Kar altında soğuktan üşüyen, Yapayalnız bir papatyayım ben Güneşe hasret bekliyorum Yaprağımı hiç dökmeden Üzülmüyorum, Beni de bir bekleyen var biliyorum Bahar gelir, karlar erir Ve ben; Çığ altından sağ çıkan bir yiğit edasıyla Yeni doğan güne dönerim yüzümü Sabır ekerim toprağa, Umut alırım Ve bir sabah; Hayallerin renkli şavkı vurur gözlerime Yaralarımı sararım Kar altında soğuktan üşüyen, Yapayalnız bir papatyayım ben Bunu da atlatırım! ......
Bir gül olmak isterdim, dalımdan koptuğum an yalnız senin için kopayım ve yalnız senin avuçlarında solayım diye bir tanem...
Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen yere düşen yağmur damlalarını tutmaya çalış, tutabildiklerin senin sevgin tutamadıklarınsa benim sana olan sevgimdir...
İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde kazanması zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ADINI YÜREĞIME YAZDIM.SENI YALNIZCA SEVDIMMI SANDIN, BEN SANA TAPTIM.KORKUM SEVMEK DEĞIL, KORKUM SEVIP DE AYRILMAK, KORKUM KURŞUN YEMEK DEĞIL, KORKUM KALLEŞÇE VURULMAK.KORKUM ÖLÜM DEĞIL, KORKUM SENIN TARAFINDAN UNUTULMAK...
O sabah uyandığımda bulutların aslında pis bir küçük şeytanın çarşafı olduğundan habersizdim. Rengini bulamayan bir seden ve attırdıkça beyazlaşan koyun sürüleri. Arsızca ışıklarıyla beni hedef alan, her yerimi beyaza, aydınlığa boyayan güneş..
Perdeyi kapattım.
Mutfak hala boş ve kendince bir dili var bu evde her objenin. İçeri girdiğimde susuyor herşey ve yine doluyor cezve kaşıklarca kahveyle. Sert olmalı, şekerin beyazını boğmalı. Fincanı çatlatsa kahve, durmadan artsa, boğsa beni telve, tüm deliklerimden içime, en dibe kadar..
Kahvemi alıp bahçeye çıktım.
Bulutlar eskisi kadar sıkı değil, duman duman sanki. Pis küçük bir şeytan tüttürüyor olmalı oralarda bir yerlerde, cigarasını güneşle yakıyor olmalı tüm iblisler bu mevsimde. Görünmezliğini ilan eden aya göz kırpıp çimenlerin üzerine oturum. Kahvenin dudaklarımı yakmasına, dudaklarımdaki çatlaklara, yarıklara dolmasına izin verdim.
Bir sigara yaktım.
Gögsümdeki mektubu çıkarttım.Geceden beri aynı yerde, kavisli bir biçim almış mektubu düzeltip kelimelere bir göz attım. İçinde mutlu harfler taşıyan kelimeleri daha koyu yazdığımı farkettim. Demek ki gece, tüm sarhoşluğuma rağmen ben yine aynı bendim.
Kalemi aldım.
Çimenlerin üzerine koydum kağıdı, kargacık burgacık el yazımla devam ettim yazmaya. Ayinimden söz ettim. Her gece aynı şekilde olup biten, yıldızlardan başka şahidi olmayan ayinimi italik harflerle işledim. Sessizdi etraf, uyuyordu herkez. Uyuyordu tüm bebekler, fahişeler ve çobanlar. Tüm güvercinler, tüm yaşlılar ve oyuncaklar.. Uyanık olan sadece bendim. Tüm sarhoşlar, tüm sokak çocukları ve iblisler adına uyanık olan bendim. Ona sarhoşlardan söz ettim.
Noktayı koydum.
Boş fincanı mutfağa götürüp, çekmeceden jileti aldım. Bahçeye çıktım tekrar, aynı yere oturdum. Gözlerimi kapadım. Vurdum jileti dudaklarıma, hissiz ve sahipsiz dudaklarımda jiletin derin yarıklar açmasına izin verdim. Elime ben hükmetmedim o an, jilet hükmetti parmaklarıma.
Gözlerimi açtım.
Çenemden süzülüp çıplak bacaklarıma damlayan kanı görüp gülümsedim. Şeffaf olduğuna yemin eden beyazın üzerindeki koyu, kıvamlı kanı izledim. Mektubu açtım sonra, her satırı tekrar okuyup, kağıttaki beni gözledim. Kağıdı ağzıma yaklaştırdım sonra.
Kağıdı kanlı dudaklarımla imzaladım.
Güzeldi. Dişi, acı dolu ve inadına kırmızı. Dudaklarımı yaladım. Kağıttaki imzam kuruyunca kağıdı katladım. Mor zarfa yerleştirdim özenle. Ayağa kalktım. Bulutlar artıyordu git gide. Sevişiyordu durmadan koyunlar. Önce olmayan aya gülümsedim, sonra güneşe.
Kağıdı fırlattım.
Rüzgarın mektubu göğe taşıyışını izledim. Yolunu şaşırmadan uçtu mektup hızlı hızlı. Bulutların arasından kırmızı bir şeytanın eli uzandı. Kavradı zarfı.
Söndürdüm dudaklarımın arasındaki külü düşmek üzere olan sigarayı.
Odama gittim.
Kapıyı kilitleyip yatağa uzandığımda, ölümün gelip beni alması arzusuyla yanan bedenime bir şans daha verip, omuzlarımı öptüm. Solmak üzere olan güllere benziyordu omuzlarım. Kalkıp perdeyi açtım, gözlerimi kapadım ve beklemeye başladım ecelimi. İzin verdim gök yüzündeki küçük ayyaşın bunu izlemesine. Gülümsedim..
O sabah uyandığımda bulutların aslında pis bir küçük şeytanın çarşafı olduğundan habersizdim
Elinde kırmızı bir ruj, erkeğinin bacaklarını boyuyor kadın. Erkeğin bacakları söz vermiş siyah kalmaya,boya işlemiyor içine. Tutunmuyor tenine.. Ayak parmaklarına gelince vazgeçiyor kadın, pembeyi alıyor eline. Tek tek boyuyor özenle.. Adamın canı sıkılıyor, midesi bulanıyor, kafası karışıyor, içi kararıyor.. Kalkıp gidiyor adam daha fazla sabretmeden..
YILDIZ.
Serçe parmağı boyasız kalıyor.
