Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara Bir zamanlar sevginle ateşlenen başımı Dizlerinin yerine dayasaydım taşlara
Hani bendim yedi renk hani tende can idim Hani gündüz hayalin geceler rüyan idim Demek ki senin için aşk değil yalan idim Acırım heder olan o en güzel yıllara
Aşk sende değil, bendedir.. Bende.. Ben ayrı, rengarenk bir resme başladım Karakalem yüreğimde.. Ve seni sevdim..
Aşkı tanıdım da Acemi sayıldım bilmeyen gözlerinde.. Katlanamıyorum artık 3. sayfalardaki mağlubiyetlerime.. Meğer diyorum, Yaş gözde değil, kalpteymiş.. Kalpte..
Ve aşk tutkulu bir tangodur elbette.. Ya alkış alırsın Ya da kalakalırsın Tek kişilik gösterilerde.. İnsan yaşamayı öğreniyor aslında Başka bedenlere gömülmekle.. Bedenler eskiyor da Anlıyor hata nerde.. Aşk tende değil, gözdedir.. Gözde..! ! !
Sen...Yüzümdeki gülüşlerin,ellerimdeki terlemenin,yüreğimdeki deli atışın sebebi...
Her gece uykum,her sabah güneşim.Yıldızım,ay'ım,akan kanım.Bitmeyen masalım.Bahçedeki çiçeğim,çiçekteki rengim.Gökyüzüm,denizim,mavim sen...
Sevdamın adresi,aşkımızın menzili,içkimdeki tat,yaşadığım hayat sen...Sebebim,niyetim,geleceğim,geçmişim,bilinmezl iğim,belirsizliğim,kararlılığım,kararsızlığım sen... Bitmez yolculuğum,sonsuzluğum.Sen,gözüm,elim,yüreğim.Bebe ğim sen... Hani gidecek olsan,yollarına sererim tüm kır çiçeklerini.Bilirim basamazsın çiçeklere de yine kalırsın benimle.Üzülecek olsan,içim erir,kalırım öyle.
SENİ ÜZEN BİŞEY BENİ BİN ÜZER İNAN.Kırıyorsam seni,bu benim dengesizliğimdendir,şaşırmışlığımdandır.Kendimle kavgalıyım ben.Bir yanım sana tutkun,bir yanım çok bencil.Kayboluşlara vuruyorum kendimi,seni üzdüğümü bilmeden. Her kayboluşum yara açıyor sende biliyorum.Ah ben,nasıl da vurdumduymaz olabiliyorum bazen... Bakma bana birtanem,içimdeki aşkın büyüklüğünü ölçme bunlarla.Seviyorum diyorsam seni,öyle.Gereğinden fazla 'kadınım' bazen,bağışla... Seni bilirim ben,bir tek seni.Seni söylerim,seni duyarım her yerde ve her zaman.Sensiz olmaya gücüm yok artık,sensizliğe katlanmak benim harcım değil.
Seni her şeyinle,ay parçası yüzünle,duruşunla,gülüşünle,bakışınla,konuşmanla,ç ocukluğunla,olgunluğunla,kızgınlığınla,şaşkınlığın la,güçlülüğünle,zayıflığınla kabul etmişim bi kere.
NE DEĞİŞ,NE DE DEĞİŞTİR BENİ.Biz böyle sevdik birbirimizi.Seni sen yapan ne varsa kabulümdür hepsi. Seni özlemek diye bir şey de var bu hayatta ve bu bazen öylesine dayanılmaz oluyor ki...
YOKLUĞUNU YAŞAMAYI BECEREMİYORUM,ÜZGÜNÜM.İçimdeki o 'fazla SEVDAN'yokluğunda çekiliyor bir köşeye ve ben güçsüzlüğümle başbaşa kalıyorum.Katlanamıyorum anla,sensizliği 'yok' hükmünde sayıyorum.
Sensizlik diye bir şey yok,öyleyse sensiz kalmak da yok. Şimdi hangi denizin kıyısındaysan,hangi göğün altındaysan önce o sonsuz maviliğe sonra da başını yukarı kaldırıp yıldızlara bak.Aşkımı,yüreğimi,içimdeki seni mavilere yükleyip gönderiyorum,tut onu.Tut ve bırakma...Ben maviyi sende buldum,
Adı hüzün olsun bu gerçeğin. Ayrılığın tekil sızısını hissetmenin Ve senden sonraki yaşantımın, Adı hüzün olsun!
Öteki renklerini aldığın, Tek mevsimlik dünyamın, Ve senden bana kalanların, Rotasız başlayan yolculuğumun, Her limanda yüzleştiğim sensizliğin, Adı hüzün olsun!
Bir türlü gelmeyen geleceklerin, Bir yarısı sende kalan geçmişin, Ve her gün biraz daha kaybolan iyimserliğimin, Adı hüzün olsun!
Gittikçe tuhaflaşan tavırlarımın, Azalan ideallerimin, Alışkanlık haline gelen sıradanlıkların Birbirine benzeyen her günün Adı hüzün olsun!
Aklımda kalan şarkı sözlerinin, Anılarını sakladığım kirli odamın, Yağan yağmurun, Cama dayanmış soluk yüzümün, İçimde ağlayan çocuğun, Adı hüzün olsun!
