Meltem Balı Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:15

    GECE ÖLMEK GÜNDÜZ İSE DOĞMAKTIR



    ÖLÜM SAVMAKTIR SIRANI SIRASI GELİNCE



    ÖLÜM YAŞAM KUŞUNU KAFESİNDEN SALMAKTIR



    GÖZLERİME BAKMA ÖYLE DEMİŞTİN...



    GÖZLERİN ATEŞE DALMAKTIR....



    YAKINDIR MESAFELER İKLİMLER SNİNLE



    VE HÜZÜN SEVDANLA DOLMAKTIR



    NE ÇIKAR MİSK-İ AMBER SAÇMASINLAR ETRAFA



    GÜLÜN KAHRI SOLMAKTIR...



    BU BEDEN HER BELAYA HER MİHNETE KATLANIR



    MAKSUDA ERMEK İÇİN BELKİDE KANATLANIR



    LAKİN MAKSAT NE ÖLMEK NE SOLMAKTIR



    MAKSAT ÖLMAKSA..DEMİŞTİN.



    ÖLMEK ONU BULMAKTIR



    SEVMEK ÖLMEKLE BAŞLAR..

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:14

    Aşk ikidir sevgi bir;
    Aşk yalan,sevgi gerçektir.
    Aşk sudur,sevgi susuzluk.
    Bu yüzden sevgi hasrettir,
    Özlemektir,beklemektir.
    Asıl maharet:
    Susuzken suyu içmek değil
    Karşısına geçip seyretmektir.
    Aşk haykırmaktır,sevgi ağlamak;
    Aşk açmaktır,sevgi katlamak.
    Sevgi saklamaktır
    Yüreğini,gözlerini
    Ve de ellerini saklamak
    Bahar geldiğinde…
    Bir çiçeğe,yeşile,çimene
    Aşık olamazsın ama seversin.
    Arkadaşına aşık olamazsın
    Ama seversin.
    Toprağa fidanı aşkla değil
    Sevgiyle dikersin.
    Sevgi için ölünür,aşk öldürür.
    Aşk kıskançtır,nankördür
    Sevgiyi öldürür.
    Aşk Kabil’dir,sevgi Habil.
    Aşkla sevgi aslında kardeştir

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:14

    SANA NE DEMELİYİM BİLMEM Kİ

    Sana ne demeliyim, bilmem ki
    Dost desem olmuyor
    Yaren desem uymuyor
    Yar mı desem, ne dersin
    Sana ne demeliyim, bilmem ki

    Bir sürec yaşadık birlikte, dost diyerek
    Mevsimler birbiri ardına akarak gitti
    Sözler sevileşti suskun gönülde
    Yürekte zamanlar zay olup gitti

    Gömdük düşleri, duyguları
    Kül bastırdık üzerine
    Ne gönlün ocağı kabullendi
    Ne iç yangını yüreğimizin
    Umuda el salladık, ufuk yanarken
    Diyemedik birbirimize
    Dememiz gerekeni
    Sana ne demeliyim, bilmem ki

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:12

    ................................
    .......................................
    .............................................
    .................................................
    .....................................................
    ........................................................
    .....................................................
    .............................................
    .....................................
    ..............................
    ............................
    ..........................
    .......................
    Yalnızlığımın komşusu Olurmusun_?

    ..............¦¦..¦¦.....¦
    .............¦¦¦.¦..¦.....¦
    ............¦¦¦¦.....¦¦...¦¦¦¦¦¦
    ...........¦¦¦¦¦......¦¦.¦......¦¦
    ..........¦¦¦¦¦.......¦¦........¦.¦¦
    ..........¦¦¦¦¦.......¦.......¦
    ..........¦¦¦¦¦¦.....¦.......¦
    ...........¦¦¦¦¦¦....¦......¦
    ............¦¦¦¦¦¦¦¦.......¦
    ................¦¦¦¦¦¦¦.¦¦
    ..¦¦¦¦¦¦¦..........¦¦
    ...¦¦¦¦¦¦¦.........¦
    ....¦¦¦¦¦¦.........¦ ¦
    .....¦¦¦...¦.......¦¦
    .............¦........¦
    .........¦¦¦¦.¦...¦
    .......¦¦¦¦¦¦..¦..¦
    ......¦¦¦¦¦¦¦...¦.
    ......¦¦¦¦¦......¦
    ......¦¦.........¦
    .......¦.........¦
    ...............¦.¦
    .ÖzeL Bir GüL...¦¦
    ..aNLiYana......¦
    ................¦
    ................¦
    ................¦
    ...............¦
    ...............¦

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:11

    bazı aşklar bazı uçurumlar



    bazı aşklar bazı uçurumlar

    uyan
    acının açılımı değişiyor
    bir aşkın çatlağından başka bir hayat sızıyor kanına

    kararsızlığın yalnızlığı azdırıyor
    kabusa dönüşüyor kurmaya can attığın her cümle
    denenmemiş riskler kapağı açılmamış romanlara benzer
    üzerinden atlanmış gerçeklikler varılmayacak takvimlere

    insan kendini böyle fütursuzca savururken
    dokunuşların başka anlamları olduğunu nasıl ayrımsayabilir
    hadi söyle senin inadın kime bu umarsızlığın miladı hangi kırılmanın yansısı
    döküver içindeki başkalarından sana bulaşan kiri

    bazı aşklar bazı uçurumlara bırakıverir kendini
    bu senin künyen değil şu dar zamanda bunun farkına vardım
    şimdi sana hatırlatılması zorunlu tek şey gülüşün olmalı

    bazı uçurum önlerinde bazı aşklar hayat bulur
    yüreğimin dikine gidiyorum
    beni sende kimse bağışlamasın

