Meltem Balı Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:51

    Meleğim...

    Olanlar ve yaşanılanlar,hissedilenler biraz garip ama sanırım özel olmanın
    tek sebebini bu tek cümleyle anlatabilirim.

    Ben senin dünyevi başarılarınla değil, seninle ve yüreğindekilerle
    ilgileniyorum.! ! !

    Sen gerçekten ne istiyorsan ben gerçekten onu isterim.
    Benim mutluluğum senin özgürlüğünde itaatinde değil...
    Bunu sakın unutma..

    Bazen bir bakış fırtınalar koparır orda yürekte yani...

    Bazen yalnızlığın ayak sesleri duyulmaya başlar.Bazen sıcak bir tebessüm
    anımsanır geçmişten,Bazen oraya akan gözyaşları nehir olur taşar.

    Dingin bir liman gibidir gece oysa sığınmamıza izin verir ama yinede ne
    kadar kaçabiliriz kendimizden ne kadar saklayabiliriz içimizde
    biriktirdiklerimizi?

    Peşimizden gelmeye bize acı vermeye devam etmezler mi geçmişin hataları,
    kayıpları...

    İşte hayat hafife alınmayacak kadar özel çünkü bir kez yakalıyoruz onu ve
    nasıl yaşayacağımıza biz karar veriyoruz.her ne kadar farklı yollar sunulsa
    da,dağıtılsa da...

    ve ben ne kadar uzakta olursan ol tek bir yolu seçiyorum senin gittiğin yol
    ve seninle gidebileceğim o yol....

    “ MELEĞİMSİN ” bunu hiçbir zaman unutma ve anlamı da senin gibi ve sadece
    sana özel...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:51

    ***Gittin sen, tüm gidenler gibi... Tam beni tamamlayacağını düşünürken,
    yine ben eksik kaldım. Gülümseyişlerim takılı kaldı yüreğimde. Sonu yok,
    ışığı yok bir yolda ıssız, sessiz kaldı sevdam. Ama sen gittin; tıpkı
    diğerleri gibi...

    Korkup kaçtın belki de bu sevdadan. Küçük bir kızdı kocaman yüreğiyle seni
    seven ama sen sığdıramadın kalbine; taşıyamadın doğru dürüst... Bu kadar
    çabuk pes edişin de ondandı belki. Başka cümlelerin ardına sığınman, yalan
    yanlış sevdalara takılman...

    Gözlerine baktığım zaman çoğaldığımı hissediyordum. Öyle anlamlıydı ki;
    hayatın tüm gizemi senin gözlerindeydi sanki... Her şey o 'çakır' yeşilin
    içinde saklıydı. Ama sen aniden kapattın o gözleri; aldın yeşilini benden...
    Tüm sırlar da o yeşil kutuda kapalı kaldı. İşte ondan sonra başladı her
    şey... Kalp ağrılarım, baş ağrılarım, gece yarılarında sebepsiz
    haykırışlarım... Bana bıraktığın ve içimde kalan o 'yeşil'di belki de
    bunlara sebep olan...

    'Kötü bir oyun seyrediyorsun, geçecek' diyordum kendime. 'Bak geçince hiçbir
    şey kalmayacak, arta kalanlar eksi sonsuzluğa uğurlanacak.' diyordum. Ama
    olmadı. Geçmedi. Her şey artarak daha da çoğaldı. Pişmanlıklar sardı
    çevremi, 'keşkeler' birikti içimde, 'acabalar' dolaşıp durdu beynimde...
    Hepsi benden bağımsızdı. Hiçbir organıma söz geçiremedim. Hep sen
    çoğalıyordun, hep sen büyüyordun içimde...

    Sana dönüşmeye başladığımı anlayayınca da bir direniş başlattım kendime.
    Artık, hiç konuşmuyorum kalbimle... Kendi haline bıraktım onu. Ne derse
    desin, ne isterse istesin; hiç aldırmıyorum. Tıpkı derin dondurucundan
    çıkmış gibi bir kalbim var artık benim. Buz gibi... İçindeki her şey dondu.
    Sevgiler, sıcak gülümseyişler, arzular, istekler... Belki bir gün üzerindeki
    buzlardan sıyrılıp 'artık ben de varım' diyerek yeniden ortaya çıkar ve bana
    döner; kim bilir...

    Ama o güne kadar, buz gibi 'yeşil'in arkasından bakacağım dünyaya. Senin
    bana verdiğin o 'acı yeşil'i yaşayacağım. Kolay değil çünkü, kalbimde
    dallanıp budaklanan o 'yeşil'i bir anda kökünden sökmek. O yüzden zamana
    bırakıyorum her şeyi. Bakmadığın bir çiçek nasıl soluyorsa, o 'yeşil' de bir
    gün elbet solup, sararacak. Hayatımda ilk kez sana açtığım kalbim de bundan
    böyle sadece bahara açacak; sadece bahara...***

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:51

    güvercinim söyle Ona
    değmedi başka elerin eli eline de.
    rüzgar söyle Ona
    söylemedi başka isim dudakları
    iki hece adın gece gündüz dilinde de.
    dağlar söyle Ona
    siz kadar olan özlemimi
    çok özledi, çok özledi, çok özledi de.
    ay söyle ona
    yıldızların bekçisi oldu gözleri
    her kayanda seni diledi de.
    pencere önü çiçeğim söyle ona
    bu günde pencerede seni bekledik de.
    güneş söyle ona
    gittin diye kırgın değil,
    ben gibi dönüp geleceksin diye bekliyor de.
    yalancı baharım sonbaharım söyle ona
    eylül kokunca, yapraklar sararınca
    dolacaksın ben gibi içine de.
    yalnızlığım söyle ona
    uykularından uyanıp ağlıyor ben yüzünden
    sensizliğim ben onun için sen dönersen ben gideceğim de.
    şiirim söyle ona
    bu çağrı, bu feryat, bu bir yalvarış
    geri dönmen uğruna vazgeçiyor gururundan de
    yağmur söyle ona,
    söndüremediğin hasretimi
    toprak kokusu kadar sevdiğimi söyle.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:50

    ACININ KALBİ

    Acının kalbini aradım nihayetinde
    Sonuçsuzluk biçare gönüllere konmuştu
    Sükûtun üzerinden akıyordu berrak su
    Kızıllığını kaybeden kandı akan bedende.