Artık gelmeyeceğine olan inancımın, Eksik yüreğimin, göremediğim renklerin, Sensizliğin, yarım kalmışlığın, Adı hüzün olsun!
Değişmeyen şeylerin, Aynı filmin tekrarına benzeyen rüyaların, Sadakatini elden bırakmayan gönlümün, İçimdeki yalnız şairin, bu yaşantının, Ve bu şiirin adı hüzün olsun!
Bana verdiğin sevgi kırıntılarını istemiyorum. Hepsi senin olsun.
Ben aşkımı kapalı kapılar ardında herkesten gizli yaşamak istemiyorum. Özgürce dünyaya haykırmak istiyorum. Gözlerimdeki ışıltıyı, cildimdeki parlaklığı ve gülümsememdeki canlılığı herkesin görmesini istiyorum. Evet bu aşkta her şeyi bilerek yaşadım seninle ama artık sadece sevgi kırıntılarını istemiyorum.
İşte sana bir kucak dolusu sevgi, onları sana geri veriyorum.
Biliyormusun, seni çok özlediğimi; özleminden kalbim delice çarptığı zaman ve bir kor gibi yanınca içim, anladım. Seni özlüyorum. Senle ilgili herşeyi çok özlüyorum ama en çok bana baktığın zaman yüzündeki ifadeyi, tatlı gülüşünü, yüzünün kızarışını, mağrur kalbini, vucuduma dokunmanı yani hemen hemen herşeyini özlüyorum. Sen, sana olan özlemimi bile umursamıyorsun ve bu özlemin benim için ne kadar özel olduğunu da anlamıyorsun.
İsyan etmek, bağırmak, çağırmak, bütün dünya ile çatışmak ve karanlıkta “artık yeter” diye haykırmak istiyorum. Ama gücüm yok. İşte al sevgilim, yeni bir sevdayı kesinlikle yasakladığım kalbimdeki son sevgi kırıntıları, senin olsun...! ! !
Olur ya bir gün tüm yüreginle bana gelmek icin yollara düsersen, seni seviyorum demeyi hayal edip, bende seni seviyorum diye haykirmak istersen, sakin üzülüp gözlerinden iki damla yas akmasin...Bu sözü duyabilmek istediginde ya musalla tasinda yatiyor olacagim, yada bir mezar tasinda adimi okuyacaksin...Ne mezarima kapanip topraklarimi avuclayip gözlerinden yaslar aksin, nede soguk mezar tasima ellerini degdirip dudaklarinin arasindan seni seviyorum sözleri dökülsün..
Bir kadın 'ben üşüyorum' dediğinde, bunun cevabının 'üstüne bir şey al,' 'istersen bir taksiye binelim,' 'eve geldik zaten' türünden bir söz olmadığını, 'üşüyorum' dediğinde kadının 'bana sarılsana' demek istediğini ve ona sarılmak gerektiğini öğrenmek epey zamanımı aldı.
Sanırım binlerce yıl boyunca isteklerini açıkça söylemelerine izin verilmediği için 'gizli bir dil' geliştirmek zorunda kalan kadınlar, bu kadar basit bir şeyin erkekler tarafından niye anlaşılamadığını hiç anlayamazlar.
Erkeklerin, bakkal dükkanının arka tarafındaki salak küçük oğlana benzediğini düşünürler: 'Anlayışsız ve beceriksiz salaklar.' Kadınların bir şey söylediklerinde aslında başka bir şey söylemek istemiş olabileceklerini kendim mi far kettim yoksa bunu bana bazen usulca bazen sabırsızca sözleriyle kadınlar mi öğretti simdi tam çıkartamıyorum.
Sevgi ve şefkat eksikliğine hiç tahammül edemeyen, bunların 'açıkça' söylenerek elde edilmesinin ise elde edilenin değerini düşüreceğine inanan kadınların niye isteklerini düpedüz söylemedikleri ise erkekler için hep bir sırdır.
Duygularını göstermenin kadınlara özgü bir davranış olduğunu sanan erkekler, açıkça sevgilerini ve şefkatlerini göstermekten hep utanırlar.
Farkında olmadan, onlar, bu duyguların gösterileceği tek yerin yatak odası olduğuna inandıklarından, kalabalıkların içinde sevgi ve şefkat gösterdiklerinde, herkesin seyrettiği bir yerde sevişiyorlarmış hissine kapılıp tedirgin olurlar.
Erkekler için duygular, kapalı yerlerde yaşanması gereken 'mahrem' şeylerdir, kadınlar ise bunu hayatin her anında yaşanması gereken bir şey olduğunu düşünürler.
Hemen hemen hepsi gizli bir 'derebeyi' olan erkekler, kadınların her isteğinde, her talebinde bir isyan, bir başkaldırı hatta bir hakaret görürler. Erkeklerin bekledikleri, kadınların 'üşümeleri' ya da 'acıkmaları' değil, erkeğin yanında soğuğu ve açlığı hissetmeyecek kadar kendinden geçmiş bir aşka kapılmaları ve bu askı taleplerini dile getirmeyerek göstermeleridir.