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:09

    Seviyorum Seni



    Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi
    Geceleyin ateşler içinde uyanarak
    Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,
    Ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz,
    Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi.
    Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi.
    İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
    İçimde kımıldanan birşeyler gibi
    Seviyorum seni yaşıyoruz çok şükür' der gibi

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:08

    ANLAMALIMIYDIM



    Bu kısalığına rağmen uzun geçen yaşamımda anladıklarım...yaşama dair..acıya
    dair..belkide sana dair..ANLADIM Kİ, KALABALIKLAR İNSANI
    YALNIZLAŞTIRIYORMUŞ..


    Anladım ki, güzel olan herşey birgün ansızın bitermiş.
    Anladım ki, çok çalışmak, çok kazanmakla aynı değilmiş.
    Anladım ki, öğrendiğin her bilgi sana bir depresyon nedeni olarak geri
    dönüyormuş.
    Anladım ki, her labirentin görünmezde olsa bir çıkışı varmış.
    Anladım ki, zaman acımasız, mekan riyakarmış.
    Anladım ki, her akşam gökyüzünü görmek büyük bir ayrıcalıkmış.
    Anladım ki, insan yıkıldım dediği anda bile hala ayaktaymış.
    Anladım ki, çok konuşan çok bilmiyormuş, cok susanda cahil değilmiş.
    Anladım ki, her insanın derinlerinde bir filazof yatıyormuş.
    Anladım ki, sevmek için neden aranmıyormuş.nedensiz sevmediğimiz gibi...
    Anladım ki insan korkularından asla kaçamıyormuş.
    anladım ki üzülmek için bahane bulmak çok kolaymış

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:07

    KARdan adamım



    KARım

    KARdan adamım

    güneşin oyununa düşme!

    sana söz, doğar gece.

    en sert kış olur rüzgar.

    donarsın...

    titrerim seninle.

    üşüdükçe ısınır için

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:04

    bir fırtına kopacak



    Temmuz ayıydı günlerden Cuma
    Sana veda etmiş eve dönüyorum
    Güneş inatla kanımı donduruyor
    Gözlerim kararıyor,başım çatlıyordu
    Soluk almak için bir banka oturdum
    Tam o sırada çingeneye rasladım
    Elinde bir avuç tohum vardı
    Yanıma oturdu. Bana bu tohumlardan almamı istedi
    Çiçeğin adını sordum
    – Neye yakıştırırsan o dedi
    Kokusunu sordum
    - nasıl kokmasını istersen öyle kokar dedi
    Rengini sordum
    -Rengi sahibinin yüreğine benzer dedi
    Nerede büyütebilirim dedim
    -En uzun yaşadığın odada dedi
    Neyle büyür bu çiçek dedim
    -Toprağına deyen her şeyle dedi
    Çantamda ne kadar para varsa çingeneye verdim
    Tohumları avucumda saklayıp devam ettim
    Tüm bu olanlar bir yıl önceydi
    Bugün ayrılığımızın yıldönümü
    Her zamankinden erken uyandım
    Sana bir çicek hediye ediyorum
    Adı [ ölüm çiçeği ]
    Kokladığında kan kokusundan miğden bulanacak
    Rengi kapkara,ona baktığında için kararacak
    Evin karanlık köşesine götür onu,sana benim hayalimi anlatacak
    Dikenleri eline battığında,ellerin simsiyah kana bulanacak
    Sakın sulama onu! O gözyaşlarına ve içki damlacıklarına alışıktır
    Sakın şaşırma! Sana senin eserini yolluyorum
    Koparıp parçalasanda,ogün aynı saatte aynı çiçeği yollayacağım
    Şimdi git iki kadeh al eline
    Biri kendine biri ölüm çiçeğine
    Bende kadehimi kaldırıyorum
    AYRILIĞIN ŞEREFİNE BİRDE ÖLÜM ÇİÇEĞİNE! .....

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:03

    Meleğim



    Meleğim...

    Olanlar ve yaşanılanlar,hissedilenler biraz garip ama sanırım özel olmanın
    tek sebebini bu tek cümleyle anlatabilirim.

    Ben senin dünyevi başarılarınla değil, seninle ve yüreğindekilerle
    ilgileniyorum.! ! !

    Sen gerçekten ne istiyorsan ben gerçekten onu isterim.
    Benim mutluluğum senin özgürlüğünde itaatinde değil...
    Bunu sakın unutma..

    Bazen bir bakış fırtınalar koparır orda yürekte yani...

    Bazen yalnızlığın ayak sesleri duyulmaya başlar.Bazen sıcak bir tebessüm
    anımsanır geçmişten,Bazen oraya akan gözyaşları nehir olur taşar.

    Dingin bir liman gibidir gece oysa sığınmamıza izin verir ama yinede ne
    kadar kaçabiliriz kendimizden ne kadar saklayabiliriz içimizde
    biriktirdiklerimizi?

    Peşimizden gelmeye bize acı vermeye devam etmezler mi geçmişin hataları,
    kayıpları...

