Seni Seviyorum Bir yudum insan gözbebeklerinde.. Hep böyle güzel bak ne olur Hep böyle içten, hep böyle sevgiyle.. Ruhuma göz kırpmayı unutursan bir yerlerde Saklan nereye olursa bana gözükme Yaz yağmurlarından korunacak Sırca saraylarım olmasın, istemiyorum Islanmalıyım, iliklerime kadar Ve sen su damlayan saçlarıma bakıp Sadece gülümse.. Belime sarıl ve yürü.. Götür götürebildiğin yere..
Dün gecenin ardından bilmem ki ne düşündün hakkımda! .. Kırdım mı seni, üzdüm mü, korkutup, ürküttüm mü bilmem. Sahip olduğu her şeyi anlamlılaştırmaya çalışan bir ben var karşında. Bu anlam arayışı, bir değerler manzumesi çıkarıyor ortaya. Ve hepsi pay ediliyor birilerine. Ama sen, ne bu değer yargılarım içinde bir yere sığıyorsun. Ne yenilerini bulmama imkan tanıyorsun. Yoksun ki aslında. Orada, uzakta bir yerdesin, var gibisin. Seni var kılan bir küçücük resim, masum, ürkek dışa karşı, ama içinde yaramaz, ufak yaramazlıkları büyük bir eylem edasında sahneleyen, ve aslında rolünü unutsa da, repliğini şaşırsa da alkış alan bir minik oyuncusun işte. Çok fazla şey hissediyorum sen de, çok fazla çeken beni sana. Dokunuşları aşka namzet birinin acıları, sızıları hissettirdiğin. Yok! . (devamı...)
Denedim, ama yapamadım, bir başkasına bakamadım sen gibi. Yeni değil ve denemelerim. Sen olmadan da sana yazmışım bir tek. Dedim ya ulaşılmazımsın diye. Ne kadar yakınımda olsan da, ne kadar dokunuşlarımla hissetsem de bilmiyorum işte. Acemiliğim desem; hayır! Ne istediğimi biliyorum çünkü. Ve sen Erkeğim, bana inandığını hissetmedikçe, hissedemeyeceğim olacağını bil, uzağım kalacağını, hatta yakınımda olsan da, büyüne sadık kalacağımı bil! Buna gerçekten inandığın zaman...! ! !
Bu, ulaştığım son haznesinden çıkardıklarım aşkın. Elde son kalan, hani sana son gidecek olan, hani seni son görecek olan, hani son lokma ekmeğim gibi yani. Bu en son dökülen yaprağı dallarımın. Matarasındaki son damla suyu denizlerimin. Falcılardan sakladığı son çizgisi ellerimin. Son sözü, görmek için seni, onca ışığı katletmekten hüküm giyen idamlık kirpiklerimin. Kapattım defterlerimi, okuduğum kitabın kaldığım o en şüphe gizli sayfasının içine ayraç koymadım. Müsveddelerimi toplamadım. Kalemimi bıraktım da masaya, sıkı tutmaktan olsa gerek, işaret parmağımdaki izini, bırakmadım. Her defasında odama gelip yüzümün sensizlikten sebep hep asık olduğunu gören çaycının belki neşelenir diye bıraktığı iki şekerden birini almadım da, sana diye olanı, bırakmadım.
Gidiyorum işte....
Kaçıp kurtulmak faslı bu vakit, son bir ümit dahi kalmadığında geriye, yarını olmayan bugünü umursamamak vakti gibi bir şey. Hani bencilce serzenişi yüreğin. Mektupların içinde yazılanları merak edip, yazanı, yazılanı ve dahi hatta yazılanları kıskanıp neler olduğunu hayal ederek kurduğu cümlelerin, aslında zarfın içindekilerden çok daha anlamlı ve samimi olduğunu bilmeyen postacının, gözünü karartan kıskançlıkla tüm mektupları yakışı gibi bir şey bu gidiş.
Gidiyorum işte....
Kuşatılmışlığından kurtulmak için bir işaret bekleyen yüreğimin, beklediğini bulamayan masumların heyecanını kaplayan hayal kırıklıklarını içerisinde hissederek yaşadığı aşkın, en cüretsiz esiri olduğunu görerek ve bu esaretin, bir bozgunu çağırdığını bilerek gidiyorum. Bu bir terk ediştir diyor siyasi davranan gözlerim, gidiyorum ki bu terk ediştir. Gerçekçi olmayı hayatının temeline hapseden umut, mağlubiyet anlaşmasını çoktan imzaladığını söylemiyor kimselere, bu bir geri çekiliş diyemiyor, bir yıkım, bir terk ediş ama istemeye istemeye. Ağlayarak bir gidiş, bırakış, ve dahi hatta bırakılış!
Gidiyorum işte....
Fethedilmeyi beklediğini sandığım bu kaleye, zerre tahribat bırakmadan, kapılarını kendi açar umuduna saklanarak ve bir yanında taşıdığı muzaffer komutanı simgeleyen flamalarını şehrin sapa sağlam duvarlarından alıp içimdeki enkazların üstüne bir kefen gibi örterek, aslında hiç olamayacağımı sende, görerek gidiyorum. Onca kuşatma, onca akın, onca saldırıdan arta kalan belki’lerimin cesetlerini, surlarının dibine gömerek tek tek, ve dahi bir ağıt resmederek duvarlarına, bir pişmanlığı sererek ayak uçlarına, aşkımı süpürüp avuçlarına gidiyorum.
Gidiyorum İşte....
Onca yazılanların bir anlamı olmuyorsa, bir fer, bir kıvılcım hatta ki zerrece umur bırakmıyorsa sende, kalmanın da bir anlamı yok işte. Doludizgin koşan vahşi atlar gibi özgür bıraktığı onurunu, evcilleştiresin için ayaklarının önüne sermek isteyen ben, kendine bırakılan onca yük ve kucağında minik bir bebekle kimsesiz, sahipsiz öyle ortada kalakalmış bir anne gibi, sebebi sen olan bakışlarımı alıp, gidiyorum işte.
Bu kadar aldırmaz olamaz o gözlerin sahibi, bu kadar umarsız, pervasız, insafsız. Kraldan fazla kralcılık yapan yüreğindeki o kendini bilmez kâhyanın işi bunlar. Sana haber bile vermeden geldiğimi, üzerimde, bitmişliğimin, kaybolup gitmişliğimin, hadi en açıkçası sensizliğimin yamalarını taşıyan tozlu elbiselerime bakıp, beni maddi şeyler dileyen bir dilenci sanıp, açmadı kapılarını sultanı sen olan köşkün. Sana kırgın değilim yani, küskün değilim. Haberin olsa, sen gelmezdin ya bana, perdenin ardından şöyle bir bakıp, bir ulak gönderir, “kimdir bu mecnun kılıklı adam, ikbal midir arzusu, nân mıdır, akçe midir? ” diye sordururdun en azından. Ama olmadı işte, ne beni gördü gözlerin, ne hissetti yüreğin çığlıklarımı. Hani çok değildi bu mesaj sahibinin istedikleri senden, Ellerine mecnunluk kiri bulaşmış bu meczup, o köşkün sultanından, zaten çok şey bekleyemez. Ama işte yüreğine akseden kısmında bir sıcaklık bulunsaydı acımanın dışında, yeterdi. Zaten, sana gel dememişti ki hiç. Şimdi de bir şey söylemiyor işte. Sonbahar gibi, kendini karakışlara bırakıp, çekip gidiyor da, bu gidişe bir kılıf arıyor o kadar. Sen alınma üzerine lütfen, gidişime kılıf arıyorum, o kadar... Hoş kal adı güvenilir olan ilkbahar kokan güzel insan...
Şu ana kadar hep neyi, nasıl ve ne şekilde yapacağımıza benim karar verdiğim iddiasındaydın. Biliyorsun değil mi? Ama geldiğimiz noktada süreç, benim öyle görünmeme rağmen olayların akışında kaldığımı, suyun akışına aykırı hareket etmediğimi/ edemediğimi gösteriyor. Yani içten içe olayları sen yönlendiriyorsun. Yada duygular mı demeliyim?
Çok mutluydum. Bu cümleye ekleyebileceğim onca kelime daha var. Ve ne var ki bu durum, aslında her şeyin bir o kadar daha karmaşıklaşmasının da sebebi.
Hayatı tozpembe algıladığımız zaman ortada hiçbir sorun yok değil mi? Ama ya gerçekler? ! ....
Şu ana kadar kendime itiraf edemediğim bir gerçeği şimdi kendime ve sana söylemenin tam zamanı: Ben bitanem, karşısındakinin ne olduğunu / olacağını fazlaca önemseyen, kendi duyguları, hevesleri ve mutluluğunu, yeri geldiğinde başkalarının üzüntüleri üzerine inşa etmekten haya duyan, aslında zavallı, bencil bir insanım. Bunun böyle olduğunu itiraf o kadar zor geliyor ki! ... Yok hayır bırakmamalı, devam etmeliyim…
Bu bencilliğimi, bir kere daha kullanma zarureti, sana bu itirafı yapmamın nedenidir. Başta söylediğim gibi, benim, akışına kapıldığım gidişatın ilk defa aksine bir hareket sergiliyor ve yaşananları yaşanmamış sayıp, kendi bencilliğime yaslanarak biz olanı bitirmeliyim mi? ....
Bunu sırf bizim iyiliğimiz için yapayım mı? ... Sırf Senin iyiliğin için…. Özgürlüğüne şurada birkaç hafta kalmış biri olarak, aynı bencillikle bir başkasına, Sana ilan-ı aşk etmemeliydim. Etmemeliyim de. Konu sen olunca, devamı benim bencilliğime yarayacak, katlanıp, büyüyecek ve birilerinin sonunda ızdırap çekeceği gerçeğini bile bile sürüp gidecek bir yaşamın seyircisi olamam. Bu böyle olmamalı…
Ben, bencilliğimi ilk kez, daha büyük bir bencilliği engellemek için, bizim üzerimizde kullanıyor ve veda ediyorum demeli miyim? ... Seni benden korumak adına bir bencillik bu. Seni benden kurtarmak adına ilk kez, kendi bencilimi aynı silahla vurarak kurtuluyorum bu bencillikten...
Bencilsin dedin yaa…
Bugün, bu kararı alan bir bencillikle davranarak, Seni kurtarıyorum. Kimse alternatifsiz değil birtanem. Hele ben hiç değilim. Zaten hep dedim ya senin aşık olduğun ben değilim. Bir muradın vardı yaşamak istediğin, en azından, gerekeni bulana kadar idare edeceğin bir geçici heves vardı. O muradı ben de bulduğunu sandın. Bir günün, bir anın yaşattıkları…
Bana gelince, evet ben de bir boş anımda karşıladım seni, belki yıllardır aradığımdın. Belki beklemediğim, belki unuttuğumdun, belki beklediğim. Hani diyorum ya, ben senin ruhuna değil; bedenine değil, başka bir şeye kapıldım diye… Çekil önümden mecnun misali...
Her an düşünüyorum. Sana acı verecek bir durum ki, bu yaşadıklarım, çaresi olmayınca cevaz gelmiyor işte. Zaten bu dakikadan sonra hayatım da sen olsaydın da, olmasaydın da ne fark edecekti ki? ... Seni bırakmazdım. Sen de zaten biliyorum ki, bunu yapan bir ben düşünmüyorsun. Çünkü ilk tümsekte yan çizen bir ben değil beklenen…
Sen ve Ben diye başlayacak bir cümle; Biz diye devam edecek bir hayat görünmüyor önüyor mu bilemiyorum. Bu yüzden, diyemem ki sana, varsın devam etsin hayat, böyle yaşamayı bilelim. Kıyamam ki sana. El vermez ki vicdanım…. Bırakmıyor gönül tabi. Görüşelim devam etsin sonu hayrolsun diyorum. Ama bu benim bencilliğim, biliyorum. Sonu ızdırap olan bir şey nasıl hayrolur bitanem? Sonunda ızdırap var bitanem, sonunda hüzün. Sen o halde, ben bu halde mutlu mu olacağız. Kavuşamama, paylaşamama Peki ya sonra?