    Umarsızlık bir buluttu gökyüzünde
    Zaman tükenen kum saatinde saklıydı
    Gül bahçesinde uyuyan güzel sessizlikte
    Tavan arasında koşan yarış atları saklı kalbimde.

    Bir iki ve üçte hareketlendi zaman
    Zerre büyüklüğünde havalandı toz bulutu
    Ellerimden zirvelere kayıp giden hayat
    Hafif bir tebessüme odaklandı kaderimde.

    Hayallerin orta yerinde kalıveren bakış
    Patlayamamış bir mısır tanesine sıkışmıştı
    Gülkurusu akşamlarda yankılanan sesti bir an
    Hüzünlü ezgiye saklanıp külrengine dönen zaman.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:50

    BİR DÜNYA İSTİYORUM, GÖZYAŞLARININ MUTLULUK İÇİN AKTIĞI...BİR DÜNYA İSTİYORUM, ACILARIN SEVGİYLE SARILDIĞI...BİR DÜNYA İSTİYORUM, ACIMASIZLIKLARIN OLMADIĞI...BİR DÜNYA İSTİYORUM HUZUR VE GÜVENİN BULUNDUĞU...BİR DÜNYA İSTİYORUM, GÜNEŞİN HİÇ BATMAYIP, GECELERİN AY IŞIĞIYLA YIKANDIĞI...BİR DÜNYA İSTİYORUM SESLERİN FISILTIYLA ÇIKTIĞI, BİR DÜNYA...ÖYLE BİR DÜNYA Kİ UMUTLAR YELKEN AÇSIN GÜZELLİKLERE...ÖYLE BİR YELKENLİ OLSUN Kİ, SEVGİ RÜZGARLARI İLE YOL ALSIN MENZİLE...DÜMENİ AŞK, DÜMENCİSİ SEVGİLİ OLSUN...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:47

    AŞKIMA ELVEDA
    seni ne çok sevdim ben.ne çok gözyaşı döktüm senin için geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim.bir bakışına bir dudak titreşine gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önne sererdim.
    şiirler şarkılar sevgiler içinde tutuşan bir ateş yangımında senin için kül kesildim.adına yanlızlık dedim.sen beni bilmedin.beni tanımadın beni sevmedin.bu bir ölümdü bu bir fermandı.yaşamak mümkün değil.yanlızlık yanlızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı.yankısı döndü dolaştı senin kapıların bana kapalı.kendi sesim bana ulaştı anladımki beni hiç duymayacaksın.
    sana sitem edemem,sana kırılamam,bir tek dileğim var senden son bir tek isteğim oda mutlu olaman mutlu ol sevdiğim,biriciğim,aşkım,nereye kime gidersen gityeterki sen mutlu ol.kendine iyi bak.çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım yanında san bakacak ben olmayacağım.istesemde istemesemde.sevdim bir zamanlar seni,hala seviyorum ve benden sonrada mutlu olmanı istiyorum.olurda birgün dönersem seniiyi bulmak istiyorum.yaşanılan paylaşılan güzel şeyler hatrına sana yürekten mutluluklar diliyorumve ben birdaha seni sevmemek üzere bana seni sevmiyorum demeni bekliyorum.keşke böyle yaşanmasaydı herşey.keşke döndüre bilseydik zamanı geriye.gitmesen olmazmı? bitmesek olmazmı? senden kalan boşluğu kimile doldururum bilmiyorum.sen hayatıma renk katan sen hayatımdaki nedensin peki ozaman senin istediğin gibi olsun git.git ama sakın arkana bakma.ozaman dayanaman seni bırakamam.
    gün olur seni unuta bilmek için bu şehirlerden çok uzaklara gitmek istiyorum.sokaklar parklar seni hatırlatmasın diye.gün olur anlıyorum senden ve bu şehirdnen kaşmanın faydasızlığını.çünkü biliyorum nereye gitsem benimle geleceksinyada gittiğim her yerde senden birşeyler olacak.sen unuttun fakat unutulmadın.bense unutulduğumu biliyorum.fakat unutamıyorum.inan unutabildiğim gün seni yeniden ve daha çok sevmeye başlıyacam.sen hiç kendini böyle gereksiz,böyle değersiz hissettinmi.ayrılık ölüm kadar acı ve soğuk.aynalara bakıyorum aynada gördüğümben değilim.yokluğun bedeli çok ağır sevgilim.düne kadar en yücesini yaşadım mutluluğun,ayaklarımın altında kayır gidiyordu toprak.güneşkadar yakındı aşk.bıraktın birden bire kanatlarım kesildi.şimdi hiç birşeyim.oysa herşey nekadar güzeldi yönümü yolumu şaşırdım.sen bensiz nasılsın bilmiyorum rahatmısın mutlumusun, bukadar çabuk beni unuturmusun.? ...nasıl birden mazi olursun.
    düne kadar aşkı içtiğim,dudaklarında yüreğimi erittiğim,uğruna yaşamayı göze aldığım nerdesin,kimlerlesin,ben burada terk edip gittiğin yerdeyim.
    sevinçlerim hayallerim,umutlarım,renkli dünyam elveda.elveda yaşamak,yaşamın anlamı elveda.kimse farkında değil yokluğunun.sensiz ne hallerdeyim kimse bilmiyor.anlamıyor yitip giden bir aşkın kederi.sen seçtin bu yolu.bana ise sadece bu yollda ölmek kalır.yeterki sen üzülme
    ELVEDA SEVGİLİMMM..

