Meltem Balı Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    28.03.2007 - 15:21

    AŞK DEDİĞİN SONSUZ OLMALI

    Sordum kendime: 'Aşk nedir? ' diye…

    Elbette bu soruyu önce kendime sormalıydım ve önce kendim cevaplamalıydım. Defalarca sordum aşkı kendime ve cevap verdi içimdeki ben:

    'Aşk' dedi, 'aşk tarif edilemez, tanımlanamaz, aşk şudur yahut aşk budur denilemez. Onu yaşamak gerek, onu hissetmek gerek, tüm benliğinle onu duymak, algılamak gerek…'

    Onun için aşkı anlatmayacağım size, aşkı tanımlamayacağım. Tariften uzak olanı tanımlamaya çalışmanın adı tanımsızlık olsa gerek. Bu nedenle tanımlamaktan ziyade tanımayı, anlatmaktan ziyade anlamayı tercih edeceğim.

    Aşk dediğin ya Allah'tan gelmeli, ya Allah için olmalı ya da Allah'a ulaştırmalı; yoksa yerle bir olmalı. Aşk 'sevgi' boyutuna ulaşmıyorsa adı batmalı… Sevgi ki, Allah'ın varlıkları yaratmasındaki yegâne gayesi. Sevgi ki, Allahu Teâlâ'nın kullarına yerleştirdiği en güzel hediye. O'ndan gelen ve O'na dönecek olan en anlamlı duygu…

    Mutlak bir varlık olan Allah'tan besleyemediklerinde sevgilerini, o sevgi yok olmaya mahkûm olacaktır. Kaynağı Allah'tan gelmeyen tüm aşklar yok olmaya, batmaya mecburdur çünkü.

    Yaratılış itibari ile tüm insanlarda sevgi mayası vardır. Her insana bahşedilmiş olan bu hazineyi kullanabilenler, önce aşk sonra da bütün sevgileri içine alan 'Muhabbet' derecesine ulaşabilirler. Onun için 'Aşk'ı, aşktan ayırmak gerekmektedir. Günümüzde aşk denilince anlaşılan, cinsellikten başka bir şey değildir. Aşk bu kadar küçültülemez, aşk bu kadar basitleştirilemez. Aşkı cinsellikle aynı seviyeye indirgeyenler, ne yazıktır ki, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bir kavram karmaşası yaşadıklarını anlayacaklardır. Toplumumuzun en fazla acı çektiği bu gibi kavram karmaşaları yüzünden neredeyse her alanda iletişim sorunları yaşanmaktadır. Bu durumdan 'aşk' da nasibini almış ve asıl boyutundan uzaklaşmış, çok farklı bir anlam yüklenmiştir. Her gün gazete ve dergi sayfalarında çok rahat karşılaştığımız yazıları şöyle bir analiz ettiğimizde şunu görmekteyiz:

    Aşk, sahiplenme motifinin en üst düzeyi olarak görülmektedir. Özellikle eğitim sistemimizin kanayan yarası hâline gelen, aşkı (!) için derslerini aksatan, eğitimini tamamlayamayan, günlerini ve gecelerini hep onu düşünmekle geçiren, her şeyi göze alan hatta aşkı (!) için ölümü bile göze alıp: 'ya benimsin ya toprağın! ' diyerek önce âşık olduğu insanı sonra da kendini öldüren, 'Aşk ki, aşktır varsa sonunda ziyan' nidâlarıyla hiçbir şeyi umursamayan ve 'aşk cellâdı' kesilen insanlara bir bakın. Aşktan anlaşılan şey bu mudur? Aşk bu mu olmalıdır? Bunun adına aşk mı denir?

    'O bedenimdeki ruhtu. O bendim. Ben onda anlam kazanıyordum. Tüm varlığımla ben ondaydım. Kendi iniltimi onda duyuyordum. O benim her şeyimdi… Onsuz hayat benim için hayat değildi. Ne ben anlatabiliyordum, ne de o anlayabiliyordu. Bu nasıl bir duyguydu? İnsan niçin sevilme ihtiyacı duyuyordu? Kendimi ona farkettirmek için elimden geleni yapmıştım. Onun beni farketmesi, benim için neden bu kadar önemliydi? Çileyse çile, dertse dert, acıysa acı; yeter ki onunla olaydım, her şeye razıydım. Onun yanında; yeter ki, yeter ki… (hıçkırıklar ve gözyaşları) ... Ben bu aşka yenik düştüm…' diyerek başlıyordu dinlemiş olduğum bir aşk hikâyesi.

