruhumu tüm kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı
Bir çift ela gözün çimen yeşiline çalan kıvrımlarında gördüm ilk; bir adamın bir kadını ancak bu kadar sevebileceğini... Gözlerine yansıyan bakışlarımda, bir adamın ancak bu kadar sevilebileceğini gördüğüm gibi... Kimse senin gözlerinle bakmamış bana, ben kimsenin gözlerinde yitip, o gözlerle seyre dalmamışım dünyayı; senden önce... Aşk; aşk olalı böyle bir hal, böyle bir duruş yakalamamış bir çift gözbebeğine cennet bahçelerinin gölgesi gibi inen, her biri yüreğimi tam da orta yerinden vuran kirpiklerde... Kokundan tanıdım seni... Yıllardır arayıp da bulamadığım o koku... Deniz kokusu kadar büyülü, yabani leylak kokusu kadar baştan çıkarıcı, bebek kokusu kadar saf, taze ekmek kokusu gibi sıcacık. Bir yandan da gibi'si olamayacak kadar tanımsız... Başım nasıl dönmez şimdi benim? Önüm sıra alıp gitmek varken bu kokuyu, arkamı dönüp de uzaklaşabilir miyim senden? Sana karışıp, kaybolmak, seninle bir olmak varken... Dudaklarımı yakıyor hasretinin buruk tadı... Ama o hasret ne de güzel acıtıyor biliyor musun... Ne de güzel sızlatıyor ince ince. Senin yarin; sabır eyliyorsa böylesi bir özlemi, bil ki canından çok seviyor seni. Bil ki vaktini saatini bekliyor vuslatların en güzelinin... Uykuların en derininde kıpırdanıyordur şimdi dudakların, kimbilir hangi ben'li rüyanın en tatlı yerinde belli belirsiz mırıldanıyorsundur sevdiğini. Bense uykusuz bir gecenin koynunda dört harf seçmişim alfabeden, ismin diye döndürür dururum dilimde. İsmin, susuzluktan ölsem bile içmeye kıyamadığım bir damla su... Sana kavuşacağım ana dek geçecek tüm saatler, kollarında olacağım zamana takvim dokumuş bütün günler nasıl adınla başlıyorsa, içime çektiğim her nefes de adınla doluyor bedenime... Verir vermez nefesimi, hızla içime çekiyorum yine, ya kaybolursa ismin bu odanın içinde? ! Ya ölürsem; hem de sırf bu yüzden? ... Güneş, ilk ışıklarını nice alemlerin üzerine yaymak, nice karanlıkları aydınlatmak için nazlı nazlı süzülürken ufuktan gökyüzüne doğru, benim güzel gözlü meleğim de salacak bakışlarını dünyamın üzerine ki anlayayım gecemin güne kavuştuğunu... Yaşamımın en büyük müjdesi, en büyük aşkı, duy bu dediklerimi: Her ne geldiyse başıma seni bilene dek; bin beterine razı olurdum yine; ödülün yine 'sen' olacağını bilsem. Ben talihsiz sanırken kendimi, meğerse ne büyük bir sınavdan geçiyormuşum! Meğerse diyetini en başından ödüyormuşum şimdiki mutluluğumun. Çok dua etmişim; bir o kadar da almışım demek ki, sevabım günahımdan çokmuş demek ki. Bilmem ki şimdi nasıl şükretmeli? ... Hem içimdesin; hem dışımdayım. Hem bendesin, hem sendeyim... Ruh ikizim, eşim, aşk metalinden bir ferman yazıyor parmağımda; sen diye sevip okşadığım... Hani bir gece, gül yaprakları arasında bana sunduğun, taktığım gibi parmağıma kazınmış sevda mühürün... Hiç korkmayasın bensiz kalmaktan, hiç korkmayasın ellerimi tutmak isteyip de dokunamamaktan. Öyle bir yazgı ki bu; öyle bir 'bir' olmak ki, bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmez, biri ikiye bölmeye kimse cesaret edemez. Şu ömür dedikleri rüyanın içinde sen bulmuşsun ya beni, daha ne isterim ki hayattan? Başka ne için yaşanabilir ki bundan sonra? Sadece senin için; sen diye, seninle... Senin gülüşün, sesin, nefesin, tenin olmadan tutunamam artık hayata, çünkü bana kendini tertemiz aşkından süzüp de getirdin sen; onca pisliğin arasında can çekişirken bu yorgun dünya... 'İnsan' olan insan sevince, sevdası da 'sevda' oluyormuş demek; görmemişim ki senden önce... Yalanları, yamalı hırsları, küçük hesapları, sinsiliği; sahte aşkları ile kuşatıp her önüne gelene lütufmuşcasına dağıtanlara ibret olsan keşke; yüreğinin saflığıyla, dürüstlüğünle... 'Böylesi de varmış' dedirten yüreğinle, beni gerçek aşkın güzelliğine inandıran yüreğinle... Geçmişin tüm puslu izleri silindi gitti, dün de sensin bugün de. Yarın varsa, senin için var. Görür gibiyim gelecek günleri, bembeyaz; kollarında yaşlanıp giderken saçlarıma düşecek tel tel aklar gibi... Olmazı 'ol' deyişi ile olur kılan yüce tanrım yüzünü bana senin yüzünde göstermiş demek ki... Bu yüzden biliyorum ki, ne geri dönüşü vardır bu yolun, ne de sonu... Tüm kelimeler, senin dünya üzerindeki varlığını bildiğim gün yeni baştan vücut buldular, gerçek anlamlarına o zaman kavuştular. İşte bu yüzden 'sevgilimsin', işte bu yüzden 'seni seviyorum'... İşte bu yüzden ruhumu tüm kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı; 'aşkın sen hali'....