BAR.
Kırmızıya inat siyah bacaklı, teki hariç pembe parmaklı bir adam giriyor bardan içeri. Yüzünün sadece yarısına makyaj yapmış bir bayan barmen (barwoman?) birahiyi koyuyor adamın önüne. Adam iki eliyle kavrıyor birahiyi, dikiyor tepeye. Tepe taklak oluyor adam, düşüyor birahinin içine. Bulut bulut, köpük köpük biranın içinde bir kaç kulaç atıyor. Genzine kaçan bira onu öksürtmüyor, garip. Serinliği hissediyor. Bira doluyor tüm deliklerinden içeri. Atın ölümü arpadan oluyor mu bilemeyiz, ama pembe parmaklı adamın ölümü arpa suyundan oluyor...
YILDIZ.
Yüzünün yarısı makyajlı kadın bardağı ezberlenmiş bir hareketle tezgahtan kaldırıyor.
BAR.
Barın kapısı açılıyor, biraz eflatun, biraz sarı, biraz yeşil elbiseli bir kadın giriyor içeri. Saçları biraz düz, biraz dalgalı, biraz kıvırcık. Lacivert gözleri var kadının. Malibu diyor. İri göğüslü barmen bardağı veriyor kadına. İyi yıkanmamış bardakta pembe parmaklı adamın menileri duruyor. Ölüm geldiğinde aldığı zevkin son kalıntıları.. Kadın yudum yudum içiyor, gözleri kapalı.. Sonra lacivert gözlerini makyajı yarım, iri göğüslü barmene dikiyor; 'Hadi.'
YILDIZ.
İki kadın el ele çıkıyorlar bardan.
EV.
Tüm boyalarını yere dökmüş, kararsızca bakıyor lacivert gözleriyle. Saçlarının düz tutamları yeşili arıyor, kıvırcık olanlar moru. 'Hadi' diyor barmen kadın, 'bitir şu işi.' Bir gülümseme yayılıyor lacivert gözlü kadının yüzünde. Elinde bordo bir ruj, boyamaya başlıyor kadının yüzünü. Bordo işliyor kadının tenine, garip. Kadın, parlıyor..
Hayır bu sadece martıların sorunu! Benim değil.' dedi ve ateşe verdi denizi. Bütün deniz kızları bakire öldü ve yandı ahtapotlar.
'Mercanlardan ne istedin..Senin sorunun benimle..' Sesim kısık. Kısık sesim gittikçe daha da yavaşlıyor. Senaryoda tanımımın yapıldığı satıra mürekkep damlamış. Ukala olmam gerekirken her hareketim inadına çekingen.
'Hayır bu sadece ve sadece babamın sorunu.' Annesinin bacak arasına sapladı bıçağı,ve kan; tüm doğmamış çocuklar adına aktı.. Annesi gözleri tavana dikili öldü, kediler kapattı göz kapaklarını..
'Kadının suçu neydi,hesaplaşman gereken benim..' dedim yalvaran bir sesle. Kendimden başka herkes için yalvarıyorum. Radyoda reklamımın yapıldığı saatte, tüm kentte elektrik kesilmiş, tüm radyoların pilleri bitmiş, kulaklar sağır olmuş. Yabancı gibiyim tanınmam gereken her yüzde..
'Hayır bu sadece yazarının sorunu, benim değil! ' diyerek yırtıp attı tüm kutsal kitapları. Gözümün önünde parçalandı tüm ayetler, uçuştu kitapların sayfaları..
'Cehennemde yanacaksın bunun için! Hiç mi korkun yok, kutsal olanla değil ki senin derdin! En basitle. Benimle..' Sesim korkak, hecelerim telaş içinde. Gazetede kuponumun verileceği gün darbe olmuş, kapanmış tüm gazeteler. Şimdi bana sahip olamadı diye ondan özür diliyorum diz çökmüş. Çünkü gözleri, darbeyi yapana değil, sadece bana küsmüş.
'Hayır bu artık benden başka herkesin sorunu.' diye eline aldı tabancayı. Tabancadaki yansımasına bakıp, gözlerinde beni aradı. Çünkü o, en başından beri beni yıldız zanetti, göz bebeklerine beni taktı. Bulamayınca beni göz bebeklerinde, çıldırdı..
'Nasıl izin verebildim gözlerimden gitmene! Nasıl! ! .. Bunu hakettim artık! ' dedi, ne olduğunu hiç birimiz anlamadan kurşunu sol gözüne sıktı..
***
'Sana benim için ağlama demiştim! ..Her akan damlada, bir parçam terk etti gözlerini.. Yine de, değer miydi ölmeye be adam.. Arkanda ne ağlayacak bir anne bıraktın, ne okunacak br kutsal kitap.. Saçılamayacak küllerin denize.. Çok kalabalık gittin buralardan.. Değer miydi benim gibi bi fahişe için ölmeye..'
Cansız bedeninde, son bir kasılma. Ve hep sıkı bir yumruk halinde duran elinden, ölümün açtığı avucundan düşen bir pusula:
Umut kaybından öldüğüm geceydi, evet iyi hatırlıyorum, ardımdan gözlerimi kapadı doktorlar ve saydamlığımın tadını çıkarana kadar uçuşumu izledi sokaklar..
O gün bir daha ölmemeye yemin ettim.
İşte o gün hayatını kurtardığım düşlerimi aldım kolumun altına ve geceye karıştım.. Düşlerimin hayatını ölümümle kurtardım ben, yaşasaydım yaşatamayacaktım..
İşte o gece ölmeye yüz tutan hislerimi canlandırdım ve güneşe kanatlandım..
En güçlü ateş bile 'olmayan'ı yakamazmış, anladım..
Güneşin gözlerine baktım kafamı kaldırıp..
Kendimi göremedim ya o gözlerde, ona ağladım..
Umut kaybımdan öldüğüm geceydi, ve kanadı kırılmış meleklere pansuman yaptım ağzıma külü düşmek üzere olan bir sigarayla.
'Bir daha olmasın! ' diye çektim kulağını beni ıslatan bulutların..
Otostop çektim mavilikte, ve omzuna atladım deli bir rüzgârın.. 'Götür beni! 'dedim, 'Götür beni hiç olmayan bir yere..'
'Olmayan yere değil ama, götürebilirim seni o olmayan şeye..' dedi rüzgâr..
