Bir ağacın kökleri ne kadar kuvvetliyse ve ne kadar toprağa sarıldıysa eğer, ağaç da o kadar güçlü ve sebatlı olur! Fırtınalar kopsa bile ağaç sarsılmaz! Sonbaharlarda yapraklar yere düşse bile, ilk baharın başlaması ile ağaç yeşillenir yine! Yaprakların yere düşmesi bir eksilme olarak görülür bazen, ama aslında bir yenileme, bir değişim, olarak görülmeli! Hayatta da öyle değilmidir, neler yaşanır, neler görülür, nelerle karşılaşılır, kimler gelir, gelenlerden kimler kalır? ! Bazen en cok değer verdiğin kişiler gider! Karlar kışlar sadece bir iki ağacı etkilemez onun dışında herseyi etkiler! Durmadan bir değişim içinde yaşanır! İnsan bazı şeyleri elde etmek icin, bazı şeylerden vazgeçmek zorunda kalır! Ne sevgiler büyütür insan içinde! Kimi zaman sevgisine karşılık bulur, kimi zaman yalnızlıkla boğuşur! Hayat kim için kolay ki? Herkese! ! ! farklı şekillerde sunuyor zorluklarını! ...
Sen,.... Tohumları gönlüme ekerken, köklerinin bu kadar kuvvetli ve sağlam olacağını düşünmezdim! Öyle bir Sevgi ile büyümüşki bu ağaç gönlümde, kökleri topraktan ayıramadım! Şiddetle esen rüzgarların gücü bile sadece bir kac dalı kırmaya yetti! Onların acısı da çoğu zaman hemen geçi verdi! ...
Sen,.. Bir kırılmış ayna gibisin! Kırılmış parcaları zorlukla birleştirdiğim! Bana verdiğin acılar her aynaya bakışımda yüzüme vursa bile, kendime engel olamayıp yinede her zaman baktığım! ...
Sen,... O kadar büyük bir yer kaplamışsın ki kalbimde, kimse onun büyüklüğüne herhangi bir şekilde yaklaşamadı! Dokunulmayan derinliklere saklanmiş bir şarkı gibisin! Yalnız kaldığımda, kendi kendime mirildadığım...Hic kimse farkına varıp aynı şarkıyı söylemesin diye, bana sorulduğunda sözlerini ve melodisini unuttuğum bir şarkı, dediğim... Gurur, Korku ve Kararsızlık! ...
Zaman zaman, en cok istediğim şeylere engel oldu! Ben elimi kolumu sana doğru uzatırken, kollarım hep boşluğu sardı! Bir adım sana atayım derken, sana ulaşmak için, koşmam gerektiğini anladım! Koştum, yoruldum, ama yetişemedim! Ben daha yorgunluğumu üstümden atmadan, sen bana elini uzattın! Bu sefer ise ben, seninde kollarının boşluğu sarmasını istedim! Kaçtım, saklandım! Bir rüya olmasindan korktum! Gercek oldugunu anladigimda, kendime kizdim, sinirlendim! Bir rüya olsaydida ve uyanmak aci olsa bile, o rüya cok sürmeze bile görmeye degmezmiydi? ! ? !
Bizim bir noktada buluşamamız senin nasıl hissettiğini bilemememden doğuyordu! Aslında sende neler hissettiklerini bilmiyordun... Kimi zaman hiç kimsenin yakın olmadığı kadar yakın oluyordun bana, kimi zamanda aramızda uçurumlar oluşuyordu!
Sonunda karanlığın içinde kaybolup gittin, ardında bıraktıklarının farkında olmadan! Sen herşeyi çözmeden kaçmayı tercih ettin! Sana giden köprüleri yıkmadan! Ben ise bu köprünün üstünde kalı verdim...Ne geriye nede ileri gidebildim...
Sevgi&Aşk! Bu duyguyu sende tanıdım, ve bu duyguyla beraber olgunlaştım, büyüdüm! Şimdi geriye baktığımda ve bir kaç ay öncesini düşündüğümde, hiç bir şeyin içimde eksilmediğini anlıyorum. Sadece düşüncelerim değişti, beklemekten vazgeçtim! Gelsen belki yine dayanamaz kalbim, akar tüm duygularım sevginin seline, ve düşünmeden ve aynı sevgiyle dönerim, ama tutuklu değilim artık sana! Tutuklu olmam sevgimin ispatı değildi, sadece değişikliklerden korktuğumun ve herşeyin olduğu gibi kalmasını istediğimin ispatıydı! Nasıl bir sevgidir bu diyebilirsin belki! Ama benim içimden geçenleri ve hayattan beklentilerimi anlatsam bile anlayamazsin ki sen!
Ayrı dünyaların insanları derler ya... Bizde aslında öyleydik! Ben beyaz olduğumda sen siyah oldun! Ben siyaha dönüştüğümde ise sen beyaza karıştın! Karma karışık bir dünya içinde, karma karışık bir sevgi işte! Demek ki biz sevgi altında farklı şeyler anladık!
Farklı şeyler anlasak bile ben seni sevebilceğim, verebilceğim, hissedebilceğim en büyük sevgiyle sevdim...Bu sevgiyi dışa vurmaktan daha cok içimde yaşadım! Bu sevgiyi seninle yaşamaktan daha cok kendi başıma yaşattım! Ben sensiz seninle yaşamaya alıştım...
Değer! ... Sevmek bence kendinden vazgeçip, sevdiğine değeri olduğundan daha cok değer vermek değildir! Karşılıklı bir sevgi yaşanıyorsa eğer, hem değeri olduğu kadar değer vermektir, hemde değer verildiği kadar değerli olmak yada olmaya çalışmaktır! Sevgine karşılık bulunmayınca, ve kendinden vazgeçildiğinde, insan hayatinda önemli olan diğer şeyleri de unutuyor...yada önemsememeye başlıyor...Buda yanlış! Herşeyden önemli insanın kendisi değilmidir! Herkesden önemli...Aynen öyledir!
Fikrimce, karanlığa bir güneş doğmasını isteyen, bir kiprit yaksa karanlığına, güneşi bekliyeceğine, zaten bi şekilde güneşe varır...Çünkü kiprit yakmasıyla birlikte, karanlığı aydınlığa dönüşür ve bu şekilde yolunu görebilir ve yürümeye başlıyabilir...
