Bizler önce birbirimizi sevmeliyiz, daha sonra asıl sevgiliyi. Yaratılanı sevmeden, Yaratan'ı asla sevemeyiz. Basit, sıradan ve banallaşmış üç günlük sevgi değil benim anlatmak istediğim sevgi; ne olursa olsun sonuna kadar giden, gidilmeye lâyık olan sevgi.
Yaratılış itibari ile tüm insanlarda sevgi mayası vardır. Her insana bahşedilmiş olan bu hazineyi kullanabilenler, önce aşk, sonra da bütün sevgileri içine alan 'Muhabbet' derecesine ulaşabilirler. Onun için 'Aşk'ı, aşktan ayırmak gerekmektedir.
ayrılık günü düştü peşime hüzün ve bırakmadı kaç yıl boyu boylu boyunca uzandım yanına ama bana dönük değildi yüzün aldanıp sana bekledim geçen güzü ve bırakmadım kaç yıl boyu zaman dolunca geldiysem yanına sebep sana o gün verdiğim sözüm dön diye yalvarırken düştü elimden gururum son diye dilenirken geçti önümden bitanem yine dolacaksa gözlerim sensiz olsun dilerim eritir yaşlar kalbimi dayanamam dayanamaz buna yüreğim dur yalan yalan söyledim yaşanacaksa eğer keder söylemeliyim gerçeği ağlayalım beraber
... ve ben sensiz gecen her saniyeye ağlıyorum. eminim ki senden haber gelmeyecek bu gecede, ve ben her saniye tekrar ağlayacağım. ve ben her ağladığımda sana aşık olacağım, ben her aşık olduğumda sen ağlayacaksın... ...
bir garip mengene yüreğimi sıkar bir kuşun kanadının gölgesi düşse yüreğine kıskanırım …. ben mavzerde fişek ben ki kını da bıçağım gökyüzünü paslı bir maviye yeryüzünü kızıla boyarım İsterim ki mutluluk gölgen olsun gözlerinin gülen tılsımı hiç bozulmasın ben bir bedevinin su aradığı gibi arıyorum şimdi seni ve nasıl özlüyorsa yarasalar geceyi bende seni öyle özlüyorum eylülün geldiğini sızlamasından anlıyorum dizlerimin bilirimsin karanlık bir gecede yalnızlığın insana nasıl koyduğunu bilirimsin kara bir karıncanın beyaz kalbi gibi bir hisle sevdiğimi seni bilirimsin içinde aşk geçmeyen şiirleri yazmadığımı a ve ş ve k harfleri mazi urganın ucuna bağlıdır, benim gönlümde bir tren penceresinden el salladığım gün siyah saçlı bir kıza bir otogarda bıraktım bu harfleri sol göğsümün üstünde muska gibi sakladığım resmi uzayıp giden yollara bıraktım
ben acılar denizinde boğulmuum işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle bütün gemiller söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma sularım tuzlu, sularım zehir zemberek baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse yılların içimde bıraktıklarını...
ben seni hiç sevmedim ki durgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim, bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim bir de yıldızları sevdim eylül akşamlarında gelip, gözlerinde tutulan. ben seni hiç sevmedim ki beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim, kurşunları sevdim beni vurduğunda, ağlamayı sevdim unuttuğunda, yalnız olduğumu anladığımda ayakta kalmamı sevdim yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda ekmeği sever gibi sevdim sensizliği su gibi özledim temmuz güneşinde sesini ikindide yağmur gibi geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi ben seni hiç sevmedim ki... kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim menekşeyle konuşmanı nisan'a hatırlatmanı baharın bir adının da yalnızlık olmalığını düştüğün zaman kanayan yaralarını ve tuhaflığını üşüdüğüm zaman sakız satan çocukları yeni çıkan şarkıları her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte ben seni hiç sevmedim ki... bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde buğusunda sabahın, acımasızlığında ahın, ağlayan yüzünde isa'nın ferahlatan gücüyle duanın korkutan yanıyla nar'ın incenin, zeytinin ve kalbin üstüne gülün üstüne tutunduğum umudun üstüne korkunun üstüne hep senin üstüne, hep senin üstüne ben seni hiç sevmedim ki... gittiğin zaman gitmeni sevdim evreni sevdim geldiğin zaman kalmanı sevdim korkuyordum sana alışmaktan yine de sevdim gülümsemeyi mendilimi sallarken, seni götüren trenin arkasından kırlara ilk kar düştüğü zaman ölümünün ne güzel olduğunu sevdim seni içimde öldürdüğüm zaman ben seni hiç sevmedim ki... durgun akşamlarda söylenen şarkı neyse bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim bir de yıldızların sevdim eylül akşamlarında gelip gözlerinde tutulan ben seni hiç sevmedim ki... düştüğün zaman kanayan yaralarını ve tuhaflığını üşüdüğüm zaman sakız satan çocukları yeni çıkan şarkıları her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte ben sevdim mi adam gibi severim ben sevdim mi adam gibi severim
hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde, bu gece yine için için yanıyorum, oturmuş seni düşünüp ağlıyorum, seni, gidişini, sevişini, herşeyini... unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim, yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor... seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde... simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum, onları sana benzetiyorum, kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali... dedim ya, seni düşünüyorum bu gece, beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü, ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu, büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını ve birgün ansızın bırakıp gidişini... son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını, gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum, bir daha çıkamasın diye... çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin, ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin? gittin son bir veda ile gözü yaşlı, elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı, sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım... ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım, uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine, özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala... sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz, aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz... hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm, sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm, aradın beni aylarca bir sevgi uğruna, ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna, kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin, beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı, yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna, yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin... bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın, yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin... sevdiğini en mutlu gününde öldürdün, ve ardına bakmadan gittin... beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım... senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz, hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil... parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç? parça parça edilmiş, yıkık ve virane, bir o kadarda vefasız... önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım... geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm... unuttum dedim, unutacağım dedim, unutamıyorum dedim, unutmam dedim... önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden, bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde, hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde, hatıraların, gözlerin ve sözlerin... şiirlerini getirdiler bana, beni öldüren şiirlerini... vefasız dediğini duydum, yıkıldım, düşündüm seni gecelerce daima tek başıma, şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi, kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım... 3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim... sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde... belki birgün sesini duyarım umuduyla telefon bekledim günlerce, telefon gelmeyip sesine hasret kalınca ağladım ağladım, sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım... duydum ki kalbini vermemişsin kimseye, olurda içinde görürler beni diye... benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye, olurda içinde seni görürler diye... gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken, hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye, aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın, hep göz kırpardın uzaktan, sessizce, bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle... bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum, seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde... düşmüyor adın hiç dilimden, öleceğim gülüm bir gün ben, senin sevginden, senin derdinden... bir gün göreceğim yine belki seni, seni, beni unutmuş, benim olmayan seni... İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım, ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım... yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye, ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi; seni unutmam için öldürseler bile, karşılık olarak dünyayı verseler bile, darağacı kurup idam etseler bile, senden başkasını asla sevmeyeceğim... ILIK RÜZGAR (İstanbul, Bayan, 39)
değişir yönü rüzgarın solar ansızın yapraklar; şaşırır yolunu denizde gemi boşuna bir liman arar; gülüşü bir yabancının çalmıştır senden sevdiğini; içinde biriken zehir sadece kendini öldürecektir; ölümdür yaşanan tek başına, aşk, iki kişiliktir. bir anı bile kalmamıştır geceler boyu sevişmelerden binlerce yıl uzaktadır binlerce kez dokunduğun ten; yazabileceğin şiirler çoktan yazılıp bitmiştir; ölümdür yaşanan tek başına. aşk, iki kişiliktir avutmaz olur artık seni bildiğin şarkılar; boşanır keder zincirlerinden sular tersin tersin akar; bir hançer gibi çeksen de sevgini onu ancak öldürmeye yarar: uçarı kuşu sevdanın alıp başını gitmiştir; ölümdür yaşanan tek başına. aşk, iki kişiliktir. yitik bir ezgisin sadece tüketilmiş ve düşmüş gözden; düşlerinde bir çocuk hıçkırır gece camlara sürtünürken; çünkü hiç bir kelebek tek başına yaşamaz sevdasını, severken hiç bir böcek hiç bir kuş yalnız değildir; ölümdür yaşanan tek başına, aşk, iki kişiliktir.
mevsimler degisirken, insanlik hep aynimi? hangimiz, dünki gibi, kaldik bugünümüzde.. zaman denilen hilkat, sadece bir aynami? bize, bizi gösteren, kosturan önümüzde....
gözlerinin içine bakabildiğim sürece varım.. ve gülüşünü görebildiğim sürece dokunuşunu hissederken benliğimde uzak olsak bile anlamalıyım bilmeliyim sıcaklığını, tenin tenime dokunmalı gözlerimden iki damla yaş süzülmeli bakakalmalıyım gidişinin ardından sözler anlamını yitirdiği an gelmelisin bilmelisin o an hissettiklerimi görmelisin özlemimi paylaşmalısın gülüşümü, dokunuşumu, hissedişimi.....
rüzgar yüzüme çarptıkça, saçlarım usulca dalgalanınca, yaşadığım anılar bir bir gözümüm önüne gelince, nedense içimden ağlamak gelir. nedense içimden sana sarılmak gelir. nedense çaresizliği kabullenip ölmek gelir... gece yatağımda seni düşlerken, rüyamda bulutların üzerindeyken, uyandığımda geçen zamanı izlerken, nedense içimden herşeyi bırakıp sana koşmak gelir. nedense içimden herşeyi yüzüne vurmak gelir nedense içimden hayatın anlamsız olduğu gelir. yolun sonuna geldiğimde, yaşadığımı zannettiğim rüya bittiğinde, sevgim sonsuzluğa erdiğinde, sana koşuyorum işte....
yapma olduğun olman gerekense, onu da vermesi gereken verdi alması gereken alacak bir gün...
susma hiçliğe ihtiyacın olduğu zaman kendini toz kokan odaya tıkmamalı sonunun yanıbaşındalığını fark edemez insan...
ağlama İyi seçmeli sulanacak şeyleri numunelik bir burağan mı ki seninkisi! ? kendinde tek sandığın yeis,insanoğlunun topunun sureti...!
gitme kovulduğunu sandığın yer asıl kabul olacağın yer aslında gitmeyi isteme... pes edecek kadar güçlü, İdamlığını isteyecek kadar yenik değilsin daha...
