Yalancılığın kol gezdiği,dürüstlüğün sadece sözlerde kaldığı mutluluğun bir tebesüm boyunca sürdüğü,aşkın ve sevginin imkansız gibi göründüğü şu dünyada hüzün vaktinde açan gülsün sen............ 'Sana ancak bir tebessüm kadar yakın olabildim sevdiceğim,bu gülüş esnasında içimde kopan fırtınanın ne kadar derin ne kadar kasvetli olduğunu anlayamassın sen...'Bir sevdaya kapılmanın ve bir hüznün çanları çalarken aşkı yakalamanın acısını içinde hissedebilir misin? Geceleri meçhullerde dolaşan sevdiğim........ Sana bunları yazarken elimin titrediğini görebilir misin? ........ Tabii ki göremezsin.Çünkü yanımda yoksun,ah bir yanımda olsanda; yüreğimin inceden inceye çırpınışını duyabilsen......... Yeter ki iste.Yeter ki senbir aşkı yüreğinde taşımaya hazır ol.Sen hazır olursan,bil ki; o zaman yollarına güller serer,seni sevinç gözyaşlarıyla karşılarım................... Eğer gelmezsen; boyun büker,çeker giderim.Alır,bir aşkı sırtlar giderim.....Bir sızı kalır içimde,TA DERİNLERDE...... Bu aşka kimileri geçlik aşkı,kimileri heves der. Ama ben yine de seni sever ve yüreğimde saklarım. Ama birkez daha düşün.Bir aşkın matemini,bir yalnızlığın hüznünde boğmak zor gelir bana.Yanımda ol ve beni,'SONSUZ VE DİPSİZ UÇURUMUN KIYISINDA GEZEN ÜMİDİMİ KURTAR,GÖZYAŞLARINLA YEŞERT VE BANA HATIRA BIRAK........... Sevdanı yüreğime akıt............ Tatlı bir zehir okşasın yüreğimi sonra bana bir kez 'MERHABA' DE........... Aşkımız yeşersin senin benim gözbebeklerimizde.... Saçlarının her dalgalanışında her telde sana olan aşkım parlasın........ GÜN BATIMINI İZLE BENİMLE... Yüreğim avuçlarında olsun.Kanatlanıp uçacak bir kuş gibi çırpınan yüreğim.Onu yüreğinle birleştir ve beraber göklere erişelim..... Kederin ulaşamayacağı,mutluluğun bırakamayacağı kadar uzak yıldızlara çıkalım.Aydınlık sarsın her yanımızı............. Elele cennete koşalım.AŞK bahçelerinde kimsenin ulaşamayacağı mutlulukları tadalım... VE MELEĞİM SARIL BANA,KORU BENİ KÖTÜLÜKLER YANAŞMASIN YANIMIZA... ŞİMDİ BİR ŞEYLER SÖYLE; MUTLU OLACAĞIZ DE; AMA SEN NE DERSEN DE, UNUTMA Kİ: UNUTAMAM, KALBİM SENİNLE...........
Kim bilir şimdi nerdesın,kimin yanındasın yanımda olman için neler vermezdım ki..ama olmadı işte biliyorum kalbin başkası için çarpıyor,bu benim canımı acıtsada her şeye ragmen seviyorum seni,geceleri uyuyamıyorum sadece senin mutlu olman için dua ediyorum,sen benim hayalimsin,senin canın yerine benim canım yansın sen hiç üzülme olur mu.. ben seni gercekten sevmiştim,karsılık beklemeden,sadece sevmiştim.. ne diim elimden baska bişi gelmiyor..senin mutlu olduğunu hissetsem yeter bana.. belki bir gün sende beni seversin die diil ben seni ölene dek sevdim..hala da seviyorum.inşallah sevdiğinle beraber mutlu olursun.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer. Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın. Bir gün yalan söyleyeceksen eğer, Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ışıttığı kadar sıcak Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin İşte budur hayat! İşte budur yaşamak! Bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Her şey sende gizli Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif... Kalbin attığı kadar canlısın Gözlerin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin. Nefret ettiklerin kadar kötü... Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğü rengin... Yaşadıklarını kar saymaz. Yaşadığın kadar yakınsın sonuna Ne kadar yaşarsan yaşa Sevdiğin kadar ömrün... Gülebildiğin kadar mutlu ol üzülme Bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi Sevdiğin kadar sevileceksin Çiçek sulandığı kadar güzeldir Bebek ağladığı kadar bebek Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Ve her şeyi öğrenebildiğin kadar bilirsin Bunu da öğrenki; SEVILDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN! ...
