değişir yönü rüzgarın solar ansızın yapraklar; şaşırır yolunu denizde gemi boşuna bir liman arar; gülüşü bir yabancının çalmıştır senden sevdiğini; içinde biriken zehir sadece kendini öldürecektir; ölümdür yaşanan tek başına, aşk, iki kişiliktir. bir anı bile kalmamıştır geceler boyu sevişmelerden binlerce yıl uzaktadır binlerce kez dokunduğun ten; yazabileceğin şiirler çoktan yazılıp bitmiştir; ölümdür yaşanan tek başına. aşk, iki kişiliktir avutmaz olur artık seni bildiğin şarkılar; boşanır keder zincirlerinden sular tersin tersin akar; bir hançer gibi çeksen de sevgini onu ancak öldürmeye yarar: uçarı kuşu sevdanın alıp başını gitmiştir; ölümdür yaşanan tek başına. aşk, iki kişiliktir. yitik bir ezgisin sadece tüketilmiş ve düşmüş gözden; düşlerinde bir çocuk hıçkırır gece camlara sürtünürken; çünkü hiç bir kelebek tek başına yaşamaz sevdasını, severken hiç bir böcek hiç bir kuş yalnız değildir; ölümdür yaşanan tek başına, aşk, iki kişiliktir.
yokoluştur gitmek -varolmanın ta kendisi-... arkandan dökülür inciler, kelebeğin kanadındaki toz misali, rüzgarlar savururda, güneş açtığında yeller eser yerinde... önüne geçilmez bir seldir, yakar yıkar heryeri. güneş açsa da hep oradadır...
yaradır gitmek. ufacık izi kalsa da iyileşir. ölümcüldür yara, izi geçsede, izi kalır hep yüreğinde...
bir bebektir gitmek. soluk alır yaşar,yada soluksuz et parçası...
hayattır gitmek. içinde kaybolur, yada sen içinde kaybolursun...
ölümdür gitmek. vardığında huzur, yada sadece kemik takırtısı...
şimdi zamanıdır gitmenin. demir almak vakti geldiğinde, -kalkmak istemese de- nice zincirler koparmıştırda, yine de ayrılmıştır limandan.
küçücük bir kalbi vardı... kocaman düşleri... babası onun herşeyi idi.. üzerine titrerdi..bir yaprak gibi.. sevgi denizinde halbuki bir damlaydı o kendini ne çok sanırdı..çocuktu.. renkler karışacaktı gökyüzünde önce güneş lacivert oluverecek birden ışıklar sönecek..sadece sokak lambaları etrafında pervaneler..uçuşacak.. hayatın gri zamanlarıda vardı habersizdi..minicikti yüreği fakat... kocaman sevgi vardı içinde bir gün acı bir haber aldı babası ölmüştü artık olmayacaktı...hiç bir zaman üstelik bir veda bile etmeden.. düşlerinden sıyrılmıştı...gökyüzüne.. bir kuyuya düşmüştü karanlık ejderhanın ağzında minicik yüreği alevler arasında kalmıştı..çocuktu.. konuşmadı bir vakit.. bir gün resim dersinde.. bir ağaç çizdi köklü..o kadar.. tarih kadar..eski.. bir elma ağacıydı...yaprakları sararmış.. üzerinde üç kırmızı elma vardı.. bir tanesi de düşmüş.. yerde... hatrına&düşeceğim......26 // 03 07 ben resmi gördüm&-
Kar tanesi gibi. Uzun yollar bıraktı ardında, rüzgara aldırmadı, güneş bile yaklaşamadı yanına, sonuna kadar geldi. Ve tam bırakacakken kendini kollarıma, şu karşı cama düşen kar tanesinden farksızdı.
Bana değil ona bıraktı kendini, dayanamadı sonra, eridi, su oldu, aktın uzun uzun ve gitti.
Kim bilir şimdi nerede? Belki bir uğurböceği konmuştur üzerine, son dileğini fısıldıyordur kulağına. Belki bir balığın pulları arasına sıkışmıştır, bir martıya yakalanır ve ona dokunup uçmaktır tek istediği. Umarım kimseye yakalanmamıştır, kimse konmamıştır üzerine, kimse kollarına sarıp kurutmamıştır ve…
Her gözyaşımı 'o' sanıyorum gittiğinden beri. Hiç birini silmiyorum. Hiç birini yere düşürmüyor, hepsini yastığımın ucunda biriktiriyorum. Bir gün yanımda uyanır diye. Ve sonra hep yanımda uyanır diye.
Oysa gözyaşım olmasını değil, yağmur olmasını, birer birer göz çukurlarıma, sadece benim göz çukurlarıma düşmesini isterdim.
Kirpiklerimden sıyrılıp, dudaklarıma süzülmesini ve tenimde kurumasını isterdim. Ve sonsuza dek benimle kalmasını...
Belki iki kar tanesi olurduk, gökyüzünde asılı kalırdık. İstediğimiz zaman uçar, istediğimiz zaman düşerdik...
Ellerini tutunca bir soğukluk Duyarsam Gözlerine bakınca eğer benden kaçarsan Sanma ki bu gönül aşkı seni unutur Yüreğime ateşten bir hançer sokarsan
Ben yolumu bulurum hiç bunlara Gerek yok Ben yolumu bulurum uğurlama Gücüm yok
Varlığımı ve sevgimi gün gelip de Unutursan Beni bir maziden anılara sayarsan Ağlasam sızlasam hallerimden Utansam Söyle nasıl unuturum kemdimi de Unutsam
olmuyor... Olmuyor unutulmuyorsun Nasıl savaş veriyorum unutmak için Olmuyor… Sen benim yorgun, her şeyden vazgeçtiğim Zamanlarımda uğradın Ne yorgunluklarım bitti Ne vazgeçtiklerim Özledim seni özledim Hayat akıp gitti tutamadım Toparlayamadım yüreğimi Seni yaşamayı özledim Öldürüyor günden güne özlemin Bir rüzgarla gül yaprağı misali Sığamıyorum dünyaya…. Hiç düşünmediğim kadar Öz
**sık sık gülen insanlar, ***kalplerinde en çok acıyı taşıyanlardır ****hatta bazen öyle sesli gülerler ki, *****hıçkırıklarının sesi bile duyulmaz......
Hani olmaz ya, olsun istiyorum! ! ! Çık gel, istiyorum! ! ! Onca acıyı,onca sızıyı,bu anı görmek için mi yaşadın demeni istiyorum! ! ! ... Ansızın öyle bir gel ki, hasretinle deli olmadan, seni gördüğüm an delireyim istiyorum! ... Delirmemin bile senli bir sebebi olsun istiyorum! ... Anladın mı, Senli bir sebebi...
Nasıl özlemektir ki bu, aynadaki gözlerimde bile senin gözlerini görüyorum...
Mevsim ne olursa olsun, her sağanak yağmurda, sana koşuyorum ben, yalın ayak bir çocuk masumluğunda...
Yüreğime sığmayan aşkını, beynim almıyor! ... Geçen bunca zamana rağmen, içimde küllenmeyen aşkın! ! ! Seni görsem, seni duysam, bunca özleminle hasretinle doluyken, olduğum yere düşer bayılırım herhalde! ...
Sen bilirsin yüreğimin kumdan kalelerini! ! ! Güçlü gözüken ama bir o kadar da duygusal yürek kalelerim...
Özgürlük diye satır satır bağırırken, ömrümün en büyük esaretini senin aşkınla giyinmişim üzerime! ! ! Hasretin çekilecek dert değil, Sevgiliiiiiiiiii! ! ! ...
Rüzgarlar kokunu getiriyor burnuma, hasret kilitliyor kalp kapılarımı...