Ruhumu tüm kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı
Bir çift ela gözün çimen yeşiline çalan kıvrımlarında gördüm ilk; bir adamın bir kadını ancak bu kadar sevebileceğini... Gözlerine yansıyan bakışlarımda, bir adamın ancak bu kadar sevilebileceğini gördüğüm gibi... Kimse senin gözlerinle bakmamış bana, ben kimsenin gözlerinde yitip, o gözlerle seyre dalmamışım dünyayı; senden önce... Aşk; aşk olalı böyle bir hal, böyle bir duruş yakalamamış bir çift gözbebeğine cennet bahçelerinin gölgesi gibi inen, her biri yüreğimi tam da orta yerinden vuran kirpiklerde... Kokundan tanıdım seni... Yıllardır arayıp da bulamadığım o koku... Deniz kokusu kadar büyülü, yabani leylak kokusu kadar baştan çıkarıcı, bebek kokusu kadar saf, taze ekmek kokusu gibi sıcacık. Bir yandan da gibi'si olamayacak kadar tanımsız... Başım nasıl dönmez şimdi benim? Önüm sıra alıp gitmek varken bu kokuyu, arkamı dönüp de uzaklaşabilir miyim senden? Sana karışıp, kaybolmak, seninle bir olmak varken... Dudaklarımı yakıyor hasretinin buruk tadı... Ama o hasret ne de güzel acıtıyor biliyor musun... Ne de güzel sızlatıyor ince ince. Senin yarin; sabır eyliyorsa böylesi bir özlemi, bil ki canından çok seviyor seni. Bil ki vaktini saatini bekliyor vuslatların en güzelinin... Uykuların en derininde kıpırdanıyordur şimdi dudakların, kimbilir hangi ben'li rüyanın en tatlı yerinde belli belirsiz mırıldanıyorsundur sevdiğini. Bense uykusuz bir gecenin koynunda dört harf seçmişim alfabeden, ismin diye döndürür dururum dilimde. İsmin, susuzluktan ölsem bile içmeye kıyamadığım bir damla su... Sana kavuşacağım ana dek geçecek tüm saatler, kollarında olacağım zamana takvim dokumuş bütün günler nasıl adınla başlıyorsa, içime çektiğim her nefes de adınla doluyor bedenime... Verir vermez nefesimi, hızla içime çekiyorum yine, ya kaybolursa ismin bu odanın içinde? ! Ya ölürsem; hem de sırf bu yüzden? ... Güneş, ilk ışıklarını nice alemlerin üzerine yaymak, nice karanlıkları aydınlatmak için nazlı nazlı süzülürken ufuktan gökyüzüne doğru, benim güzel gözlü meleğim de salacak bakışlarını dünyamın üzerine ki anlayayım gecemin güne kavuştuğunu... Yaşamımın en büyük müjdesi, en büyük aşkı, duy bu dediklerimi: Her ne geldiyse başıma seni bilene dek; bin beterine razı olurdum yine; ödülün yine 'sen' olacağını bilsem. Ben talihsiz sanırken kendimi, meğerse ne büyük bir sınavdan geçiyormuşum! Meğerse diyetini en başından ödüyormuşum şimdiki mutluluğumun. Çok dua etmişim; bir o kadar da almışım demek ki, sevabım günahımdan çokmuş demek ki. Bilmem ki şimdi nasıl şükretmeli? ... Hem içimdesin; hem dışımdayım. Hem bendesin, hem sendeyim... Ruh ikizim, eşim, aşk metalinden bir ferman yazıyor parmağımda; sen diye sevip okşadığım... Hani bir gece, gül yaprakları arasında bana sunduğun, taktığım gibi parmağıma kazınmış sevda mühürün... Hiç korkmayasın bensiz kalmaktan, hiç korkmayasın ellerimi tutmak isteyip de dokunamamaktan. Öyle bir yazgı ki bu; öyle bir 'bir' olmak ki, bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmez, biri ikiye bölmeye kimse cesaret edemez. Şu ömür dedikleri rüyanın içinde sen bulmuşsun ya beni, daha ne isterim ki hayattan? Başka ne için yaşanabilir ki bundan sonra? Sadece senin için; sen diye, seninle... Senin gülüşün, sesin, nefesin, tenin olmadan tutunamam artık hayata, çünkü bana kendini tertemiz aşkından süzüp de getirdin sen; onca pisliğin arasında can çekişirken bu yorgun dünya... 'İnsan' olan insan sevince, sevdası da 'sevda' oluyormuş demek; görmemişim ki senden önce... Yalanları, yamalı hırsları, küçük hesapları, sinsiliği; sahte aşkları ile kuşatıp her önüne gelene lütufmuşcasına dağıtanlara ibret olsan keşke; yüreğinin saflığıyla, dürüstlüğünle... 'Böylesi de varmış' dedirten yüreğinle, beni gerçek aşkın güzelliğine inandıran yüreğinle... Geçmişin tüm puslu izleri silindi gitti, dün de sensin bugün de. Yarın varsa, senin için var. Görür gibiyim gelecek günleri, bembeyaz; kollarında yaşlanıp giderken saçlarıma düşecek tel tel aklar gibi... Olmazı 'ol' deyişi ile olur kılan yüce tanrım yüzünü bana senin yüzünde göstermiş demek ki... Bu yüzden biliyorum ki, ne geri dönüşü vardır bu yolun, ne de sonu... Tüm kelimeler, senin dünya üzerindeki varlığını bildiğim gün yeni baştan vücut buldular, gerçek anlamlarına o zaman kavuştular. İşte bu yüzden 'sevgilimsin', işte bu yüzden 'seni seviyorum'... İşte bu yüzden ruhumu tüm kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı; 'aşkın sen hali'....
yokoluştur gitmek -varolmanın ta kendisi-... arkandan dökülür inciler, kelebeğin kanadındaki toz misali, rüzgarlar savururda, güneş açtığında yeller eser yerinde... önüne geçilmez bir seldir, yakar yıkar heryeri. güneş açsa da hep oradadır...
yaradır gitmek. ufacık izi kalsa da iyileşir. ölümcüldür yara, izi geçsede, izi kalır hep yüreğinde...
bir bebektir gitmek. soluk alır yaşar,yada soluksuz et parçası...
hayattır gitmek. içinde kaybolur, yada sen içinde kaybolursun...
ölümdür gitmek. vardığında huzur, yada sadece kemik takırtısı...
şimdi zamanıdır gitmenin. demir almak vakti geldiğinde, -kalkmak istemese de- nice zincirler koparmıştırda, yine de ayrılmıştır limandan.
... ve ben sensiz gecen her saniyeye ağlıyorum. eminim ki senden haber gelmeyecek bu gecede, ve ben her saniye tekrar ağlayacağım. ve ben her ağladığımda sana aşık olacağım, ben her aşık olduğumda sen ağlayacaksın...
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu, Göndermişti genç adama. Genç adam yanlış adreste, yanlış yerdeydi, Kabul edemedi kadının kalbini, Önemsiz görmüştü kadının kendine gelen mektubu, Bilmiyordu ki… Kadının kalbinin ve ruhunun küçücük zarfta olduğunu, Bir küçük, yeşil zarfta…
Kadının kalbi kırıldı, Zaman hep yaptığını yaptı, Onardı yaralı kalbi, Mevsimler geldi geçti Genç adam bir gün tüm cesaretini topladı Hep imâ edip kadının anlamasını beklediği şeyi yazdı Kadın şaşırdı okuduğu cümlelere Konuşurken cesaretli değildi genç adam Ama yazarken müthişti. Satır aralarına sıkıştırdığı şeyleri işte yazmıştı. “Benim başıma saksı düştü, tüm gerçekleri kavradım” dedi kadın “Umarım, senin başına da saksı düşer”
Bilmem kaç mevsim daha geçti. Kadın yine sevgilisi denizleydi. Sahilde yürürken düşünceliydi Ayakları acıyordu çakıl taşlarına bastıkça. Yürüdü, yürüdü, yürüdü… Canı yandıkça yürüdü. Yürüdükçe canı yandı. Hayat böyleydi galiba. Ya da gerçek olandı. Yüründükçe can yakan. Ama ille de yürünen.