    İşte hayat hafife alınmayacak kadar özel çünkü bir kez yakalıyoruz onu ve
    nasıl yaşayacağımıza biz karar veriyoruz.her ne kadar farklı yollar sunulsa
    da,dağıtılsa da...

    ve ben ne kadar uzakta olursan ol tek bir yolu seçiyorum senin gittiğin yol
    ve seninle gidebileceğim o yol....

    “ MELEĞİMSİN ” bunu hiçbir zaman unutma ve anlamı da senin gibi ve sadece
    sana özel...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:02

    Yürü

    yürü be
    dur de şu figana
    aklına neler sokulu anda
    ben desen kalksan ayağa olmaz mı

    yürü be
    fırla hadi
    koşar adım gitmelisin diyara
    orda bekler seni acın
    bir el at taşın altına
    yansın canın hani
    kanasın parmakların
    aktığı yerde vatan
    vatanda ziyan olurmu

    yürü be
    hadi allah aşkına
    ben de gelirim ardından
    başım dik yürürüm inan
    ne dert kalır ne tasa
    sen merak etme perişanlığımı
    alnım açık olur nasılsa

    yürü be
    hadi durma
    şimdi zamanı sarılmanın
    sımsıkı tutup zamanı durdurmanın
    bu vatan senindir hesapsız
    bu diyar senindir yeminle
    sahiplensede kitapsız

    yürü be hadi
    aslanım benim

    Ali Akar

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:02

    Suya yazdım



    Çocukluğundan beri şiir okumaktan mı, yoksa gözleri her defasında nemlenerek
    izlediği o eski Türk filmlerinden midir bilinmez, gerçek aşka inanırdı o
    kadın. Mitolojik versiyonlarından başlayıp, Leyla ile Mecnun serisine kadar
    içinde aşk geçen ne kadar öykü var ise yüreği ile okurdu. Şiiri ise, aşk’ın
    kelimelere dökemediği mükemmel gizinin ipuçlarını yaşama taşıdığı için
    severdi. Çoğu zaman kimsenin fark edemediği şiirsel bir dünyada gibi
    yaşardı. Adı olmayan, sadece rengi olan bir kadındı o...Mavi bir kadın..

    Kimin gözlerinde aşk’a benzeyen bir ışık görse yumuşardı bakışları.Kimin
    yüreğinin çarptığını duysa,koşardı adımları... Kendi aşk’ını bulamadığından
    belki, başkalarının aşklarına sahip çıktı çoğu kez...Onu seven hiçbir
    insanın gönlünü kırmadı, üzmedi bilerek..Bu yüzden kendi yüreğinde
    başkalarının acılarından yarattığı çentikler açtı durmadan.. Kapanmayan
    yaraları oldu yıllarla..

    Bir zaman sonra gerçekten seven biri çıktı karşısına..Aşk’ a aşık bu kadın
    kapılıp gitti, şiirsel aşkının peşine.. Adam,tuzağa avını çeken bir avcı
    gibi adım adım şiir döktü yollarına...Yaptığı her yanlışa bir doğru buldu
    kadın.. Üstelik aldatılmıştı daha önce, üstelik biliyordu sonunu.. Yine de
    parça parça topladı sevginin kırıntılarını.. Çünkü ekmek kadar kutsaldı onun
    için aşkın her yansıması..

    Şiirler bitti birgün..Kadın güz döktü gözlerinden..Baharı sona vardı..Her
    ağaçtan altın sarısı yapraklar döküldü rüzgarla...Yine de sarındı ruhuna
    kuru yaprakları, aşk’a ağladı bir başına... Yürümekten yorulmuş yüreğini acı
    ile dinlendirdi bir zaman.. Şiirler yeşersin diye bekledi.. Soru işaretleri
    beynine ve yüreğine yazılı şiirler gönderdi..İçinde cevaplar olmayan,
    üstelik şiir de olmayan kelimeler döndü sadece karşılığında.. Düşündü
    kadın... Oysa ne zaman düşünce girse yüreğin içine..Yürek bırakırdı sevginin
    ellerini...

    Yapraklarını döktü kadın...Yürüyüp gitti acının içinden geçerek...

    Adam..
    Şiirlerini başka birine yazıyordu artık...Ama hiçbir dizesi varamadı
    3.şahsın yüreğine..Öksüz kaldı tüm kelimeleri..Geri döndü ağlayarak,
    bıraktığı yerde kadınını bulacağını umarak...Bir yığın ıslak sarı yaprak
    bulabildi sadece..

    Kadın...
    Bir su kenarına varmıştı o sırada...Ya da su,ona akmıştı kimbilir..? Umut
    taşıdı durmadan kadının yaralarına...Yemyeşil bir deniz oldu zamanla...

    Adam...
    Bu kez belki gerçekten aşk ile yazılmış kelimeler verecekti kimbilir..?

