Seni öylece sevdim, Gözlerinde piriltilarin yesilmiydi mavimi Nasildi gülümsemen, yanaklarinda gamzelerin Farkina varamadan, seni sevdigimin Adini sanini bilmeden, evinin yolunu sormadan Bir sevenin, bir sevdigin var miydi umursamadan
Seni öylece sevdim, Hiç kaçamak bulusmalarimiz olmadi seninle Bir muhallebicide, ya da bir kir kahvesinde Bir otobüs duraginda, elimde bir demet gül Yagan karin altinda titreyerek bekleyemedim seni Sarilamadim ellerine, isinamadim
Seni öylece sevdim, Kumsalda ayak izlerimiz birbirini hiç takip etmedi Ilik bir sonbaharda yagan yagmura aldirmadan Sokak sokak cadde cadde gezemedik sirilsiklam Ellerim saçlarinda hiç dizimde uyutamadim seni Boynuna hiç sarilamadim, yillarca beklemis gibi
Yildizlari derleyip indiremedim gökyüzünden Saçlarina bir demet, gözlerine bir umut koyamadim Pembe pancurlu evimizi hiç anlatamadim sana Gelecege ait bir düs, bir hayal kuramadim Kaçiramadim seni beyaz atimla düsledigin ülkeye Seni öylece sevdim, öylesine, senin sevdigin gibi.
Delicesine sevdiler birbirlerini Delicesine tuttular ellerini Ne topragi ne ölümü Ne de aciyi getirdiler akillarina Öyle baglandilar birbirlerine Öyle kandirdilar dogayi Öyle kandilar hayata.
Yüzmeyi bilmeden bizi attıkları deniz. Aşk; şöhretten, servetten, kudretten ve hatta hikmetten daha hayırlı bir
kısmettir.
Aşk ve İman...
Birbirlerine benzerler. Gerçek aşıkların ve gerçek dindarların sebeplere ve kanıtlara ihtiyaçları yoktur. O aklımızca değil gönlümüzce bilinendir. O yaşanandır, anlaşılan ve anlatılan değil. Aşkın sözü ancak boş bir gönüle geçer. Evet ancak boş bir gönlün efendisidir akıl; efendisidir akıl; efendili bir gönlün ise kölesidir.
Aşkta akıl susar; delilik konuşur. Sanat, Dyonisius ile Apollon`un mücadelesidir derler. Aşk ise Dyonisius`un zaferidir.
Aşkın Mantığı Yoktur...
Beni acıtabilmek için önce nereye vuracağını çok iyi bilmelisin. Nereye vuracağını bilmek için beni çok iyi tanımalısın. Beni çok iyi tanıyabilmek için sevgilim olmalısın. Sevgilim olman için seni çok sevmeliyim. Yani? Yani seni çok seversem; beni acıtabilirsin. Eee? Ne ee`si? .... Ayrılıyoruz.
Aşk ne kadar şiddetliyse, ayrılıklar ve kavgalar da o denli şiddetli olur. Hiç kavga etmeyen aşıklar mı? Birbirlerini değil ebeveynlerini bulmuşlardır.
Aşkta huzur mu? Sadece bir ateşkestir. Aşk bir meydan muharebesidir. Her yanı ateştir, bıçaktır, nal sesleridir. Tehlikelidir. Ölüm doludur. Ama olağanüstü güzeldir. Ortaçağlar kadar güzeldir. Sıradağlar kadar güzeldir. Dörtnala Koşan atlar kadar güzeldir. Dağlar... Gökler ve
atlar... Haykırarak birbirine kavuşan ordular. Ve bütün ihtişamı ile ortaçağlar. Aşk işte bunların buluştuğu yerdedir.
Büyük bir aşk her zaman bir rastlantıdır. İlişki ise sipariş edilir. Satın alınır. Hak edilir. Hatta çalınır. Ama aşk sadece bulunuverir. Birdenbire... Aşk her zaman haber vermeden gelir ve hazırlıksız yakalar. Çünkü aşk bir süvari baskınıdır. Ne olduğunu anlamadan kargaşanın ortasında buluverirsin kendini. Savaş naraları, nal sesleri arasında. Silahsız, korumasız, ayakların çıplak...
Ve parlar aniden bir kılıç üzerinde. Bir tek darbeyle alır canını. Bir at başı seçebilirsin sadece hayal meyal. Sağrısı ter kan içinde, ağzı köpük, kulakları dik, burun delikleri kocaman açılmış. Süvarisi kim? .. Niye şimdi? .. Ve niye sen? ..
Aşka ilişki diyorlar...
Kimler? Sevgi budalaları, terapistler, Shirley McLainciler.
Aşıklar ne diyor? ..
Bir çarpışma diyorlar. Yırtıcı diyorlar. Kanlı diyorlar. Ölümlü diyorlar.
Büyük ve gerçek bir aşktan beklenen son, her zaman bir faciadır. Böyle bir aşk ya bir cinayetle bitmeli ya da bir intahar. En iyisi bunların birlikte gerçekleşmeleridir. Hoş, aşıklar için cinayet ve intahar zaten aynı şeylerdir. Geriye her zaman bir tek ceset kalır. Sonsuza kadar sürecek yegane aşklar yarım kalmış aşklardır. Sonsuza kadar süremeyeceğini bilerek yaşadığımız bir aşk daha uzun sürer.
Ne kadar sürer? .. Kim bilir, belki de sonsuza kadar sürer.
Bir Ömür Boyu Aşk...
Ya bir ömür boyu değildir; ya aşk değildir.
Bir Gecelik Aşk...
Ya bir gecelik değildir, ya da aşk değildir.
İnsanlar ne gariptir Yarabbi! Yine de herkes ısrarla ya bir gecelik ya da bir ömür boyu aşklar peşindedirler.
» İşte buna aşk denir be aslanım, buna zifiri karanlık denir. Oğulları olur aşkın, kızları olur; karı, yağmuru, tipisi olur. Çamuru bile olur; lakin, gövdeni güneşin altına yaydığın bahar günleri parmakla sayılıdır. O parmakla sayılı anlar için, o birkaç yıl sonra zihninden fırlayıp fırlayıp tatlı bir yağmur olur.
» Göz Damlalarının Yanaklarına Çizdiği Islak Patikaları Seyret, Seyret ki Yalnızlığın Acısını Anlayasın. Dudaklarını Okşayan Tuzlu Tanecikleri Hisset, Hisset ki Daha Güzel Ağlayasın.
» Birlikte Yaşayabileceğin Biriyle Değil, Onsuz Yaşayamayacağın Biriyle Ol. Gelip Boşluk Dolduranlardan Değil, Gittiğinde Yeri Dolmayanlardan Olsun.
» Bir Dost Yüzüne İhtiyaç Duyduğunda Başını Kaldır ve Gökyüzüne Bak. Güzdüzleri Bulutların Geceleri Yıldızların Arkasından Gülümsüyor Olacağım.
» Benim İçin Hayatta İki Şey Önemlidir, Biri Sen Diğeri Özgürlüğüm. Özgürlüğüm İçin Canımı, Senin İçin Özgürlüğümü Feda Ederim.
» Güller Hep Ellerinde Açsın Ama Dikenleri Batmasın. Sevda Hep Seni Bulsun Ama Seni Yaralamasın. Mutluluk Hep Yüreğine Dolsun Ama Beni Unutturmasın.
» Birgün Yağmura Yakalanırsan Benden Kaçtığın Gibi Yağmurdanda Kaç. Çünkü Bulutların Arkasında Kaybolan Aşkı İçin Ağlayan Benim.
» Uzaklıklar Küçük Sevgileri Yok Eder, Büyükleri Yüceltir. Tıpkı Rüzgarın Mumu Söndürüp Ateşi Yükselttiği Gibi.
» Seni her özlediğimde kalbime bir yıldız koyuyorum. Ne kadar özledim diye sorarsan, kalbimde bir gökyüzü taşıyorum bunun için seni çok seviyorum.
» Mevsimlerden sonbahardayım, senin yüzünden. Dünyadaki herkes için herhangi biri ama herhangi biri için dünyalara değersin.
» Yanağına Düşen Kar Tanesi Eriyip Dudaklarına Ulaştığında O Bir Damla Serinliği Benimle Paylaşmak İstersen Yüzüne Esen Rüzgara Dön. Bilki O Rüzgarda Ben Olacağım.
» Karanlık Aydınlıktan, Yalan Doğrudan Kaçar. Güneş Yalnızda Olsa Etrafa Işık Saçar. Üzülme Doğruların Kaderidir Yalnızlık. Kargalar Sürüyle Kartallar Yalnız Uçar.
» Gül Bahçesinde Geçsede Ömrüm, İnan Senin Üstüne Gül Koklamam Gülüm, Seni Koklamak Olsada Ölüm, İnan Uğrunda Ölmeye Değer Be Gülüm.
» Ağzımın Tadı Yoksa, Hasta Gibiysem, Boğazımda Düğümleniyorsa Lokmalar, Buluttan Nem Kapıyorsam İnan Hep Güzel Gözlerinin Hasretindendir.
» Seni Yıldızlar Kadar Çok Seviyorum. Onlar Kadar Parlak ve Onlar Kadar Yakınsın Bana, Tek Fark Onlar Milyonlarca Sen Birtanesin.
» Rüyaların En Güzelini Görürken Tanrının Seni Koruması İçin Gönderdiği Meleklerin Kanatları Öyle Büyük Olsun ki En Masum Anında Bile Sana Kimseler Zarar Veremesin
» Gözlerin Nehir, Kirpiklerin Köprü Olsun. Ben Tam Üzerinden Geçerken İpler Kopsun, Düştüğüm O Yer Dudakların Olsun.
» Birgün Hayatın Bütün Güzelliklerinden Vazgeçip Ölüme Sessiz Sedasız Gitmek İstersen Yanıma Gel. Yanıma Gel ki; Sana Sensiz Yaşamanın, Sensiz Olmanın Ölüm Olduğunu Göstereyim.
» Benim Kalbimi Kırmak Suya Yazı Yazmak Kadar, Gönlümü Almak İse Güneşe Dokunmak Kadar Zordur. Sen Suya Yazı Yazmayı Başardın, Şimdi Güneşin Batmasını Bekle.
» Kötümser yalnız tüneli görür,iyimser tünelim sonundaki ışığı görür,gerçekçi tünelle birlikte ışığı hemde gelecek treni görür.
» Sen dünyaya sürgün bir meleksin ve ben seni o kadar çok seveceğim ki bir daha cennetine dönemeyeceksin!
» Gerçek sevgi kötülük gördüğünde azalmayıp iyilik gördüğünde artmayandır.