Denizin bittiği yere baktı kadın. Bakışları ufukta asılı kaldı. Gökyüzüne kaldırdı başını. Gökte dolunay vardı. Sandı ki bir şifre gizli dolunayda, Tek kendisinin bir de genç adamın bildiği. İncecik kumları avuçladı eğilip Hepsini avucunda tutamadı. Elinden akıp gitti. Tutamadığı yaşam gibi.
Yürüdü yine denizin kıyısında kadın. Çakıl taşları ayaklarını acıtıyordu. Canı yandıkça yürüdü Yürüdükçe canı yandı. Yorulana kadar yürümeye karar verdi Yürüdü, yürüdü, yürüdü… Son gördüğümde hâlâ yürüyordu. Bir denizine bir dolunaya bakarak. Düşüncelerinin derinine dalarak…
Aşkın bir adı hüzünse, öbür adı mutluluktur. Yarısı zorluksa, diğer yarısı rahat bir soluktur.
Bir gün yüreğin kanadığında, biri ağlar ise 'O' gerçek dostundur. Dostlarınla öyle yaşa ki düşman olduğunda hakkında söyleyecek sözleri olmasın. Düşmanlarınla öyle yaşa ki dost olduğunda yüzün kızarmasın.
Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç, bir tohumla başlar. En uzun yolculuklar bir adımla başlar. Gerçek sevgiler ise küçük bir tebessümle başlar.
Değer verdiğin insan sana değer vermiyorsa, bırak kendi değeriyle kalsın.
Bir gün dostlarım 'sizin dönemin insanını anlatırmısın' dediler..bende yazmıştım beni ve benim gibi düşünen inları..seninle paylaşmak istedim beni tanıman adına.....
'Hiç kimse birbirinin sesini duymadı,kocaman bir sessizlik yaşamlarımız aslında...kendi sesimizi duyarak dinleyerek büyüdük, yazık ki sesini bize duyuracak olanları ya yanlış zamanlarda tanıdık yada hiç yanlarına bile uğrayamadık....biz sadece inandıklarımız için yürüdük genel doğrulardı onlar sadece biz inanmıştık ama....bu nedenle hep yalnızlığa mahkum ettiler bizi...ve hep kendi sesimizi dinleyerek yaşamaya mahkum edildik...'sesimi duyuyor' dediklerimiz bile aslında çok uzaktı bizlerden....hep en yakınlarda en uzak kalmaya mahkum olduk....' ................................................... 'Hiç varolmayan hayatlardı yaşadıklarımız. Karmakarışık koridorların ucunda görünen ışığa ulaşma çabasıydı hep aklımızı başımızdan alan. Binbir gece masal anlatıp onuncu köye yol almaktı azığımızı sırtlanıp. İnce sızılarımızı ceplerimize doldurup, hangi vapuru yakalayacağımızı hesaplayıp durduk. Vagonlara kilitlediğimiz aşklarımız için ne yürekleri toprağa verdik. Acıları biriktirip büfelere dizdik, dostlarımıza gösterdik. Dokunamadığımız çocukluğumuz, silkeleyemediğimiz tozlarımız oldu hep zamanın aynasında. Gözlerimizin en derinine baktık, en yosunundan sevdaları savurup saçlarımızın arasından hep ışığa yürüdük. Soluklandık arada, geriye dönüp baktık, yutacakmış casına üstümüze gelen karanlığımızdan ürktük defalarca. Biriktirdiğimiz hasretlerin içinde o ışık hep vardı. Dörde katlayıp, boş anıların arasına sıkıştırmıştık hani. Elimize aldığımızda gördük, buruşturup attığımız yaşamın yol haritası olduğunu. Unutulup kalmış bir köşede, sararmış beklerken. Sonra dönüp yüzünü güne açanlar misali, gökkuşağının altından yürüyüp geçmekti oysa yaşamak. Hiç anlamadan yitirip yolumuzu, toprağa verdiğimiz yüreklerin yanına uzandık kaldık, yorulmuştuk…...'
seni düşünüyorum SENİ Oturmuş gecenin karanlığında Yine seni düşünüyorum Dokunmak,öpmek istiyorum Hep ama hep seni istiyorum Şarkılar hep seni anlatıyor Senin adına şiirler yazıyorum Yokluğunla dans ediyorum çoğu geceler Sensizlikle kafa çekiyorum Hayalinle konuşuyorum,ağlıyorum omzumda Göremediğim seni seviyorum Hemde delice,çılgınca Hep sen,hep sen diye haykırıyorum beni çevreleyen dilsiz duvarlara Birtek onlar paylaşıyor benimle sensizliği Söylemekten utanıyorum ama Sensizliği bile kıskanıyorum Paylaşmaya kıyamıyorum o dilsiz duvarlarla Oturup gecenin karanlığında Hiç kopamadığım seni düşünüyorum..
Ağırdher ır sevmelerim her yürek taşıyamaz, büyüktür umutlarım omuz kaldıramaz, her şey olur da şu kalbim, bir tek sensiz olamaz. Mürekkepten denizler, kağıttan gemiler yaptım. Sonra ismini her yere yazdım. İsmini yazınca seni sevdiğimi sandın, ben seni sevmedim sana taptım! .. Güneşin buz tuttuğu yerde bir alev görürsen, bil ki o yalnız senin için yanan kalbimdir.
Sadece gelsen Sadece uzattığın elini versen de Tutup seni kanatlanıp uçursam Seni senden bile çok uzaklara kaçırsam
Sadece gelsen sen Nereye diye sormasan hiç Adımların gittiği yer zor olmasa O adımlar sonunda korku bizi bulmasa
Sen sadece gelsen Öylesine ve sadece yürüsen Aklımda bir şey yok sen de de olmasa Aklıma aklındakiler dolsa ve sen hiç gitmesen
Sadece gelsen Gülümsesen ordan ve Yanı başındayken küçücük bir buse Uzaklardayken kocaman bir özlem olsan
Sadece gelsen de hani Rüzgarla yan yana olsan savursan Sende olanı yedi düvele korkmadan duyursan Ve kocaman bir ateş olsan da yaksan kavursan
Gelsen sadece Gül olsan Gülcan olsan Güldüğün anda canda olsan Canım içinde can olsan da Sadece sevsen Sadece sevsen Sadece sevsen de kendini de sevdirsen
07.04.2007 - 13:38
..... ve kendi icimde ikiye bölünüyorum...