Hani çok zorladım ayrılanın alkadaşlığı olur mu diye. Sen olur demedin zaten. Hem olur desen de benim için olur muydu; bilmiyorum. Sonuç bitanem, nedir olacak olan bende yanıtı yok ama, ben bunu söylemeden rahat edemedim. Sana devamı salık veren ben olmamalıydım. Sana acı veren ben olmamalıydım.
Daha dokunmadan kurudu iremçöllere bir türlü yağamıyorumyeni bir koşunun başlangıcındabiraz deprem sonrasıbiraz şehir hülyasıbir kalp yangınından geriye kalankahve gözlerine beni de götürartık bu yerlere sığamıyorum. Pembe uçurtmalar yolladığından berisarardı tiryaki menekşelerisonbaharın tozlu kafeslerindesevgi turnaları yakalıyorumturnalar gidiyor; ben kalıyorumavareyim, asudeyim, yorgunumbilmiyorum neden sana vurgunumyitik düşlerimi kovalıyorumgölgeler gidiyor; ben kalıyorum. Binbir türlü kokuyorsa yaylalarkahve gözlerine beni de götürbaharın koynundan koparıp sanaipek bir mendile sardığım yüreğimleşehzade gülleri gönderiyorum Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerinikaptanları sorgulayanyanından geçen küheylanlarınkorku tufanına yakalandığıkahve gözlerine beni de götürgüneş ülkesinden gelen yiğitlerbenzeri olmayan bir dünya kursuncellat, ayrılığın boynunu vursun. Usul usul intizarı çürütenbu hercai diken, bu çılgın arzusürüklüyor imkansız muştularıneşiğine gönül vadilerinibir ağaçtan düşen yapraklar gibidüşüyorum yüreğine ya topla yaralı kırlangıçlarıya da bu vefasız şarkıyı bitirözgürlüğe giden tutsaklar gibikahve gözlerine beni de götür...
Yine sen aklimdaydin bugün, Sen dolastin damarlarimda, Sen alevlendin yüregimde, Sen yandin gözlerimde, Ve yine dayanamadim... Alevler gözyasi oldu, Süzüldüler yanaklarimdan. Bu yaslar farkliydi ama… Bu kez ben kendimi, hislerimi bir damla gözyasina gizledim Ve yanaklarimdan süzülmesini izledim. Yanaklarimda ellerimin sicakligi Ve sonra senin ellerinin sicakligini düsledim.. Bir damla gözyasinda yolculuga cikmistim ben, Seni ariyordum, Caresiz, Umutsuz! .. Gözyasim akti, aktim…, Rüzgarlara karistim. Rüzgarlar esti, estim…, Yapraklari oksadim. Sonra göge yükseldim, Kuslara eslik ettim, Daha da yükseldim, Bulutlara karistim. Seni aradim, hep seni! .. Sonra firtinalarda savruldum, Yagmur oldum yagdim…, Yagdim, yagdim. Bak durmadan yagiyorum...
Bilirim, yagmuru seversin. Cik disariya yagmuru bekle, Uzat ellerini, avuclarini ac, Avuclarina yagacagim. Sonra ellerini yüzüne götür, Sana dokunacagim. Saclarin islanacak, Ben saclarini oksayacagim. Islanacaksin... Ben tenini koklayacagim Ve kanina karisacagim, Sonra damarlarinda dolasacagim Ve yüregine akacagim. Ve iste o zaman... Yolculugum son bulacak, Yüregin son duragim olacak, Ben orada kalacagim Ve sonsuza kadar sende yasayacagim, Seninle varolacagim! ..
Yagmuru bekle, Korkma islanmaktan! .. Her yagan yagmurda ben olacagim, Ve seni bulacagim. Benimle islanacaksin....
KAÇ KEZ
Hayatınızda kaç kez birini hiçbir zaman sizin olamayacağını bildiğiniz halde, karşılık beklemeden, bir an bile vazgeçmeden sevdiniz?
Kaç kez ona her bakışınızda canınız yandığı içiniz titrediği halde, gözlerinizi ondan alamadınız, yeşilliklerinde kayboldunuz?
Kaç kez sabaha kadar gözünüzü kırpmayıp bir çıkış yolu aradınız ama her defasında duvara tosladınız?
Kaç kez yalvardınız tanrıya onu unutabilmek için her gece; ondan vazgeçebilmek, gözünüzü her kapayışınızda onu görmemek, yüreğinizin her atışında onu hissetmemek için?
Kaç kez uğruna birçok şeyi kaybetmeyi göze aldığınız halde bunu ona söyleyemediniz?
Kaç kez gecenin bir yarısında eliniz telefonda umutsuzca çalmasını beklediniz ve telefonun her çalışında yüreğinizi avuçlarınızda hissettiniz?
Kaç kez hiçbir şeyi umursamayıp kapısına dayanmak 'ben geldim' demek istediniz ama diyemediniz?
Kaç kez birini 2 sn olsun görebilmek için haberi olmadan uzaktan onu izlediniz?
Kaç kez aramayacağınıza söz verip sözünüzü tutamadınız?
Kaç kez sadece sesini duyabilmek için buz gibi havada titreye titreye elinizde telefon ve duyup da telefonu kapamaması için soğuktan dişlerinizin birbirine vurmasına engel olmaya çalıştınız?
Kaç kez dibe vurduğunuzu hissettiğiniz halde bile elleriniz onun ellerini onun sıcaklığını aradı?
Kaç kez onun üzülmemesi yıpranmaması için ondan vazgeçmeye çalıştınız ve başaramadığınız her an kendinizden nefret ettiniz?
Kaç kez artık sizi eskisi kadar düşünmediğini tüm olanlara içinizde bulunduğunuz duruma alıştığını ve yokluğunuzu kabullendiğini düşünüp her şeye herkese hayata küstünüz?
Ve kaç kez birine 2 kere hoşçakal dediniz?
(Alıntı)
BENİ SENSİZLİKTEN KURTARIR MISIN?
Çocuk gibiyim bugünlerde... Her şeyden alınıyorum. Biri, azıcık içime dokunan bir söz söylese, ağlayacak gibi oluyorum. Sanki sonu olmayan kapkaranlık bir yoldayım da Çıkış arıyorum. GülüşLerim bir türlü yansımıyor dudaklarıma. Hep yarım, hep eksik günler yaşıyorum.....
Yüreğim ağır geliyor bana. Hayata karşı bir yenilmişlik bir boş vermişlik içindeyim. Oysa kent uzun zaman sonra güneşe açtı kucağını. Bense nereye gitsem gri bulutları Sürüklüyorum peşimden. Güneş bir benim içime doğmuyor nedense...
Gece yarılarında sıçrayarak uyanıyorum nicedir. Nicedir huzurla uyumanın ne demek Olduğunu unuttum. Yeni güne dayanılmaz kalp ağılarıyla başlıyorum. Tatsız tuzsuz Bir hayat işte...
Bu salak, bu saçma, bu delice mutsuzluktan kurtulmak istiyorum ama mümkün olmuyor. Nereye baksam seni görürken nasıl yapacağım bunu? bunca zaman sonra gidişinin Beni böylesine teslim alacağını bilseydim! Git der miydim sana?
Gidişinin ardından her giden gibi bende bir iz bırakacağını ve sonra yok olacağını Düşünüyordum. Olmadı... Ben yüreğimden ve beynimden çıkardığımı sanırken seni, Sen saklanmışsın bir yerlere... Meğer hiç çıkmamışsın benden.... Meğer çoğalmışsın, Kök salmışsın. Şimdi yeniden çiçek açıyorsun ve yayılıyorsun bütün bedenime....
Seni yok sayarken yaşamak daha kolaydı. Kalbimin önüne bir duvar örmüştüm. aslında ben değil de sen örmüşsün o duvarı bilmeden... Acı, özlem, hüzün gibi duygular Giremiyordu yüreğime. Kendimce rahattım. Bir yol tutturmuş gidiyordum öylesine ve Beklentisiz! Olmazdı diyordum, imkansız bir aşktı diyorum, avutuyordum kendimi.
Şimdi seninle yaşayacağım, ne varsa resmi geçide çıkmış tören kıtaları gibi önümden geçiyor. Bu kent, bu sokaklar, köşedeki park, sahildeki dondurmacı, meydandaki simitçi, küçük masalı meyhane, hepsi sanki O burada dermişcesine birer birer dikiliyor önüme. Söyler misin, bütün bunları yaşarken nasıl silebilirim seni? Nasıl olmadığını varsayabilirim?
Özledim seni yar... Özleminle baş edemiyorum artık. Gel desem gelir misin? Kollarını açarak koşar mısın bana? Bu sevdayı benimle ötelere taşır mısın? Beni sensizlikten kurtarır mısın? ...
Aşk,yeniden doğmaktı, Yaşarken yok olmak. Aşk,tek başına çok olmaktı, Bazen kalabalıklarda tek başına kalmak. Aşk,bir rüzğardı uçurtmaya yol veren, Bazen fırtınaydı darmadağın eden. Aşk,gökyüzünde bir allıturnaydı, Bazen karanlıkta bir yelan. Aşk,devler savaşında galip gelmekti, Olmadık bir gurura yenilmek Aşk,bir maden ocağının dehlizlerinde cevher bulmaktı, Bazen,o dehlizlerde kaybolmak. Aşk,deniz üstünde yürümekti, Bazen, aynı suda boğulmak. Aşk,pazar yerinin sakinliğiydi, Bazen sessizliğin pazar yeri. Aşk,kutuplarda yanmaktı, Volkanlarda donmak. Aşk,düşlerinde görmekti sevdiğini, Bazen yüzüne bakıp tanımamak. Aşk,gözlerinde kaybolmaktı sevdiğinin Kimi zaman yüzüne bakıp tanımamak. Aşk,gökten yıldızlar toplamaktı, Bazen yerle yeksan olmak. Aşk,güneşin aydınlık ve sıcak yüzüydü, Bazen kör bir kuyunun karanlığı. Aşk,denizlerin yanmasıydı, Çöllerin buz tutması çelik mavisi. Aşk,gözlerde damla damla yaştı, Dudaklarda tebessümler. Aşk,kuş tüğünün hafifliğiydi, Bıçak ağzının keskinliği. Aşk,var oluştu..... Aşk,kıyamet.....
Her yaşanmış belki yaşamak istediğiniz değil öylesine karalamalardır............
Ayrılık Yine yeni bir gün yada çıkılan yeni bir yol.Ayrımı yapılamayan yada çok algılanamayan.Yine hasretli olandan yada çiçekleri en renkli görülenden.Her satırı su gibi akan duygu sağanağı,her dizesi anıları katlayan şarkılara eşlikte..Büyük boşluklar başlangıcı,belki de gözyaşımın zamanı........Yine bir yaşanmışlık yine bir pişmanlık günü yada geçmişte kalan günlere dahil acılı bir yaşam parçası.... Boğazı düğüm düğüm eden bir akşam daha.Gecesi belirsiz yarını yitik.....Tüm sevda şarkılarına aç tüm sevdalılara ortak belki de...... Susmakla haykırmak aralığı,zaman durmuş,olanca ölüm belirsizliğinde yaşanan gün belki de... Kanına işleyen hissedilmeyen öldürücü soğuk darbe gibi,izleri silinmiş yolların birisi daha.. Acımasız gönüller artığı bir zaman daha...... Dayanılası olan belki,beklemek ve umut her zamanki gibi.... Affı yok gidense çoktan kayıp.... Şarkıların siteminde can bulacak güzel hatıralar.....radyoda ya Sezen çalmakta yada eskilerden bir ezgi, en dibine batıranından. Zannetme bir gün geri dönmek değil niyetim Hasrete teslim oldum asla geri dönmeyeceğim Bu yangın bende ölünceye kadar yaşasın varsın...dünyanın o son günü sen beni arayacaksın........