Iyi kalpli yalniz bir adam bir gun bir koza bulur. Kozanin icinde kucuk bir tırtıl vardir. Adam cok sever bu tirtili. Onunla tum yalnizligini, tum sevgisini paylasir. Gel zaman git zaman tirtil buyur, guzel bir kelebek olur. Adam kelebegine hayran, birakamaz onu bir turlu. Aslinda kelebegin aklinda daglar, kirlar, cicekler vardir da kiyamaz bir turlu adama ve sevgisine, yalniz birakamaz onu. Uc gunluk omrunu sevildigi ve sevdigi yerde gecirmeye hazirdir. Ama adam bilir ki 'Sevmek bazen vazgecmeyi de bilmektir.' Kelebegine son kez bakar ve onu saliverir ozgurlugune, kirlarina, ciceklerine dogru... Kelebek mutlu olmasina mutludur ama hicbir meltem, hicbir cicek yapragi adamin avucunun sicakligini andirmaz. Aklinda adam, o cicek senin bu cicek benim dolasir saatlerce... Adam bir kelebege sevdali, bakip durur bosluga. Kelebekse hâlâ konacak sicak bir avuc aramakta! Boylece kelebek sunu anlar; 'Bazen ait oldugumuz yer orasidir; sicak bir avuctur biliriz. Ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hictir.' Boylece adam sunu anlar: 'Hicbir sevdayi yalnizca sevgiyle yasatamazsiniz.' O gunden sonra kelebek, adama duydugu ozlemi gomecek bir dag aramaya baslar. Ama gucu tukenene dek arayip da bulamayinca anlar ki 'Hicbir dag bir ozlemi gomebilecegimiz kadar buyuk degildir. ' Adamsa artik sevdasini koyar avuclarina kelebeginin yerine......
gitmek gerekiyorsa gitmelidir, gitmek gerektiginde kalmaktir yanlis olan....
Unut! demiştin giderken bana beni,unutmak kolaysa sen de unut hadi beni. Unutalım hadi her şeyi,yakalım bütün güzel günleri,mutlulukla gülümseyerek çektirdiğimiz bütün resimleri… Kolaysa unutacağım beni sevdiğin o günleri,sen de unut kolaysa kollarında sabahladığım tüm geceleri,
unut hadi! Seni seviyorum diyerek dudağıma kondurduğun her buseyi… Kolay değil mi unutmak? Her uyandığın da beni yanın da bulamamak, bomboş yastıklara sen sanarak sarılmak,bütün kara,yeşil gözler de,seni,beni aramak…. Haklısın belki de çok kolay,unut deyip de hiç bir şeyi unutamamak.Sen unutsan,ben unutsam Tenim unutur mu tenini,gözlerin nasıl unutur içinde kaybolan gözlerimi,saçlarım nasıl unutur çocuk gibi okşayan ellerini,unutalım hadi tenini, gözlerimi,ellerini, bir yabancı gibi….
Unuttuk değil mi bitti hepsi,ama kalbin kalbim onlarda unutur mu? bizim kolay unuttuğumuz gibi,unutmak kolay her şeyi senin de söylediğin gibi,güneşin doğması,ayın geceyi sarması gibi, sen biliyorsun ben biliyorum unutmak kolay her şeyi, söyle sevdiğim canına can verdiğim, yolların da sana yürüdüğüm, YÜREĞİN DE YÜREĞİME ÖĞRETİR Mİ UNUTMAYI? onlarda unuturmu kolayca? BİZİ…
Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim, yeni yaptırdığı bir bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş. İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak için de kölelerini hiç dinlenmeden çalıştırıyormuş. O zavallı kölelerden biri, bir gün pek bitkin düştüğü için dayanamaz ve zalim krala:
- Niçin bu kadar acele ediyorsunuz efendim? Siz bu bağın üzümlerinden yapılacak şarabı hiçbir zaman içemeyeceksiniz ki! deyivermiş.
Kral biraz kızmışsa da sesini çıkarmamış. Nihayet gün gelip üzümler yetiştikten sonra, kral köleler de dâhil herkesin hemen toplanmasını emretmiş. Bir müddet sonra da o bağın üzümlerinden yapılmış şaraptan bir bardak getirilmesini emretmiş. Daha önce kehanet gösterisinde bulunan köleyi de huzuruna çağırtmış. Şarap bardağını eline alarak:
- Söyle bakayım, benim bu şaraptan hiçbir zaman içemeyeceğimi tekrar iddia edebilir misin? diye sormuş.
Köle söyle cevap vermiş:
- Belli olmaz efendim. İçebileceğinizi söyleyemem. Çünkü dudak ile bardak arasındaki mesafe çok uzundur. O arada başınıza neler gelebileceğini de bilemem! Köle sözlerini bitirir bitirmez, içeri kralın adamlarından biri girmiş. Bir yaban domuzunun bahçeye girdiğini ve asmaları kırıp döktüğünü söylemiş. Kral elindeki bardaktan bir damla dahi içmeden hemen dışarı fırlamış. Bahçede domuzun bulunduğu yere koşmuş.
Kral ve domuz arasında öldüresiye bir mücadele başlamış. Sonunda yaban domuzu mızrak gibi azı dişleriyle, Sisam kralının karnını yarıp ölümüne sebep olmuş. Kral bostanda, bardak masada kalmış... Su söz bu olayı güzel bir şekilde ifade ediyor:
'Nasip ise gelir Hint'ten Yemen'den, Nasip değil ise ne gelir elden? ' Kalbinize yakin bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asilin onlara tıpkı hayata asıldığınız gibi... Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır..
Hayati çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın. Hayatin bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Dün tarih oldu... Yarin bir sır... Bugünün kıymetini bilin.
Sabah erken terminale indim. Elimde tek gidişlik biletim. Çantamı yere bırakıp öylece beklemeye başladım. Bilinçsizce gözlerim etrafı tarıyordu, biliyorum beklemiyordun ama yinede gözlerim seni arıyordu eskiden kalma bir alışkanlıkla... Yolların yıllara, yılların yollara karıştığı bir zaman düşlüyorum. Sen uzun bir zaman önce gitmiştin bu şehirde biliyorum ama inatla gözlerim seni arıyordu yine de, arada geçen bunca zamana rağmen...
Soğuktu, Ankara’ya kar yağıyordu, üşüyordum... Benim de düşlerim yağıyordu Ankara’ya... Ellerimi cebime soktum bir süre öylece bekledim... Sanki biraz sonra bir köşeden çıkıp gelecektin, sadece birazcık geç kalmıştın; koşarak çıkıp merdivenleri gelip sarılacaktın hasretle...
Biliyorum uzaklardasın şimdi... Kimlerlesin kimbilir, yalnızsın belki de benim gibi şu an? Oralar da soğuktur belki, üşüyor musun? hala canını sıkıyor mu bir ömür tükettiğin bu hayat kavgası..? Beni sorma! Suyu tükenmiş limanların denizlerine yürüyüp duruyorum hala... Hayatımın sesi kısılmış, yaşlanmış dudaklarımdaki kelimeler, kimse anmıyor, aramıyor artık beni... Unutulmuşum anlayacağın...
Beklerken gözlerin geldi gözlerimin önüne, dudakların, duruşun, gülüşün, sevgiyle bakışın... Sonra aklım ayrılığın bir burgu gibi işlediği yüzüne bakmaya, elini tutmaya korktuğum günlere gitti. Burgu ağır ağır işliyordu içime, ağır döndüğü içinde daha çok acıtıyordu... Ah kahrolası gururum, kahrolası kalbim, gitme kal diyemedim sana, gitme kal demeye varmadı dilim.
Bir ezginin müziği doluyor kulaklarıma, içim ürperiyor… Kalabalıkların arasında bir nehir gibi süzülüp gidiyor uzaklara kalbim. Hoşça kal sesleri yankılanıyor kulaklarımda… Birazdan herkes ayrı ayrı trenlere binip ayrı ayrı yönlere, farklı amaçlara gidecek. Tıpkı hayatın kendisi gibi. İnsanın bekleyeni varsa, gitmekte, dönmek kavuşmak kadar güzel.
Sen gittiğinden beri hayatın bir anlamı kalmadı benim için. Yıllardır bu terminale her gelişimde aynı acıyı duyarım, aynı özlemi hissederim, aynı hüznü yaşarım... Oysa aradan uzun yıllar geçmişti ama her şey daha dünmüş gibi gözlerimin önünde canlanıyordu... Ne zaman bu terminale insem içim burkulur, gözlerim durup durup dolar. Her esen yelde, yağan yağmurda, çağlayan ırmakta, uğuldayan ormanda senin kokunu duyarım... Her esintide soluğunu hissedip, içime ferahlık dolar ve her yokluğunu yokladığımda ruhum sızlar.
Çekip gitmiştin kalbinin bütün kapılarını kapatarak ardında.. Durmadan büyüdü içimde yokluğun. Günler aylar, yıllar geçip gitti ardına bakmadan ama sen yoktun gelmiyordun... Gelmiyeceğini biliyorum, beklemem nafile ama yine de köşe başlarına bakıyorum belki bir köşeden çıkar gelirsin diye...
Ellerim cebimde ağır ağır yürüyorum caddelerde, belki yetişirsin diye arkamdan, gözlerimi kapatırsın yine iki elinle... Ah kahrolası dilim, kahrolası hayat, gitme kal demeyi gururuma yediremedim... İçim ürperiyor, titriyorum ama üşüdüğümden değil.... Sensizliğimden, bu kalabalıklar içindeki yapayalnızlığımdan...
Özlem tek yönlü bir yol işte gidip de dönmeyen... Uzaktasın oysa ki bir ömür kadar biliyorum... Ve sen bir yel gibi esip gittin hayatımda ardına bakmadan, ben yelkenleri kırık tekneler gibi bakakalmıştım ardından yorgun denizler üzerinde...
Seni ne zaman ansısam bir hüzün şarkısı kırılır kalbimde; hiç unutamadım ki seni zaten, yıllar oldu buraları terkedip gideli, yıllar oldu ayrıyız, dudaklarımız biribirinden uzak, bedenlerimiz, ellerimiz, gözlerimiz uzak. Oysa aşk karşılıklı sevmektir, dokunmaktır, gerçek aşk paylaşmaktır hayatı. Hala kulağım sesinde, gözlerim etrafta seni arıyorum, çok uzaklarda olduğunu ve gelmeyeceğini bile bile... Kırık bir tebessümdür anımsadığım, bir sevda türküsüydü adın... Herkese bir şeyler verilir belki ama ben sana kalbimi verdim... Kalbimi de alıp gittin beraber uzaklara...
Çekip gittin hayatımdan düşlerimi ve anılarımı sarsarak.. Kahrolası hayatımda artık mutluluk olmayacak, teselli olmayacak. Hep bir boşluk, hep acılar, hep hüzünler olacak...
Şimdi güz sonu, kışa giriyoruz ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Dört mevsim çiçek açtın kalbimde, taze bir yaprak gibi yeşildin, sevgi çiçeğiydin, üzerine çiğ taneleri düşmüş kırmızı güldün, maviydin, beyazdın, bütün renklerde sevmiştim seni... Bir masal çiçeğiydin sen... Seni severken hayatı da sevmiştim ben, dünyayı da, insanları da...
Uçup gitti sevgi kuşları hayatımda. Günlerin, gecelerin tadı kalmadı. Leylası kaybolmuş bir mecnunum, hiçbir çöl kabul etmiyor beni artık, Soğuk karanlık gecelerde kayıp çocuk resimleridir hüznün bir başka adı gözlerimde. Gittiğinden beri kayıp içimdeki çocuk... Ey kahrolası ben... kahrolası hayat... Kahrolası kalbim, kahrol......