Sensizlik mi yoksa varligin mi? / simdi bunu dusundugum zamanlarimdayim. /
Birini bir kefeye otekini oteki kefeye koyuyorum! / Peki ya hangisi agir
basiyor? / Bilinmiyor... / Ikiside asili kaliyor yuregimde... / ve kendi
icimde ikiye bölünüyorum! / yüregim kal diyor... mantigim git! / Birakip
gitmek bu acilari cekmekten daha zor geliyor sanki... / Gözlerini özlemekten
korkuyorum! / Ve ellerine hasretlikten... (ölebilirim sanki...) / yine de
git diyor bir yanim! / Ama olmuyor... / yüregimin sesini kisip, / hic birsey
hissetmiyorum gibi yapamiyorum!
Nasil birsey bu...? / Sana dayanan bu yuregin, / Sensizlige dayanacak gücü
yok mu? /Tutkulu olmak kötü... ucurumun önüne kadar geliyorum ama atamiyorum
yuregimi! (yuregimdeki seni)
Celiskilerime düstün simdi... / oysa tam da güvendim diyordum! / O olmali
! .. diyordum.
Yanlis mi? / Yoksa... dogru mu? / Gercek mi? yalan mi? / hala
yasanabilecek güzel seyler var mi? / güvenilecek yanlarin kaldi mi hala? /
Düsündükce batiyorum...
Her nekadar bu askta mantigimi kullanmak istemesem de, / her seferinde
mantigimi cikariyorsun karsima / Yine de deymez, bitirilmemeli birseyler!
/ zaten ne zaman bitirmeyi düsünsem; sevgimle karsi karsiya geliyorum! /
.....................................
Sana bir sans daha veriyorum. /Yasayip görecegim! / Artik düsünmüyorum
gecmiste olanlari / Tek yapabildigim; / gelecegin guzel seylerle ‘gelmesi’ni
dilemek! / Ve dilegimin kabul olmasini ‘seninle’ beklemek...
Kendi kurallarimdan vazgecerek; sana vazgecilmezligini kanitliyorum! / bir
kez daha anliyorum seni nasil sevdigimi! / ve bilmeni istiyorum! /
Risklerden korkmuyorum! / cünkü seni severek hayatimdaki en büyük riski
aliyorum!
07.04.2007 - 13:37
Yakıyor
Gözlerin, silahın namlusu gibi
Soğuk ve kararlı
Bakışlarınla, dokuzluk mermisin
Yakıyor değdiğinde, düşlerime nazarın...
Sevgisizliğin, kızgın çöller gibi
Sıcak ve bunaltıcı
Yangınınla, yüreğimi kül eden sebebimsin
Yakıyor değdiğinde, düşlerime nazarın...
Gülüşün, aldatıcı serap gibi
Hayali ve yalan
Sevgisizliğinle, kötülüğün adısın
Yakıyor değdiğinde, düşlerime nazarın...
Sarılışın, sert bir kaya gibi
Cansız ve acımasız
Kollarınla, duygusuz kuru dalsın
Yakıyor değdiğinde, düşlerime nazarın...
Hasretin, karanlık gece gibi
Simsiyah ve umutsuz
Zulmünle, çaresizliğin ortağısın
Yakıyor değdiğinde, düşlerime nazarın...
Sözlerin, rüzgarın gazabı gibi
Hiddetli ve yıkıcı
Konuştuklarında, yalan ve riyakarsın
Yakıyor değdiğinde, düşlerime nazarın..
07.04.2007 - 13:36
Ruhumu tüm kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı
Bir çift ela gözün çimen yeşiline çalan kıvrımlarında gördüm ilk; bir adamın
bir kadını ancak bu kadar sevebileceğini... Gözlerine yansıyan bakışlarımda,
bir adamın ancak bu kadar sevilebileceğini gördüğüm gibi...
Kimse senin gözlerinle bakmamış bana, ben kimsenin gözlerinde yitip, o
gözlerle seyre dalmamışım dünyayı; senden önce... Aşk; aşk olalı böyle bir
hal, böyle bir duruş yakalamamış bir çift gözbebeğine cennet bahçelerinin
gölgesi gibi inen, her biri yüreğimi tam da orta yerinden vuran
kirpiklerde...
Kokundan tanıdım seni... Yıllardır arayıp da bulamadığım o koku... Deniz
kokusu kadar büyülü, yabani leylak kokusu kadar baştan çıkarıcı, bebek
kokusu kadar saf, taze ekmek kokusu gibi sıcacık. Bir yandan da gibi'si
olamayacak kadar tanımsız... Başım nasıl dönmez şimdi benim? Önüm sıra alıp
gitmek varken bu kokuyu, arkamı dönüp de uzaklaşabilir miyim senden? Sana
karışıp, kaybolmak, seninle bir olmak varken...
Dudaklarımı yakıyor hasretinin buruk tadı... Ama o hasret ne de güzel
acıtıyor biliyor musun... Ne de güzel sızlatıyor ince ince. Senin yarin;
sabır eyliyorsa böylesi bir özlemi, bil ki canından çok seviyor seni. Bil ki
vaktini saatini bekliyor vuslatların en güzelinin...
Uykuların en derininde kıpırdanıyordur şimdi dudakların, kimbilir hangi
ben'li rüyanın en tatlı yerinde belli belirsiz mırıldanıyorsundur sevdiğini.
Bense uykusuz bir gecenin koynunda dört harf seçmişim alfabeden, ismin diye
döndürür dururum dilimde. İsmin, susuzluktan ölsem bile içmeye kıyamadığım
bir damla su...
Sana kavuşacağım ana dek geçecek tüm saatler, kollarında olacağım zamana
takvim dokumuş bütün günler nasıl adınla başlıyorsa, içime çektiğim her
nefes de adınla doluyor bedenime... Verir vermez nefesimi, hızla içime
çekiyorum yine, ya kaybolursa ismin bu odanın içinde? ! Ya ölürsem; hem de
sırf bu yüzden? ...
