Ben seni kocaman bir yürekle sevdim.Gözlerim degil, yüregimdi seni gören. Sen damarlarimdaki kana karisip, geldin oturdun yüregime. Bir baska yerde olamazdin zaten. Sen, benim en degerli yerimde, yüregimde olmaliydin, orada kalmaliydin.çok aska ev sahipligi yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Her hangi bir konuk degildin artik.Bu yüzden ne agirlama fasli vardi, ne de ugurlama.O yüregin gerçek sahibiydin. Simdi sonbahar, kisa giriyoruz ya.Ben dört mevsim bahari yasadim seninle.çicek çiçek açtin yüregimde.Gökkusagi zayif kaldi,senin renklerin karsisinda.Taze bir yaprak gibi yesildin.Açelyaydin pembeliginle.Üzerine çig taneleri düsmüs sari güldün.Kirmiziydin bir ates gibi.Ve maviydin... En cok bu renkle anmayi sevdim seni.Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düsünemedim.Seni severken dünyayi da sevdim ben, insanlari da.Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatin sahibiydim artik.En kizgin,en tahammülsüz oldugum anlarda bile, seni düsünmek yetti bana.Içimdeki sevinç yüzüme yansidi,güldüm.Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygisiz, içten gülüsün ne demek oldugunu, nasil güzel bir sey oldugunu anladim seninle..Her seye ragmen sevdim seni. Güçlüydüm ve asamayacagim hiçbir zorluk yoktu.Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim.Sen elimden tuttugunda, patlamaya hazir bir volkan gibi hissederdim kendimi.Menzil sendin ve ben o menzile ulasmak için önüme çikan her seyi yok edebilirdim.Sana ulasmami engelleyecek her seyi eritirdim,kul ederdim.Sana ulastigimdaysa sakin bir göle dönüsürdüm.Ve o göle bir tek sen girebilirdin...Sevdim ve hayrandim da.Her halin çekti beni.Durusunu,uyumani,gülmeni,kizmani,saskinligini, safligini,kurnazligini,çocuklugunu,olgunlugunu sevdim.Sesini de sevdim suskunlugunu da.Küçük oyunlarini,kaprislerini, sitemlerini,korkularini sevdim.Seni ve o doyumsuz sevdani,uçari sevdani anlatacak kelime bulamadim çogu zaman.Sigmadin cümlelere ve hiç bir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadi.Seni severken yorulmadim.çünkü sen yasam kaynagiydin.Her gün yenilendim.Seninle çogaldim,büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladin.Ölmeyecektim çünkü sen ölmezligin ta kendisiydin!
hep böylemi bakar gözlerinin içi senin? hep böyle mi sevdiğini söylersin bana? içinde biryerlerde uçan martılar gözlerinde bilmediğim pırıltılarla, 'seni seviyorum' deme bana! içim bi tuhaf oluyor dokunmak istiyorum ellerine sonra, büyüttüğün kuşlara ekmek atmak birde güle-oynaya...
'seni seviyorum' deme işte bana... alıp başımı gitmek istiyorum, çok uzaklara ya da senin yanına! .. gelsene hadi, al beni buralardan... bırakma bir başına.... acıyor biryerlerim sen olmayınca 'seni seviyorum' deme bana... unutuyorum kanatsız olduğumu, melekler gibi uçmak istiyorum sonra...
tarifsiz boşluklar var, tarifsiz korkular sen yine sevdiğini söyleme bana... sarılma öyle hemen... ellerim üşüyormuş - ' kaç yazar? ' Ödünç istemem ellerini... Sıcak elleri bırakmak zordur bilirim..... En iyisi al bendeki emaneti Gökkuşağının 8.rengi olma hayallerini 'seni seviyorum' deme bana gitmek istemiyorum sonra... oysa biliyorsun gitmem gerektiğini ilk ben söylemiştim....... gözyaşlarım burnumda 'seni seviyorum' deme bana...
güvercinim söyle Ona değmedi başka elerin eli eline de. rüzgar söyle Ona söylemedi başka isim dudakları iki hece adın gece gündüz dilinde de. dağlar söyle Ona siz kadar olan özlemimi çok özledi, çok özledi, çok özledi de. ay söyle ona yıldızların bekçisi oldu gözleri her kayanda seni diledi de. pencere önü çiçeğim söyle ona bu günde pencerede seni bekledik de. güneş söyle ona gittin diye kırgın değil, ben gibi dönüp geleceksin diye bekliyor de. yalancı baharım sonbaharım söyle ona eylül kokunca, yapraklar sararınca dolacaksın ben gibi içine de. yalnızlığım söyle ona uykularından uyanıp ağlıyor ben yüzünden sensizliğim ben onun için sen dönersen ben gideceğim de. şiirim söyle ona bu çağrı, bu feryat, bu bir yalvarış geri dönmen uğruna vazgeçiyor gururundan de yağmur söyle ona, söndüremediğin hasretimi toprak kokusu kadar sevdiğimi söyle.
Belki bir Merhabay`la aydınlanır günün Belki bir kelimeyle çoğalır gülüşün Bir parça mutluluk takılır belki gözlerine Belki bir başka açarsın defterini bugün Başka türlü bakarsın yaşamın tadına Bir başka gülücük yansır dudaklarına Umuda hoşgeldin derken... Hiç bilmediğin o duyguyu yaşarken Yaşamın reset düğmesine basıp yeniden basladığın, O gün bugün olsun..
Sakin sakin durup birden kabaran o masmavi dalgalarda buldum hayatın anlamını! Onun ılık sesine hasret kaldıgımda, hasretinden yüregim yanarken,gözümden akan yaşlarda buldum ben hayatın anlamını! O tertemiz dogaya,uçan kuşlara gözlerimle sevdayı anlatırken buldum hayatın anlammını! Hiç dertsiz, kedersiz, gelecek yıllardan, acılardan habersiz, melek yüzlü çocuklara bakarken buldum ben hayatın anlamını! Acıdan hasretden kıvrandıgım anlarda bile,yaşama gülerken buldum ben hayatın anlamını! O tozpembe hayallerden uyanınca,acı dolu sensizlik dolu gerçekleri gördügümde buldum hayatın anlamını! Tam senden vazgeçtigimde, yanına gelip boynuna sarılarak aglamayı arzularken buldum hayatın anlamını! En umutsuz anlarda bile içimdeki vuslat kıvılcımlarına kendimi inandırarak teselli budugumda, buldum,gördüm ve yaşadım ben hayatın anlamını! ! !
Üşümeyi severim ben, Üşüdüğüm zaman yorganım daha güzel!
Yorulmayı da severim, Yorulunca uyumak bir başka güzel!
Açlığı da severim, susuzluğu da hatta! O zaman daha tatlı gelir su içmek kana kana!
Ve ondandır ayrılığımızı seviyor olduğum, İki adım ötedeyken de engeller koyduğum araya
Kalbimdeki sızıyı da seviyorum, Gözümdeki yaşı da senden olunca Kavuşamamayı bile sever oldum sonunda 'Neler severim, nasıl severim? ' bilmiyorsun halâ
Saçlarını severim, kısacık Ellerim deli olur okşamak için Dudaklarını severim, yumuşacık Durup durup öpesim gelir pembeliğini Ellerini severim bir de hamarat, çalışkan ellerini Ellerindir benim için evin en sıcak yeri
Ve eğer aşıksam o dem Doyamam seyretmeye güzelliğini Şimdi sana doyamadığım gibi
Oysa sen bilmiyorsun Ahh doyamadığım hiç sormadın ki!
kimi zaman beyaz bir güvercin kanadında, kimi zaman da bembeyaz bir kağıtta saklarız bize has bize özel düşüncelerimizi.
oysa ben gizliliğe gizledim bu özel düşüncelerimi.
dünyaya, insanlığa ve kendime bakışımı yenilememde yol gösteren bir melekti bu özel düşüncenin sahibi.
yıllar geçtikçe hafızamdaki yerini alan türlü güzellikler canlandırdı hayalimdeki meleği. düşünüyorum düşler sokağında hayata en son sımsıkı sarıldığım zamanı anımsamaya çalışıyorum. sanki benimle beraber doğmuş, sanki benimle beraber yaşamış, bana arkadaş, bana dost, bana sevgili olmuş meleğimi düşünüyorum. gizliliğe gizledim meleğimi... adına şarkılar söylemeyi şiirler yazmayı seni seviyorum demeyi ne çok istemiştim.
oysa aynı dünyayı, aynı toprakları, aynı suyu, aynı havayı paylaşıyor olsakta hep düşlerde karşılaştım meleğimle.
aynı yağmur altında farklı yerlerde ıslandık aynı soğuk gecelerde üşüyüp farklı şeylere sarıldık. onsuz geçen düşlerimde hep korktum, hep gizlendim yatağımın bir köşesine. ve artık anlıyorum ki meleğimle hiç karşılaşmadım gerçek yaşamda.
bir zamanlar geçtiğim düşler sokağında artık büyük çınar ağaçları yükselmiş göğe doğru hem güzellik katmışlar düş sokağıma hem de mahrum bırakmışlar kara toprağı günden ve güneşten...
vakit ilerlemiş; ama hala gizemini korumuş orada yaşananlar. rengarenk çiçekler, eşşiz güzellikleriyle gökyüzünü süsleyen kuşlar, kelebekler, o masmavi bulutlar daima varolmuş o melekler diyarında.
dünyaya ilk adımlarını atan bebekler gülmeye sokaktaki aç insanlar doymaya düşmanlar barışmaya niyetli değiller ama ben nefes aldığım sürece devam edeceğim o meleği aramaya...
belki de zamanın benden alamadığı, aksine kazandırdığı güzellik bu olsa gerek.