Dostlar sağolsun, yalnız değilim... Yürümeye senden uzaklaşmaya başladım, Karanığa sürüklemeseydin beni, belki ışığa varmak için, tek başıma bir yol bulmazdım, Zarardan daha çok yarar gördüm, acıların yaşamaya dahil ve gerekli olduğunu anladım,
ANLAMI YOK SENSİZLİĞİN ANILARIN ANLAMI YOK HEDER OLAN SEVGİMİ DİLE GETİRMENİN FAYDASI YOK SADECE YOKSUN ÖTESİ YOK... GİTTİĞİN GÜNDEN BERİ GÖZBEBEKLERİMDE BİR DAMLA YAŞ YOK.. ÖYLESİ Kİ BU YOKLUK; DUVARLARA ÇİVİLENMİŞ RESİMLERİ KALDIRMAK GİBİ TOZLU BİR ODAYA RESİMLER YOK YERİNDE AMA ÇİVİLER HALA O DUVARDA... O KADAR DA HAYIFLANMAYAYIM! SEN YOKSUN AMA BOŞLUĞUN TERKETMEDİ BENİ HALA... O BOŞLUKLARI DOLDURACAK BAŞKA BİR UMUT YOK... YOKLUĞUNUN EN ÇOK ACITTIĞI BİR ZAMANDAYIM YOKLUĞUNUN EN ÇOK KANATTIĞI YERDE PENCEREMDE GÖKYÜZÜ GÖKYÜZÜNDE DOLUNAY DOLUNAYDA KARANLIĞIN TÜLLERİ; KULAĞIMDA SEVDA TÜRKÜLERİ...
Yine soğuk sisli bir kış sabahıyla uyanıyordu hayat. Uykusunu almamış üşümeye alışkın, bu şehrin insanları, 'kaç gündür bu ne sis' diye kendilerine sorarak duraklara hızlı hızlı yürüyordu. Açınca gözlerini, bu aynı siyah beyaz görüntüyle uyandı sokak köpeği. Karnında açlığın boşluğuyla çenesini yırtarcasına esniyordu ki, onu gördü. İşte dedi yine o, tedirgin adımlarla yürüyor; gözlerini benden saklayarak; Tanrım benden neden bu kadar korkuyor; acaba çok mu çirkinim ona; oysa o kadar büyük ki o, bana kıyasla. Doğruldu ve dimdik durmaya çalıştı her sabah onu görünce yaptığı gibi. Ama o yine gözlerini kaldırımdan ayırmadan uzaklaşmıştı. Biraz arkasından yürüdü son bir umutla, ve havladı peşinden, 'ne olur dön de bir kerecik bak bana' der gibi. Çatlak kaldırımların üzerine bıraktığı çöplerin yanına gitti. Onun kokusunu arıyordu çöplerde, bir mendil, bir peçete. Bulamadı.. Birden tüm cesaretini toplayıp, yeter dedi, dokunacağım ona, kokusunu bilmeliyim ve koşmaya başladı arkasından uzun boylu güzel kızın. Kız, ani bir fren sesiyle arkasına dönüp baktığında, yerde kanlar içinde yatıyordu sokak köpeği. Son gördüğü siyah beyaz kareydi uzaktan ona bakan kızın yerdeki gölgesi. Sisin içinde kaybolan bedeni caddeden akan arabalardan biriyle buluşmuştu. Zaman ve uzam bir kez daha koordinatlarını ölüme odaklarken, kapanan gözlerinde yorgun ve kirli vucudunun nihayet dinlenme arzusu vardı. Karanlığın içinden gelen seslerle irkildi birden: - Kıpırdadı - Nasıl taşıdınız buraya - Bir taksici yardım etti - Bir dakika bile geç getirseydiniz ölmüştü. Artık kanama durdu ama bu köpek çok zayıf. Bu halde fazla yaşamaz sokakta. - Burda kalamaz mı? - Hanfendi hangisiyle uğraşalım biz. Belediye’yi ararız gelir alırlar. - Sonra? - Bırakırlar bir yere, tarla falan... Onlar da atar başlarından. - Ben işe çok geciktim. Neyse, borcum nedir?
İşte, bu onun sesiydi. ve elleri başındaydı konuşurken, kokusu belleğindeydi artık. Nereye gitse bulurdu bundan sonra onu. Ölmek nedir bilmiyordu. Ama koşup ona kavuşmak için bir daha gözlerini böyle kapatmayacaktı. Ne olursa olsun yaşayacaktı.
- Aşkım korkma sokak köpeği o, hem bak aksıyor zavallı, bişey yapmaz sana, sadece aç işte. - Ama aşkım, çok yaklaştı. Aşkımm, bu geçen ay veterinere götürdüğüm köpeğe çok benziyor. Evet o, bak ölmemiş yaşıyor. - Dur ben eve gidince ona bişeyler indireyim. - Aşkımm benim, düşünceli sevgilim. Aşkımmm ama biz taşınmadan önce olmuştu. Tesadüfe bak, dii mi. - Çok sevgi dolu bakıyor baksana sana. Aşık bence bu sana, aramış bulmuş seni. - Aşkımm yok artık.
Çok mutluydu, artık sesinde korku yoktu o güzel kızın ve sevgiyle bakıyordu ona. Kalan ömründe bundan sonra hep bu çifte rastlayacak. Sıcak yemek ve sevgi depolayacaktı...
Köşklerin sarayların var katlarınla yatların Fakir alo diyemiyor senin özel hatların Ayağın toz görmez en güzeli saltanat ların Sür sürebildiğince arkadaş bumeydan senin
Karnın doysa gözün doymaz domuz eksik kapında Bir garibi sevindir mek varmı senin yapında Kurulmuş oturuyorsun sanki kıral taht ında Git gidebildiğince arkadaş bu meydan senin
Bir elini kaldırsan elli kişi boynun eğer Senin mülküne saygı sana kimse vermez değer Sen yükünü atmışsın yoksula vurmuşsun eğer At atabildiğince arkadaş bu meydan senin
O bar senin bu bar benim sen dolanır durursun Fakir ekmek bulamayıp çöpten karnın doyursun Sana gülen bu kader yoksula sillemi vursun Sen saltanatını sür arkadaş bu meydan senin
Dün aklıma geldin seni düşündüm Bütün mazim geldi geçti gözümden Elimde olmadan yine üzüldüm Gör ne haldeyim ben aşkın yüzünden Biriciğim nasıl döndün sözünden
Etmeden gitmiştin o son vedayı Bana da kalmıştı sade susu payı Atıpta vurmuştun zehirli yayı Gör ne haldeyim ben aşkın yüzünden Biriciğim nasıl döndün sözünden
Mühürlendi sözler kurudu dilim Uzanıp tutmadı elini elim Şimdi farklı değil hep aynı halim Gör ne haldeyim ben aşkın yüzünden Biriciğim nasıl döndün sözünden
Ardından su gibi aktım eridim Hayattayım ama içten gülmedim İstedim sonunu getiremedim Gör ne haldeyim ben aşkın yüzünden Biriciğim nasıl döndün sözünden
SESİME CEVAP VEREN SENSİN,YAKARIŞIMA SES VEREN SENSİN,ÇAĞRIMA KARŞILIK VEREN SENSİN,DİLEKLERİMİ ÖNEMSEYEN SENSİN,DUALARIMI İŞİTEN SENSİN...