olmuyor... Olmuyor unutulmuyorsun Nasıl savaş veriyorum unutmak için Olmuyor… Sen benim yorgun, her şeyden vazgeçtiğim Zamanlarımda uğradın Ne yorgunluklarım bitti Ne vazgeçtiklerim Özledim seni özledim Hayat akıp gitti tutamadım Toparlayamadım yüreğimi Seni yaşamayı özledim Öldürüyor günden güne özlemin Bir rüzgarla gül yaprağı misali Sığamıyorum dünyaya…. Hiç düşünmediğim kadar Öz
Ellerini tutunca bir soğukluk Duyarsam Gözlerine bakınca eğer benden kaçarsan Sanma ki bu gönül aşkı seni unutur Yüreğime ateşten bir hançer sokarsan
Ben yolumu bulurum hiç bunlara Gerek yok Ben yolumu bulurum uğurlama Gücüm yok
Varlığımı ve sevgimi gün gelip de Unutursan Beni bir maziden anılara sayarsan Ağlasam sızlasam hallerimden Utansam Söyle nasıl unuturum kemdimi de Unutsam
Kar tanesi gibi. Uzun yollar bıraktı ardında, rüzgara aldırmadı, güneş bile yaklaşamadı yanına, sonuna kadar geldi. Ve tam bırakacakken kendini kollarıma, şu karşı cama düşen kar tanesinden farksızdı.
Bana değil ona bıraktı kendini, dayanamadı sonra, eridi, su oldu, aktın uzun uzun ve gitti.
Kim bilir şimdi nerede? Belki bir uğurböceği konmuştur üzerine, son dileğini fısıldıyordur kulağına. Belki bir balığın pulları arasına sıkışmıştır, bir martıya yakalanır ve ona dokunup uçmaktır tek istediği. Umarım kimseye yakalanmamıştır, kimse konmamıştır üzerine, kimse kollarına sarıp kurutmamıştır ve…
Her gözyaşımı 'o' sanıyorum gittiğinden beri. Hiç birini silmiyorum. Hiç birini yere düşürmüyor, hepsini yastığımın ucunda biriktiriyorum. Bir gün yanımda uyanır diye. Ve sonra hep yanımda uyanır diye.
Oysa gözyaşım olmasını değil, yağmur olmasını, birer birer göz çukurlarıma, sadece benim göz çukurlarıma düşmesini isterdim.
Kirpiklerimden sıyrılıp, dudaklarıma süzülmesini ve tenimde kurumasını isterdim. Ve sonsuza dek benimle kalmasını...
Belki iki kar tanesi olurduk, gökyüzünde asılı kalırdık. İstediğimiz zaman uçar, istediğimiz zaman düşerdik...
küçücük bir kalbi vardı... kocaman düşleri... babası onun herşeyi idi.. üzerine titrerdi..bir yaprak gibi.. sevgi denizinde halbuki bir damlaydı o kendini ne çok sanırdı..çocuktu.. renkler karışacaktı gökyüzünde önce güneş lacivert oluverecek birden ışıklar sönecek..sadece sokak lambaları etrafında pervaneler..uçuşacak.. hayatın gri zamanlarıda vardı habersizdi..minicikti yüreği fakat... kocaman sevgi vardı içinde bir gün acı bir haber aldı babası ölmüştü artık olmayacaktı...hiç bir zaman üstelik bir veda bile etmeden.. düşlerinden sıyrılmıştı...gökyüzüne.. bir kuyuya düşmüştü karanlık ejderhanın ağzında minicik yüreği alevler arasında kalmıştı..çocuktu.. konuşmadı bir vakit.. bir gün resim dersinde.. bir ağaç çizdi köklü..o kadar.. tarih kadar..eski.. bir elma ağacıydı...yaprakları sararmış.. üzerinde üç kırmızı elma vardı.. bir tanesi de düşmüş.. yerde... hatrına&düşeceğim......26 // 03 07 ben resmi gördüm&-
yokoluştur gitmek -varolmanın ta kendisi-... arkandan dökülür inciler, kelebeğin kanadındaki toz misali, rüzgarlar savururda, güneş açtığında yeller eser yerinde... önüne geçilmez bir seldir, yakar yıkar heryeri. güneş açsa da hep oradadır...
yaradır gitmek. ufacık izi kalsa da iyileşir. ölümcüldür yara, izi geçsede, izi kalır hep yüreğinde...
bir bebektir gitmek. soluk alır yaşar,yada soluksuz et parçası...
hayattır gitmek. içinde kaybolur, yada sen içinde kaybolursun...
ölümdür gitmek. vardığında huzur, yada sadece kemik takırtısı...
şimdi zamanıdır gitmenin. demir almak vakti geldiğinde, -kalkmak istemese de- nice zincirler koparmıştırda, yine de ayrılmıştır limandan. ILIK RÜZGAR (İstanbul, Bayan, 39)
12.04.2007 - 21:50
Bizler önce birbirimizi sevmeliyiz, daha sonra asıl sevgiliyi. Yaratılanı sevmeden, Yaratan'ı asla sevemeyiz. Basit, sıradan ve banallaşmış üç günlük sevgi değil benim anlatmak istediğim sevgi; ne olursa olsun sonuna kadar giden, gidilmeye lâyık olan sevgi.
12.04.2007 - 21:49
Yaratılış itibari ile tüm insanlarda sevgi mayası vardır. Her insana bahşedilmiş olan bu hazineyi kullanabilenler, önce aşk, sonra da bütün sevgileri içine alan 'Muhabbet' derecesine ulaşabilirler. Onun için 'Aşk'ı, aşktan ayırmak gerekmektedir.