'insanlar uzaklarda gördüğü bir gülü elde edebilmek uğruna hemen yanıbaşında duran kırçiçeklerini ayakları altına almaktan çekinmiyorlar...'
düşünen doğru düşünmüş zamanında. doğrudur.hemde çok doğru.
bazen bir hayal uğruna yanıbaşımızda olan güzellikleri görmezlikten geliyoruz bizler. yaklaşık sekiz saat önce gördüğüm bir güzel hanımefendi bilgisayarımdaki arıza gibi beynimde de birşeylerin arızalı olduğunu anımsattı bana.
belki bir delinin hatıra defteri gibi kullandığım bu disketi aylar önce yazdığım ve elimde sadece birkaç tane kalan şiirimle (en sevdiğim şiir- utanıyorum) süslesemde bir anlamı yok sanırım. gözlerdeki anlam ve sadelik, karadeniz havasını tenefüs etmiş bir insanla birleşince böyle eşşiz bir güzelliğin ortaya çıkması şaşırtıcı olmasa gerek.
kızgın, sinirli, korkmuş, üzgün olduğum saatler içinde bana gülmem gerektiğini anımsatan hanımefendiyi bir daha görememek zor olacak benim için. hem de çok zor. cesaretsizlik en büyük sorunlardan birisidir insan için. sanıyorum ki bu sorun kemirecek içimi.oysa bir ağaç tohumunun toprağı yarıp yeşermeye başlaması için bile cesaret gerekir. kırılması için ufak bir rüzgar, ezilmesi için bir sıçan darbesi yeterlidir. ama yine de yeşeriyor. inatla ayakta duruyor. ve yeni yeni tohumlar serpmek için büyüyor. derken bir orman oluveriyor. yaradılış kanunu bu.
gökyüzünde toplanmaya başlayan bulutlara baktıktan sonra, yağmurlu bir güz soğuğunun gelmekte olduğunu tahmin edip odun kırmaya başlamak gibi birşey olsa gerek; güzel bir insanı daha fazla sinirlendirmeden son satırları yazma vakti çoktan geçti sanırım... bademlerin çiçek açtığı bir bahar sabahı bayramı karşılamak huzurla dolduruyor kalpleri, güldürüyor somurtmaya mahkum edilmiş güzel yüzleri... dualarım sokakta yatan aç insanlara, dualarım sütüne su katılan bebelere, dualarım bayramda tebrikleşecek kimsesi olmayanlara..
sen de dua et olurmu güzel melek. bilirim melekler isterlerse düzelir tüm olumsuzluklar.umut oldukça daima bir şans vardır insanlar için.
teşekkürler güzel melek. farkında olmadan vesile olduğun güzellikler için.
'Hayat ne tuhaf değil mi? ' Çoğu zaman içini dökmeye bu cümleyle başlarsın. Duygu dünyanın kapıları aralanır,cümleler ardı sıra gelmeye başlar. Bazen haykırmak istersin bir imdat dilersin; ve nasıl başlayacağını bilemediğin anlarda bu cümle imdadına yetişir.
Bazen bir tebessüm, tatlı bir bakış ve dokunuştur aradığın; bir omuza yaslanıp, kendini salıvermenin arzusudur. İstediğin çok bir şey değildir aslında; gözlerinde kaybolmak, gidivermek başka alemlere...
Bazen rüzgarın önüne kapılıp giden bir yaprak olmak istersin bazen de o rüzgara direnen bir vücut. Ama çoğu zaman nafiledir direnmen. Hayat yolunu çizmiştir bir kere ve rüzgarın yönünü değiştiremezsin. Teselliyi bulmak istediğin dudaklar çoğu zaman soğuktur. Üşütür içini. Sense titrersin; göz yaşlarınla ısıtırsın kendini, için için ağlayarak.. Kendini soğuk bir kış gününde çıplak ve yalnız hissedersin, ısıtsın diye yalnızlığına sarılırsın, gözlerin güneşi arayarak. İstediğin çok bir şey değildir aslında; sıcak bir tebessüm tatlı bir gülüş ve dokunuş.
Kendi kendine söylenirsin; acaba çok mu şey istiyorum diye. Sonra da takma kafaya diyerek kaçıverirsin oradan. Bir teselli istersin, ufak bir teselli. karşılaştığın şey ise kapalı kapılardır. Duvar gibi önünde duran kapıyı bir türlü kıramazsın. Sonra o duvarı kaleminle yıkarsın. Cümlelerindedir savaşın. Yırtınırsın, kendini paralarsın. Mağlup olmak üzereyken zaferi yaşarsın. İçindeki fırtına dinmiştir artık.
'Hayat ne tuhaf değil mi? ' Kendi iç savaşında mağlubiyeti de yaşarsın zaferi de; ama bu zaferi tek başına kazanmamışsındır. Seni sevdiğine inandığın insanlar hep yanındadır ve yanında olacaktır. O insanları kaybetme. Onlara verebileceğin en değerli hediyeyi ver; sevgini.
İçinde filizlenen renk renk çiçeklerin olsun.onlara itinayla bak, asla incitme. Karşında dimdik ayakta olsunlar, senin gibi ve bırak sarsınlar etrafını; içlerinde kaybolmanın doyumsuz keyfini yaşa.
Unutma sen sevdiklerinle varsın. Yalnızlık Allah'a mahsustur. Yanında her zaman seni seven birilerinin olduğunu anımsa ve o güvenle dal hayatın içine. Bırak, yere düşsende kaldıracak birileri var nasıl olsa...
Yavaşça elini, elime tutuşturdun.Ve ilk defa seni sende hissettim o gün. Gözlerine bakmaya cesaretim yoktu. Senden kaçmak, uzak olmak istedikçe daha çok bağlandım bakışlarına. Ellerimi tuttuğunda zavallı bir kuşun kalp atışlarına karşı hissedercesine titrediğini gördüm. Keşke demekten nefret ederek keşke bitmese bu an dedim içimden.Neden böyle olduğunu bilmiyorum. Ne düşündüğümü bilmiyorum. Gücüm olsaydı da sana o eski deliliğimi anlatabilseydim.Her ne olursa olsun ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim
Nasıl bişey biliyor musun? Hiç tanımadan, ortak bir geçmiş paylaşmadan ve dahası vedalaşıp ayrılmadan birisini özlemek... Hem çok hoş, hem ürkütücü, hem mutluluk verici, hem heyecanlı, hem tehlikeli, hemde bana özel...
Belki tanıdığım hiçkimseye benzemiyorsun. Belkide çok tanıdık birisin! Hakkında çok fazla fikrim olmamasına rağmen içimde seni uzun zamandır tanıyormuşum gibi bir his var. Dediğin gibi paralel bir yaşam sürmemiz belkide böyle düşündürüyor beni. Bu satırları okumayacağını bile bile, yine de sana yazıyorum görüyorsun. Hani demiştin ya'yazanlar çoğu zaman kendileri için yazarlar, kimsenin okumayacağını bilseler bile... ' Bak ben bu kez kendim için yazmıyorum, herkesle paylaşıyorum. Sırf seni yalancı çıkarmak için.
Başımın ağırlığı vücuduma fazla geldiğinde, şakaklarım zonkladığında davet etmeden geliyorsun nedense. Nedense kendimi yalnız hissettiğimde, dertlerimi taşıyamadığımda geliyorsun, oturuyorsun yanıma. Tonunu bilmediğim kahverengi gözlerinle bakıyorsun bana, hiç kırpmadan! Ağzın konuşmuyor ama çok şey söylüyor gözlerin. Biliyorum, tek yalnız ben değilim. Yine sık sık söylediğin gibi 'herkes kadar yalnızım' belkide...
Bazı anlarda nasılda sesini duymak, saatlerce seninle konuşmak istiyorum bilemezsin. Sakin bir hava olsa dışarıda... Otursak deniz kenarında bir banka... Maviliklere bakarak havadan sudan konuşsak... Saatlerce... Zaman kavramı ortadan kalksa... Hiçbirşey düşünmesek... Ama var ya, sesini duyunca seni daha çok özlüyorum. Bir hüzün yayılıyor tüm benliğime. Saçmalıyorsun diyor mantığım. Ama gel gör ki ruhum söz dinlemiyor. Boş veriyor herşeyi...
Seni özlemek... Enteresan! Çok özlüyorum işte. Nasıl bir özlem bu? Bilmiyorum. Bak görüyorsun tüm soruların yanıtını bilmiyormuşum! Önemsemiyorum da aslında. Önemsemelimiyim? Onuda bilmiyorum. Sıkıntılı anlarımda bir dayanak, bir kaçış noktası, seninle olmak.
Yanıtlarını bilmek istemediğim bir sürü soru var kafamda. Şimdilik sahip olduklarım bana huzur veriyor. Biliyorum, öyle bir an gelecek yetmeyecek bunlar bana. Ama ne zaman? Onuda bilmiyorum. Tek bildiğim seni özlediğim arkadaşım. Yalnızlığımın şahidi seni özledim. Seni çok özledim...
seni beklerken.. anladım aslında zamanın geçtiğini. yokluğunda hissettim başkalaşan heyecanımı önce sana.. sonra soğuğa karşı.. biten bişeyler var. gülmek önceleri yanlız başına umrunda olmadan dünya yada gelirken sana.. sıklaşan adımlarımla garip bir istek... uçmak eve giderken izlemek insanları yukarıdan gelince sarılmak boynuna.. seni beklerken.... hatırladım ilk nefes alışımı ağlıyordum korkudan... gözlerimi alan bi ışık ilk tanıştığımızdaki gibi.. ama farklı birini hala görüyorum biriyse zaman aşımına uğrayıp sönüyor yavaşça... seni beklerken.. anladım uzun zaman olmuş üşümeyeli.. bir mevsim daha varmış arada... unuttuğum... ve başka insanlar varmış dünyada.. görmeden ölmemem gereken ben varmışım biz olmayan.... sokaklar varmış hergün geçip aylardır görmediğim.. müzik varmış senin olmadığın.... ailem varmış bide.. kızmam gereken durumlarda güldüğüm... seni beklerken.... düşündüm yapmam gereken şeyler varmış seni beklememek. ve bu yüzden hoşçakal sevgilim... belki sen eski yalanlarına döndüğünde yada benim unuttuğum doğrularım değiştiğinde... görüşmek üzere...ki! asla olmasada üzülme biz tükendik.. geriye yaşanması gerekenler kaldığından belkide... herşey bitmek zorunda değildir senin sonsuzluğunu almamam için... ve kaybettiğimiz için... çıkmam gereken hayatından sönmicek ışıklara gidiyorum... sadece aşkın için teşekkür ediyorum.. seninkini bekleyemesemde.....
Alo! Merhaba! Hayırdır, bir şey mi var? Ne oldu yine, neden aradın? Bende anlatacak bir hikaye kalmadı Anlattım zamanında ama Onları da senin gönlün almadı Ne çare küskünüm kaderle Keşke aramasaydın Sormasaydın olmaz mıydı Bak! Beğendin mi yaptığını? Neyse Yoksa başka bir şey kapatalım hadi Hiç başlamayanı burda bir kere daha Öylece bırakalım yani! .................
Sormasan neden diye Sanki bilmiyorsun olacakları Bak gördün mü Yine içimde bir şeyler kıpırdıyor Kanımı ısıtıyor sesin Hadi kapat şu telefonu Yoksa şimdi tükenecek nefesim........................
Dur! Deme öyle Hiç de düşündüğün gibi değilim Bırak söyleme Huysuzun biriyim aslında, bilirim Boş yere anlatma bana beni Sen de biliyorsun Ben daha çok bir serseriyim.........................