Tamam dedim, ve kirpiklerimin uçuşmasına izin verdim yolculuk boyunca..
İndiğim yer yabancıydı. 'Geldim mi? ' dedim rüzgâra.
”Olmayanı görmek için karşına bak.” dedi rüzgar, “Karşındaki aynaya..”
Aynada bir çift kara gözden ibarettim şimdi..
”Evet.” dedim.. Var olmak için sevilmeliydim..
Üzerine hüzün döküp tutuşturduğum sevgiler geldi aklıma,karşılık vermediğim aşklar..
Gülünce oyulan gamzeleri bir vedayı simgelerdi. Her veda benim için gözyaşı,
onun için ise yeni ufuklar demekti. Yeni ufuklarda, o uzak, gizemli karalarda her gemi heyecanla karşılanmazdı oysa ki. O, bilmezdi.
Gamzelerinin oyulduğu bir gün, arkasından baktım omuzlarına sabitlenmiş gözlerimle.. Parlayan ışığı düşündüm şimdi göremediğim gözlerinde.. Gitti. Her zamanki gibi kalp ağrıları olacaktı benim için gidişinin bedeli..O, düşünmedi..
Kollarını açarak, gözlerinde bir güneş, koştu yeni hevesine. Oysa yeni 'heves'in gözü manada değildi, maddedeydi sadece. Bu defa zaman onun için hüzün, 'heves'i için kahkaha dolu geçti. Masalın sonunda giden hevesinin de gamzeleri olduğunu fark etti.
Bir göz yaşı kadar hızlı akıp gitti zaman.
Yıldızlı bir geceydi -iyi hatırlıyorum, bana geri geldi.Gözlerindeki hüzün tanıdığım bir renkti. Bir fark vardı oysa ifadesinde tüm manayı alt üst eden: Gamzeleri eksikti.
'Biliyor musun' dedi, 'Bir adam tanıdım son gidişimde. Gamzelerimi da aldı götürdü beni terk ettiğinde..'
'Öyle ya..' dedim, 'Bu ilk acındı,sen bilmezsin fazla.. Her giden gamzeleriyle bir faça atar kalbindeki duvara..'
'Oysa ki sadece bir hevesti..Bu kadar acıtmasına şaşırdım..' dedi.
günaydın, yeni güne günaydın, umut dolu insanlara günaydın; anneme, babama ve yaşama günaydın, yedi ilkim, yedi bucak günaydın, tüm dostlar günaydın, tüm dost bildiğimiz insanlar ve... günaydın, tüm bizi dost bilen insanlar aşka, şiire, arkadaşlığa ve umuda dair ne varsa günaydın tüm güzellikler... Günaydın canım; günaydın
Bir yolun iki yolcusuyuz seninle.Menzilimiz yok, bir deli ırmak gibi bulduğumuz her koldan akar gidiyoruz. Ve aslında birbirimize akıyoruz biz.
Sözcüklerimiz rehberi oluyor yolculuklarımızın.'Aşk' diyoruz yemyeşil bir ovanın ortasında buluyoruz kendimizi.'Yürek' diyoruz bir dağın tepesinde kayadan kayaya atlayan çocuk oluyoruz. 'Ah Ayrılık' dediğimizde, sığınacak bir kulübe arıyoruz uçsuz bucaksız bozkırın ortasında. Kendimizce özgürüz, bizi kısıtlayan ne varsa soyunup arkamızda bırakmışız.Utanmıyoruz bu bu çıplaklıktan, hiç bir sırrımız yok birbirimizden saklayacak…
Bazen bir masal kahramanı gibi olup, Kaf dağını aşıyoruz, Anka kuşunun kanadında oturup yeryüzüne bakıyoruz.
Söylenmemiş ne varsa, yüreğimizde sakladığımız ne varsa hepsini söylüyoruz birbirimize.......
günaydın, yeni güne günaydın, umut dolu insanlara günaydın; anneme, babama ve yaşama günaydın, yedi ilkim, yedi bucak günaydın, tüm dostlar günaydın, tüm dost bildiğimiz insanlar ve... günaydın, tüm bizi dost bilen insanlar aşka, şiire, arkadaşlığa ve umuda dair ne varsa günaydın tüm güzellikler...
Bırak o hafif ve kaygan tenini Sokulsun bedenime Dinsin ağrılarım ve ağrıların Şahlansın atışları kalbimin ve kalbinin Ama sakın durmasın Bitmeden arzulanan sevişmemiz
Dalgalar ki Her zaman sevişir kıyılarla Ve ıslatır bütün kumlarını Sen de seviş benimle Al tozunu dudaklarımın Dudaklarındaki sıcaklığı Üfle ruhuma bir melek gibi Isıt beni her an
Kimseler görmemeli seviştiğimizi Kuşlar bile kıskanır belki Sevişmeler bize kalsın sadece Bize yetsin ikimizin kokusu Birbirini ıslatan dudaklarımız Doyursun aç ve yorgun bedenimizi Gidersin geciken susuzluğunu kalbimizin
Seni beklemekteyim Öpüşlerimle ruhunu ateşe verdiğim Dudaklarımla dilini yaktığım sevgilim. Yüreğindeki ısıyı serp yüreğime İçindeki ateşi birleştir ateşimle Seviş benimle, dindir ağrıyıp duran yaramı Dindir cebelleşen acımı Öpüş benimle Ve al tozunu dudaklarımın
İlk gördüğümde tanıdım seni. Sen, yok olmak için var olan binlerce sebebi, yaşam coşkusuna çevirdin. Huzurundan tanıdım seni, beni sarışından, sana yanışımdan tanıdım. Senden vazgeçişimden tanıdım bir ömürdür seni beklediğimi. Bir günlüğüne geldim hayatına; bin yıllık gitmek üzere, bir defa geldim. Tüm acemiliğimi, çocukluğumu, sırlarımı, yozluğumu, yaşımdan büyük yaşlanmışlığımı, tükenmişliğimi, varımı-yoğumu cebime koyup da geldim..Ben geldim
Sefil servetimi sana sakladım belki de Ekmek gibi soframda, şarap gibi kanımdaydın bunca zaman. seni öyle tanımışım ki beklerken, hiç reddetmeden senden vazgeçişim belki de bundandır. Bin asır beklediğim derinliğimsin, buna rağmen sığ denizimsin dost dokunuşlarında, arkadaş cümlelerinde sevgilim olmadığına memnun olurum çoğu kez. Bir ömrü yoluna adamam elbette ama bir ömür daha beklerim bu dost vakitleri, yani seni
Başımı sana yasladığımda anladım,
Yaşar Kemal onca kitabında neyi yazmış,
Hasan Cemal neyi savunmuş;
Cezmi Ersöz kimi anlatmış..?