    Aşk bu kadar ağır mıydı? İnsanlar niçin aşka yenik düşüyordu? İnsanlar, aşkta huzur ve mutluluk bulmaları gerekirken; niçin acı, elem, dert ve keder çekiyorlardı? Âşık olduğu için acı çeken, kendisini mahveden binlerce insan aşkı anlayamamışlar mıydı; yoksa aşk mı kendini anlatamamıştı? ..

    Hayır! Aslında sorun aşkta değil; insanların aşka bakış açılarındaydı. Yerli ve yabancı tüm dizilerin temel konusu 'aşk'tı; fakat cinsellikten öteye gitmeyen bir aşkı anlatıyorlardı insanlara. Filimler aşka değinmeden edemiyorlardı; fakat bu nasıl bir aşktı? .. 'Seni seviyorum! ' demekle aşk kelimelere mi bürünüyordu. Kelimelerle anlatılamayan bir olgu, nasıl oluyordu da kelimelere sığdırılmaya çalışılıyordu? Aşkın karşısında kelimeler anlamını yitirirlerken, cümleler yetim kalırken filimler, diziler, romanlar ve diğerleri aşkı anlatmaya kalkışıyorlardı. 'Seni seviyorum! ' Ya sen? Sen de beni seviyor musun? ..

    Tam bu noktada şunu vurgulamak gerekir: Aşk, başkasını sevmekmiş gibi görülse de aslında hiç de öyle değildir. Aşk ve sevgi ilişkilerinde sevmekten ziyade sevilmek; önemsemekten ziyade önemsenmek; değer vermekten ziyade değer verilmek vardır.

    Aşk konusunda kimse yalan söylememeli. Günümüzde aşkın bir başkasını sevmek olduğunu söylemek koca bir yalandır. Aşk, karşılıksız yaşayamaz olmuş, aşkı besleyen sevilme ve önemsenme duygusu olmuş. Aşk dedikleri şey, iki 'yok'un birleşmesi anlamına gelmiş. Aşk, bu anlamda bir başkasının dünyasında var olma çabası hâline dönüşmüştür.

    Aşk tutkuya dönüşmüş; duygular aklın önüne geçer olmuş… Saatlerce hayaller kurmalar, dalıp gitmeler insanın kendi varlığına gölge düşürmüş. Duygular melankolikleşmiş. Hayatın en büyük amacı, 'o kişi'yi kazanmaktan ibaret sayılır olmuş. Toplumumuz dizilerle, filimlerle, sinemalarla aşka özendirilmiş; fakat aşk cinsellikle aynı kefeye konulur olmuş. Sonra ortaya çıkan ruhsal çöküntülerin ve psikolojik bozuklukların önüne geçilemez olunmuş. Ruhsal sorunların yol açtığı fiziksel bozukluklar ise, psikosomatik rahatsızlıklara geçit vererek, ciltte tahribatların meydana gelmesine, tansiyonda ve kalpte görülen değişikliklere ve daha birçok fiziksel rahatsızlıklara neden olmuştur. Siz de küçücük bir sivilceyi kendisine sorun eden insanlarla elbet karşılaşmışsınızdır!

    Günümüzde birçok şey gibi aşk da anlamını yitirmiştir. İnsanlar kendilerine verilen bu üstün duyguyu tanıyamamışlar ve yanlış yerlerde, yanlış zamanlarda ve yanlış kişilerde kullanır olmuşlardır. En nihayetinde de aşk, masum olmayan bir görünüme bürünmüştür: Âşık olduğu insanı yüceltmeler, kutsamalar, ilahlaştırmalar… 'O benim her şeyimdi; onsuz yapamıyorum. O yoksa bu benim için yaşamak değil…' diyen henüz on dokuz yaşındaki genç bir insanın aşktan acı duyması, hayatının anlamını kaybetmesi sizce ne anlama geliyor? Onunla mı dünyaya geldi, o da kendisi gibi bir insan değil miydi, o da 'yok' olacaklar arasında yer almıyor muydu? Allah'tan başka her şey yok olmayacak mıydı? O hâlde sorun nereden kaynaklanıyordu? Aşk ve sevginin yüceliğinin anlaşılamamasından mı; yoksa bunları kendimizce yüceltirken aslından uzaklaştırmamızdan mı?

    O halde aşk nasıl

    sonsuz olur?

    Aşkı sonsuza ulaştırabilecek en kısa yol sevgidir. Allah'tan gelen, Allah için olan ve Allah'a ulaştıran bir sevgi. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in buyurduğu gibi:

    'Allahım! Bana senin sevgini, seni sevenin sevgisini, senin sevgine ulaştıracak olan her sevgiyi nasip et.'