ömür tükenirken birgün sen gelirsin aklıma. işte o gün, o gün olur yüzyıla bedel...
Çakıl
Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar Bir gelincik açılır ansızın Bir gelincik sinsi sinsi kanar Seni düşünürken Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır Deliler gibi dönmeğe başlar Döndükçe yumak yumak çözülür Çözüldükçe ufalır küçülür Çekirdeği henüz süt bağlamış Masmavi bir erik kesilir ağzımda Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bedri Rahmi Eyüboğlu
'istediğin zaman lambayı söndür. senin karanlığını da tanır ve severim ben..'
MAVİ
gözlerde değildi aşinalığım. mavinin derinlikleinde saklanandı... gördüğüm değildi gözün. gördüğüm içinde fırtınalar kopandı.. bir çıngırak sesiydi gördüğüm düşümde... beni uykuyla uyanıklık arasında bırakan... bir bastondu gördüğüm belkide... mavi süsleleli baston. kimin kendisine ihtiyacı olduğunu iyi bilen...
suskunluğum beni dinliyor, ben suskunluğumu. o bana seni anlatıyor dudak kımıldatmadan hatta hiçbir mimiksiz sessiz.. ben de ona ama susuyoruz....
Yüreğimin kıyısına vurdu minicik bir dalga, Susmalıydım, tutamadım kendimi, Bir canım var, feda etsem sevdamı bilemezsin, Bir acım var, anlatsam önünü göremezsin, Herkes unuttu gitti, ben de unuttum her şeyi, Bari, bari 'sen unutma beni'...
AyNa
DALGAKIRAN
Aşk herkesi kırar biraz Eksilmesin acısı şükret Varsın ağlasın dalda kiraz Herkes kendine sürgün biraz
Çocuk gülüşün dünden bir yara Aşk bize sıla Günler gelir ve büyürüz elbet Aşk bize gurbet Ayışığı dalgakıran Yarada tuz aşktan kalan Ayışığı tende bıçak Giden sürgün kalan kaçak Aşk bize sıla Aşk bize gurbet
direnmeyi bilmelisin kalbimm kalbini acı ile bilemelisin bıkmadan usanmadan tanrıdan her dem aşk dilemelisinnn...
&&&&&&&&&&&&&& şimdi dişlerimi sıkıp dudaklarıma kanamayı öğrettim ki bu kızıl damlalar körpe yanağında bir veda busesi olsun bu da benden sana heba edilmiş bir aşkın son nefesi olsun...
Bozkır ortasında bir sabah Bir çiçek gördüm karlar ortasında İsmi Kardelen Kardelen gün ışığına tutkundu Uzatmıştı boynunu aşk içinde 'Vur'diyordu' Vur istersen sabah ayazı Vur incecik boynumu karlar üstüne Ölümden zeerre kadar korkum yok benim Ölümlerin en güzeli gün ışığında Ölümlerin en güzeli baharla gelen Ben gün ışığına tutkunum
İsmim Kardelen Sabredemedim üç beş gün daha Bekleyemedim karların erimesini Bir tuhaf sancı yayıldı tohuma vakitsiz Uzanıp gün ışığını öpmek geldi içimden Ölümlerin en güzeli gün ışığında Ölümlerin en güzeli baharla gelen Ben gün ışığına tutkunum KARDELEN..!
Bazen adını bilmediğimiz insanlarda buluruz sevgiyi, aşkı.
-
Adını bilmediğim gülümseme.
Gidilecek yer kalmayınca zorla sürüklendiğiniz yerlerde sıcak basar..Mekana girdiğinizde herkes sizi izler. Bir zamanlar sağa sola selam vermekten zar zor seçtiğiniz masaya gidebiliyorken ve bundan da hoşnutken üstelik, şimdi herkesin tuhafça bakışları arasında adeta bir suçlu gibi kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak daha belirleyemediğin masanın telaşı içinde çekine çekine ilerlersin. Yüzünde al basması bir kızıllık ve ilk kez eline dokunduğun bir bayanın sıcaklığı tüter. İçinden yalvarırsın. Ne olur kimse bana bakmasa, izlemese, yadırgayan gözlerini çekseler üstümden, ne olur garsonlar sipariş almaya gelmese, soru sormasa, kül tablası getirmese. Ne olur sanki kimse ilgilenmese..
Sonra yıllardır en olmadık zamanlarda senden başka kimseye görünmeden masama paldır küldür oturan uzun yüzlü, uzun saçlı, kızılderiliyi andıran edasıyla o adam peydahlanmasa.. Bak işte vücudunu kımıldatmadan başını önce burada bulunanlara çevirecek ve sonra bana dönerek kafasını iki yana yavaşça sallayacak. Ellerini masaya dayadığı dirseklerinin üstünde kavuşturacak ve siyahlı beyazlı saçlarını yana savurup bana eğilecek. Bir kez olsun yıllardır sorduğu soruyu yöneltmese olmaz mı..”Hayır, hayır. Ne aradığını bilmiyorsun. Yazık.” Bunaldığım, düşüncelerimin kilitlendiği anlarda daha çok seviyorum müziği. Hele hoparlöre yakın oturmuşsam. Kimseleri duymamak, ne konuştuklarını bilmemek ve tıkanan düşünceleri açmak adına.
Ey garip adam! Aradığım saflık, aradığım zerafet, aradığım doğal zariflik ve güzelliğin kırmızısı yanaklarda.. Bu beden ruhunu arıyor. İki bedenden yaratılan bir çocuğa her iki kişinin de bak benden parçalar var deme sıcaklığını ve sevecenliğini gösterecek ruhu arıyorum. Ey adam saflığı arıyorum!
Dilini anlamadığım şarkı, nasıl konuştuklarını bilmediğim balık, türünü kestiremediğim ahşap masa.. Gücünü ve enerjisini nereden aldığını bilmediğim kadın, adımı bilmeyen gülümseme. Sanırım bu gülümseme herşeyden daha çok anlamlı. Gülüşünde anlam olan insanları bilir misiniz. Gülüşünde anlam olan şu kızı bilir misiniz. Gülüşü boş değildir. Gülüş, içindeki iyilik sandallarının rüzgarıyla konar yüzüne. Güzel düşüncelerinden kaynaklanır yüzüne bu kadar tam yakışması, oturması. Ve gözleri. Gözleri yollar açar içine. Derinliklere. Anadolu’da uzak bir köyün ırak bir tarlasında ekinler çıkar, meyve ağaçları çiçek açar, bir dal filizlenir.. Annesinin pazardan dönüşünü bekleyen bir çocuğun bakışı. Oğlu gece susarsa diye yatağının yanına su koyan anne. Bayram namazı dönüşü el öpen yeğenler. Otobüs terminalinde kardeşini yolcu eden abi. Ablasının düğün bitiminde uçup gitmesini yenice anlayan kız gibidir senin gülümsemen. Sıcaktır, ter bastırır. Senin gülümsemen sevgidir.
Sen gittikten sonra anımsarım seninle ne konuştuğumu. Hayat durur, hayat genişler, hayat yutar gülümsemenle. Gülümse, hep gülümse. Zira, kayıp insanların kentinden kendini bulamadan dönen bir insanın umududur gülümsemen.Gecenin buğusu.
çocukken oyunlar oynardık binbir türlü mahsustan sınırlar çizerdik çizdiğimiz çizgiler sınırları belirler,kuralları gösterirdi sınırlar ve çizigler önce sadece oyundu öyle sanırdık ama sonra yavaş yavaş
üstüne basılan sınırlar,atlatılan çizgiler hayatın kuralları,yaşamın sınırları
Bilmiyorum bu akşam Kaç mevsim çürüdü ellerimde sensiz Hangi adımda düştün gözlerimden Kaçışlar mı dokundu ipeksi düşlerine Yoksa mevsimsiz mi döküldü yine yapraklar
Bilmiyorum bu akşam Kaç hüzün çöktü gözlerime sensiz Hangi zamandı gözlerin değdi yüreğime Tetiğe mi dokundu yine parmakların Böyle bir ömür daha köreldi bedenimde
Bilmiyorum bu akşam Kaç son-bahar soldu sensiz Kaç eşkıya başkaldırdı içimin dağlarında Hangi ölüm dirildi bedeninde Ah Yine sevdalar düştü tenimden Al bak işte Durmadan çoğalıyor Gözlerim senden ırmaklar Kaç resim çizdi gözlerin düşlerime
Bilmiyorum bu akşam Kaç nehirde kendimi boğdurdum Hazanda yaprak gibi Hep öyle hüzün mü dökeceğim senden yana Yıldızları dizdiğim abaküsümde Hadi sen söyle Öyle yetim bırakıp da gitme Hiç yaşamadım da deme Gözlerime yaşam zerk eden gözlerinde Oysa daha vakit de vardı Göğe uçacak gibi beraber Güneşe sarılıp Adayacaktık gözyaşlarımızı serçelere Hadi beni kandırdın gittin Ya bu Bizi ağlayan yıldızların günahı ne Sığdıramıyorum işte Gül kokulu bir bahara Tepeden tırnağa sen kokan çerçevesiz bir tuvale
Bilmiyorum bu akşam Kaç patozda çiğnetsem kendimi Bilsem döneceğini Bir kez daha seni görebileceğimi Alırdım elime Gülüşünden kopardığım silahımı Hatıraları doldururdum şarjöre Yalnız sensizliği değil Bütün bir kenti’’ öldürürdüm’’
Ah Sen Bin kanatlı tanrı Ne düş bakışlı gözlerinden akan beni Ne de annemin küçük evladı olan seni Unutmadım, unutmadım, unutmadım
Bak yine doğmadı bu sabah güneş Karşıladı akşamdan kalma hüzünler Gündüz saydığımız saatleri Ne zaman ışığa bakacak olsam Bir çığlık olur gözlerin gözlerimde Sonra kış olur mevsimler Gri bir tutsaklık eser Eski çağlara ait masallar Boğar beni kendinde Kanatır durmadan Dokunduğum her şey Anılar içinde uzanan bir yol olur
Şimdi sen söyle Neden öyle her gece Yüreğimden kopardığım güller Bir ayrılık içinde kokar ellerim Görmedin Talan edilmiş bir ülkenin Aşk’a susamış yüreğini önüne sunduğumu
Bak o zaman Düş gülüşlü gözlerinde Nasıl da delice esecek rüzgârlar Elbet benden sana Anlatmak istedikleri olacak Sözlerimizi haykıran şarkılar dökülecek teninden Eksik notalar, yarım kalmış şiirler Biliyorum kesmeyecek bedenimi yine de Ama belki kanatacak sensizliğimi
O zaman dolduracağım Senden beslediğim hüzünleri Böyle büyüsün diyeceğim Hayallerim özlemlerim Seninle dopdolu geçirdiğim sensizliklerim
Şimdi kapat Yüreğinin bütün kapılarını Açma bir daha Kapat bıçak üstünde kapanan kirpiklerini Sana doymayan gözlerime
Belki, Leyla’nın bakışlarını da Mecnun’un hayallerini de Yakamozsuz deryaları Belki içimdeki keşfedilmemiş bütün kıtalarla Ben bakan ışıltına adayacağım gözlerimi Hadi şimdi sessizce kapat gözlerimi
Öldürdü çünkü, mona liza kıskanıyordu artık, bir resim açmıştı gözlerini güne, görmesine gerek yoktu artık gözlerin görmesi için ışıltıları,ama hiçbir ressam sığdıramıyordu boş bir tuvale, peki ben sığdarabildim mi şiire...asla, şiir var oldukça ve dil lal kaldıkça, ölümü gülüşlerine gömen hiçbir tanrı sığmayacak ne bir şiire nede durmadan, kendini bende kanatan boş bir tuvale................