12.04.2007 - 21:49
ağlayalım beraber
ayrılık günü düştü peşime hüzün
ve bırakmadı kaç yıl boyu
boylu boyunca uzandım yanına
ama bana dönük değildi yüzün
aldanıp sana bekledim geçen güzü
ve bırakmadım kaç yıl boyu
zaman dolunca geldiysem yanına
sebep sana o gün verdiğim sözüm
dön diye yalvarırken
düştü elimden gururum
son diye dilenirken
geçti önümden bitanem
yine dolacaksa gözlerim
sensiz olsun dilerim
eritir yaşlar kalbimi
dayanamam
dayanamaz buna yüreğim
dur yalan yalan söyledim
yaşanacaksa eğer keder
söylemeliyim gerçeği
ağlayalım beraber
12.04.2007 - 21:49
sürüklenen mısralar
küllerinden alev alan sözler yola çıktı
yorgun savaşçı geceye dair melodiler mırıldanıyor
ölüm ve ardındakiler bilinmiyen ritmi sorguluyor
zaman kaçıyor ve ben onu acımasızca kovalıyorum
can sıkıcı öğütler yağmur şeklinde beynime işliyor
şimdi kendimden geçtim...gibi hissediyorum
zaman bizi ölüme sürüklüyor-bak ve gülümse
12.04.2007 - 21:49
şair'in destanı
her biri ayrı değer, ayrı renk ayrı şekil.
şair üstün şahsiyet, edepsizlik sen çekil.
toprak hayat doğurur, taşlar çakıl kum ve kil.
...............burcu burcu menevşe, gönül gönül dolansın.
...............bülbül renge aşina, zakkum gül e yalansın!
şair edep hayadır, kaleminde sözünde.
yangın varsa kaçmayın,arındırır közünde.
fikir sefil fahişe, şiir yatak gözünde.
...............sen yücesin şairlik, şiir bundan arınsın.
...............mısraya uçkur çözen, çöplüğünde barınsın.
hakikattir şairler, haysiyeti yazarlar.
haysiyet yoksunları, mahremini pazarlar.
malum fikir ölünce, mecbur mezar kazarlar.
...............maymun ölse yeterli, atıvermek çukura.
...............solucanlar karışır, can verdikçe çamura!
düzenbazlık iftira, sefil name yazamaz.
şair önce insandır, insanlıktan azamaz.
azazil bile olsa, hak yolunu bozamaz.
...............şimdi gözler ufukta, tek tek fikir oluşsun.
...............kalbi kelam olanın, düzdükleri buluşsun.
neler geldi tarihten, ve daha da gelecek.
geçeni bildi gönül, geleni de bilecek
bu bir devr-i alemdir, nemrutları silecek!
...............iki akrep üç yılan, ardından el sallayan.
...............bir de şeytan it idir, seni ucuz yallayan!
müfterilik marifet, hukuk nara atanmış.
kelam hicab içinde, şiir şair utanmış.
sözün iflas mihengi, müflis edep satanmış.
...............aşina yüz kalmadı, geçemezsin yollardan.
...............has şair i düşürdün, oturduğun dallardan.
şiir benim bebeğim, sardım onu kundağa.
kurşunların kahrolsun, vermem kara toprağa.
sam yelleri çıldırsın, bahar gözlü yaprağa.
...............bad-ı saba değilsin, es karayel karışık!
...............kozun tozun bellidir, mikrop ile barışık.
insan sırrı ameldir, varsa dahi yakılmaz.
kalem dilde yıkanmış, bulaşığa sokulmaz.
gözün hakkı na-mahrem, mahremine bakılmaz.
...............hıçkırıklı pencerem, indirilsin perdeler.
...............seni yırtan parmaklar, yırtıldığın yerdeler!
şair seni ayırdım, resmi donuk pozlardan!
seherde öten horoz, işte farkın kazlardan.
adın ile geçinen, göçebe yobazlardan!
...............bir elini sallasan, hakikatin ellidir!
...............gece uçan yarasa, gün doğunca bellidir!
yolu çamur olanın, çilesi bata bata!
adı kabak olanın, hilesi yata yata.
senin adın şairdir, mukallidin şamata!
...............kimi ziynet yüklüdür, yola çıkar bavullar.
...............çingene adetinde, böyle çalar davullar!
ey kutlu miras kalem, seni nasıl böleyim!
gül bahçede rayiha, kokun ile öleyim.
hangi şair ölmüştür, seni ölü bileyim.
...............gönül sözü nehirdir, duygu duygu taşıyor.
...............ab-ı hayat kalemin, mısra mısra yaşıyor!
şair sözün sanattır, sesin benzer nidaya.
senden nida duyanlar, koşup varır hüda ya!
şu kapıda vuslatın, bu kapıdan vedaya!
...............yola çıkmış yolcusun, yorulmaktır çileler.
...............ölümsüzlük adındır, ölümlüdür hileler!
sen kendine çilesin, böyle yazmış o! ferman.
mısra mısra çaresin, nokta nokta hak derman.
mürekkeble savrulur, alnı iffet ak harman!
...............nakış nakış adın var, tekerrürün çarkında.
...............rüzgarını estiren devr-i tarih farkında.
neredesin farazdak, neredesin ey baki.
canım seni arzular, bulamadım yar sadi.
fuzuli yiğit kalem, İstanbul aşkı avni.