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:46

    Sevildiğin Kadar Sevilirsin

    Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer.
    Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
    Bir gün yalan söyleyeceksen eğer,
    Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
    Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
    Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
    Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
    Güneşin seni ışıttığı kadar sıcak
    Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
    Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü
    Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
    İşte budur hayat!
    İşte budur yaşamak!
    Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
    Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
    Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
    Her şey sende gizli
    Yerin seni çektiği kadar ağırsın
    Kanatların çırpındığı kadar hafif...
    Kalbin attığı kadar canlısın
    Gözlerin uzağı gördüğü kadar genç...
    Sevdiklerin kadar iyisin.
    Nefret ettiklerin kadar kötü...
    Ne renk olursa olsun kaşın gözün
    Karşındakinin gördüğü rengin...
    Yaşadıklarını kar saymaz.
    Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
    Ne kadar yaşarsan yaşa
    Sevdiğin kadar ömrün...
    Gülebildiğin kadar mutlu ol üzülme
    Bil ki ağladığın kadar güleceksin
    Sakın bitti sanma her şeyi
    Sevdiğin kadar sevileceksin
    Çiçek sulandığı kadar güzeldir
    Bebek ağladığı kadar bebek
    Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
    Ve her şeyi öğrenebildiğin kadar bilirsin
    Bunu da öğrenki; SEVILDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN! ...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:46

    sen ağlama

    Kim bilir şimdi nerdesın,kimin yanındasın yanımda olman için neler vermezdım ki..ama olmadı işte biliyorum kalbin başkası için çarpıyor,bu benim canımı acıtsada her şeye ragmen seviyorum seni,geceleri uyuyamıyorum sadece senin mutlu olman için dua ediyorum,sen benim hayalimsin,senin canın yerine benim canım yansın sen hiç üzülme olur mu..
    ben seni gercekten sevmiştim,karsılık beklemeden,sadece sevmiştim.. ne diim elimden baska bişi gelmiyor..senin mutlu olduğunu hissetsem yeter bana..
    belki bir gün sende beni seversin die diil ben seni ölene dek sevdim..hala da seviyorum.inşallah sevdiğinle beraber mutlu olursun.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:46

    Merhaba karşılıksız eşsiz sevdiğim......

    Yalancılığın kol gezdiği,dürüstlüğün sadece sözlerde kaldığı mutluluğun bir tebesüm boyunca sürdüğü,aşkın ve sevginin imkansız gibi göründüğü şu dünyada hüzün vaktinde açan gülsün sen............
    'Sana ancak bir tebessüm kadar yakın olabildim sevdiceğim,bu gülüş esnasında içimde kopan fırtınanın ne kadar derin ne kadar kasvetli olduğunu anlayamassın sen...'Bir sevdaya kapılmanın ve bir hüznün çanları çalarken aşkı yakalamanın acısını içinde hissedebilir misin?
    Geceleri meçhullerde dolaşan sevdiğim........
    Sana bunları yazarken elimin titrediğini görebilir misin? ........
    Tabii ki göremezsin.Çünkü yanımda yoksun,ah bir yanımda olsanda; yüreğimin inceden inceye çırpınışını duyabilsen.........
    Yeter ki iste.Yeter ki senbir aşkı yüreğinde taşımaya hazır ol.Sen hazır olursan,bil ki; o zaman yollarına güller serer,seni sevinç gözyaşlarıyla karşılarım...................
    Eğer gelmezsen; boyun büker,çeker giderim.Alır,bir aşkı sırtlar giderim.....Bir sızı kalır içimde,TA DERİNLERDE......
    Bu aşka kimileri geçlik aşkı,kimileri heves der.
    Ama ben yine de seni sever ve yüreğimde saklarım.
    Ama birkez daha düşün.Bir aşkın matemini,bir yalnızlığın hüznünde boğmak zor gelir bana.Yanımda ol ve beni,'SONSUZ VE DİPSİZ UÇURUMUN KIYISINDA GEZEN ÜMİDİMİ KURTAR,GÖZYAŞLARINLA YEŞERT VE BANA HATIRA BIRAK...........
    Sevdanı yüreğime akıt............
    Tatlı bir zehir okşasın yüreğimi sonra bana bir kez 'MERHABA' DE...........
    Aşkımız yeşersin senin benim gözbebeklerimizde....
    Saçlarının her dalgalanışında her telde sana olan aşkım parlasın........
    GÜN BATIMINI İZLE BENİMLE...
    Yüreğim avuçlarında olsun.Kanatlanıp uçacak bir kuş gibi çırpınan yüreğim.Onu yüreğinle birleştir ve beraber göklere erişelim.....
    Kederin ulaşamayacağı,mutluluğun bırakamayacağı kadar uzak yıldızlara çıkalım.Aydınlık sarsın her yanımızı.............
    Elele cennete koşalım.AŞK bahçelerinde kimsenin ulaşamayacağı mutlulukları tadalım...
    VE MELEĞİM SARIL BANA,KORU BENİ KÖTÜLÜKLER YANAŞMASIN YANIMIZA...
    ŞİMDİ BİR ŞEYLER SÖYLE; MUTLU OLACAĞIZ DE;
    AMA SEN NE DERSEN DE,
    UNUTMA Kİ:
    UNUTAMAM, KALBİM SENİNLE...........

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:46

    Bir DAĞ Masalı

    Binlerce renk renk çiçeğin açtığı, bitkilerin bittiği, sürü sürü kuşların geçtiği, pırıl pırıl suların aktığı, çeşit çeşit hayvanların barındığı bir dağın yamacında güzeller güzeli Dilara adında bir kız yaşarmış. Her sabah kalkar huzur ve esenlik içinde türküler, şarkılar söylermiş… Kiraz dudaklarından tane tane mutluluk dökülürmüş yamaçlara…

    Dilara her sabah uyandığında dağlara bakıp yüreğini bin çeşit renkle nakış nakış işler, güneşin rengiyle sevgisini, umudun mavisiyle umudunu süsler, çağlayan sulara, esen rüzgarlara bakıp bakıp sevinç pırıltılarını serpermiş gözlerinden…

    Henüz bakir doğası insanlar tarafından kirletilmemiş, bozulmamış; yalanın, dolanın, kokuşmuşluğun hiç uğramadığı bir yermiş burası... Dilara’nın sevgisi yeryüzündeki çiçeklerin renkleri gibiymiş… Baharın sevgilisi, nisanın ilk aşkı, masumluğun sultanı, suların saflığıymış Dilara’nın güzelliği…

    Nisanın ilk gözağrısıymış Dilara… Baharın ilk öpücükleri değdimi narin kirpiklerine, uyanıverirmiş tüm çim – çiçek, börtü - böcek..

    Hoyrat rüzgarlar inzivaya çekildiğinde, bahar rengi ılık ılık meltemler sararmış ince belini Dilara’nın, incecikmiş yüreği de tıpkı beli gibi… İpekten teni varmış, gün ışıdımı pırıltılar dans edermiş saçlarında, pırıl pırıl suların üzerine vuran güneş ışıkları gibi…

    Dilara her sabah erkenden kalkar çiçeklerle koklaşır, laleleri okşar, kuşlarla, kelebeklerle konuşur, dağ tepe demeden güneşe gülümseyerek mutlu bir şekilde kuzularının peşinde dolaşır dururmuş... Her seher bereket tohumları ekilirmiş dağların doruklarına, umut umut yeşerip halaya dururmuş çiçekler her bahar Dilara’nın güzelliğinde...