Gitme Kal Diyemedim
Bir sevda dudağında tutsak kaldı özlemim uzun kara trenler alıp götürdü seni hasret boyu uzayan raylara döküldü gözlerim bütün insanlar ağladı sen giderken. bütün istasyonlar gözyaşlarına boğuldu bir ben ağlamadım inanki, bir ben ince bir duman gibi kaybolup gittin
oysa seni sevdiğimi söylememiştim daha sensiz yaşamayacağımı, sana aşkımı anlatamamıştım gitme kal, giden ben olayım gitme kal diyemedim kahrolası gururum, kahrolası dilim
arkanı dönüp giderken hıçkırıklar düğümlendi boğazıma kızdım,bağırdım, haykırdım, isyan ettim yine de seni sevdiğimi söylemedim ardında ağlayan bir çift göz paramparça bir yürek ve dalları kırılmış bir ağaç gibi baktım ama gitme kal diyemedim kahrolası gururum, kahrolası dilim
gittin hayallerim ardında yaprak yaprak düşüyordu bir çocuk üşüyordu elleri cebinde dalında bir gelincik ağlıyordu bir dağ yanıyordu içimde gitme, gidersen baharda git sonbaharda gitme yapraklar düşmesin ardında diyemedim kızdım,bağırdım, haykırdım, isyan ettim yine de seni sevdiğimi söylemedim kahrolası gururum, kahrolası dilim gitme kal diyemedim
.../ bir rüzgara açarım şimdi kalbimi bir de sulara alıp getirsinler diye sevgimi sana
bir tutam sevgiydi yaşam kalbimde bir yudum hasret oldu döküldü gözlerimde tane tane
gittin, bir tren garında ömrümü rayların arasında götürdün oturdum bir köşede öylece ağladım, kahroldum bir sessiz çığlığın yarayla buluşmasıydı gidişin ardından gitme kal, gözlerin yaralarımın tek merhemi diyemedim
dizlerim, ellerim, yüreğim paramparça şimdi suları çekildi canağacımın asitli yağmurlar döküldü dallarıma acılar topluyorum takvim yapraklarından her gece gözlerime kan oturdu ey yar! ..
her gece bekleyişler öldürür beni gelmeyişler bir de eriyişler hasretinden her gece
ah! gurbet ah! sen olmasaydın ayrılık olmasaydı hasret olmasaydı ben olmasaydım sen olmasaydın aşk olmasaydı kahrolmasaydım...
Ne kadar oldu bu hayata geleli 'Söyle, ne olacaksin büyüyünce' diye sorulan sorular tarih oldu, ama senin kafan hala dolu Iste benim, iste senin, iste onun diye paylasiyorsun hayati üç kurus sevginle Ne? O da mi aldatti seni be? Eee? Ne kaldi geriye? Bak sen ne yazik ki klasik bir tablosun dostum Ne yaparsan yap bossun Tamam okumussun, ama yetmez, sadece bununla dertler bitmez Çikacaksin kabugundan, bunalimdan kurtaracaksin kendini Ona göre yasamayi birakip döneceksin gerçeklere, ama önce
Bir kadin çizeceksin O'nun gibi birakip gitmeyecek Saklayip gömeceksin (ki senden baska) Kimseler sevemeyecek
Simdi bunlar yetmez gibi bir de kendini aska mi biraktin, hadi be Birak adam gibi seylerle ugrasmayi Herkes gibi takil yasa hayatini Takilamiyorsan bile rol yap, ne yap et ama yarat kendi yalan dünyani Çünkü bunlar para ediyor baksana sevgi bile yalan olmus, Piyasada kavrulmus, herkes kudurmus, 'Canim' dedigin bile arkandan vurmus Tüm bunlari bilerek yasa ve sakin! Ama sakin içindekileri tüketeyim deme Bir gün gelecek göstereceksin kendini, sevgini, neler istedigini Simdilik alacaksin eline kalemi, kusacak dökeceksin nefretini
Bir kadin çizeceksin O'nun gibi birakip gitmeyecek Saklayip gömeceksin (ki senden baska) Kimseler sevemeyecek
Birden duracaksin soracaksin kendine Neden bu düzen böyle, neden herkes sahte Sonra bakacaksin, göreceksin çaren yok Devam edeceksin yalandan yasamaya
Bir gün gelecek göstereceksin kendini, sevgini, neler istedigini Simdilik alacaksin eline kalemi, kusacak dökeceksin nefretini Çikacaksin kabugundan, bunalimdan kurtaracaksin kendini Ona göre yasamayi birakip döneceksin gerçeklere
biliyorum sevdigim uzaklardasin uzaklarda senin yüregin tel tel sakli kokularin dudaklarimda avuçlarimda hayallerin biliyorum
ah ne olurdu sözlerini saklasaydim kulaklarimda geceleri baykuslar ötmeseydi yengeç kiskacina düsmeseydi duygularim ah ne olaydi sen yanimda olsaydin biliyorum sevdigim uzaklardasin uzaklarda senin yüregin
kuslarin çirpinislarini gökyüzünde haykirislarini duyuyorum biliyorum sen de duyuyorsun kalp atislarimi uzat elini tutuver yüregimi umutlarin umutlarimda olsun ki kar yagmasin ilkbaharima solmasin yeni açan çiçeklerim biliyorum sen de istiyorsun ama daglarda karlar eriyor yüregim yüreginde eriyor sevgilim
biliyorum uzaklardasin uzak düslerde senin yüregin biliyorum
ne sende nede yalancı gözlerinde ne ben varım artık nede AŞK! ! ..... Belki gitme diyebilirdim.İkinci bir şans verebilirdim ama ne için? ?
Şu an kalbimde kanayan bir yara olduğun için mi? yoksa o büyük aşkıma ihanet ederken aldığın zevkler için mi?
şuan gözlerinde pişmanlık var görüyorum, ya yüreğin o da pişman mı? pişmansa sen ihanet ederken, o niye susmuştu! niye sana bizim büyük sevdamız var,bizim aşkımız var, diyemedi.... Anlıyorum ki AŞK! ! benimle yaşıyormuş,sende ise sadece gölgesi kalmış.
Seni bukadar seven benmişim, beraber çıktığımız bu yolda ben yürüyormuşum tek başıma seni yanımda sanarak, ve şimdi bana en büyük ödülümü verdin teşekkür ederim.
(pişmanlıktan değil, sadece farkında olunmaktan oluşan bir çift suçlu bakış)
Biz diye birşey olmamış hiç,madem biz olmadık, sen olmasan ne çıkar. Zaten biz olmadığımız yerde sen yoksun ki, bir şansın olmayacak hiç, şans var olan sevgiyi kurtarmak içindir.
Biz olmadığımıza göre SEVGİMİZ de yok! sana git! demiyeceğim,kal! da demiyeceğim, çünkü sen yüreğimden çoktan gitmişsin.Şu kapıdan gitsen ne olacak! onun için ister git! ister kal! SEN! olarak, BEN! GİDİYORUM beni alarak....
Olmadığın heryer gurbet Gelmediğin evim zindan Yatağım taştan soğuk Dayanamaz buna insan Tükenecek neyim kaldı Uykularım çoktan bitti Yetmiyor aklım çözmeye Bu mu sevda dedikleri
Bu mu sevda bu nasıl aşk Bu hasret bana belki de tuzak Ölümü bile göze aldım Geliyorum sana çırılçıplak
Beni de al sen nerdeysen Nefes almak bana sensiz yasak Ölümü bile göze aldım Geliyorum sana çırılçıplak
Utanırım söyleyemem Yaşadığım yalnızlığı Kelimeler yetmiyor ki Bu mu sevda dedikleri Paylaşırım yokluğunu Gecenin sessizliğiyle Yetmiyor yalnız hayaller Bu mu sevda dedikleri
Yalnızlığın hangi tarafındayım bilinmez... En çok da yabancıyım kendime.Saklandıkça yaşadığım yalanlardan... Gözümü her açtığımda hissettiğim korku; avuçlarıma damlayan bir hayal kırıklığı, bir acı oldu...
Nasıl yürüdüm, ne zaman geldim ben bu yalnızlığa? ... Daha kapıyı bile çalmamıştım, ne çabuk açtın... Müsadenle yüreğimi aramaya geldim, kendi kimliğimde yitirdiğim yalnızlığımda... Doğuştan mı yalnızım, yoksa yalnızlığım da mı doğdum? Ne zaman geldim unuttuğum bu zaman kavramından, bu bomboş kalabalıklardan sıyrılıp... Beni buraya getiren hayallerim, umutlarım, göz yaşlarım, hayal kırıklıklarım ve yıkımlarım....biliyorsun... Eğer gelmeseydim kalacaktım enkazın altında. Kusura bakma rahatsız ettim seni yalnızlığım. Eğer yalnız değilsen ben gideyim...Ama ben ne zaman gelsem sen yalnızsın...Yok hayır biliyorum, uzun zamandır buradayım. Her gitmek istediğimde senden, aslında hiç gidemediğimi anladım sana dönüşlerimde... Sanki bir kördüğüm oldun boğazıma düğümlenen... Madem geldim anlatayım izninle... Bir hayal kapısında doğdum.Yalan insanların adına sevgi dedikleri ve iki dudak arasında tükettikleri yaşamda buldum kendimi... Neye uğradığımı anlamamıştım daha. Taptım, inandım, güvendim sadece iki dudak arasında dökülen cümlelere, harcanan yüreğimin eridiğini göre göre. Göz göre göre... Aslında gözüm kör olmuştu, kulağım duyardı sadece. Bense yüreğimde yanan ateşin kor olmasını seyrettim ve kendi küllerimden yeniden doğmaya çalıştıkça, bir tokat daha yedim yalan hayattan. Öleceğimi bile bile, göre göre, göz göre göre, kör olduğumu bile bile... Şimdi anlıyorum, çok iyi anlıyorum, ama neye yarar; kör olmuş gözlerim, yüreğimi arar olmuşum yalnızlığımda... Ve yine ve şimdi yüreğimde yanan ateşin adına hayal koydum. Çünkü sevgi sadece dudaklardaki cümlelerde yaşanan yalan olmuş... Ne umut, ne sevgi cümlelerde anlam bulamazdı yüreğimdeki kadar... Ama su gibi akan zaman, bir nehir oldu şimdi gözlerimde, gittikçe uçuruma akan. Her geçen gün yaşadığım yaşanmamışlıkları, yalanları tokat gibi vursan da yinede yanındayım yalnızlığım,
Yüreğimdeki Mavi için...
Umutlarımı aramaya geldim, hayallerimi, yüreğimi aramaya geldim... Nasıl yürüdüm ne zaman geldim ben bu yalnızlığa...?
evet gercektende nerden geldim ben bu yalnızlıga...
Gidiyorum bir bilinmeze doğru hem yol, hem yolcu olmaya acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum bütün yıldızları takıp kanatlarıma bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum.
Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum.
Bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime ne okuyacak bir şiirim gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi bakmadan ardımdaki uçurumlara alıp götürüyorum yüreğimdekileri de hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.