Hadi ama! Tamam, haklısın Aklıma geliyorsun bazan Ne var ki bunda Ama bak ne gözlerini düşünüyor Ne de saçlarının rüzgardaki dansını özlüyorum................
Yok, yok! Hayır, sakın çıkıp gelme Aralı kalsada kapım Sen en fazla önünde bekle Orda olduğunu bilsem yeter Ama insafsızlık edip Sakın ola içeri girme! ...............................
Dedim ya! Bırak beni Ne bileyim, birazda kuşlardan bahset Sen sanki daldaki yapraktan sanırsın beni Oysa değilim, hiç olmadım
Hadi! Dön arkanı Vazgeç bendeki topraktan Zaten hem dağlık hem kuraktır Sırtını döneli çok oldu kader O da benim gibi susuz kaldı yıllardır Onun üstünde hiç bir şey yeşermez artık Sende boş yere sevgi ekersin Hele gelip bir görsen beni Haklısın dersin, vazgeçersin...........................
Tamam! Aldım merhabanı İyiyim ben merak etme Aman sen de dikkat et kendine Bak soğudu havalar Kış yakındır Sıkı giyin sakın üşütme..............
Oysa; Yanında olsaydım eğer Hasta olsan da bakardım sana Sıcak bir çorba yapardım gecende Baş ucunda beklerdim sabahı Korkmayasın diye ellerinden tutardım Terlerdin bi güzel Üstünü açardın Bende uyanırsın diye ürkerek Seni usulca sarardım Hatta seyre dalmışken seni Dayanamaz, saçlarını koklardım................
Yo yo; Ne diyorum ben! Sahi! Neden kapatmadın sen Neden susturupta beni Usulca bir kenara atmadın hem?
Bak gördün mü? Olmayacak şeylerle yine kendimi avuttum Oysa ben bunları yıllar önce unuttum! ..............
Hadi! Kapat şu telefonu artık! Ama hoşçakal deme Öylece kapatıver işte Mutluluk dileme Vedaya değecek ne varki İki lafladık şunun şurasında Su serptik yüreğe biraz Henüz ölmedik dedik Teslim olmadık ateşe Azıcık umudu hatırladık Çoğunu unuttuk derdin Biliyorum ki sen bu yolda Ben yanında olmasam da Dim dik ayakta giderdin............................
Hadi! Bozulmadan büyü git artık Düşünme beni, merak etme En fazla ellerim titrer ara sıra Üşür biraz, yumarım sıkıca Birini diğerine dolar Sindiririm hasreti Ama; sen inat et hayata Bul yürekli bir sevda Gem vurmadan bir teline Dilediğince sev artık..........................
Asıl ben mahçubum sana Yıkılmıştan bir saray yaptın Yüreğimdeki damladan öte Mas mavi birseraptın..............................
Ne garip değil mi? Alt tarafı bir merhabayla Yıkık gönlümüzü avuttuk Dünde yaşandı hepsi Biz bu günde unuttuk Unuttuk değil mi? ..................
Bu aşk sana bir beden büyük küçük kız... Uğraşma, sana bu renk yakışmıyor... Sen kırmızının en çok yakıştığı dudaklara sahipsin, bak, sana siyah öpücükler veriyorlar... Sen, sevildiğini duymanın en çok yakıştığı kulaklara sahipsin, bak, sana susuyorlar...
Her yeni yolculuğun başladığı an bir kez daha bilirdim öncekilerden daha çok acıtacağını... Her dalgadan biraz daha fazla ürkerdim, biraz daha fazla korkardım her sarsıntıda gemilerimin alabora olmasından... Ve her fırtına biraz daha fazla üşütürdü içimi, her yeni esintide daha fazla diken diken olurdu tüylerim... Korkularım her yolculukta karabasanlara dönüşmeye başlardı... Alışmıştım buna... Ne kadar gariptir değil mi alışmışlık... Korkuya alışıp; içinde minicik şüpheleri bile barındırmayan sevdalarda ne yapacağını bilememek... Yalnızlığa alışıp, “bak ben yanındayım”lı cümlelerde kendini zavallı hissetmek... “Yolcu”luğa alışıp “yanımda kal”ların değerini bilememek ya da...
Unutulmuşluklara aşk adını koyar olduktan sonra değişmeye başlar her şey... Artık acıyla kavrulur yüreğin ve kimse ellerine alıp üflemez ona, bir kış akşamında aşıkların kestanelere yaptıkları gibi... Hiçbir serzeniş duyuramaz sesini... Hiçbir bekleyişte sıkılmazsın, asla gelmeyeceğini bilsen bile... Aşıksındır artık, kandırılmışsındır... Zaten yalnızlığının söylediği en büyük yalan değil midir aşk? İnanırsın sonuna dek... İnanırsın yalnızlığın son bulana dek... Sözlerim sana küçük kız... Yüzüme bak... Ve bana onu sevdiğini söyle... Ona her hayal kırıklığında daha fazla bağlandığını... Onu her nefretinde daha fazla arzuladığını... Onu her terkedilmişlikte daha fazla özlediğini... Durma söyle... Hem de bana söyle, “yolcu”ya... Kaptanın özlemini kim daha iyi anlayabilir ki tayfalarından başka... Küçücük yüreklerden daha iyi kim hissedebilir ki kocaman sevdaların acısını...
Bu aşk sana bir beden büyük küçük kız... Uğraşma, sana bu renk yakışmıyor... Sen kırmızının en çok yakıştığı dudaklara sahipsin, bak, sana siyah öpücükler veriyorlar... Sen, sevildiğini duymanın en çok yakıştığı kulaklara sahipsin, bak, sana susuyorlar... Sen her şarkıda hatırlanmanın en çok yakıştığı isme sahipsin, bak unutuyorlar... “Yüzünü dökme küçük kız (1) ”, diyor birileri, “bir tek sen misin unutulan sevilmeyi (1) ? ”...
Sen de geçmişim saklı küçük kız... Sende kandırılmışlıklarım, sen de acıtılmışlıklarım, sen de tüm kaybolmuşluklarıma sebep olan meçhule giden yolculuklarım... Bak dünyanın ucuna geldin... Birazdan aşağıya düşeceksin, birazdan kaybolacaksın sonsuzlukta... O zaman kimse hatırlamayacak seni ruh ikizinden başka... Kimsenin kolu uzanmayacak boşluktan seni kurtarmak için ve kimse atmayacak kendini o meçhul karanlığa seni bulabilmek umuduyla... Yalnızca ben olacağım... Önce seyredeceğim düşüşünü acıyla... Sonra yenik düşecek “onsuz da yaşanır”larım... Birden bırakacağım kendimi... Ölümüm olacaksın o zaman, bir kenarda unutulmuşluğum... Ta ki yeni bedenlerde can bulana dek... Sonra seveceksin beni çünkü anlayacaksın yokluğunu paylaşabildiğimi... Sonra aşık olacaksın bana çünkü anlayacaksın dökük yüzündeki solgun bakışları en iyi benim anlayabildiğimi... Sonra unutacaksın beni, fark edince seni “yolcu”luğumdan daha fazla istediğimi... Sonra sonsuz bir uykuya dalacaksın onun omzunda... Sonra acıyacaksın onun suskunluğunda... Sonra yeniden dökeceksin yüzünü, dünyanın ucunda yalnız kaldığında...
Aşk tatlı bir sarhoşluk... Bazen ufak bir yudumu yeter başını döndürmeye; bazen kadehler dolusu etkilemez seni... Çözüm doğru zamanda doğru içkiyi bulabilmekte... Ve sen önündeki boş şişeler dolusu içmişliğin arasında kendinde olacaksın, benden bir yudum almadığın için...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...
Bana bir kez olsun söylemedin beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en duygulu bakışlar da bile... Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi... Bekledim uzun bir yazı, ne kadar çabuk geçti değil mi, upuzun, kocaman bir yaz...Sonbahar sendin benim için ve sevindim sen geldin diye. Sen geldin tekrar düşlerime dökülen yağmur taneleriyle... Ama çıkmadım sokağa, ıslanmadım düşen sen taneleriyle... Özlememiş miyim yağmuru ya da seni yani sonbaharı? Belki de o kadar alışmışım ki yokluğuna geldiğini kabullenmek zor geldi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiç düşündün mü ıslandım mı diye... Ya da hiç düşündün mü kimler yağmura apansız yakalandı bugün ve kimler penceresinden gördü yağmuru ve atıldılar birkaç ıslak ama umutlu tanenin altına... Kimler apansız yakalandı bugün aşka ya da kimler pencerelerini kırıp atladılar aşkın üşüten ıslak damlalarının altına...
Bugün yağmur yağdı şehre... İlk kez hem de... Ne yapmalıyım diye düşündüm bir an... Çıkmalı mıydım sokağa ve izin vermeli miydim sen tanelerinin altında ıslanmayı özlemiş benliğime... Yoksa evde kalmalı ve yaşatmamalı mıydım sen tanelerine seni hala sevdiğimi bilmenin kendini beğenmiş mutluluğunu...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ne yapmalıyım diye düşündüm bir an... Eskiden düşünmezdim hatırlıyor musun? Seni sevdiğimi söylemek için bir kez olsun düşünmedim ben... Ama sen... Ama sen bir kez bile kurtulamadın sonu asla yüreğinin sesiyle bitmeyen düşüncelerden... Bana bir kez olsun söylemedin beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en duygulu bakışlar da bile... Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiçbir şey hissetmedim sana dair... Düşünmeyi öğrendim belki de... Büyük savaşları kaybetmektense küçük olanları kazanmayı seçer oldum senin gibi... Ama kazandığın şey sendin kaybettiğin ben, bunu hiç bilemedin.. Sen susmayı bilmeden konuşmaya çalışanlardandın, başaramadın... Bense ikisini de bilirken seçim yapma zorunluluğu taşımadığıma inandım sadece... Bense seni bu kadar çok severken bu yükü içimde taşıma zorunluluğu taşımadığıma inandım sadece...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve ben durdum, pencereden sana baktım... O an beni değil kendini ıslatıyordun... Ben seni neden ve ne kadar sevdiğimi bilirken, sen neden yanımda olduğuna bile karar veremedin... Islattın ve kazandın önceleri... Islanıyor ve kaybediyorsun şimdi... Üstelik neyi kaybettiğini bile anlayamadan...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi... Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sensiz sonu gibi... Bugün yağmur yağdı şehre... Herkes ıslandı ben uslandım... Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...