YOKLUĞUM EN GÜZEL DUAMDIR; VARLIĞIMI SANA DUA EYLE.SUSKUNLUĞUM EN KESKİN SÖZÜMDÜR; SÖZÜMÜ SANA DAİR EYLE.KIRIK KALBİM EN İYİ YANIM; KALBİMİ SANA YAR EYLE...'
'Sen ki gözlerime görmeyi bahşettin,cemalini görmeyi de yaz bana.Sen ki kalbime sevmeyi lutfettin,sevdiklerinden olmayı da yaz bana.Sen ki yokluğuma var olmayı yakıştırdın,ebedi vuslatını ver bana...'
Sonra sustum...Suskunluğumdu artık konuşan hep durmadan..Vuslat vurgunu günlerimin hüzzam sevdalarına kulak verdi yine gönül; öylece kararsız ve yorgun...Derken bir ben kaldım tenhasında gecenin,bir de suskunluğum...
Susmak üzerine puslu bulutlar çökmüş başı karlı dağ gibi.
Susmak rengini kızıl havaların çaldığı çöl akşamları gibi.
Susmak,bir türkünün en hareketli yerinde deli bir rüzgar gibi.
Susmak yalnızlığın ortasında siyah gelinlik giymiş ölüm gibi.
Susmak,bir gurbet Treninin arka vagonunda küsmek gibi. Susmak nedir sorusunun cevabını konuşmamak olarak algılamak en büyük yanlışlıktır. Bu yanılgıyı en güzel ispatını lal (dilsiz,konuşamayan) olanlar verir. Onların kelimelere hükmedememesi onların suskun olduğunu göstermez. Onlarda tüm konuşan insanlar gibi düşünür,anlatır ve belki çoğumuzun söyleyemediğini fısıldarlar bize. ama onların kelimelere hükmedememesi,konuşmanın kelimelerle olmadığının en büyük göstergesidir. Nedir o halde susmak?
Belki üç noktanın yan yana dizilişi ile başlayan (...) ve yine üç noktanın yan yana dizilişi ile biten sihirli bir cümledir (...) Susmak; konuşmaktır aslında anlayana,harfsiz,kelimesiz,cümlesiz. Anlayan susmanın ifade ettiği tüm manayı okur suskunluğun derin yüzünde. Susmak; birilerini anladığı yada anlamak istediği gibi kabullenmek hiç değildir. Güce hükmedenlerin suskun çoğunluğun her şeyi kabullendiklerini 'suskunlukla' algılamaları yanılgının en tebessümlü halidir. Güler geçerim bu denli yanılgı düşlerine. Susmak bazen içinde çığlıkların boğulduğu yosun tutmuş deniz gibidir. Bazen güneşleri meçhul limanlara çekilmiş gökyüzü gibi. Bazen arkana bakmadan her şeyi oluruna bırakıp çekip gitmektir rotası çizilmemiş yollarda. Susmak bazen yarına postalanmış umut mektubu olur,postaya verilmemiş. İçine soluk güller konulmuş,aşk şiirleri yazılmış,biraz kırılmış biraz alınmış birazda uçları yakılmış bir mektup. Utangaç bakışları,kızaran yüzler umut mektubunun her satırında kendini ifade edecek bir kelime bulmuştur işte. Bazen en candan konuşurken bile susar insan. Bütün kelimeler, harfler, lâkırdılar odadaki boşluğu doldurmak içindir. Hani öylesine denize atılmış bir olta gibi,boşluğa bırakılır cümleler. Susmak konuşmaktan daha zordur aslında. Konuşurken istediğin cümleyi kurar istediğin yerde durup soluklanırsın,istediğinde bağırır istediğinde kızar,istediğinde gülersin,ya susarken...Ya susarken bütün çığlıkların,hıçkırıkların,yalvarışların,isyanların düğümlenir kalır bir yerde. Kıyısını aşındıran deniz gibi aşındırır yüreğinin en sert duvarlarını. En umulmadık yerlerde çeker yataklara karahummalı sevda hastalığı gibi. Susmak çekilmektir içindeki bir koyun yalnızlığına. Konuşmanın gölgesinde palazlanır suskunluğun aşk ateşi. Susmak sesiz bir çoğunluğun konuşan azınlığa karşı isyanı, başkaldırısıdır anlayana. Susmak direnmektir aslında kelimelerin anlamsızlığına, duyguları karşılayamayışlarına, mananın bitişine darılmaktır kendi çapında. Susmak bir deniz gibi Susmak bir dağ gibi Susmak bir çöl gibi Senin gözlerinde ve konuşmak Senin gözlerinde Susarak...
Erken olan seni sevmekti Ben hep geckalmısımdır zaten Agacın yesiline papatyanın İlkbaharın müjdesine hep gec kalmısımdır Çocukluguma, umutlara, Kagıttan yaptıgım gemilere Hep gec kalmısımdır Erken olan seni sevmekti Dünyanın nice nimetlerine Hep gec kalmısımdır Yeni dogan bir bebegin Sevinç gözyaslarına, gencligime Gülmeye, gülümsemeye, sevilmeye Hep geckalmısımdır. Ömrümün son günüdür gibi görünse de Ben ömrümü yaşayabildim diyebilmeye bile Geckalmısımdır Erken olan seni sevmekti Seni de nasıl erken sevdiysem Yine öyle erken kaybettim
Seninle basbasa dinledigim muzigi Dünyada hic bir seye degismem Seninle bölüstügüm ekmegi Dünyada hic bir seye degismem Simdi sen yoksun,hepsi bosuna... Ölmus bir zamanin bunca güzelligi.
Ellerindi degilmi dokunan Su masaya,su gümüse. Parmaklarindi tutan su bardagi,görmüstüm. Hatirlamaz onlar seni sevgilim Ve sen degmeyeceksin onlara birdaha
Gönlümde oldu cünkü ne olduysa, gönlümce dolasip onlarin arasinda Ellerinle gözlerinle kutluladin; Gönlümde anacak onlar seni daima güzelim benim,akilli kizim.