    Sevgiyi anlamadan 'aşk'ı anlayamayız. Her ailede bulunması gereken ve her aileyi 'Örümcek ağları'ndan kurtaran yegâne güçtür sevgi... Öyleyse sonsuz bir aşka kapılarımızı sonuna kadar açmak istiyorsak, önce sevginin ne demek olduğunu, kimin adına başladığını, kaynağını nereden aldığını ve bizi nereye ulaştırması gerektiğini bilmek zorundayız.

    Kapılarınızı sevgiye açmak için hazır mısınız?

    Sevgiye bir çağrıdır her varlık ve her güzellik: 'Gel beni sev' der kendi hâlince. Sevgi kâinatın mayasında vardır. Sonsuzluk içinde sadece sevgi hayata bir mâna verir. Sevgi olmasaydı, insan yaşayamazdı bu dünyada öleceğini bile bile… Bir şey ne olursa olsun, sevmeden ona inanamazsınız. İnanmadığınız şeyi ise kesinlikle yapamazsınız. İnsanın sevmediği, inanmadığı bir şeyi isteyerek, canı gönülden yaptığı görülmemiştir. Her şey sevgiyle başlar; şu anda bizim dünyada oluşumuz, yaşıyor oluşumuz, mücadelemiz, hatta hırs ve gururumuz bile. Sevmeyen çaba göstermez çünkü; sevmeyen bir şeyler yapmak, koşuşturmak, mücadele etmek istemez.

    Sevgi, sevgi, sevgi...

    Sevgisiz yürek cehennem, sevgisiz hayat zindan oluyor. Mevlânâ'yı döndüren, Yunus'u peşinde koşturan sevgi değil de neydi? Büyük ve ünlü liderleri, lider yapan neydi? İnsan, önce sevmeyi öğrenmelidir. Ya siz! Siz neresindesiniz sevginin? Hep başkasının sizi sevmesini bekleyemezsiniz; sevgiyi her zaman 'başka'larında arayamazsınız, buna hakkınız da yok.

    Hiç düşündünüz mü dünya neden bu kadar güzeldir ya da öyle görünür? Niçin sevilir ve sevilmeye lâyıktır tüm güzeller? Niçin şu koca dünya küçücük bir kalbi dolduramayacak kadar küçük kalır? Çünkü sonsuz bir sevgi barınır kalpte. Sonsuzun yanında dünya da küçük kalır, içindekiler de. İnsan bir sevdi mi, ne dünya kalır, ne de içindekiler. Öyleyse bu sonsuz sevgiye lâyık olan kimdir? Ya da sonsuz bir sevgi var mıdır gerçekten? Varsa kaynağı nereden gelmektedir? Hayat, sevgisiz de hayat olmaz mıydı?

    Sevgiyi anlatmak için bir değil binlerce dil yetmez, hatta kâinat bile yetmez. Çünkü her sevgi O'nun sevgisinden bir iz taşır. O'nun kullarına olan muhabbetini dile getirir. O'nun nasıl bir sevgiyle sevilmeye layık olduğunu anlatmak ister. Fuzuli'ye:

    'Çekil önümden Leyla; ben 'LEYLA'ma gidiyorum' dedirten bu sevgidir. Fakat şunu iyi bilmeliyiz ki, Fuzuli'ye bunu dedirten önce insanı sevmesiydi. İşe bireyle, insanla başlamasıydı. İnsana, 'insan' olduğu için değer vermesiydi. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e:

    'Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız' dedirten şey de kim bilir belki bu derin ve anlamlı ayrıntıda gizliydi. Bizler önce birbirimizi sevmeliyiz, daha sonra asıl sevgiliyi. Yaratılanı sevmeden, Yaratan'ı asla sevemeyiz. Basit, sıradan ve banallaşmış üç günlük sevgi değil benim anlatmak istediğim sevgi; ne olursa olsun sonuna kadar giden, gidilmeye lâyık olan sevgi.

    Siz hiç sesiniz çıktığı kadar haykırdınız mı: 'Seviyorum! Seviyorum! ' diye.

    Sevmediyseniz, sevemediyseniz diyemezsiniz. Çünkü sevgi demek, coşku demektir, sınır tanımamaktır, gittiği yere kadardır yani. Ya hiç içine girmeyeceksiniz ya da girdiğiniz zaman geriye dönüp bakmayacaksınız, geriye dönmeyi aklınızdan bile geçirmeyeceksiniz. Sevgiye sınır koyduğunuzda bitmiş, yok olmuş, hiçlik deryasına gömülmüş demektir.

    Sevgi, sevgi, sevgi, yine sevgi, her zaman, her yerde yine sevgi… Sevmeyen eleştiremez, yorumlayamaz, anlayamaz ve algılayamaz. Çünkü o anlamsızlaşmıştır.

    Anlam demek, sevgi demektir. Sevgi ne demektir öyleyse?