AŞKIMA ELVEDA seni ne çok sevdim ben.ne çok gözyaşı döktüm senin için geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim.bir bakışına bir dudak titreşine gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önne sererdim. şiirler şarkılar sevgiler içinde tutuşan bir ateş yangımında senin için kül kesildim.adına yanlızlık dedim.sen beni bilmedin.beni tanımadın beni sevmedin.bu bir ölümdü bu bir fermandı.yaşamak mümkün değil.yanlızlık yanlızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı.yankısı döndü dolaştı senin kapıların bana kapalı.kendi sesim bana ulaştı anladımki beni hiç duymayacaksın. sana sitem edemem,sana kırılamam,bir tek dileğim var senden son bir tek isteğim oda mutlu olaman mutlu ol sevdiğim,biriciğim,aşkım,nereye kime gidersen gityeterki sen mutlu ol.kendine iyi bak.çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım yanında san bakacak ben olmayacağım.istesemde istemesemde.sevdim bir zamanlar seni,hala seviyorum ve benden sonrada mutlu olmanı istiyorum.olurda birgün dönersem seniiyi bulmak istiyorum.yaşanılan paylaşılan güzel şeyler hatrına sana yürekten mutluluklar diliyorumve ben birdaha seni sevmemek üzere bana seni sevmiyorum demeni bekliyorum.keşke böyle yaşanmasaydı herşey.keşke döndüre bilseydik zamanı geriye.gitmesen olmazmı? bitmesek olmazmı? senden kalan boşluğu kimile doldururum bilmiyorum.sen hayatıma renk katan sen hayatımdaki nedensin peki ozaman senin istediğin gibi olsun git.git ama sakın arkana bakma.ozaman dayanaman seni bırakamam. gün olur seni unuta bilmek için bu şehirlerden çok uzaklara gitmek istiyorum.sokaklar parklar seni hatırlatmasın diye.gün olur anlıyorum senden ve bu şehirdnen kaşmanın faydasızlığını.çünkü biliyorum nereye gitsem benimle geleceksinyada gittiğim her yerde senden birşeyler olacak.sen unuttun fakat unutulmadın.bense unutulduğumu biliyorum.fakat unutamıyorum.inan unutabildiğim gün seni yeniden ve daha çok sevmeye başlıyacam.sen hiç kendini böyle gereksiz,böyle değersiz hissettinmi.ayrılık ölüm kadar acı ve soğuk.aynalara bakıyorum aynada gördüğümben değilim.yokluğun bedeli çok ağır sevgilim.düne kadar en yücesini yaşadım mutluluğun,ayaklarımın altında kayır gidiyordu toprak.güneşkadar yakındı aşk.bıraktın birden bire kanatlarım kesildi.şimdi hiç birşeyim.oysa herşey nekadar güzeldi yönümü yolumu şaşırdım.sen bensiz nasılsın bilmiyorum rahatmısın mutlumusun, bukadar çabuk beni unuturmusun.? ...nasıl birden mazi olursun. düne kadar aşkı içtiğim,dudaklarında yüreğimi erittiğim,uğruna yaşamayı göze aldığım nerdesin,kimlerlesin,ben burada terk edip gittiğin yerdeyim. sevinçlerim hayallerim,umutlarım,renkli dünyam elveda.elveda yaşamak,yaşamın anlamı elveda.kimse farkında değil yokluğunun.sensiz ne hallerdeyim kimse bilmiyor.anlamıyor yitip giden bir aşkın kederi.sen seçtin bu yolu.bana ise sadece bu yollda ölmek kalır.yeterki sen üzülme ELVEDA SEVGİLİMMM..
Bir gül olmak isterdim, dalımdan koptuğum an yalnız senin için kopayım ve yalnız senin avuçlarında solayım diye bir tanem...
Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen yere düşen yağmur damlalarını tutmaya çalış, tutabildiklerin senin sevgin tutamadıklarınsa benim sana olan sevgimdir...
hüzünlerdi dökülen Yorgun kanatlarınla bir akşam üstü Özlem bulutlarından süzülüver içime. Sen gideli menekşeler bahara küstü, Ne gün doğdu, ne yıldız gülümsedi geceme.
Dalında kurudu ümidin goncaları Sevdaya alkış tutan elleri kader kırdı. Bir türlü bulamadım o dörtlü yoncaları Aşkın mutlulukları; çözülmeyen bir sırdı.
Şarkılar, hep tek yanlı aşklar için ağladı. Hüzünlerdi dökülen tamburların telinden Gönül mangalında ateşler kül bağladı Sağlam bentler yıkıldı ihanetin selinden.