Galiba o yüzden, erkeğin biraz kadınsılaştığı ve duygularını alabildiğine özgür bıraktığı aşkın ilk günleri geçtikten ve erkek yeniden erkekliğine döndüğünde, kadınlar 'üşümeye' başlarlar. 'Benim uykum geldi' dediğinde erkeğin onla beraber yatmamasını, perhize başladığı sırada aniden bir hoşluk yapma isteği duyan erkeğin ona sevdiği yemekleri almasını 'düşmanca' bulmaya koyulurlar.
Artık erkeğin her davranışı ince eleklerden geçirilip, onun sözlerinde ve davranışlarında 'sevgisizlik' işaretleri tek tek saptanır. Ve o gizli dil daha sık ortaya çıkar. Kendilerinden yakınırlar önce, 'çok şişmanladım,' 'çok yaslandım, 'çok çirkinleştim,' bunları söyledikten sonra erkeklerin ne söyleyeceklerine, ne yapacaklarına bakarlar.
Kendilerine büyük bir ilgi eksikliği olarak gözüken o anlayışsızlıkların,artık eskisi kadar beğenilmemelerinden ya da sevilmemelerin den mi kaynaklandığını anlamaya uğraşırlar.
Baştan savma verilecek her cevap, kadının öfkeli tepkisini hakedir. - Yok, hiç de şişmanlamadın, iyisin, biraz kilo aldın belki ama önemli değil. Bu yakınmalar onlara manasız ve çocukça gelir çünkü. Kadınlar ise sinirlenmeye başlarlar. - Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun. Bunun cevabi elbette, 'nerden çıkardın bunu, tabii ki seviyorum' değil, sıkı bir sarılış ve iyi bir öpüşmedir.
Bir şeylerin yanlış gitmeye başladığını gören erkek ise, güzel bir hediye almanın ya da daha kestirmesi 'biraz para vermenin' zamanı geldiğini düşünür Onun için sorunun tedavisi öpüşmede değil paradadır. Kabul etmeli ki, kendi değerini, gizliden gizliye kendine verilen parayla ölçmeye yatkın kadın için yapılacak 'fedakârlığın' miktarı bir zaman ise yarar,kadın, 'salağın' duygularını böyle ifade etmeye çalıştığını anlar.
Erkek ise, o düz vahşeti ve insafsızlığı ile 'ağlıyorsa biraz para ver, çözümlemesini benim ser. Ama hediyelere ve paralara çabuk alışılır, sarılışların ve öpüşmelerin özlemi yeniden baslar. Kadın 'üşür.' Son bir iki deneme daha yapar, bazen güzelliği ve cinselliğiyle,bazen sinirli çıkışmalarıyla, erkeğe 'üşüdüğünde ona sarılınması gerektiğini' bir daha öğretmeye uğraşır.
kadın ya kadere rıza gösterip teselliyi hediyelerde, parada, çocuklarında kendisine sağlanan güvende aramaya razı olur ve arada sırada tutan 'ben çok yalnızım' yakınmaları ve ağlama nöbetleriyle hayatını sürdürür ya da üşümeye fazla dayanamayıp, sarılmasını bilen' biri var mı diye etrafa bakınmaya koyulur.
'Sarılmasını bilenler' bu sapaktaki kadınları keskinleşmiş radarlarıyla hemen bulurlar. Bir vakit işler iyi gider. Ama sarılmasını bilenler de bir süre sonra kaçınılmaz erkekliklerine geri dönüp, üşüyen kadına, üstüne bir hırka almasını söylerler.! ! !
'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; 'Gözünün dilini' bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı... Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları, ...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı... En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz... Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli âlem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, 'hak ettim' diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş... Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
Biliyorum konusacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok. Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlıgımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuclarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...
Bir ihtimal gelisine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hos tutmak istiyorum, imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi isteklerimi bastıramıyorum... çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana halen bende olduğunu israrla yazmaya calışıyorum... Bende olan seni, hic kırmadım, degistirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...
icimdeki güzelligine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum! Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı... Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anilarim disinda... isinabilmek icin onlara sariliyorum... Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...
Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma... Gözlerimi gelislere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil... Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevincten ağlayacaktim bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi, dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de hic niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düsünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana... Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi... Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda değilsin ki? Gözyaşlarım asılliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...
Gittin! Belki de hic gelmemiştin ben, geldiğini sandım... Ayak uyduramadım yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...
Kimi zaman bir coçuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir erkek; dokunuşlarında kendini bulan... Ama! En çok da imkânsızın oldum...
Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... inanamadiğın, Yenemediğin, üzerinden atamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da sustugun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum... Yüreğindeki kadin ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herseyin olmak isterken
belki de hicbir seyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum? Sesin hep uzakları çağıryordu, ben üstüme alındım, sana geldim... Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?
simdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini, öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum... Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı, suskunlugunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...
Söylesene unutulmak kime yakışıyor? Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor...
Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor... Görüyorsun iste, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum benim kırgınlığım aşk'a...