Ruzgar susar ben baslarim Cigligi ile gecelerin Bir dalgadir carpar gezer Büyür dalgalari denizin Bu ayrilik Carpar Ama gecmez Bilirim gecmez Beni yolun yarisinda koysan ne olur Simdi ates ortasinda yaksan ne olur Tek bir günün hatirina düsün ne olur Birazcik hatirim varsa Sev ne olur
Dokunmaz kimse sevgime senden gayri Senin icin sakliyorum Vermem kalbimi baskasina Senden gayri Inanamam güevenemem kanamam Kapilamam kimseye senden gayri Gel artik dön artik sev artik Yetmedi mi bunca zaman hep ayri ayri
Gözlerinle gördüklerini görmek Kalbinden gecenleri bilmek Her gece rüyalarina girmek Sadece senin olmak istiyorum...
Sensizligin karabulutlari cöktü yine omuzlarima Sevdali yüregim ne kadar cirpinsa bos Seni özlemek yoruyor yarali gönlümü Yoklugunda adini anmakla yüregim sarhos.....
14.08.2007 - 13:47
Özlemin yağıyor içime yine
Ne olur gelip de kapımı çalsan
Nihavent şarkılar çalıyor işte
Bir keman bir kanun bir de sen olsan
Gözlerim nöbette sabahlara dek
Aşkımın yemini böyle beklemek
Şairce yanmak bu çılgınca sevmek
Bir kalem bir kağıt bir de sen olsan
Artık kar etmiyor inan sabır da
Özlem yangını bu aklım yollarda
Bu yalnız gecemde herşey hazır da
Ne vardı yanımda bir de sen olsan...
14.08.2007 - 13:44
SEN!
Bir ağacın kökleri ne kadar kuvvetliyse ve ne kadar toprağa sarıldıysa eğer, ağaç da o kadar güçlü ve sebatlı olur! Fırtınalar kopsa bile ağaç sarsılmaz! Sonbaharlarda yapraklar yere düşse bile, ilk baharın başlaması ile ağaç yeşillenir yine! Yaprakların yere düşmesi bir eksilme olarak görülür bazen, ama aslında bir yenileme, bir değişim, olarak görülmeli! Hayatta da öyle değilmidir, neler yaşanır, neler görülür, nelerle karşılaşılır, kimler gelir, gelenlerden kimler kalır? ! Bazen en cok değer verdiğin kişiler gider! Karlar kışlar sadece bir iki ağacı etkilemez onun dışında herseyi etkiler! Durmadan bir değişim içinde yaşanır!
İnsan bazı şeyleri elde etmek icin, bazı şeylerden vazgeçmek zorunda kalır!
Ne sevgiler büyütür insan içinde! Kimi zaman sevgisine karşılık bulur, kimi zaman yalnızlıkla boğuşur! Hayat kim için kolay ki? Herkese! ! ! farklı şekillerde sunuyor zorluklarını! ...
Sen,....
Tohumları gönlüme ekerken, köklerinin bu kadar kuvvetli ve sağlam olacağını düşünmezdim!
Öyle bir Sevgi ile büyümüşki bu ağaç gönlümde, kökleri topraktan ayıramadım! Şiddetle esen rüzgarların gücü bile sadece bir kac dalı kırmaya yetti! Onların acısı da çoğu zaman hemen geçi verdi! ...
Sen,..
Bir kırılmış ayna gibisin! Kırılmış parcaları zorlukla birleştirdiğim! Bana verdiğin acılar her aynaya bakışımda yüzüme vursa bile, kendime engel olamayıp yinede her zaman baktığım! ...
Sen,...
O kadar büyük bir yer kaplamışsın ki kalbimde, kimse onun büyüklüğüne herhangi bir şekilde yaklaşamadı! Dokunulmayan derinliklere saklanmiş bir şarkı gibisin! Yalnız kaldığımda, kendi kendime mirildadığım...Hic kimse farkına varıp aynı şarkıyı söylemesin diye, bana sorulduğunda sözlerini ve melodisini unuttuğum bir şarkı, dediğim...
Gurur, Korku ve Kararsızlık! ...
Zaman zaman, en cok istediğim şeylere engel oldu!
Ben elimi kolumu sana doğru uzatırken, kollarım hep boşluğu sardı! Bir adım sana atayım derken, sana ulaşmak için, koşmam gerektiğini anladım! Koştum, yoruldum, ama yetişemedim! Ben daha yorgunluğumu üstümden atmadan, sen bana elini uzattın! Bu sefer ise ben, seninde kollarının boşluğu sarmasını istedim! Kaçtım, saklandım! Bir rüya olmasindan korktum! Gercek oldugunu anladigimda, kendime kizdim, sinirlendim! Bir rüya olsaydida ve uyanmak aci olsa bile, o rüya cok sürmeze bile görmeye degmezmiydi? ! ? !
Bizim bir noktada buluşamamız senin nasıl hissettiğini bilemememden doğuyordu! Aslında sende neler hissettiklerini bilmiyordun... Kimi zaman hiç kimsenin yakın olmadığı kadar yakın oluyordun bana, kimi zamanda aramızda uçurumlar oluşuyordu!
Sonunda karanlığın içinde kaybolup gittin, ardında bıraktıklarının farkında olmadan! Sen herşeyi çözmeden kaçmayı tercih ettin! Sana giden köprüleri yıkmadan! Ben ise bu köprünün üstünde kalı verdim...Ne geriye nede ileri gidebildim...
Sevgi&Aşk!
Bu duyguyu sende tanıdım, ve bu duyguyla beraber olgunlaştım, büyüdüm!
Şimdi geriye baktığımda ve bir kaç ay öncesini düşündüğümde, hiç bir şeyin içimde eksilmediğini anlıyorum. Sadece düşüncelerim değişti, beklemekten vazgeçtim! Gelsen belki yine dayanamaz kalbim, akar tüm duygularım sevginin seline, ve düşünmeden ve aynı sevgiyle dönerim, ama tutuklu değilim artık sana! Tutuklu olmam sevgimin ispatı değildi, sadece değişikliklerden korktuğumun ve herşeyin olduğu gibi kalmasını istediğimin ispatıydı! Nasıl bir sevgidir bu diyebilirsin belki! Ama benim içimden geçenleri ve hayattan beklentilerimi anlatsam bile anlayamazsin ki sen!
Ayrı dünyaların insanları derler ya... Bizde aslında öyleydik! Ben beyaz olduğumda sen siyah oldun! Ben siyaha dönüştüğümde ise sen beyaza karıştın! Karma karışık bir dünya içinde, karma karışık bir sevgi işte! Demek ki biz sevgi altında farklı şeyler anladık!
Farklı şeyler anlasak bile ben seni sevebilceğim, verebilceğim, hissedebilceğim en büyük sevgiyle sevdim...Bu sevgiyi dışa vurmaktan daha cok içimde yaşadım! Bu sevgiyi seninle yaşamaktan daha cok kendi başıma yaşattım! Ben sensiz seninle yaşamaya alıştım...