    Bir gün hiç beklemediği bir anda karşısına genç bir adam çıkıvermiş, şiirler okumuş ay ışığında, şarkılar söylemiş, masallar anlatmış Dilara’ya. Sık sık buluşmuşlar... Sevdalanmış sonra Dilara, bırakmış kendini kollarına genç adamın hiç bir kötülük düşünmeden, başlamış rüyalarda, masallarda yaşamaya...

    Çiçekleri, kuşları, kelebekleri bırakıp gece gündüz genç adamın hayaliyle yaşamaya başlamış... Sevdası yeryüzüyle, gökyüzünün sevdası kadar büyük; suyla, çiçeğin aşkı kadar da masum ve temizmiş... Sonra sevdasını açmış büyüklerine Dilara, hoş karşılamışlar kızlarının sevdasını, evlenmelerine izin vermişler... Davul zurna eşliğinde üç gün üç gece düğün olmuş, halaylar çekilmiş, inlemiş dağ taş...

    Bir seher vakti uyandığında canından bir parça eksilmiş gibi irkilmiş Dilara. o canı gibi sevip bağlandığı adam buralardan sıkıldığını, kendisini unutmasını isteyip bir kağıt parçası bırakarak çıkıp gitmiş... Oysa aynı adam her sabah uyanır uyanmaz “sen dünyanın en güzel varlığısın, seni ölümüne seviyorum”diye övgüler dizermiş Dilara’nın gözlerinin içine bakarak... O zaman bütün yeryüzü, gökyüzü Dilara’nın olurmuş...

    Çünkü dünyada ki; tek güzel Dilara değilmiş, her yerde kandırılacak dünya güzeli yüzlerce Dilara bulunurmuş yüzsüzler, yalancılar, sahtekarlar için...

    O gün ilk kez ağlamış Dilara, mavi mavi pınarlar akmış gözlerinden. Ceylan gözleri o gün ilk kez üzgün bakmış dağlara... Aylarca belki döner umuduyla uçan kuştan, esen yelden haber beklemiş, dalgın dalgın bakmış sulara... Ama ne gelen olmuş ne de giden...

    Huzuru ile beraber mutluluğu, sevinci de parçalanmış. Daraldıkça çıkıp bir dağ başına yankılı kayalara haykırmış içindeki ateşi... Bazen sessizce solumuş bir hazan yaprağı gibi, içi kanamış her baktığında dağların doruklarına... Gözpınarlarından akan damlalar bir nehir gibi süzülerek Munzur suyunun esrarengizliğine karışmış.... Kanadı kırılmış yavru bir kuş gibi uçmak istemiş masmavi gökyüzüne ama uçamamış...

    Uçuşan düşlerini önüne katıp götürmüş yüreğindeki fırtına, geride bir kırık ömür, yorgun gecelere asılı birkaç tebessüm kalmış yalnızca.

    Bir hazan çiçeği gibi solmuş günden güne Dilara. Derin okyanuslar dökülmüş yapraklarından her ağladığında.. Sevdanın kor yangını düşmüş yüreğine bir kez…

    Bir zamanlar tan kızıllığı yamaçlara vurduğunda rüzgarın şarkısını söylermiş, dağlar, pınarlar, kayalar Dilara’nın yüreğinde. Bir dağ çiçeği gibi yaprağına sığınırmış üşümemek için Dilara... Ama artık suskunmuş dağlar…

    Yağmurun gözyaşlarına karıştığı bir gece dönmüş yüzünü ve bırakmış kendini kayalardan aşağı ölmek istemiş Dilara...

    Yalancıların, sahtekarların, acıların var olduğu bir dünyada yaşamak istememiş...

    Bütün çiçekler kendi dillerince konuşmuş, üzüntülerini haykırmış dağlara… Ağlamış rüzgarlar; Bir tek laleler boyun büküp susmuş Munzur’da… Yüreğini açıp ses vermemişler… Suskunluğunda saklamışlar sırlarını, sevgileri söyleyemeyecekleri kadar çok şey anlatmış dağlara… Bu yüzdendir ki; Munzur’da bütün laleler boynu büküktür… Hep narin, ince, suskun ve asil durur…

    Sonra zaman geçmiş, gözyaşları betonlaşmış, çiçekler kokusunu yitirmiş, o güzelim dağlar kötülüklere esir düşmüş... Kayalar ağlamaya başlamış her gece... Ay ve yıldızlar doğmamış bir daha o kayaların üstüne, kuşlar uçmamış, her gece rüzgar esmiş çığlık çığlığa. O gün bu gündür ‘Çığlık kayası’ olarak kalmış ismi...

    O günden bu güne sevginin, masumluğum, temizliğin timsali olarak hala onun sevgisi konuşulur oralarda. Kimi kez onu “Çığlık kaya”nın başında sevgilisini seslerken geyiklerin içinde görüldüğünü söylerler, kimileri bir pınarın başında geyiklere su içirirken.

    Herkes yok olmuş, yalan olmuş, masal olmuş ama o hep var olmuş, dünya döndükçe de var olacak dağlar kızı Dilara...

    İşte böyle olmuş, böyle anlatılmış yıllar yıllı bu dağ masalı...







    Bir dağ başıydı sevdası/ sevdalanmıştı bir kez Dilara / kardelenler kadar aktı sevdası / kar kadar masum ve temiz / ve de, / sevmişti bir kez delicesine... /

    Ve sonunda terk edildi / sevgi bilmezlerce / bir sevda sözü geride kaldı / bir de dağ gibi sevdası / bakamadı kimsenin yüzüne Dilara / vefâ sözü, sevdâ sözü yalan oldu / hergün çıkıp yükseklere / gidenin yoluna baktı / belki gelir diye / bir soluk resim elinde / gelenden geçenden / sual etti sevdiğini / sonunda, tükendi umudu / dayayıp rüzgarlara başını / ateşlere bağrını verip / bıraktı kendini kayalardan aşağı.../

    kara haber çabuk ulaştı obalara / dağlara kor düştü / ölüm vurdu hançerini / kutsal aşkın yüreğine /