09.11.2007 - 12:20
YÜCE DAĞDAN ESEN YELDEN
Yüce dağdan esen yelden
Sazımdaki kırık telden
Boz bulanık akan selden
Sarsam seni gül dudaklım
Çiçeklenmiş dalımsın
İnci mercan malımsın
Sanki benim canımsın
Sarsam seni gül dudaklım
Ayrılmasın yollarımız
Boş kalmasın kollarımız
Aşkla dolsun yıllarımız
Alsam seni gül dudaklım
Çiçeklenmiş dalımsın
İnci mercan malımsın
Sanki benim canımsın
Sarsam seni gül dudaklım
09.11.2007 - 12:20
KULAKLARIN ÇINLASIN
Seni andım dün gece
Kulakların çınlasın
Şimdi dargınım seninle
İnan sen herkesten başkasın
Belki bana çok uzaktasın
Belki bana çok yakınsın
Şimdi dargınım seninle
İnan sen herkesten başkasın
Seni benim kadar
Hiç kimse sevmeyecek
Seni benden beni senden
Başka hiç kimse bilmeyecek
Öyle bir bilmece ki bu aşk
Hiç kimse çözmeyecek
Seni benden beni senden
Başka hiç kimse bilmeyecek
Kulakların çınlasın
09.11.2007 - 12:20
SAKIN BİR SÖZ SÖYLEME
Sakın bir söz söyleme
Yüzüme bakma sakın
Sesini duyan olur
Sana göz koyan olur
Düşmanımdır seni kim
Bulursa cana yakın
Annen bile okşasa
Benim bağrım taş olur
Dilerim tanrıdan ki
Sana açık kucaklar
Bir daha kapanmasın
Kara topraklar dolsun
Anmasınlar adını
Candan anan dudaklar
Sana benim gözümle
Bakan gözler kör olsun
09.11.2007 - 12:18
KALBİMİ KIRA KIRA
Senden bana ne kaldı
Bir hatıradan başka
Bir daha geri dönmem
Yalan kattığın aşka
Kalbimi kıra kıra
Bıraktın bir hatıra
Günahını yalancı
Dudaklarında ara
Göz yaşların boşuna
Düşmem artık peşine
Yansın yüreğin yansın
Şimdi de bende sıra
Kalbimi kıra kıra
Bıraktın bir hatıra
Günahını yalancı
Dudaklarında ara
09.11.2007 - 12:18
ELBET BİR GÜN BULUŞACAĞIZ
Elbet bir gün buluşacağız
Bu böyle yarım kalmayacak
İkimizin de saçları ak
Öyle durup bakışacağız
Belki bir deniz kenarında
El ele maziyi konuşacağız
Benim içimde yanan ateş
Sevgilim ne zaman buluşacağız
09.11.2007 - 12:18
DUYDUM Kİ UNUTMUŞSUN
Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini
Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara
Bir zamanlar sevginle ateşlenen başımı
Dizlerinin yerine dayasaydım taşlara
Hani bendim yedi renk hani tende can idim
Hani gündüz hayalin geceler rüyan idim
Demek ki senin için aşk değil yalan idim
Acırım heder olan o en güzel yıllara
09.11.2007 - 12:17
DAHA BENDEN AYRILMADAN
Daha benden ayrılmadan /Başka sevgili buldun
Saadet hiç belli olmaz/Sevgilim mesut musun
Şimdi artık yalnızım /Ağlamak neye yarar
Zalimin zulmü varsa/Sevenin Allah’ı var
Bu sevgiye düştüm neden /Kendimi unuttum ben
Hayatımı sana verdim/Gençliğim gitti elden
Şimdi artık yalnızım /Ağlamak neye yarar
Zalimin zulmü varsa/Sevenin Allah’ı var
09.11.2007 - 12:17
BUNCA GÜZEL İÇİNDE
Bunca güzel içinde birisi var ki
Bana sevgi ile bakışı başka
Kalbimde yer eden çok oldu ama
Onun şu gönlümü yakışı başka
Kışımı bahara döndürdü benim
Sanki bir kısmettir tutuyor elim
Kabına sığmayan coşan bir selin
Benimle çağlayıp akışı başka
Simsiyah saçları okşanmak ister
Bağrında gülleri koklanmak ister
Bir altın kalbi var saklanmak ister
Cana can katıp da atışı başka
09.11.2007 - 12:17
BİR KIZIL GONCAYA BENZER
Bir kızıl goncaya benzer dudağın
Açılan tek gülüsün sen bu bağın
Kurulur kalplere sevda otağın
Kim bilir hangi gönüldür durağın
Her gören göğsüme taksam seni der
Kimi ateş gibi yaktın beni der
Kimi billur bakışından söz eder
Kim bilir hangi gönüldür durağın
09.11.2007 - 12:16
ARTIK SEVMEYECEĞİM
Artık sevmeyeceğim bütün kabahat senin
Ne kadar ağlasan boş ne kadar yalvarsan boş
Sana dönmeyeceğim artık sevmeyeceğim
Bitsin artık bu çile / Çekemem bile bile
Sen ne söylersen söyle / Bu hayat geçmez böyle
Sana dönmeyeceğim artık sevmeyeceğim
09.11.2007 - 12:16
Aşk sende değil, bendedir.. Bende..
Ben ayrı, rengarenk bir resme başladım
Karakalem yüreğimde..
Ve seni sevdim..
Aşkı tanıdım da
Acemi sayıldım bilmeyen gözlerinde..