Dağ tepesinde kekik kokusu, gün ortasında yağmurla gelen toprak kokusu, geceleri parmaklarıma sinmiş sigara kokusu oluyor kokun! ! !
Hasretin beyaz sayfalardaki mürekkep izi, gözümden akıp ağzıma gelen gözyaşlarımın tuzlu tadı oluyor! ...
Sen geliyorsun rüyalarıma,Eşkiya urbalarınla...
Hasretin düşüyor, en yıldızsız gecedeki dolunayın gözlerine... Sesin geliyor kulaklarıma... Gecenin en sessizliğinde, yüreğimi delip geçen bir mermiye benzeyen sesin...
Kulağıma gelen senin sesin mi yoksa, hasretinle yüreğimde kopan fırtınaların sesi mi, inan bilmiyorum! ! !
Gözlerini görüyorum, gözbebeklerimde... Hasretinle baştan ayağı sen olmuş hallerimde!
Hani olmaz ya, olsun istiyorum! ! ! Çık gel, istiyorum! ! !
Onca acıyı,onca sızıyı,bu anı görmek için mi yaşadın demeni istiyorum! ! ! ...
Ansızın öyle bir gel ki, hasretinle deli olmadan, seni gördüğüm an delireyim istiyorum! ...
Delirmemin bile senli bir sebebi olsun istiyorum! ...
Öyle bir yer kanıyor ki içimde,seninle aldığım nefesleri vermedim daha
*Tadın damağımda,acın içimde...Ne için ağlasam gözlerimden akan,sen gittikten sonra biriktirdiğim yaşlar...Öyle bir bittik ki biz..Ama unutulmuyor işte...Ellerinin dokunulmazlığı,gözlerinin bakılmazlığı,gülüşünün dayanılmazlığı ve seninle geçen her anın başa alınmazlığı unutulmuyor...Nice sevdalar bekliyor da gitmeye yürek mi kaldı söylesene gözlerinde içimi törpülediğim adamım? Şimdi insanlara bakıyorum,çocuğunu bekleyeni,ömrüne bir ömür daha ekleyeni var! Diyorlar ki küsme aşka..daha kimler gelecek,kimler geçecek..Oysa bilmiyorlar ki en son giden sen herşeyimi götürdü..Oysa bilmiyorlar ki en son giden sen,daha sonra gelecekleri bile götürdü...Şimdi ben bu eskitilmiş gençliğimle,yaşımı tersten yazıp öylece giden bir senin ardından,kime hangi sevgimi vaadedeceğim söylesene silinmiş harfim benim...Ellerimi tutana bulaşacak kokun,soluğumu paylaşan harflerini yutacak..Oysa ben yutkunamayacağım bile...Kurudu boğazım sen gideli..ki aldıgın son çiçek bile kurumamıştır daha...Gözle görülmez darbeleri gidişinin...Öyle bir yer kanıyor ki içimde,seninle aldığım nefesleri vermedim daha...Seninle aldıklarımı sensiz verdiklerimle sıvamaya çalışıyorum! Tıkanıyorum,soluğum kesiliyor...*
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...
Bana bir kez olsun söylemedin beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en duygulu bakışlar da bile... Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi... Bekledim uzun bir yazı, ne kadar çabuk geçti değil mi, upuzun, kocaman bir yaz...Sonbahar sendin benim için ve sevindim sen geldin diye. Sen geldin tekrar düşlerime dökülen yağmur taneleriyle... Ama çıkmadım sokağa, ıslanmadım düşen sen taneleriyle... Özlememiş miyim yağmuru ya da seni yani sonbaharı? Belki de o kadar alışmışım ki yokluğuna geldiğini kabullenmek zor geldi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiç düşündün mü ıslandım mı diye... Ya da hiç düşündün mü kimler yağmura apansız yakalandı bugün ve kimler penceresinden gördü yağmuru ve atıldılar birkaç ıslak ama umutlu tanenin altına... Kimler apansız yakalandı bugün aşka ya da kimler pencerelerini kırıp atladılar aşkın üşüten ıslak damlalarının altına...
Bugün yağmur yağdı şehre... İlk kez hem de... Ne yapmalıyım diye düşündüm bir an... Çıkmalı mıydım sokağa ve izin vermeli miydim sen tanelerinin altında ıslanmayı özlemiş benliğime... Yoksa evde kalmalı ve yaşatmamalı mıydım sen tanelerine seni hala sevdiğimi bilmenin kendini beğenmiş mutluluğunu...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ne yapmalıyım diye düşündüm bir an... Eskiden düşünmezdim hatırlıyor musun? Seni sevdiğimi söylemek için bir kez olsun düşünmedim ben... Ama sen... Ama sen bir kez bile kurtulamadın sonu asla yüreğinin sesiyle bitmeyen düşüncelerden... Bana bir kez olsun söylemedin beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en duygulu bakışlar da bile... Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiçbir şey hissetmedim sana dair... Düşünmeyi öğrendim belki de... Büyük savaşları kaybetmektense küçük olanları kazanmayı seçer oldum senin gibi... Ama kazandığın şey sendin kaybettiğin ben, bunu hiç bilemedin.. Sen susmayı bilmeden konuşmaya çalışanlardandın, başaramadın... Bense ikisini de bilirken seçim yapma zorunluluğu taşımadığıma inandım sadece... Bense seni bu kadar çok severken bu yükü içimde taşıma zorunluluğu taşımadığıma inandım sadece...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve ben durdum, pencereden sana baktım... O an beni değil kendini ıslatıyordun... Ben seni neden ve ne kadar sevdiğimi bilirken, sen neden yanımda olduğuna bile karar veremedin... Islattın ve kazandın önceleri... Islanıyor ve kaybediyorsun şimdi... Üstelik neyi kaybettiğini bile anlayamadan...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi... Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sensiz sonu gibi... Bugün yağmur yağdı şehre... Herkes ıslandı ben uslandım... Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...
ruhumdu ruh eşimdi en keyifli anlarım en doğru kararım yaşadığıma şükrettirendi beni anlayandı bensiz olamayandı bana bir şey olsa canı benden çok yanandı bekleyenim özleyenim kıskançlığımdı aramazsa delirdiğim görmezsem çıldırdığım prensimdi şikayet etmeyenim beni hep beğenenim akıl verenimdi hayat ortağımdı gözleriyle beni mest eden bakışıyla eriten aşk şarkılarını dilime bağlayandı aklımı alanım canıma can katanım yarınım dünüm bugünümdü
vazgeçilmezim herşeyim yarimdi gülüşüyle başımı döndürendi bana yüreğini verendi sevgiyi öğretendi kolumdu kanadımdı her bir yanım attığım adımdı o benim erkeğim o benim nefesimdi ölürcesine sevdiğim uğruna adaklar adadığım dilekler dilediğim tek duamdı yarimdi
suyumdu aşımdı açlığım tokluğum susuzluğumdu uykusuzluğumdu hayallerimdeki tek dünyaydı gününüm aydınlığı hoyrat gecelerimin tek ışığı damarımdaki kanım yüreğimdeki tek hayat atışıydı söylemekten hiç bıkmadığım dilimdeki melodiydi en mutlu rüyalarım en mutlu anlarım en mutlu dünlerimin tek sahibiydi kalbimdeki ince sızım
gerçeğim doğrum herşeyimdi deli deli esen rüzgarım sağnak yağan yağmurum sesim sessizliğim umudumdu hiç bitmeyecek yolumdu öncemdi sonramdı bilinmezim şu anımdı hep yanımda olanımdı korkusuzluğum sonsuzluğum sığınağım tek huzurum yalnız olmadığım tek cansın
Bu kısalığına rağmen uzun geçen yaşamımda anladıklarım...yaşama dair..acıya dair..belkide sana dair..ANLADIM Kİ, KALABALIKLAR İNSANI YALNIZLAŞTIRIYORMUŞ..