Yine gün battı Ruhun sessiz yankısı Hatıralar bende bıraktığın gölgeler kadar İyileşmeyen kronik bir hastalık Bu izlerle yaşamak Gözlerimde gün ışıltısı sen Dokunuversen bıraktığın hisler Bende sular kırılır nehirler
Bak Paranoyak gizler içinde Nehirlerde çıldırıyormuş Sende alıştırmalısın kendini Öyle sende tutuklu kaldığım gibi Şifa bulmalı bende
Artık sonu müjde sevgili Yağmur sarılmış bulutlar içinde İklimlerde yaprak döküyor Bütün şairlerin dizeleri kadar sen Ve yedi cihan içinde ağlayan Kirletilmiş yastığım
Böyle acılar içinde Yüreğimde kurur mabetlerin Bir giyotin bıçağı Gözlerimde izlerini taşır Sende ırmaklar
Öyle bitkisel hayatta Bütün hisler kadar Kıyına vurgun dilin Altındaki ben Bende öyle her mevsim Şık durur Artık çek ellerini Rüzgârımdan da diyemem Böyle ne etsem Savuruyorum deli divane Umudumu taşıyan direnç yumağıyım Geçip bastığın yerler üstünde
Al bak Elin boğazımda Beni sayıklayan Senden taşıdığım imgeler renginde Bende bir başka durur Sıtma içinde Ve şiir tadında aşklar Mavilikler içinde… Diz çöken Sende şarkılar...
ama kapatma gözlerimi yine de sen sevgili, onlar ilk duydu gözlerini kör olsa da, onlar sevdi ellerini sis ile örtülü olsa da ve onlar öldürdü kendini gözlerinde ışık olsa da...
Kıyametten sonraydı Yıldızları sakladım gözlerimde Irmaklar aktı yatağıma Zemherisiz bir kış oldun Düştün gözlerimden
Yüzüme çizdirdim gülüşünü-gözlerinde zambakları- Kapamıştı kendini hayallere Bu yüzden minnetsizdi-dilimin üstünde ibadetler- Dudaklarında yanan cennette Kazımalıydın günahlarımı bir cami avlusunda —Sevaplarından daha sevap günahlarım- Böyle çivileyecektim kendimi ayağına Güller açacaktı çarmıhında İzler düşmüş senli sokakta
Şimdi benim gibi Bütün kutsal kitaplar adına Yemin Çiçeklere gebe duygularım olmasaydı Tanrıdan çaldığım ışıkla Bütün mevsimleri yakardım Şu gördüklerini Bir çığlığa kurban ederdim
Şimdi benim gibi Yüreğimi paralayan bu acı da bitecek Belki prangasız bir esaret de kalmayacak ellerimizde Belki ben’’SPARTAKÜS’’, sen zincirsiz köle Belki gözlerinde bir nehir Belki içimde koca bir derya
Şimdi benim gibi Kum taneleri dökülecek yanaklarımdan Her biri cennet odası Koklayacağın her tanesinde Ben dolacağım ciğerlerine çığlık çığlığa Yürüdüğüm kumsallarda Ayak izlerime kapanan dua olsan da —Bütün günahlarınla- Sular yıkamayacak hiç birini Bir daha yıldızlar nöbet tutmayacak uykularına Işıldamayacak gözbebeğin
Şimdi benim gibi Derin kederlere götüren şu gerçeği Işığını kaybetmiş geceler güneş doğsun diye Susacaktım belki gölgende bir ömür Susacaktım namussuza Anlasınlar, affın tanrıya has olduğunu
Hadi bırakıyorum bataklığına Sessizce lotus çiçeklerimi Sen görmedin Cennette günahlarına ağlayan Tanrıların olduğunu Ben gördüm Acıdım sana ve sana benzeyenlere
Yine de medet umarsın diz çöken bütün şarkılar içinde, şiir tadında aşklara gömülen yüreğin mavilikler içinde...
Bir zamanlar Sana ait şiirlerim olsun isterdim Sana ait masallarım Yeniden yaratacak Yağmurlarım olsun gözlerinde
Ama artık biriktiremiyorum hiç birini Tükettim senden yana sermayemi Geceye adamış hecelerimi Can çekişiyor Bende henüz yaşamamışları Gör işte Bestelenmemiş şarkılar Yazılmamış şiirler gibiyim
Ne seni bulabildim her dört kitapta Ne beni anlayabildi hiçbir ayet Bırakıyorum artık Yıkayacağın bütün sulara çığlıklarımı
Gece beyaz bir kefen Dökülüyor ilkbahar yaprakları üstüme Koynunda ihaneti emziren günler Ömrümün soluğu geçen mevsimler Senin gibi gizemli şiirler kadar Hayatımın pusulasına yön veren Senden gelecek bir ses bekliyorum Okumak için ayetlerini Kalp atışlarını dinle sen yine de Gök bakışlı yüzümün Tanrısal gülüşü
Gecenin en acımasız bir saatinde Giydir yalnızlığıma tebessümlerini Sevinç yüklü meltemlerini Dağıt da gel Hüzün sinmiş saçlarına Bir avuç gülüş içir de gel Sensizlik kessin dört yanımı Varsın olsun Yıldızsız geceler düşsün payıma Ben sana çoktaan adadım sende kalan gülüşlerimi Geride ne kalmışsa kabulüm…
ve tanrıdan çaldığın ışıktır bazen öfken, deli gibi suya salladığın, Sen Don Kişot olsan da, Dulsinya olmayacak asla ama hiçbir zaman bu kadar yakın hissetmemişsin kendini onun hayalet dudaklarına...
Bir karanfil çiçeği Rüzgârda titreyen incir yapraklar Dere kenarında Şiir yansıtan sular Yosun kokuları Son nefesini veren sessizlik Bir ezgi tutturmuş işte Gözlerimizin ana dili içinde
Başlıyor hayatın dansı Yitik bütün kekemelikler ruhun ateşi içinde Aramızda hüzün değmemiş bir şelale Depremler yaratan kıpırtılar Göğe vuruyor kendini deli divane
Tanırım bu sesi ben Tanrının dudaklarına konan söz Yağmura muhtaç kitaba dökülen giz Göğe uzanan bir seccade Yüreğini, dizlerimi titreten tını İsteyip de duyamadığın sessizliğin dili bu
Haydi şimdi, Bütün susuşları çal dudaklarına Kapat gözlerini Ve yer açıp içinde ırmaklarıma Dinle Yaşamın en güzel dansını... Belki de mum ışığıydı sevinçler Sevinçler Sevinçler
bir şiirle arınmak istersin bütün günahlarından böyle bağışlarsın kendini sevgiliye, geride kalanlarına boyun eğerek attığı adımları kutsarsın adadığın gülüşlerinle...
gözlerin sır'at köpürüsü.. deliliğimi sınıyorum! gözlerim kapalı geçeceğim üstünden, düşersem aşkımdan kuduracak cehennem, sarhoşlıktan kangren olan gözlerimi kaybedeceğim geçersem...
hangi uzak şehre kaçsam; yine kenan ilindeyim. nasıl tırmansam hayata, yine yusufun kuyuları... ne kadar soysam yalnızlığımı, züleyhâ'nın elindeki elmayım! rüyalarımı kime yorumlatsam, yedi yıl gözlerinin kuraklığında... gönlünün sultanlığından sürüldüm sevgili, bir ömür yokluğunun tahtındayım!
sahrayı ufalasam önünde, yine kum tanesi, yine serâbındayım... ne kadar içsem hayyam'ın kadehinden, yine gözlerinin kadehine müptelâyım! zerdüşün ateşidir gözlerin, ne kadar bana yanmasa da, ben 'ateşine yazgılı pervaneyim'... hangi diyara gitsen sevgili, adım adım peşindedir hayatımın anlamı, cabilka'dan cabilsa'ya tüm yolları deneyecek 'varma'nın adı...
'mim, vâv, lâm' sırları isminde taşıyan kelam! mihrâbımda salınacak tek hecem! gözbebeğimdeki noktadan, yedi kat kainata yayılacak emârem! ,
âminlerimin içini deşen bilmecem, aşkı, âyine dönüştüren muhteşem! âyîneleri ağlatan hüsn-ü sitârem! senin için bir anlamı yok fakat, derûnumdaki ummandan katre katre damıtacak seni aşiyân...
sen onu sev ben seni... bakalım kim daha çok deşecek, yüreğindeki membâdan aşk iksirini...? kim kaf dağına talip, kim daha cesur? insan içine çıkamayan hayatta, kim daha uzun yaşayacak aşk illetiyle?
sana meydan okuyorum sevgili, aşkıma rağmen! ya yaşatarak öldür, ya öldürerek yaşat beni... üçüncü bir ihtimal olmayacak!
07.01.2008 - 23:40
Seni Seviyorum
Bir yudum insan gözbebeklerinde..
Hep böyle güzel bak ne olur
Hep böyle içten, hep böyle sevgiyle..
Ruhuma göz kırpmayı unutursan bir yerlerde
Saklan nereye olursa bana gözükme
Yaz yağmurlarından korunacak
Sırca saraylarım olmasın, istemiyorum
Islanmalıyım, iliklerime kadar
Ve sen su damlayan saçlarıma bakıp
Sadece gülümse..
Belime sarıl ve yürü..
Götür götürebildiğin yere..
07.01.2008 - 23:31
Buğusu Saklım,
Dün gecenin ardından bilmem ki ne düşündün hakkımda! ..
Kırdım mı seni, üzdüm mü, korkutup, ürküttüm mü bilmem.
Sahip olduğu her şeyi anlamlılaştırmaya çalışan bir ben var karşında.
Bu anlam arayışı, bir değerler manzumesi çıkarıyor ortaya.
Ve hepsi pay ediliyor birilerine.
Ama sen, ne bu değer yargılarım içinde bir yere sığıyorsun.
Ne yenilerini bulmama imkan tanıyorsun.
Yoksun ki aslında. Orada, uzakta bir yerdesin, var gibisin.
Seni var kılan bir küçücük resim, masum, ürkek dışa karşı,
ama içinde yaramaz,
ufak yaramazlıkları büyük bir eylem edasında sahneleyen, ve aslında
rolünü unutsa da, repliğini şaşırsa da alkış alan bir minik oyuncusun işte.
Çok fazla şey hissediyorum sen de, çok fazla çeken beni sana.
Dokunuşları aşka namzet birinin acıları, sızıları hissettirdiğin.
Yok! . (devamı...)
Denedim, ama yapamadım, bir başkasına bakamadım sen gibi. Yeni değil ve denemelerim. Sen olmadan da sana yazmışım bir tek.
Dedim ya ulaşılmazımsın diye.
Ne kadar yakınımda olsan da, ne kadar dokunuşlarımla hissetsem de bilmiyorum işte. Acemiliğim desem; hayır! Ne istediğimi biliyorum çünkü.
Ve sen Erkeğim,
bana inandığını hissetmedikçe, hissedemeyeceğim olacağını bil,
uzağım kalacağını, hatta yakınımda olsan da,
büyüne sadık kalacağımı bil!
Buna gerçekten inandığın zaman...! ! !
07.01.2008 - 23:26
Bu, ulaştığım son haznesinden çıkardıklarım aşkın. Elde son kalan, hani sana son gidecek olan, hani seni son görecek olan, hani son lokma ekmeğim gibi yani. Bu en son dökülen yaprağı dallarımın. Matarasındaki son damla suyu denizlerimin. Falcılardan sakladığı son çizgisi ellerimin. Son sözü, görmek için seni, onca ışığı katletmekten hüküm giyen idamlık kirpiklerimin.