Bilimsel Bitiş ölümcül bir fikirbaz belirtisiz nesne hayaletine bürünüp zehir kipinde, melankolin enjekte etmeye başladı şuurunu zahiri ve zemheri zamanlara peydahlamış zayi düşüncelere.
hüznü taşıran ilk damla yarım boy filiz verdi tebessüme kısır acıya aşiret göl yüzü kenarından
hecenin gölgesi kapı aralığı kıvamında boşluğundan geçmeye çalışan bir kedinin kuyruğunu sıkıştırır gibi,sıkıştırdı ucuna tümceler birikmiş yüzeyi beyaz kenarları kırmızı ıslaklığı göl yüzünden daha az mahkum bir dili.
Seni aradığım ama bulamayacağımı bildiğim birazdan başlayacak olan o rüyalarıma güneşin ilk ışıkları kahpece son verecek.Ama bil ki bu kalp “dursa da” bir yerlerde gülüşünü aramaya devam edecek.Çekip gittiğimde beni suçlama ölüyorsam belki seni o zaman daha çok severim diyedir.Yüreğimi bu kadar vermişken ben demek ki sen daha iyilerine layıksın.Hayata karşı o kadar suçluyum ki ölüm bile artık beni hak etmiyor.Göremez belki kimseler yüreğim ölümden de karanlıktır.Kaybolurum içinde üşürüm o giradabında.Beni aydınlatacak herkes gittiğinde tekrar dönerim benliğime.O zaman umut sandığım bütün acıları tüm tutkumla yaşatırım kendime.Acı çekmek her defasında başa dönmektir belki.Ama ben sona yaklaşamayacak kadar korkuyorum.İsmini sayıkladığım tüm gecelerde bana kalansa lanetim.Ölmeyi bile başaramıyordum ya o zaman isterdim hiç olmasın aydınlık.Doğmasın güneşim, kandığım parıltılı yalanlara inat her sabah tekrar ışıldamasın.Gözlerimi aralamasın o sıcaklık,o ışık.Kaçan fer yüreğin karanlığına kağılsın kaybolsun.Sönsün tüm ışıklar!
Sabır zor gelir insana benim ömrüm beklemekten ibaret.Olmaması lazımdı hayata isyan ama sadık olamadım kendime ettim ihanet.Bunları düşünürken korktum.Allah’ım sönsün tüm ışıklar.Göremeyeyim bir daha geçmişi ne de olmayacak gelmeyecek hayalleri.Duymayayım tek bir ses daha unutsun bu beden konuşmayı Artık kimsem kalmasın beni düşünen ya da seven kimsem kalmasın.Çünkü istemezdim acı çektirmeyi kendimden bilirim acı çekmek iyi değildir! Aşlıyorum ama üzülmüyorum derken kendini kandıran yürek değil gözlerdi.Gözler ışıltıyı kaybedince geriye kalanlar gölgelerdir.Renk gerekmez hikayeme siyahla beyaz yeterdi.Savaşlar verdim kendimle zihne tetiği çekerdim.Ve kalan 3 saniyemde sanırım şunu söylerdim:”Sönsün tüm ışıklar elveda hayatıma…”
Kalamam...! Serseri bir şarkı bir akşam üstü parçalar beni... Tutmasın elleriniz,ellerinizdeki şefkat,ellerinizdeki hançer... Aklım uçar gider; nazlanırım,sızar kalırım kimseler kaldıramaz...
Beni hırpalayın... Herbiri paslı çivilerinizi sokun dilimin yumuşaklığına... Kangren olurum,kesin kollarımı ama yine de kalamam... Dilimde nasır tutacak,dokunduğu her dudağı çizip kanatacak... Kalamam; kanatırım,kanarım! ... Ama Kalamam...!
Bir bekleyenim vardı,bir zamanlar... Aynı soğuk iklimin,aynı sıcak sesi mi hala? Aynı suyun aynı yatağı serilmese de ayağıma,gitmeliyim... Toz gibi dağılmalıyım omzunda... Gitmeliyim...!
Kalamam...! Beklemekten bahsetmeyin! Zehir akar içimden kanım değil,bakamazsınız,zehir tutar bayılırsınız... Altımda çul yok,üşürüm... Bana deli deli yanmalar düşer,sofranızda ateşiniz yok! Sığ sular kırmızıya bulandıkça... Doğru sözler art arda kullanılınca... Ben buralarda nefes alamam...
Merhabalar vardı... Merhabaların heyecanı,telaşı... Merhabalar vardı; eksik,bazen yalan bazen sahici... Merhabalarım kırıldı; kalamam! Gitmeliyim.. Vakti geldi... Bağlasanız duramam...
Kalamam...! Eksilmişim,azalmışım... Eksilten,azaltan merhabalara inat... Selamı çoğaltan,coşturan illerde... Dillerde... Ve ellerde... Son bulsun nefesin diye... Kalamam artık...
Kalamam...! Asidir yüreğim, laf anlatamam... İç kanama gibiyken adın canımda... İmkanı yok...
Birazdan 'buraya kadar' olduğunu fark edeceksin. Eski evimin duvarlarındaki Bir çatlakla sıkıştırıp anıları... Çekip perdeleri, çarpıp kapıları İhanetini köhne bir evde Cezalandırmak olacak son yapabildiğim ki,... Yüzüne dünyamın kapılarını kapayışım bu. Ölümü kahpe bir yüreğin seven bir yürekte ki, Yok pahasına satılacak senli zamanlar, Hiç olup kalacaksın,
Az sonra...
Ben gidince...
....Sen biteceksin...
Birazdan, buraya kadar vukuatım olacaksın bu yolda. Kalan ayak izlerimi yiğitce yağmurlarla silip arkamdan, Patiska misali mendil yapıp fersudeliğimi, Duvarlarda yüzümü eskiterek, Gitmek olacak son bırakabildiğim ki,. Bu kent, bu dört duvarlar Çoğaltmayacak artık hüzünleri, Yansıtmayacak aynaların gözü yıkılmışlığımı, Dudak ısırığımı ki,. Kızıl damlalarda görülesi Hiçbir şey kalmayacak yaptığına dair...
Az sonra...
Ben gidince...
.....Sen biteceksin...
Çünkü! Göz tanıklık edemeyecek kadar dolu, Yara tedavi edilemeyecek kadar derin, Dil şaşılası kadar şaşkın.. Ve,.. Sen lanet aşkım! Az önce,.. Battın...
16.05.2007 - 14:55
Seni Öylece Sevdim
Seni öylece sevdim,
Gözlerinde piriltilarin yesilmiydi mavimi
Nasildi gülümsemen, yanaklarinda gamzelerin
Farkina varamadan, seni sevdigimin
Adini sanini bilmeden, evinin yolunu sormadan
Bir sevenin, bir sevdigin var miydi umursamadan
Seni öylece sevdim,
Hiç kaçamak bulusmalarimiz olmadi seninle
Bir muhallebicide, ya da bir kir kahvesinde
Bir otobüs duraginda, elimde bir demet gül
Yagan karin altinda titreyerek bekleyemedim seni
Sarilamadim ellerine, isinamadim
Seni öylece sevdim,
Kumsalda ayak izlerimiz birbirini hiç takip etmedi
Ilik bir sonbaharda yagan yagmura aldirmadan
Sokak sokak cadde cadde gezemedik sirilsiklam
Ellerim saçlarinda hiç dizimde uyutamadim seni
Boynuna hiç sarilamadim, yillarca beklemis gibi
Yildizlari derleyip indiremedim gökyüzünden
Saçlarina bir demet, gözlerine bir umut koyamadim
Pembe pancurlu evimizi hiç anlatamadim sana
Gelecege ait bir düs, bir hayal kuramadim
Kaçiramadim seni beyaz atimla düsledigin ülkeye
Seni öylece sevdim, öylesine, senin sevdigin gibi.
16.05.2007 - 14:54
Delicesine sevdiler birbirlerini
Delicesine tuttular ellerini
Ne topragi ne ölümü
Ne de aciyi getirdiler akillarina
Öyle baglandilar birbirlerine
Öyle kandirdilar dogayi
Öyle kandilar hayata.
16.05.2007 - 14:38
....Aşk'a Dair Ne varsa.....
---
Ask...
Yüzmeyi bilmeden bizi attıkları deniz.
Aşk; şöhretten, servetten, kudretten ve hatta hikmetten daha hayırlı bir
kısmettir.
Aşk ve İman...
Birbirlerine benzerler.
Gerçek aşıkların ve gerçek dindarların sebeplere ve kanıtlara
ihtiyaçları
yoktur.
O aklımızca değil gönlümüzce bilinendir. O yaşanandır, anlaşılan ve
anlatılan değil.
Aşkın sözü ancak boş bir gönüle geçer.
Evet ancak boş bir gönlün efendisidir akıl; efendisidir akıl; efendili
bir
gönlün ise kölesidir.
Aşkta akıl susar; delilik konuşur.
Sanat, Dyonisius ile Apollon`un mücadelesidir derler.
Aşk ise Dyonisius`un zaferidir.
Aşkın Mantığı Yoktur...
Beni acıtabilmek için önce nereye vuracağını çok iyi bilmelisin.
Nereye vuracağını bilmek için beni çok iyi tanımalısın.
Beni çok iyi tanıyabilmek için sevgilim olmalısın.
Sevgilim olman için seni çok sevmeliyim.
Yani?
Yani seni çok seversem; beni acıtabilirsin.
Eee?
Ne ee`si? .... Ayrılıyoruz.
Aşk ne kadar şiddetliyse, ayrılıklar ve kavgalar da o denli şiddetli
olur.
Hiç kavga etmeyen aşıklar mı? Birbirlerini değil ebeveynlerini
bulmuşlardır.
Aşkta huzur mu? Sadece bir ateşkestir.
Aşk bir meydan muharebesidir. Her yanı ateştir, bıçaktır, nal
sesleridir.
Tehlikelidir.
Ölüm doludur. Ama olağanüstü güzeldir. Ortaçağlar kadar güzeldir.
Sıradağlar
kadar güzeldir. Dörtnala Koşan atlar kadar güzeldir. Dağlar... Gökler ve
atlar... Haykırarak birbirine kavuşan ordular. Ve bütün ihtişamı ile
ortaçağlar. Aşk işte bunların buluştuğu yerdedir.
Büyük bir aşk her zaman bir rastlantıdır. İlişki ise sipariş edilir.
Satın
alınır. Hak edilir.
Hatta çalınır. Ama aşk sadece bulunuverir. Birdenbire... Aşk her zaman
haber
vermeden gelir ve hazırlıksız yakalar. Çünkü aşk bir süvari baskınıdır.
Ne
olduğunu anlamadan kargaşanın ortasında buluverirsin kendini. Savaş
naraları, nal sesleri arasında. Silahsız, korumasız, ayakların çıplak...
Ve
parlar aniden bir kılıç üzerinde. Bir tek darbeyle alır canını. Bir at
başı
seçebilirsin sadece hayal meyal. Sağrısı ter kan içinde, ağzı köpük,
kulakları dik, burun delikleri kocaman açılmış.
Süvarisi kim? ..
Niye şimdi? ..
Ve niye sen? ..
Aşka ilişki diyorlar...
Kimler?
Sevgi budalaları, terapistler, Shirley McLainciler.
Aşıklar ne diyor? ..