Anladım ki, güzel olan herşey birgün ansızın bitermiş. Anladım ki, çok çalışmak, çok kazanmakla aynı değilmiş. Anladım ki, öğrendiğin her bilgi sana bir depresyon nedeni olarak geri dönüyormuş. Anladım ki, her labirentin görünmezde olsa bir çıkışı varmış. Anladım ki, zaman acımasız, mekan riyakarmış. Anladım ki, her akşam gökyüzünü görmek büyük bir ayrıcalıkmış. Anladım ki, insan yıkıldım dediği anda bile hala ayaktaymış. Anladım ki, çok konuşan çok bilmiyormuş, cok susanda cahil değilmiş. Anladım ki, her insanın derinlerinde bir filazof yatıyormuş. Anladım ki, sevmek için neden aranmıyormuş.nedensiz sevmediğimiz gibi... Anladım ki insan korkularından asla kaçamıyormuş. anladım ki üzülmek için bahane bulmak çok kolaymış
Daha dokunmadan kurudu irem çöllere bir türlü yağamıyorum yeni bir koşunun başlangıcında biraz deprem sonrası biraz şehir hülyası bir kalp yangınından geriye kalan kahve gözlerine beni de götür artık bu yerlere sığamıyorum.
Pembe uçurtmalar yolladığından beri sarardı tiryaki menekşeleri sonbaharın tozlu kafeslerinde sevgi turnaları yakalıyorum turnalar gidiyor; ben kalıyorum avareyim, asudeyim, yorgunum bilmiyorum neden sana vurgunum yitik düşlerimi kovalıyorum gölgeler gidiyor; ben kalıyorum.
Binbir türlü kokuyorsa yaylalar kahve gözlerine beni de götür baharın koynundan koparıp sana ipek bir mendile sardığım yüreğimle şehzade gülleri gönderiyorum
Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini kaptanları sorgulayan yanından geçen küheylanların korku tufanına yakalandığı kahve gözlerine beni de götür güneş ülkesinden gelen yiğitler benzeri olmayan bir dünya kursun cellat, ayrılığın boynunu vursun.
Usul usul intizarı çürüten bu hercai diken, bu çılgın arzu sürüklüyor imkansız muştuların eşiğine gönül vadilerini bir ağaçtan düşen yapraklar gibi düşüyorum yüreğine
ya topla yaralı kırlangıçları ya da bu vefasız şarkıyı bitir özgürlüğe giden tutsaklar gibi kahve gözlerine beni de götür..
Çok eski bir sevgiliye sırf yüreğinde beni duysun diye..
gidiyordun.. elim kolum bağlıydı daha önce de olduğu gibi sadece sustum konuşacak bişey olmadığından değil söyleyeceklerimi bildiğinden sustum.. benden aldıkların vardı umutlarım,heyecanlarım ve derler ya hani en güzel yıllarım ama üzülmüyorum o güzel yıllar seninle daha da güzel oldular her şeyin bir sonu var biliyorum gitmelisin kal diyemem seviyorum seni evet ama artık tüm geceler sadece benim.. beraber izlediğimiz tüm filmler içimizi sızlatan tüm şarkılar senin olsun sevgilim.. giderken bana öyle bir emanet bıraktın ki taşımak çok zor sen yaparsın diyeceksin biliyorum.. söz verdim bir kez sana başarmak zorundayım bir gün otobüs garları seni bana tekrar getirdiğinde aynı bulacaksın beni söz verdiğim gibi başım hep dik olacak EMANETİN ONURUMDUR BİLİYORUM SENİ SEVİYORUM....
Martı olsam da gelsem omzuna konsam, o zaman bakar mısın gözlerimin içine?
Hiç görmediğim şehre yazıldı tüm bunlar... Ne şairim ben ne de aşık... Sessiz sedasızım bugün, belki denizsizliğimdendir. Hiç kızmadım şehir sana, köpürecek dalgalarımın yokluğundandır. Sabahları martı sesi, akşamları vapur düdüğü nedir diye sorma, bilmem cahilliğime ver... Simitimi balıklarla paylaşmadım ben hiç, cimriliğimden mi? ..Simitim oldu da balığım var mıydı? Hiç görmediğim şehre yazıldı bunlar, yosun kokusu nedir hiç tanımadan. Okuyarak tanıdım seni, senin el yazınla... Görmeden gönül verdim, densizliğime ver. Hayatımda hiç balıkçılara selam vermişliğim yokken, sana selam vermiş bulundum; hoşgör. Uzak şehir, senin tüm sokakların denize çıkarken, benim tüm sokaklarım sana çıkar oldu... Sen farkında mısın bilmem, farkında olsan da söylemezsin ya... Hiç tekneye binmedim ki ben, ondan mıdır beni hor görmen? Yokluğun, yoksulluğum olmaya başlayınca anladım, hayalinle varlıklıyım. Oysa sen varlığımdan habersiz... Sen bensizlikte kalabalık, ben sensizlikte en tenha. Hiç görmediğim şehre yazıldı bunlar, ne kadar uzakta da olsa hergün daha yakın olduğum... Hiç görmediğim için mi seni böyle 'canımın içi' olman? Söyle ey şehir, hiç görmediğin için mi beni böyle kolay kandırman? Aynanın sırları dökülür mü balık olsam, martı olsam? ... Martı olsam da gelsem omzuna konsam, o zaman bakar mısın gözlerimin içine?
Ayrılıklarda gururun, saygının şaşkınım yitişine.. Yaşamdan öğrendiğim, ne olursa olsun bir şey eksiliyorsa, kötü kokular saçıyorsa yok zorlamanın yararı.. Devam edilirse sonuç felaketce bir kopuş... Oysa ayrılıklar da başlangıçlar gibi sessiz olmalı... . Araya ötekiler girdiyse, yalanlarla grileştiyse mavi, üşümeye başlayan ruhların ne ilacı vardır,ne de hekimi... Buz gibi olduysa yürek yararı yoktur geri dönüşün... Bir şans daha denirse de sonuç titreme nöbetleri.. . Niçinlerde dolanmanlar, öfke, kin, intikam büyütmeler, suçlamalarla seslenmeler, daha da yaralar ayrılıkları.... Yaşanmışları güzelliğince, olduğunca bırakmak varken kirletmek neden, niye? ? ? ? Bir zamanlar “sevdiğim, her şeyim” dediğinde kara bir leke kalmak hem de kendinin sürdüğü bir leke verilen bir hak mı kime ve niye? ? ? Yaşanılan, yaşatılan güzel, doyumsuz anlar, bir suçsa, hataysa tek kişilik değildi İşlenirken oysa... . Tükenişe girildiyse vazgeçmek gerek saygıyla bir zamanlar “vazgeçilmezim” denilenden, daha da karartmadan maviyi sunulan güvenle verilmiş imkansızların anısına.... . Yaşam defteri sonlanınca, beden üşüyüp, yorulduğunda, ruh nasıl tertemiz,beyazlar içinde bırakıp onu gidiyorsa, onur, grur zedelenmeden suçlamaya girmeden, lekesiz ve sessizce olmalı ayrılıklar da....
GEL ARTIK BİR ZAMAN VAR UZAKTA SAYILARINI GÖREMEDİĞİM BİRİ VAR GELECEKTE ONUN İÇİN BURDA DERBEDERLİĞİM.. SINIRSIZ ÖZGÜRLÜKTE ANLAYIŞLI BİRİ VAR UZAKTA BENİ BEKLEMEKTE BEDENİ ONU BEKLEMEKTE RUHUM NERDESİN GEL ARTIK BU ÇARESİZLİK BUKADAR KOMAMIŞTI...