Bana sıcacık sarıldığında anladım; insan bir ömür boyu kimi ararmış
Seni değil, bana getirdiklerini bekledim aslında yaşadığım tüm sancılarda. Bu yüzden seni kaybetmekten korkmadan sardım ve gidişine ses çıkarmadım... sen başka, bambaşka bir krallığın insanıyken senden seni değil, sadece bana verebileceklerini istedim. Çünkü ben de bambaşka bir krallığın insanıyım. Ve sana verebileceklerimden fazlasını veremem.
Saklamıyorum, yaralıyım... İçimde taşıdığım tüm ezik, eksik yaşanmışlığımı gösterdim sana... Birazdan unutup gideceğini, benim de senden vazgeçeceğimi düşünmedim. Oyun oynamadım, maskelerimi takıp karşında yenilmez gibi görünmedim...Birazdan her şeyin olabileceğini düşünerek daha fazla sana sarılmak istedim...
Saklamıyorum, yaralıyım. Bu yaralarımın sebebi değil ama bir sonucusun karşımda. Ezelden gelip ebediyete giden bir özlemsin sen...Dünüm olamayacak kadar geç geldin hayatıma, yarınım olamayacak kadar erken gidebilirsin. Dünüm ve yarınım olamadığın için şimdimde olmayabilirsin...
Sadece asırlık hasretimsin.
Özlemek dostluktandır derler... seni neden bunca zaman özlediğimi daha iyi anlıyorum... kaderin olamayacak küçük ve acemi; rüyan olamayacak kadar sana yakın ve kırılganım... Belki de bu yüzden senin hiç bir şeyin olmamaya bile razı sevdim ve belki de bu yüzden hiç savaşmadan vazgeçebilirim senden...
Sadece asırlardır özledim seni ve asırlar boyu da özleyeceğim...
Neden gidişine kızamıyacağımıı, anla; sen benim dost tarafımsın, huzur yarımsın. yanımda olamazsın ama yanımda olanlardan beni daha sıcak sarabileceğini biliyorum. yaralarımı sarmayacak olsan da, yaralı olduğumu bil istiyorum... Şimdi sen benim yastığımın altına sakladığım sevdam değil; cüzdanıma koyduğum acım, içimde taşıdığım yaram değilsin; nefes alırken kavuşma hayalini kurduğum yalın bir huzursun sadece...
Bir de hasretimsin...
Beni sev diyemem; beni sar, yanına al; kaderin olayım, düşünde yaşayayım diyemem. Gitme diyemem, unutma diyemem...asırlık özlememi anla diyebilirim,belki daha çoğunu da söyleyebilirim ama en gerçek dilek bu olur sanırım...
10.04.2007 - 15:42
İhanetin Kalmasaydı Bari
Bakışların vardı;
Beni alıp götüren,
Baktıkça,derinliğinde yüzdüren.
Bakışlarını severdim,
Bakışların kalsaydı bari..
Sözlerin vardı;
Sessizliğimi bölen,
Söyledikçe,sonsuzluğunda eriten.
Sözlerini severdim,
Sözlerin kalsaydı bari..
Gülüşün vardı;
Gönlüme giren,
Gülümsedikçe,gölgesinde dinlendiren.
Gülüşünü severdim,
Gülüşün kalsaydı bari..
İhanetin vardı;
İnsanlıktan bezdiren,
İhanet ettikçe,iliklerime işleyen,
İhanetini hiç sevmedim ki,
İhanetin kalmasaydı bari..
10.04.2007 - 15:42
Yapayalnız bir papatyayım ben
Kar altında soğuktan üşüyen,
Yapayalnız bir papatyayım ben
Güneşe hasret bekliyorum
Yaprağımı hiç dökmeden
Üzülmüyorum,
Beni de bir bekleyen var biliyorum
Bahar gelir, karlar erir
Ve ben;
Çığ altından sağ çıkan bir yiğit edasıyla
Yeni doğan güne dönerim yüzümü
Sabır ekerim toprağa,
Umut alırım
Ve bir sabah;
Hayallerin renkli şavkı vurur gözlerime
Yaralarımı sararım
Kar altında soğuktan üşüyen,
Yapayalnız bir papatyayım ben
Bunu da atlatırım! ......
10.04.2007 - 15:41
Bir gül olmak isterdim,
dalımdan koptuğum an
yalnız senin için kopayım
ve yalnız senin avuçlarında solayım diye bir tanem...
Seni ne kadar sevdiğimi öğrenmek istersen yere düşen yağmur damlalarını tutmaya çalış, tutabildiklerin senin sevgin tutamadıklarınsa benim sana olan sevgimdir...
10.04.2007 - 15:41
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde kazanması zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmış göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
10.04.2007 - 15:41
ADINI YÜREĞIME YAZDIM.SENI YALNIZCA SEVDIMMI SANDIN, BEN SANA TAPTIM.KORKUM SEVMEK DEĞIL, KORKUM SEVIP DE AYRILMAK, KORKUM KURŞUN YEMEK DEĞIL, KORKUM KALLEŞÇE VURULMAK.KORKUM ÖLÜM DEĞIL, KORKUM SENIN TARAFINDAN UNUTULMAK...
10.04.2007 - 15:40
Çıplak göğsüne düşen gözyaşlarımı parmak uçlarınla yayarken bedenine, benimle sıvanıyordun adeta. Ağlamak bile güzeldi senin yanındayken, yokluğunu düşünüp acıyla sevişiyordum gözlerimin daldığı noktada
10.04.2007 - 15:40
O sabah uyandığımda bulutların aslında pis bir küçük şeytanın çarşafı olduğundan habersizdim. Rengini bulamayan bir seden ve attırdıkça beyazlaşan koyun sürüleri. Arsızca ışıklarıyla beni hedef alan, her yerimi beyaza, aydınlığa boyayan güneş..
Perdeyi kapattım.
Mutfak hala boş ve kendince bir dili var bu evde her objenin. İçeri girdiğimde susuyor herşey ve yine doluyor cezve kaşıklarca kahveyle. Sert olmalı, şekerin beyazını boğmalı. Fincanı çatlatsa kahve, durmadan artsa, boğsa beni telve, tüm deliklerimden içime, en dibe kadar..