    'Anlam' mı, dediniz?

    Peki, anlam ne demek? Öyle ya sevgi anlam demekse, anlam ne anlama geliyor?

    Anlam demek, Allah demektir.

    Sonuç, sevgi Allah demektir.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    28.03.2007 - 15:20

    Aşkı sonsuza ulaştırabilecek en kısa yol sevgidir. Allah'tan gelen, Allah için olan ve Allah'a ulaştıran bir sevgi. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in buyurduğu gibi:
    'Allahım! Bana senin sevgini, seni sevenin sevgisini, senin sevgine ulaştıracak olan her sevgiyi nasip et.'

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    28.03.2007 - 15:19

    Günümüzde birçok şey gibi aşk da anlamını yitirmiştir. İnsanlar kendilerine verilen bu üstün duyguyu tanıyamamışlar ve yanlış yerlerde, yanlış zamanlarda ve yanlış kişilerde kullanır olmuşlardır.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    28.03.2007 - 15:19

    Yaratılış itibari ile tüm insanlarda sevgi mayası vardır. Her insana bahşedilmiş olan bu hazineyi kullanabilenler, önce aşk, sonra da bütün sevgileri içine alan 'Muhabbet' derecesine ulaşabilirler. Onun için 'Aşk'ı, aşktan ayırmak gerekmektedir.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    28.03.2007 - 15:19

    Bizler önce birbirimizi sevmeliyiz, daha sonra asıl sevgiliyi. Yaratılanı sevmeden, Yaratan'ı asla sevemeyiz. Basit, sıradan ve banallaşmış üç günlük sevgi değil benim anlatmak istediğim sevgi; ne olursa olsun sonuna kadar giden, gidilmeye lâyık olan sevgi.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 18:07

    Yorgun oldugumu anlatmaya çalistim sadece...



    Yorgun oldugumu anlatmaya çalistim sadece...



    BiLir misin yaLnIzLIkta gokyuzune bakIp agLamayI...

    BiLir misin yagmurda dibine kadar IsLanIp sessiz kaLmayI...

    BiLir misin sogukta usumeden tum hayaLLerinLe IsInmayI...

    BiLir misin sevgi arar gibi herhangi bir oyuncaga sarILmayI...

    Peki, biLir misin sensizLikte sensizLigin sessizLigine mecbur kaLmayI?

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 17:58

    ben gittim sen gittin



    ben gittim sen gittin
    ben bittim bende sende bittin..


    İşte sırıl sıklam yalnızlıkla gidiyorum
    Ardımda geleceğim önümde serin karanlıklara
    Sırtımda hançerin kan revan dinlemiyorum
    Ben bu gece yarısı gidiyorum.

    Şehir uyuyor sen uyuyorsun ben gidiyorum
    Eylül yaprağı gibi savrularak
    Usulca akan nehir gibi durularak
    Ben bu gece yarısı gidiyorum.

    Güneş uyuyor sen uyuyorsun ben gidiyorum
    Roman gibi sessiz sedasız
    Zaman gibi zamansız
    Bu gece yarısı ben gidiyorum.

    Gece uyuyor sen uyuyorsun ben gidiyorum
    Nefesimi tutarak ama seni içime binlerce kez çekerek
    Kendimi senden ederek son sigaramı içerek
    Ben bu gec yarısı gidiyorum.

    Güller uyuyor sen uyuyorsun ben gidiyorum
    Gidenler sokağından son kez geçerek
    Bir sevdayı kara toprağa gömerek
    Ben bu gece yarısı gidiyorum.

    Şehir uyuyor sen uyuyorsun ben gidiyorum
    Cebimde son mektubumla sönmüş mehtabımla
    Şu sokakta sol yanımla
    Ben bu gece yarısı gidiyorum.

    Volkan dudakların uyuyor sen uyuyorsun ben gidiyorum
    Bu gece yarısı birtek ben gidiyorum
    Bütün dünya uyuyor sen uyuyorsun
    Bu gece yarısı ben gidiyorum
    ........
    SENDE GİTTİN
    seni öyle bi sevdimki
    senin beni
    sevmediğini bilerek sevdim
    seni öyle sevdim ki
    doymamacasına...
    seni öyle sevdimki........

    duydum ki gitmişsin
    bir veda etmeden
    gözlerindeki ağıtı
    bana dinletmeden gitmişsin.
    şimdi yıldızlar ağlıyor bu sevdaya.
    çünki ben seni öyle bi sevdimki.......

    seni öyle sevdimki
    mehtaba yazdım adını
    yıldızlara seni okudum her sabah.
    gül yaprağındaki busede
    her aşk şiirinin bestesinde sevdim seni.
    seni öyle bi sevdimki..........