Bilirmisin Gel hüzün çiçeğim....... Gül rengi akşamların bitimsiz rengi Sevginin hüzünle buluştuğu çizgi Aşka yakılan ağıt, Gel tut ellerimden artık Beni unutma........ Katlanıp atılmaya layık Karalanmış bir kağıt ol samda Unutma beni, Rüzgarda ufalanıp savrulmuş Bir kalbim varsa da, Kuruyup ayaklarının dibine düşen Bir yaprak ol samda Beni unutma........
Karanlıkta fark edilecek, Bir parıltım yok ama; Sen bu kurumuş gülü yinede unutma. Işığım yok,güneşim yok ama; Birde sen beni yok sayma.
Yüreğinden kovuldum,sokaklarda uyudum, Yusuf oldum kuyulara atıldım, Ateşlerde soğudum,İbrahim'i buldum; İsmail oldum,ıssız çöllere bırakıldım Unutuldum ama kimseyi unutmadım.
Söyle bir tanem; Hiç soğuk akar mı gözyaşları........ Hiç dile gelir mi yürek acıları....... yağmurlara kim ağlar?
Ayrılıklarda gururun, saygının şaşkınım yitişine.. Yaşamdan öğrendiğim, ne olursa olsun bir şey eksiliyorsa, kötü kokular saçıyorsa yok zorlamanın yararı.. Devam edilirse sonuç felaketce bir kopuş... Oysa ayrılıklar da başlangıçlar gibi sessiz olmalı... . Araya ötekiler girdiyse, yalanlarla grileştiyse mavi, üşümeye başlayan ruhların ne ilacı vardır,ne de hekimi... Buz gibi olduysa yürek yararı yoktur geri dönüşün... Bir şans daha denirse de sonuç titreme nöbetleri.. . Niçinlerde dolanmanlar, öfke, kin, intikam büyütmeler, suçlamalarla seslenmeler, daha da yaralar ayrılıkları.... Yaşanmışları güzelliğince, olduğunca bırakmak varken kirletmek neden, niye? ? ? ? Bir zamanlar “sevdiğim, her şeyim” dediğinde kara bir leke kalmak hem de kendinin sürdüğü bir leke verilen bir hak mı kime ve niye? ? ? Yaşanılan, yaşatılan güzel, doyumsuz anlar, bir suçsa, hataysa tek kişilik değildi İşlenirken oysa... . Tükenişe girildiyse vazgeçmek gerek saygıyla bir zamanlar “vazgeçilmezim” denilenden, daha da karartmadan maviyi sunulan güvenle verilmiş imkansızların anısına.... . Yaşam defteri sonlanınca, beden üşüyüp, yorulduğunda, ruh nasıl tertemiz,beyazlar içinde bırakıp onu gidiyorsa, onur, grur zedelenmeden suçlamaya girmeden, lekesiz ve sessizce olmalı ayrılıklar da....
Martı olsam da gelsem omzuna konsam, o zaman bakar mısın gözlerimin içine?
Hiç görmediğim şehre yazıldı tüm bunlar... Ne şairim ben ne de aşık... Sessiz sedasızım bugün, belki denizsizliğimdendir. Hiç kızmadım şehir sana, köpürecek dalgalarımın yokluğundandır. Sabahları martı sesi, akşamları vapur düdüğü nedir diye sorma, bilmem cahilliğime ver... Simitimi balıklarla paylaşmadım ben hiç, cimriliğimden mi? ..Simitim oldu da balığım var mıydı? Hiç görmediğim şehre yazıldı bunlar, yosun kokusu nedir hiç tanımadan. Okuyarak tanıdım seni, senin el yazınla... Görmeden gönül verdim, densizliğime ver. Hayatımda hiç balıkçılara selam vermişliğim yokken, sana selam vermiş bulundum; hoşgör. Uzak şehir, senin tüm sokakların denize çıkarken, benim tüm sokaklarım sana çıkar oldu... Sen farkında mısın bilmem, farkında olsan da söylemezsin ya... Hiç tekneye binmedim ki ben, ondan mıdır beni hor görmen? Yokluğun, yoksulluğum olmaya başlayınca anladım, hayalinle varlıklıyım. Oysa sen varlığımdan habersiz... Sen bensizlikte kalabalık, ben sensizlikte en tenha. Hiç görmediğim şehre yazıldı bunlar, ne kadar uzakta da olsa hergün daha yakın olduğum... Hiç görmediğim için mi seni böyle 'canımın içi' olman? Söyle ey şehir, hiç görmediğin için mi beni böyle kolay kandırman? Aynanın sırları dökülür mü balık olsam, martı olsam? ... Martı olsam da gelsem omzuna konsam, o zaman bakar mısın gözlerimin içine?
27.03.2007 - 13:48
2 & 1,aşk 2 kişiliktir
değişir yönü rüzgarın
solar ansızın yapraklar;
şaşırır yolunu denizde gemi
boşuna bir liman arar;
gülüşü bir yabancının
çalmıştır senden sevdiğini;
içinde biriken zehir
sadece kendini öldürecektir;
ölümdür yaşanan tek başına,
aşk, iki kişiliktir.
bir anı bile kalmamıştır
geceler boyu sevişmelerden
binlerce yıl uzaktadır
binlerce kez dokunduğun ten;
yazabileceğin şiirler
çoktan yazılıp bitmiştir;
ölümdür yaşanan tek başına.
aşk, iki kişiliktir
avutmaz olur artık
seni bildiğin şarkılar;
boşanır keder zincirlerinden
sular tersin tersin akar;
bir hançer gibi çeksen de sevgini
onu ancak öldürmeye yarar:
uçarı kuşu sevdanın
alıp başını gitmiştir;
ölümdür yaşanan tek başına.
aşk, iki kişiliktir.
yitik bir ezgisin sadece
tüketilmiş ve düşmüş gözden;
düşlerinde bir çocuk hıçkırır
gece camlara sürtünürken;
çünkü hiç bir kelebek
tek başına yaşamaz sevdasını,
severken hiç bir böcek
hiç bir kuş yalnız değildir;
ölümdür yaşanan tek başına,
aşk, iki kişiliktir.
27.03.2007 - 13:46
gitmek...
yokoluştur gitmek
-varolmanın ta kendisi-...
arkandan dökülür inciler,
kelebeğin kanadındaki toz misali,
rüzgarlar savururda,
güneş açtığında yeller eser yerinde...
önüne geçilmez bir seldir,
yakar yıkar heryeri.
güneş açsa da hep oradadır...
yaradır gitmek.
ufacık izi kalsa da iyileşir.
ölümcüldür yara,
izi geçsede, izi kalır hep yüreğinde...
bir bebektir gitmek.
soluk alır yaşar,yada soluksuz et parçası...
hayattır gitmek.
içinde kaybolur,
yada sen içinde kaybolursun...
ölümdür gitmek.
vardığında huzur,
yada sadece kemik takırtısı...
şimdi zamanıdır gitmenin.
demir almak vakti geldiğinde,
-kalkmak istemese de-
nice zincirler koparmıştırda,
yine de ayrılmıştır limandan.
26.03.2007 - 17:07
kırmızı elma_________
küçücük bir kalbi vardı...
kocaman düşleri...
babası onun herşeyi idi..