Bir çarpışma diyorlar.
Yırtıcı diyorlar.
Kanlı diyorlar.
Ölümlü diyorlar.
Büyük ve gerçek bir aşktan beklenen son, her zaman bir faciadır. Böyle
bir
aşk ya bir cinayetle bitmeli ya da bir intahar. En iyisi bunların
birlikte
gerçekleşmeleridir.
Hoş, aşıklar için cinayet ve intahar zaten aynı
şeylerdir. Geriye her zaman bir tek ceset kalır. Sonsuza kadar sürecek
yegane aşklar yarım kalmış aşklardır. Sonsuza kadar süremeyeceğini
bilerek
yaşadığımız bir aşk daha uzun sürer.
Ne kadar sürer? ..
Kim bilir, belki de sonsuza kadar sürer.
Bir Ömür Boyu Aşk...
Ya bir ömür boyu değildir; ya aşk değildir.
Bir Gecelik Aşk...
Ya bir gecelik değildir, ya da aşk değildir.
İnsanlar ne gariptir Yarabbi! Yine de herkes ısrarla ya bir gecelik ya
da
bir ömür boyu aşklar peşindedirler.
16.05.2007 - 14:37
.:::: Sevgiliye Güzel Sözler::::.
» Aşkımı dağlara yazacaktım aşkımdan büyük dağ bulamadım..
» Özgürlük düşlerde değil,kendi kendimize yükselttiğimiz çitlerin ardındadır
» İşte buna aşk denir be aslanım, buna zifiri karanlık denir. Oğulları olur aşkın, kızları olur; karı, yağmuru, tipisi olur. Çamuru bile olur; lakin, gövdeni güneşin altına yaydığın bahar günleri parmakla sayılıdır. O parmakla sayılı anlar için, o birkaç yıl sonra zihninden fırlayıp fırlayıp tatlı bir yağmur olur.
» Göz Damlalarının Yanaklarına Çizdiği Islak Patikaları Seyret, Seyret ki Yalnızlığın Acısını Anlayasın. Dudaklarını Okşayan Tuzlu Tanecikleri Hisset, Hisset ki Daha Güzel Ağlayasın.
» Birlikte Yaşayabileceğin Biriyle Değil, Onsuz Yaşayamayacağın Biriyle Ol. Gelip Boşluk Dolduranlardan Değil, Gittiğinde Yeri Dolmayanlardan Olsun.
» Bir Dost Yüzüne İhtiyaç Duyduğunda Başını Kaldır ve Gökyüzüne Bak. Güzdüzleri Bulutların Geceleri Yıldızların Arkasından Gülümsüyor Olacağım.
» Benim İçin Hayatta İki Şey Önemlidir, Biri Sen Diğeri Özgürlüğüm. Özgürlüğüm İçin Canımı, Senin İçin Özgürlüğümü Feda Ederim.
» Güller Hep Ellerinde Açsın Ama Dikenleri Batmasın. Sevda Hep Seni Bulsun Ama Seni Yaralamasın. Mutluluk Hep Yüreğine Dolsun Ama Beni Unutturmasın.
» Birgün Yağmura Yakalanırsan Benden Kaçtığın Gibi Yağmurdanda Kaç. Çünkü Bulutların Arkasında Kaybolan Aşkı İçin Ağlayan Benim.
» Uzaklıklar Küçük Sevgileri Yok Eder, Büyükleri Yüceltir. Tıpkı Rüzgarın Mumu Söndürüp Ateşi Yükselttiği Gibi.
» Seni her özlediğimde kalbime bir yıldız koyuyorum. Ne kadar özledim diye sorarsan, kalbimde bir gökyüzü taşıyorum bunun için seni çok seviyorum.
» Mevsimlerden sonbahardayım, senin yüzünden. Dünyadaki herkes için herhangi biri ama herhangi biri için dünyalara değersin.
» Yanağına Düşen Kar Tanesi Eriyip Dudaklarına Ulaştığında O Bir Damla Serinliği Benimle Paylaşmak İstersen Yüzüne Esen Rüzgara Dön. Bilki O Rüzgarda Ben Olacağım.
» Karanlık Aydınlıktan, Yalan Doğrudan Kaçar. Güneş Yalnızda Olsa Etrafa Işık Saçar. Üzülme Doğruların Kaderidir Yalnızlık. Kargalar Sürüyle Kartallar Yalnız Uçar.
» Gül Bahçesinde Geçsede Ömrüm, İnan Senin Üstüne Gül Koklamam Gülüm, Seni Koklamak Olsada Ölüm, İnan Uğrunda Ölmeye Değer Be Gülüm.
» Ağzımın Tadı Yoksa, Hasta Gibiysem, Boğazımda Düğümleniyorsa Lokmalar, Buluttan Nem Kapıyorsam İnan Hep Güzel Gözlerinin Hasretindendir.
» Seni Yıldızlar Kadar Çok Seviyorum. Onlar Kadar Parlak ve Onlar Kadar Yakınsın Bana, Tek Fark Onlar Milyonlarca Sen Birtanesin.
» Rüyaların En Güzelini Görürken Tanrının Seni Koruması İçin Gönderdiği Meleklerin Kanatları Öyle Büyük Olsun ki En Masum Anında Bile Sana Kimseler Zarar Veremesin
» Gözlerin Nehir, Kirpiklerin Köprü Olsun. Ben Tam Üzerinden Geçerken İpler Kopsun, Düştüğüm O Yer Dudakların Olsun.
» Birgün Hayatın Bütün Güzelliklerinden Vazgeçip Ölüme Sessiz Sedasız Gitmek İstersen Yanıma Gel. Yanıma Gel ki; Sana Sensiz Yaşamanın, Sensiz Olmanın Ölüm Olduğunu Göstereyim.
» Benim Kalbimi Kırmak Suya Yazı Yazmak Kadar, Gönlümü Almak İse Güneşe Dokunmak Kadar Zordur. Sen Suya Yazı Yazmayı Başardın, Şimdi Güneşin Batmasını Bekle.
» Kötümser yalnız tüneli görür,iyimser tünelim sonundaki ışığı görür,gerçekçi tünelle birlikte ışığı hemde gelecek treni görür.
» Sen dünyaya sürgün bir meleksin ve ben seni o kadar çok seveceğim ki bir daha cennetine dönemeyeceksin!
» Gerçek sevgi kötülük gördüğünde azalmayıp iyilik gördüğünde artmayandır.
16.05.2007 - 14:37
TUT ELLERİMDEN
Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden
Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden.
Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden.
Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden.
Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.
Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.
16.05.2007 - 14:36
gitmek gerekiyorsa gitmelidir! ! ! ! ! !
---
Iyi kalpli yalniz bir adam bir gun bir koza bulur.
Kozanin icinde kucuk bir tırtıl vardir.
Adam cok sever bu tirtili.
Onunla tum yalnizligini, tum sevgisini paylasir.
Gel zaman git zaman tirtil buyur, guzel bir kelebek olur.
Adam kelebegine hayran, birakamaz onu bir turlu.
Aslinda kelebegin aklinda daglar, kirlar, cicekler vardir da
kiyamaz bir turlu adama ve sevgisine, yalniz birakamaz onu.
Uc gunluk omrunu sevildigi ve sevdigi yerde gecirmeye hazirdir.
Ama adam bilir ki
'Sevmek bazen vazgecmeyi de bilmektir.'
Kelebegine son kez bakar ve onu saliverir ozgurlugune, kirlarina,
ciceklerine dogru...
Kelebek mutlu olmasina mutludur ama hicbir meltem,
hicbir cicek yapragi adamin avucunun sicakligini andirmaz.
Aklinda adam, o cicek senin bu cicek benim dolasir saatlerce...
Adam bir kelebege sevdali, bakip durur bosluga.
Kelebekse hâlâ konacak sicak bir avuc aramakta!
Boylece kelebek sunu anlar;
'Bazen ait oldugumuz yer orasidir; sicak bir avuctur biliriz.
Ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hictir.'
Boylece adam sunu anlar:
'Hicbir sevdayi yalnizca sevgiyle yasatamazsiniz.' O gunden sonra
kelebek,
adama duydugu ozlemi gomecek bir dag aramaya baslar. Ama gucu tukenene
dek
arayip da bulamayinca anlar ki
'Hicbir dag bir ozlemi gomebilecegimiz kadar buyuk degildir.
' Adamsa artik sevdasini koyar avuclarina kelebeginin yerine......
gitmek gerekiyorsa gitmelidir, gitmek gerektiginde kalmaktir yanlis
olan....
ALINTI
16.05.2007 - 14:36
UNUT! ! ! Demek Kolaysa...Unutalım Hadi!
Unut! demiştin giderken bana beni,unutmak kolaysa sen de unut hadi beni.
Unutalım hadi her şeyi,yakalım bütün güzel günleri,mutlulukla gülümseyerek çektirdiğimiz bütün resimleri…
Kolaysa unutacağım beni sevdiğin o günleri,sen de unut kolaysa kollarında sabahladığım tüm geceleri,
unut hadi! Seni seviyorum diyerek dudağıma kondurduğun her buseyi…
Kolay değil mi unutmak? Her uyandığın da beni yanın da bulamamak, bomboş yastıklara sen sanarak sarılmak,bütün kara,yeşil gözler de,seni,beni aramak….
Haklısın belki de çok kolay,unut deyip de hiç bir şeyi unutamamak.Sen unutsan,ben unutsam
Tenim unutur mu tenini,gözlerin nasıl unutur içinde kaybolan gözlerimi,saçlarım nasıl unutur çocuk gibi okşayan ellerini,unutalım hadi tenini, gözlerimi,ellerini, bir yabancı gibi….
Unuttuk değil mi bitti hepsi,ama kalbin kalbim onlarda unutur mu?
bizim kolay unuttuğumuz gibi,unutmak kolay her şeyi senin de söylediğin gibi,güneşin doğması,ayın geceyi sarması gibi, sen biliyorsun ben biliyorum unutmak kolay her şeyi, söyle sevdiğim canına can verdiğim, yolların da sana yürüdüğüm, YÜREĞİN DE YÜREĞİME ÖĞRETİR Mİ UNUTMAYI? onlarda unuturmu kolayca? BİZİ…
16.05.2007 - 14:36
Nedir kıymetin,nedir nimetin
Bulunmaz değerlerde oldu himmetin
Vefa dostusun sen işte kıymetin
Hayallere saldın beni deryalar
Dostluğun özüydü sende bulduğum,
Bir güzel uğruna hayal kurduğum,
Çıkmaz sokaklarda durup kaldığım,
Sözümün özüydü susan deryalar
İnsanlık dediğin sende var olan,
Hakikat zenginliğini içinde bulan
Mavi dünyalarda rengine boyan,
Dostlukta değerli oldu deryalar,
Bir vefasız değilsin küsmedim sana
Mutluluk yakındır kaderden yana,
Yaradan verirse bir ömür bana,
Hatırlarım seni güzel deryalar,
Düşler sokağımın hep gülü oldun
Hayaller kurdum ilhamı buldum
Senin gözünle ben dünyayı gördüm
Gördüğüm düşleri yazan deryalar
16.05.2007 - 14:35
DUDAKLA BARDAK ARASI
Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim, yeni yaptırdığı bir bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş. İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak için de kölelerini hiç dinlenmeden çalıştırıyormuş. O zavallı kölelerden biri, bir gün pek bitkin düştüğü için dayanamaz ve zalim krala:
- Niçin bu kadar acele ediyorsunuz efendim? Siz bu bağın üzümlerinden yapılacak şarabı hiçbir zaman içemeyeceksiniz ki!
deyivermiş.