Katlanamıyorum artık
3. sayfalardaki mağlubiyetlerime..
Meğer diyorum,
Yaş gözde değil, kalpteymiş.. Kalpte..
Ve aşk tutkulu bir tangodur elbette..
Ya alkış alırsın
Ya da kalakalırsın
Tek kişilik gösterilerde..
İnsan yaşamayı öğreniyor aslında
Başka bedenlere gömülmekle..
Bedenler eskiyor da
Anlıyor hata nerde..
Aşk tende değil, gözdedir.. Gözde..! ! !
09.11.2007 - 12:16
Ey Sevdiğim Sana Şikayetim Var
Ne Sevdiğin Belli Ne Sevmediğin
Ben De Bir İnsanım Bir De Canım Var
Eski Günler Hayalimden Gitmiyor
Dün Dediğin Bugünkünü Tutmuyor
Yiğidim Ya Sana Gücüm Yetmiyor
Ne Sevdiğin Belli Ne Sevmediğin
Akarsuyum Böyle Miydi Ahtımız
Onun İçin Viran Oldu Tahtımız
Umudum Yok Gülmez Artık Bahtımız
Ne Sevdiğin Belli Ne Sevmediğin...! ! !
09.11.2007 - 12:15
Sen...Yüzümdeki gülüşlerin,ellerimdeki terlemenin,yüreğimdeki deli atışın sebebi...
Her gece uykum,her sabah güneşim.Yıldızım,ay'ım,akan kanım.Bitmeyen masalım.Bahçedeki çiçeğim,çiçekteki rengim.Gökyüzüm,denizim,mavim sen...
Sevdamın adresi,aşkımızın menzili,içkimdeki tat,yaşadığım hayat sen...Sebebim,niyetim,geleceğim,geçmişim,bilinmezl iğim,belirsizliğim,kararlılığım,kararsızlığım sen...
Bitmez yolculuğum,sonsuzluğum.Sen,gözüm,elim,yüreğim.Bebe ğim sen...
Hani gidecek olsan,yollarına sererim tüm kır çiçeklerini.Bilirim basamazsın çiçeklere de yine kalırsın benimle.Üzülecek olsan,içim erir,kalırım öyle.
SENİ ÜZEN BİŞEY BENİ BİN ÜZER İNAN.Kırıyorsam seni,bu benim dengesizliğimdendir,şaşırmışlığımdandır.Kendimle kavgalıyım ben.Bir yanım sana tutkun,bir yanım çok bencil.Kayboluşlara vuruyorum kendimi,seni üzdüğümü bilmeden.
Her kayboluşum yara açıyor sende biliyorum.Ah ben,nasıl da vurdumduymaz olabiliyorum bazen...
Bakma bana birtanem,içimdeki aşkın büyüklüğünü ölçme bunlarla.Seviyorum diyorsam seni,öyle.Gereğinden fazla 'kadınım' bazen,bağışla...
Seni bilirim ben,bir tek seni.Seni söylerim,seni duyarım her yerde ve her zaman.Sensiz olmaya gücüm yok artık,sensizliğe katlanmak benim harcım değil.
Seni her şeyinle,ay parçası yüzünle,duruşunla,gülüşünle,bakışınla,konuşmanla,ç ocukluğunla,olgunluğunla,kızgınlığınla,şaşkınlığın la,güçlülüğünle,zayıflığınla kabul etmişim bi kere.
NE DEĞİŞ,NE DE DEĞİŞTİR BENİ.Biz böyle sevdik birbirimizi.Seni sen yapan ne varsa kabulümdür hepsi.
Seni özlemek diye bir şey de var bu hayatta ve bu bazen öylesine dayanılmaz oluyor ki...
YOKLUĞUNU YAŞAMAYI BECEREMİYORUM,ÜZGÜNÜM.İçimdeki o 'fazla SEVDAN'yokluğunda çekiliyor bir köşeye ve ben güçsüzlüğümle başbaşa kalıyorum.Katlanamıyorum anla,sensizliği 'yok' hükmünde sayıyorum.
Sensizlik diye bir şey yok,öyleyse sensiz kalmak da yok.
Şimdi hangi denizin kıyısındaysan,hangi göğün altındaysan önce o sonsuz maviliğe sonra da başını yukarı kaldırıp yıldızlara bak.Aşkımı,yüreğimi,içimdeki seni mavilere yükleyip gönderiyorum,tut onu.Tut ve bırakma...Ben maviyi sende buldum,
beni BAŞKA RENKLERLE KANDIRMA! ! !
09.11.2007 - 12:15
Adı hüzün olsun bu gerçeğin.
Ayrılığın tekil sızısını hissetmenin
Ve senden sonraki yaşantımın,
Adı hüzün olsun!
Öteki renklerini aldığın,
Tek mevsimlik dünyamın,
Ve senden bana kalanların,
Rotasız başlayan yolculuğumun,
Her limanda yüzleştiğim sensizliğin,
Adı hüzün olsun!
Bir türlü gelmeyen geleceklerin,
Bir yarısı sende kalan geçmişin,
Ve her gün biraz daha kaybolan iyimserliğimin,
Adı hüzün olsun!