üzerine titrerdi..bir yaprak gibi..
sevgi denizinde halbuki bir damlaydı o
kendini ne çok sanırdı..çocuktu..
renkler karışacaktı gökyüzünde önce
güneş lacivert oluverecek birden
ışıklar sönecek..sadece sokak lambaları
etrafında pervaneler..uçuşacak..
hayatın gri zamanlarıda vardı
habersizdi..minicikti yüreği
fakat...
kocaman sevgi vardı içinde
bir gün acı bir haber aldı
babası ölmüştü
artık olmayacaktı...hiç bir zaman
üstelik bir veda bile etmeden..
düşlerinden sıyrılmıştı...gökyüzüne..
bir kuyuya düşmüştü karanlık
ejderhanın ağzında minicik yüreği
alevler arasında kalmıştı..çocuktu..
konuşmadı bir vakit..
bir gün resim dersinde..
bir ağaç çizdi köklü..o kadar..
tarih kadar..eski..
bir elma ağacıydı...yaprakları sararmış..
üzerinde üç kırmızı elma vardı..
bir tanesi de düşmüş..
yerde...
hatrına&düşeceğim......26 // 03 07
ben resmi gördüm&-
26.03.2007 - 15:16
Kar Tanesi
Kar tanesi gibi. Uzun yollar bıraktı ardında, rüzgara aldırmadı, güneş bile yaklaşamadı yanına, sonuna kadar geldi. Ve tam bırakacakken kendini kollarıma, şu karşı cama düşen kar tanesinden farksızdı.
Bana değil ona bıraktı kendini, dayanamadı sonra, eridi, su oldu, aktın uzun uzun ve gitti.
Kim bilir şimdi nerede? Belki bir uğurböceği konmuştur üzerine, son dileğini fısıldıyordur kulağına. Belki bir balığın pulları arasına sıkışmıştır, bir martıya yakalanır ve ona dokunup uçmaktır tek istediği. Umarım kimseye yakalanmamıştır, kimse konmamıştır üzerine, kimse kollarına sarıp kurutmamıştır ve…
Her gözyaşımı 'o' sanıyorum gittiğinden beri. Hiç birini silmiyorum. Hiç birini yere düşürmüyor, hepsini yastığımın ucunda biriktiriyorum. Bir gün yanımda uyanır diye. Ve sonra hep yanımda uyanır diye.
Oysa gözyaşım olmasını değil, yağmur olmasını, birer birer göz çukurlarıma, sadece benim göz çukurlarıma düşmesini isterdim.
Kirpiklerimden sıyrılıp, dudaklarıma süzülmesini ve tenimde kurumasını isterdim. Ve sonsuza dek benimle kalmasını...
Belki iki kar tanesi olurduk, gökyüzünde asılı kalırdık. İstediğimiz zaman uçar, istediğimiz zaman düşerdik...
26.03.2007 - 15:08
Ben yolumu bulurum
Ellerini tutunca bir soğukluk
Duyarsam
Gözlerine bakınca eğer benden kaçarsan
Sanma ki bu gönül aşkı seni unutur
Yüreğime ateşten bir hançer sokarsan
Ben yolumu bulurum hiç bunlara
Gerek yok
Ben yolumu bulurum uğurlama
Gücüm yok
Varlığımı ve sevgimi gün gelip de
Unutursan
Beni bir maziden anılara sayarsan
Ağlasam sızlasam hallerimden
Utansam
Söyle nasıl unuturum kemdimi de
Unutsam
23.03.2007 - 14:16
CANIM....AŞKIM....BİRTANEM...
Seni bana gönderen,Rabbime şükrediyorum..
Canım..aşkımmm...birtanem..seni çok seviyorum..
Son baharı yaşayan, şu kalbime hoş geldin..
Canım...aşkımmm...birtanem..bembeyaz çiçeklendim...
Senle geceler nurlu,gündüzler mutlu oldu...
Canım...aşkımmm..birtanem..nasıl bir mutluluk bu..
Nazar değmesin bize,bu kutlu sevgimize...
Canım...aşkımmm..birtanem....hep kala
23.03.2007 - 14:14
olmuyor...
Olmuyor unutulmuyorsun
Nasıl savaş veriyorum unutmak için
Olmuyor…
Sen benim yorgun, her şeyden vazgeçtiğim
Zamanlarımda uğradın
Ne yorgunluklarım bitti
Ne vazgeçtiklerim
Özledim seni özledim
Hayat akıp gitti tutamadım
Toparlayamadım yüreğimi
Seni yaşamayı özledim
Öldürüyor günden güne özlemin
Bir rüzgarla gül yaprağı misali
Sığamıyorum dünyaya….
Hiç düşünmediğim kadar
Öz
23.03.2007 - 12:55
tıpkı ben gibi........
**sık sık gülen insanlar,
***kalplerinde en çok acıyı taşıyanlardır
****hatta bazen öyle sesli gülerler ki,
*****hıçkırıklarının sesi bile duyulmaz......
23.03.2007 - 12:54
hani olmaz ya.......
Hani olmaz ya, olsun istiyorum! ! ! Çık gel, istiyorum! ! ! Onca acıyı,onca
sızıyı,bu anı görmek için mi yaşadın demeni istiyorum! ! ! ... Ansızın öyle bir
gel ki, hasretinle deli olmadan, seni gördüğüm an delireyim istiyorum! ...
Delirmemin bile senli bir sebebi olsun istiyorum! ... Anladın mı, Senli bir
sebebi...
Nasıl özlemektir ki bu, aynadaki gözlerimde bile senin gözlerini
görüyorum...
Mevsim ne olursa olsun, her sağanak yağmurda, sana koşuyorum ben, yalın ayak
bir çocuk masumluğunda...
Yüreğime sığmayan aşkını, beynim almıyor! ... Geçen bunca zamana rağmen,
içimde küllenmeyen aşkın! ! ! Seni görsem, seni duysam, bunca özleminle
hasretinle doluyken, olduğum yere düşer bayılırım herhalde! ...
Sen bilirsin yüreğimin kumdan kalelerini! ! ! Güçlü gözüken ama bir o kadar da
duygusal yürek kalelerim...
Özgürlük diye satır satır bağırırken, ömrümün en büyük esaretini senin
aşkınla giyinmişim üzerime! ! ! Hasretin çekilecek dert değil,
Sevgiliiiiiiiiii! ! ! ...
Rüzgarlar kokunu getiriyor burnuma, hasret kilitliyor kalp kapılarımı...
Dağ tepesinde kekik kokusu, gün ortasında yağmurla gelen toprak kokusu,
geceleri parmaklarıma sinmiş sigara kokusu oluyor kokun! ! !
Hasretin beyaz sayfalardaki mürekkep izi, gözümden akıp ağzıma gelen
gözyaşlarımın tuzlu tadı oluyor! ...
Sen geliyorsun rüyalarıma,Eşkiya urbalarınla...
Hasretin düşüyor, en yıldızsız gecedeki dolunayın gözlerine... Sesin geliyor
kulaklarıma... Gecenin en sessizliğinde, yüreğimi delip geçen bir mermiye
benzeyen sesin...
Kulağıma gelen senin sesin mi yoksa, hasretinle yüreğimde kopan fırtınaların
sesi mi, inan bilmiyorum! ! !
Gözlerini görüyorum, gözbebeklerimde... Hasretinle baştan ayağı sen olmuş
hallerimde!
Hani olmaz ya, olsun istiyorum! ! ! Çık gel, istiyorum! ! !
Onca acıyı,onca sızıyı,bu anı görmek için mi yaşadın demeni istiyorum! ! ! ...
Ansızın öyle bir gel ki, hasretinle deli olmadan, seni gördüğüm an delireyim
istiyorum! ...
Delirmemin bile senli bir sebebi olsun istiyorum! ...
Anladın mı, Senli bir sebebi...
alıntı.....
23.03.2007 - 12:53
Öyle bir yer kanıyor ki içimde,seninle aldığım nefesleri vermedim daha
*Tadın damağımda,acın içimde...Ne için ağlasam gözlerimden akan,sen
gittikten sonra biriktirdiğim yaşlar...Öyle bir bittik ki biz..Ama
unutulmuyor işte...Ellerinin dokunulmazlığı,gözlerinin
bakılmazlığı,gülüşünün dayanılmazlığı ve seninle geçen her anın başa
alınmazlığı unutulmuyor...Nice sevdalar bekliyor da gitmeye yürek mi kaldı
söylesene gözlerinde içimi törpülediğim adamım?