    Kadın dedi ki,
    “Aşk’ı herkes yazıyor bir yerlere..Hiçbiri kalmıyor günün birinde
    nasılsa...Ben SUYA YAZDIM bu yüzden”

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 15:01

    Deniz kabukları



    Tanıştıkları sahilden toplamıştı o deniz kabuklarını. Ege’den, kekik kokusu
    ve mavinin ortak yeri, Ege’den çıkan bu ilişki, o deniz kabuklarını da
    İstanbul’a getirtmişti kekik ve mavi kokan bu ilişkiyle beraber. Saatlerce
    sürmüştü sahilde o birbirinden değişik deniz kabuklarını toplamak, ve bir
    İstanbul kışında en güzellerinden sevgilisiyle küpe yapmışlardı beraber.
    Şimdi ağlayarak yere boşalttığı o deniz kabuklarıydı. Kızın bakışları
    donuk bakıyordu yere dökülen deniz kabuklarına. Ağlayarak bağırıyordu,
    bildiği halde amaçsız çırpınmanın faydasızlığını. Yere dökülen kabuklar gibi
    dökülüyordu bir bir umutları.
    Onu kaybetmişti, sevgilisini kaybetmişti ve en güvendiği yerden,
    ilişkisinden kan kaybetmiş, ilişkisini kaybetmek üzereydi. O donuk bakışlar,
    sözlerinin ona ulaşmaması, dökülen deniz kabuklarının o yeşil halıda birer
    ölü gibi yatması, sonucu belli ilişkisiyle yalnız kalan adamı iyice
    boğuyordu.
    Yalnız kalakalmıştı, sevgisiyle, aşkıyla, onunla kurduğu yaşamla yalnız
    kalmıştı. Hiç düşünmeden sinsice gelen ayrılığı birden içinde hissetmişti.
    Yıllar önce sevgilisinin ayrılık acısı nerde olur biliyor musun, karnın
    oralarda, midenin altında bir yerlerde diye tanımlamasını şimdi o acıyı
    tamda dediği yerde yaşayarak hissediyordu.
    Hiçbir yere sığdıramadığı sevgisini sahipsiz bırakan yüze baktı, deniz
    kabuklarına. Araların da ki ayrılığı derinleşen uçurum gittikçe büyürken,
    aynı tarafta kalan ilişkisi ve o bakakaldı deli gibi sevdiği o yüze,
    uçurumun öbür ucuna, kaybetmişti.
    İçine batan onca acı ve biriken onca çaresizlikle, ıslak kirpikleriyle
    ona baktı. O sahili düşledi, her şeyin başlangıcı o maviyi. Ege’nin o mavi
    kıyısında başlayan her şey, İstanbul’un göbeğinde ara sokakların o eski
    evinde son buluyordu, kaybederken kendini, son, bulmuştu ve kazanırken
    kimliğini, ete kemiğe bürünürken ayrılık, sessizlik derin bir çığlık gibi
    sarıp sarmalıyordu adamı. İstanbul bekliyordu onu şimdi, sessizce kucaklayıp
    sarıp acılarını dindirecek sokaklar bekliyordu, bir anne huzuruyla sıcacık
    ve bir orman kalabalığı ve dinginliğiyle yok olmak için İstanbul.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:59

    ACININ KALBİ

    Acının kalbini aradım nihayetinde
    Sonuçsuzluk biçare gönüllere konmuştu
    Sükûtun üzerinden akıyordu berrak su
    Kızıllığını kaybeden kandı akan bedende.

    Umarsızlık bir buluttu gökyüzünde
    Zaman tükenen kum saatinde saklıydı
    Gül bahçesinde uyuyan güzel sessizlikte
    Tavan arasında koşan yarış atları saklı kalbimde.

    Bir iki ve üçte hareketlendi zaman
    Zerre büyüklüğünde havalandı toz bulutu
    Ellerimden zirvelere kayıp giden hayat
    Hafif bir tebessüme odaklandı kaderimde.

    Hayallerin orta yerinde kalıveren bakış
    Patlayamamış bir mısır tanesine sıkışmıştı
    Gülkurusu akşamlarda yankılanan sesti bir an
    Hüzünlü ezgiye saklanıp külrengine dönen zaman.


    SÖYLE NEREDEYDİN

    Hayat vurduğunda seni kör karanlıkta
    Anlat bana sen nerelerdeydin,
    Ucundan dokunduğunda azıcık hayat
    Söyle bana sen nerelerdeydin.

    Gökkuşağı renklerinde beliren hale
    Gönlünün bam telini titrettiğinde
    Götürdü uzaklara durgun sular eşliğinde
    Hissedemedim seni nerelerdeydin.

    Kırık sazda söylenen türkü sesinde
    Bulamadım seni nerelerdeydin,
    El salladığım buharlı tren izinde
    Göremedim seni nerelerdeydin.

    Boz bulanık akan suyun renginde
    Teninde saklanan ışık yumağı izinde
    Gözesinden yeni kaynayan pınar sesinde
    Duyamadım seni nerelerdeydin.


    SAKIN

    Sakın dönme yüzünü doğuya
    Sefalet seni ürkütebilir,
    Müziğin ritmine bırak bedenini
    Yok et kendini çılgın dansla.
    Sakın dönme yüzünü…
    Sakın ha! Doğuya sakın…
    Açlığın sesini duymaman için
    Sağır sultan olman gerekir.
    Bak! Aç çocuklar ağlamaklı
    Yankıda kalan çığlığı geçirmeyen
    İzole pamuk üretilmedi henüz,
    Devam et! Hissiz kulaklarını tıkamaya.
    Sakın ha! Çıkma sakın
    Seni koruduğunu zannettiğin
    Naylon duvarların dışına.
    Ama unutma… Gün gelip
    Araya ördüğün duvar bir anda
    Seni altına alabilir…

    İbrahim SOYALAR

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:58

    Olamaz



    ...gözyaşlarıyla ödenen bedelin,

    karşılığı;

    _tuzlu su_

    olamaz........