Okul sıralarında başlıyor savaş. Leyla ile mecnun aşkı örnek gösteriliyor. Kavuşamayıp acı çeken sevgililer yaşamımızda bir yer ediniyor. Yada büyük bir komutanın zaferlerinden bahsediliyor. Öldür emri verdikçe ve öldürdükçe rütbe alıyor.yeni ölümlerin önü açılıyor...Bir film seyrediyoruz mesela.Başlarken,İlk aklımıza gelen ' acaba katil kim? '.Katil insan öldürdüğü için katil,Onu yakalayan ise katili öldürdüğü için kahraman! Ne tuhaf bir hayat bu Asırlar önce krallık dönemleri vardı.Halk kral için çalışır,onu mutlu etmek için uğraşırdı.Yüzlerce,binlerce insan sadece bir kişinin mutluluğu için yaşardı...Biz kendi başımıza mutlu olamaz mıydık? yada mutluluk çok mu zor bir şeydi de,sadece birini seçip,yüzlerce insan, seçilen kişinin mutluluğu için yaşardık? ! .mutlu olmak için kaç kişi gerek? kaç ölüm,kaç zulüm? ...Şimdilerde etrafımıza baktığımızda mutlu olan birisi varsa,Onun mutluluğu yüzünden acı çeken birileri daha var...İnsanlar çok akıllıca bir sistem geliştirmişler.Buna ' silahsız soygun 'da diyebiliriz.Ortada kesici,delici aletler yok ama bir o kadar etkili beyinler var.Zeki olan ayakta kalıyor.Buna da beyin ölümü diyebiliriz...Kazandığımızda birileri kaybediyorsa,Bu mutluluğun gerçek adı ne? Bundan neden mutlu oluyoruz? Hani bizler hayvanlardan farklıydık! Hani bizim beyinlerimiz vardı! ...Isırarak değilde,aç bırakarak zulüm ederek öldürdüğümüzde bunun adına insanlık mı diyoruz? .Öyleyse ben insan olmak istemiyorum...Bana geçici mutluluk nedir diye soran olursa,Güneşin batışı derim.Gün boyu savaşmaktan yorgun düşen beyinler,en azından dinlenmek için akşam vaktini beklediklerinde ve o an geldiğinde mutlu oluyorum...Keşke herkes uykuya daldığı an kadar gerçek ve zararsız olsa.Doğduğumuz an kadar akıllı olmayacakmıyız bizler? ...Keşke herşeye yeniden başlasak.Mesela bir öğretmenimiz olsa ama bize hiçbir şey öğretmese.! Hep saf kalpli yaşasak.Ne olduğunu bilmediğimiz halde ısrarla ' ben büyüyünce doktor olacağım ' desek ve büyüyünce o doktorun ne iş yaptığını yine bilmesek...Kıymanın,etin,elmanın,armudun kilosunun kaç para olduğu bizi ilgilendirmese.Önümüze yüzlerce şeker almaya yetecek kadar para ve de sadece bir şeker koyup ' seç ' deseler,bizde o tek şekeri seçsek...Ana haber bültenleri yerine çizgi film seyretsek.Açık oturumlarda ilk okul aşklarımızdan bahsetseler...Kısacası yaşımız ilerlese de hep çocuk kalabilsek...Ne garip bir çelişki! Ben mutluluğun nerede gizli olduğunu öğrendim.(Mutluluk öğrenmemektir) Fakat bunun içinde yaşayıp öğrenmemiz gerekiyorsa, demekki bizler hiçbir zaman mutlu olamayacağız.
akıp gider yol uzundur sürer bir adım bir adım daha derken bazen bir sonraki günü hesap etmezken ve bir bakışın ardında bir kalp atışı ararken bir anda sonuna geliveririz
oysa hayat bazen sadece o anda duymak istediğini kendi kendine fısıldarken bazen sadece bir anlık olduğunu bile bile bir buseyi ortaya atarken ve bazende her şeye inat bir çınar gibi kök salarak kaldığı her anında yerinde biraz daha ağırlaşarak her santimini ezberlediğin teninin bir zerresinde bin kere yeniden doğarak yaşamaktır
sadece onda olmayı sevdiğin için ve sevildiğin için olmayı sevdalı kalarak sevdayla bakarak orda olmak güzeldi dediğin günlerin bir sonrakinde de sürmesini dileyerek paylaşmaktır
sadece nerede olduğunun önemi vardır ve nasıl olduğunu düşünmek fedakarlıktan kaçmaktır ama her şey bir yana aslında sadece yaşamaktır işin aslı doyunca ve hür ki insan sadece kendinde özgür
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu, Göndermişti genç adama. Genç adam yanlış adreste, yanlış yerdeydi, Kabul edemedi kadının kalbini, Önemsiz görmüştü kadının kendine gelen mektubu, Bilmiyordu ki… Kadının kalbinin ve ruhunun küçücük zarfta olduğunu, Bir küçük, yeşil zarfta…
Kadının kalbi kırıldı, Zaman hep yaptığını yaptı, Onardı yaralı kalbi, Mevsimler geldi geçti Genç adam bir gün tüm cesaretini topladı Hep imâ edip kadının anlamasını beklediği şeyi yazdı Kadın şaşırdı okuduğu cümlelere Konuşurken cesaretli değildi genç adam Ama yazarken müthişti. Satır aralarına sıkıştırdığı şeyleri işte yazmıştı. “Benim başıma saksı düştü, tüm gerçekleri kavradım” dedi kadın “Umarım, senin başına da saksı düşer”
Bilmem kaç mevsim daha geçti. Kadın yine sevgilisi denizleydi. Sahilde yürürken düşünceliydi Ayakları acıyordu çakıl taşlarına bastıkça. Yürüdü, yürüdü, yürüdü… Canı yandıkça yürüdü. Yürüdükçe canı yandı. Hayat böyleydi galiba. Ya da gerçek olandı. Yüründükçe can yakan. Ama ille de yürünen.
Denizin bittiği yere baktı kadın. Bakışları ufukta asılı kaldı. Gökyüzüne kaldırdı başını. Gökte dolunay vardı. Sandı ki bir şifre gizli dolunayda, Tek kendisinin bir de genç adamın bildiği. İncecik kumları avuçladı eğilip Hepsini avucunda tutamadı. Elinden akıp gitti. Tutamadığı yaşam gibi.
Yürüdü yine denizin kıyısında kadın. Çakıl taşları ayaklarını acıtıyordu. Canı yandıkça yürüdü Yürüdükçe canı yandı. Yorulana kadar yürümeye karar verdi Yürüdü, yürüdü, yürüdü… Son gördüğümde hâlâ yürüyordu. Bir denizine bir dolunaya bakarak. Düşüncelerinin derinine dalarak…
Yakınında duracaksa olmaz Uzaklarda da hissetmemeli Eller ayrılır arada Eller nerde durduğunu bilmeli
Zamansızdı bizimki Zamanın darlığına girmedi En çok gece mavisinde duruşunu sevdim En çok gece ülkesinde gezdim Sen diye başlayan mısralardan Kendi şarkımı sende besteledim
Ayrıydık bilirsin Belki benden de çok seversin Dudaklarının kuruduğu anları bilirim Sen de hep o anlara denk gelirsin
Ol sende şimdi baş ucumda bebeğim Sen nerede istersen ben ruhumu vereyim Aklımda koca dünyan kaldı içinde sadece ben Sen yakınında dur aşkın aşk sende benim ben
07.04.2007 - 14:51
Eksik kalan neyim varsa tamamladın
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim.Gözlerim degil, yüregimdi seni gören.
Sen damarlarimdaki kana karisip, geldin oturdun yüregime. Bir baska yerde
olamazdin zaten. Sen, benim en degerli yerimde, yüregimde olmaliydin, orada
kalmaliydin.çok aska ev sahipligi yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay
kabullendi seni. Her hangi bir konuk degildin artik.Bu yüzden ne agirlama
fasli vardi, ne de ugurlama.O yüregin gerçek sahibiydin. Simdi sonbahar,
kisa giriyoruz ya.Ben dört mevsim bahari yasadim seninle.çicek çiçek açtin
yüregimde.Gökkusagi zayif kaldi,senin renklerin karsisinda.Taze bir yaprak
gibi yesildin.Açelyaydin pembeliginle.Üzerine çig taneleri düsmüs sari
güldün.Kirmiziydin bir ates gibi.Ve maviydin... En cok bu renkle anmayi
sevdim seni.Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz
düsünemedim.Seni severken dünyayi da sevdim ben, insanlari da.Kendime bile
dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatin sahibiydim artik.En
kizgin,en tahammülsüz oldugum anlarda bile, seni düsünmek yetti
bana.Içimdeki sevinç yüzüme yansidi,güldüm.Beni öylesine güldüren senin
sevgindi ve ben kaygisiz, içten gülüsün ne demek oldugunu, nasil güzel bir
sey oldugunu anladim seninle..Her seye ragmen sevdim seni. Güçlüydüm ve
asamayacagim hiçbir zorluk yoktu.Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa
tutabilirdim.Sen elimden tuttugunda, patlamaya hazir bir volkan gibi
hissederdim kendimi.Menzil sendin ve ben o menzile ulasmak için önüme çikan
her seyi yok edebilirdim.Sana ulasmami engelleyecek her seyi eritirdim,kul
ederdim.Sana ulastigimdaysa sakin bir göle dönüsürdüm.Ve o göle bir tek sen
girebilirdin...Sevdim ve hayrandim da.Her halin çekti
beni.Durusunu,uyumani,gülmeni,kizmani,saskinligini,
safligini,kurnazligini,çocuklugunu,olgunlugunu sevdim.Sesini de sevdim
suskunlugunu da.Küçük oyunlarini,kaprislerini, sitemlerini,korkularini
sevdim.Seni ve o doyumsuz sevdani,uçari sevdani anlatacak kelime bulamadim
çogu zaman.Sigmadin cümlelere ve hiç bir cümle seni yeterince tarif edecek
kadar derin olmadi.Seni severken yorulmadim.çünkü sen yasam kaynagiydin.Her
gün yenilendim.Seninle çogaldim,büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa
tamamladin.Ölmeyecektim çünkü sen ölmezligin ta kendisiydin!
07.04.2007 - 14:51
Melekler gibi uçmak istiyorum sana
hep böylemi bakar gözlerinin içi senin?
hep böyle mi sevdiğini söylersin bana?
içinde biryerlerde uçan martılar
gözlerinde bilmediğim pırıltılarla,
'seni seviyorum' deme bana!
içim bi tuhaf oluyor
dokunmak istiyorum ellerine sonra,
büyüttüğün kuşlara ekmek atmak birde
güle-oynaya...