Gittikçe tuhaflaşan tavırlarımın,
Azalan ideallerimin,
Alışkanlık haline gelen sıradanlıkların
Birbirine benzeyen her günün
Adı hüzün olsun!
Aklımda kalan şarkı sözlerinin,
Anılarını sakladığım kirli odamın,
Yağan yağmurun,
Cama dayanmış soluk yüzümün,
İçimde ağlayan çocuğun,
Adı hüzün olsun!
Artık gelmeyeceğine olan inancımın,
Eksik yüreğimin, göremediğim renklerin,
Sensizliğin, yarım kalmışlığın,
Adı hüzün olsun!
Değişmeyen şeylerin,
Aynı filmin tekrarına benzeyen rüyaların,
Sadakatini elden bırakmayan gönlümün,
İçimdeki yalnız şairin, bu yaşantının,
Ve bu şiirin adı hüzün olsun!
09.11.2007 - 12:15
Ne böyle senle ne de sensiz
Yazık yaşanmıyor çaresiz
Ne bir arada ne de ayrı
Olmak imkansız hiç sebepsiz
Ne hayallerle ümitlerle
Mutlu olmaktı dileğimiz
Suçlu ne sensin ne de benim
Şimdi sensizim sen de bensiz
Bir an gelip de küllenince
Yüreklerimiz dinlenince
Başka sevgilerde teselli bulunca
İşte biz o gün düşüneceğiz!
Etrafımızı sarıverecek
Bir boşluk ki asla bitmeyecek
Her şey bir anda anlamsız gelecek
İşte biz o gün tükeneceğiz...!
09.11.2007 - 12:14
Bana verdiğin sevgi kırıntılarını istemiyorum. Hepsi senin olsun.
Ben aşkımı kapalı kapılar ardında herkesten gizli yaşamak istemiyorum.
Özgürce dünyaya haykırmak istiyorum. Gözlerimdeki ışıltıyı, cildimdeki
parlaklığı ve gülümsememdeki canlılığı herkesin görmesini istiyorum. Evet bu aşkta her şeyi bilerek yaşadım seninle ama artık sadece sevgi kırıntılarını istemiyorum.
İşte sana bir kucak dolusu sevgi, onları sana geri veriyorum.
Biliyormusun, seni çok özlediğimi; özleminden kalbim delice çarptığı zaman ve bir kor gibi yanınca içim, anladım. Seni özlüyorum. Senle ilgili herşeyi çok özlüyorum ama en çok bana baktığın zaman yüzündeki ifadeyi, tatlı gülüşünü, yüzünün kızarışını, mağrur kalbini, vucuduma dokunmanı yani hemen hemen herşeyini özlüyorum. Sen, sana olan özlemimi bile umursamıyorsun ve bu özlemin benim için ne kadar özel olduğunu da anlamıyorsun.
İsyan etmek, bağırmak, çağırmak, bütün dünya ile çatışmak ve karanlıkta “artık yeter” diye haykırmak istiyorum. Ama gücüm yok. İşte al sevgilim, yeni bir sevdayı kesinlikle yasakladığım kalbimdeki son sevgi kırıntıları, senin olsun...! ! !
09.11.2007 - 12:14
Olur ya bir gün tüm yüreginle bana gelmek icin yollara düsersen, seni seviyorum demeyi hayal edip, bende seni seviyorum diye haykirmak istersen, sakin üzülüp gözlerinden iki damla yas akmasin...Bu sözü duyabilmek istediginde ya musalla tasinda yatiyor olacagim, yada bir mezar tasinda adimi okuyacaksin...Ne mezarima kapanip topraklarimi avuclayip gözlerinden yaslar aksin, nede soguk mezar tasima ellerini degdirip dudaklarinin arasindan seni seviyorum sözleri dökülsün..
Duymak isteyipte duyamadigim sözlerin, ölünce duysamda beni diriltemez
Unutma ki ben seni bedenimde tasidigim candan bile cok sevdim,
Ben seni ölümüne sevdim,
Ugrunda ölürcesine sevdim...
Sen ise beni öldürmek icin her aciyi verdin ve basardin...
Şimdi mutlumusun?
Bundan böyle yokum, zaten hic olmadigim hayatindan cikip gidiyorum...
ve sana bu şiiri bırakıyorum...
Umutlarini yitirip tüketme dediler...
Oysa umutlarimin tükendigini bilmediler...
Dudak büzüp gözyaslarini akitma dediler...
Gözlerimden kanlar damladigini göremediler...
Her sabah dogan günes yeni umut getirir dediler...
Günesin düstügü yerden geldigimi bilmediler...
Hayallerini süsleyip düslerine koy cünkü,
Hayaller cocuklarin oyuncaklaridir dediler...
Oyuncaklarim hic olmadi benim,
Cocuklugumu ecelin kollarinda yasadigimi bilmediler...
Güller dalinda güzeldir,sevgiyle saracaksin dediler...
Sevgimle sardikca,yüregimi dikenlerinin kanattigini göremediler...
Gönlünce yasa, kuslar gibi özgür ol dediler...
Kanadimi kolumu kirdilar,ucamadim özgürce bilemediler...
Herkes sevemez sevmek yürek ister dediler...