Çalmadın bir daha gönül kapısını, Gülmedin sabahıma pembe şafaklar gibi. Bir kenara fırlattın aşkımın tapusunu Yüreğime saplandın keskin bıçaklar gibi...
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, 'bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur' diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... 'Senin için ölürüm' derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam 'Hayır, ben senin için ölürüm' diye yanıt verirdi hep...
Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, 'Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak....' Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, 'Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma' Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde 'satılık' levhası asılı olan. 'Ne dersin, bu evi alalım mı? ' dedi adama. 'Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı...' 'Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim? ' diye yanıt verdi adam. 'Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık....'
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: 'Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...'
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, 'Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat' diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...
Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, 'Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım' diye sözünü kesti arkadaşı. 'O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya....'
'Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları' diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...
Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, 'son bir kez kucaklamak isterim seni' diyecek oldu ama kadın, 'defol' dedi nefretle...
İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. 'Sen, buraya ne yüzle geliyorsun' diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. 'Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.' dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: 'Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi...' Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, 'Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem' diyordu... Sırayla okudu; 'Seni çok sevdim', 'Seni sevmekten hiç vazgeçmedim', 'Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim.' 'Fakat benim için ölmeni istemedim' 'Şimdi bana söz vermeni istiyorum.' 'Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı? ' son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:
'Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım....'
24.02.2007 - 16:28
Merhaba karşılıksız eşsiz sevdiğim......
Yalancılığın kol gezdiği,dürüstlüğün sadece sözlerde kaldığı mutluluğun bir tebesüm boyunca sürdüğü,aşkın ve sevginin imkansız gibi göründüğü şu dünyada hüzün vaktinde açan gülsün sen............
'Sana ancak bir tebessüm kadar yakın olabildim sevdiceğim,bu gülüş esnasında içimde kopan fırtınanın ne kadar derin ne kadar kasvetli olduğunu anlayamassın sen...'Bir sevdaya kapılmanın ve bir hüznün çanları çalarken aşkı yakalamanın acısını içinde hissedebilir misin?
Geceleri meçhullerde dolaşan sevdiğim........
Sana bunları yazarken elimin titrediğini görebilir misin? ........
Tabii ki göremezsin.Çünkü yanımda yoksun,ah bir yanımda olsanda; yüreğimin inceden inceye çırpınışını duyabilsen.........
Yeter ki iste.Yeter ki senbir aşkı yüreğinde taşımaya hazır ol.Sen hazır olursan,bil ki; o zaman yollarına güller serer,seni sevinç gözyaşlarıyla karşılarım...................
Eğer gelmezsen; boyun büker,çeker giderim.Alır,bir aşkı sırtlar giderim.....Bir sızı kalır içimde,TA DERİNLERDE......
Bu aşka kimileri geçlik aşkı,kimileri heves der.
Ama ben yine de seni sever ve yüreğimde saklarım.
Ama birkez daha düşün.Bir aşkın matemini,bir yalnızlığın hüznünde boğmak zor gelir bana.Yanımda ol ve beni,'SONSUZ VE DİPSİZ UÇURUMUN KIYISINDA GEZEN ÜMİDİMİ KURTAR,GÖZYAŞLARINLA YEŞERT VE BANA HATIRA BIRAK...........
Sevdanı yüreğime akıt............
Tatlı bir zehir okşasın yüreğimi sonra bana bir kez 'MERHABA' DE...........
Aşkımız yeşersin senin benim gözbebeklerimizde....
Saçlarının her dalgalanışında her telde sana olan aşkım parlasın........
GÜN BATIMINI İZLE BENİMLE...
Yüreğim avuçlarında olsun.Kanatlanıp uçacak bir kuş gibi çırpınan yüreğim.Onu yüreğinle birleştir ve beraber göklere erişelim.....
Kederin ulaşamayacağı,mutluluğun bırakamayacağı kadar uzak yıldızlara çıkalım.Aydınlık sarsın her yanımızı.............
Elele cennete koşalım.AŞK bahçelerinde kimsenin ulaşamayacağı mutlulukları tadalım...
VE MELEĞİM SARIL BANA,KORU BENİ KÖTÜLÜKLER YANAŞMASIN YANIMIZA...
ŞİMDİ BİR ŞEYLER SÖYLE; MUTLU OLACAĞIZ DE;
AMA SEN NE DERSEN DE,
UNUTMA Kİ:
UNUTAMAM, KALBİM SENİNLE...........