...............yine aynı devrandır, rüşvet değil diyorlar.
...............ben de verdim füzuli, selam dedim yiyorlar!
adım sanım bellidir, köroğlu yum hoyluma.
bolu beyi gazelin, ayvaz oldu koynuma
kimin ipi yağlıysa, gelsin taksın boynuma.
...............hiç kıymeti bulunmaz, hak yolunda başımın!
...............varisi yüce rahman, son durakta taşımın!
şiir şimdi ağlıyor, şair düşmüş toprağa!
kaç bin çiçek bedeldir, gazel olmuş yaprağa.
vur başını hokkabaz, gönül saplı tokmağa.
...............parça parça saçılmış, firak yemiş yorgunsun!
...............dünden kalan misafir yarın yolcu mansursun.
mansur ilhan yakar
12.04.2007 - 21:48
vazgeçmem...
aydınlık dünyamı karartsan bile
şu açan gülleri soldursan bile
en mutlu günümü haram etsende
yinede vaz geçmem ben senden vazgeçmem...
hayallerimi yarım bıraktın
sen benim kalbimi ateşe attın
sanmaki benden kurtulacaksın
yinede vaz geçmem ben senden vazgeçmem...
her zaman her yerde alay etsende
sen benim sevgimi küçümsesende
şu soğuk hançeri kalbime saplasan bile
yinede vaz geçmem ben senden vazgeçmem...
12.04.2007 - 21:48
ve ben
...
ve ben sensiz gecen her saniyeye ağlıyorum.
eminim ki senden haber gelmeyecek bu gecede,
ve ben her saniye tekrar ağlayacağım.
ve ben her ağladığımda sana aşık olacağım,
ben her aşık olduğumda sen ağlayacaksın...
...
12.04.2007 - 21:47
umut yolcusu
bir yol belirdi kuşluk vakti önümde
ölüm döngüsünde nefesim çığlık ediyor
koşuyorum ardıma bakmadan umuda
karardı düşlerim umursamıyorum
önder değilim ben gelme yolumdan
mumlar eşliğimde çağırdım geceme umudu
ufku derinleştikçe siyah sızıyor ruhuma
ardımdaki izleri silip alıp götürüyor beni umuda
12.04.2007 - 21:47
a ve ş ve k
bir garip mengene yüreğimi sıkar
bir kuşun kanadının gölgesi düşse yüreğine
kıskanırım ….
ben mavzerde fişek
ben ki kını da bıçağım
gökyüzünü paslı bir maviye
yeryüzünü kızıla boyarım
İsterim ki mutluluk gölgen olsun
gözlerinin gülen tılsımı hiç bozulmasın
ben bir bedevinin su aradığı gibi
arıyorum şimdi seni
ve nasıl özlüyorsa yarasalar geceyi
bende seni öyle özlüyorum
eylülün geldiğini
sızlamasından anlıyorum dizlerimin
bilirimsin karanlık bir gecede
yalnızlığın insana nasıl koyduğunu
bilirimsin kara bir karıncanın
beyaz kalbi gibi bir hisle sevdiğimi seni
bilirimsin içinde aşk geçmeyen şiirleri yazmadığımı
a
ve
ş
ve
k
harfleri
mazi urganın ucuna bağlıdır, benim gönlümde
bir tren penceresinden el salladığım gün
siyah saçlı bir kıza
bir otogarda bıraktım bu harfleri
sol göğsümün üstünde muska gibi
sakladığım resmi uzayıp giden
yollara bıraktım
12.04.2007 - 21:46
acılar denizi
ben acılar denizinde boğulmuum
işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
bütün gemiller söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
yılların içimde bıraktıklarını...
12.04.2007 - 21:46
adam gibi
ben seni hiç sevmedim ki
durgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim,
bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
bir de yıldızları sevdim
eylül akşamlarında gelip,
gözlerinde tutulan.
ben seni hiç sevmedim ki
beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim,
kurşunları sevdim beni vurduğunda,
ağlamayı sevdim unuttuğunda,
yalnız olduğumu anladığımda
ayakta kalmamı sevdim
yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda
ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
ikindide yağmur gibi
geceleyin yağan yağmur gibi sevdim seni sevdiğimi
ben seni hiç sevmedim ki...
kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
menekşeyle konuşmanı
nisan'a hatırlatmanı
baharın bir adının da yalnızlık olmalığını
düştüğün zaman kanayan yaralarını
ve tuhaflığını üşüdüğüm zaman
sakız satan çocukları
yeni çıkan şarkıları
her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
ben seni hiç sevmedim ki...
bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine
bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde
alemin ortasında, kimsesizliğin sesinde
buğusunda sabahın, acımasızlığında ahın,
ağlayan yüzünde isa'nın
ferahlatan gücüyle duanın
korkutan yanıyla nar'ın
incenin, zeytinin ve kalbin üstüne
gülün üstüne
tutunduğum umudun üstüne
korkunun üstüne
hep senin üstüne, hep senin üstüne
ben seni hiç sevmedim ki...
gittiğin zaman gitmeni sevdim
evreni sevdim geldiğin zaman
kalmanı sevdim
korkuyordum sana alışmaktan
yine de sevdim gülümsemeyi
mendilimi sallarken, seni götüren trenin arkasından
kırlara ilk kar düştüğü zaman
ölümünün ne güzel olduğunu sevdim
seni içimde öldürdüğüm zaman
ben seni hiç sevmedim ki...