Kral biraz kızmışsa da sesini çıkarmamış. Nihayet gün gelip üzümler yetiştikten sonra, kral köleler de dâhil herkesin hemen toplanmasını emretmiş. Bir müddet sonra da o bağın üzümlerinden yapılmış şaraptan bir bardak getirilmesini emretmiş. Daha önce kehanet gösterisinde bulunan köleyi de huzuruna çağırtmış. Şarap bardağını eline alarak:
- Söyle bakayım, benim bu şaraptan hiçbir zaman içemeyeceğimi tekrar iddia edebilir misin? diye sormuş.
Köle söyle cevap vermiş:
- Belli olmaz efendim. İçebileceğinizi söyleyemem. Çünkü dudak ile bardak arasındaki mesafe çok uzundur. O arada başınıza neler gelebileceğini de bilemem! Köle sözlerini bitirir bitirmez, içeri kralın adamlarından biri girmiş. Bir yaban domuzunun bahçeye girdiğini ve asmaları kırıp döktüğünü söylemiş. Kral elindeki bardaktan bir damla dahi içmeden hemen dışarı fırlamış. Bahçede domuzun bulunduğu yere koşmuş.
Kral ve domuz arasında öldüresiye bir mücadele başlamış. Sonunda yaban domuzu mızrak gibi azı dişleriyle, Sisam kralının karnını yarıp ölümüne sebep olmuş. Kral bostanda, bardak masada kalmış...
Su söz bu olayı güzel bir şekilde ifade ediyor:
'Nasip ise gelir Hint'ten Yemen'den, Nasip değil ise ne gelir elden? ' Kalbinize yakin bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asilin onlara tıpkı hayata asıldığınız gibi... Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır..
Hayati çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın. Hayatin bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Dün tarih oldu... Yarin bir sır... Bugünün kıymetini bilin.
Can Dündar
16.05.2007 - 14:35
Gitme Kal Diyemedim
Gitme Kal Diyemedim
Sabah erken terminale indim. Elimde tek gidişlik biletim. Çantamı yere bırakıp öylece beklemeye başladım. Bilinçsizce gözlerim etrafı tarıyordu, biliyorum beklemiyordun ama yinede gözlerim seni arıyordu eskiden kalma bir alışkanlıkla... Yolların yıllara, yılların yollara karıştığı bir zaman düşlüyorum. Sen uzun bir zaman önce gitmiştin bu şehirde biliyorum ama inatla gözlerim seni arıyordu yine de, arada geçen bunca zamana rağmen...
Soğuktu, Ankara’ya kar yağıyordu, üşüyordum... Benim de düşlerim yağıyordu Ankara’ya... Ellerimi cebime soktum bir süre öylece bekledim... Sanki biraz sonra bir köşeden çıkıp gelecektin, sadece birazcık geç kalmıştın; koşarak çıkıp merdivenleri gelip sarılacaktın hasretle...
Biliyorum uzaklardasın şimdi... Kimlerlesin kimbilir, yalnızsın belki de benim gibi şu an? Oralar da soğuktur belki, üşüyor musun? hala canını sıkıyor mu bir ömür tükettiğin bu hayat kavgası..?
Beni sorma! Suyu tükenmiş limanların denizlerine yürüyüp duruyorum hala... Hayatımın sesi kısılmış, yaşlanmış dudaklarımdaki kelimeler, kimse anmıyor, aramıyor artık beni... Unutulmuşum anlayacağın...
Beklerken gözlerin geldi gözlerimin önüne, dudakların, duruşun, gülüşün, sevgiyle bakışın... Sonra aklım ayrılığın bir burgu gibi işlediği yüzüne bakmaya, elini tutmaya korktuğum günlere gitti. Burgu ağır ağır işliyordu içime, ağır döndüğü içinde daha çok acıtıyordu... Ah kahrolası gururum, kahrolası kalbim, gitme kal diyemedim sana, gitme kal demeye varmadı dilim.
Bir ezginin müziği doluyor kulaklarıma, içim ürperiyor… Kalabalıkların arasında bir nehir gibi süzülüp gidiyor uzaklara kalbim. Hoşça kal sesleri yankılanıyor kulaklarımda… Birazdan herkes ayrı ayrı trenlere binip ayrı ayrı yönlere, farklı amaçlara gidecek. Tıpkı hayatın kendisi gibi.
İnsanın bekleyeni varsa, gitmekte, dönmek kavuşmak kadar güzel.
Sen gittiğinden beri hayatın bir anlamı kalmadı benim için.
Yıllardır bu terminale her gelişimde aynı acıyı duyarım, aynı özlemi hissederim, aynı hüznü yaşarım... Oysa aradan uzun yıllar geçmişti ama her şey daha dünmüş gibi gözlerimin önünde canlanıyordu...
Ne zaman bu terminale insem içim burkulur, gözlerim durup durup dolar. Her esen yelde, yağan yağmurda, çağlayan ırmakta, uğuldayan ormanda senin kokunu duyarım...
Her esintide soluğunu hissedip, içime ferahlık dolar ve her yokluğunu yokladığımda ruhum sızlar.
Çekip gitmiştin kalbinin bütün kapılarını kapatarak ardında.. Durmadan büyüdü içimde yokluğun. Günler aylar, yıllar geçip gitti ardına bakmadan ama sen yoktun gelmiyordun... Gelmiyeceğini biliyorum, beklemem nafile ama yine de köşe başlarına bakıyorum belki bir köşeden çıkar gelirsin diye...
Ellerim cebimde ağır ağır yürüyorum caddelerde, belki yetişirsin diye arkamdan, gözlerimi kapatırsın yine iki elinle... Ah kahrolası dilim, kahrolası hayat, gitme kal demeyi gururuma yediremedim... İçim ürperiyor, titriyorum ama üşüdüğümden değil.... Sensizliğimden, bu kalabalıklar içindeki yapayalnızlığımdan...
Özlem tek yönlü bir yol işte gidip de dönmeyen... Uzaktasın oysa ki bir ömür kadar biliyorum... Ve sen bir yel gibi esip gittin hayatımda ardına bakmadan, ben yelkenleri kırık tekneler gibi bakakalmıştım ardından yorgun denizler üzerinde...
Seni ne zaman ansısam bir hüzün şarkısı kırılır kalbimde; hiç unutamadım ki seni zaten, yıllar oldu buraları terkedip gideli, yıllar oldu ayrıyız, dudaklarımız biribirinden uzak, bedenlerimiz, ellerimiz, gözlerimiz uzak. Oysa aşk karşılıklı sevmektir, dokunmaktır, gerçek aşk paylaşmaktır hayatı. Hala kulağım sesinde, gözlerim etrafta seni arıyorum, çok uzaklarda olduğunu ve gelmeyeceğini bile bile... Kırık bir tebessümdür anımsadığım, bir sevda türküsüydü adın... Herkese bir şeyler verilir belki ama ben sana kalbimi verdim... Kalbimi de alıp gittin beraber uzaklara...
Çekip gittin hayatımdan düşlerimi ve anılarımı sarsarak.. Kahrolası hayatımda artık mutluluk olmayacak, teselli olmayacak. Hep bir boşluk, hep acılar, hep hüzünler olacak...
Şimdi güz sonu, kışa giriyoruz ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Dört mevsim çiçek açtın kalbimde, taze bir yaprak gibi yeşildin, sevgi çiçeğiydin, üzerine çiğ taneleri düşmüş kırmızı güldün, maviydin, beyazdın, bütün renklerde sevmiştim seni... Bir masal çiçeğiydin sen...
Seni severken hayatı da sevmiştim ben, dünyayı da, insanları da...
Uçup gitti sevgi kuşları hayatımda. Günlerin, gecelerin tadı kalmadı. Leylası kaybolmuş bir mecnunum, hiçbir çöl kabul etmiyor beni artık, Soğuk karanlık gecelerde kayıp çocuk resimleridir hüznün bir başka adı gözlerimde. Gittiğinden beri kayıp içimdeki çocuk... Ey kahrolası ben... kahrolası hayat... Kahrolası kalbim, kahrol......
Gitme Kal Diyemedim
Bir sevda dudağında tutsak kaldı özlemim
uzun kara trenler alıp götürdü seni
hasret boyu uzayan raylara döküldü gözlerim
bütün insanlar ağladı sen giderken.
bütün istasyonlar gözyaşlarına boğuldu
bir ben ağlamadım inanki, bir ben
ince bir duman gibi kaybolup gittin
oysa seni sevdiğimi söylememiştim daha
sensiz yaşamayacağımı,
sana aşkımı anlatamamıştım
gitme kal, giden ben olayım
gitme kal diyemedim
kahrolası gururum, kahrolası dilim
arkanı dönüp giderken
hıçkırıklar düğümlendi boğazıma
kızdım,bağırdım, haykırdım, isyan ettim
yine de seni sevdiğimi söylemedim
ardında ağlayan bir çift göz
paramparça bir yürek
ve dalları kırılmış bir ağaç gibi baktım
ama gitme kal diyemedim
kahrolası gururum, kahrolası dilim
gittin hayallerim ardında yaprak yaprak düşüyordu
bir çocuk üşüyordu elleri cebinde
dalında bir gelincik ağlıyordu
bir dağ yanıyordu içimde
gitme, gidersen baharda git
sonbaharda gitme
yapraklar düşmesin ardında
diyemedim
kızdım,bağırdım, haykırdım, isyan ettim
yine de seni sevdiğimi söylemedim
kahrolası gururum, kahrolası dilim
gitme kal diyemedim
.../
bir rüzgara açarım şimdi kalbimi
bir de sulara
alıp getirsinler diye sevgimi sana
bir tutam sevgiydi yaşam kalbimde
bir yudum hasret oldu
döküldü gözlerimde tane tane
gittin,
bir tren garında
ömrümü rayların arasında götürdün
oturdum bir köşede
öylece ağladım, kahroldum
bir sessiz çığlığın yarayla buluşmasıydı gidişin
ardından gitme kal, gözlerin yaralarımın tek merhemi
diyemedim
dizlerim, ellerim, yüreğim paramparça şimdi
suları çekildi canağacımın
asitli yağmurlar döküldü dallarıma
acılar topluyorum takvim yapraklarından her gece
gözlerime kan oturdu ey yar! ..
her gece bekleyişler öldürür beni
gelmeyişler
bir de eriyişler hasretinden her gece
ah! gurbet ah! sen olmasaydın
ayrılık olmasaydı
hasret olmasaydı
ben olmasaydım
sen olmasaydın
aşk olmasaydı
kahrolmasaydım...
16.05.2007 - 14:34
BİR KADIN ÇİZEÇEKSİN
Ne kadar oldu bu hayata geleli
'Söyle, ne olacaksin büyüyünce' diye sorulan sorular tarih oldu,
ama senin kafan hala dolu
Iste benim, iste senin, iste onun diye paylasiyorsun hayati üç kurus sevginle
Ne? O da mi aldatti seni be?