Kahvemi alıp bahçeye çıktım.
Bulutlar eskisi kadar sıkı değil, duman duman sanki. Pis küçük bir şeytan tüttürüyor olmalı oralarda bir yerlerde, cigarasını güneşle yakıyor olmalı tüm iblisler bu mevsimde. Görünmezliğini ilan eden aya göz kırpıp çimenlerin üzerine oturum. Kahvenin dudaklarımı yakmasına, dudaklarımdaki çatlaklara, yarıklara dolmasına izin verdim.
Bir sigara yaktım.
Gögsümdeki mektubu çıkarttım.Geceden beri aynı yerde, kavisli bir biçim almış mektubu düzeltip kelimelere bir göz attım. İçinde mutlu harfler taşıyan kelimeleri daha koyu yazdığımı farkettim. Demek ki gece, tüm sarhoşluğuma rağmen ben yine aynı bendim.
Kalemi aldım.
Çimenlerin üzerine koydum kağıdı, kargacık burgacık el yazımla devam ettim yazmaya. Ayinimden söz ettim. Her gece aynı şekilde olup biten, yıldızlardan başka şahidi olmayan ayinimi italik harflerle işledim. Sessizdi etraf, uyuyordu herkez. Uyuyordu tüm bebekler, fahişeler ve çobanlar. Tüm güvercinler, tüm yaşlılar ve oyuncaklar.. Uyanık olan sadece bendim. Tüm sarhoşlar, tüm sokak çocukları ve iblisler adına uyanık olan bendim. Ona sarhoşlardan söz ettim.
Noktayı koydum.
Boş fincanı mutfağa götürüp, çekmeceden jileti aldım. Bahçeye çıktım tekrar, aynı yere oturdum. Gözlerimi kapadım. Vurdum jileti dudaklarıma, hissiz ve sahipsiz dudaklarımda jiletin derin yarıklar açmasına izin verdim. Elime ben hükmetmedim o an, jilet hükmetti parmaklarıma.
Gözlerimi açtım.
Çenemden süzülüp çıplak bacaklarıma damlayan kanı görüp gülümsedim. Şeffaf olduğuna yemin eden beyazın üzerindeki koyu, kıvamlı kanı izledim. Mektubu açtım sonra, her satırı tekrar okuyup, kağıttaki beni gözledim. Kağıdı ağzıma yaklaştırdım sonra.
Kağıdı kanlı dudaklarımla imzaladım.
Güzeldi. Dişi, acı dolu ve inadına kırmızı. Dudaklarımı yaladım. Kağıttaki imzam kuruyunca kağıdı katladım. Mor zarfa yerleştirdim özenle. Ayağa kalktım. Bulutlar artıyordu git gide. Sevişiyordu durmadan koyunlar. Önce olmayan aya gülümsedim, sonra güneşe.
Kağıdı fırlattım.
Rüzgarın mektubu göğe taşıyışını izledim. Yolunu şaşırmadan uçtu mektup hızlı hızlı. Bulutların arasından kırmızı bir şeytanın eli uzandı. Kavradı zarfı.
Söndürdüm dudaklarımın arasındaki külü düşmek üzere olan sigarayı.
Odama gittim.
Kapıyı kilitleyip yatağa uzandığımda, ölümün gelip beni alması arzusuyla yanan bedenime bir şans daha verip, omuzlarımı öptüm. Solmak üzere olan güllere benziyordu omuzlarım. Kalkıp perdeyi açtım, gözlerimi kapadım ve beklemeye başladım ecelimi. İzin verdim gök yüzündeki küçük ayyaşın bunu izlemesine. Gülümsedim..
O sabah uyandığımda bulutların aslında pis bir küçük şeytanın çarşafı olduğundan habersizdim
10.04.2007 - 15:37
Elinde kırmızı bir ruj, erkeğinin bacaklarını boyuyor kadın. Erkeğin bacakları söz vermiş siyah kalmaya,boya işlemiyor içine. Tutunmuyor tenine.. Ayak parmaklarına gelince vazgeçiyor kadın, pembeyi alıyor eline. Tek tek boyuyor özenle.. Adamın canı sıkılıyor, midesi bulanıyor, kafası karışıyor, içi kararıyor.. Kalkıp gidiyor adam daha fazla sabretmeden..
YILDIZ.
Serçe parmağı boyasız kalıyor.
BAR.
Kırmızıya inat siyah bacaklı, teki hariç pembe parmaklı bir adam giriyor bardan içeri. Yüzünün sadece yarısına makyaj yapmış bir bayan barmen (barwoman?) birahiyi koyuyor adamın önüne. Adam iki eliyle kavrıyor birahiyi, dikiyor tepeye. Tepe taklak oluyor adam, düşüyor birahinin içine. Bulut bulut, köpük köpük biranın içinde bir kaç kulaç atıyor. Genzine kaçan bira onu öksürtmüyor, garip. Serinliği hissediyor. Bira doluyor tüm deliklerinden içeri. Atın ölümü arpadan oluyor mu bilemeyiz, ama pembe parmaklı adamın ölümü arpa suyundan oluyor...
YILDIZ.
Yüzünün yarısı makyajlı kadın bardağı ezberlenmiş bir hareketle tezgahtan kaldırıyor.
BAR.
Barın kapısı açılıyor, biraz eflatun, biraz sarı, biraz yeşil elbiseli bir kadın giriyor içeri. Saçları biraz düz, biraz dalgalı, biraz kıvırcık. Lacivert gözleri var kadının. Malibu diyor. İri göğüslü barmen bardağı veriyor kadına. İyi yıkanmamış bardakta pembe parmaklı adamın menileri duruyor. Ölüm geldiğinde aldığı zevkin son kalıntıları.. Kadın yudum yudum içiyor, gözleri kapalı.. Sonra lacivert gözlerini makyajı yarım, iri göğüslü barmene dikiyor; 'Hadi.'
YILDIZ.
İki kadın el ele çıkıyorlar bardan.
EV.
Tüm boyalarını yere dökmüş, kararsızca bakıyor lacivert gözleriyle. Saçlarının düz tutamları yeşili arıyor, kıvırcık olanlar moru. 'Hadi' diyor barmen kadın, 'bitir şu işi.' Bir gülümseme yayılıyor lacivert gözlü kadının yüzünde. Elinde bordo bir ruj, boyamaya başlıyor kadının yüzünü. Bordo işliyor kadının tenine, garip. Kadın, parlıyor..