Değer! ...
Sevmek bence kendinden vazgeçip, sevdiğine değeri olduğundan daha cok değer vermek değildir! Karşılıklı bir sevgi yaşanıyorsa eğer, hem değeri olduğu kadar değer vermektir, hemde değer verildiği kadar değerli olmak yada olmaya çalışmaktır! Sevgine karşılık bulunmayınca, ve kendinden vazgeçildiğinde, insan hayatinda önemli olan diğer şeyleri de unutuyor...yada önemsememeye başlıyor...Buda yanlış! Herşeyden önemli insanın kendisi değilmidir! Herkesden önemli...Aynen öyledir!
Fikrimce, karanlığa bir güneş doğmasını isteyen, bir kiprit yaksa karanlığına, güneşi bekliyeceğine, zaten bi şekilde güneşe varır...Çünkü kiprit yakmasıyla birlikte, karanlığı aydınlığa dönüşür ve bu şekilde yolunu görebilir ve yürümeye başlıyabilir...
Dostlar sağolsun, yalnız değilim... Yürümeye senden uzaklaşmaya başladım,
Karanığa sürüklemeseydin beni, belki ışığa varmak için, tek başıma bir yol bulmazdım,
Zarardan daha çok yarar gördüm, acıların yaşamaya dahil ve gerekli olduğunu anladım,
04.07.2007 - 19:56
YOKSUN
ANLAMI YOK SENSİZLİĞİN
ANILARIN ANLAMI YOK
HEDER OLAN SEVGİMİ
DİLE GETİRMENİN FAYDASI YOK
SADECE YOKSUN
ÖTESİ YOK...
GİTTİĞİN GÜNDEN BERİ
GÖZBEBEKLERİMDE BİR DAMLA YAŞ YOK..
ÖYLESİ Kİ BU YOKLUK;
DUVARLARA ÇİVİLENMİŞ RESİMLERİ
KALDIRMAK GİBİ TOZLU BİR ODAYA
RESİMLER YOK YERİNDE AMA
ÇİVİLER HALA O DUVARDA...
O KADAR DA HAYIFLANMAYAYIM!
SEN YOKSUN AMA
BOŞLUĞUN TERKETMEDİ BENİ HALA...
O BOŞLUKLARI DOLDURACAK
BAŞKA BİR UMUT YOK...
YOKLUĞUNUN EN ÇOK ACITTIĞI BİR ZAMANDAYIM
YOKLUĞUNUN EN ÇOK KANATTIĞI YERDE
PENCEREMDE GÖKYÜZÜ
GÖKYÜZÜNDE DOLUNAY
DOLUNAYDA KARANLIĞIN TÜLLERİ;
KULAĞIMDA SEVDA TÜRKÜLERİ...
04.07.2007 - 19:52
haydi vakti geldi
ne duruyorsun, git.
koy beni bir başıma;
ben öylesine alışığım ki bu duruma...
yalnızlıklar ülkesi
meskenim.
teşekkür ederim sana;
kısa bir sürede olsa
kandım umuda birkez daha...
bakma yaşlarıma
akar onlar usulca
gidenlerin ardından
su dökülür ya hani;
tez dönsünler diye.
gurbetimsin sen gayrı
biliyorum dönmeyeceğini;
aksın yaşlarım
onlarda çaresizliğimin farkında...
gidişin umutsa sana,
gidişin aydınlıksa;
bu sürgünü de sahiplenirim ben
bu da geçer elbet,
ışığın yansır sevdama...
04.07.2007 - 19:51
EN BÜYÜK YALAN BENCE
'ZAMAN İYİ İLAÇTIR...
GEÇTİKÇE ÜZERİNDEN
ACILARI AZALTIR...'
DOĞRUDUR GEÇER ZAMAN...
BUNUN YANI SIRADA;
SİNER YÜREĞE YARAN..
BURUK BİR SESSİZLİKLE
YALNIZLIK BEKLER SENİ
SAATİN HER TİKTAĞI
KESERMİŞ NEFESİNİ...
ELİNDEN GELMEZ BİRŞEY...
DEMEM
BEKLEME BENDEN
SEN ANCAK KURTARIRSIN
KENDİNİ BU ELEMDEN
GÜNEŞ HERGÜN DOĞUYOR
DÜNYA HIZLA DÖNÜYOR...
GEÇMİYOR BELKİ TAMAM;
YÜREĞE SİNEN YARAN...
UMUDA KÜREK ÇEKMEK
ŞİMDİ SENİN GÖREVİN
HAYDİ YÜREĞİM GAYRET
TUTUNMALI HAYATA
TEK BAŞINA KALSANDA
YETERSİN BU CANIMA...
04.07.2007 - 19:50
YİNE İHANET ETTİM ÇOCUK YÜREĞİME...
YİNE BİR HÂYÂLE İNANDIM...
YİNE KANDIM...
YİNE YANDIM...
VE ARDINDAN;
YİNE; YENİ BİR YALANLA SARDIM YÂREMİ...
DÜŞ BİTİYORDU...
ESİR ALMADAN BENİ,
EN SEVDİĞİM RENK'HÜZÜN'
YENİ BİR MASAL YAZDIM...
AY GECEYE DOĞARKEN FERMAN BEKLEMEZ
OLACAĞINA VARIR; HERŞEY...
YANGINLAR İSE,
SÖNMEK İÇİN BİR DAMLA YAĞMURLA YETİNMEZ...
KORLAR KÜL OLUR,
SAVRULUR RÜZGARDA...
MASAL BU YA;
ANKA KUŞU DOĞSUN KÜLLERİNDEN...
MASAL BU YA
ONLAR ERSİN MURADINA.
04.07.2007 - 19:47
geceler boyu
gözyaşlarımla ıslanıyor da yıldızlar,
şiirler tuz basıyor yaraya…
anılar düğüm atıyor,
umuda dalgalanan saçlarıma...
üst üste geliyor kederler...
bezgin bedenim,
yer ile yeksan yokluğunda...
dilimin ucunda vuslata dair dualar;
ellerimde parmakizin,
kokun her dem rüzgarda...
sana varıyor daldığım uykularda rüyalar...
kulağımda senin sesin,
ayak izinle kaplı tırmanmaya çalıştığım yamaçlar...
bir gün çıka gelsen
nisanda açan çiçekler gibi
renklensem...
bir gün çıka gelsen
dallarda tüneyen serçeler gibi
şenlensem...
denizlerin sonsuz maviliği,gökyüzünün berraklığı benim olsa...
sen gelsen...
gel sen...
gelirken yiitirdiğim ümitlerimide bana geri getirsen...
getir sen....
gelsen....