Yüregimi ortaya koyup sevdigimi bilemediler...
Sevdikce ihaneti, *****ligi yasadigimi bilemediler......
09.11.2007 - 12:13
BAŞIMI DÖNDÜRDÜ O GÜZELLİĞİN
GÖZLERİM HAYRAN BAKAR FARKINDAMISIN
CEHENNEM MİSALİ YANAN GÖZLERİN
İÇİMDE ATEŞ YAKAR FARKINDAMISIN
BENİM İÇİN SENSİN AŞKIN MABEDİ
SANA OLAN SEVGİM İNAN EBEDİ
BU SEVDA YANGINI BENDE DİNMEDİ...
HER GEÇEN GÜN ARTAR FARKINDAMISIN
SENİNLE OLMAK BİR TEK DİLEĞİM
SEVGİNE TUTSAK SANA KÖLEYİM
SENİ GÖRÜNCE SEVEN YÜREĞİM
HEYECANLA ÇARPAR FARKINDAMISIN
09.11.2007 - 12:13
Farkında mısın,
ne çok şeye sahibiz
ertelenmiş
ve kelimeler kalbe yaklaştıkça
kontrolsüz
ve durgunlaşırım ben
bir aşkın başında
ve
sonunda!
09.11.2007 - 12:13
Ne güzel, ne tatlısın
Aman, nazar değmesin.
Pek, muntazam hatlısın
Aman, nazar değmesin.
Şekerden, tatlı dilin
Pamuk gibidir, elin
Sarabilsem, o belin
Aman, nazar değmesin.
Sanki, keman kaşları
Öldürür bakışları
Baharları, kışları
Aman, nazar değmesin.
Seni yaramaz, seni
Deli ediyor beni.
Mis gibi, kokar teni
Aman, nazar değmesin.
Boy pos, yerinde endam
Görünce, artar sevdam
Seninle olsun, yuvam
Aman, nazar değmesin.
;)))
09.11.2007 - 12:12
SARILMASINI BİLMEK
Bir kadın 'ben üşüyorum' dediğinde, bunun cevabının 'üstüne bir şey al,' 'istersen bir taksiye binelim,' 'eve geldik zaten' türünden bir söz olmadığını, 'üşüyorum' dediğinde kadının 'bana sarılsana' demek istediğini ve ona sarılmak gerektiğini öğrenmek epey zamanımı aldı.
Sanırım binlerce yıl boyunca isteklerini açıkça söylemelerine izin verilmediği için 'gizli bir dil' geliştirmek zorunda kalan kadınlar, bu kadar basit bir şeyin erkekler tarafından niye anlaşılamadığını hiç anlayamazlar.
Erkeklerin, bakkal dükkanının arka tarafındaki salak küçük oğlana benzediğini düşünürler: 'Anlayışsız ve beceriksiz salaklar.' Kadınların bir şey söylediklerinde aslında başka bir şey söylemek istemiş olabileceklerini kendim mi far kettim yoksa bunu bana bazen usulca bazen sabırsızca sözleriyle kadınlar mi öğretti simdi tam çıkartamıyorum.
Sevgi ve şefkat eksikliğine hiç tahammül edemeyen, bunların 'açıkça' söylenerek elde edilmesinin ise elde edilenin değerini düşüreceğine
inanan kadınların niye isteklerini düpedüz söylemedikleri ise erkekler için hep bir sırdır.
Duygularını göstermenin kadınlara özgü bir davranış olduğunu sanan erkekler, açıkça sevgilerini ve şefkatlerini göstermekten hep utanırlar.
Farkında olmadan, onlar, bu duyguların gösterileceği tek yerin yatak odası olduğuna inandıklarından, kalabalıkların içinde sevgi ve şefkat gösterdiklerinde, herkesin seyrettiği bir yerde sevişiyorlarmış hissine kapılıp tedirgin olurlar.
Erkekler için duygular, kapalı yerlerde yaşanması gereken 'mahrem' şeylerdir, kadınlar ise bunu hayatin her anında yaşanması gereken bir şey olduğunu düşünürler.
Hemen hemen hepsi gizli bir 'derebeyi' olan erkekler, kadınların her isteğinde, her talebinde bir isyan, bir başkaldırı hatta bir hakaret görürler. Erkeklerin bekledikleri, kadınların 'üşümeleri' ya da 'acıkmaları' değil, erkeğin yanında soğuğu ve açlığı hissetmeyecek kadar kendinden geçmiş bir aşka kapılmaları ve bu askı taleplerini dile getirmeyerek göstermeleridir.
Galiba o yüzden, erkeğin biraz kadınsılaştığı ve duygularını alabildiğine özgür bıraktığı aşkın ilk günleri geçtikten ve erkek yeniden erkekliğine döndüğünde, kadınlar 'üşümeye' başlarlar. 'Benim uykum geldi' dediğinde erkeğin onla beraber yatmamasını, perhize başladığı sırada aniden bir hoşluk yapma isteği duyan erkeğin ona sevdiği yemekleri almasını 'düşmanca' bulmaya koyulurlar.