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:22

    Gel artık



    BİR ZAMAN VAR UZAKTA
    SAYILARINI GÖREMEDİĞİM
    BİRİ VAR GELECEKTE
    ONUN İÇİN BURDA DERBEDERLİĞİM..
    SINIRSIZ ÖZGÜRLÜKTE ANLAYIŞLI BİRİ VAR UZAKTA
    BENİ BEKLEMEKTE BEDENİ
    ONU BEKLEMEKTE RUHUM
    NERDESİN
    GEL ARTIK
    BU ÇARESİZLİK
    BUKADAR KOMAMIŞTI...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:21

    Masal prensim



    YANLIZ SENİNLE EN GUZEL DUYGULARI VE SONSUZA DEK BU HAYATI ICIMDEKI BOSLUGU
    YANLIZ SENINLE TAMAMLAMAK ISTIYORUM OLUR,OLMAZ DIYE DUSUNMEDEN RESIMDEKI
    SENI DEGIL SENDEKI SENI SEVMEK ISTIYORUM GECELERI YATMADAN ONCE VE SENI HER
    DUSUNMEMDE YUREGIMLE BERABER BIR HAYAT SURMENIN MUMKUN OLMAYACAGINI BILSEM
    BILE SIRF SENI SEVECEGIM

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:19

    umut yolcusu

    bir yol belirdi kuşluk vakti önümde
    ölüm döngüsünde nefesim çığlık ediyor
    koşuyorum ardıma bakmadan umuda

    karardı düşlerim umursamıyorum
    önder değilim ben gelme yolumdan
    mumlar eşliğimde çağırdım geceme umudu

    ufku derinleştikçe siyah sızıyor ruhuma
    ardımdaki izleri silip alıp götürüyor beni umuda

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:17

    ve ben

    ...
    ve ben sensiz gecen her saniyeye ağlıyorum.
    eminim ki senden haber gelmeyecek bu gecede,
    ve ben her saniye tekrar ağlayacağım.
    ve ben her ağladığımda sana aşık olacağım,
    ben her aşık olduğumda sen ağlayacaksın...
    ...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:17

    vazgeçmem...

    aydınlık dünyamı karartsan bile
    şu açan gülleri soldursan bile
    en mutlu günümü haram etsende
    yinede vaz geçmem ben senden vazgeçmem...

    hayallerimi yarım bıraktın
    sen benim kalbimi ateşe attın
    sanmaki benden kurtulacaksın
    yinede vaz geçmem ben senden vazgeçmem...

    her zaman her yerde alay etsende
    sen benim sevgimi küçümsesende
    şu soğuk hançeri kalbime saplasan bile
    yinede vaz geçmem ben senden vazgeçmem...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:17

    şair'in destanı

    her biri ayrı değer, ayrı renk ayrı şekil.
    şair üstün şahsiyet, edepsizlik sen çekil.
    toprak hayat doğurur, taşlar çakıl kum ve kil.


    ...............burcu burcu menevşe, gönül gönül dolansın.
    ...............bülbül renge aşina, zakkum gül e yalansın!


    şair edep hayadır, kaleminde sözünde.
    yangın varsa kaçmayın,arındırır közünde.
    fikir sefil fahişe, şiir yatak gözünde.


    ...............sen yücesin şairlik, şiir bundan arınsın.
    ...............mısraya uçkur çözen, çöplüğünde barınsın.


    hakikattir şairler, haysiyeti yazarlar.
    haysiyet yoksunları, mahremini pazarlar.
    malum fikir ölünce, mecbur mezar kazarlar.


    ...............maymun ölse yeterli, atıvermek çukura.
    ...............solucanlar karışır, can verdikçe çamura!


    düzenbazlık iftira, sefil name yazamaz.
    şair önce insandır, insanlıktan azamaz.
    azazil bile olsa, hak yolunu bozamaz.


    ...............şimdi gözler ufukta, tek tek fikir oluşsun.
    ...............kalbi kelam olanın, düzdükleri buluşsun.


    neler geldi tarihten, ve daha da gelecek.
    geçeni bildi gönül, geleni de bilecek
    bu bir devr-i alemdir, nemrutları silecek!


    ...............iki akrep üç yılan, ardından el sallayan.
    ...............bir de şeytan it idir, seni ucuz yallayan!


    müfterilik marifet, hukuk nara atanmış.
    kelam hicab içinde, şiir şair utanmış.
    sözün iflas mihengi, müflis edep satanmış.


    ...............aşina yüz kalmadı, geçemezsin yollardan.
    ...............has şair i düşürdün, oturduğun dallardan.


    şiir benim bebeğim, sardım onu kundağa.
    kurşunların kahrolsun, vermem kara toprağa.
    sam yelleri çıldırsın, bahar gözlü yaprağa.