04.07.2007 - 19:44
DALARKEN ANILARIN GİRDABINA
BU GECE
YANA YANA AĞLAMAK İSTEDİM
ANAMIN KUCAĞINDA
SESSİZCE SIZSIN GÖZYAŞLARIM
İSTEDİM
DOKUNMASIN KİMSE YÜREĞİME
KIRIK KOLUM KANADIMLA
KARANLIĞA SAVURMAK FERYATLARIMI
AÇIK PENCEREMDEN
BUYUR EDERKEN RÜZGARI
USULCA DÖKÜLEN YAŞLARIM
YETMEDİ YÜREĞİ SOĞUTMAYA....
CANIMI ACITAN SESSİZLİK
BIRAKMADI YERİNİ
ARADIĞIM
ÖZLEDİĞİM HUZURA...
04.07.2007 - 19:43
YÜREĞİMDEKİ HÜZÜN
DÖRT DUVARIMA SİNER...
GECENİN KARANLIĞI
IŞIĞI ALIP GİDER...
SABRET SEVDALI BAŞIM,DİNER ELBET BU YAŞIM....
28.06.2007 - 10:11
SOKAK KÖPEĞİ
Yine soğuk sisli bir kış sabahıyla uyanıyordu hayat. Uykusunu almamış üşümeye alışkın, bu şehrin insanları, 'kaç gündür bu ne sis' diye kendilerine sorarak duraklara hızlı hızlı yürüyordu.
Açınca gözlerini, bu aynı siyah beyaz görüntüyle uyandı sokak köpeği. Karnında açlığın boşluğuyla çenesini yırtarcasına esniyordu ki, onu gördü. İşte dedi yine o, tedirgin adımlarla yürüyor; gözlerini benden saklayarak; Tanrım benden neden bu kadar korkuyor; acaba çok mu çirkinim ona; oysa o kadar büyük ki o, bana kıyasla. Doğruldu ve dimdik durmaya çalıştı her sabah onu görünce yaptığı gibi. Ama o yine gözlerini kaldırımdan ayırmadan uzaklaşmıştı.
Biraz arkasından yürüdü son bir umutla, ve havladı peşinden, 'ne olur dön de bir kerecik bak bana' der gibi.
Çatlak kaldırımların üzerine bıraktığı çöplerin yanına gitti. Onun kokusunu arıyordu çöplerde, bir mendil, bir peçete. Bulamadı.. Birden tüm cesaretini toplayıp, yeter dedi, dokunacağım ona, kokusunu bilmeliyim ve koşmaya başladı arkasından uzun boylu güzel kızın.
Kız, ani bir fren sesiyle arkasına dönüp baktığında, yerde kanlar içinde yatıyordu sokak köpeği. Son gördüğü siyah beyaz kareydi uzaktan ona bakan kızın yerdeki gölgesi.
Sisin içinde kaybolan bedeni caddeden akan arabalardan biriyle buluşmuştu. Zaman ve uzam bir kez daha koordinatlarını ölüme odaklarken, kapanan gözlerinde yorgun ve kirli vucudunun nihayet dinlenme arzusu vardı.
Karanlığın içinden gelen seslerle irkildi birden:
- Kıpırdadı
- Nasıl taşıdınız buraya
- Bir taksici yardım etti
- Bir dakika bile geç getirseydiniz ölmüştü. Artık kanama durdu ama bu köpek çok zayıf. Bu halde fazla yaşamaz sokakta.
- Burda kalamaz mı?
- Hanfendi hangisiyle uğraşalım biz. Belediye’yi ararız gelir alırlar.
- Sonra?
- Bırakırlar bir yere, tarla falan... Onlar da atar başlarından.
- Ben işe çok geciktim. Neyse, borcum nedir?
İşte, bu onun sesiydi. ve elleri başındaydı konuşurken, kokusu belleğindeydi artık. Nereye gitse bulurdu bundan sonra onu. Ölmek nedir bilmiyordu. Ama koşup ona kavuşmak için bir daha gözlerini böyle kapatmayacaktı. Ne olursa olsun yaşayacaktı.
- Aşkım korkma sokak köpeği o, hem bak aksıyor zavallı, bişey yapmaz sana, sadece aç işte.
- Ama aşkım, çok yaklaştı. Aşkımm, bu geçen ay veterinere götürdüğüm köpeğe çok benziyor. Evet o, bak ölmemiş yaşıyor.
- Dur ben eve gidince ona bişeyler indireyim.
- Aşkımm benim, düşünceli sevgilim. Aşkımmm ama biz taşınmadan önce olmuştu. Tesadüfe bak, dii mi.
- Çok sevgi dolu bakıyor baksana sana. Aşık bence bu sana, aramış bulmuş seni.
- Aşkımm yok artık.
Çok mutluydu, artık sesinde korku yoktu o güzel kızın ve sevgiyle bakıyordu ona. Kalan ömründe bundan sonra hep bu çifte rastlayacak. Sıcak yemek ve sevgi depolayacaktı...
ALINTI
28.06.2007 - 10:10
MEYDAN SENİN
Köşklerin sarayların var katlarınla yatların
Fakir alo diyemiyor senin özel hatların
Ayağın toz görmez en güzeli saltanat ların
Sür sürebildiğince arkadaş bumeydan senin
Karnın doysa gözün doymaz domuz eksik kapında
Bir garibi sevindir mek varmı senin yapında
Kurulmuş oturuyorsun sanki kıral taht ında
Git gidebildiğince arkadaş bu meydan senin
Bir elini kaldırsan elli kişi boynun eğer
Senin mülküne saygı sana kimse vermez değer
Sen yükünü atmışsın yoksula vurmuşsun eğer
At atabildiğince arkadaş bu meydan senin
O bar senin bu bar benim sen dolanır durursun
Fakir ekmek bulamayıp çöpten karnın doyursun
Sana gülen bu kader yoksula sillemi vursun
Sen saltanatını sür arkadaş bu meydan senin
19.05.2007 - 19:29
...*Bir dost yüzüne ihtiyaç duyduğunda başını kaldır ve gökyüzüne bak.Gündüzleri bulutların,geceleri yıldızların arkasından gülümsüyor olacağım... *
***Yaşamın Rengi' adlı grubuma ^^ hoşgeldiniz.^^
19.05.2007 - 16:07
Bir tek söz söyle yeter
Deli yüreğim dinler
Günler aylar geçtikçe
Ömrüm tükenip biter
Senin dediğin olsun
Söz verdim biliyorsun
Kara yaslarda gönlüm
19.05.2007 - 16:06
Gül, Sonbahar, Sonra
Bir alev-gül baygın dudaklarında
Düş düş...