durgun akşamlarda söylenen şarkı neyse
bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
bir de yıldızların sevdim
eylül akşamlarında gelip
gözlerinde tutulan
ben seni hiç sevmedim ki...
düştüğün zaman kanayan yaralarını
ve tuhaflığını üşüdüğüm zaman
sakız satan çocukları
yeni çıkan şarkıları
her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
ben sevdim mi adam gibi severim
ben sevdim mi adam gibi severim
12.04.2007 - 21:46
adı: gül
gülü vurmuşlar gül sokağı’nda,
uzanmış üç adım yatıyordu gül...
bir adam usulca bir uçuruma,
“sevi için” deyip atıyordu gül...
ve bir kız kanatıp hüznü boyuna,
hepten sevgisizlere satıyordu gül...
gülü vurmuşlar gül sokağı’nda,
uzanmış üç adım yatıyordu gül...
12.04.2007 - 21:45
ağladım
hüzün yıldızları parlıyor bugün gökyüzünde,
bu gece yine için için yanıyorum,
oturmuş seni düşünüp ağlıyorum,
seni, gidişini, sevişini, herşeyini...
unutamıyor işte seni şu yaralı kalbim,
yaptıklarını hatırlayıp, pişman oluyor...
seni düşünüyorum bu gece, karanlık gökyüzünde...
simsiyah gökyüzünde parlayan yıldızları seyrediyorum,
onları sana benzetiyorum,
kararmış kalbimin bir kenarında yanan meşale misali...
dedim ya, seni düşünüyorum bu gece,
beni sevdiğini, bana nasıl baktığını, bana nasıl güldüğünü,
ellerimi nasıl tuttuğunu, ellerini nasıl tuttuğumu,
büyüyen bir ateş gibi sevgimizin nasıl çoğaldığını
ve birgün ansızın bırakıp gidişini...
son vedanı hatırlıyorum, gözlerime ağlarcasına baktığını,
gözlerini kalbime gömdüğünü hatırlıyorum,
bir daha çıkamasın diye...
çıkamadılar zaten kalbimden gözlerin,
ölüler dirilirler mi ki gömülenler çıksın, gitsin?
gittin son bir veda ile gözü yaşlı,
elimde kolyen, ardından dakikalarca baktım, ağlamaklı,
sıkıldım, üzüldüm, perişan oldum ama ağlamadım...
ağlayamadım, engel oldu gururum, engel oldu aşkım,
uzaklara gittin, belki birdaha asla geri dönmemecesine,
özledim seni deliler gibi, özlüyorum hala...
sen bir yerde ben bir yerde, yinede sönmedi sevgimiz,
aksine çoğaldı dağlar gibi oldu hasretimiz...
hep seni hayal eder, hep seni düşünürdüm,
sesini duyunca yaşar, duyamayınca ölürdüm,
aradın beni aylarca bir sevgi uğruna,
ne yazık ki, ihmal edildin bir hata uğruna,
kırıldın, ağladın, affettin ama hep sevdin,
beni sevdin gülüm beni, kalbi kırık bir vefasızı,
yine ihmal edildin yine unutuldun bir hiç uğruna,
yine kırıldın, yine ağladın, yine affettin...
bir daha unutuldun, sevdanla başbaşa bırakıldın,
yine kırıldın, yine ağladın ama bu sefer affetmedin...
sevdiğini en mutlu gününde öldürdün,
ve ardına bakmadan gittin...
beni benle başbaşa bıraktın, yıkıldım, üzüldüm, kırıldım...
senden ayrılınca kaldım çaresiz, sevgisiz ve birde sensiz,
hep sensizdim zaten ama şimdiki kadar asla değil...
parçalanmış bir kalbe sahip oldun mu sen hiç?
parça parça edilmiş, yıkık ve virane,
bir o kadarda vefasız...
önceleri üzüldüm, yıkıldım ama asla ağlamadım...
geldi geçti deyip senide gözlerin gibi kalbime gömdüm...
unuttum dedim, unutacağım dedim,
unutamıyorum dedim, unutmam dedim...
önce gözlerin sonra sen çıktın kalbimden,
bir vicdan azabıdır başladı ölü yüreğimde,
hiçbir şey kalmadı, senden başka kalbimde,
hatıraların, gözlerin ve sözlerin...
şiirlerini getirdiler bana,
beni öldüren şiirlerini...
vefasız dediğini duydum, yıkıldım,
düşündüm seni gecelerce daima tek başıma,
şiirlerin öldürdü, hasretin yaktı yüreğimi,
kırıldım, üzüldüm, yıkıldım ve en sonunda ağladım...
3 kişi ağladık sana; ben, kalbim ve gözlerim...
sana yandım, seni sevdim, seni hatırladım heryerde...
belki birgün sesini duyarım umuduyla
telefon bekledim günlerce,
telefon gelmeyip sesine hasret kalınca
ağladım ağladım,
sana yaptıklarımı ancak o zaman anladım...
duydum ki kalbini vermemişsin kimseye,
olurda içinde görürler beni diye...
benim kalbimide istediler, ama vermedim kimseye,
olurda içinde seni görürler diye...
gökyüzü yıldızlar ile doluydu, ben hep seni düşünürken,
hüzün yıldızları koydum adlarını, seni hatırlatıyorlar diye,
aynı onlar gibi sende benden çok uzaklardaydın,
hep göz kırpardın uzaktan, sessizce,
bense hep seni bekledim kırık kalbim, yaşlı gözlerimle...
bazen hayallere dalıyorum, seni düşünüp ağlıyorum,
seni ve sevgini arıyorum hep kalbimde...
düşmüyor adın hiç dilimden,
öleceğim gülüm bir gün ben,
senin sevginden, senin derdinden...
bir gün göreceğim yine belki seni,
seni, beni unutmuş, benim olmayan seni...