    ...............bad-ı saba değilsin, es karayel karışık!
    ...............kozun tozun bellidir, mikrop ile barışık.


    insan sırrı ameldir, varsa dahi yakılmaz.
    kalem dilde yıkanmış, bulaşığa sokulmaz.
    gözün hakkı na-mahrem, mahremine bakılmaz.


    ...............hıçkırıklı pencerem, indirilsin perdeler.
    ...............seni yırtan parmaklar, yırtıldığın yerdeler!


    şair seni ayırdım, resmi donuk pozlardan!
    seherde öten horoz, işte farkın kazlardan.
    adın ile geçinen, göçebe yobazlardan!

    ...............bir elini sallasan, hakikatin ellidir!
    ...............gece uçan yarasa, gün doğunca bellidir!


    yolu çamur olanın, çilesi bata bata!
    adı kabak olanın, hilesi yata yata.
    senin adın şairdir, mukallidin şamata!

    ...............kimi ziynet yüklüdür, yola çıkar bavullar.
    ...............çingene adetinde, böyle çalar davullar!


    ey kutlu miras kalem, seni nasıl böleyim!
    gül bahçede rayiha, kokun ile öleyim.
    hangi şair ölmüştür, seni ölü bileyim.


    ...............gönül sözü nehirdir, duygu duygu taşıyor.
    ...............ab-ı hayat kalemin, mısra mısra yaşıyor!


    şair sözün sanattır, sesin benzer nidaya.
    senden nida duyanlar, koşup varır hüda ya!
    şu kapıda vuslatın, bu kapıdan vedaya!


    ...............yola çıkmış yolcusun, yorulmaktır çileler.
    ...............ölümsüzlük adındır, ölümlüdür hileler!


    sen kendine çilesin, böyle yazmış o! ferman.
    mısra mısra çaresin, nokta nokta hak derman.
    mürekkeble savrulur, alnı iffet ak harman!


    ...............nakış nakış adın var, tekerrürün çarkında.
    ...............rüzgarını estiren devr-i tarih farkında.


    neredesin farazdak, neredesin ey baki.
    canım seni arzular, bulamadım yar sadi.
    fuzuli yiğit kalem, İstanbul aşkı avni.


    ...............yine aynı devrandır, rüşvet değil diyorlar.
    ...............ben de verdim füzuli, selam dedim yiyorlar!


    adım sanım bellidir, köroğlu yum hoyluma.
    bolu beyi gazelin, ayvaz oldu koynuma
    kimin ipi yağlıysa, gelsin taksın boynuma.


    ...............hiç kıymeti bulunmaz, hak yolunda başımın!
    ...............varisi yüce rahman, son durakta taşımın!


    şiir şimdi ağlıyor, şair düşmüş toprağa!
    kaç bin çiçek bedeldir, gazel olmuş yaprağa.
    vur başını hokkabaz, gönül saplı tokmağa.


    ...............parça parça saçılmış, firak yemiş yorgunsun!
    ...............dünden kalan misafir yarın yolcu mansursun.

    mansur ilhan yakar

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:14

    sürüklenen mısralar

    küllerinden alev alan sözler yola çıktı
    yorgun savaşçı geceye dair melodiler mırıldanıyor
    ölüm ve ardındakiler bilinmiyen ritmi sorguluyor

    zaman kaçıyor ve ben onu acımasızca kovalıyorum

    can sıkıcı öğütler yağmur şeklinde beynime işliyor
    şimdi kendimden geçtim...gibi hissediyorum
    zaman bizi ölüme sürüklüyor-bak ve gülümse

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:13

    ağlayalım beraber

    ayrılık günü düştü peşime hüzün
    ve bırakmadı kaç yıl boyu
    boylu boyunca uzandım yanına
    ama bana dönük değildi yüzün
    aldanıp sana bekledim geçen güzü
    ve bırakmadım kaç yıl boyu
    zaman dolunca geldiysem yanına
    sebep sana o gün verdiğim sözüm
    dön diye yalvarırken
    düştü elimden gururum
    son diye dilenirken
    geçti önümden bitanem
    yine dolacaksa gözlerim
    sensiz olsun dilerim
    eritir yaşlar kalbimi
    dayanamam
    dayanamaz buna yüreğim
    dur yalan yalan söyledim
    yaşanacaksa eğer keder
    söylemeliyim gerçeği
    ağlayalım beraber