Kapattım defterlerimi, okuduğum kitabın kaldığım o en şüphe gizli sayfasının içine ayraç koymadım. Müsveddelerimi toplamadım. Kalemimi bıraktım da masaya, sıkı tutmaktan olsa gerek, işaret parmağımdaki izini, bırakmadım. Her defasında odama gelip yüzümün sensizlikten sebep hep asık olduğunu gören çaycının belki neşelenir diye bıraktığı iki şekerden birini almadım da, sana diye olanı, bırakmadım.
Gidiyorum işte....
Kaçıp kurtulmak faslı bu vakit, son bir ümit dahi kalmadığında geriye, yarını olmayan bugünü umursamamak vakti gibi bir şey. Hani bencilce serzenişi yüreğin. Mektupların içinde yazılanları merak edip, yazanı, yazılanı ve dahi hatta yazılanları kıskanıp neler olduğunu hayal ederek kurduğu cümlelerin, aslında zarfın içindekilerden çok daha anlamlı ve samimi olduğunu bilmeyen postacının, gözünü karartan kıskançlıkla tüm mektupları yakışı gibi bir şey bu gidiş.
Gidiyorum işte....
Kuşatılmışlığından kurtulmak için bir işaret bekleyen yüreğimin, beklediğini bulamayan masumların heyecanını kaplayan hayal kırıklıklarını içerisinde hissederek yaşadığı aşkın, en cüretsiz esiri olduğunu görerek ve bu esaretin, bir bozgunu çağırdığını bilerek gidiyorum. Bu bir terk ediştir diyor siyasi davranan gözlerim, gidiyorum ki bu terk ediştir. Gerçekçi olmayı hayatının temeline hapseden umut, mağlubiyet anlaşmasını çoktan imzaladığını söylemiyor kimselere, bu bir geri çekiliş diyemiyor, bir yıkım, bir terk ediş ama istemeye istemeye. Ağlayarak bir gidiş, bırakış, ve dahi hatta bırakılış!
Gidiyorum işte....
Fethedilmeyi beklediğini sandığım bu kaleye, zerre tahribat bırakmadan, kapılarını kendi açar umuduna saklanarak ve bir yanında taşıdığı muzaffer komutanı simgeleyen flamalarını şehrin sapa sağlam duvarlarından alıp içimdeki enkazların üstüne bir kefen gibi örterek, aslında hiç olamayacağımı sende, görerek gidiyorum. Onca kuşatma, onca akın, onca saldırıdan arta kalan belki’lerimin cesetlerini, surlarının dibine gömerek tek tek, ve dahi bir ağıt resmederek duvarlarına, bir pişmanlığı sererek ayak uçlarına, aşkımı süpürüp avuçlarına gidiyorum.
Gidiyorum İşte....
Onca yazılanların bir anlamı olmuyorsa, bir fer, bir kıvılcım hatta ki zerrece umur bırakmıyorsa sende, kalmanın da bir anlamı yok işte. Doludizgin koşan vahşi atlar gibi özgür bıraktığı onurunu, evcilleştiresin için ayaklarının önüne sermek isteyen ben, kendine bırakılan onca yük ve kucağında minik bir bebekle kimsesiz, sahipsiz öyle ortada kalakalmış bir anne gibi, sebebi sen olan bakışlarımı alıp, gidiyorum işte.
Bu kadar aldırmaz olamaz o gözlerin sahibi, bu kadar umarsız, pervasız, insafsız. Kraldan fazla kralcılık yapan yüreğindeki o kendini bilmez kâhyanın işi bunlar. Sana haber bile vermeden geldiğimi, üzerimde, bitmişliğimin, kaybolup gitmişliğimin, hadi en açıkçası sensizliğimin yamalarını taşıyan tozlu elbiselerime bakıp, beni maddi şeyler dileyen bir dilenci sanıp, açmadı kapılarını sultanı sen olan köşkün. Sana kırgın değilim yani, küskün değilim. Haberin olsa, sen gelmezdin ya bana, perdenin ardından şöyle bir bakıp, bir ulak gönderir, “kimdir bu mecnun kılıklı adam, ikbal midir arzusu, nân mıdır, akçe midir? ” diye sordururdun en azından. Ama olmadı işte, ne beni gördü gözlerin, ne hissetti yüreğin çığlıklarımı.
Hani çok değildi bu mesaj sahibinin istedikleri senden, Ellerine mecnunluk kiri bulaşmış bu meczup, o köşkün sultanından, zaten çok şey bekleyemez. Ama işte yüreğine akseden kısmında bir sıcaklık bulunsaydı acımanın dışında, yeterdi. Zaten, sana gel dememişti ki hiç. Şimdi de bir şey söylemiyor işte. Sonbahar gibi, kendini karakışlara bırakıp, çekip gidiyor da, bu gidişe bir kılıf arıyor o kadar. Sen alınma üzerine lütfen, gidişime kılıf arıyorum, o kadar... Hoş kal adı güvenilir olan ilkbahar kokan güzel insan...
Hoşça Kal!
07.01.2008 - 23:23
Şu ana kadar hep neyi, nasıl ve ne şekilde yapacağımıza benim karar verdiğim iddiasındaydın. Biliyorsun değil mi? Ama geldiğimiz noktada süreç, benim öyle görünmeme rağmen olayların akışında kaldığımı, suyun akışına aykırı hareket etmediğimi/ edemediğimi gösteriyor. Yani içten içe olayları sen yönlendiriyorsun. Yada duygular mı demeliyim?
Çok mutluydum. Bu cümleye ekleyebileceğim onca kelime daha var. Ve ne var ki bu durum, aslında her şeyin bir o kadar daha karmaşıklaşmasının da sebebi.
Hayatı tozpembe algıladığımız zaman ortada hiçbir sorun yok değil mi? Ama ya gerçekler? ! ....
Şu ana kadar kendime itiraf edemediğim bir gerçeği şimdi kendime ve sana söylemenin tam zamanı: Ben bitanem, karşısındakinin ne olduğunu / olacağını fazlaca önemseyen, kendi duyguları, hevesleri ve mutluluğunu, yeri geldiğinde başkalarının üzüntüleri üzerine inşa etmekten haya duyan, aslında zavallı, bencil bir insanım. Bunun böyle olduğunu itiraf o kadar zor geliyor ki! ...
Yok hayır bırakmamalı, devam etmeliyim…
Bu bencilliğimi, bir kere daha kullanma zarureti, sana bu itirafı yapmamın nedenidir. Başta söylediğim gibi, benim, akışına kapıldığım gidişatın ilk defa aksine bir hareket sergiliyor ve yaşananları yaşanmamış sayıp, kendi bencilliğime yaslanarak biz olanı bitirmeliyim mi? ....
Bunu sırf bizim iyiliğimiz için yapayım mı? ... Sırf Senin iyiliğin için…. Özgürlüğüne şurada birkaç hafta kalmış biri olarak, aynı bencillikle bir başkasına, Sana ilan-ı aşk etmemeliydim. Etmemeliyim de. Konu sen olunca, devamı benim bencilliğime yarayacak, katlanıp, büyüyecek ve birilerinin sonunda ızdırap çekeceği gerçeğini bile bile sürüp gidecek bir yaşamın seyircisi olamam. Bu böyle olmamalı…
Ben, bencilliğimi ilk kez, daha büyük bir bencilliği engellemek için, bizim üzerimizde kullanıyor ve veda ediyorum demeli miyim? ... Seni benden korumak adına bir bencillik bu. Seni benden kurtarmak adına ilk kez, kendi bencilimi aynı silahla vurarak kurtuluyorum bu bencillikten...
Bencilsin dedin yaa…
Bugün, bu kararı alan bir bencillikle davranarak, Seni kurtarıyorum.
Kimse alternatifsiz değil birtanem. Hele ben hiç değilim. Zaten hep dedim ya senin aşık olduğun ben değilim. Bir muradın vardı yaşamak istediğin, en azından, gerekeni bulana kadar idare edeceğin bir geçici heves vardı. O muradı ben de bulduğunu sandın. Bir günün, bir anın yaşattıkları…
Bana gelince, evet ben de bir boş anımda karşıladım seni, belki yıllardır aradığımdın. Belki beklemediğim, belki unuttuğumdun, belki beklediğim. Hani diyorum ya, ben senin ruhuna değil; bedenine değil, başka bir şeye kapıldım diye… Çekil önümden mecnun misali...
Her an düşünüyorum. Sana acı verecek bir durum ki, bu yaşadıklarım, çaresi olmayınca cevaz gelmiyor işte. Zaten bu dakikadan sonra hayatım da sen olsaydın da, olmasaydın da ne fark edecekti ki? ... Seni bırakmazdım. Sen de zaten biliyorum ki, bunu yapan bir ben düşünmüyorsun. Çünkü ilk tümsekte yan çizen bir ben değil beklenen…
Sen ve Ben diye başlayacak bir cümle; Biz diye devam edecek bir hayat görünmüyor önüyor mu bilemiyorum. Bu yüzden, diyemem ki sana, varsın devam etsin hayat, böyle yaşamayı bilelim. Kıyamam ki sana. El vermez ki vicdanım….
Bırakmıyor gönül tabi. Görüşelim devam etsin sonu hayrolsun diyorum. Ama bu benim bencilliğim, biliyorum. Sonu ızdırap olan bir şey nasıl hayrolur bitanem? Sonunda ızdırap var bitanem, sonunda hüzün. Sen o halde, ben bu halde mutlu mu olacağız. Kavuşamama, paylaşamama Peki ya sonra?
Hani çok zorladım ayrılanın alkadaşlığı olur mu diye. Sen olur demedin zaten. Hem olur desen de benim için olur muydu; bilmiyorum.
Sonuç bitanem, nedir olacak olan bende yanıtı yok ama, ben bunu söylemeden rahat edemedim. Sana devamı salık veren ben olmamalıydım. Sana acı veren ben olmamalıydım.
Ben, hiç olmamalıydım…...
Keşke bir hiç olsaydım! ! !
07.01.2008 - 23:22
Yenildim vazgeçtim beni sevmenden
Kalp kırık, yoruldum gitmelerinden
Sevmedin belki beni çok yürekten
Bil yeter ben üzüldüm sen giderken...
Ah ölürmüydün beni biraz daha sevsen
Mevsimsiz solmadım sararmadım mı ben tutmadın ellerimden
Ben düşerken
Kaçmadın mı gitmedin mi sen...
Ah olmadım mı yanında sen çok yalnızken
Sarmadım mı seni kimseler sarmazken
İstedin vermedim mi her şeyimi
En derinden sevmedim mi ben...
Gitsen de silsen de beni kalbinden
Yer etsen kendine yeni aşklarda
Tek gerçek dönmem ki verdiğim sözden
Tek aşksın hep duracak baş ucumda...! ! !
23.12.2007 - 20:11
Daha dokunmadan kurudu iremçöllere bir türlü yağamıyorumyeni bir koşunun başlangıcındabiraz deprem sonrasıbiraz şehir hülyasıbir kalp yangınından geriye kalankahve gözlerine beni de götürartık bu yerlere sığamıyorum. Pembe uçurtmalar yolladığından berisarardı tiryaki menekşelerisonbaharın tozlu kafeslerindesevgi turnaları yakalıyorumturnalar gidiyor; ben kalıyorumavareyim, asudeyim, yorgunumbilmiyorum neden sana vurgunumyitik düşlerimi kovalıyorumgölgeler gidiyor; ben kalıyorum. Binbir türlü kokuyorsa yaylalarkahve gözlerine beni de götürbaharın koynundan koparıp sanaipek bir mendile sardığım yüreğimleşehzade gülleri gönderiyorum Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerinikaptanları sorgulayanyanından geçen küheylanlarınkorku tufanına yakalandığıkahve gözlerine beni de götürgüneş ülkesinden gelen yiğitlerbenzeri olmayan bir dünya kursuncellat, ayrılığın boynunu vursun. Usul usul intizarı çürütenbu hercai diken, bu çılgın arzusürüklüyor imkansız muştularıneşiğine gönül vadilerinibir ağaçtan düşen yapraklar gibidüşüyorum yüreğine ya topla yaralı kırlangıçlarıya da bu vefasız şarkıyı bitirözgürlüğe giden tutsaklar gibikahve gözlerine beni de götür...