İşte o an aşkımın gözyaşlarını hatırlayacağım,
ve yine bir köşeye oturup ağlayacağım...
yemin ettim senin üstüne sevmeyim başkasını diye,
ve heryerde, her zaman tekrarlıyorum yeminimi;
seni unutmam için öldürseler bile,
karşılık olarak dünyayı verseler bile,
darağacı kurup idam etseler bile,
senden başkasını asla sevmeyeceğim...
ILIK RÜZGAR (İstanbul, Bayan, 39)
12.04.2007 - 21:45
2 & 1,aşk 2 kişiliktir
değişir yönü rüzgarın
solar ansızın yapraklar;
şaşırır yolunu denizde gemi
boşuna bir liman arar;
gülüşü bir yabancının
çalmıştır senden sevdiğini;
içinde biriken zehir
sadece kendini öldürecektir;
ölümdür yaşanan tek başına,
aşk, iki kişiliktir.
bir anı bile kalmamıştır
geceler boyu sevişmelerden
binlerce yıl uzaktadır
binlerce kez dokunduğun ten;
yazabileceğin şiirler
çoktan yazılıp bitmiştir;
ölümdür yaşanan tek başına.
aşk, iki kişiliktir
avutmaz olur artık
seni bildiğin şarkılar;
boşanır keder zincirlerinden
sular tersin tersin akar;
bir hançer gibi çeksen de sevgini
onu ancak öldürmeye yarar:
uçarı kuşu sevdanın
alıp başını gitmiştir;
ölümdür yaşanan tek başına.
aşk, iki kişiliktir.
yitik bir ezgisin sadece
tüketilmiş ve düşmüş gözden;
düşlerinde bir çocuk hıçkırır
gece camlara sürtünürken;
çünkü hiç bir kelebek
tek başına yaşamaz sevdasını,
severken hiç bir böcek
hiç bir kuş yalnız değildir;
ölümdür yaşanan tek başına,
aşk, iki kişiliktir.
12.04.2007 - 21:44
..**..
mevsimler degisirken, insanlik hep aynimi?
hangimiz, dünki gibi, kaldik bugünümüzde..
zaman denilen hilkat, sadece bir aynami?
bize, bizi gösteren, kosturan önümüzde....
12.04.2007 - 21:44
...
gözlerinin içine bakabildiğim sürece varım..
ve gülüşünü görebildiğim sürece
dokunuşunu hissederken benliğimde
uzak olsak bile anlamalıyım
bilmeliyim sıcaklığını,
tenin tenime dokunmalı
gözlerimden iki damla yaş süzülmeli
bakakalmalıyım gidişinin ardından
sözler anlamını yitirdiği an gelmelisin
bilmelisin o an hissettiklerimi
görmelisin özlemimi
paylaşmalısın gülüşümü,
dokunuşumu,
hissedişimi.....
12.04.2007 - 21:44
...
rüzgar yüzüme çarptıkça,
saçlarım usulca dalgalanınca,
yaşadığım anılar bir bir gözümüm önüne gelince,
nedense içimden ağlamak gelir.
nedense içimden sana sarılmak gelir.
nedense çaresizliği kabullenip ölmek gelir...
gece yatağımda seni düşlerken,
rüyamda bulutların üzerindeyken,
uyandığımda geçen zamanı izlerken,
nedense içimden herşeyi bırakıp sana koşmak gelir.
nedense içimden herşeyi yüzüne vurmak gelir
nedense içimden hayatın anlamsız olduğu gelir.
yolun sonuna geldiğimde,
yaşadığımı zannettiğim rüya bittiğinde,
sevgim sonsuzluğa erdiğinde,
sana koşuyorum işte....
12.04.2007 - 21:43
ma..
-ma..
yapma
olduğun olman gerekense,
onu da vermesi gereken verdi
alması gereken alacak bir gün...
susma
hiçliğe ihtiyacın olduğu zaman
kendini toz kokan odaya tıkmamalı
sonunun yanıbaşındalığını fark edemez insan...
ağlama
İyi seçmeli sulanacak şeyleri
numunelik bir burağan mı ki seninkisi! ?
kendinde tek sandığın yeis,insanoğlunun topunun sureti...!
gitme
kovulduğunu sandığın yer asıl kabul olacağın yer aslında
gitmeyi isteme...
pes edecek kadar güçlü,
İdamlığını isteyecek kadar yenik değilsin daha...
12.04.2007 - 21:43
olmuyor...
Olmuyor unutulmuyorsun
Nasıl savaş veriyorum unutmak için
Olmuyor…
Sen benim yorgun, her şeyden vazgeçtiğim
Zamanlarımda uğradın
Ne yorgunluklarım bitti
Ne vazgeçtiklerim
Özledim seni özledim
Hayat akıp gitti tutamadım
Toparlayamadım yüreğimi
Seni yaşamayı özledim
Öldürüyor günden güne özlemin
Bir rüzgarla gül yaprağı misali
Sığamıyorum dünyaya….