Eee? Ne kaldi geriye?
Bak sen ne yazik ki klasik bir tablosun dostum
Ne yaparsan yap bossun
Tamam okumussun, ama yetmez, sadece bununla dertler bitmez
Çikacaksin kabugundan, bunalimdan kurtaracaksin kendini
Ona göre yasamayi birakip döneceksin gerçeklere, ama önce
Bir kadin çizeceksin
O'nun gibi birakip gitmeyecek
Saklayip gömeceksin (ki senden baska)
Kimseler sevemeyecek
Simdi bunlar yetmez gibi bir de kendini aska mi biraktin, hadi be
Birak adam gibi seylerle ugrasmayi
Herkes gibi takil yasa hayatini
Takilamiyorsan bile rol yap, ne yap et ama yarat kendi yalan dünyani
Çünkü bunlar para ediyor baksana sevgi bile yalan olmus,
Piyasada kavrulmus, herkes kudurmus,
'Canim' dedigin bile arkandan vurmus
Tüm bunlari bilerek yasa ve sakin!
Ama sakin içindekileri tüketeyim deme
Bir gün gelecek göstereceksin kendini, sevgini, neler istedigini
Simdilik alacaksin eline kalemi, kusacak dökeceksin nefretini
Bir kadin çizeceksin
O'nun gibi birakip gitmeyecek
Saklayip gömeceksin (ki senden baska)
Kimseler sevemeyecek
Birden duracaksin soracaksin kendine
Neden bu düzen böyle, neden herkes sahte
Sonra bakacaksin, göreceksin çaren yok
Devam edeceksin yalandan yasamaya
Bir gün gelecek göstereceksin kendini, sevgini, neler istedigini
Simdilik alacaksin eline kalemi, kusacak dökeceksin nefretini
Çikacaksin kabugundan, bunalimdan kurtaracaksin kendini
Ona göre yasamayi birakip döneceksin gerçeklere
16.05.2007 - 14:32
Uzaklarda Senin Yüregin
biliyorum sevdigim
uzaklardasin
uzaklarda senin yüregin
tel tel sakli kokularin dudaklarimda
avuçlarimda hayallerin
biliyorum
ah ne olurdu
sözlerini saklasaydim kulaklarimda
geceleri baykuslar ötmeseydi
yengeç kiskacina düsmeseydi duygularim
ah ne olaydi
sen yanimda olsaydin
biliyorum sevdigim uzaklardasin
uzaklarda senin yüregin
kuslarin çirpinislarini
gökyüzünde haykirislarini duyuyorum
biliyorum sen de duyuyorsun
kalp atislarimi
uzat elini tutuver yüregimi
umutlarin umutlarimda olsun
ki kar yagmasin ilkbaharima
solmasin yeni açan çiçeklerim
biliyorum sen de istiyorsun
ama daglarda karlar eriyor
yüregim yüreginde eriyor sevgilim
biliyorum uzaklardasin
uzak düslerde senin yüregin
biliyorum
16.05.2007 - 14:31
BEN GİDERİM
Şimdi!
gidiyormusun?
sana kal! !
demiyeceğim git! de demiyeceğim.
Öyle yalvararak bakma gözlerime,gözlerine bile kanmıyorum artık.
Onlar da yalancı! oysa en çok ta onlara güvenmiştim.
Öyle ışıldayarak bakıyorlardı ya, bana içime içime akıyorlardı ya,seni seviyorum diyorlardı! aşkım! ! diyorlardı,niye?
şimdi! suçlu suçlu bakıyorlar içlerinde neden? ihanetin karanlığı var! ...
Yok! Yok!
ne sende nede yalancı gözlerinde ne ben varım artık nede AŞK! ! .....
Belki gitme diyebilirdim.İkinci bir şans verebilirdim ama ne için? ?
Şu an kalbimde kanayan bir yara olduğun için mi? yoksa o büyük aşkıma ihanet ederken aldığın zevkler için mi?
şuan gözlerinde pişmanlık var görüyorum, ya yüreğin o da pişman mı? pişmansa sen ihanet ederken, o niye susmuştu! niye sana bizim büyük sevdamız var,bizim aşkımız var, diyemedi....
Anlıyorum ki AŞK! ! benimle yaşıyormuş,sende ise sadece gölgesi kalmış.
Seni bukadar seven benmişim, beraber çıktığımız bu yolda ben yürüyormuşum tek başıma seni yanımda sanarak, ve şimdi bana en büyük ödülümü verdin teşekkür ederim.
(pişmanlıktan değil, sadece farkında olunmaktan oluşan bir çift suçlu bakış)
Biz diye birşey olmamış hiç,madem biz olmadık, sen olmasan ne çıkar.
Zaten biz olmadığımız yerde sen yoksun ki, bir şansın olmayacak hiç, şans var olan sevgiyi kurtarmak içindir.
Biz olmadığımıza göre SEVGİMİZ de yok! sana git! demiyeceğim,kal! da demiyeceğim, çünkü sen yüreğimden çoktan gitmişsin.Şu kapıdan gitsen ne olacak! onun için ister git! ister kal! SEN! olarak, BEN! GİDİYORUM beni alarak....
16.05.2007 - 14:31
Bu Mu Sevda
---
Olmadığın heryer gurbet
Gelmediğin evim zindan
Yatağım taştan soğuk
Dayanamaz buna insan
Tükenecek neyim kaldı
Uykularım çoktan bitti
Yetmiyor aklım çözmeye
Bu mu sevda dedikleri
Bu mu sevda bu nasıl aşk
Bu hasret bana belki de tuzak
Ölümü bile göze aldım
Geliyorum sana çırılçıplak
Beni de al sen nerdeysen
Nefes almak bana sensiz yasak
Ölümü bile göze aldım
Geliyorum sana çırılçıplak
Utanırım söyleyemem
Yaşadığım yalnızlığı
Kelimeler yetmiyor ki
Bu mu sevda dedikleri
Paylaşırım yokluğunu
Gecenin sessizliğiyle
Yetmiyor yalnız hayaller
Bu mu sevda dedikleri
16.05.2007 - 14:31
HÜKÜM GİYDİM AYRILIKTAN
HÜKÜM GİYDİM AYRILIKTAN
Korktum aşka inanmaktan
Hüküm giydim ayrılıktan
Sevemez oldum kimseyi
Tanrım kurtar bu karanlıktan
Ne demeli sana sanki
Aşkından hayır mı gördüm
Üç gün mutlu olduysam
Üç ömrü hüzne gömdüm
Oysa seni senden, benden
Herkesten çok sevmiştim
Sen beni bırakıpta giderken
Aşkını unutmaya yemin etmiştim
Dünyalar benim olsa ne değişir ki hayatımdan
Yine yalnız, yine mutsuz, yine yorgunum ağlamaktan
Susma kader bak istediğin oldu
Gül bahçesinde kuruyan bir tek kalbim oldu.
16.05.2007 - 14:30
YANLIZLIK
Yalnızlığın hangi tarafındayım bilinmez...
En çok da yabancıyım kendime.Saklandıkça yaşadığım yalanlardan...
Gözümü her açtığımda hissettiğim korku; avuçlarıma damlayan bir
hayal kırıklığı, bir acı oldu...
Nasıl yürüdüm, ne zaman geldim ben bu yalnızlığa? ...
Daha kapıyı bile çalmamıştım, ne çabuk açtın... Müsadenle yüreğimi aramaya geldim, kendi kimliğimde yitirdiğim yalnızlığımda...
Doğuştan mı yalnızım, yoksa yalnızlığım da mı doğdum? Ne zaman geldim unuttuğum bu zaman kavramından, bu bomboş kalabalıklardan sıyrılıp... Beni buraya getiren hayallerim, umutlarım, göz yaşlarım, hayal kırıklıklarım ve yıkımlarım....biliyorsun...
Eğer gelmeseydim kalacaktım enkazın altında. Kusura bakma rahatsız ettim seni yalnızlığım. Eğer yalnız değilsen ben gideyim...Ama ben ne zaman gelsem sen yalnızsın...Yok hayır biliyorum, uzun zamandır buradayım. Her gitmek istediğimde senden, aslında hiç gidemediğimi anladım sana dönüşlerimde... Sanki bir kördüğüm oldun boğazıma düğümlenen...
Madem geldim anlatayım izninle...
Bir hayal kapısında doğdum.Yalan insanların adına sevgi dedikleri ve iki dudak arasında tükettikleri yaşamda buldum kendimi...
Neye uğradığımı anlamamıştım daha. Taptım, inandım, güvendim sadece iki dudak arasında dökülen cümlelere, harcanan yüreğimin eridiğini göre göre. Göz göre göre... Aslında gözüm kör olmuştu, kulağım duyardı sadece.
Bense yüreğimde yanan ateşin kor olmasını seyrettim ve kendi küllerimden yeniden doğmaya çalıştıkça, bir tokat daha yedim yalan hayattan. Öleceğimi bile bile, göre göre, göz göre göre, kör olduğumu bile bile...
Şimdi anlıyorum, çok iyi anlıyorum, ama neye yarar; kör olmuş gözlerim, yüreğimi arar olmuşum yalnızlığımda...
Ve yine ve şimdi yüreğimde yanan ateşin adına hayal koydum.
Çünkü sevgi sadece dudaklardaki cümlelerde yaşanan yalan olmuş...
Ne umut, ne sevgi cümlelerde anlam bulamazdı yüreğimdeki kadar...
Ama su gibi akan zaman, bir nehir oldu şimdi gözlerimde, gittikçe
uçuruma akan. Her geçen gün yaşadığım yaşanmamışlıkları, yalanları
tokat gibi vursan da yinede yanındayım yalnızlığım,
Yüreğimdeki Mavi için...
Umutlarımı aramaya geldim, hayallerimi, yüreğimi aramaya geldim...
Nasıl yürüdüm ne zaman geldim ben bu yalnızlığa...?
evet gercektende nerden geldim ben bu yalnızlıga...
16.05.2007 - 14:30
GİDİYORUM
Gidiyorum
bir bilinmeze doğru
hem yol, hem yolcu olmaya
acılarımla başbaşa kalmaya gidiyorum
bütün yıldızları takıp kanatlarıma
bir kelebek gibi özgür olmaya gidiyorum.
Yüreğimin sızılarında damıttığım her şiiri bin kez öperek
ve sökerek sevgiden yana ne varsa göğsümde
gecelerin zifiri saçlarında kaybolmaya
bir ceylanın gözlerinde ağlamaya gidiyorum.
Bütün borçlarımı ödedim alacaklarımı erteledim
artık ne diyecek bir sözüm kaldı sevdiklerime
ne okuyacak bir şiirim
gözlerimin içindeki iki damla gözyaşı gibi
bakmadan ardımdaki uçurumlara
alıp götürüyorum yüreğimdekileri de
hoşca kal usulboylum, güzel gözlüm hoşca kal.