Güneş, ilk ışıklarını nice alemlerin üzerine yaymak, nice karanlıkları
aydınlatmak için nazlı nazlı süzülürken ufuktan gökyüzüne doğru, benim güzel
gözlü meleğim de salacak bakışlarını dünyamın üzerine ki anlayayım gecemin
güne kavuştuğunu... Yaşamımın en büyük müjdesi, en büyük aşkı, duy bu
dediklerimi: Her ne geldiyse başıma seni bilene dek; bin beterine razı
olurdum yine; ödülün yine 'sen' olacağını bilsem. Ben talihsiz sanırken
kendimi, meğerse ne büyük bir sınavdan geçiyormuşum! Meğerse diyetini en
başından ödüyormuşum şimdiki mutluluğumun. Çok dua etmişim; bir o kadar da
almışım demek ki, sevabım günahımdan çokmuş demek ki. Bilmem ki şimdi nasıl
şükretmeli? ...
Hem içimdesin; hem dışımdayım. Hem bendesin, hem sendeyim... Ruh ikizim,
eşim, aşk metalinden bir ferman yazıyor parmağımda; sen diye sevip
okşadığım... Hani bir gece, gül yaprakları arasında bana sunduğun, taktığım
gibi parmağıma kazınmış sevda mühürün... Hiç korkmayasın bensiz kalmaktan,
hiç korkmayasın ellerimi tutmak isteyip de dokunamamaktan. Öyle bir yazgı ki
bu; öyle bir 'bir' olmak ki, bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmez, biri ikiye
bölmeye kimse cesaret edemez.
Şu ömür dedikleri rüyanın içinde sen bulmuşsun ya beni, daha ne isterim ki
hayattan? Başka ne için yaşanabilir ki bundan sonra? Sadece senin için; sen
diye, seninle... Senin gülüşün, sesin, nefesin, tenin olmadan tutunamam
artık hayata, çünkü bana kendini tertemiz aşkından süzüp de getirdin sen;
onca pisliğin arasında can çekişirken bu yorgun dünya... 'İnsan' olan insan
sevince, sevdası da 'sevda' oluyormuş demek; görmemişim ki senden önce...
Yalanları, yamalı hırsları, küçük hesapları, sinsiliği; sahte aşkları ile
kuşatıp her önüne gelene lütufmuşcasına dağıtanlara ibret olsan keşke;
yüreğinin saflığıyla, dürüstlüğünle... 'Böylesi de varmış' dedirten
yüreğinle, beni gerçek aşkın güzelliğine inandıran yüreğinle...
Geçmişin tüm puslu izleri silindi gitti, dün de sensin bugün de. Yarın
varsa, senin için var. Görür gibiyim gelecek günleri, bembeyaz; kollarında
yaşlanıp giderken saçlarıma düşecek tel tel aklar gibi... Olmazı 'ol' deyişi
ile olur kılan yüce tanrım yüzünü bana senin yüzünde göstermiş demek ki...
Bu yüzden biliyorum ki, ne geri dönüşü vardır bu yolun, ne de sonu...
Tüm kelimeler, senin dünya üzerindeki varlığını bildiğim gün yeni baştan
vücut buldular, gerçek anlamlarına o zaman kavuştular. İşte bu yüzden
'sevgilimsin', işte bu yüzden 'seni seviyorum'... İşte bu yüzden ruhumu tüm
kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı; 'aşkın sen hali'....
07.04.2007 - 13:35
Hiç Ağladın Mı
Hiç Ağladın Mı
Çalan her telefonu ben diye açıp
Kapattıktan sonra hiç ağladın mı
Gördüğün her yüzde benden bir parça
Arayıp yanıldığında hiç ağladın mı
Umudu bağlayıp kahve falına
Bez bağladın mı hiç ağaç dalına
Gelen her gece çıksada sabaha
Uyanıp yalnızlığına hiç ağladın mı
Günleri günlere bir bir ekleyip
Yılları yıllara hiç bağladın mı
Hasretten saçına düşen akları
Tel tel sayıpta hiç ağladın mı
Ne gecen bellolur nede gündüzün
Hiç farkı yok inan baharla güzün
Eylül ayında gelen o buruk hüzün
Bitermi bitmezmi diye hiç ağladdın mı
Böyle olur aşığın bahtı karası
Ölene dek sürer gönül yarası
Ölüm kurtuluştur ondan alası
Varmı yokmu diye hiç ağladın mı
07.04.2007 - 13:34
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,çalınan birinin kalbiyse eğer...
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer..
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.....
07.04.2007 - 13:34
Ruhumu tüm kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı
Bir çift ela gözün çimen yeşiline çalan kıvrımlarında gördüm ilk; bir adamın
bir kadını ancak bu kadar sevebileceğini... Gözlerine yansıyan bakışlarımda,
bir adamın ancak bu kadar sevilebileceğini gördüğüm gibi...
Kimse senin gözlerinle bakmamış bana, ben kimsenin gözlerinde yitip, o
gözlerle seyre dalmamışım dünyayı; senden önce... Aşk; aşk olalı böyle bir
hal, böyle bir duruş yakalamamış bir çift gözbebeğine cennet bahçelerinin
gölgesi gibi inen, her biri yüreğimi tam da orta yerinden vuran
kirpiklerde...
Kokundan tanıdım seni... Yıllardır arayıp da bulamadığım o koku... Deniz
kokusu kadar büyülü, yabani leylak kokusu kadar baştan çıkarıcı, bebek
kokusu kadar saf, taze ekmek kokusu gibi sıcacık. Bir yandan da gibi'si
olamayacak kadar tanımsız... Başım nasıl dönmez şimdi benim? Önüm sıra alıp
gitmek varken bu kokuyu, arkamı dönüp de uzaklaşabilir miyim senden? Sana
karışıp, kaybolmak, seninle bir olmak varken...
Dudaklarımı yakıyor hasretinin buruk tadı... Ama o hasret ne de güzel
acıtıyor biliyor musun... Ne de güzel sızlatıyor ince ince. Senin yarin;
sabır eyliyorsa böylesi bir özlemi, bil ki canından çok seviyor seni. Bil ki
vaktini saatini bekliyor vuslatların en güzelinin...
Uykuların en derininde kıpırdanıyordur şimdi dudakların, kimbilir hangi
ben'li rüyanın en tatlı yerinde belli belirsiz mırıldanıyorsundur sevdiğini.
Bense uykusuz bir gecenin koynunda dört harf seçmişim alfabeden, ismin diye
döndürür dururum dilimde. İsmin, susuzluktan ölsem bile içmeye kıyamadığım
bir damla su...
Sana kavuşacağım ana dek geçecek tüm saatler, kollarında olacağım zamana
takvim dokumuş bütün günler nasıl adınla başlıyorsa, içime çektiğim her
nefes de adınla doluyor bedenime... Verir vermez nefesimi, hızla içime
çekiyorum yine, ya kaybolursa ismin bu odanın içinde? ! Ya ölürsem; hem de
sırf bu yüzden? ...