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:58

    Gittin sen, tüm gidenler gibi...



    ***Gittin sen, tüm gidenler gibi... Tam beni tamamlayacağını düşünürken,
    yine ben eksik kaldım. Gülümseyişlerim takılı kaldı yüreğimde. Sonu yok,
    ışığı yok bir yolda ıssız, sessiz kaldı sevdam. Ama sen gittin; tıpkı
    diğerleri gibi...

    Korkup kaçtın belki de bu sevdadan. Küçük bir kızdı kocaman yüreğiyle seni
    seven ama sen sığdıramadın kalbine; taşıyamadın doğru dürüst... Bu kadar
    çabuk pes edişin de ondandı belki. Başka cümlelerin ardına sığınman, yalan
    yanlış sevdalara takılman...

    Gözlerine baktığım zaman çoğaldığımı hissediyordum. Öyle anlamlıydı ki;
    hayatın tüm gizemi senin gözlerindeydi sanki... Her şey o 'çakır' yeşilin
    içinde saklıydı. Ama sen aniden kapattın o gözleri; aldın yeşilini benden...
    Tüm sırlar da o yeşil kutuda kapalı kaldı. İşte ondan sonra başladı her
    şey... Kalp ağrılarım, baş ağrılarım, gece yarılarında sebepsiz
    haykırışlarım... Bana bıraktığın ve içimde kalan o 'yeşil'di belki de
    bunlara sebep olan...

    'Kötü bir oyun seyrediyorsun, geçecek' diyordum kendime. 'Bak geçince hiçbir
    şey kalmayacak, arta kalanlar eksi sonsuzluğa uğurlanacak.' diyordum. Ama
    olmadı. Geçmedi. Her şey artarak daha da çoğaldı. Pişmanlıklar sardı
    çevremi, 'keşkeler' birikti içimde, 'acabalar' dolaşıp durdu beynimde...
    Hepsi benden bağımsızdı. Hiçbir organıma söz geçiremedim. Hep sen
    çoğalıyordun, hep sen büyüyordun içimde...

    Sana dönüşmeye başladığımı anlayayınca da bir direniş başlattım kendime.
    Artık, hiç konuşmuyorum kalbimle... Kendi haline bıraktım onu. Ne derse
    desin, ne isterse istesin; hiç aldırmıyorum. Tıpkı derin dondurucundan
    çıkmış gibi bir kalbim var artık benim. Buz gibi... İçindeki her şey dondu.
    Sevgiler, sıcak gülümseyişler, arzular, istekler... Belki bir gün üzerindeki
    buzlardan sıyrılıp 'artık ben de varım' diyerek yeniden ortaya çıkar ve bana
    döner; kim bilir...

    Ama o güne kadar, buz gibi 'yeşil'in arkasından bakacağım dünyaya. Senin
    bana verdiğin o 'acı yeşil'i yaşayacağım. Kolay değil çünkü, kalbimde
    dallanıp budaklanan o 'yeşil'i bir anda kökünden sökmek. O yüzden zamana
    bırakıyorum her şeyi. Bakmadığın bir çiçek nasıl soluyorsa, o 'yeşil' de bir
    gün elbet solup, sararacak. Hayatımda ilk kez sana açtığım kalbim de bundan
    böyle sadece bahara açacak; sadece bahara...***

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:57

    Aynanız Ağlıyor mu?
    Duru bir sudan daha derindi ayna. Binlerce demir parçasının ateşte eritilip bir bütün demir parçası elde edildiği gibi onu da kim bilir kaç kum tanesinden elde etmişler, içine kim bilir daha neler katmışlardı.

    İlk halini hatırlıyor, kendini göremiyordu... Yeni doğmuş bir çocuk gibi şuursuzdu.

    Bir yanı siyah giyindiği gün içi gibi her yeri ışıldıyordu. Hele altın rengindeki çerçeveye sahip olduğu gün tacını giymiş kral gibi gülümsüyordu.

    Beyaz bir duvara asıldı. Artık sırtını dayadığı duvara bir çivi ile bağlanarak onunla dost olmuştu.

    Yaşamın bir penceresi olmuştu. Her şeyi olduğu gibi gerçek, tarafsız ve yorumsuz yansıtan bir pencere.

    Ağlayanla ağlıyor, gülenle gülüyordu. Görmek istediği gibi bakanlar oluyordu aynaya. Onlara görmek istediklerini göstermenin, içinde açtığı yarayı anlayabilmek çok zordu.

    Maskeli yüzlerin maskesiyle karşılaşmak, yüreklerindeki acımasızlığın riyanın vefasızlığın yüzlerine akseden yönleriyle karşılaşmak kolay değildi.

    Özellikle geceleri, son ışık da terk edip gittiğinde, ayna sessiz sessiz ağlıyordu. Bazen kendi gözyaşlarını siliyor, bazen de yakalanıyordu. Neyse ki sıcaklık farkından oluştuğunu düşünerek siliyorlardı üstündeki damla damla yaşları. Oysa ayna ağlıyordu.