Yalnızlık ormanları kuytu
Bütün masallar büyümüş...
Oltalarda mercan balıklar
Yalnızlık denizleri, derin...
Düşünüyorum, kuytu odalarda
Bir güle uzanıyor ellerin...
Bir damla yaş gibi sıcacık
Bakışlarında eylül bahçeleri...
Bir gül gibi topluyorum usulca
Uykusuz geceleri...
Bir gül yaprağısın uzakta
Hayal gibi yok musun, var mısın?
Yalnızım, dertliyim, çaresizim
Duyar mısın?
19.05.2007 - 15:39
BEN,
'SEN' gibiyim.
Ya, SEN?
'BEN' olur musun?
BEN,
Durulmak istemeyen bir nehir.
SEN,
Üzerimdeki 'virane sal' olur musun?
Açsam diyorum...
Yüreğimin tüm kapılarını sana.
SEN,
içeri süzülen SEVDAM olur musun?
Darbe üstüne bir büyüğü daha! !
Ama BEN uslanmadım.
BEN,
SEN gibi...
Karanlıkta 'gün'ü yaşadım.
19.05.2007 - 15:37
BİRİCİĞİM
Dün aklıma geldin seni düşündüm
Bütün mazim geldi geçti gözümden
Elimde olmadan yine üzüldüm
Gör ne haldeyim ben aşkın yüzünden
Biriciğim nasıl döndün sözünden
Etmeden gitmiştin o son vedayı
Bana da kalmıştı sade susu payı
Atıpta vurmuştun zehirli yayı
Gör ne haldeyim ben aşkın yüzünden
Biriciğim nasıl döndün sözünden
Mühürlendi sözler kurudu dilim
Uzanıp tutmadı elini elim
Şimdi farklı değil hep aynı halim
Gör ne haldeyim ben aşkın yüzünden
Biriciğim nasıl döndün sözünden
Ardından su gibi aktım eridim
Hayattayım ama içten gülmedim
İstedim sonunu getiremedim
Gör ne haldeyim ben aşkın yüzünden
Biriciğim nasıl döndün sözünden
19.05.2007 - 15:29
ÇAĞIR MELEĞİM
Hani bulutlarla bana haber yollayacaktın? !
Sen her yağmur damlasına bir kelime yazacak; ben de o damlaları avuçlarıma alıp yazdığın mektubu okuyacaktım.
Kokunu çiçeklere iliştirip yollayacaktın hani?
Söz vermiştin; bülbüller sözlerini getirecekti bana.
Dalgalar vurup vurup hasretini solumayacak mıydı?
Yıldızlar sana giden yolu gösterecek,mehtap yolumuzu aydınlatacaktı.
Aşkımıza O’ndan başka kimse şahit olmayacaktı.
Öyle sevecektik ki birbirimizi,sorgusuz sualsiz girecektik Cennete,
Kıskanacaktı nurumuzu melekler bile...
Şimdi neden solgunsun böyle birtanem,
Niçin açıp gözlerini ellerimden tutmuyorsun?
Uzat ellerini al beni de yanına,
Bunca hasret yetmez mi çıkmak için katına?
Yoksa gittin ve unuttun mu beni,
Unuttun mu oralarda?
Göz kırp bana yıldızlardan,
Bir an bile durmam buralarda inan.
Davetini bekliyorum.
Çağır geleyim artık.
Çağır meleğim! ...
19.05.2007 - 15:28
SESİME CEVAP VEREN SENSİN,YAKARIŞIMA SES VEREN SENSİN,ÇAĞRIMA KARŞILIK VEREN SENSİN,DİLEKLERİMİ ÖNEMSEYEN SENSİN,DUALARIMI İŞİTEN SENSİN...
YOKLUĞUM EN GÜZEL DUAMDIR; VARLIĞIMI SANA DUA EYLE.SUSKUNLUĞUM EN KESKİN SÖZÜMDÜR; SÖZÜMÜ SANA DAİR EYLE.KIRIK KALBİM EN İYİ YANIM; KALBİMİ SANA YAR EYLE...'
***
'İŞTE! KARŞILIK BULACAKSIN...ÇAL KAPIYI,USANMA! AÇILMAK İÇİNDİR KAPILAR.YER OLMASAYDI ORADA SANA,ÖNÜNE DUVARLAR ÇIKARDI.VERMEK İSTEMESEYDİ İSTEMEYİ ÖĞRETMEZDİ.MADEMKİ İHTİYACIN VAR,ÇALACAKSIN ÖYLEYSE,EN BÜYÜĞÜNÜ ÇAL KAPILARIN...AÇ ELİNİ GÖNLÜNLE BİRLİKTE,DİNLEYEN RABBİNDİR SENİ...'
***
'Sen ki gözlerime görmeyi bahşettin,cemalini görmeyi de yaz bana.Sen ki kalbime sevmeyi lutfettin,sevdiklerinden olmayı da yaz bana.Sen ki yokluğuma var olmayı yakıştırdın,ebedi vuslatını ver bana...'
***
'RABBİM! SEVGİNİ,SENİ SEVENİN SEVGİSİNİ VE SENİ SEVMEYE BENİ YAKLAŞTIRACAK OLANIN SEVGİSİNİ NASİP ET.'
***
'SEN Kİ MERHAMETİNLE VARLIĞA ERDİRDİN BENİ,CÖMERTLİĞİN HİÇLİĞE DÜŞMEME İZİN VERMEZ.EBEDİ CENNETİNE BUYUR ET BENİ...SEN Kİ GÜL YAPRAKLARINI KOKULARLA BEZER,BÜLBÜL KOKULARIYLA SÜSLER,ŞEBNEMLERLE TAÇLANDIRIRSIN,KEREMİN KALBİMİN SEVDASIZ KALMASINA İZİN VERMEZ.AYRILIKSIZ AŞKLARA KAVUŞTUR BENİ....'
***
19.05.2007 - 15:23
Sonra sustum...Suskunluğumdu artık konuşan hep durmadan..Vuslat vurgunu günlerimin hüzzam sevdalarına kulak verdi yine gönül; öylece kararsız ve yorgun...Derken bir ben kaldım tenhasında gecenin,bir de suskunluğum...
19.05.2007 - 15:22
Susmak içine ateş düşmüş bir mavi deniz gibi.
Susmak üzerine puslu bulutlar çökmüş başı karlı dağ gibi.
Susmak rengini kızıl havaların çaldığı çöl akşamları gibi.
Susmak,bir türkünün en hareketli yerinde deli bir rüzgar gibi.