Güneş, ilk ışıklarını nice alemlerin üzerine yaymak, nice karanlıkları
aydınlatmak için nazlı nazlı süzülürken ufuktan gökyüzüne doğru, benim güzel
gözlü meleğim de salacak bakışlarını dünyamın üzerine ki anlayayım gecemin
güne kavuştuğunu... Yaşamımın en büyük müjdesi, en büyük aşkı, duy bu
dediklerimi: Her ne geldiyse başıma seni bilene dek; bin beterine razı
olurdum yine; ödülün yine 'sen' olacağını bilsem. Ben talihsiz sanırken
kendimi, meğerse ne büyük bir sınavdan geçiyormuşum! Meğerse diyetini en
başından ödüyormuşum şimdiki mutluluğumun. Çok dua etmişim; bir o kadar da
almışım demek ki, sevabım günahımdan çokmuş demek ki. Bilmem ki şimdi nasıl
şükretmeli? ...
Hem içimdesin; hem dışımdayım. Hem bendesin, hem sendeyim... Ruh ikizim,
eşim, aşk metalinden bir ferman yazıyor parmağımda; sen diye sevip
okşadığım... Hani bir gece, gül yaprakları arasında bana sunduğun, taktığım
gibi parmağıma kazınmış sevda mühürün... Hiç korkmayasın bensiz kalmaktan,
hiç korkmayasın ellerimi tutmak isteyip de dokunamamaktan. Öyle bir yazgı ki
bu; öyle bir 'bir' olmak ki, bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmez, biri ikiye
bölmeye kimse cesaret edemez.
Şu ömür dedikleri rüyanın içinde sen bulmuşsun ya beni, daha ne isterim ki
hayattan? Başka ne için yaşanabilir ki bundan sonra? Sadece senin için; sen
diye, seninle... Senin gülüşün, sesin, nefesin, tenin olmadan tutunamam
artık hayata, çünkü bana kendini tertemiz aşkından süzüp de getirdin sen;
onca pisliğin arasında can çekişirken bu yorgun dünya... 'İnsan' olan insan
sevince, sevdası da 'sevda' oluyormuş demek; görmemişim ki senden önce...
Yalanları, yamalı hırsları, küçük hesapları, sinsiliği; sahte aşkları ile
kuşatıp her önüne gelene lütufmuşcasına dağıtanlara ibret olsan keşke;
yüreğinin saflığıyla, dürüstlüğünle... 'Böylesi de varmış' dedirten
yüreğinle, beni gerçek aşkın güzelliğine inandıran yüreğinle...
Geçmişin tüm puslu izleri silindi gitti, dün de sensin bugün de. Yarın
varsa, senin için var. Görür gibiyim gelecek günleri, bembeyaz; kollarında
yaşlanıp giderken saçlarıma düşecek tel tel aklar gibi... Olmazı 'ol' deyişi
ile olur kılan yüce tanrım yüzünü bana senin yüzünde göstermiş demek ki...
Bu yüzden biliyorum ki, ne geri dönüşü vardır bu yolun, ne de sonu...
Tüm kelimeler, senin dünya üzerindeki varlığını bildiğim gün yeni baştan
vücut buldular, gerçek anlamlarına o zaman kavuştular. İşte bu yüzden
'sevgilimsin', işte bu yüzden 'seni seviyorum'... İşte bu yüzden ruhumu tüm
kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı; 'aşkın sen hali'....
07.04.2007 - 13:33
OYSA HİÇ SEVMEZDİM DÖKÜLEN YAPRAKLARI.
SONBAHAR NEŞEYLE GELDİ BU SENE.
OYSA HİÇ SEVMEZDİM DÖKÜLEN YAPRAKLARI.
BİR HÜZÜN DUYARDIM BULUTLU GEÇEN GÜNLERDE.
HAFİFTEN YAĞMUR ÇİSELER ÜZERİNE,
RÜZGAR KAVURUP GEÇER TENİNİ
VE TOPRAK KOKAR HAVADA
OYSA ŞİMDİ HEPSİ BENİM İÇİN AYRI BİR GÜZELLİK.
KURUYAN YAPRAKLAR BENİ ÜZMÜYOR,
TEKRAR YEŞERECEĞİNİ BİLDİĞİM İÇİN.
BULUTLU GÜNLER HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL,
ARKASINDA GÜNEŞ OLDUĞU İÇİN.
YAĞMURU SEVİYORUM, BEREKET OLDUĞU İÇİN.
TOPRAĞI SEVİYORUM, TOPRAKTAN OLDUĞUM İÇİN.
İNAN SENİN İÇİN SEVİYORUM BUNLARI
VE SENİ TANITTIĞI İÇİN
07.04.2007 - 13:32
gitmek...
yokoluştur gitmek
-varolmanın ta kendisi-...
arkandan dökülür inciler,
kelebeğin kanadındaki toz misali,
rüzgarlar savururda,
güneş açtığında yeller eser yerinde...
önüne geçilmez bir seldir,
yakar yıkar heryeri.
güneş açsa da hep oradadır...
yaradır gitmek.
ufacık izi kalsa da iyileşir.
ölümcüldür yara,
izi geçsede, izi kalır hep yüreğinde...
bir bebektir gitmek.
soluk alır yaşar,yada soluksuz et parçası...
hayattır gitmek.
içinde kaybolur,
yada sen içinde kaybolursun...
ölümdür gitmek.
vardığında huzur,
yada sadece kemik takırtısı...
şimdi zamanıdır gitmenin.
demir almak vakti geldiğinde,
-kalkmak istemese de-
nice zincirler koparmıştırda,
yine de ayrılmıştır limandan.
07.04.2007 - 13:31
Yürekte esmek
Yürekte esmek
Meltem yeli gibi yürekte esmek
Mehtaba dalarak yar ile sohbet,
Dünyada yaşarken seninle olmak
Elveda sevdiğim demeden yaşamak
Ne güzel şey
Gönlündeki sevgiyi sunabilmek
El ele göz göze sahilde yürümek
Sevgiyi sevenle paylaşabilmek
Birlikte sonsuza seninle yürümek
Ne güzel şey
Seven gözlerinde aşkı hissetmek
Yürek yangınında ısınabilmek
Sevda meşalesini birlikte taşımak
Son nefese kadar yar el ele kalmak
Ne güzel şey
07.04.2007 - 13:31
Umut
gözlerimi yumsam...
havalansa
kuşlar.
uçurmalara takılıp
ebemkuşağı bürünse.
yerin en görkemli yüzü,
giyinse pazen kesme
çiçekli elbisesini.
bitse bu bam telinden konçerto.