    Kimi zaman yalnız başına kaldığında, bir gün dilinin çözülüp kendisine bakanlarla konuşacaklarını karşısında birine söyler gibi kendi kendine konuşuyordu:

    'Siz insanlar ne tuhafsınız. Olduğunuz başka, olmak istediğiniz başka. Aradığınız başka, bulduğunuzu sandığınız daha başka. Dört bucakta aradığınız huzurun yanı başınızda olduğunu inatla görmek istemeyen garip varlıklar.

    Bir gün ellerinizi şakaklarına dayayıp karşıma geçseniz... Düşünseniz... Kendi gözlerinizin içine baksanız derin derin. Her şeyin çaresini bulacaksınız. Huzurun, başarının, dostluğun, sadakatin, samimiyetin ta kendisini...

    Sorun da içinizde, çözüm de... Maskeyi yırtmanın yolu da bu...

    Bir kalem alıp elinize kendinizi çizseniz yüzünüzü nasıl çizersiniz. Masum çocukluğunuzun kaybolan hüznüyle mi?

    Ya benim halim? ... Sizi her saniye görmek istediğiniz şekille resmetmek zorundayım. En zoru da; olmak istediğinizi anlamakta çekiyorum.

    Nelerinizi görmüyorum ki... Benden ayrı olduğunuzda yaptıklarınızı bile okuyorum yüzlerinizde.

    Bazen uyarmak istediğim oluyor sizi, olduğunuz gibi gösteriyorum. 'Şimdi kötü görünüyorum' diyorsunuz. Yine de kötü olduğunuzu kabullenmiyorsunuz. Sizin üzdüklerinizi unutup, sizi üzmekten korkarak eski halime çekiniyorum.

    Az da olsa gözlerinizin içinin güldüğü oluyor. Bazen ilahi bir lütuf gibi samimice gözlerinizin yaşardığında sizi, ne çok seviyorum.

    Gerçek hayatta yaptıklarınızı romanlarda, hikayelerde, filmlerde bir başkasının yaptığını gördüğünüzde; sanki onları siz yapmamışçasına mağdur olandan yana olup sizi temsil edene kızıyorsunuz. Ne büyük çelişki? .

    Ben aynalığımdan utanıyorum. Ama siz...

    Kendinize böyle yabancı olmasanız... Biraz olsun ruhunuzu dinleseniz karşımda. Kendinizi sorgulasanız...

    İçinizden birinin dediği gibi Suçlarınız yüzünüzde görünseydi biz aynaları satın almazdınız' Yüzünüzde maske var. Yaşlanınca maskeyi bir parça çıkarıyorsunuz. Bu kez de, aynalar yalan söylüyor diye yalancılıkla suçluyorsunuz.

    Görmeyi bilseniz, görmek isteseniz, her biriniz bir ayna. Ama siyah gözlüklerle gizliyorsunuz gözlerinizi. Cenazelerde ağlamadığınız bilinmesin, dışarıda nereye baktığınız fark edilmesin diye.

    Merhametin yokluğu, kıskançlığın hakimiyeti belli olmasın diye.

    Yalan söyleyen dudaklarınızı boyalarla kapatıyor, kirlenen yüzünüzü fondötenlerle kremlerle örtüyorsunuz.

    İmrenilecek halinizde yok değil. Siz, yanlışlarınızı bana göre çok kısa hayatınızda kolayca taşırken, ben doğruluğu sonsuza yakın taşımak zorundayım.

    Fanilik bazen, ne güzel diyorum.

    Bir tırtılın kelebeğe dönüştükten sonraki ömrü, gül bahçesinde de geçse en fazla bir gün.. Sizlerin de atmış, yetmiş, nihayet yüz yıl... Bu süreler içinde yer, içer çoğalır; dilediğiniz gibi yaşarsınız. Her gün üzerime konan karasinekler bile 3 gün yaşar.

    Oysa ben büyüyemem, çoğalamam. Sekiz bin yıl önce Çatalhöyük'te var olan en eski atam bile sizin elinizde. Rahat bırakmamışsınız...

    Sizin toprak olma hakkınız var. Biz aynaların kuma dönüşme hakkımız yok nedense? '

    Ayna böyle söylüyor, kırılgan bir yürekle hayata tutunmaya çalışan insanlar gibi, beyaz duvara ufacık bir çiviyle tutunuyordu.

    Duvar bir gün 'yeter' dedi.
    Çivinin prangasını çözdü.
    Ayna yere düştü.
    Kırıldı.

    Şimdi ayna bir köşede özellikle geceleri, son ışık da terk edip gittiğinde, sessiz sessiz ağlıyor. Her şeye rağmen kendi doğrularıyla var olmanın mutluluk gözyaşları bir yandan; eğilenlerin, bükülenlerin açması haline yönelik hüzün bulutları diğer yandan. Sahi sizin de aynanız var mı? Aynanız ağlıyor mu?