10.04.2007 - 15:37
Hayır bu sadece martıların sorunu! Benim değil.' dedi ve ateşe verdi denizi. Bütün deniz kızları bakire öldü ve yandı ahtapotlar.
'Mercanlardan ne istedin..Senin sorunun benimle..' Sesim kısık. Kısık sesim gittikçe daha da yavaşlıyor. Senaryoda tanımımın yapıldığı satıra mürekkep damlamış. Ukala olmam gerekirken her hareketim inadına çekingen.
'Hayır bu sadece ve sadece babamın sorunu.' Annesinin bacak arasına sapladı bıçağı,ve kan; tüm doğmamış çocuklar adına aktı.. Annesi gözleri tavana dikili öldü, kediler kapattı göz kapaklarını..
'Kadının suçu neydi,hesaplaşman gereken benim..' dedim yalvaran bir sesle. Kendimden başka herkes için yalvarıyorum. Radyoda reklamımın yapıldığı saatte, tüm kentte elektrik kesilmiş, tüm radyoların pilleri bitmiş, kulaklar sağır olmuş. Yabancı gibiyim tanınmam gereken her yüzde..
'Hayır bu sadece yazarının sorunu, benim değil! ' diyerek yırtıp attı tüm kutsal kitapları. Gözümün önünde parçalandı tüm ayetler, uçuştu kitapların sayfaları..
'Cehennemde yanacaksın bunun için! Hiç mi korkun yok, kutsal olanla değil ki senin derdin! En basitle. Benimle..' Sesim korkak, hecelerim telaş içinde. Gazetede kuponumun verileceği gün darbe olmuş, kapanmış tüm gazeteler. Şimdi bana sahip olamadı diye ondan özür diliyorum diz çökmüş. Çünkü gözleri, darbeyi yapana değil, sadece bana küsmüş.
'Hayır bu artık benden başka herkesin sorunu.' diye eline aldı tabancayı. Tabancadaki yansımasına bakıp, gözlerinde beni aradı. Çünkü o, en başından beri beni yıldız zanetti, göz bebeklerine beni taktı. Bulamayınca beni göz bebeklerinde, çıldırdı..
'Nasıl izin verebildim gözlerimden gitmene! Nasıl! ! .. Bunu hakettim artık! ' dedi, ne olduğunu hiç birimiz anlamadan kurşunu sol gözüne sıktı..
***
'Sana benim için ağlama demiştim! ..Her akan damlada, bir parçam terk etti gözlerini.. Yine de, değer miydi ölmeye be adam.. Arkanda ne ağlayacak bir anne bıraktın, ne okunacak br kutsal kitap.. Saçılamayacak küllerin denize.. Çok kalabalık gittin buralardan.. Değer miydi benim gibi bi fahişe için ölmeye..'
Cansız bedeninde, son bir kasılma. Ve hep sıkı bir yumruk halinde duran elinden, ölümün açtığı avucundan düşen bir pusula:
Ölmeye de değer,öldürmeye de.
Cehenneme gitmeye de.
10.04.2007 - 15:35
Su varsa içinde bir şarkının
Beyaz kokar tüm notalar
Susuz kalırsa eğer bir kadın
Her çalan şarkıda bir damla kanar
10.04.2007 - 15:35
Umut kaybından öldüğüm geceydi, evet iyi hatırlıyorum, ardımdan gözlerimi kapadı doktorlar ve saydamlığımın tadını çıkarana kadar uçuşumu izledi sokaklar..
O gün bir daha ölmemeye yemin ettim.
İşte o gün hayatını kurtardığım düşlerimi aldım kolumun altına ve geceye karıştım.. Düşlerimin hayatını ölümümle kurtardım ben, yaşasaydım yaşatamayacaktım..
İşte o gece ölmeye yüz tutan hislerimi canlandırdım ve güneşe kanatlandım..
En güçlü ateş bile 'olmayan'ı yakamazmış, anladım..
Güneşin gözlerine baktım kafamı kaldırıp..
Kendimi göremedim ya o gözlerde, ona ağladım..
Umut kaybımdan öldüğüm geceydi, ve kanadı kırılmış meleklere pansuman yaptım ağzıma külü düşmek üzere olan bir sigarayla.
'Bir daha olmasın! ' diye çektim kulağını beni ıslatan bulutların..
Otostop çektim mavilikte, ve omzuna atladım deli bir rüzgârın.. 'Götür beni! 'dedim, 'Götür beni hiç olmayan bir yere..'
'Olmayan yere değil ama, götürebilirim seni o olmayan şeye..' dedi rüzgâr..
Tamam dedim, ve kirpiklerimin uçuşmasına izin verdim yolculuk boyunca..
İndiğim yer yabancıydı. 'Geldim mi? ' dedim rüzgâra.
”Olmayanı görmek için karşına bak.” dedi rüzgar, “Karşındaki aynaya..”
Aynada bir çift kara gözden ibarettim şimdi..
”Evet.” dedim.. Var olmak için sevilmeliydim..
Üzerine hüzün döküp tutuşturduğum sevgiler geldi aklıma,karşılık vermediğim aşklar..
Ve yeniden doğdum o anda..
Hayat, pişmanlıkların farkına varmakla başlar..
10.04.2007 - 15:33
Gülünce oyulan gamzeleri bir vedayı simgelerdi. Her veda benim için gözyaşı,
onun için ise yeni ufuklar demekti. Yeni ufuklarda, o uzak, gizemli
karalarda her gemi heyecanla karşılanmazdı oysa ki. O, bilmezdi.
Gamzelerinin oyulduğu bir gün, arkasından baktım omuzlarına sabitlenmiş
gözlerimle.. Parlayan ışığı düşündüm şimdi göremediğim gözlerinde.. Gitti.
Her zamanki gibi kalp ağrıları olacaktı benim için gidişinin bedeli..O,
düşünmedi..
Kollarını açarak, gözlerinde bir güneş, koştu yeni hevesine. Oysa yeni
'heves'in gözü manada değildi, maddedeydi sadece. Bu defa zaman onun için
hüzün, 'heves'i için kahkaha dolu geçti. Masalın sonunda giden hevesinin de
gamzeleri olduğunu fark etti.
Bir göz yaşı kadar hızlı akıp gitti zaman.