07.04.2007 - 13:30
ve ben
...
ve ben sensiz gecen her saniyeye ağlıyorum.
eminim ki senden haber gelmeyecek bu gecede,
ve ben her saniye tekrar ağlayacağım.
ve ben her ağladığımda sana aşık olacağım,
ben her aşık olduğumda sen ağlayacaksın...
07.04.2007 - 13:30
Ağla gülme
Görünce gülerek baktın yüzüme
A! hala dargın mısın,neden söyle?
Yangını suyla söndürecek yerde,
Niçin? neden körükle geldin yine?
Yıllardır,duymadı mı feryadımı?
İsminin harfiyle okudum ağıtımı;
Her yere her şeye yazdım aşkı mı...
Şimdi bunu deşmenin zamanı mı?
Gören kerem sandı düştüm dillere,
Dolaştım deli dolu belde belde...
Acıları döktüm kelimelere;
Ne ulur yanıt verseydin sevgime!
Ne ettim sana? beni yere serdin,
Goncadım güldüm, paramparça ettin!
Katlanamam, onulmaz oldu derdim;
Yaşadığım bir ömrü sana verdim!
Yangını suyla söndürecek yerde,
Niçin körükle geldin yine?
Hiçmi saygı duymadın bu sevgime...
Pişman ol yaptığına, ağla gülme...
07.04.2007 - 13:29
Yorgun oldugumu anlatmaya çalistim sadece...
BiLir misin yaLnIzLIkta gokyuzune bakIp agLamayI...
BiLir misin yagmurda dibine kadar IsLanIp sessiz kaLmayI...
BiLir misin sogukta usumeden tum hayaLLerinLe IsInmayI...
BiLir misin sevgi arar gibi herhangi bir oyuncaga sarILmayI...
Peki, biLir misin sensizLikte sensizLigin sessizLigine mecbur kaLmayI?
07.04.2007 - 13:28
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu,
Göndermişti genç adama.
Genç adam yanlış adreste, yanlış yerdeydi,
Kabul edemedi kadının kalbini,
Önemsiz görmüştü kadının kendine gelen mektubu,
Bilmiyordu ki…
Kadının kalbinin ve ruhunun küçücük zarfta olduğunu,
Bir küçük, yeşil zarfta…
Kadının kalbi kırıldı,
Zaman hep yaptığını yaptı,
Onardı yaralı kalbi,
Mevsimler geldi geçti
Genç adam bir gün tüm cesaretini topladı
Hep imâ edip kadının anlamasını beklediği şeyi yazdı
Kadın şaşırdı okuduğu cümlelere
Konuşurken cesaretli değildi genç adam
Ama yazarken müthişti.
Satır aralarına sıkıştırdığı şeyleri işte yazmıştı.
“Benim başıma saksı düştü,
tüm gerçekleri kavradım” dedi kadın
“Umarım, senin başına da saksı düşer”
Bilmem kaç mevsim daha geçti.
Kadın yine sevgilisi denizleydi.
Sahilde yürürken düşünceliydi
Ayakları acıyordu çakıl taşlarına bastıkça.
Yürüdü, yürüdü, yürüdü…
Canı yandıkça yürüdü.
Yürüdükçe canı yandı.
Hayat böyleydi galiba.
Ya da gerçek olandı.
Yüründükçe can yakan.
Ama ille de yürünen.
Denizin bittiği yere baktı kadın.
Bakışları ufukta asılı kaldı.
Gökyüzüne kaldırdı başını.
Gökte dolunay vardı.
Sandı ki bir şifre gizli dolunayda,
Tek kendisinin bir de genç adamın bildiği.
İncecik kumları avuçladı eğilip
Hepsini avucunda tutamadı.
Elinden akıp gitti.
Tutamadığı yaşam gibi.
Yürüdü yine denizin kıyısında kadın.
Çakıl taşları ayaklarını acıtıyordu.
Canı yandıkça yürüdü
Yürüdükçe canı yandı.
Yorulana kadar yürümeye karar verdi
Yürüdü, yürüdü, yürüdü…
Son gördüğümde hâlâ yürüyordu.
Bir denizine bir dolunaya bakarak.
Düşüncelerinin derinine dalarak…
07.04.2007 - 13:26
GÖKKUŞAĞI GİBİ GÜLÜMSE...
Aşkın bir adı hüzünse, öbür adı mutluluktur.
Yarısı zorluksa, diğer yarısı rahat bir soluktur.
Bir gün yüreğin kanadığında, biri ağlar ise 'O' gerçek dostundur.
Dostlarınla öyle yaşa ki düşman olduğunda hakkında söyleyecek sözleri olmasın.
Düşmanlarınla öyle yaşa ki dost olduğunda yüzün kızarmasın.
Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç, bir tohumla başlar.
En uzun yolculuklar bir adımla başlar.
Gerçek sevgiler ise küçük bir tebessümle başlar.
Değer verdiğin insan sana değer vermiyorsa, bırak kendi değeriyle kalsın.
Lüzumsuz şeylerin peşinden koşan, lüzumlu şeyleri kaçırır.
Gülü öyle bir sevmelisin ki, soranlara 'dikeni yok' diyebilmelisin.
Dal rüzgarı affetmiştir, ama kırılmıştır bir kere.
İnsanları çılgına çeviren şey; bugünün deneyimi değil, dün olan bir şey için pişmanlık duymak ve yarının getireceklerinden korku duymaktır.
Geldiğin zaman boşlukları dolduran değil, gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.
Dostlar ırmak gibidir: Kimi zaman suyu az, kimileyin çok... Kiminde ellerin ıslanır yalnızca, kiminde ruhun yıkanır boydan boya.
Hayatın en güzel anı her şeyden vazgeçtiğiniz zaman sizi hayata bağlayan biri olduğunu düşündüğünüz andır.
Karamsar olmak zor değil. Zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir.
07.04.2007 - 13:25
ÖlümÖlüm Dirimde Saklı
Bir aşk geçti yanık çöllerden
Şiirim kuma düğümlendi
Kırık kelimelerin içinden
Aktı sırılsıklam duygular
Sılam döküldü kirpiklerden
Özüm özlemlerde acılı kaldı
Ağıtları yükledim sırtıma
Rüyalarım gündüzüme takıldı
İzlerimde cam kırıkları
Güneşin iki doğum, iki batışında
Ortadaki insanlık sallandı
Çatlamış dudakların yangınında
07.04.2007 - 13:24
Paylaşmak istediklerimden
Bir gün dostlarım 'sizin dönemin insanını anlatırmısın' dediler..bende yazmıştım beni ve benim gibi düşünen inları..seninle paylaşmak istedim beni tanıman adına.....