Şimdi insanlara bakıyorum,çocuğunu bekleyeni,ömrüne bir ömür daha ekleyeni
var! Diyorlar ki küsme aşka..daha kimler gelecek,kimler geçecek..Oysa
bilmiyorlar ki en son giden sen herşeyimi götürdü..Oysa bilmiyorlar ki en
son giden sen,daha sonra gelecekleri bile götürdü...Şimdi ben bu eskitilmiş
gençliğimle,yaşımı tersten yazıp öylece giden bir senin ardından,kime hangi
sevgimi vaadedeceğim söylesene silinmiş harfim benim...Ellerimi tutana
bulaşacak kokun,soluğumu paylaşan harflerini yutacak..Oysa ben
yutkunamayacağım bile...Kurudu boğazım sen gideli..ki aldıgın son çiçek bile
kurumamıştır daha...Gözle görülmez darbeleri gidişinin...Öyle bir yer
kanıyor ki içimde,seninle aldığım nefesleri vermedim daha...Seninle
aldıklarımı sensiz verdiklerimle sıvamaya çalışıyorum! Tıkanıyorum,soluğum
kesiliyor...*
23.03.2007 - 12:48
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...
Bana bir kez olsun söylemedin beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en
duygulu bakışlar da bile... Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen
akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi... Bekledim
uzun bir yazı, ne kadar çabuk geçti değil mi, upuzun, kocaman bir
yaz...Sonbahar sendin benim için ve sevindim sen geldin diye. Sen geldin
tekrar düşlerime dökülen yağmur taneleriyle... Ama çıkmadım sokağa,
ıslanmadım düşen sen taneleriyle... Özlememiş miyim yağmuru ya da seni yani
sonbaharı? Belki de o kadar alışmışım ki yokluğuna geldiğini kabullenmek zor
geldi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiç düşündün mü ıslandım mı diye... Ya da hiç
düşündün mü kimler yağmura apansız yakalandı bugün ve kimler penceresinden
gördü yağmuru ve atıldılar birkaç ıslak ama umutlu tanenin altına... Kimler
apansız yakalandı bugün aşka ya da kimler pencerelerini kırıp atladılar
aşkın üşüten ıslak damlalarının altına...
Bugün yağmur yağdı şehre... İlk kez hem de... Ne yapmalıyım diye düşündüm
bir an... Çıkmalı mıydım sokağa ve izin vermeli miydim sen tanelerinin
altında ıslanmayı özlemiş benliğime... Yoksa evde kalmalı ve yaşatmamalı
mıydım sen tanelerine seni hala sevdiğimi bilmenin kendini beğenmiş
mutluluğunu...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ne yapmalıyım diye düşündüm bir an... Eskiden
düşünmezdim hatırlıyor musun? Seni sevdiğimi söylemek için bir kez olsun
düşünmedim ben... Ama sen... Ama sen bir kez bile kurtulamadın sonu asla
yüreğinin sesiyle bitmeyen düşüncelerden... Bana bir kez olsun söylemedin
beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en duygulu bakışlar da bile...
Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiçbir şey hissetmedim sana dair... Düşünmeyi
öğrendim belki de... Büyük savaşları kaybetmektense küçük olanları kazanmayı
seçer oldum senin gibi... Ama kazandığın şey sendin kaybettiğin ben, bunu
hiç bilemedin.. Sen susmayı bilmeden konuşmaya çalışanlardandın,
başaramadın... Bense ikisini de bilirken seçim yapma zorunluluğu
taşımadığıma inandım sadece... Bense seni bu kadar çok severken bu yükü
içimde taşıma zorunluluğu taşımadığıma inandım sadece...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve ben durdum, pencereden sana baktım... O an
beni değil kendini ıslatıyordun... Ben seni neden ve ne kadar sevdiğimi
bilirken, sen neden yanımda olduğuna bile karar veremedin... Islattın ve
kazandın önceleri... Islanıyor ve kaybediyorsun şimdi... Üstelik neyi
kaybettiğini bile anlayamadan...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sensiz sonu gibi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Herkes ıslandı ben uslandım...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...
23.03.2007 - 12:04
TUTSAK SEVDA
Sevgiye uzak bir diyarda sevgi ekmeyi öğrendim kurak topraklara,
Aldığım nefestin sen nasıl uzak durulur ki yaşama,
Her şeyde biraz sen varsın, bir şey dışında; umutlarım, çünkü umutlarımın tümünde sen varsın….
Seni tanıdım tanıyalı umutlara sevdalı yüreğim
Sensizliğimde seni yaşamak o kadar zor ki,
Büyük bir suskunluk gibi içimde kanayan bu yara,
Bakışlara yüklediğim o anlam yok artık gözlerimde,
Kelimelerin anlamını yitirdiği bir gecenin yalnız bir saatini yazıyorum,
Zaman sanki yokluğuna inat bekliyor gecenin sessizliğini,
Derin bir haykırış, büyük bir isyan olsa da karanlıkla paylaştıklarım,
Sana olan sevgimdir, hasretimdir suskun satırlara anlattıklarım,
Sensizliği düşündüğümde derin bir sızı çöküyor yüreğime,
Biliyor musun adını oluşturan her harf daha anlamlı geliyor artık,
Yokluğunda karar vermek o kadar zor ki!
Ellerinin mi yoksa bakışlarının sıcaklığımıydı yüreğimi ısıtan?
Sessizlikle dost olmayı öğreniyorum karanlık akşamlarda,
Bir demet çiçek saklıyorum sana sevgimin sıcaklığında,
Gözlerini düşünerek uyuyorum başımı yastığa her koyduğumda,
Firari bir hükümlü gibi saklamaya çalışıyorum yaşadıklarımı,
Galiba tutsak sevdamın gardiyanısın sen,
Kaçmaya çalıştığım tüm çıkışlarda sen varsın
23.03.2007 - 11:54
Doyumsuz Anlar Düş
duygular akarken yürekten yüreğe
şiirler okundu kulaktan kulağa
buluşma noktası kırıldı sohbetin
dolunay kızlık evresinde
yıldızları öptü dudaklarından
koştu gecenin alaca karanlığında
gözler sevişti hislerle durağan
ağaçların arasında buldular gölgelerini
yakaladım yakalayacağım derken
çalılıklar takıldı ayaklarına düştüler
bir yanda olgunlaşmış meyveler
bir yanda yosunlaşmış su gözesi
keşfedilmemiş bir doğa harikası
ilerleyen zamanın ötesinde
kimliğini arıyordu gece
çok geçmeden soyundu anadan üryan
her nokta her lokma damak tadı
şehvetin kollarında inlerken
kazan kaldırdı geceye varoluş
doyumsuz anlar düş
23.03.2007 - 11:50
****Bir S E N****
ruhumdu
ruh eşimdi
en keyifli anlarım
en doğru kararım
yaşadığıma şükrettirendi
beni anlayandı
bensiz olamayandı
bana bir şey olsa
canı benden çok yanandı
bekleyenim
özleyenim
kıskançlığımdı
aramazsa delirdiğim
görmezsem çıldırdığım prensimdi
şikayet etmeyenim
beni hep beğenenim
akıl verenimdi
hayat ortağımdı
gözleriyle beni mest eden
bakışıyla eriten
aşk şarkılarını dilime bağlayandı
aklımı alanım
canıma can katanım
yarınım
dünüm
bugünümdü
vazgeçilmezim
herşeyim
yarimdi
gülüşüyle başımı döndürendi
bana yüreğini verendi
sevgiyi öğretendi
kolumdu
kanadımdı
her bir yanım
attığım adımdı
o benim erkeğim
o benim nefesimdi
ölürcesine sevdiğim
uğruna adaklar adadığım
dilekler dilediğim
tek duamdı yarimdi
suyumdu
aşımdı
açlığım
tokluğum
susuzluğumdu
uykusuzluğumdu
hayallerimdeki tek dünyaydı
gününüm aydınlığı
hoyrat gecelerimin tek ışığı
damarımdaki kanım
yüreğimdeki tek hayat atışıydı
söylemekten hiç bıkmadığım
dilimdeki melodiydi
en mutlu rüyalarım
en mutlu anlarım
en mutlu dünlerimin tek sahibiydi
kalbimdeki ince sızım
gerçeğim
doğrum
herşeyimdi
deli deli esen rüzgarım
sağnak yağan yağmurum
sesim
sessizliğim
umudumdu
hiç bitmeyecek yolumdu
öncemdi
sonramdı
bilinmezim
şu anımdı
hep yanımda olanımdı
korkusuzluğum
sonsuzluğum
sığınağım
tek huzurum
yalnız olmadığım tek cansın
Sen 'Prensim'sin
sen yaşama sebebimsin
23.03.2007 - 11:48
ANLAMALMIYDIM
Bu kısalığına rağmen uzun geçen yaşamımda anladıklarım...yaşama dair..acıya
dair..belkide sana dair..ANLADIM Kİ, KALABALIKLAR İNSANI
YALNIZLAŞTIRIYORMUŞ..