Yıldızlı bir geceydi -iyi hatırlıyorum, bana geri geldi.Gözlerindeki hüzün
tanıdığım bir renkti. Bir fark vardı oysa ifadesinde tüm manayı alt üst
eden: Gamzeleri eksikti.
'Biliyor musun' dedi, 'Bir adam tanıdım son gidişimde. Gamzelerimi da aldı
götürdü beni terk ettiğinde..'
'Öyle ya..' dedim, 'Bu ilk acındı,sen bilmezsin fazla.. Her giden
gamzeleriyle bir faça atar kalbindeki duvara..'
'Oysa ki sadece bir hevesti..Bu kadar acıtmasına şaşırdım..' dedi.
Heveslerin gamzeleri olmazdı.
O hiç bilemedi..
10.04.2007 - 15:28
günaydın, yeni güne
günaydın, umut dolu insanlara
günaydın; anneme, babama ve yaşama
günaydın, yedi ilkim, yedi bucak
günaydın, tüm dostlar
günaydın, tüm dost bildiğimiz insanlar
ve... günaydın, tüm bizi dost bilen insanlar
aşka, şiire, arkadaşlığa ve umuda dair ne varsa
günaydın tüm güzellikler...
Günaydın canım; günaydın
10.04.2007 - 15:27
GÜNAYDIN TATLIM
Benimle güne günaydın demiyorsan da,
Bil ki en qüzel gün
Beraber güne aydın dediğimiz gün olacaktır.
Daima seninleyim, seninim..
10.04.2007 - 15:27
Bir yolun iki yolcusuyuz seninle
Bir yolun iki yolcusuyuz seninle.Menzilimiz yok, bir deli ırmak gibi bulduğumuz her koldan akar gidiyoruz. Ve aslında birbirimize akıyoruz biz.
Sözcüklerimiz rehberi oluyor yolculuklarımızın.'Aşk' diyoruz yemyeşil bir ovanın ortasında buluyoruz kendimizi.'Yürek' diyoruz bir dağın tepesinde kayadan kayaya atlayan çocuk oluyoruz. 'Ah Ayrılık' dediğimizde, sığınacak bir kulübe arıyoruz uçsuz bucaksız bozkırın ortasında. Kendimizce özgürüz, bizi kısıtlayan ne varsa soyunup arkamızda bırakmışız.Utanmıyoruz bu bu çıplaklıktan, hiç bir sırrımız yok birbirimizden saklayacak…
Bazen bir masal kahramanı gibi olup, Kaf dağını aşıyoruz, Anka kuşunun kanadında oturup yeryüzüne bakıyoruz.
Söylenmemiş ne varsa, yüreğimizde sakladığımız ne varsa hepsini söylüyoruz birbirimize.......
10.04.2007 - 15:27
Hayat dostum
Karanlık başlayıp güneş açtığında
Sessizlik matemi yaklaştığında
Baş başa geceyle kucaklaştığında
Sanki hayat dostum benim geceler
Terk edip gidince herkes evine
Hevesmiyim ben matemin neyine
Buluşurum hüzünlerle ben yine
Sanki hayat dostum benim geceler
Kağıtla kaleme yetiyor gücüm
Sabah olmayınca dinmiyor acım
Merhemim kremim yoktur ilacım
Sanki hayat dostum benim geceler
Başımda bir duman yükselir yüce
Cehennem çukurun dan derindir gece
Feryatla ağlamak ona eğlence
Sanki hayat dostum benim geceler
Çağırsam da gelen olmaz yanıma
Sabaha dek yeter tatlı çanıma
Bana bumu miras soracağım anama
Sanki hayat dostum benim geceler
Uyuyup kalırım köşe başında
Elbisem ıslanır çise yaşında
Uyuduk ca kabus gördüm düşümde
Sanki hayat dostum benim geceler
Poyraz vurup dumanım çekmiyor
Uzuyor geceler şafak sökmüyor
Bir gecede bin kez belim büküyor
Sanki hayat dostum benim geceler
10.04.2007 - 15:26
SENİ SEVMEK ÖYLESİNE GÜZEL ÖYLESİNE MUTLU
GÜNEŞ BİR BAŞKA DOĞAR O GÜN SEN YANIMDAYSAN
VE AY DAHA PARLAKTIR GECELERİ GÖZLERİNE BAKIYORSAM
DÜNYA SUSAR BENİM İÇİN SEN KONUŞUYORSAN
VE BEKLEMEK ACI VERMEZ SENİ BEKLİYORSAM...
10.04.2007 - 15:26
günaydın, yeni güne
günaydın, umut dolu insanlara
günaydın; anneme, babama ve yaşama
günaydın, yedi ilkim, yedi bucak
günaydın, tüm dostlar
günaydın, tüm dost bildiğimiz insanlar
ve... günaydın, tüm bizi dost bilen insanlar
aşka, şiire, arkadaşlığa ve umuda dair ne varsa
günaydın tüm güzellikler...
10.04.2007 - 15:26
Bırak o hafif ve kaygan tenini
Sokulsun bedenime
Dinsin ağrılarım ve ağrıların
Şahlansın atışları kalbimin ve kalbinin
Ama sakın durmasın
Bitmeden arzulanan sevişmemiz
Dalgalar ki
Her zaman sevişir kıyılarla
Ve ıslatır bütün kumlarını
Sen de seviş benimle
Al tozunu dudaklarımın
Dudaklarındaki sıcaklığı
Üfle ruhuma bir melek gibi
Isıt beni her an
Kimseler görmemeli seviştiğimizi
Kuşlar bile kıskanır belki
Sevişmeler bize kalsın sadece
Bize yetsin ikimizin kokusu
Birbirini ıslatan dudaklarımız
Doyursun aç ve yorgun bedenimizi
Gidersin geciken susuzluğunu kalbimizin
Seni beklemekteyim
Öpüşlerimle ruhunu ateşe verdiğim
Dudaklarımla dilini yaktığım sevgilim.
Yüreğindeki ısıyı serp yüreğime
İçindeki ateşi birleştir ateşimle
Seviş benimle, dindir ağrıyıp duran yaramı
Dindir cebelleşen acımı
Öpüş benimle
Ve al tozunu dudaklarımın
10.04.2007 - 15:25
Bir sırrım var benim
İki yüz yıldır süren
Kanayan kırmızı gülden
Mavi denizlere dek.