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:56

    Yazma Deryayı

    Yazma deryayı
    Anlatma ondaki engini
    Sıfır beş uçlu kalemsin sen
    Bul saman kağıtta dengini

    Yazma deryayı
    Dalgasından bahsetme
    Hışımla vuruşunu görüp kıyına
    Seni sevdiğindendi zannetme

    Yazma deryayı
    İki satırı az görme
    Kaçına nasip ki adını anış
    Aşk sende deryaya verme

    Yazma deryayı
    Unutulur ettiğin kelam
    Zaman uzun yol gibi derler ya
    Yürekte kalmıyor mu hep selam

    Yazma deryayı
    Yazdığında yaşar sonra
    Hala sıcak altı yangın sönse de
    Satıra sığmaz mısraya taşar sonra

    Ali Akar

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:55

    Bir ıslık



    Bir ıslık sesiyle yükselen anlam, her zaman bir açelya kadar şımarık
    olmaz....
    Bir ıslık sesi, her zaman huzur değildir.
    Bir ıslık sesi her zaman...
    Bir ıslık sesi her zaman neşe değildir.
    Bir ıslık sesi her zaman sende...
    Bir ıslık sesi...
    Bir ıslık sesi her zaman bendeki sende...
    Bir ıslık sesi...
    Bir ıslık sesi, uzaklardan gelen acım, hüznüm, huzursuzluğum...
    Bir ıslık sesi..
    Bir ıslık sesi takılmış camımım önündeki açelyanın yapraklarına...
    Bir ıslık sesi getirmiş yeniden anılarımızı bana...
    Bir ıslık sesi taa uzaklardan...
    Bir ıslık sesi tam unuttum derken...
    Bir ıslık sesi, yalnızlığım dolu...
    Bir ıslık sesi, suskunluğuma inat...
    Bir ıslık sesi, geçmişe dair...
    Bir ıslık sesi, akan gözyaşlarıma nazire...
    Bir ıslık sesi taa uzaklarda...
    Bir ıslık...
    Bir ıslık dudaklarından dökülse, kollarında benle...
    Bir ıslık...
    Bir ıslık gündoğumunda ellerin de tenimde...
    Bir ıslık...
    Bir...
    Bir ben...
    Bir yalnızlık...
    Bir ıslık...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:55

    Benim tanıdığım erkekler ağlamazdı



    ağlardı seyrederken denizi.
    Ben sebebini hiç sormadım,
    O da hiç söylemedi.
    Yağmur yüklü bulutlar üşüşürdü gözlerine önce,
    ardından mavi yeşil dalgalanırdı gözbebekleri.
    Ve
    kirpiklerinin ucunda asılı kalırdı yakamozlar.
    Sorsam,
    - Erkekler ağlamaz derdi.
    Bu yüzden ne zaman ağlayan bir erkek görsem
    inanmam.
    Erkekler ağlamaz,
    deniz dolar gözlerine önce sebepsiz
    ve
    kirpiklerinin ucunda asılı kalır yakamozlar

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:54

    Kaçmak mı zor, yoksa kovalamak mı? Hangisi daha çok yoruyor insanı?

    İnsan çok yol aldığını zannetiğinde durupta arkasına baktığında hiç yola çıkmadığını görüyor bazen.

    Sebepsiz yanlızlıklar yaşamak isteyip bir köşeye çekildiğinde aslında herzaman yanlız olduğunu farkediyor.

    Akşam olupta evine geldiğinde, yapacak birçok şeyi erteliyor insan..

    Aşık oluyor, sevilmeyince bağlanıyor insan.

    Sevmek istemediğinde sevenlerden kaçıyor. İyilik yaptıkça yalnızlaşıyor insan.

    Ağlayınca bir köşede yanına yaklaşan olmuyo, çok gülünce neşeye ortak birçok...

    Her istediğini yapıyor bencil oluyor, yapmayınca yüreksiz oluyor insan..

    El uzatıyor yardım istiyor, kötü oluyor insan..

    Nasıl yani, neden böyle...?

    Sevilmeden sevmek neye yarar?

    Sevmediğin tarafından sevilmek?

    Kıymet bilinmeyen iyilik neye yarar?

    Kalabalıkta tekbaşına kalmak,

    Herşeyin tersini yaşar hale gelmişiz. Hep bir kaçıp kovalamaca. HEP bir karşılık alıp, veriyoruz.

    Peki ya bizim insanlığımız nerede.

    Nereye kaçıyoruz?

    veya nereye kovalıyoruz.

    Kimleri?

    Bence hep aynı yerdeyiz. Her yaptığımızın bedelini bir şekilde ödeyerek yerimizde sayıyoruz.

    Boşluktayız...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:54

    Yüreğinde yer var mı?



    Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
    Hisset!
    Hisset, parmaklarına değen kağıdın içinde
    Dolaşan damarlarımı...
    Hisset damarlarımın, kanımın
    Seni aramak için
    Deliler gibi dolaşmasını...

    Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
    Dinle; duyuyor musun yüreğimin ritmini?
    Gönlümde esen rüzgârları dinle...
    Nefesimi tutmasam
    Gözlerindeki derin ovalarda titreyen
    Bütün yeşillikler kül olur,
    Sazlar büyür simsiyah,
    Kuruyan gözpınarlarında...

    Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
    Yazık! mekanlar durduruyorsa seni.
    Ve yazık, kendini bağladıysan maddelere...
    İpsiz bir uçurtmayım ben... ve kuyruksuz
    Saçlarının çizgilerinde süzülen...
    Rüzgârım sensin.
    Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim!
    Yüreğinde yer var mı?

    Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
    Ve bir kaynak suyundan oluşan derenin
    Üzerine düşen yaprak gibi;
    Düşürüyor musun gülüşlerini
    Ve öpüşlerini sesimin üstüne?
    Akıyor musun benimle beraber,
    Akıyor musun yıldızlara doğru?
    Yıldızlar... yıldızlar neden böylesine vefasız?
    Neden her üşüyüşümde
    Lapa lapa yağıyorlar avuçlarıma,
    Neden eriyip kayboluyorlar?

    Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
    Bilmiyorum. bilmek istemiyorum...
    Ama parmaklarının ucunda şu an ne olur hisset beni...
    Hisset!
    Hisset, damarlarımdaki kanımın,
    Seni aramak için deliler gibi dolaşmasını...
    Söylemiştim değil mi?
    İpsiz bir uçurtmayım ben...ve kuyruksuz...
    Saçlarının çizgilerinde süzülen...
    Rüzgarım sensin.
    Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim.
    Yüreğinde yer var mı?

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:53

    Aşkı Yaşamakta Değil Mesele / Satmamakta Bütün Mesele



    -beni seviyor musun...dedi kadın
    -seni seviyorum...........dedi adam
    -beni ne kadar seviyorsun
    -seni dünya kadar seviyorum
    -dünyayı ne kadar seviyorsun
    -çok seviyorum
    -çok ne kadar büyüktür
    -dünya kadar
    -dünya kalbe sığar mı
    -çok büyük, sığmaz
    sustu kadın!

    -ellerimi hiç bırakmayacaksın değil mi.....dedi kadın
    -ellerini hep tutacağım..............................dedi adam
    -ya ellerin üşürse
    -sen benim güneşimsin
    -peki ya gece
    -gecelerde ay ışığımsın
    -ay ışığı sıcak mıdır
    -yürek sıcak
    -peki ay dünyada mıdır
    -hayır uzayda
    -o zaman sen beni uzay kadar sev
    sustu adam!

    -sen beni neden sevdin.....dedi kadın
    -çok güzelsin.....................dedi adam
    -ölülerde güzel olur mu
    -ölüm güzel değildir
    -peki beni ölünce de sevecek misin
    -seveceğim
    -mezarıma hangi renk gül dikeceksin
    -kırmızı
    -ama benim saç rengim siyah
    sustu adam!

    - sen kimsin..........dedi kadın
    - ben senim...........dedi adam
    - ben kimim
    - sen de bensin
    - biz kimiz
    sustu adam!

    -ben senin kalbine sığmam
    -sustu adam
    -ellerin üşür, ay dünyada değil
    -sustu adam
    -ölüm sondur, çünkü saç rengim siyah
    -sustu adam
    -şimdi elimi tut ve sım sıkı sarıl bana
    gitti adam!

    .....ve bir rüzgar esti.../ çok olan her şeyi sildi süpürdü.Gün geçti,
    yağmur yağdı, gözyaşları sele kurban..güneş çıktı ıslak kirpikler
    kurudu...gece oldu ay ışığı (!) hüzün bastı...yine sabah olacak
    -ve oldu!

    -beni seviyor musun
    -hayır..............................dedi adam
    sustu kadın!

    -aşk, ne erkektir ne dişi…dedi kadın
    -aşk soluyabildiğin kadardır
    -nefes aldım, bitti.! !
    sustu adam!

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    07.04.2007 - 14:53

    Tüketiyorum Ömrünü Kelebek Yüzmelerin...



    Korkuyordum,
    Yaralarım diye seni
    Serseri mayın tesirli sözlerimle…
    Sınır dışı edilmiş merserize serinliklerimde
    Titrersin diye,
    Korkuyordum!

    Tek şeritli bir otobanda,
    Kaza süsü verilmiş bu ilişki
    Daha fazla sürmezdi
    Biliyordum…

    Bu ten, bu beden yoracaktı
    Bu coğrafya, bu iklim bozacaktı
    Bitki örtülerim sarmaşık kılığında boğacaktı elbet seni!
    Biliyordum başından beri
    Biliyordum adım gibi…

    Yarı ıslak, çırılçıplak küflü bir kırgınlık sızarken gölgemden
    Biliyordum takvimsel uyuşmazlık
    Ya da şiddetli betimsizlik bahanesiyle
    Tedavülden kaldırılmak üzereydi bu ilişki zaten!


    Şimdi göğsümde köpüren köprücük sularımda
    Tüketiyorum ömrünü kelebek yüzmelerin…
    Küreksizim, nefessizim!
    Bir körünki kadar ağır adımlarım,
    Bir sağır kadar dilsizim!

    Sanki ikinci sınıf bir oyunun açılmayan perdesinde,
    Figüranca unutulan repliğin son hecesindeyim!
    Ya da kılçık kıvamında boğaza düğümlenen
    Ekmek arası etkisiz bir ünlemim!

    Ama biliyordum
    Çok açıktı,
    Aşacaktı seni parantez içlerim,
    Beş bilinmeyenli denklemlerim…
    Yoracaktı gam küpüyle çözülmeyen formüllerim!
    İç acılar toplamımı aşmadan yenilgilerim
    çekip gitmeliydim,
    Çekip gitmeliydim!

    Ekvatora kırk derece eğriydim
    Yazları kurak, kışları kederliydim,
    Yer yer parçalıydım,
    Bulutluydum,
    Nemliydim!
    Seni bu iklime hapsedemezdim!
    İşte bu yüzden
    Gitmeliydim,
    Gitmeliydim!

Toplam 559 mesaj bulundu