'seni seviyorum' deme işte bana...
alıp başımı gitmek istiyorum, çok uzaklara
ya da senin yanına! ..
gelsene hadi,
al beni buralardan...
bırakma bir başına....
acıyor biryerlerim sen olmayınca
'seni seviyorum' deme bana...
unutuyorum kanatsız olduğumu,
melekler gibi uçmak istiyorum sonra...
tarifsiz boşluklar var, tarifsiz korkular
sen yine sevdiğini söyleme bana...
sarılma öyle hemen...
ellerim üşüyormuş - ' kaç yazar? '
Ödünç istemem ellerini...
Sıcak elleri bırakmak zordur bilirim.....
En iyisi al bendeki emaneti
Gökkuşağının 8.rengi olma hayallerini
'seni seviyorum' deme bana
gitmek istemiyorum sonra...
oysa biliyorsun
gitmem gerektiğini
ilk ben söylemiştim.......
gözyaşlarım burnumda
'seni seviyorum' deme bana...
07.04.2007 - 14:47
CanıM SevgiliM
Bir filmde izledim az evvel
Kurulmuş bir düzen bozuluyordu
Hayatın kendisi aşka bir engel
Koskoca bir sevda yıkılıyordu
Sen geldin aklıma telaşlandım
Onlar evli sen sadece sevgilim
İçime kurt düştü meraklandım
Kendine dikkat et canım sevgilim
Seni üzülmek için mi düşünüyorum
Sanmaki ben boş yere üzülüyorum
Bin merak bir telaş kahroluyorum
Ben garip sen telaşım canım sevgilim
Günü gelince ellerin ellerimde
Kötü kadere yine karşı çıkarız
Aşkı tatmışken gözlerin gözlerimde
Kara geceyi bile sabah yaparız
Söz verdik unutanlardan olmayacağız
Andımız var ayrılığı tatmayacağız
Hayat oyun oynuyor biz kanmayacağız
Sen benim her şeyim CANIM SEVGİLİM
Ali Akar
07.04.2007 - 14:46
Söyleyin ona
güvercinim söyle Ona
değmedi başka elerin eli eline de.
rüzgar söyle Ona
söylemedi başka isim dudakları
iki hece adın gece gündüz dilinde de.
dağlar söyle Ona
siz kadar olan özlemimi
çok özledi, çok özledi, çok özledi de.
ay söyle ona
yıldızların bekçisi oldu gözleri
her kayanda seni diledi de.
pencere önü çiçeğim söyle ona
bu günde pencerede seni bekledik de.
güneş söyle ona
gittin diye kırgın değil,
ben gibi dönüp geleceksin diye bekliyor de.
yalancı baharım sonbaharım söyle ona
eylül kokunca, yapraklar sararınca
dolacaksın ben gibi içine de.
yalnızlığım söyle ona
uykularından uyanıp ağlıyor ben yüzünden
sensizliğim ben onun için sen dönersen ben gideceğim de.
şiirim söyle ona
bu çağrı, bu feryat, bu bir yalvarış
geri dönmen uğruna vazgeçiyor gururundan de
yağmur söyle ona,
söndüremediğin hasretimi
toprak kokusu kadar sevdiğimi söyle.
07.04.2007 - 14:46
Belki bir Merhabay`la aydınlanır günün
Belki bir kelimeyle çoğalır gülüşün
Bir parça mutluluk takılır belki gözlerine
Belki bir başka açarsın defterini bugün
Başka türlü bakarsın yaşamın tadına
Bir başka gülücük yansır dudaklarına
Umuda hoşgeldin derken...
Hiç bilmediğin o duyguyu yaşarken
Yaşamın reset düğmesine basıp
yeniden basladığın,
O gün bugün olsun..
07.04.2007 - 14:45
Hayatın anlamını buldum
Sakin sakin durup birden kabaran o masmavi dalgalarda buldum hayatın anlamını!
Onun ılık sesine hasret kaldıgımda, hasretinden yüregim yanarken,gözümden akan yaşlarda buldum ben hayatın anlamını!
O tertemiz dogaya,uçan kuşlara gözlerimle sevdayı anlatırken buldum hayatın anlammını!
Hiç dertsiz, kedersiz, gelecek yıllardan, acılardan habersiz, melek yüzlü çocuklara bakarken buldum ben hayatın anlamını!
Acıdan hasretden kıvrandıgım anlarda bile,yaşama gülerken buldum ben hayatın anlamını!
O tozpembe hayallerden uyanınca,acı dolu sensizlik dolu gerçekleri gördügümde buldum hayatın anlamını!
Tam senden vazgeçtigimde, yanına gelip boynuna sarılarak aglamayı arzularken buldum hayatın anlamını!
En umutsuz anlarda bile içimdeki vuslat kıvılcımlarına kendimi inandırarak teselli budugumda, buldum,gördüm ve yaşadım ben hayatın anlamını! ! !
07.04.2007 - 14:45
Oysa sen bilmiyorsun
Üşümeyi severim ben,
Üşüdüğüm zaman yorganım daha güzel!
Yorulmayı da severim,
Yorulunca uyumak bir başka güzel!
Açlığı da severim, susuzluğu da hatta!
O zaman daha tatlı gelir su içmek kana kana!
Ve ondandır ayrılığımızı seviyor olduğum,
İki adım ötedeyken de engeller koyduğum araya
Kalbimdeki sızıyı da seviyorum,
Gözümdeki yaşı da senden olunca
Kavuşamamayı bile sever oldum sonunda
'Neler severim, nasıl severim? ' bilmiyorsun halâ
Saçlarını severim, kısacık
Ellerim deli olur okşamak için
Dudaklarını severim, yumuşacık
Durup durup öpesim gelir pembeliğini
Ellerini severim bir de hamarat, çalışkan ellerini
Ellerindir benim için evin en sıcak yeri
Ve eğer aşıksam o dem
Doyamam seyretmeye güzelliğini
Şimdi sana doyamadığım gibi
Oysa sen bilmiyorsun
Ahh doyamadığım hiç sormadın ki!
07.04.2007 - 14:44
Teşşekkürler güzel melek
kimi zaman
beyaz bir bulutun ardında,
kimi zaman
beyaz bir güvercin kanadında,
kimi zaman da
bembeyaz bir kağıtta saklarız
bize has
bize özel düşüncelerimizi.
oysa ben gizliliğe gizledim bu özel düşüncelerimi.
dünyaya, insanlığa ve kendime bakışımı yenilememde
yol gösteren bir melekti bu özel düşüncenin sahibi.
yıllar geçtikçe
hafızamdaki yerini alan türlü güzellikler
canlandırdı hayalimdeki meleği.
düşünüyorum
düşler sokağında
hayata en son sımsıkı sarıldığım zamanı anımsamaya
çalışıyorum.
sanki benimle beraber doğmuş,
sanki benimle beraber yaşamış,
bana arkadaş,
bana dost,
bana sevgili olmuş meleğimi düşünüyorum.
gizliliğe gizledim meleğimi...
adına şarkılar söylemeyi
şiirler yazmayı
seni seviyorum demeyi ne çok istemiştim.
oysa
aynı dünyayı,
aynı toprakları,
aynı suyu, aynı havayı
paylaşıyor olsakta
hep düşlerde karşılaştım meleğimle.
aynı yağmur altında farklı yerlerde ıslandık
aynı soğuk gecelerde üşüyüp farklı şeylere sarıldık.
onsuz geçen düşlerimde
hep korktum, hep gizlendim yatağımın bir köşesine.
ve artık anlıyorum ki
meleğimle hiç karşılaşmadım gerçek yaşamda.
bir zamanlar
geçtiğim düşler sokağında
artık
büyük çınar ağaçları yükselmiş göğe doğru
hem güzellik katmışlar düş sokağıma
hem de mahrum bırakmışlar kara toprağı
günden ve güneşten...
vakit ilerlemiş;
ama hala gizemini korumuş orada yaşananlar.
rengarenk çiçekler,
eşşiz güzellikleriyle gökyüzünü süsleyen kuşlar,
kelebekler, o masmavi bulutlar
daima varolmuş o melekler diyarında.
dünyaya ilk adımlarını atan bebekler gülmeye
sokaktaki aç insanlar doymaya
düşmanlar barışmaya
niyetli değiller ama
ben nefes aldığım sürece devam edeceğim o meleği
aramaya...
belki de zamanın benden alamadığı,
aksine kazandırdığı güzellik bu
olsa gerek.
'insanlar uzaklarda gördüğü bir gülü elde edebilmek uğruna
hemen yanıbaşında duran kırçiçeklerini ayakları altına
almaktan çekinmiyorlar...'
düşünen doğru düşünmüş zamanında. doğrudur.hemde çok
doğru.
bazen bir hayal uğruna yanıbaşımızda olan güzellikleri
görmezlikten geliyoruz bizler.
yaklaşık sekiz saat önce gördüğüm bir güzel hanımefendi
bilgisayarımdaki arıza gibi
beynimde de birşeylerin arızalı olduğunu
anımsattı bana.
belki bir delinin hatıra defteri gibi kullandığım bu disketi
aylar önce yazdığım ve elimde sadece birkaç tane kalan
şiirimle (en sevdiğim şiir- utanıyorum) süslesemde
bir anlamı yok sanırım. gözlerdeki anlam ve sadelik, karadeniz
havasını tenefüs etmiş bir insanla birleşince böyle eşşiz bir
güzelliğin ortaya çıkması şaşırtıcı olmasa gerek.
kızgın, sinirli, korkmuş, üzgün olduğum saatler içinde bana
gülmem gerektiğini anımsatan hanımefendiyi bir daha
görememek zor olacak benim için. hem de çok zor.
cesaretsizlik en büyük sorunlardan birisidir insan için.
sanıyorum ki bu sorun kemirecek içimi.oysa bir ağaç
tohumunun toprağı yarıp yeşermeye başlaması için bile
cesaret gerekir. kırılması için ufak bir rüzgar, ezilmesi için
bir sıçan darbesi yeterlidir. ama yine de yeşeriyor. inatla ayakta
duruyor. ve yeni yeni tohumlar serpmek için büyüyor.
derken bir orman oluveriyor. yaradılış kanunu bu.
gökyüzünde toplanmaya başlayan bulutlara baktıktan
sonra, yağmurlu bir güz soğuğunun gelmekte olduğunu tahmin
edip odun kırmaya başlamak gibi birşey olsa gerek;
güzel bir insanı daha fazla sinirlendirmeden son satırları
yazma vakti çoktan geçti sanırım...
bademlerin çiçek açtığı bir bahar sabahı bayramı karşılamak
huzurla dolduruyor kalpleri,
güldürüyor somurtmaya mahkum edilmiş güzel yüzleri...
dualarım sokakta yatan aç insanlara, dualarım sütüne su
katılan bebelere, dualarım bayramda tebrikleşecek kimsesi
olmayanlara..
sen de dua et olurmu güzel melek. bilirim melekler
isterlerse düzelir tüm olumsuzluklar.umut oldukça daima
bir şans vardır insanlar için.
teşekkürler güzel melek.
farkında olmadan vesile olduğun güzellikler için.