Elim kolum bağlı, tam iki yüz yıldır
Amma düşlerim var özgür;
Öylesine bir özgürlük ki
Gel keyfim gel!
Kırmızı güllerin dikenlerinde
Denizlerin tuzlu sularında
Gel... Öp beni... Sev beni...
Seninle yosunların arasında sevişelim
Balıklar gibi çıplak ve özgür olalım.
Ondan da ötesi heyecan dolu bir an
Cennet gibi, cehennem gibi...
Gel keyfim gel!
10.04.2007 - 15:24
ASIRLIK HASRETİMSİN
Geceyle sarmaş dolaş ezgiler
Sevişiyor
Çakmak gözlerdeki kıvılcım
Tutuşturmuş yürekleri bir kez
Uzan renklerime
Dokun uzaktan tenime
Öpüş sesimle
Şiirin diliyle
Seviş
Düşündeki bedenimle
Sen de seviş benimle
10.04.2007 - 15:24
Mavi, Maviydi Gökyüzü
Mavi, maviydi gökyüzü
Bulutlar beyaz, beyazdı
Boşluğu ve üzüntüsü
İçinde ne garip yazdı...
Garip, güzel, sonra mahzun
Iıkla yağmur beraber,
Bir türkü ki gamlı, uzun,
Ve sen gülünce açan güller.
Beyaz, beyazdı bulutlar,
Gölgeler buğulu, derin;
Ah o hiç dinmeyen rüzgar
Ve uykusu çiçeklerin.
Mor aydınlıkta bir çınar
Veya kestane dibinde;
Mahmur süzülen bakışlar
İkindi saatlerinde....
Birden gülümseyen yüzün
Sabahların aynasında
Ve beni çıldırtan hüzün
İki bakış arasında.
Kim bilir imdi nerdesin?
Senindir yine akşamlar;
Merdivende ayak sesin
Rıhtım taşında gölgen var.
10.04.2007 - 15:24
ASIRLIK HASRETİMSİN
İlk gördüğümde tanıdım seni. Sen, yok olmak için var olan binlerce sebebi, yaşam coşkusuna çevirdin. Huzurundan tanıdım seni, beni sarışından, sana yanışımdan tanıdım. Senden vazgeçişimden tanıdım bir ömürdür seni beklediğimi. Bir günlüğüne geldim hayatına; bin yıllık gitmek üzere, bir defa geldim. Tüm acemiliğimi, çocukluğumu, sırlarımı, yozluğumu, yaşımdan büyük yaşlanmışlığımı, tükenmişliğimi, varımı-yoğumu cebime koyup da geldim..Ben geldim
Sefil servetimi sana sakladım belki de Ekmek gibi soframda, şarap gibi kanımdaydın bunca zaman. seni öyle tanımışım ki beklerken, hiç reddetmeden senden vazgeçişim belki de bundandır. Bin asır beklediğim derinliğimsin, buna rağmen sığ denizimsin dost dokunuşlarında, arkadaş cümlelerinde sevgilim olmadığına memnun olurum çoğu kez. Bir ömrü yoluna adamam elbette ama bir ömür daha beklerim bu dost vakitleri, yani seni
Başımı sana yasladığımda anladım,
Yaşar Kemal onca kitabında neyi yazmış,
Hasan Cemal neyi savunmuş;
Cezmi Ersöz kimi anlatmış..?
Bana sıcacık sarıldığında anladım; insan bir ömür boyu kimi ararmış
Seni değil, bana getirdiklerini bekledim aslında yaşadığım tüm sancılarda. Bu yüzden seni kaybetmekten korkmadan sardım ve gidişine ses çıkarmadım... sen başka, bambaşka bir krallığın insanıyken senden seni değil, sadece bana verebileceklerini istedim. Çünkü ben de bambaşka bir krallığın insanıyım. Ve sana verebileceklerimden fazlasını veremem.
Saklamıyorum, yaralıyım... İçimde taşıdığım tüm ezik, eksik yaşanmışlığımı gösterdim sana... Birazdan unutup gideceğini, benim de senden vazgeçeceğimi düşünmedim. Oyun oynamadım, maskelerimi takıp karşında yenilmez gibi görünmedim...Birazdan her şeyin olabileceğini düşünerek daha fazla sana sarılmak istedim...
Saklamıyorum, yaralıyım. Bu yaralarımın sebebi değil ama bir sonucusun karşımda. Ezelden gelip ebediyete giden bir özlemsin sen...Dünüm olamayacak kadar geç geldin hayatıma, yarınım olamayacak kadar erken gidebilirsin. Dünüm ve yarınım olamadığın için şimdimde olmayabilirsin...
Sadece asırlık hasretimsin.
Özlemek dostluktandır derler... seni neden bunca zaman özlediğimi daha iyi anlıyorum... kaderin olamayacak küçük ve acemi; rüyan olamayacak kadar sana yakın ve kırılganım... Belki de bu yüzden senin hiç bir şeyin olmamaya bile razı sevdim ve belki de bu yüzden hiç savaşmadan vazgeçebilirim senden...
Sadece asırlardır özledim seni ve asırlar boyu da özleyeceğim...
Neden gidişine kızamıyacağımıı, anla; sen benim dost tarafımsın, huzur yarımsın. yanımda olamazsın ama yanımda olanlardan beni daha sıcak sarabileceğini biliyorum. yaralarımı sarmayacak olsan da, yaralı olduğumu bil istiyorum... Şimdi sen benim yastığımın altına sakladığım sevdam değil; cüzdanıma koyduğum acım, içimde taşıdığım yaram değilsin; nefes alırken kavuşma hayalini kurduğum yalın bir huzursun sadece...
Bir de hasretimsin...
Beni sev diyemem; beni sar, yanına al; kaderin olayım, düşünde yaşayayım diyemem. Gitme diyemem, unutma diyemem...asırlık özlememi anla diyebilirim,belki daha çoğunu da söyleyebilirim ama en gerçek dilek bu olur sanırım...
10.04.2007 - 15:23
Sabah
Serin rüzgârlara pencereni aç!
Karşında fecirle değişen ağaç,
Bak, seyret ağaran rengini ufkun
Mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
Bırak saçlarınla oynasın rüzgâr,
Gümüş çıplaklığı bir başka bahar
Olan vücudunu ondan gizleme.
Ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
Esîrden dudaklar okşasın sevsin
Mademki geceden daha güzelsin!
Toplam 1039 mesaj bulundu