'Hiç kimse birbirinin sesini duymadı,kocaman bir sessizlik yaşamlarımız aslında...kendi sesimizi duyarak dinleyerek büyüdük, yazık ki sesini bize duyuracak olanları ya yanlış zamanlarda tanıdık yada hiç yanlarına bile uğrayamadık....biz sadece inandıklarımız için yürüdük genel doğrulardı onlar sadece biz inanmıştık ama....bu nedenle hep yalnızlığa mahkum ettiler bizi...ve hep kendi sesimizi dinleyerek yaşamaya mahkum edildik...'sesimi duyuyor' dediklerimiz bile aslında çok uzaktı bizlerden....hep en yakınlarda en uzak kalmaya mahkum olduk....'
...................................................
'Hiç varolmayan hayatlardı yaşadıklarımız. Karmakarışık koridorların ucunda görünen ışığa ulaşma çabasıydı hep aklımızı başımızdan alan. Binbir gece masal anlatıp onuncu köye yol almaktı azığımızı sırtlanıp. İnce sızılarımızı ceplerimize doldurup, hangi vapuru yakalayacağımızı hesaplayıp durduk. Vagonlara kilitlediğimiz aşklarımız için ne yürekleri toprağa verdik. Acıları biriktirip büfelere dizdik, dostlarımıza gösterdik. Dokunamadığımız çocukluğumuz, silkeleyemediğimiz tozlarımız oldu hep zamanın aynasında. Gözlerimizin en derinine baktık, en yosunundan sevdaları savurup saçlarımızın arasından hep ışığa yürüdük. Soluklandık arada, geriye dönüp baktık, yutacakmış casına üstümüze gelen karanlığımızdan ürktük defalarca. Biriktirdiğimiz hasretlerin içinde o ışık hep vardı. Dörde katlayıp, boş anıların arasına sıkıştırmıştık hani. Elimize aldığımızda gördük, buruşturup attığımız yaşamın yol haritası olduğunu. Unutulup kalmış bir köşede, sararmış beklerken. Sonra dönüp yüzünü güne açanlar misali, gökkuşağının altından yürüyüp geçmekti oysa yaşamak. Hiç anlamadan yitirip yolumuzu, toprağa verdiğimiz yüreklerin yanına uzandık kaldık, yorulmuştuk…...'
07.04.2007 - 13:24
seni düşünüyorum SENİ
seni düşünüyorum SENİ
Oturmuş gecenin karanlığında
Yine seni düşünüyorum
Dokunmak,öpmek istiyorum
Hep ama hep seni istiyorum
Şarkılar hep seni anlatıyor
Senin adına şiirler yazıyorum
Yokluğunla dans ediyorum çoğu geceler
Sensizlikle kafa çekiyorum
Hayalinle konuşuyorum,ağlıyorum omzumda
Göremediğim seni seviyorum
Hemde delice,çılgınca
Hep sen,hep sen diye haykırıyorum beni çevreleyen dilsiz duvarlara
Birtek onlar paylaşıyor benimle sensizliği
Söylemekten utanıyorum ama
Sensizliği bile kıskanıyorum
Paylaşmaya kıyamıyorum o dilsiz duvarlarla
Oturup gecenin karanlığında
Hiç kopamadığım seni düşünüyorum..
07.04.2007 - 13:23
Doğum Günü
Doğum günü hep ilktir.
Aşık ilk tutulandır.
Doğum günü sevgidir.
Aşık delice sevendir.
Doğum günü yaşlılık içerir.
Aşık ihtiyarlayıncada gençtir.
Doğum günü elemdir.
Aşık hep kederlidir.
Doğum günü hüzündür.
Aşık deli divanedir.
Doğum günü dönencedir.
Aşık olan pervanedir.
Doğum günü birlikteliktir.
Aşık ayrıykende birdir.
Doğum günü içtenliktir.
Aşık içten içe bitendir.
Doğum günü gelip geçer.
Aşk ebediyete değin sürer.
07.04.2007 - 13:23
Ağırdher ır sevmelerim her yürek taşıyamaz, büyüktür umutlarım omuz kaldıramaz, her şey olur da şu kalbim, bir tek sensiz olamaz. Mürekkepten denizler, kağıttan gemiler yaptım. Sonra ismini her yere yazdım. İsmini yazınca seni sevdiğimi sandın, ben seni sevmedim sana taptım! .. Güneşin buz tuttuğu yerde bir alev görürsen, bil ki o yalnız senin için yanan kalbimdir.
07.04.2007 - 13:21
NE ZORMUŞ BEKLEMEK SENİ
AÇARKEN HÜZÜN ÇİÇEKLERİ
KOPARMAYA KIYAMAZKEN BEN
ÇALMIŞLAR SEVGİMİN HER ZERRESİNİ
07.04.2007 - 13:18
Sadece Gelsen
Sadece Gelsen
Sadece gelsen
Sadece uzattığın elini versen de
Tutup seni kanatlanıp uçursam
Seni senden bile çok uzaklara kaçırsam
Sadece gelsen sen
Nereye diye sormasan hiç
Adımların gittiği yer zor olmasa
O adımlar sonunda korku bizi bulmasa
Sen sadece gelsen
Öylesine ve sadece yürüsen
Aklımda bir şey yok sen de de olmasa
Aklıma aklındakiler dolsa ve sen hiç gitmesen
Sadece gelsen
Gülümsesen ordan ve
Yanı başındayken küçücük bir buse
Uzaklardayken kocaman bir özlem olsan
Sadece gelsen de hani
Rüzgarla yan yana olsan savursan
Sende olanı yedi düvele korkmadan duyursan
Ve kocaman bir ateş olsan da yaksan kavursan
Gelsen sadece
Gül olsan Gülcan olsan
Güldüğün anda canda olsan
Canım içinde can olsan da
Sadece sevsen
Sadece sevsen
Sadece sevsen de kendini de sevdirsen
07.04.2007 - 13:17
Şiirçik
Küçücük gözleri olan,
Ufacık martıların,
Minicik kanatlarında
Kocaman bir hasret gönderdim sana...
07.04.2007 - 13:16
Ayrı doğrultularda aynı doğrularız biz...
Ölüm gibi belirsiz
Dipsiz kuyular kadar sessiz.
Ben,
Tepeden tırnağa sensiz,
Sen,
Tüm bunlardan habersiz.
Yaşamak denirse buna
Yaşıyoruz işte...
Anladım ki;
Ayrı doğrultularda
Aynı doğrularız biz...
Toplam 559 mesaj bulundu