24.02.2007 - 16:23
sen ağlama
Kim bilir şimdi nerdesın,kimin yanındasın yanımda olman için neler vermezdım ki..ama olmadı işte biliyorum kalbin başkası için çarpıyor,bu benim canımı acıtsada her şeye ragmen seviyorum seni,geceleri uyuyamıyorum sadece senin mutlu olman için dua ediyorum,sen benim hayalimsin,senin canın yerine benim canım yansın sen hiç üzülme olur mu..
ben seni gercekten sevmiştim,karsılık beklemeden,sadece sevmiştim.. ne diim elimden baska bişi gelmiyor..senin mutlu olduğunu hissetsem yeter bana..
belki bir gün sende beni seversin die diil ben seni ölene dek sevdim..hala da seviyorum.inşallah sevdiğinle beraber mutlu olursun.
24.02.2007 - 16:19
Sevildiğin Kadar Sevilirsin
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer.
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer,
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ışıttığı kadar sıcak
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak!
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Her şey sende gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif...
Kalbin attığı kadar canlısın
Gözlerin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin.
Nefret ettiklerin kadar kötü...
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğü rengin...
Yaşadıklarını kar saymaz.
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadar ömrün...
Gülebildiğin kadar mutlu ol üzülme
Bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi
Sevdiğin kadar sevileceksin
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Bebek ağladığı kadar bebek
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Ve her şeyi öğrenebildiğin kadar bilirsin
Bunu da öğrenki; SEVILDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN! ...
24.02.2007 - 16:05
AŞKIMA ELVEDA
seni ne çok sevdim ben.ne çok gözyaşı döktüm senin için geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim.bir bakışına bir dudak titreşine gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önne sererdim.
şiirler şarkılar sevgiler içinde tutuşan bir ateş yangımında senin için kül kesildim.adına yanlızlık dedim.sen beni bilmedin.beni tanımadın beni sevmedin.bu bir ölümdü bu bir fermandı.yaşamak mümkün değil.yanlızlık yanlızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı.yankısı döndü dolaştı senin kapıların bana kapalı.kendi sesim bana ulaştı anladımki beni hiç duymayacaksın.
sana sitem edemem,sana kırılamam,bir tek dileğim var senden son bir tek isteğim oda mutlu olaman mutlu ol sevdiğim,biriciğim,aşkım,nereye kime gidersen gityeterki sen mutlu ol.kendine iyi bak.çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım yanında san bakacak ben olmayacağım.istesemde istemesemde.sevdim bir zamanlar seni,hala seviyorum ve benden sonrada mutlu olmanı istiyorum.olurda birgün dönersem seniiyi bulmak istiyorum.yaşanılan paylaşılan güzel şeyler hatrına sana yürekten mutluluklar diliyorumve ben birdaha seni sevmemek üzere bana seni sevmiyorum demeni bekliyorum.keşke böyle yaşanmasaydı herşey.keşke döndüre bilseydik zamanı geriye.gitmesen olmazmı? bitmesek olmazmı? senden kalan boşluğu kimile doldururum bilmiyorum.sen hayatıma renk katan sen hayatımdaki nedensin peki ozaman senin istediğin gibi olsun git.git ama sakın arkana bakma.ozaman dayanaman seni bırakamam.
gün olur seni unuta bilmek için bu şehirlerden çok uzaklara gitmek istiyorum.sokaklar parklar seni hatırlatmasın diye.gün olur anlıyorum senden ve bu şehirdnen kaşmanın faydasızlığını.çünkü biliyorum nereye gitsem benimle geleceksinyada gittiğim her yerde senden birşeyler olacak.sen unuttun fakat unutulmadın.bense unutulduğumu biliyorum.fakat unutamıyorum.inan unutabildiğim gün seni yeniden ve daha çok sevmeye başlıyacam.sen hiç kendini böyle gereksiz,böyle değersiz hissettinmi.ayrılık ölüm kadar acı ve soğuk.aynalara bakıyorum aynada gördüğümben değilim.yokluğun bedeli çok ağır sevgilim.düne kadar en yücesini yaşadım mutluluğun,ayaklarımın altında kayır gidiyordu toprak.güneşkadar yakındı aşk.bıraktın birden bire kanatlarım kesildi.şimdi hiç birşeyim.oysa herşey nekadar güzeldi yönümü yolumu şaşırdım.sen bensiz nasılsın bilmiyorum rahatmısın mutlumusun, bukadar çabuk beni unuturmusun.? ...nasıl birden mazi olursun.
düne kadar aşkı içtiğim,dudaklarında yüreğimi erittiğim,uğruna yaşamayı göze aldığım nerdesin,kimlerlesin,ben burada terk edip gittiğin yerdeyim.
sevinçlerim hayallerim,umutlarım,renkli dünyam elveda.elveda yaşamak,yaşamın anlamı elveda.kimse farkında değil yokluğunun.sensiz ne hallerdeyim kimse bilmiyor.anlamıyor yitip giden bir aşkın kederi.sen seçtin bu yolu.bana ise sadece bu yollda ölmek kalır.yeterki sen üzülme
ELVEDA SEVGİLİMMM..