    Sevgisi efsane oldu / sevgisi destan oldu / dolaştı dilden dile /

    Yıllar yılları kovaladı / mevsimler mevsimleri / herkes unutuldu / bir dilara unutulmadı / bir de sevdası... /

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:45

    Bir Sonbahar Akşamı

    AKŞAM OLMAK ÜZEREYDİ
    HAVA YENİ YENİ KARARIYORDU
    DALGIN AMA SANCILIYDI
    AĞRILARI ARTMIŞ HASTA GİBİYDİ
    YILLAR ONDAN ÇOK ŞEYLER ALIP
    GÖTÜRMÜŞTÜ HEP YANLIZ YAŞAMIŞ
    HAYAT DENİLEN BU IRMAK ONUN İÇİN
    BOŞAMI AKIP GİTMİŞTİ SANKİ
    AĞARAN SAÇLARINDA MAZİYİ ARAR GİBİYDİ
    AĞIR AĞIR YÜRÜDÜ SOKAK BOMBOŞTU
    BİR AN DURDU O KADAR DALMIŞTIKİ
    CEP TELEFONUN ÇALDIĞINI BİLE
    FARKETMEMİŞTİ ARAYAN BİR DOSTTU
    BİRAZ ÜRKEK BİRAZ HEYECANLA
    TİTREYEREK ALO DİYE BİLDİ ÇÜNKÜ
    ONA YÜREĞİNİ AÇAN TEK DOST DOST
    GİBİ DOST YÜREĞİNE BİLEĞİNE DOST
    YOLDA YOLDAŞI SAĞLAM OLMALIYDI KİŞİNİN
    SEVGİ BUMUYDU DİYE DÜŞÜNDÜ YILLARCA
    BU DUYGUYU HEP SAKLAMIŞ HİÇ
    BAHAR YAŞAMAMIŞTI ŞİMDİ BİRİ
    ONA HAYATIN VAR OLDUĞUNU
    BU YOLCULUK NEŞARTLARDA OLURSA
    OLSUN BİR SON DURAĞI OLDUĞUNU ONA
    HEP HATIRLATMIŞTI OYSA ONUN BAZI
    DEĞERLERİ YIKILMAZ SANDIĞI TABULARI
    VARDI OYSA YIKILMAZ SANILAN NE KALELER
    NE SURLAR VARDI TELEFONU BİRDEN
    KAPATTI ZAMAN EPEY GEÇ OLMUŞTU
    AMA ONUN İÇİN YENİ BAŞLIYORDU
    KOŞTU KOŞTU EVE KENDİNİ ZOR ATTI
    OYSA YILLARDIR ONUN EVİNİ BİLE
    NE BİLEN NEDE SORAN VARDI SANKİ
    KARANLIK DÜNYADAN AYDINLIĞA TEKRAR
    SAMANYOLU YILDIZI GİBİ KARANLIKTA
    KAYBOLMUŞ GİBİ SABAH OLMUŞ KARARINI
    VERMİŞTİ BİR YERDE BULUŞTULAR
    YÜREĞİ KIPIR KIPIRDI SEVDİĞİ
    İNSANIN ELİNİ TUTUĞUNDA ELLLERİ
    ATEŞİ TUTUYOR GİBİYDİ NE OLURSA
    OLSUN HAYAT YAŞAMAYA DEĞERDİ
    ÇÜNKÜ SEVGİ YILLARDAMI SAKLANMIŞTI
    SADECE GÖZLERİNİN İÇİNE BAKARAK
    SEVDA DENİZİNDE KAYBOLMUŞTU
    DIŞARIDA YAĞMUR YAĞIYORDU YAŞAMAK
    NE GÜZELDİ AŞK YAĞMUR ALTINDA
    BİR BAŞKA GÜZELDİ ELELE TUTUŞMAK
    ONUN İÇİN BAHAR YENİ GELMİŞ
    HAZAN MEVSİMİ ONUN İÇİN ÇOK
    AMA ÇOK UZAKTAYDI ŞİMDİ BAHARDI.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:44

    BU KADAR SEVEBİLİR MİSİNİZ?

    Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu,
    öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere
    daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse
    bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları
    biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse
    bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için
    o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini
    görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o
    durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre
    sonra...

    Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu...
    Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki
    yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri
    günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep
    mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka
    hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık
    hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki...
    Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü...
    Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman
    çocuk sahibi olmayınca, 'bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek,
    bencillik olur' diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini
    büyüttüler... 'Senin için ölürüm' derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam
    'Hayır, ben senin için ölürüm' diye yanıt verirdi hep...

    Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, 'Bir tanem,
    kütüphanenin ikinci rafına bak....' Kütüphanenin ikinci rafında başka bir
    not olurdu, 'Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın
    unutma' Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya
    koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği
    çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı
    hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....

    Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep
    birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların
    ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden
    ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık
    bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla
    beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev
    gördü kadın, üzerinde 'satılık' levhası asılı olan. 'Ne dersin, bu evi
    alalım mı? ' dedi adama. 'Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız.
    Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet
    edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı...' 'Sen istersin de ben hiç hayır
    diyebilirmiyim? ' diye yanıt verdi adam. 'Amerika'daki tıp kongresinden döner
    dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık....'

    Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu
    adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları
    içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir
    tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor,
    konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve
    çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: 'Canım, o ev
    bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut...'

    Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da
    çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini
    söylemesi için yalvardı adama, 'Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur
    anlat' diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve
    sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton
    duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...

    Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği
    arkadaşına dert yanarken, 'Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım'
    diye sözünü kesti arkadaşı. 'O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki
    restoranda genç bir kadınla yemek yiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş
    biniyorlar arabaya....'

    'Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları' diye bağırdı kadın. Onca
    yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti
    o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının
    sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı
    genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına
    nasıl sarıldığını gördü adamın...

    Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona
    sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar
    etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa
    geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu
    alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, 'son bir kez kucaklamak isterim seni'
    diyecek oldu ama kadın, 'defol' dedi nefretle...

    İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına
    kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.
    Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız
    kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın
    yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua
    ediyordu.

    Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile,
    kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle
    uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. 'Sen, buraya ne yüzle
    geliyorsun' diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. 'Lütfen, içeri girmeme
    izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.' dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve
    zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: 'Hiçbir şey göründüğü gibi değil
    aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre
    sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna
    dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini
    biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü
    oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya
    yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının
    karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama
    olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu
    kutuyu vermemi istedi...' Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını
    biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu
    açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt
    duruyordu kutuda. İlk kağıtta, 'Lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem'
    diyordu... Sırayla okudu; 'Seni çok sevdim', 'Seni sevmekten hiç
    vazgeçmedim', 'Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim.'
    'Fakat benim için ölmeni istemedim' 'Şimdi bana söz vermeni istiyorum.'
    'Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı? ' son kağıdı eline alırken, kutuda bir
    anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:

    'Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta
    martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım....'

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:44

    hüzünlerdi dökülen
    Yorgun kanatlarınla bir akşam üstü
    Özlem bulutlarından süzülüver içime.
    Sen gideli menekşeler bahara küstü,
    Ne gün doğdu, ne yıldız gülümsedi geceme.



    Dalında kurudu ümidin goncaları
    Sevdaya alkış tutan elleri kader kırdı.
    Bir türlü bulamadım o dörtlü yoncaları
    Aşkın mutlulukları; çözülmeyen bir sırdı.



    Şarkılar, hep tek yanlı aşklar için ağladı.
    Hüzünlerdi dökülen tamburların telinden
    Gönül mangalında ateşler kül bağladı
    Sağlam bentler yıkıldı ihanetin selinden.



    Çalmadın bir daha gönül kapısını,
    Gülmedin sabahıma pembe şafaklar gibi.
    Bir kenara fırlattın aşkımın tapusunu
    Yüreğime saplandın keskin bıçaklar gibi...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:43

    Bilmem Hatırlar mısın?



    Bilmem hatırlar mısın?
    Nasılda utanırdım seninle konuştuğumda.
    Ellerim, ayaklarım birbirine dolanırdı.
    Her yüzüne baktığımda, gülerdin..

    Bilmem hatırlar mısın?
    Korkardım sevgimi söylemeye.
    Korkardım çünkü, ters bir yanıt almaktan.
    Her Aşk dediğinde, susardım..

    Bilmem hatırlar mısın?
    Seninle konuşmak için can atardım.
    Gözlerine dalar, kendimden geçerdim.
    Her zor anımda, üzülürdün..

    Bilmem hatırlar mısın?
    Konuşurduk bahar akşamlarında,.
    Konu her defasında sevdaya dönerdi.
    Her biz dediğinde, ağlardım..

    Bilmem hatırlar mısın?
    Sıcak yaz akşamlarında beraberdik.
    Yan yanaydı hep ruhlarımız, geceye inat.
    Her konuşmamda, susardın..

    Bilmem hatırlar mısın?
    Hiç konuşamadık seninle sevgimizi.
    Oysa o kadar açıktı ki herşey.
    Her yakınlaşmamızda, kaçardım..

    Bilmem hatırlar mısın?
    Hep beraber olucaktık seninle.
    Bu son olacaktı, ikimiz içinde.
    Her ayrılık dediğimde, kızardın..

    Bilmem hatırlar mısın?
    Beni son defa ve habersiz terk ettiğinde.
    Nasıl yandı yüreğim ve nasıl haykırdım gecelere.
    Elimde olmadan nasıl isyan ettim; hayata, kadere, sevgiye.
    Oysa ne senin suçundu bu habersiz elveda; nede hayatın, sevginin.
    Tamamiyle kendi keşkemdi bu haykırış, kendi pişmanlığım.
    Bir kere bile seni seviyorum diyememiştim sana.
    İçimde kilitlendi kaldı, son ayrılık haberinle.
    Bilmem hatırlar mısın?
    Ben hatırlıyorum, zaten hiç unutamadım ki...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:43

    Bilmedim, Bilmedin, Bilmediler






    Güneş sönmedi,
    Sen sönmedin..
    Sen Güneştin;
    Bilmedim, bilmedin sende,
    Onlarda bilmediler.
    Onlar dediğim,
    Bizi bilenler..

    Sen gittin sonra aramızdan,
    Karanlıkta kaldık, anladık değerini
    Ruhumuzu aydınlattığını.
    Ve anladım Güneş olduğunu
    Anladın sende, onlarda anladılar.
    Ama geç kaldık,
    Hemde çok geç...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:43

    Bahar Yağmuru




    Yağmur yağıyordu bir bahar akşamında.
    Ve ben seni düşlüyordum..
    Balkondan uzattığım bedenim ıslandıkça,
    Ağlıyordum, çünkü seni hatırlatıyordu yağmur..

    Sokağa çıktım, şemsiye almadan,
    Islanıyordum, şehrimin dar sokaklarında..
    Gidiyordum, nereye gittiğimi bilmeden,
    Ama biliyordum sana ulaşacağımı, umuyordum...

    Yağmur güzel değildi belki, senin kadar,
    Ama seviyordum, sebepsiz bir şekilde..
    Tıpkı seni sevdiğim gibi...
    Gökyüzüne baktım o an, göremedim yıldızları..
    Kaybettim onlarıda senin gibi..

    Ağlıyordum, bir bahar akşamında,
    Sebebini bilmeden ağlıyordum...
    Rahatlatıyordu çünkü ağlamak beni,
    Tıpkı seni gördüğüm anki gibi..

    Yağmuru dinliyordum, bir bahar akşamında,
    Ağzından çıkan her sözü dinlemem gibi...
    Huzur veriyordu çünkü bana,
    Sebepsiz ve nedensiz dinliyordum..

    Yağmura benzetiyordum seni, herşeyinle..
    Yağmurla gelen herşeyi veriyordun bana,
    Yalnızca birşeyi veremiyordun, yağmur gibi,
    Bir benim olmayı beceremiyordun....

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:42

    Ben Hiçkimseyim


    Herkes gibi davranma bana,
    Yanlış yaparsın, ama anlayamazsın.
    Anlam veremezsin, tepkisiz tepkilerime.
    Çünkü ben farklı denizlerde yüzmeyi severim.

    Farka, fark atmayı severim.
    Anlamsızca bakmanı isterim yüzüme.
    Sevmem tanınmayı, kıyıda yalnız başıma,
    Yalnızca seninle kalmak isterim her fırsatta...

    Herkes gibi davranma bana,
    Bilmessin, sana nasıl şekil verdiğimi.
    Daha önce aldığın, sonuçları alamazsın,
    Tabu olmuş, basit ve sıradan hareketlerden.