11.12.2007 - 21:14
Yagmuru Bekle
Yine sen aklimdaydin bugün,
Sen dolastin damarlarimda,
Sen alevlendin yüregimde,
Sen yandin gözlerimde,
Ve yine dayanamadim...
Alevler gözyasi oldu,
Süzüldüler yanaklarimdan.
Bu yaslar farkliydi ama…
Bu kez ben kendimi, hislerimi
bir damla gözyasina gizledim
Ve yanaklarimdan süzülmesini izledim.
Yanaklarimda ellerimin sicakligi
Ve sonra senin ellerinin sicakligini düsledim..
Bir damla gözyasinda yolculuga cikmistim ben,
Seni ariyordum,
Caresiz,
Umutsuz! ..
Gözyasim akti, aktim…,
Rüzgarlara karistim.
Rüzgarlar esti, estim…,
Yapraklari oksadim.
Sonra göge yükseldim,
Kuslara eslik ettim,
Daha da yükseldim,
Bulutlara karistim.
Seni aradim, hep seni! ..
Sonra firtinalarda savruldum,
Yagmur oldum yagdim…,
Yagdim, yagdim.
Bak durmadan yagiyorum...
Bilirim, yagmuru seversin.
Cik disariya yagmuru bekle,
Uzat ellerini, avuclarini ac,
Avuclarina yagacagim.
Sonra ellerini yüzüne götür,
Sana dokunacagim.
Saclarin islanacak,
Ben saclarini oksayacagim.
Islanacaksin...
Ben tenini koklayacagim
Ve kanina karisacagim,
Sonra damarlarinda dolasacagim
Ve yüregine akacagim.
Ve iste o zaman...
Yolculugum son bulacak,
Yüregin son duragim olacak,
Ben orada kalacagim
Ve sonsuza kadar sende yasayacagim,
Seninle varolacagim! ..
Yagmuru bekle,
Korkma islanmaktan! ..
Her yagan yagmurda ben olacagim,
Ve seni bulacagim.
Benimle islanacaksin....
KAÇ KEZ
Hayatınızda kaç kez birini hiçbir zaman sizin olamayacağını bildiğiniz
halde, karşılık beklemeden, bir an bile vazgeçmeden sevdiniz?
Kaç kez ona her bakışınızda canınız yandığı içiniz titrediği halde,
gözlerinizi ondan alamadınız, yeşilliklerinde kayboldunuz?
Kaç kez sabaha kadar gözünüzü kırpmayıp bir çıkış yolu aradınız ama her
defasında duvara tosladınız?
Kaç kez yalvardınız tanrıya onu unutabilmek için her gece; ondan
vazgeçebilmek, gözünüzü her kapayışınızda onu görmemek, yüreğinizin her
atışında onu hissetmemek için?
Kaç kez uğruna birçok şeyi kaybetmeyi göze aldığınız halde bunu ona
söyleyemediniz?
Kaç kez gecenin bir yarısında eliniz telefonda umutsuzca çalmasını
beklediniz ve telefonun her çalışında yüreğinizi avuçlarınızda hissettiniz?
Kaç kez hiçbir şeyi umursamayıp kapısına dayanmak 'ben geldim' demek
istediniz ama diyemediniz?
Kaç kez birini 2 sn olsun görebilmek için haberi olmadan uzaktan onu
izlediniz?
Kaç kez aramayacağınıza söz verip sözünüzü tutamadınız?
Kaç kez sadece sesini duyabilmek için buz gibi havada titreye titreye
elinizde telefon ve duyup da telefonu kapamaması için soğuktan dişlerinizin
birbirine vurmasına engel olmaya çalıştınız?
Kaç kez dibe vurduğunuzu hissettiğiniz halde bile elleriniz onun ellerini
onun sıcaklığını aradı?
Kaç kez onun üzülmemesi yıpranmaması için ondan vazgeçmeye çalıştınız ve
başaramadığınız her an kendinizden nefret ettiniz?
Kaç kez artık sizi eskisi kadar düşünmediğini tüm olanlara içinizde
bulunduğunuz duruma alıştığını ve yokluğunuzu kabullendiğini düşünüp her
şeye herkese hayata küstünüz?
Ve kaç kez birine 2 kere hoşçakal dediniz?
(Alıntı)
BENİ SENSİZLİKTEN KURTARIR MISIN?
Çocuk gibiyim bugünlerde...
Her şeyden alınıyorum.
Biri, azıcık içime dokunan bir söz söylese,
ağlayacak gibi oluyorum.
Sanki sonu olmayan kapkaranlık bir yoldayım da
Çıkış arıyorum.
GülüşLerim bir türlü yansımıyor dudaklarıma.
Hep yarım, hep eksik
günler yaşıyorum.....
Yüreğim ağır geliyor bana.
Hayata karşı bir yenilmişlik bir boş vermişlik içindeyim.
Oysa kent uzun zaman sonra güneşe açtı kucağını.
Bense nereye gitsem gri bulutları
Sürüklüyorum peşimden.
Güneş bir benim içime doğmuyor nedense...
Gece yarılarında sıçrayarak uyanıyorum nicedir.
Nicedir huzurla uyumanın ne demek
Olduğunu unuttum.
Yeni güne dayanılmaz kalp ağılarıyla başlıyorum.
Tatsız tuzsuz Bir hayat işte...
Bu salak, bu saçma,
bu delice mutsuzluktan kurtulmak istiyorum ama mümkün olmuyor.
Nereye baksam seni görürken nasıl yapacağım bunu?
bunca zaman sonra gidişinin
Beni böylesine teslim alacağını bilseydim!
Git der miydim sana?
Gidişinin ardından her giden gibi
bende bir iz bırakacağını ve sonra yok olacağını
Düşünüyordum.
Olmadı...
Ben yüreğimden ve beynimden çıkardığımı sanırken seni,
Sen saklanmışsın bir yerlere...
Meğer hiç çıkmamışsın benden....
Meğer çoğalmışsın,
Kök salmışsın.
Şimdi yeniden çiçek açıyorsun ve yayılıyorsun bütün bedenime....
Seni yok sayarken yaşamak daha kolaydı.
Kalbimin önüne bir duvar örmüştüm.
aslında ben değil de sen örmüşsün o duvarı bilmeden...
Acı, özlem, hüzün gibi duygular
Giremiyordu yüreğime.
Kendimce rahattım.
Bir yol tutturmuş gidiyordum öylesine ve
Beklentisiz!
Olmazdı diyordum, imkansız bir aşktı diyorum, avutuyordum kendimi.
Şimdi seninle yaşayacağım,
ne varsa resmi geçide çıkmış tören kıtaları gibi önümden geçiyor.
Bu kent, bu sokaklar,
köşedeki park,
sahildeki dondurmacı,
meydandaki simitçi,
küçük masalı meyhane,
hepsi sanki O burada dermişcesine birer birer dikiliyor önüme.
Söyler misin,
bütün bunları yaşarken nasıl silebilirim seni?
Nasıl olmadığını varsayabilirim?
Özledim seni yar...
Özleminle baş edemiyorum artık.
Gel desem gelir misin?
Kollarını açarak koşar mısın bana?
Bu sevdayı benimle ötelere taşır mısın?
Beni sensizlikten kurtarır mısın? ...
Mehmet Coşkundeniz
YOKSUN DİPSİZ BİR KUYUNUN DİBİNE BIRAKTIM SENİ
11.12.2007 - 21:07
Aşk
Aşk,yeniden doğmaktı,
Yaşarken yok olmak.
Aşk,tek başına çok olmaktı,
Bazen kalabalıklarda tek başına kalmak.
Aşk,bir rüzğardı uçurtmaya yol veren,
Bazen fırtınaydı darmadağın eden.
Aşk,gökyüzünde bir allıturnaydı,
Bazen karanlıkta bir yelan.
Aşk,devler savaşında galip gelmekti,
Olmadık bir gurura yenilmek
Aşk,bir maden ocağının dehlizlerinde cevher bulmaktı,
Bazen,o dehlizlerde kaybolmak.
Aşk,deniz üstünde yürümekti,
Bazen, aynı suda boğulmak.
Aşk,pazar yerinin sakinliğiydi,
Bazen sessizliğin pazar yeri.
Aşk,kutuplarda yanmaktı,
Volkanlarda donmak.
Aşk,düşlerinde görmekti sevdiğini,
Bazen yüzüne bakıp tanımamak.
Aşk,gözlerinde kaybolmaktı sevdiğinin
Kimi zaman yüzüne bakıp tanımamak.
Aşk,gökten yıldızlar toplamaktı,
Bazen yerle yeksan olmak.
Aşk,güneşin aydınlık ve sıcak yüzüydü,
Bazen kör bir kuyunun karanlığı.
Aşk,denizlerin yanmasıydı,
Çöllerin buz tutması çelik mavisi.
Aşk,gözlerde damla damla yaştı,
Dudaklarda tebessümler.
Aşk,kuş tüğünün hafifliğiydi,
Bıçak ağzının keskinliği.
Aşk,var oluştu.....
Aşk,kıyamet.....
11.12.2007 - 21:05
SUSMASAM
Senli sensiz çıkmazlarımda,
İmkansızlığın hüznü sinsice sızarken içime,
Kırık dökük sevdalar içinde görürüm,
Silik siluetini
Gülümser bana,
Hadi gel! dercesine
Ruh ki emirlerine amade,
Usulca hissettirmeden,bitiverir yanıbaşında
Ah sevdiğim!
Orada kıyamet kopsa,dünya yansa,ben ölsem
Hatırlamasam nedensiz gidişini
Ağlamasam,susmasam.....
11.12.2007 - 21:01
Her yaşanmış belki yaşamak istediğiniz değil öylesine karalamalardır............
Ayrılık
Yine yeni bir gün yada çıkılan yeni bir yol.Ayrımı yapılamayan yada çok algılanamayan.Yine hasretli olandan yada çiçekleri en renkli görülenden.Her satırı su gibi akan duygu sağanağı,her dizesi anıları katlayan şarkılara eşlikte..Büyük boşluklar başlangıcı,belki de gözyaşımın zamanı........Yine bir yaşanmışlık yine bir pişmanlık günü yada geçmişte kalan günlere dahil acılı bir yaşam parçası....
Boğazı düğüm düğüm eden bir akşam daha.Gecesi belirsiz yarını yitik.....Tüm sevda şarkılarına aç tüm sevdalılara ortak belki de......
Susmakla haykırmak aralığı,zaman durmuş,olanca ölüm belirsizliğinde yaşanan gün belki de...
Kanına işleyen hissedilmeyen öldürücü soğuk darbe gibi,izleri silinmiş yolların birisi daha..
Acımasız gönüller artığı bir zaman daha......
Dayanılası olan belki,beklemek ve umut her zamanki gibi....
Affı yok gidense çoktan kayıp....
Şarkıların siteminde can bulacak güzel hatıralar.....radyoda ya Sezen çalmakta yada eskilerden bir ezgi, en dibine batıranından.
Zannetme bir gün geri dönmek değil niyetim
Hasrete teslim oldum asla geri dönmeyeceğim
Bu yangın bende ölünceye kadar yaşasın varsın...dünyanın o son günü sen beni arayacaksın........
ömür tükenirken birgün sen gelirsin aklıma. işte o gün, o gün olur yüzyıla bedel...