Artık erkeğin her davranışı ince eleklerden geçirilip, onun sözlerinde ve davranışlarında 'sevgisizlik' işaretleri tek tek saptanır. Ve o gizli dil daha sık ortaya çıkar. Kendilerinden yakınırlar önce, 'çok şişmanladım,' 'çok yaslandım, 'çok çirkinleştim,' bunları söyledikten sonra erkeklerin ne söyleyeceklerine, ne yapacaklarına bakarlar.
Kendilerine büyük bir ilgi eksikliği olarak gözüken o anlayışsızlıkların,artık eskisi kadar beğenilmemelerinden ya da sevilmemelerin den mi kaynaklandığını anlamaya uğraşırlar.
Baştan savma verilecek her cevap, kadının öfkeli tepkisini hakedir. - Yok, hiç de şişmanlamadın, iyisin, biraz kilo aldın belki ama önemli değil. Bu yakınmalar onlara manasız ve çocukça gelir çünkü. Kadınlar ise sinirlenmeye başlarlar. - Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun. Bunun cevabi elbette, 'nerden çıkardın bunu, tabii ki seviyorum' değil, sıkı bir sarılış ve iyi bir öpüşmedir.
Bir şeylerin yanlış gitmeye başladığını gören erkek ise, güzel bir hediye almanın ya da daha kestirmesi 'biraz para vermenin' zamanı geldiğini düşünür Onun için sorunun tedavisi öpüşmede değil paradadır. Kabul etmeli ki, kendi değerini, gizliden gizliye kendine verilen parayla ölçmeye yatkın kadın için yapılacak 'fedakârlığın' miktarı bir zaman ise yarar,kadın, 'salağın' duygularını böyle ifade etmeye çalıştığını anlar.
Erkek ise, o düz vahşeti ve insafsızlığı ile 'ağlıyorsa biraz para ver, çözümlemesini benim ser. Ama hediyelere ve paralara çabuk alışılır, sarılışların ve öpüşmelerin özlemi yeniden baslar. Kadın 'üşür.' Son bir iki deneme daha yapar, bazen güzelliği ve cinselliğiyle,bazen sinirli çıkışmalarıyla, erkeğe 'üşüdüğünde ona sarılınması gerektiğini' bir daha öğretmeye uğraşır.
kadın ya kadere rıza gösterip teselliyi hediyelerde, parada, çocuklarında kendisine sağlanan güvende aramaya razı olur ve arada sırada tutan 'ben çok yalnızım' yakınmaları ve ağlama nöbetleriyle hayatını sürdürür ya da üşümeye fazla dayanamayıp, sarılmasını bilen' biri var mı diye etrafa bakınmaya koyulur.
'Sarılmasını bilenler' bu sapaktaki kadınları keskinleşmiş radarlarıyla hemen bulurlar. Bir vakit işler iyi gider. Ama sarılmasını bilenler de bir süre sonra kaçınılmaz erkekliklerine geri dönüp, üşüyen kadına, üstüne bir hırka almasını söylerler.! ! !
03.10.2007 - 17:43
'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
'Gözünün dilini' bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,
...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli âlem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, 'hak ettim' diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
03.10.2007 - 17:41
Rüzgar olup saçına dokunduysam
Yağmur olup gözlerinden aktıysam
Yakınım sen uzağım sen olduysan
Sana olan sevdamdandır bilesin
Dağlarını yol edip gezindiysem
Tuzunu yarama melhem bildiysem
Yollarına milyon kere öldüysem
Sana olan sevdamdandır bilesin
03.10.2007 - 17:40
SENSİZLİK
Biliyorum konusacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.
Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,
seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlıgımı rafa kaldırdım,
sevgimi aldım avuclarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım,
kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...
Bir ihtimal gelisine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz
ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hos tutmak istiyorum,
imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi
isteklerimi bastıramıyorum... çalmayan telefonuma elim gidiyor,
sana halen bende olduğunu israrla yazmaya calışıyorum... Bende olan seni,
hic kırmadım, degistirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin
nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...
icimdeki güzelligine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!
Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı...
Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım
anilarim disinda... isinabilmek icin onlara sariliyorum...
Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye
çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...
Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem kapatacaksın
ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım
falıma... Gözlerimi gelislere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş
itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...
Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı,
kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini,
sevincten ağlayacaktim bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi,
dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de
hic niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düsünürken, şimdi
ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş
gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana...
Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde,
gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...
Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda değilsin ki?
Gözyaşlarım asılliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...
Gittin! Belki de hic gelmemiştin ben, geldiğini sandım... Ayak uyduramadım
yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...
Kimi zaman bir coçuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir erkek;
dokunuşlarında kendini bulan... Ama! En çok da imkânsızın oldum...
Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... inanamadiğın, Yenemediğin,
üzerinden atamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da
sustugun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum...
Yüreğindeki kadin ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan
bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herseyin olmak isterken
belki de hicbir seyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağıryordu, ben üstüme alındım, sana geldim...
Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?
simdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan
ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini,
öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen
benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum...
Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların
sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı,
suskunlugunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...
Söylesene unutulmak kime yakışıyor?
Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor...
Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak
sende daha güzel duruyor... Görüyorsun iste, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum
benim kırgınlığım aşk'a...
Sen üstüne alındın...
Toplam 1039 mesaj bulundu