Anladım ki, güzel olan herşey birgün ansızın bitermiş.
Anladım ki, çok çalışmak, çok kazanmakla aynı değilmiş.
Anladım ki, öğrendiğin her bilgi sana bir depresyon nedeni olarak geri
dönüyormuş.
Anladım ki, her labirentin görünmezde olsa bir çıkışı varmış.
Anladım ki, zaman acımasız, mekan riyakarmış.
Anladım ki, her akşam gökyüzünü görmek büyük bir ayrıcalıkmış.
Anladım ki, insan yıkıldım dediği anda bile hala ayaktaymış.
Anladım ki, çok konuşan çok bilmiyormuş, cok susanda cahil değilmiş.
Anladım ki, her insanın derinlerinde bir filazof yatıyormuş.
Anladım ki, sevmek için neden aranmıyormuş.nedensiz sevmediğimiz gibi...
Anladım ki insan korkularından asla kaçamıyormuş.
anladım ki üzülmek için bahane bulmak çok kolaymış
23.03.2007 - 11:27
Daha dokunmadan kurudu irem
çöllere bir türlü yağamıyorum
yeni bir koşunun başlangıcında
biraz deprem sonrası
biraz şehir hülyası
bir kalp yangınından geriye kalan
kahve gözlerine beni de götür
artık bu yerlere sığamıyorum.
Pembe uçurtmalar yolladığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor; ben kalıyorum
avareyim, asudeyim, yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum
yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor; ben kalıyorum.
Binbir türlü kokuyorsa yaylalar
kahve gözlerine beni de götür
baharın koynundan koparıp sana
ipek bir mendile sardığım yüreğimle
şehzade gülleri gönderiyorum
Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini
kaptanları sorgulayan
yanından geçen küheylanların
korku tufanına yakalandığı
kahve gözlerine beni de götür
güneş ülkesinden gelen yiğitler
benzeri olmayan bir dünya kursun
cellat, ayrılığın boynunu vursun.
Usul usul intizarı çürüten
bu hercai diken, bu çılgın arzu
sürüklüyor imkansız muştuların
eşiğine gönül vadilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum yüreğine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefasız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
kahve gözlerine beni de götür..
23.03.2007 - 11:26
Çok eski bir sevgiliye sırf yüreğinde beni duysun diye..
gidiyordun..
elim kolum bağlıydı
daha önce de olduğu gibi sadece sustum
konuşacak bişey olmadığından değil
söyleyeceklerimi bildiğinden sustum..
benden aldıkların vardı
umutlarım,heyecanlarım ve derler ya hani en güzel yıllarım
ama üzülmüyorum o güzel yıllar seninle daha da güzel oldular
her şeyin bir sonu var biliyorum
gitmelisin kal diyemem
seviyorum seni evet
ama artık tüm geceler sadece benim..
beraber izlediğimiz tüm filmler
içimizi sızlatan tüm şarkılar senin olsun sevgilim..
giderken bana öyle bir emanet bıraktın ki
taşımak çok zor
sen yaparsın diyeceksin biliyorum..
söz verdim bir kez sana
başarmak zorundayım
bir gün otobüs garları seni bana tekrar getirdiğinde
aynı bulacaksın beni
söz verdiğim gibi başım hep dik olacak
EMANETİN ONURUMDUR BİLİYORUM
SENİ SEVİYORUM....
23.03.2007 - 11:25
Martı olsam da gelsem omzuna konsam, o zaman bakar mısın gözlerimin içine?
Hiç görmediğim şehre yazıldı tüm bunlar... Ne şairim ben ne de aşık...
Sessiz sedasızım bugün, belki denizsizliğimdendir. Hiç kızmadım şehir sana,
köpürecek dalgalarımın yokluğundandır. Sabahları martı sesi, akşamları vapur
düdüğü nedir diye sorma, bilmem cahilliğime ver... Simitimi balıklarla
paylaşmadım ben hiç, cimriliğimden mi? ..Simitim oldu da balığım var mıydı?
Hiç görmediğim şehre yazıldı bunlar, yosun kokusu nedir hiç tanımadan.
Okuyarak tanıdım seni, senin el yazınla... Görmeden gönül verdim,
densizliğime ver. Hayatımda hiç balıkçılara selam vermişliğim yokken, sana
selam vermiş bulundum; hoşgör. Uzak şehir, senin tüm sokakların denize
çıkarken, benim tüm sokaklarım sana çıkar oldu... Sen farkında mısın bilmem,
farkında olsan da söylemezsin ya... Hiç tekneye binmedim ki ben, ondan mıdır
beni hor görmen? Yokluğun, yoksulluğum olmaya başlayınca anladım, hayalinle
varlıklıyım. Oysa sen varlığımdan habersiz... Sen bensizlikte kalabalık, ben
sensizlikte en tenha. Hiç görmediğim şehre yazıldı bunlar, ne kadar uzakta
da olsa hergün daha yakın olduğum... Hiç görmediğim için mi seni böyle
'canımın içi' olman? Söyle ey şehir, hiç görmediğin için mi beni böyle kolay
kandırman?
Aynanın sırları dökülür mü balık olsam, martı olsam? ... Martı olsam da
gelsem omzuna konsam, o zaman bakar mısın gözlerimin içine?
23.03.2007 - 11:24
Lekesiz Olmalı Ayrılıklar da
Ayrılıklarda gururun, saygının
şaşkınım yitişine..
Yaşamdan öğrendiğim,
ne olursa olsun
bir şey eksiliyorsa,
kötü kokular saçıyorsa
yok zorlamanın yararı..
Devam edilirse sonuç
felaketce bir kopuş...
Oysa ayrılıklar da
başlangıçlar gibi sessiz olmalı...
.
Araya ötekiler girdiyse,
yalanlarla grileştiyse mavi,
üşümeye başlayan ruhların
ne ilacı vardır,ne de hekimi...
Buz gibi olduysa yürek
yararı yoktur geri dönüşün...
Bir şans daha denirse de
sonuç titreme nöbetleri..
.
Niçinlerde dolanmanlar,
öfke, kin, intikam büyütmeler,
suçlamalarla seslenmeler,
daha da yaralar ayrılıkları....