24.02.2007 - 15:45
Bir gül olmak isterdim,
dalımdan koptuğum an
yalnız senin için kopayım
ve yalnız senin avuçlarında solayım diye bir tanem...
Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen yere düşen yağmur damlalarını tutmaya çalış, tutabildiklerin senin sevgin tutamadıklarınsa benim sana olan sevgimdir...
24.02.2007 - 15:43
hüzünlerdi dökülen
Yorgun kanatlarınla bir akşam üstü
Özlem bulutlarından süzülüver içime.
Sen gideli menekşeler bahara küstü,
Ne gün doğdu, ne yıldız gülümsedi geceme.
Dalında kurudu ümidin goncaları
Sevdaya alkış tutan elleri kader kırdı.
Bir türlü bulamadım o dörtlü yoncaları
Aşkın mutlulukları; çözülmeyen bir sırdı.
Şarkılar, hep tek yanlı aşklar için ağladı.
Hüzünlerdi dökülen tamburların telinden
Gönül mangalında ateşler kül bağladı
Sağlam bentler yıkıldı ihanetin selinden.
Çalmadın bir daha gönül kapısını,
Gülmedin sabahıma pembe şafaklar gibi.
Bir kenara fırlattın aşkımın tapusunu
Yüreğime saplandın keskin bıçaklar gibi...
24.02.2007 - 15:30
BU KADAR SEVEBİLİR MİSİNİZ?
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu,
öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere
daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse
bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları
biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse
bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için
o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini
görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o
durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre
sonra...
Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu...
Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki
yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri
günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep
mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka
hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık
hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki...
Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü...
Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman
çocuk sahibi olmayınca, 'bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek,
bencillik olur' diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini
büyüttüler... 'Senin için ölürüm' derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam
'Hayır, ben senin için ölürüm' diye yanıt verirdi hep...
Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, 'Bir tanem,
kütüphanenin ikinci rafına bak....' Kütüphanenin ikinci rafında başka bir
not olurdu, 'Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın
unutma' Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya
koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği
çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı
hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep
birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların
ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden
ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık
bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla
beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev
gördü kadın, üzerinde 'satılık' levhası asılı olan. 'Ne dersin, bu evi
alalım mı? ' dedi adama. 'Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız.
Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet
edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı...' 'Sen istersin de ben hiç hayır
diyebilirmiyim? ' diye yanıt verdi adam. 'Amerika'daki tıp kongresinden döner
dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık....'
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu
adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları
içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir
tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor,
konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve
çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: 'Canım, o ev
bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...'
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da
çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini
söylemesi için yalvardı adama, 'Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur
anlat' diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve
sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton
duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...
Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği
arkadaşına dert yanarken, 'Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım'
diye sözünü kesti arkadaşı. 'O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki
restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş
biniyorlar arabaya....'
'Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları' diye bağırdı kadın. Onca
yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti
o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının
sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı
genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına
nasıl sarıldığını gördü adamın...
Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona
sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar
etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa
geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu
alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, 'son bir kez kucaklamak isterim seni'
diyecek oldu ama kadın, 'defol' dedi nefretle...
İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına
kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.
Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız
kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın
yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua
ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile,
kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle
uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. 'Sen, buraya ne yüzle
geliyorsun' diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. 'Lütfen, içeri girmeme
izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.' dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve
zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: 'Hiçbir şey göründüğü gibi değil
aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre
sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna
dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini
biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü
oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya
yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının
karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama
olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu
kutuyu vermemi istedi...' Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını
biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu
açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt
duruyordu kutuda. İlk kağıtta, 'Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem'
diyordu... Sırayla okudu; 'Seni çok sevdim', 'Seni sevmekten hiç
vazgeçmedim', 'Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim.'
'Fakat benim için ölmeni istemedim' 'Şimdi bana söz vermeni istiyorum.'
'Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı? ' son kağıdı eline alırken, kutuda bir
anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:
'Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta
martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım....'
Toplam 559 mesaj bulundu