Hiç düşünmediğim kadar
Öz
12.04.2007 - 21:43
CANIM....AŞKIM....BİRTANEM...
Seni bana gönderen,Rabbime şükrediyorum..
Canım..aşkımmm...birtanem..seni çok seviyorum..
Son baharı yaşayan, şu kalbime hoş geldin..
Canım...aşkımmm...birtanem..bembeyaz çiçeklendim...
Senle geceler nurlu,gündüzler mutlu oldu...
Canım...aşkımmm..birtanem..nasıl bir mutluluk bu..
Nazar değmesin bize,bu kutlu sevgimize...
Canım...aşkımmm..birtanem....hep kala
12.04.2007 - 21:42
Ben yolumu bulurum
Ellerini tutunca bir soğukluk
Duyarsam
Gözlerine bakınca eğer benden kaçarsan
Sanma ki bu gönül aşkı seni unutur
Yüreğime ateşten bir hançer sokarsan
Ben yolumu bulurum hiç bunlara
Gerek yok
Ben yolumu bulurum uğurlama
Gücüm yok
Varlığımı ve sevgimi gün gelip de
Unutursan
Beni bir maziden anılara sayarsan
Ağlasam sızlasam hallerimden
Utansam
Söyle nasıl unuturum kemdimi de
Unutsam
12.04.2007 - 21:42
Kar Tanesi
Kar tanesi gibi. Uzun yollar bıraktı ardında, rüzgara aldırmadı, güneş bile yaklaşamadı yanına, sonuna kadar geldi. Ve tam bırakacakken kendini kollarıma, şu karşı cama düşen kar tanesinden farksızdı.
Bana değil ona bıraktı kendini, dayanamadı sonra, eridi, su oldu, aktın uzun uzun ve gitti.
Kim bilir şimdi nerede? Belki bir uğurböceği konmuştur üzerine, son dileğini fısıldıyordur kulağına. Belki bir balığın pulları arasına sıkışmıştır, bir martıya yakalanır ve ona dokunup uçmaktır tek istediği. Umarım kimseye yakalanmamıştır, kimse konmamıştır üzerine, kimse kollarına sarıp kurutmamıştır ve…
Her gözyaşımı 'o' sanıyorum gittiğinden beri. Hiç birini silmiyorum. Hiç birini yere düşürmüyor, hepsini yastığımın ucunda biriktiriyorum. Bir gün yanımda uyanır diye. Ve sonra hep yanımda uyanır diye.
Oysa gözyaşım olmasını değil, yağmur olmasını, birer birer göz çukurlarıma, sadece benim göz çukurlarıma düşmesini isterdim.
Kirpiklerimden sıyrılıp, dudaklarıma süzülmesini ve tenimde kurumasını isterdim. Ve sonsuza dek benimle kalmasını...
Belki iki kar tanesi olurduk, gökyüzünde asılı kalırdık. İstediğimiz zaman uçar, istediğimiz zaman düşerdik...
12.04.2007 - 21:42
kırmızı elma_________
küçücük bir kalbi vardı...
kocaman düşleri...
babası onun herşeyi idi..
üzerine titrerdi..bir yaprak gibi..
sevgi denizinde halbuki bir damlaydı o
kendini ne çok sanırdı..çocuktu..
renkler karışacaktı gökyüzünde önce
güneş lacivert oluverecek birden
ışıklar sönecek..sadece sokak lambaları
etrafında pervaneler..uçuşacak..
hayatın gri zamanlarıda vardı
habersizdi..minicikti yüreği
fakat...
kocaman sevgi vardı içinde
bir gün acı bir haber aldı
babası ölmüştü
artık olmayacaktı...hiç bir zaman
üstelik bir veda bile etmeden..
düşlerinden sıyrılmıştı...gökyüzüne..
bir kuyuya düşmüştü karanlık
ejderhanın ağzında minicik yüreği
alevler arasında kalmıştı..çocuktu..
konuşmadı bir vakit..
bir gün resim dersinde..
bir ağaç çizdi köklü..o kadar..
tarih kadar..eski..
bir elma ağacıydı...yaprakları sararmış..
üzerinde üç kırmızı elma vardı..
bir tanesi de düşmüş..
yerde...
hatrına&düşeceğim......26 // 03 07
ben resmi gördüm&-
12.04.2007 - 21:42
gitmek...
yokoluştur gitmek
-varolmanın ta kendisi-...
arkandan dökülür inciler,
kelebeğin kanadındaki toz misali,
rüzgarlar savururda,
güneş açtığında yeller eser yerinde...
önüne geçilmez bir seldir,
yakar yıkar heryeri.
güneş açsa da hep oradadır...
yaradır gitmek.
ufacık izi kalsa da iyileşir.
ölümcüldür yara,
izi geçsede, izi kalır hep yüreğinde...
bir bebektir gitmek.
soluk alır yaşar,yada soluksuz et parçası...
hayattır gitmek.
içinde kaybolur,
yada sen içinde kaybolursun...
ölümdür gitmek.
vardığında huzur,
yada sadece kemik takırtısı...
şimdi zamanıdır gitmenin.
demir almak vakti geldiğinde,
-kalkmak istemese de-
nice zincirler koparmıştırda,
yine de ayrılmıştır limandan.
ILIK RÜZGAR (İstanbul, Bayan, 39)
Toplam 1039 mesaj bulundu