Susmak yalnızlığın ortasında siyah gelinlik giymiş ölüm gibi.
Susmak,bir gurbet Treninin arka vagonunda küsmek gibi.
Susmak nedir sorusunun cevabını konuşmamak olarak algılamak en büyük yanlışlıktır. Bu yanılgıyı en güzel ispatını lal (dilsiz,konuşamayan) olanlar verir. Onların kelimelere hükmedememesi onların suskun olduğunu göstermez. Onlarda tüm konuşan insanlar gibi düşünür,anlatır ve belki çoğumuzun söyleyemediğini fısıldarlar bize. ama onların kelimelere hükmedememesi,konuşmanın kelimelerle olmadığının en büyük göstergesidir.
Nedir o halde susmak?
Belki üç noktanın yan yana dizilişi ile başlayan (...) ve yine üç noktanın yan yana dizilişi ile biten sihirli bir cümledir (...)
Susmak; konuşmaktır aslında anlayana,harfsiz,kelimesiz,cümlesiz. Anlayan susmanın ifade ettiği tüm manayı okur suskunluğun derin yüzünde.
Susmak; birilerini anladığı yada anlamak istediği gibi kabullenmek hiç değildir. Güce hükmedenlerin suskun çoğunluğun her şeyi kabullendiklerini 'suskunlukla' algılamaları yanılgının en tebessümlü halidir. Güler geçerim bu denli yanılgı düşlerine.
Susmak bazen içinde çığlıkların boğulduğu yosun tutmuş deniz gibidir. Bazen güneşleri meçhul limanlara çekilmiş gökyüzü gibi. Bazen arkana bakmadan her şeyi oluruna bırakıp çekip gitmektir rotası çizilmemiş yollarda.
Susmak bazen yarına postalanmış umut mektubu olur,postaya verilmemiş. İçine soluk güller konulmuş,aşk şiirleri yazılmış,biraz kırılmış biraz alınmış birazda uçları yakılmış bir mektup. Utangaç bakışları,kızaran yüzler umut mektubunun her satırında kendini ifade edecek bir kelime bulmuştur işte.
Bazen en candan konuşurken bile susar insan. Bütün kelimeler, harfler, lâkırdılar odadaki boşluğu doldurmak içindir. Hani öylesine denize atılmış bir olta gibi,boşluğa bırakılır cümleler.
Susmak konuşmaktan daha zordur aslında. Konuşurken istediğin cümleyi kurar istediğin yerde durup soluklanırsın,istediğinde bağırır istediğinde kızar,istediğinde gülersin,ya susarken...Ya susarken bütün çığlıkların,hıçkırıkların,yalvarışların,isyanların düğümlenir kalır bir yerde. Kıyısını aşındıran deniz gibi aşındırır yüreğinin en sert duvarlarını. En umulmadık yerlerde çeker yataklara karahummalı sevda hastalığı gibi.
Susmak çekilmektir içindeki bir koyun yalnızlığına. Konuşmanın gölgesinde palazlanır suskunluğun aşk ateşi.
Susmak sesiz bir çoğunluğun konuşan azınlığa karşı isyanı, başkaldırısıdır anlayana.
Susmak direnmektir aslında kelimelerin anlamsızlığına, duyguları karşılayamayışlarına, mananın bitişine darılmaktır kendi çapında.
Susmak bir deniz gibi
Susmak bir dağ gibi
Susmak bir çöl gibi
Senin gözlerinde
ve konuşmak
Senin gözlerinde
Susarak...
19.05.2007 - 15:05
..........♥ ♥ ♥ ♥ ♥ __________♥ ♥ ♥ ♥ ♥
......♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ______♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
....♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ___ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
...♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
..♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
..♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
...♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
.....♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
........♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
..........♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
.............♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
................♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
..................♥ ♥ ♥ ♥ ♥ ♥
.....................♥ ♥ ♥ ♥
16.05.2007 - 15:08
Erken Kaybettim
Erken olan seni sevmekti
Ben hep geckalmısımdır zaten
Agacın yesiline papatyanın
İlkbaharın müjdesine hep gec kalmısımdır
Çocukluguma, umutlara,
Kagıttan yaptıgım gemilere
Hep gec kalmısımdır
Erken olan seni sevmekti
Dünyanın nice nimetlerine
Hep gec kalmısımdır
Yeni dogan bir bebegin
Sevinç gözyaslarına, gencligime
Gülmeye, gülümsemeye, sevilmeye
Hep geckalmısımdır.
Ömrümün son günüdür gibi görünse de
Ben ömrümü yaşayabildim diyebilmeye bile
Geckalmısımdır
Erken olan seni sevmekti
Seni de nasıl erken sevdiysem
Yine öyle erken kaybettim
16.05.2007 - 15:01
KULAKLARIMIZDAKI MÜZIK
Seninle basbasa dinledigim muzigi
Dünyada hic bir seye degismem
Seninle bölüstügüm ekmegi
Dünyada hic bir seye degismem
Simdi sen yoksun,hepsi bosuna...
Ölmus bir zamanin bunca güzelligi.
Ellerindi degilmi dokunan
Su masaya,su gümüse.
Parmaklarindi tutan su bardagi,görmüstüm.
Hatirlamaz onlar seni sevgilim
Ve sen degmeyeceksin onlara birdaha
Gönlümde oldu cünkü ne olduysa,
gönlümce dolasip onlarin arasinda
Ellerinle gözlerinle kutluladin;
Gönlümde anacak onlar seni daima
güzelim benim,akilli kizim.
16.05.2007 - 14:58
Ruzgar susar ben baslarim
Cigligi ile gecelerin
Bir dalgadir carpar gezer
Büyür dalgalari denizin
Bu ayrilik
Carpar
Ama gecmez
Bilirim gecmez
Beni yolun yarisinda koysan ne olur
Simdi ates ortasinda yaksan ne olur
Tek bir günün hatirina düsün ne olur
Birazcik hatirim varsa
Sev ne olur
Dokunmaz kimse sevgime senden gayri
Senin icin sakliyorum
Vermem kalbimi baskasina
Senden gayri
Inanamam güevenemem kanamam
Kapilamam kimseye senden gayri
Gel artik dön artik sev artik
Yetmedi mi bunca zaman hep ayri ayri
Gözlerinle gördüklerini görmek
Kalbinden gecenleri bilmek
Her gece rüyalarina girmek
Sadece senin olmak istiyorum...
Sensizligin karabulutlari cöktü yine omuzlarima
Sevdali yüregim ne kadar cirpinsa bos
Seni özlemek yoruyor yarali gönlümü
Yoklugunda adini anmakla yüregim sarhos.....
Toplam 1039 mesaj bulundu