07.04.2007 - 14:43
Hayat Ne Tuhaf Değil Mi
'Hayat ne tuhaf değil mi? ' Çoğu zaman içini dökmeye bu cümleyle başlarsın. Duygu dünyanın kapıları aralanır,cümleler ardı sıra gelmeye başlar. Bazen haykırmak istersin bir imdat dilersin; ve nasıl başlayacağını bilemediğin anlarda bu cümle imdadına yetişir.
Bazen bir tebessüm, tatlı bir bakış ve dokunuştur aradığın; bir omuza yaslanıp, kendini salıvermenin arzusudur. İstediğin çok bir şey değildir aslında; gözlerinde kaybolmak, gidivermek başka alemlere...
Bazen rüzgarın önüne kapılıp giden bir yaprak olmak istersin bazen de o rüzgara direnen bir vücut. Ama çoğu zaman nafiledir direnmen. Hayat yolunu çizmiştir bir kere ve rüzgarın yönünü değiştiremezsin. Teselliyi bulmak istediğin dudaklar çoğu zaman soğuktur. Üşütür içini. Sense titrersin; göz yaşlarınla ısıtırsın kendini, için için ağlayarak..
Kendini soğuk bir kış gününde çıplak ve yalnız hissedersin, ısıtsın diye yalnızlığına sarılırsın, gözlerin güneşi arayarak. İstediğin çok bir şey değildir aslında; sıcak bir tebessüm tatlı bir gülüş ve dokunuş.
Kendi kendine söylenirsin; acaba çok mu şey istiyorum diye. Sonra da takma kafaya diyerek kaçıverirsin oradan. Bir teselli istersin, ufak bir teselli. karşılaştığın şey ise kapalı kapılardır. Duvar gibi önünde duran kapıyı bir türlü kıramazsın. Sonra o duvarı kaleminle yıkarsın. Cümlelerindedir savaşın. Yırtınırsın, kendini paralarsın. Mağlup olmak üzereyken zaferi yaşarsın. İçindeki fırtına dinmiştir artık.
'Hayat ne tuhaf değil mi? ' Kendi iç savaşında mağlubiyeti de yaşarsın zaferi de; ama bu zaferi tek başına kazanmamışsındır. Seni sevdiğine inandığın insanlar hep yanındadır ve yanında olacaktır. O insanları kaybetme. Onlara verebileceğin en değerli hediyeyi ver; sevgini.
İçinde filizlenen renk renk çiçeklerin olsun.onlara itinayla bak, asla incitme. Karşında dimdik ayakta olsunlar, senin gibi ve bırak sarsınlar etrafını; içlerinde kaybolmanın doyumsuz keyfini yaşa.
Unutma sen sevdiklerinle varsın. Yalnızlık Allah'a mahsustur. Yanında her zaman seni seven birilerinin olduğunu anımsa ve o güvenle dal hayatın içine. Bırak, yere düşsende kaldıracak birileri var nasıl olsa...
07.04.2007 - 14:41
Ve ilk defa seni sende hissettim o gün
Yavaşça elini, elime tutuşturdun.Ve ilk defa seni sende hissettim o gün.
Gözlerine bakmaya cesaretim yoktu. Senden kaçmak, uzak olmak istedikçe daha
çok bağlandım bakışlarına. Ellerimi tuttuğunda zavallı bir kuşun kalp
atışlarına karşı hissedercesine titrediğini gördüm. Keşke demekten nefret
ederek keşke bitmese bu an dedim içimden.Neden böyle olduğunu bilmiyorum.
Ne düşündüğümü bilmiyorum. Gücüm olsaydı da sana o eski deliliğimi
anlatabilseydim.Her ne olursa olsun ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim
07.04.2007 - 14:40
Belki
Sararmış yaprakların üstündeyim
Ve yağmurun altında.
Yürüyorum okyanusta;
Belki uyanırım diye.
Denizaltıların üstündeyim
Ve dalgaların altında.
Balıklarla koşuyorum ormanda;
Belki uyanırım diye.
Gökyüzünün üstündeyim
Ve sonsuzun altında.
Yüzüyorum kuşlarla;
Belki uyanırım diye.
Düşlerimin üstündeyim
Ve kalbimin altında.
Koyunları sondan başa doğru sayıyorum;
Belki uyanırım diye.
07.04.2007 - 14:39
Maviliklere bakarak havadan sudan konuşsak...
Nasıl bişey biliyor musun? Hiç tanımadan, ortak bir geçmiş paylaşmadan ve
dahası vedalaşıp ayrılmadan birisini özlemek... Hem çok hoş, hem ürkütücü,
hem mutluluk verici, hem heyecanlı, hem tehlikeli, hemde bana özel...
Belki tanıdığım hiçkimseye benzemiyorsun. Belkide çok tanıdık birisin!
Hakkında çok fazla fikrim olmamasına rağmen içimde seni uzun zamandır
tanıyormuşum gibi bir his var. Dediğin gibi paralel bir yaşam sürmemiz
belkide böyle düşündürüyor beni. Bu satırları okumayacağını bile bile, yine
de sana yazıyorum görüyorsun. Hani demiştin ya'yazanlar çoğu zaman kendileri
için yazarlar, kimsenin okumayacağını bilseler bile... ' Bak ben bu kez
kendim için yazmıyorum, herkesle paylaşıyorum. Sırf seni yalancı çıkarmak
için.
Başımın ağırlığı vücuduma fazla geldiğinde, şakaklarım zonkladığında davet
etmeden geliyorsun nedense. Nedense kendimi yalnız hissettiğimde, dertlerimi
taşıyamadığımda geliyorsun, oturuyorsun yanıma. Tonunu bilmediğim kahverengi
gözlerinle bakıyorsun bana, hiç kırpmadan! Ağzın konuşmuyor ama çok şey
söylüyor gözlerin. Biliyorum, tek yalnız ben değilim. Yine sık sık
söylediğin gibi 'herkes kadar yalnızım' belkide...
Bazı anlarda nasılda sesini duymak, saatlerce seninle konuşmak istiyorum
bilemezsin. Sakin bir hava olsa dışarıda... Otursak deniz kenarında bir
banka... Maviliklere bakarak havadan sudan konuşsak... Saatlerce... Zaman
kavramı ortadan kalksa... Hiçbirşey düşünmesek... Ama var ya, sesini duyunca
seni daha çok özlüyorum. Bir hüzün yayılıyor tüm benliğime. Saçmalıyorsun
diyor mantığım. Ama gel gör ki ruhum söz dinlemiyor. Boş veriyor herşeyi...
Seni özlemek... Enteresan! Çok özlüyorum işte. Nasıl bir özlem bu?
Bilmiyorum. Bak görüyorsun tüm soruların yanıtını bilmiyormuşum!
Önemsemiyorum da aslında. Önemsemelimiyim? Onuda bilmiyorum. Sıkıntılı
anlarımda bir dayanak, bir kaçış noktası, seninle olmak.
Yanıtlarını bilmek istemediğim bir sürü soru var kafamda. Şimdilik sahip
olduklarım bana huzur veriyor. Biliyorum, öyle bir an gelecek yetmeyecek
bunlar bana. Ama ne zaman? Onuda bilmiyorum. Tek bildiğim seni özlediğim
arkadaşım. Yalnızlığımın şahidi seni özledim. Seni çok özledim...
07.04.2007 - 14:39
BİZ BİTERKEN
seni beklerken..
anladım aslında zamanın geçtiğini.
yokluğunda hissettim başkalaşan heyecanımı
önce sana.. sonra soğuğa karşı..
biten bişeyler var.
gülmek önceleri yanlız başına
umrunda olmadan dünya
yada gelirken sana..
sıklaşan adımlarımla
garip bir istek...
uçmak eve giderken
izlemek insanları yukarıdan
gelince sarılmak boynuna..
seni beklerken....
hatırladım ilk nefes alışımı
ağlıyordum korkudan...
gözlerimi alan bi ışık
ilk tanıştığımızdaki gibi..
ama farklı
birini hala görüyorum
biriyse zaman aşımına uğrayıp
sönüyor yavaşça...
seni beklerken..
anladım uzun zaman olmuş üşümeyeli..
bir mevsim daha varmış arada...
unuttuğum...
ve başka insanlar varmış dünyada..
görmeden ölmemem gereken
ben varmışım biz olmayan....
sokaklar varmış
hergün geçip aylardır görmediğim..
müzik varmış
senin olmadığın....
ailem varmış bide..
kızmam gereken durumlarda güldüğüm...
seni beklerken....
düşündüm yapmam gereken şeyler varmış
seni beklememek.
ve bu yüzden
hoşçakal sevgilim...
belki sen eski yalanlarına döndüğünde
yada benim unuttuğum doğrularım değiştiğinde...
görüşmek üzere...ki!
asla olmasada üzülme
biz tükendik..
geriye yaşanması gerekenler kaldığından belkide...
herşey bitmek zorunda değildir
senin sonsuzluğunu almamam için...
ve kaybettiğimiz için...
çıkmam gereken hayatından
sönmicek ışıklara gidiyorum...
sadece aşkın için teşekkür ediyorum..
seninkini bekleyemesemde.....
07.04.2007 - 14:39
itiraf ediyorum
Aslında...dün gece gitarını çok kıskandım,
Benim için çalmış olsan bile..
Ellerini başka birşeyin üzerinde,
Bu kadar meşgul etmene dayanamadım...
Sabah, sıcacık kollarını bırakıp yorganına,
İşe gelmeyi hiç istemedi canım...
Kokun, dokunuşun, tadın, üzerimde hala..
Kırmızı şarap kıvamındaydın, bütün gece içtim...ama doyamadım..
07.04.2007 - 14:37
Alo.... Vazgeçerdin..
Alo!
Merhaba!
Hayırdır, bir şey mi var?
Ne oldu yine, neden aradın?
Bende anlatacak bir hikaye kalmadı
Anlattım zamanında ama
Onları da senin gönlün almadı
Ne çare küskünüm kaderle
Keşke aramasaydın
Sormasaydın olmaz mıydı
Bak! Beğendin mi yaptığını?