    Tabuları, yıkmayı severim...
    Çünkü bilirsin sevmem sıradan olmayı.
    Akıl alma, beni benden başka kimse bilmez,
    Dedim ya! sevmem tanınmayı, severim yalnızlığı..

    Herkes gibi davranma bana,
    Ben daha öncekilerden farklıyım.
    Dedim ya! herkes gibi davranma bana,
    Ben herkes değilim güzelim, ben hiçkimseyim...

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:42

    İmkansız Aşk






    İçimde bir hüzün var
    Nedenini bilmediğim
    Belki de bilmek istemediğim
    Zor olanı yaşamak mı
    Yaşamı zorlaştırmak mı yaptığım?
    Doğruyu bulmak adına
    Yaşıyorum kaderin verdiklerini
    Verilenler kaderimin doğrusu mu
    Yoksa doğru olan mı yaşadıklarım?
    Gizli bir aşk bu, imkansız olan
    Sözlerle başlayıp hislerime yansıyan
    İmkansız olan aşk mı
    Yoksa aşkın gizi mi bunu imkansız kılan?

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:41

    Anlatamıyorum





    Anlatamadığım gösteremediğim
    O kadar sevgi var ki yüreğimde
    Çok ağır geliyor artık
    Sana olan tüm hislerim
    Korkularım
    Aşkım
    Sevgim ve özlemim
    Hepsini birden yaşamak
    Hissetmek ve tam anlamıyla gösterememek
    Çok ağır geliyor yüreğime
    Hepsini bir anda yaşıyorum
    Korkuyorum
    İçine girdiğim derin denizden
    Korkuyorum kaybolup gitmekten
    Çünkü aşkınla hergün daha fazla derinleşiyor deniz
    Korkuyorum senin birgün kaybolup gitmenden
    Seviyorum
    Hayatımda sevmediğim kadar
    Sensiz yaşayamayacağımı bilecek kadar
    Özlüyorum
    Gecenin karanlığında bir başımayım sanki
    Uykularım düzensiz ve
    Uykuya dalabildiğimde sen varsın rüyalarımda
    Her günümde her saatimde her anımda sen varsın
    Dudaklarımda kalbimde beynimde senin adın
    Bedenimde senin izin
    Kulaklarımda senin sesin
    Burnumda senin kokun var
    Seninle nefes alıyorum
    Seninle gökyüzünün güzelliğini gördüm
    Seninle çiçeklerin kokusunu duydum
    Sen olmadığında gene eskisi gibi
    Güzel olan hiçbirşeyi hissedemeyeceğim
    Ben seninle varım
    Korkuyorum gitmenden
    Seviyorum seni tüm kalbimle
    Özlüyorum seni tüm benliğimle
    Ne olur aşkım çabuk ol

    Çünkü sensiz yaşayamıyorum.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 20:40

    Kuşlar vardır,cana benzer havalarda
    Soğuksa kar,baharsa yaprak;
    Bir başına büyür toprakta ömrümüz,
    Güneşle yeşil elleriyle çıplak;

    -Uslu ayaklarla başlamış yolculuk-
    Yürünmez öyle,bazen durulur,
    Ve iner erenler katına yorgunluk;
    Kapanır sükun üzre kitaplar.

    Nefeslerle sürüp giden yaşamımız
    Bir su kenarına gelir durur;
    Ekmekten,saraptan öte nimetler vardır;
    Yürünmez öyle hep,bazen susulur.

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 16:27

    bitişin çığlığı



    Kararınız ne olursa olsun acı çekeceğinizi bildiğiniz durumlarda,
    bir karara varmak çok güçtür. Özellikle sevgi ilişkilerini
    bitirirken, ayrılıkların da başlangıcında. Bir şey olur, bir şey
    yaşanır ya da olması gereken gerçekleşmez.
    İşte o zaman içinden bir parça kopar insanın.
    'Bu bana göre değil, hak etmiyorum ben bunları' diye düşünür.

    Aşk varsa, sevgi oluşmaya başlamışsa, başını hızla bir yere
    vurduğunda hissettiği acıdan daha keskin bir acı kaplar ruhunu.
    İsyan etmek, bağırmak, çağırmak, 'kendine gel, yaptığını fark
    et' demek ister. İlk sarsıntı bazen bir kucaklaşmayla,
    bazen bir özür ya da özrü sembolize eden bir davranışla,
    daha kötüsü bazen hiç konuşulmadan geçer gider.
    Ama ardı arkası kesilmiyorsa incinmelerin
    ya da farklılıklardaki yansımaların, yürekteki
    acı büyür iyice. Ve başlar çatışma.

    Yürek, ilkel toplumlardaki tamtamların çığlığıyla sarsılırken,
    akıl yüreği sakinleştirmeye, çözüm üretmeye çabalar. Paramparça
    hisseder kendini insan. Benliğe, doğrulara, sağlıklı birlikteliğe
    duyulan özlemle, sevgiliye duyulan özlem arasında takılı kalır.
    İlkel çalgıların ve çığlığın ritmi artarsa eğer, yani var olanlara
    yenileri eklenirse, akıl daha çok frene basar. Bu kez 'kendine
    gel! ' denen, kendisidir. Çünkü aynada görülen, göz kapakları
    düşmüş, dudakları sarkmış yüz, artık mutlu degildir.

    Yapılacak tek bir şey vardır. 'Ya olduğu gibi kabul et ve
    acı çekme ya da çık git.' Bilir bilmesine bunu yürek de,
    gitmeyi istemez. Bedenini uzaklaştırmayı değil, onu
    göğsüne sokmayı ister. Sarılmak, daha çok bir olmak.

    Hele bir de paylaşılan zaman ve yaşam parçaları çoksa,
    umutlar ve hedefler beraber konduysa, emek harcandıysa var
    olmak için, daha da güçleşir gitmek. Tüm bunlar yaşanırken
    benlikte ve ruhta, artık bir arada oluşun da tadı kalmaz.
    Çünkü, ne, bir olunabilir bu sorularla, ne de gidilebilir bu
    özlemle. Tamtamın sopası, her soluğa denk düşer böylesi
    zamanlarda. 'Seni Seviyorum' o ilkel sestir aslında. Sevgi
    yener mi aklı? Bazen. Ama hep o incinmeye, yeniden hayal
    kırıklığına uğramaya hazır oluş halde sürer ilişki. Kişi,
    bilir bir gün bağların kopacağını. Sadece süreyi uzatmaya,
    kopuşu geciktirmeye yarıyordur davranışları.