Çakıl
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bedri Rahmi Eyüboğlu
'istediğin zaman lambayı söndür. senin karanlığını da tanır ve severim ben..'
MAVİ
gözlerde değildi aşinalığım.
mavinin derinlikleinde saklanandı...
gördüğüm değildi gözün.
gördüğüm içinde fırtınalar kopandı..
bir çıngırak sesiydi gördüğüm düşümde...
beni uykuyla uyanıklık arasında bırakan...
bir bastondu gördüğüm belkide...
mavi süsleleli baston.
kimin kendisine ihtiyacı olduğunu iyi bilen...
suskunluğum beni dinliyor,
ben suskunluğumu.
o bana seni anlatıyor
dudak kımıldatmadan
hatta hiçbir mimiksiz
sessiz..
ben de ona
ama susuyoruz....
Yüreğimin kıyısına vurdu minicik bir dalga,
Susmalıydım, tutamadım kendimi,
Bir canım var, feda etsem sevdamı bilemezsin,
Bir acım var, anlatsam önünü göremezsin,
Herkes unuttu gitti, ben de unuttum her şeyi,
Bari, bari 'sen unutma beni'...
AyNa
DALGAKIRAN
Aşk herkesi kırar biraz
Eksilmesin acısı şükret
Varsın ağlasın dalda kiraz
Herkes kendine sürgün biraz
Çocuk gülüşün dünden bir yara
Aşk bize sıla
Günler gelir ve büyürüz elbet
Aşk bize gurbet
Ayışığı dalgakıran
Yarada tuz aşktan kalan
Ayışığı tende bıçak
Giden sürgün kalan kaçak
Aşk bize sıla
Aşk bize gurbet
direnmeyi bilmelisin kalbimm
kalbini acı ile bilemelisin
bıkmadan usanmadan tanrıdan
her dem aşk dilemelisinnn...
&&&&&&&&&&&&&&
şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun...
11.12.2007 - 20:58
Bozkır ortasında bir sabah
Bir çiçek gördüm karlar ortasında
İsmi Kardelen
Kardelen gün ışığına tutkundu
Uzatmıştı boynunu aşk içinde
'Vur'diyordu'
Vur istersen sabah ayazı
Vur incecik boynumu karlar üstüne
Ölümden zeerre kadar korkum yok benim
Ölümlerin en güzeli gün ışığında
Ölümlerin en güzeli baharla gelen
Ben gün ışığına tutkunum
İsmim Kardelen
Sabredemedim üç beş gün daha
Bekleyemedim karların erimesini
Bir tuhaf sancı yayıldı tohuma vakitsiz
Uzanıp gün ışığını öpmek geldi içimden
Ölümlerin en güzeli gün ışığında
Ölümlerin en güzeli baharla gelen
Ben gün ışığına tutkunum
KARDELEN..!
11.12.2007 - 20:51
Bazen adını bilmediğimiz insanlarda buluruz sevgiyi, aşkı.
-
Adını bilmediğim gülümseme.
Gidilecek yer kalmayınca zorla sürüklendiğiniz yerlerde sıcak basar..Mekana girdiğinizde herkes sizi izler. Bir zamanlar sağa sola selam vermekten zar zor seçtiğiniz masaya gidebiliyorken ve bundan da hoşnutken üstelik, şimdi herkesin tuhafça bakışları arasında adeta bir suçlu gibi kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak daha belirleyemediğin masanın telaşı içinde çekine çekine ilerlersin. Yüzünde al basması bir kızıllık ve ilk kez eline dokunduğun bir bayanın sıcaklığı tüter. İçinden yalvarırsın. Ne olur kimse bana bakmasa, izlemese, yadırgayan gözlerini çekseler üstümden, ne olur garsonlar sipariş almaya gelmese, soru sormasa, kül tablası getirmese. Ne olur sanki kimse ilgilenmese..
Sonra yıllardır en olmadık zamanlarda senden başka kimseye görünmeden masama paldır küldür oturan uzun yüzlü, uzun saçlı, kızılderiliyi andıran edasıyla o adam peydahlanmasa..
Bak işte vücudunu kımıldatmadan başını önce burada bulunanlara çevirecek ve sonra bana dönerek kafasını iki yana yavaşça sallayacak. Ellerini masaya dayadığı dirseklerinin üstünde kavuşturacak ve siyahlı beyazlı saçlarını yana savurup bana eğilecek. Bir kez olsun yıllardır sorduğu soruyu yöneltmese olmaz mı..”Hayır, hayır. Ne aradığını bilmiyorsun. Yazık.” Bunaldığım, düşüncelerimin kilitlendiği anlarda daha çok seviyorum müziği. Hele hoparlöre yakın oturmuşsam. Kimseleri duymamak, ne konuştuklarını bilmemek ve tıkanan düşünceleri açmak adına.
Ey garip adam! Aradığım saflık, aradığım zerafet, aradığım doğal zariflik ve güzelliğin kırmızısı yanaklarda.. Bu beden ruhunu arıyor. İki bedenden yaratılan bir çocuğa her iki kişinin de bak benden parçalar var deme sıcaklığını ve sevecenliğini gösterecek ruhu arıyorum. Ey adam saflığı arıyorum!
Dilini anlamadığım şarkı, nasıl konuştuklarını bilmediğim balık, türünü kestiremediğim ahşap masa.. Gücünü ve enerjisini nereden aldığını bilmediğim kadın, adımı bilmeyen gülümseme. Sanırım bu gülümseme herşeyden daha çok anlamlı. Gülüşünde anlam olan insanları bilir misiniz. Gülüşünde anlam olan şu kızı bilir misiniz. Gülüşü boş değildir. Gülüş, içindeki iyilik sandallarının rüzgarıyla konar yüzüne. Güzel düşüncelerinden kaynaklanır yüzüne bu kadar tam yakışması, oturması. Ve gözleri. Gözleri yollar açar içine. Derinliklere. Anadolu’da uzak bir köyün ırak bir tarlasında ekinler çıkar, meyve ağaçları çiçek açar, bir dal filizlenir.. Annesinin pazardan dönüşünü bekleyen bir çocuğun bakışı. Oğlu gece susarsa diye yatağının yanına su koyan anne. Bayram namazı dönüşü el öpen yeğenler. Otobüs terminalinde kardeşini yolcu eden abi. Ablasının düğün bitiminde uçup gitmesini yenice anlayan kız gibidir senin gülümsemen. Sıcaktır, ter bastırır. Senin gülümsemen sevgidir.
Sen gittikten sonra anımsarım seninle ne konuştuğumu. Hayat durur, hayat genişler, hayat yutar gülümsemenle. Gülümse, hep gülümse. Zira, kayıp insanların kentinden kendini bulamadan dönen bir insanın umududur gülümsemen.Gecenin buğusu.
11.12.2007 - 20:43
çocukken oyunlar oynardık binbir türlü
mahsustan sınırlar çizerdik
çizdiğimiz çizgiler sınırları belirler,kuralları gösterirdi
sınırlar ve çizigler önce sadece oyundu
öyle sanırdık
ama sonra
yavaş yavaş
üstüne basılan sınırlar,atlatılan çizgiler
hayatın kuralları,yaşamın sınırları
sınırlar sınırlar sınırlar
11.12.2007 - 20:40
TUVALE SIĞMAYAN RESİM
Bilmiyorum bu akşam
Kaç mevsim çürüdü ellerimde sensiz
Hangi adımda düştün gözlerimden
Kaçışlar mı dokundu ipeksi düşlerine
Yoksa mevsimsiz mi döküldü yine yapraklar
Bilmiyorum bu akşam
Kaç hüzün çöktü gözlerime sensiz
Hangi zamandı gözlerin değdi yüreğime
Tetiğe mi dokundu yine parmakların
Böyle bir ömür daha köreldi bedenimde
Bilmiyorum bu akşam
Kaç son-bahar soldu sensiz
Kaç eşkıya başkaldırdı içimin dağlarında
Hangi ölüm dirildi bedeninde
Ah
Yine sevdalar düştü tenimden
Al bak işte
Durmadan çoğalıyor
Gözlerim senden ırmaklar
Kaç resim çizdi gözlerin düşlerime
Bilmiyorum bu akşam
Kaç nehirde kendimi boğdurdum
Hazanda yaprak gibi
Hep öyle hüzün mü dökeceğim senden yana
Yıldızları dizdiğim abaküsümde
Hadi sen söyle
Öyle yetim bırakıp da gitme
Hiç yaşamadım da deme
Gözlerime yaşam zerk eden gözlerinde
Oysa daha vakit de vardı
Göğe uçacak gibi beraber
Güneşe sarılıp
Adayacaktık gözyaşlarımızı serçelere
Hadi beni kandırdın gittin
Ya bu
Bizi ağlayan yıldızların günahı ne
Sığdıramıyorum işte
Gül kokulu bir bahara
Tepeden tırnağa sen kokan çerçevesiz bir tuvale
Bilmiyorum bu akşam
Kaç patozda çiğnetsem kendimi
Bilsem döneceğini
Bir kez daha seni görebileceğimi
Alırdım elime
Gülüşünden kopardığım silahımı
Hatıraları doldururdum şarjöre
Yalnız sensizliği değil
Bütün bir kenti’’ öldürürdüm’’
Ah Sen
Bin kanatlı tanrı
Ne düş bakışlı gözlerinden akan beni
Ne de annemin küçük evladı olan seni
Unutmadım, unutmadım, unutmadım
11.12.2007 - 20:38
KAPAT(MA) GÖZLERİMİ
Bak yine doğmadı bu sabah güneş
Karşıladı akşamdan kalma hüzünler
Gündüz saydığımız saatleri
Ne zaman ışığa bakacak olsam
Bir çığlık olur gözlerin gözlerimde
Sonra kış olur mevsimler
Gri bir tutsaklık eser
Eski çağlara ait masallar
Boğar beni kendinde
Kanatır durmadan
Dokunduğum her şey
Anılar içinde uzanan bir yol olur
Şimdi sen söyle
Neden öyle her gece
Yüreğimden kopardığım güller
Bir ayrılık içinde kokar ellerim
Görmedin
Talan edilmiş bir ülkenin
Aşk’a susamış yüreğini önüne sunduğumu
Bak o zaman
Düş gülüşlü gözlerinde
Nasıl da delice esecek rüzgârlar
Elbet benden sana
Anlatmak istedikleri olacak
Sözlerimizi haykıran şarkılar dökülecek teninden
Eksik notalar, yarım kalmış şiirler
Biliyorum kesmeyecek bedenimi yine de
Ama belki kanatacak sensizliğimi
O zaman dolduracağım
Senden beslediğim hüzünleri
Böyle büyüsün diyeceğim
Hayallerim özlemlerim
Seninle dopdolu geçirdiğim sensizliklerim
Şimdi kapat
Yüreğinin bütün kapılarını
Açma bir daha
Kapat bıçak üstünde kapanan kirpiklerini
Sana doymayan gözlerime
Belki,
Leyla’nın bakışlarını da
Mecnun’un hayallerini de
Yakamozsuz deryaları
Belki içimdeki keşfedilmemiş bütün kıtalarla
Ben bakan ışıltına adayacağım gözlerimi
Hadi şimdi sessizce kapat gözlerimi
Öldürdü çünkü, mona liza kıskanıyordu artık, bir resim açmıştı gözlerini güne, görmesine gerek yoktu artık gözlerin görmesi için ışıltıları,ama hiçbir ressam sığdıramıyordu boş bir tuvale, peki ben sığdarabildim mi şiire...asla, şiir var oldukça ve dil lal kaldıkça, ölümü gülüşlerine gömen hiçbir tanrı sığmayacak ne bir şiire nede durmadan, kendini bende kanatan boş bir tuvale................