Neyse
Yoksa başka bir şey kapatalım hadi
Hiç başlamayanı burda bir kere daha
Öylece bırakalım yani! .................
Sormasan neden diye
Sanki bilmiyorsun olacakları
Bak gördün mü
Yine içimde bir şeyler kıpırdıyor
Kanımı ısıtıyor sesin
Hadi kapat şu telefonu
Yoksa şimdi tükenecek nefesim........................
Dur!
Deme öyle
Hiç de düşündüğün gibi değilim
Bırak söyleme
Huysuzun biriyim aslında, bilirim
Boş yere anlatma bana beni
Sen de biliyorsun
Ben daha çok bir serseriyim.........................
Hadi ama!
Tamam, haklısın
Aklıma geliyorsun bazan
Ne var ki bunda
Ama bak ne gözlerini düşünüyor
Ne de saçlarının rüzgardaki dansını özlüyorum................
Yok, yok!
Hayır, sakın çıkıp gelme
Aralı kalsada kapım
Sen en fazla önünde bekle
Orda olduğunu bilsem yeter
Ama insafsızlık edip
Sakın ola içeri girme! ...............................
Dedim ya! Bırak beni
Ne bileyim, birazda kuşlardan bahset
Sen sanki daldaki yapraktan sanırsın beni
Oysa değilim, hiç olmadım
Hadi! Dön arkanı
Vazgeç bendeki topraktan
Zaten hem dağlık hem kuraktır
Sırtını döneli çok oldu kader
O da benim gibi susuz kaldı yıllardır
Onun üstünde hiç bir şey yeşermez artık
Sende boş yere sevgi ekersin
Hele gelip bir görsen beni
Haklısın dersin, vazgeçersin...........................
Tamam!
Aldım merhabanı
İyiyim ben merak etme
Aman sen de dikkat et kendine
Bak soğudu havalar
Kış yakındır
Sıkı giyin sakın üşütme..............
Oysa;
Yanında olsaydım eğer
Hasta olsan da bakardım sana
Sıcak bir çorba yapardım gecende
Baş ucunda beklerdim sabahı
Korkmayasın diye ellerinden tutardım
Terlerdin bi güzel
Üstünü açardın
Bende uyanırsın diye ürkerek
Seni usulca sarardım
Hatta seyre dalmışken seni
Dayanamaz, saçlarını koklardım................
Yo yo;
Ne diyorum ben!
Sahi! Neden kapatmadın sen
Neden susturupta beni
Usulca bir kenara atmadın hem?
Bak gördün mü?
Olmayacak şeylerle yine kendimi avuttum
Oysa ben bunları yıllar önce unuttum! ..............
Hadi! Kapat şu telefonu artık!
Ama hoşçakal deme
Öylece kapatıver işte
Mutluluk dileme
Vedaya değecek ne varki
İki lafladık şunun şurasında
Su serptik yüreğe biraz
Henüz ölmedik dedik
Teslim olmadık ateşe
Azıcık umudu hatırladık
Çoğunu unuttuk derdin
Biliyorum ki sen bu yolda
Ben yanında olmasam da
Dim dik ayakta giderdin............................
Hadi!
Bozulmadan büyü git artık
Düşünme beni, merak etme
En fazla ellerim titrer ara sıra
Üşür biraz, yumarım sıkıca
Birini diğerine dolar
Sindiririm hasreti
Ama; sen inat et hayata
Bul yürekli bir sevda
Gem vurmadan bir teline
Dilediğince sev artık..........................
Asıl ben mahçubum sana
Yıkılmıştan bir saray yaptın
Yüreğimdeki damladan öte
Mas mavi birseraptın..............................
Ne garip değil mi?
Alt tarafı bir merhabayla
Yıkık gönlümüzü avuttuk
Dünde yaşandı hepsi
Biz bu günde unuttuk
Unuttuk değil mi? ..................
Ali Akar
07.04.2007 - 14:37
Bu aşk sana bir beden büyük küçük kız..
Bu aşk sana bir beden büyük küçük kız... Uğraşma, sana bu renk yakışmıyor...
Sen kırmızının en çok yakıştığı dudaklara sahipsin, bak, sana siyah
öpücükler veriyorlar... Sen, sevildiğini duymanın en çok yakıştığı kulaklara
sahipsin, bak, sana susuyorlar...
Her yeni yolculuğun başladığı an bir kez daha bilirdim öncekilerden daha çok
acıtacağını... Her dalgadan biraz daha fazla ürkerdim, biraz daha fazla
korkardım her sarsıntıda gemilerimin alabora olmasından... Ve her fırtına
biraz daha fazla üşütürdü içimi, her yeni esintide daha fazla diken diken
olurdu tüylerim... Korkularım her yolculukta karabasanlara dönüşmeye
başlardı... Alışmıştım buna... Ne kadar gariptir değil mi alışmışlık...
Korkuya alışıp; içinde minicik şüpheleri bile barındırmayan sevdalarda ne
yapacağını bilememek... Yalnızlığa alışıp, “bak ben yanındayım”lı cümlelerde
kendini zavallı hissetmek... “Yolcu”luğa alışıp “yanımda kal”ların değerini
bilememek ya da...
Unutulmuşluklara aşk adını koyar olduktan sonra değişmeye başlar her şey...
Artık acıyla kavrulur yüreğin ve kimse ellerine alıp üflemez ona, bir kış
akşamında aşıkların kestanelere yaptıkları gibi... Hiçbir serzeniş duyuramaz
sesini... Hiçbir bekleyişte sıkılmazsın, asla gelmeyeceğini bilsen bile...
Aşıksındır artık, kandırılmışsındır... Zaten yalnızlığının söylediği en
büyük yalan değil midir aşk? İnanırsın sonuna dek... İnanırsın yalnızlığın
son bulana dek...
Sözlerim sana küçük kız... Yüzüme bak... Ve bana onu sevdiğini söyle... Ona
her hayal kırıklığında daha fazla bağlandığını... Onu her nefretinde daha
fazla arzuladığını... Onu her terkedilmişlikte daha fazla özlediğini...
Durma söyle... Hem de bana söyle, “yolcu”ya... Kaptanın özlemini kim daha
iyi anlayabilir ki tayfalarından başka... Küçücük yüreklerden daha iyi kim
hissedebilir ki kocaman sevdaların acısını...
Bu aşk sana bir beden büyük küçük kız... Uğraşma, sana bu renk yakışmıyor...
Sen kırmızının en çok yakıştığı dudaklara sahipsin, bak, sana siyah
öpücükler veriyorlar... Sen, sevildiğini duymanın en çok yakıştığı kulaklara
sahipsin, bak, sana susuyorlar... Sen her şarkıda hatırlanmanın en çok
yakıştığı isme sahipsin, bak unutuyorlar... “Yüzünü dökme küçük kız (1) ”,
diyor birileri, “bir tek sen misin unutulan sevilmeyi (1) ? ”...
Sen de geçmişim saklı küçük kız... Sende kandırılmışlıklarım, sen de
acıtılmışlıklarım, sen de tüm kaybolmuşluklarıma sebep olan meçhule giden
yolculuklarım... Bak dünyanın ucuna geldin... Birazdan aşağıya düşeceksin,
birazdan kaybolacaksın sonsuzlukta... O zaman kimse hatırlamayacak seni ruh
ikizinden başka... Kimsenin kolu uzanmayacak boşluktan seni kurtarmak için
ve kimse atmayacak kendini o meçhul karanlığa seni bulabilmek umuduyla...
Yalnızca ben olacağım... Önce seyredeceğim düşüşünü acıyla... Sonra yenik
düşecek “onsuz da yaşanır”larım... Birden bırakacağım kendimi... Ölümüm
olacaksın o zaman, bir kenarda unutulmuşluğum... Ta ki yeni bedenlerde can
bulana dek... Sonra seveceksin beni çünkü anlayacaksın yokluğunu
paylaşabildiğimi... Sonra aşık olacaksın bana çünkü anlayacaksın dökük
yüzündeki solgun bakışları en iyi benim anlayabildiğimi... Sonra unutacaksın
beni, fark edince seni “yolcu”luğumdan daha fazla istediğimi... Sonra sonsuz
bir uykuya dalacaksın onun omzunda... Sonra acıyacaksın onun
suskunluğunda... Sonra yeniden dökeceksin yüzünü, dünyanın ucunda yalnız
kaldığında...
Aşk tatlı bir sarhoşluk... Bazen ufak bir yudumu yeter başını döndürmeye;
bazen kadehler dolusu etkilemez seni... Çözüm doğru zamanda doğru içkiyi
bulabilmekte... Ve sen önündeki boş şişeler dolusu içmişliğin arasında
kendinde olacaksın, benden bir yudum almadığın için...
07.04.2007 - 14:36
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...
Bana bir kez olsun söylemedin beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en
duygulu bakışlar da bile... Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen
akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi... Bekledim
uzun bir yazı, ne kadar çabuk geçti değil mi, upuzun, kocaman bir
yaz...Sonbahar sendin benim için ve sevindim sen geldin diye. Sen geldin
tekrar düşlerime dökülen yağmur taneleriyle... Ama çıkmadım sokağa,
ıslanmadım düşen sen taneleriyle... Özlememiş miyim yağmuru ya da seni yani
sonbaharı? Belki de o kadar alışmışım ki yokluğuna geldiğini kabullenmek zor
geldi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiç düşündün mü ıslandım mı diye... Ya da hiç
düşündün mü kimler yağmura apansız yakalandı bugün ve kimler penceresinden
gördü yağmuru ve atıldılar birkaç ıslak ama umutlu tanenin altına... Kimler
apansız yakalandı bugün aşka ya da kimler pencerelerini kırıp atladılar
aşkın üşüten ıslak damlalarının altına...
Bugün yağmur yağdı şehre... İlk kez hem de... Ne yapmalıyım diye düşündüm
bir an... Çıkmalı mıydım sokağa ve izin vermeli miydim sen tanelerinin
altında ıslanmayı özlemiş benliğime... Yoksa evde kalmalı ve yaşatmamalı
mıydım sen tanelerine seni hala sevdiğimi bilmenin kendini beğenmiş
mutluluğunu...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ne yapmalıyım diye düşündüm bir an... Eskiden
düşünmezdim hatırlıyor musun? Seni sevdiğimi söylemek için bir kez olsun
düşünmedim ben... Ama sen... Ama sen bir kez bile kurtulamadın sonu asla
yüreğinin sesiyle bitmeyen düşüncelerden... Bana bir kez olsun söylemedin
beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en duygulu bakışlar da bile...
Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiçbir şey hissetmedim sana dair... Düşünmeyi
öğrendim belki de... Büyük savaşları kaybetmektense küçük olanları kazanmayı
seçer oldum senin gibi... Ama kazandığın şey sendin kaybettiğin ben, bunu
hiç bilemedin.. Sen susmayı bilmeden konuşmaya çalışanlardandın,
başaramadın... Bense ikisini de bilirken seçim yapma zorunluluğu
taşımadığıma inandım sadece... Bense seni bu kadar çok severken bu yükü
içimde taşıma zorunluluğu taşımadığıma inandım sadece...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve ben durdum, pencereden sana baktım... O an
beni değil kendini ıslatıyordun... Ben seni neden ve ne kadar sevdiğimi
bilirken, sen neden yanımda olduğuna bile karar veremedin... Islattın ve
kazandın önceleri... Islanıyor ve kaybediyorsun şimdi... Üstelik neyi
kaybettiğini bile anlayamadan...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sensiz sonu gibi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Herkes ıslandı ben uslandım...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...
07.04.2007 - 14:36
RÜYAM
SEVDA SANDALINA BİNİP,
MUTLULUK DENİZİNE AÇILMIŞIZ..
MARTILAR AŞK ŞARKILARI SÖYLERKEN,
BALIKLAR SEVGİ ŞİİRLERİ MIRILDANIYOR..
BEN BİR DENİZ YILDIZINI ALIP SAÇLARINA TAKIYORUM..
SEN YÜREĞİNİ AVUÇLARIMA BIRAKIYORSUN..
YAKAMOZLAR BİZE GÖZ KIRPIYOR,
DALGALAR BİZİ KISKANIYOR..
ELLERİMİZ,GÖZLERİMİZ KENETLENMİŞ..
SEN BENİM OLMUŞSUN BENDE SENİN..
ÖYLECE OKYANUSLARDA KAYBOLMUŞUZ...
07.04.2007 - 14:35
insan olabilmek ve mutluluk dugusu
Öğrendikçe Nefret Ediyoruz Hayattan
Okul sıralarında başlıyor savaş. Leyla ile mecnun aşkı örnek gösteriliyor. Kavuşamayıp acı çeken sevgililer yaşamımızda bir yer ediniyor. Yada büyük bir komutanın zaferlerinden bahsediliyor. Öldür emri verdikçe ve öldürdükçe rütbe alıyor.yeni ölümlerin önü açılıyor...Bir film seyrediyoruz mesela.Başlarken,İlk aklımıza gelen ' acaba katil kim? '.Katil insan öldürdüğü için katil,Onu yakalayan ise katili öldürdüğü için kahraman! Ne tuhaf bir hayat bu
Asırlar önce krallık dönemleri vardı.Halk kral için çalışır,onu mutlu etmek için uğraşırdı.Yüzlerce,binlerce insan sadece bir kişinin mutluluğu için yaşardı...Biz kendi başımıza mutlu olamaz mıydık? yada mutluluk çok mu zor bir şeydi de,sadece birini seçip,yüzlerce insan, seçilen kişinin mutluluğu için yaşardık? ! .mutlu olmak için kaç kişi gerek? kaç ölüm,kaç zulüm? ...Şimdilerde etrafımıza baktığımızda mutlu olan birisi varsa,Onun mutluluğu yüzünden acı çeken birileri daha var...İnsanlar çok akıllıca bir sistem geliştirmişler.Buna ' silahsız soygun 'da diyebiliriz.Ortada kesici,delici aletler yok ama bir o kadar etkili beyinler var.Zeki olan ayakta kalıyor.Buna da beyin ölümü diyebiliriz...Kazandığımızda birileri kaybediyorsa,Bu mutluluğun gerçek adı ne? Bundan neden mutlu oluyoruz? Hani bizler hayvanlardan farklıydık! Hani bizim beyinlerimiz vardı! ...Isırarak değilde,aç bırakarak zulüm ederek öldürdüğümüzde bunun adına insanlık mı diyoruz? .Öyleyse ben insan olmak istemiyorum...Bana geçici mutluluk nedir diye soran olursa,Güneşin batışı derim.Gün boyu savaşmaktan yorgun düşen beyinler,en azından dinlenmek için akşam vaktini beklediklerinde ve o an geldiğinde mutlu oluyorum...Keşke herkes uykuya daldığı an kadar gerçek ve zararsız olsa.Doğduğumuz an kadar akıllı olmayacakmıyız bizler? ...Keşke herşeye yeniden başlasak.Mesela bir öğretmenimiz olsa ama bize hiçbir şey öğretmese.! Hep saf kalpli yaşasak.Ne olduğunu bilmediğimiz halde ısrarla ' ben büyüyünce doktor olacağım ' desek ve büyüyünce o doktorun ne iş yaptığını yine bilmesek...Kıymanın,etin,elmanın,armudun kilosunun kaç para olduğu bizi ilgilendirmese.Önümüze yüzlerce şeker almaya yetecek kadar para ve de sadece bir şeker koyup ' seç ' deseler,bizde o tek şekeri seçsek...Ana haber bültenleri yerine çizgi film seyretsek.Açık oturumlarda ilk okul aşklarımızdan bahsetseler...Kısacası yaşımız ilerlese de hep çocuk kalabilsek...Ne garip bir çelişki! Ben mutluluğun nerede gizli olduğunu öğrendim.(Mutluluk öğrenmemektir) Fakat bunun içinde yaşayıp öğrenmemiz gerekiyorsa, demekki bizler hiçbir zaman mutlu olamayacağız.
07.04.2007 - 14:35
Şiirçik
Küçücük gözleri olan,
Ufacık martıların,
Minicik kanatlarında
Kocaman bir hasret gönderdim sana...
07.04.2007 - 14:35
Akıp Gider.....(Yaşamak)
Akıp Gider.....(Yaşamak)
akıp gider
yol uzundur sürer
bir adım bir adım daha derken bazen
bir sonraki günü hesap etmezken ve
bir bakışın ardında bir kalp atışı ararken
bir anda sonuna geliveririz
oysa hayat
bazen sadece o anda duymak istediğini kendi kendine fısıldarken
bazen sadece bir anlık olduğunu bile bile bir buseyi ortaya atarken
ve bazende
her şeye inat bir çınar gibi kök salarak
kaldığı her anında yerinde biraz daha ağırlaşarak
her santimini ezberlediğin teninin bir zerresinde
bin kere yeniden doğarak yaşamaktır
sadece onda olmayı sevdiğin için
ve sevildiğin için olmayı
sevdalı kalarak
sevdayla bakarak
orda olmak güzeldi dediğin günlerin
bir sonrakinde de sürmesini dileyerek paylaşmaktır
sadece nerede olduğunun önemi vardır
ve nasıl olduğunu düşünmek fedakarlıktan kaçmaktır
ama
her şey bir yana aslında
sadece yaşamaktır işin aslı
doyunca ve hür
ki insan sadece kendinde özgür
Ali Akar
07.04.2007 - 14:34
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu
Kalbini ve ruhunu, küçücük bir zarfın içine koymuştu,
Göndermişti genç adama.
Genç adam yanlış adreste, yanlış yerdeydi,
Kabul edemedi kadının kalbini,
Önemsiz görmüştü kadının kendine gelen mektubu,
Bilmiyordu ki…
Kadının kalbinin ve ruhunun küçücük zarfta olduğunu,
Bir küçük, yeşil zarfta…
Kadının kalbi kırıldı,
Zaman hep yaptığını yaptı,
Onardı yaralı kalbi,
Mevsimler geldi geçti
Genç adam bir gün tüm cesaretini topladı
Hep imâ edip kadının anlamasını beklediği şeyi yazdı
Kadın şaşırdı okuduğu cümlelere
Konuşurken cesaretli değildi genç adam
Ama yazarken müthişti.
Satır aralarına sıkıştırdığı şeyleri işte yazmıştı.
“Benim başıma saksı düştü,
tüm gerçekleri kavradım” dedi kadın
“Umarım, senin başına da saksı düşer”
Bilmem kaç mevsim daha geçti.
Kadın yine sevgilisi denizleydi.
Sahilde yürürken düşünceliydi
Ayakları acıyordu çakıl taşlarına bastıkça.
Yürüdü, yürüdü, yürüdü…
Canı yandıkça yürüdü.
Yürüdükçe canı yandı.
Hayat böyleydi galiba.
Ya da gerçek olandı.
Yüründükçe can yakan.
Ama ille de yürünen.
Denizin bittiği yere baktı kadın.
Bakışları ufukta asılı kaldı.
Gökyüzüne kaldırdı başını.
Gökte dolunay vardı.
Sandı ki bir şifre gizli dolunayda,
Tek kendisinin bir de genç adamın bildiği.
İncecik kumları avuçladı eğilip
Hepsini avucunda tutamadı.
Elinden akıp gitti.
Tutamadığı yaşam gibi.
Yürüdü yine denizin kıyısında kadın.
Çakıl taşları ayaklarını acıtıyordu.
Canı yandıkça yürüdü
Yürüdükçe canı yandı.
Yorulana kadar yürümeye karar verdi
Yürüdü, yürüdü, yürüdü…
Son gördüğümde hâlâ yürüyordu.
Bir denizine bir dolunaya bakarak.
Düşüncelerinin derinine dalarak…
07.04.2007 - 14:34
Yorgun oldugumu anlatmaya çalistim sadece...
BiLir misin yaLnIzLIkta gokyuzune bakIp agLamayI...
BiLir misin yagmurda dibine kadar IsLanIp sessiz kaLmayI...
BiLir misin sogukta usumeden tum hayaLLerinLe IsInmayI...
BiLir misin sevgi arar gibi herhangi bir oyuncaga sarILmayI...
Peki, biLir misin sensizLikte sensizLigin sessizLigine mecbur kaLmayI?
-
07.04.2007 - 14:33
Aşk Sende Benim
Aşk Sende Benim
Yakınında duracaksa olmaz
Uzaklarda da hissetmemeli
Eller ayrılır arada
Eller nerde durduğunu bilmeli
Zamansızdı bizimki
Zamanın darlığına girmedi
En çok gece mavisinde duruşunu sevdim
En çok gece ülkesinde gezdim
Sen diye başlayan mısralardan
Kendi şarkımı sende besteledim
Ayrıydık bilirsin
Belki benden de çok seversin
Dudaklarının kuruduğu anları bilirim
Sen de hep o anlara denk gelirsin
Ol sende şimdi baş ucumda bebeğim
Sen nerede istersen ben ruhumu vereyim
Aklımda koca dünyan kaldı içinde sadece ben
Sen yakınında dur aşkın aşk sende benim ben
Ali Akar
Toplam 559 mesaj bulundu