    Bazen de akıl galip çıkar, yüreği de yanına çekerek. 'Tamam'
    diye düşünür insan. 'Onu çok seviyorum. Bedeninin sıcaklığını,
    sarılmasını özlüyorum. Ama kumaşın dokuması farkli işte.
    Tutmuyor birbirini. Farklılıklar, olanlar ya da olmayanlar bu
    kadar sarsıyorsa beni; kendimi, 'ben'ime olan saygımı
    korumak için bitirmeliyim ilişkimizi.'

    Ve geriye dönüp yaşananlara bakar. 'Denemediğim yol
    kalmış mı? Yeterince süre vermiş miyim sorunların çözümü için?
    Çaba göstermiş miyim gerçekten? ' diye sorar. Her şey denenmişse
    bile, son bir sanş vermeden ilişkiye, çıkıp gidemez. 'Şu olaya,
    bu zamana kadar yaşarım, yaşatmaya çalışırım sevgimi. Tekrar
    oturur konuşur, anlatmaya, anlamaya çabalar,olamazlığına emin
    olmadan koparmam içimdeki duyguyu'diye düşünür. Ve yaşar.

    Eğer sevgi gerçekse, kişilikler sağlıklıysa, farklılıklar aşılamaz
    boyutta değilse, çözülür sorunlar. Ama aksi durumda, tek yol kalır
    hayatta. Gidiş. Hem de gelişi olmayan bir gidiş. Denenmiş elbisenin
    provasının olmayacağını bilerek, geride hiçbir şüphe, akılda hiçbir
    keşke, yürekte hiçbir ümit bırakmadan, çıkıp gidilir.

    Acı çekilmez mi? Hem de nasıl çekilir. Yine de bilir ki insan,
    beraber olduğu sürece hep acı çekecek., acı çekme ihtimaline
    karşı hep tetikte duracak, mutluluk,huzur üretemeyecek.

    Bu yüzden haykırır yüreğinin olanca gücüyle: 'Hadi şimdi vurun
    bakalım tamtamlar. Şimdi daha hızlı, daha güçlü çığlıklar atın.
    Başka ses duyamaz hale getirin beni. Ama ben gidiyorum.
    Çünkü bir süre sonra susacağınızı biliyorum. Alın bir vuruş
    da benden. Biten ilişkiye, gönderilen sevgiliye,
    içimdeki acıya! Yine de gidiyorum.'

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 16:09

    sonsuz bi hikaye



    Hüzün tam kalbinden kırılırken ‘’sana bir hikaye anlatayım’’ dedi yabancı. Cevap verdi genç kız ‘’dur ben sana anlatayım’’ adam şaşırdı sustu tam konuşacaktı ki genç kız konuşmaya başladı ve anlattı.



    Genç kız: Hani hikayelerin başı var ya işte bunun sonu da böyle…

    Genç adam: nasıl yani

    Genç kız: bir zamanlar oldu her şey. Artık tekrarı mümkün değil.

    Genç adam: tamam öyleyse bana hikayeyi anlat.

    Genç kız: sen bunu dedikten sonra hikayenin sonu geliyor. Yaşadıklarını anımsa sadece.



    Genç adam sustu kız kalktı ve gitti hikaye bitti. Hiç birisi bir birlerine dur diyemedi. Genç kız kalkarken adam eline bir paket sıkıştırmıştı. Kız iyice ilerledikten sonra paketi açtı paketten çıkan şeye çok şaşırdı afalladı. Bir tane bademli kurabiye çıkmıştı. Yedi ve bütün hikayeyi unuttu sadece anı bölümüne yazdı. ‘’Dün yediğim bademli kurabiye’’



    Hüzün tam kalbinden kırılırken

    Bir yabancı geldi yanına

    Oturdu bir hikaye anlat dedi bana

    İrkilmeyen bir acıyla

    Kalktı yerinden

    Bir hikaye anlat bana hadi

    Kız tamam dedi

    Sadece yaşadıklarını anımsa

    Sustular hikaye bitti

    Son yerine elveda yazdı

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 16:08

    Kara gözlü dilber lebin lezzeti
    Sükker midir şerbet midir bal mıdır
    Dökülmüştür ak gerdanın üstüne
    Kakül müdür sırma mıdır tel midir

    Kudretinden eğnine hulle biçilmiş
    Gerdanına siyah benler saçılmış
    Hüsnünün bağında çiçek açılmış
    Lale midir sümbül müdür gül müdür

    Gönlümdür aşk ile arayup süzen
    Ağyar olur yarin ardınca gezen
    Söyledikçe kara bağrımız ezen
    Ağız mıdır dudak mıdır dil midir

    Alçakları koyup yüksekte uçmak
    Rakib-i naşiye sırrını açmak
    Yadlara meyledip fakirden kaçmak
    Adet midir kanun mudur yol mudur

  • Meltem Balı
    Meltem Balı

    12.04.2007 - 16:06

    Kalp Krizi



    X) Hıı kalbimm...
    Y) Ne höyt..
    X) İlacım ilacım..
    Y) Ne ilacı hangi ilaç
    X) Ceketimin cebindeki hıı..
    Y) Hangi ceket
    X) Lacivert olann...
    Y) Hangi cebi
    X) İç cep..
    Y) Hangi ilaçç
    X) Sittir git istemiyom beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar..
    Y) Hangi köy? Ana geberdi.

    X) Hıınk kalbim
    Y) Bi dakka baba bi sus bişey dinliyorum
    X) Lan deyyus ölüyorumm
    Y) Bi saniye baba şu bitsin bi
    X) Lan ölüyorum diyorum hınkkk
    Y) Baba ben napabilirim Azraili mi durdurcam
    X) Sittir git evlat

    X) Hınkk kalbim
    Y) ne oldu kalbine?
    X) Sıkıştıı hıı..
    Y) Hıı çok kötü birşey ya geçen günde ben sıkıştım kendimi tuvalete zor attım
    X) Eşşedü ennaa..
    Y) Astir öldü

    Y) Aşkım seni seviyorum
    X) hıı tamam
    Y) off (kalpsizin teki ama)
    X) hınkkk kalbimm
    Y) Oleyy kalbii varmışş

Toplam 1039 mesaj bulundu