16.05.2007 - 14:29
GİDİYORUM
şimdilik gidiyorum..
sadece şimdilik..
bi iki adım atıp dönmem geriye,bekleme ne olur?
bütün manileri kaldırırsın ortadan istesen,
istesen tutar elimden 'benimsin' dersin!
sen beni varedensin!
kimseler karışamaz bana..
dörtduvar arasında mutluyum ben..
elimde kalem..
zihnimde sen!
yokluğun bir kadeh şarap sadece beni sarhoş eden!
bir bakınca gözlerimden anlayan sensin beni,
sensin gözüme bakınca yüreğimde biten!
hasreti zamanın her zerresinde bana hissettiren!
gidiyorum sevgili!
ama şimdilik..
bir bak son kez..
gözlerin bir içimlik...
ve adın dilimde deli bir kilit!
gizli yaralarımı açığa çıkarmaktan korktum ilkez!
ayıplanmaktan değil..
senin olduğumu,sana söylemeye korktum..
ürktüm sevgili!
gidip unutursun diye sordum..
beni seviyor musun diye! ! !
16.05.2007 - 14:29
Bilimsel Bitiş
ölümcül bir fikirbaz
belirtisiz nesne hayaletine bürünüp
zehir kipinde,
melankolin enjekte etmeye başladı
şuurunu zahiri ve zemheri
zamanlara peydahlamış
zayi düşüncelere.
hüznü taşıran ilk damla
yarım boy filiz verdi
tebessüme kısır
acıya aşiret
göl yüzü kenarından
hecenin gölgesi
kapı aralığı kıvamında
boşluğundan geçmeye çalışan
bir kedinin kuyruğunu sıkıştırır gibi,sıkıştırdı
ucuna tümceler birikmiş
yüzeyi beyaz kenarları kırmızı
ıslaklığı göl yüzünden daha az
mahkum bir dili.
sessizliğin miskinliğini
akordu bozuk keman kıvamında
bütün metabolizmaya
keder fışkırtan aort bozdu
yılgın düşmüş bedenin
milyarlarca metrelik damarlarında
acının ve hüznün tangosu
alyuvar ve akyuvarları intihara sürüklüyordu
işte bir adam
gecenin orta yerinde
kendi içini yiyip
kendi gözyaşını böyle içiyordu...
16.05.2007 - 14:28
Sönsün tüm ışıklar!
Gecenin karanlığı acımasızca yüreğe düşerken dudaklar aralanıyor bir fısıltı “ Elveda ”
Seni aradığım ama bulamayacağımı bildiğim birazdan başlayacak olan o rüyalarıma güneşin ilk ışıkları kahpece son verecek.Ama bil ki bu kalp “dursa da” bir yerlerde gülüşünü aramaya devam edecek.Çekip gittiğimde beni suçlama ölüyorsam belki seni o zaman daha çok severim diyedir.Yüreğimi bu kadar vermişken ben demek ki sen daha iyilerine layıksın.Hayata karşı o kadar suçluyum ki ölüm bile artık beni hak etmiyor.Göremez belki kimseler yüreğim ölümden de karanlıktır.Kaybolurum içinde üşürüm o giradabında.Beni aydınlatacak herkes gittiğinde tekrar dönerim benliğime.O zaman umut sandığım bütün acıları tüm tutkumla yaşatırım kendime.Acı çekmek her defasında başa dönmektir belki.Ama ben sona yaklaşamayacak kadar korkuyorum.İsmini sayıkladığım tüm gecelerde bana kalansa lanetim.Ölmeyi bile başaramıyordum ya o zaman isterdim hiç olmasın aydınlık.Doğmasın güneşim, kandığım parıltılı yalanlara inat her sabah tekrar ışıldamasın.Gözlerimi aralamasın o sıcaklık,o ışık.Kaçan fer yüreğin karanlığına kağılsın kaybolsun.Sönsün tüm ışıklar!
Sabır zor gelir insana benim ömrüm beklemekten ibaret.Olmaması lazımdı hayata isyan ama sadık olamadım kendime ettim ihanet.Bunları düşünürken korktum.Allah’ım sönsün tüm ışıklar.Göremeyeyim bir daha geçmişi ne de olmayacak gelmeyecek hayalleri.Duymayayım tek bir ses daha unutsun bu beden konuşmayı Artık kimsem kalmasın beni düşünen ya da seven kimsem kalmasın.Çünkü istemezdim acı çektirmeyi kendimden bilirim acı çekmek iyi değildir! Aşlıyorum ama üzülmüyorum derken kendini kandıran yürek değil gözlerdi.Gözler ışıltıyı kaybedince geriye kalanlar gölgelerdir.Renk gerekmez hikayeme siyahla beyaz yeterdi.Savaşlar verdim kendimle zihne tetiği çekerdim.Ve kalan 3 saniyemde sanırım şunu söylerdim:”Sönsün tüm ışıklar elveda hayatıma…”
16.05.2007 - 14:26
Eğer adını yazsam...
Her harf, yakıp kâğıdı, tek tek dökülür yere;
Eğer adını yazsam! ..
Gözüne baksam; ateş akar içime...
Sokulsam; tenim kavrulur nefesinden, kururum susamış fidan gibi! ..
.....
Aaah, dokunsam yârime; su toplar parmaklarım! ..
Saçının her bir teli ateşlenmiş fitildir, bilirim;
Değdiğinde yüreğime yer(i) yerinden oynatır! ..
Eriyen bir kırmızı mumla mühürledin ağzımı;
Hapsoldu dilim! ..
.....
Mahpus oldum, içinde...
Sordular; kim o? ..
Düşündüm;
Ben kimim! ..
Kimim ben? ..
.....
Kibrit yanar, tükenir;
Yaktı, diye suçlarsın parmağının ucunu! ..
Suçlu kim? ..
Ve suç ne? ..
Saçının bir teline dokunamam..
ve bakamam yüzüne..
ve sokulamam nefesinin yayıldığı havaya...
Ateşin kararttığı bir kibrit çöpü gibi; yandıkça eğilirim, kıvrılırım, bükülürüm elinde...
..de, diyemem;
Mühürledin ağzımı! ..
Hapsoldu dilim, açılmaz artık dudağım! ..
Dokunsam tenine; su toplar parmaklarım! ..
Sokulsam; kavrulurum! ..
Baksam;
Ateş akar içime...
.....
Eğer adını yazsam...
Her harf, yakıp kağıdı, dökülür tek tek yere! ..
16.05.2007 - 14:26
Kara bir defter var elime, rengini açmaya çalışıyorum.
Onayladığım birşey yok senden gelen,
Çare/siz/likten, kabul ediyorum...
Anlamaya gayret etmeksizin anlamsız deyip geçişler,
Dinlemeye gayret etmeksizin kulaklarını tıkayışlar,
Bakmaya gayret etmeksizin görmeyişler,
Sorular... Sorular... Cevap vermeyişler/Susuşlar...
Sağır mısın?
Kör müsün?
Lâl misin?
Kara bir defter var elime, rengini açmaya çalışıyorum.
Onayladığım birşey yok senden gelen,
Sen/Siz/likten kabul ediyorum...
Sevmeye gayret etmeksizin, nefrete bürünüş,
Paylaşmaya gayret etmeksizin, hücrelere yöneliş,
Sarılmaya gayret etmeksizin, yalnız nöbetler.
Karalar...Karalar... 'Akla' desem/Susuşlar...
Kara bir defter var elime, rengini açmaya çalışıyorum.
Onayladığım birşey yok senden gelen,
Parçalarımı toplamaya çalışıyorum...
Aynı ayın altında parçalanışlar,
Aynı toprak üstünde tek sıra adımlar,
Ayrı yüreklerde birbirinden kopuşlar.
Karanlık gece/Dermansızlık/Susuşlar...
16.05.2007 - 14:25
Kalamam...!
Serseri bir şarkı bir akşam üstü parçalar beni...
Tutmasın elleriniz,ellerinizdeki şefkat,ellerinizdeki hançer...
Aklım uçar gider; nazlanırım,sızar kalırım kimseler kaldıramaz...
Beni hırpalayın...
Herbiri paslı çivilerinizi sokun dilimin yumuşaklığına...
Kangren olurum,kesin kollarımı ama yine de kalamam...
Dilimde nasır tutacak,dokunduğu her dudağı çizip kanatacak...
Kalamam; kanatırım,kanarım! ...
Ama Kalamam...!
Bir bekleyenim vardı,bir zamanlar...
Aynı soğuk iklimin,aynı sıcak sesi mi hala?
Aynı suyun aynı yatağı serilmese de ayağıma,gitmeliyim...
Toz gibi dağılmalıyım omzunda...
Gitmeliyim...!
Kalamam...!
Beklemekten bahsetmeyin!
Zehir akar içimden kanım değil,bakamazsınız,zehir tutar bayılırsınız...
Altımda çul yok,üşürüm...
Bana deli deli yanmalar düşer,sofranızda ateşiniz yok!
Sığ sular kırmızıya bulandıkça...
Doğru sözler art arda kullanılınca...
Ben buralarda nefes alamam...
Merhabalar vardı...
Merhabaların heyecanı,telaşı...
Merhabalar vardı; eksik,bazen yalan bazen sahici...
Merhabalarım kırıldı; kalamam!
Gitmeliyim..
Vakti geldi...
Bağlasanız duramam...
Kalamam...!
Eksilmişim,azalmışım...
Eksilten,azaltan merhabalara inat...
Selamı çoğaltan,coşturan illerde...
Dillerde...
Ve ellerde...
Son bulsun nefesin diye...
Kalamam artık...
Kalamam...!
Asidir yüreğim, laf anlatamam...
İç kanama gibiyken adın canımda...
İmkanı yok...
KaLaMaM..
...!
16.05.2007 - 14:25
BEN GİDİNCE
Birazdan 'buraya kadar' olduğunu fark edeceksin.
Eski evimin duvarlarındaki
Bir çatlakla sıkıştırıp anıları...
Çekip perdeleri, çarpıp kapıları
İhanetini köhne bir evde
Cezalandırmak olacak son yapabildiğim ki,...
Yüzüne dünyamın kapılarını kapayışım bu.
Ölümü kahpe bir yüreğin seven bir yürekte ki,
Yok pahasına satılacak senli zamanlar,
Hiç olup kalacaksın,
Az sonra...
Ben gidince...
....Sen biteceksin...
Birazdan, buraya kadar vukuatım olacaksın bu yolda.
Kalan ayak izlerimi yiğitce yağmurlarla silip arkamdan,
Patiska misali mendil yapıp fersudeliğimi,
Duvarlarda yüzümü eskiterek,
Gitmek olacak son bırakabildiğim ki,.
Bu kent, bu dört duvarlar
Çoğaltmayacak artık hüzünleri,
Yansıtmayacak aynaların gözü yıkılmışlığımı,
Dudak ısırığımı ki,.
Kızıl damlalarda görülesi
Hiçbir şey kalmayacak yaptığına dair...
Az sonra...
Ben gidince...
.....Sen biteceksin...
Çünkü!
Göz tanıklık edemeyecek kadar dolu,
Yara tedavi edilemeyecek kadar derin,
Dil şaşılası kadar şaşkın..
Ve,..
Sen lanet aşkım!
Az önce,..
Battın...
Toplam 1039 mesaj bulundu