Yaşanmışları güzelliğince,
olduğunca bırakmak varken
kirletmek neden, niye? ? ? ?
Bir zamanlar
“sevdiğim, her şeyim” dediğinde
kara bir leke kalmak
hem de kendinin sürdüğü bir leke
verilen bir hak mı
kime ve niye? ? ?
Yaşanılan, yaşatılan
güzel, doyumsuz anlar,
bir suçsa, hataysa
tek kişilik değildi
İşlenirken oysa...
.
Tükenişe girildiyse
vazgeçmek gerek saygıyla
bir zamanlar “vazgeçilmezim” denilenden,
daha da karartmadan maviyi
sunulan güvenle verilmiş
imkansızların anısına....
.
Yaşam defteri sonlanınca,
beden üşüyüp, yorulduğunda,
ruh nasıl tertemiz,beyazlar içinde
bırakıp onu gidiyorsa,
onur, grur zedelenmeden
suçlamaya girmeden,
lekesiz ve sessizce
olmalı ayrılıklar da....
23.03.2007 - 11:22
BİLİYOR MUSUN?
kanatlarım var benim
biliyor musun?
geceleri rüyamda
yanına uçmak için kullandığım
bir sürü güneş parçam var benim
biliyor musun?
seni ısıtmak,
geceni gündüz etmek için sana doğrulttuğum
çeşit çeşit taşlarım var benim
biliyor musun?
bana ‘seni sevmiyorum’ dediğinde
bağrıma bastığım
gökyüzünde yıldızlarım var benim
biliyor musun?
hani bir an efkarlanıp yıldızları izlemeye dalarsın da
belki onlar beni sana hatırlatır diye
bulutlarım var benim
biliyor musun?
böyle bir yatıp üstlerine
her şeyi unutmak için beklettiğim
bir dünyam var benim
biliyor musun?
içinde ikimizin birlikte
yaşaması için uğraştığım
bir kalbim var benim
biliyor musun?
sırf senin için beni yaşatan
içinde seni sakladığım...
23.03.2007 - 11:20
GEL ARTIK
BİR ZAMAN VAR UZAKTA
SAYILARINI GÖREMEDİĞİM
BİRİ VAR GELECEKTE
ONUN İÇİN BURDA DERBEDERLİĞİM..
SINIRSIZ ÖZGÜRLÜKTE ANLAYIŞLI BİRİ VAR UZAKTA
BENİ BEKLEMEKTE BEDENİ
ONU BEKLEMEKTE RUHUM
NERDESİN
GEL ARTIK
BU ÇARESİZLİK
BUKADAR KOMAMIŞTI...
22.03.2007 - 19:28
Bilirmisin
Gel hüzün çiçeğim.......
Gül rengi akşamların bitimsiz rengi
Sevginin hüzünle buluştuğu çizgi
Aşka yakılan ağıt,
Gel tut ellerimden artık
Beni unutma........
Katlanıp atılmaya layık
Karalanmış bir kağıt ol samda
Unutma beni,
Rüzgarda ufalanıp savrulmuş
Bir kalbim varsa da,
Kuruyup ayaklarının dibine düşen
Bir yaprak ol samda
Beni unutma........
Karanlıkta fark edilecek,
Bir parıltım yok ama;
Sen bu kurumuş gülü yinede unutma.
Işığım yok,güneşim yok ama;
Birde sen beni yok sayma.
Yüreğinden kovuldum,sokaklarda uyudum,
Yusuf oldum kuyulara atıldım,
Ateşlerde soğudum,İbrahim'i buldum;
İsmail oldum,ıssız çöllere bırakıldım
Unutuldum ama kimseyi unutmadım.
Söyle bir tanem;
Hiç soğuk akar mı gözyaşları........
Hiç dile gelir mi yürek acıları.......
yağmurlara kim ağlar?
22.03.2007 - 12:32
Lekesiz Olmalı Ayrılıklar da
Ayrılıklarda gururun, saygının
şaşkınım yitişine..
Yaşamdan öğrendiğim,
ne olursa olsun
bir şey eksiliyorsa,
kötü kokular saçıyorsa
yok zorlamanın yararı..
Devam edilirse sonuç
felaketce bir kopuş...
Oysa ayrılıklar da
başlangıçlar gibi sessiz olmalı...
.
Araya ötekiler girdiyse,
yalanlarla grileştiyse mavi,
üşümeye başlayan ruhların
ne ilacı vardır,ne de hekimi...
Buz gibi olduysa yürek
yararı yoktur geri dönüşün...
Bir şans daha denirse de
sonuç titreme nöbetleri..
.
Niçinlerde dolanmanlar,
öfke, kin, intikam büyütmeler,
suçlamalarla seslenmeler,
daha da yaralar ayrılıkları....
Yaşanmışları güzelliğince,
olduğunca bırakmak varken
kirletmek neden, niye? ? ? ?
Bir zamanlar
“sevdiğim, her şeyim” dediğinde
kara bir leke kalmak
hem de kendinin sürdüğü bir leke
verilen bir hak mı
kime ve niye? ? ?
Yaşanılan, yaşatılan
güzel, doyumsuz anlar,
bir suçsa, hataysa
tek kişilik değildi
İşlenirken oysa...
.
Tükenişe girildiyse
vazgeçmek gerek saygıyla
bir zamanlar “vazgeçilmezim” denilenden,
daha da karartmadan maviyi
sunulan güvenle verilmiş
imkansızların anısına....
.
Yaşam defteri sonlanınca,
beden üşüyüp, yorulduğunda,
ruh nasıl tertemiz,beyazlar içinde
bırakıp onu gidiyorsa,
onur, grur zedelenmeden
suçlamaya girmeden,
lekesiz ve sessizce
olmalı ayrılıklar da....
20.03.2007 - 20:45
Martı olsam da gelsem omzuna konsam, o zaman bakar mısın gözlerimin içine?
Hiç görmediğim şehre yazıldı tüm bunlar... Ne şairim ben ne de aşık...
Sessiz sedasızım bugün, belki denizsizliğimdendir. Hiç kızmadım şehir sana,
köpürecek dalgalarımın yokluğundandır. Sabahları martı sesi, akşamları vapur
düdüğü nedir diye sorma, bilmem cahilliğime ver... Simitimi balıklarla
paylaşmadım ben hiç, cimriliğimden mi? ..Simitim oldu da balığım var mıydı?
Hiç görmediğim şehre yazıldı bunlar, yosun kokusu nedir hiç tanımadan.
Okuyarak tanıdım seni, senin el yazınla... Görmeden gönül verdim,
densizliğime ver. Hayatımda hiç balıkçılara selam vermişliğim yokken, sana
selam vermiş bulundum; hoşgör. Uzak şehir, senin tüm sokakların denize
çıkarken, benim tüm sokaklarım sana çıkar oldu... Sen farkında mısın bilmem,
farkında olsan da söylemezsin ya... Hiç tekneye binmedim ki ben, ondan mıdır
beni hor görmen? Yokluğun, yoksulluğum olmaya başlayınca anladım, hayalinle
varlıklıyım. Oysa sen varlığımdan habersiz... Sen bensizlikte kalabalık, ben
sensizlikte en tenha. Hiç görmediğim şehre yazıldı bunlar, ne kadar uzakta
da olsa hergün daha yakın olduğum... Hiç görmediğim için mi seni böyle
'canımın içi' olman? Söyle ey şehir, hiç görmediğin için mi beni böyle kolay
kandırman?
Aynanın sırları dökülür mü balık olsam, martı olsam? ... Martı olsam da
gelsem omzuna konsam, o zaman bakar mısın gözlerimin içine?
Toplam 559 mesaj bulundu