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:09

    ağladım

    hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde,
    bu gece yine için için yanıyorum,
    oturmuş seni düşünüp ağlıyorum,
    seni, gidişini, sevişini, herşeyini...
    unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim,
    yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor...
    seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde...
    simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum,
    onları sana benzetiyorum,
    kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali...
    dedim ya, seni düşünüyorum bu gece,
    beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü,
    ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu,
    büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını
    ve birgün ansızın bırakıp gidişini...
    son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını,
    gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum,
    bir daha çıkamasın diye...
    çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin,
    ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin?
    gittin son bir veda ile gözü yaşlı,
    elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı,
    sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım...
    ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım,
    uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine,
    özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala...
    sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz,
    aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz...
    hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm,
    sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm,
    aradın beni aylarca bir sevgi uğruna,
    ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna,
    kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin,
    beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı,
    yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna,
    yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin...
    bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın,
    yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin...
    sevdiğini en mutlu gününde öldürdün,
    ve ardına bakmadan gittin...
    beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım...
    senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz,
    hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil...
    parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç?
    parça parça edilmiş, yıkık ve virane,
    bir o kadarda vefasız...
    önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım...
    geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm...
    unuttum dedim, unutacağım dedim,
    unutamıyorum dedim, unutmam dedim...
    önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden,
    bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde,
    hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde,
    hatıraların, gözlerin ve sözlerin...
    şiirlerini getirdiler bana,
    beni öldüren şiirlerini...
    vefasız dediğini duydum, yıkıldım,
    düşündüm seni gecelerce daima tek başıma,
    şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi,
    kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım...
    3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim...
    sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde...
    belki birgün sesini duyarım umuduyla
    telefon bekledim günlerce,
    telefon gelmeyip sesine hasret kalınca
    ağladım ağladım,
    sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım...
    duydum ki kalbini vermemişsin kimseye,
    olurda içinde görürler beni diye...
    benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye,
    olurda içinde seni görürler diye...
    gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken,
    hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye,
    aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın,
    hep göz kırpardın uzaktan, sessizce,
    bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle...
    bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum,
    seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde...
    düşmüyor adın hiç dilimden,
    öleceğim gülüm bir gün ben,
    senin sevginden, senin derdinden...
    bir gün göreceğim yine belki seni,
    seni, beni unutmuş, benim olmayan seni...
    İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım,
    ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım...
    yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye,
    ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi;
    seni unutmam için öldürseler bile,
    karşılık olarak dünyayı verseler bile,
    darağacı kurup idam etseler bile,
    senden başkasını asla sevmeyeceğim...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:03

    adı: gül

    gülü vurmuşlar gül sokağı’nda,
    uzanmış üç adım yatıyordu gül...

    bir adam usulca bir uçuruma,
    “sevi için” deyip atıyordu gül...

    ve bir kız kanatıp hüznü boyuna,
    hepten sevgisizlere satıyordu gül...

    gülü vurmuşlar gül sokağı’nda,
    uzanmış üç adım yatıyordu gül...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:02

    adam gibi

    ben seni hiç sevmedim ki
    durgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim,
    bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
    bir de yıldızları sevdim
    eylül akşamlarında gelip,
    gözlerinde tutulan.
    ben seni hiç sevmedim ki
    beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim,
    kurşunları sevdim beni vurduğunda,
    ağlamayı sevdim unuttuğunda,
    yalnız olduğumu anladığımda
    ayakta kalmamı sevdim
    yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda
    ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
    su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
    ikindide yağmur gibi
    geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi
    ben seni hiç sevmedim ki...
    kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
    menekşeyle konuşmanı
    nisan'a hatırlatmanı
    baharın bir adının da yalnızlık olmalığını
    düştüğün zaman kanayan yaralarını
    ve tuhaflığını üşüdüğüm zaman
    sakız satan çocukları
    yeni çıkan şarkıları
    her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
    denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
    ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
    ben seni hiç sevmedim ki...
    bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine
    bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde
    alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde
    buğusunda sabahın, acımasızlığında ahın,
    ağlayan yüzünde isa'nın
    ferahlatan gücüyle duanın
    korkutan yanıyla nar'ın
    incenin, zeytinin ve kalbin üstüne
    gülün üstüne
    tutunduğum umudun üstüne
    korkunun üstüne
    hep senin üstüne, hep senin üstüne
    ben seni hiç sevmedim ki...
    gittiğin zaman gitmeni sevdim
    evreni sevdim geldiğin zaman
    kalmanı sevdim
    korkuyordum sana alışmaktan
    yine de sevdim gülümsemeyi
    mendilimi sallarken, seni götüren trenin arkasından
    kırlara ilk kar düştüğü zaman
    ölümünün ne güzel olduğunu sevdim
    seni içimde öldürdüğüm zaman
    ben seni hiç sevmedim ki...
    durgun akşamlarda söylenen şarkı neyse
    bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
    bir de yıldızların sevdim
    eylül akşamlarında gelip
    gözlerinde tutulan
    ben seni hiç sevmedim ki...
    düştüğün zaman kanayan yaralarını
    ve tuhaflığını üşüdüğüm zaman
    sakız satan çocukları
    yeni çıkan şarkıları
    her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
    denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
    ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
    ben sevdim mi adam gibi severim
    ben sevdim mi adam gibi severim

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:00

    acılar denizi

    ben acılar denizinde boğulmuum
    işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
    dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
    duyarım yosunların benim için ağladıklarını

    ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
    gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
    bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
    bütün gemiller söndürmüş ışıklarını

    ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
    sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
    baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

    bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
    bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
    yılların içimde bıraktıklarını...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 14:00

    a ve ş ve k





    bir garip mengene yüreğimi sıkar
    bir kuşun kanadının gölgesi düşse yüreğine
    kıskanırım ….
    ben mavzerde fişek
    ben ki kını da bıçağım
    gökyüzünü paslı bir maviye
    yeryüzünü kızıla boyarım
    İsterim ki mutluluk gölgen olsun
    gözlerinin gülen tılsımı hiç bozulmasın
    ben bir bedevinin su aradığı gibi
    arıyorum şimdi seni
    ve nasıl özlüyorsa yarasalar geceyi
    bende seni öyle özlüyorum
    eylülün geldiğini
    sızlamasından anlıyorum dizlerimin
    bilirimsin karanlık bir gecede
    yalnızlığın insana nasıl koyduğunu
    bilirimsin kara bir karıncanın
    beyaz kalbi gibi bir hisle sevdiğimi seni
    bilirimsin içinde aşk geçmeyen şiirleri yazmadığımı
    a
    ve
    ş
    ve
    k
    harfleri
    mazi urganın ucuna bağlıdır, benim gönlümde
    bir tren penceresinden el salladığım gün
    siyah saçlı bir kıza
    bir otogarda bıraktım bu harfleri
    sol göğsümün üstünde muska gibi
    sakladığım resmi uzayıp giden
    yollara bıraktım

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 13:59

    ma..

    -ma..

    yapma
    olduğun olman gerekense,
    onu da vermesi gereken verdi
    alması gereken alacak bir gün...

    susma
    hiçliğe ihtiyacın olduğu zaman
    kendini toz kokan odaya tıkmamalı
    sonunun yanıbaşındalığını fark edemez insan...

    ağlama
    İyi seçmeli sulanacak şeyleri
    numunelik bir burağan mı ki seninkisi! ?
    kendinde tek sandığın yeis,insanoğlunun topunun sureti...!

    gitme
    kovulduğunu sandığın yer asıl kabul olacağın yer aslında
    gitmeyi isteme...
    pes edecek kadar güçlü,
    İdamlığını isteyecek kadar yenik değilsin daha...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 13:58

    ...

    rüzgar yüzüme çarptıkça,
    saçlarım usulca dalgalanınca,
    yaşadığım anılar bir bir gözümüm önüne gelince,
    nedense içimden ağlamak gelir.
    nedense içimden sana sarılmak gelir.
    nedense çaresizliği kabullenip ölmek gelir...
    gece yatağımda seni düşlerken,
    rüyamda bulutların üzerindeyken,
    uyandığımda geçen zamanı izlerken,
    nedense içimden herşeyi bırakıp sana koşmak gelir.
    nedense içimden herşeyi yüzüne vurmak gelir
    nedense içimden hayatın anlamsız olduğu gelir.
    yolun sonuna geldiğimde,
    yaşadığımı zannettiğim rüya bittiğinde,
    sevgim sonsuzluğa erdiğinde,
    sana koşuyorum işte....

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 13:49

    ...

    gözlerinin içine bakabildiğim sürece varım..
    ve gülüşünü görebildiğim sürece
    dokunuşunu hissederken benliğimde
    uzak olsak bile anlamalıyım
    bilmeliyim sıcaklığını,
    tenin tenime dokunmalı
    gözlerimden iki damla yaş süzülmeli
    bakakalmalıyım gidişinin ardından
    sözler anlamını yitirdiği an gelmelisin
    bilmelisin o an hissettiklerimi
    görmelisin özlemimi
    paylaşmalısın gülüşümü,
    dokunuşumu,
    hissedişimi.....

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    27.03.2007 - 13:49

    ..**..

    mevsimler degisirken, insanlik hep aynimi?
    hangimiz, dünki gibi, kaldik bugünümüzde..
    zaman denilen hilkat, sadece bir aynami?
    bize, bizi gösteren, kosturan önümüzde....

Toplam 559 mesaj bulundu