11.12.2007 - 20:37
MEDET
Yine gün battı
Ruhun sessiz yankısı
Hatıralar bende bıraktığın gölgeler kadar
İyileşmeyen kronik bir hastalık
Bu izlerle yaşamak
Gözlerimde gün ışıltısı sen
Dokunuversen bıraktığın hisler
Bende sular kırılır nehirler
Bak
Paranoyak gizler içinde
Nehirlerde çıldırıyormuş
Sende alıştırmalısın kendini
Öyle sende tutuklu kaldığım gibi
Şifa bulmalı bende
Artık sonu müjde sevgili
Yağmur sarılmış bulutlar içinde
İklimlerde yaprak döküyor
Bütün şairlerin dizeleri kadar sen
Ve yedi cihan içinde ağlayan
Kirletilmiş yastığım
Böyle acılar içinde
Yüreğimde kurur mabetlerin
Bir giyotin bıçağı
Gözlerimde izlerini taşır
Sende ırmaklar
Öyle bitkisel hayatta
Bütün hisler kadar
Kıyına vurgun dilin
Altındaki ben
Bende öyle her mevsim
Şık durur
Artık çek ellerini
Rüzgârımdan da diyemem
Böyle ne etsem
Savuruyorum deli divane
Umudumu taşıyan direnç yumağıyım
Geçip bastığın yerler üstünde
Al bak
Elin boğazımda
Beni sayıklayan
Senden taşıdığım imgeler renginde
Bende bir başka durur
Sıtma içinde
Ve şiir tadında aşklar
Mavilikler içinde…
Diz çöken
Sende şarkılar...
ama kapatma gözlerimi yine de sen sevgili, onlar ilk duydu gözlerini kör olsa da, onlar sevdi ellerini sis ile örtülü olsa da ve onlar öldürdü kendini gözlerinde ışık olsa da...
11.12.2007 - 20:35
IŞIĞI ÇALDIM TANRIDAN
Kıyametten sonraydı
Yıldızları sakladım gözlerimde
Irmaklar aktı yatağıma
Zemherisiz bir kış oldun
Düştün gözlerimden
Yüzüme çizdirdim gülüşünü-gözlerinde zambakları-
Kapamıştı kendini hayallere
Bu yüzden minnetsizdi-dilimin üstünde ibadetler-
Dudaklarında yanan cennette
Kazımalıydın günahlarımı bir cami avlusunda
—Sevaplarından daha sevap günahlarım-
Böyle çivileyecektim kendimi ayağına
Güller açacaktı çarmıhında
İzler düşmüş senli sokakta
Şimdi benim gibi
Bütün kutsal kitaplar adına
Yemin
Çiçeklere gebe duygularım olmasaydı
Tanrıdan çaldığım ışıkla
Bütün mevsimleri yakardım
Şu gördüklerini
Bir çığlığa kurban ederdim
Şimdi benim gibi
Yüreğimi paralayan bu acı da bitecek
Belki prangasız bir esaret de kalmayacak ellerimizde
Belki ben’’SPARTAKÜS’’, sen zincirsiz köle
Belki gözlerinde bir nehir
Belki içimde koca bir derya
Şimdi benim gibi
Kum taneleri dökülecek yanaklarımdan
Her biri cennet odası
Koklayacağın her tanesinde
Ben dolacağım ciğerlerine çığlık çığlığa
Yürüdüğüm kumsallarda
Ayak izlerime kapanan dua olsan da
—Bütün günahlarınla-
Sular yıkamayacak hiç birini
Bir daha yıldızlar nöbet tutmayacak uykularına
Işıldamayacak gözbebeğin
Şimdi benim gibi
Derin kederlere götüren şu gerçeği
Işığını kaybetmiş geceler güneş doğsun diye
Susacaktım belki gölgende bir ömür
Susacaktım namussuza
Anlasınlar, affın tanrıya has olduğunu
Hadi bırakıyorum bataklığına
Sessizce lotus çiçeklerimi
Sen görmedin
Cennette günahlarına ağlayan
Tanrıların olduğunu
Ben gördüm
Acıdım sana ve sana benzeyenlere
Yine de medet umarsın diz çöken bütün şarkılar içinde, şiir tadında aşklara gömülen yüreğin mavilikler içinde...
11.12.2007 - 20:32
ARINMA
Bir zamanlar
Sana ait şiirlerim olsun isterdim
Sana ait masallarım
Yeniden yaratacak
Yağmurlarım olsun gözlerinde
Ama artık biriktiremiyorum hiç birini
Tükettim senden yana sermayemi
Geceye adamış hecelerimi
Can çekişiyor
Bende henüz yaşamamışları
Gör işte
Bestelenmemiş şarkılar
Yazılmamış şiirler gibiyim
Ne seni bulabildim her dört kitapta
Ne beni anlayabildi hiçbir ayet
Bırakıyorum artık
Yıkayacağın bütün sulara çığlıklarımı
Gece beyaz bir kefen
Dökülüyor ilkbahar yaprakları üstüme
Koynunda ihaneti emziren günler
Ömrümün soluğu geçen mevsimler
Senin gibi gizemli şiirler kadar
Hayatımın pusulasına yön veren
Senden gelecek bir ses bekliyorum
Okumak için ayetlerini
Kalp atışlarını dinle sen yine de
Gök bakışlı yüzümün
Tanrısal gülüşü
Gecenin en acımasız bir saatinde
Giydir yalnızlığıma tebessümlerini
Sevinç yüklü meltemlerini
Dağıt da gel
Hüzün sinmiş saçlarına
Bir avuç gülüş içir de gel
Sensizlik kessin dört yanımı
Varsın olsun
Yıldızsız geceler düşsün payıma
Ben sana çoktaan adadım sende kalan gülüşlerimi
Geride ne kalmışsa kabulüm…
ve tanrıdan çaldığın ışıktır bazen öfken, deli gibi suya salladığın, Sen Don Kişot olsan da, Dulsinya olmayacak asla ama hiçbir zaman bu kadar yakın hissetmemişsin kendini onun hayalet dudaklarına...
11.12.2007 - 20:28
YAŞAMIN DANSI
Bir karanfil çiçeği
Rüzgârda titreyen incir yapraklar
Dere kenarında
Şiir yansıtan sular
Yosun kokuları
Son nefesini veren sessizlik
Bir ezgi tutturmuş işte
Gözlerimizin ana dili içinde
Başlıyor hayatın dansı
Yitik bütün kekemelikler ruhun ateşi içinde
Aramızda hüzün değmemiş bir şelale
Depremler yaratan kıpırtılar
Göğe vuruyor kendini deli divane
Tanırım bu sesi ben
Tanrının dudaklarına konan söz
Yağmura muhtaç kitaba dökülen giz
Göğe uzanan bir seccade
Yüreğini, dizlerimi titreten tını
İsteyip de duyamadığın sessizliğin dili bu
Haydi şimdi,
Bütün susuşları çal dudaklarına
Kapat gözlerini
Ve yer açıp içinde ırmaklarıma
Dinle
Yaşamın en güzel dansını...
Belki de mum ışığıydı sevinçler
Sevinçler
Sevinçler
bir şiirle arınmak istersin bütün günahlarından böyle bağışlarsın kendini sevgiliye, geride kalanlarına boyun eğerek attığı adımları kutsarsın adadığın gülüşlerinle...
19.11.2007 - 11:38
tarih 2005 aylardan temmuz...
tarih 2007 aylardan mayıs...
zaman ne de güçlü zaman ne de sınırsız
zaman ne de buruk...
garip bir beste yarattık sözsüz...
ya da sözleri biz karaladık...
ama ben bir şiir yazdım bu aşk yosun tutmaz diye...
şiir yosun tuttu...
sen...
19.11.2007 - 11:37
`````````````````KqqdqdqqqE_````````````````````````````````````````````````````FHqqqqqqqqqqK````````````````` ````````````````NqqqqqqqqqqqqqX_`````````````````__i__TT____`````````````````FNqqqqqqqqqqqqqqi```````````````` ```````````````dqqqqqHBBqqqqqqqqqX````````iYHqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqBFi``````_BqqqqqqqNA___KqqqdE```````````````` ```````````````NqqqN______iRqqqqqqqqi`IqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqTYqqqqqqqBT_______HqqqN```````````````` ```````````````NdqqI__________HqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqB__________RqqqR```````````````` ```````````````NqqqI____________Fqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqc____________qqqqB```````````````` ```````````````_qqqd___________cqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqA__________Fqqqq_```````````````` ````````````````Nqqqc_________qqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqY________BqqqH````````````````` ````````````````Iqqqq_______Xqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqd______Xqqqq_````````````````` `````````````````dqqqd_____NqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqI____qqqdK`````````````````` `````````````````_qqqqh___BqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqF__qqqqq``````````````````` ``````````````````cqqqqF_KqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqYNqqqqX``````````````````` ```````````````````dqqqqNqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqH```````````````````` ```````````````````_qqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqq````````````````````` ````````````````````iqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqq_````````````````````` `````````````````````iqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqB`````````````````````` `````````````````````Xqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqq_````````````````````` `````````````````````qqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqdc````````````````````` ````````````````````Xqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqdddqqqqqqqqqqqqqqqqq````````````````````` ````````````````````KqqqqqqqqqqqqqqqdBFYXdqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqE``````_qqqqqqqqqqqqqqT```````````````````` ````````````````````Nqqqqqqqqqqqdq``````````Bqqqqqqqqqqqqqqqqqqqq_```````````NqqqqqqqqqqqK```````````````````` ````````````````````qqqqqqqqqqqqT`````````````qqqqqqqqqqqqqqqqqq``````````````cqqqqqqqqqqK```````````````````` ````````````````````qqqqqqqqqqqi```````````````qqqqqqqqqqqqqqqq_``BRKi`````````NqqqqqqqqqK```````````````````` ````````````````````qqqqqqqqqqB````````Tqqqqq``AqqqqqqqqqqqqqqB`EqqqqqK`````````qqqqqqqqqK```````````````````` ````````````````````qqqqqqqqqqF````````dqqqqqB`FqqqqqqqqqqqqqqE`qqqqqqd`````````qqqqqqqqq_```````````````````` ````````````````````KqqqqqqqqqF````````qqqqqqB`cqqqqqqqqqqqqqqd`EqqqqqR````````_qqqqqqqqqBBqqqqqBEci`````````` ````````_HNqqqqqqqqqqqqqqqqqqqd````````iqqqqN``ddqqqqqqqqqqqqqq_`TENHF`````````dqqqqqqqqNFT____iiFXhNB```````` ````````__```````````BqqqqqqqqqK``````````````cqqqqqqqqqqqqqqqqq``````````````Bqqqqqqqqq`````````````````````` ``````````````````````qqqqqqqqqqH````````````IqqqqqqqNcRhqqqqqqqdX``````````Fqqqqqqqqqq_`````````````````````` ``````````````````````_qqqqqqqqqqdNi``````_XqqqqqqqqAccccAqqqqqqqqdqYi__iFNqqqqqqqqqqqB``````````````````````` ```````````````````````IqqqqqqqqqqqqdqqqqqqqqqqqqqqdcccccXqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqB```````````````````````` ````````````````````````RqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqNcABRdqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqA```````````````````````` ```````````````````````Fdqdqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqq_YqqdY````````````````````` ````````````````````INqqN_`YqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqT`````FqqqHI````````````````` ````````````````_BqqNE_``````_dqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqdqN_``````````_RqqqdH````````````` `````````````NqqqK_`````````````FhqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqE```````````````````iF````````````` ```````````````````````````````````_cqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqddqHi````````````````````````````````````` ````````````````````````````````````````TBNqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqdNH_````````````````````````````````````````` ``````````````````````````````````````````HdTiiiccRREhhEKEcYFiiTTBqq_````````````````````````````````````````` `````````````````````````````````````````qqqqqXTTTTTTTTTTTTTTTYqqqqqqB```````````````````````````````````````` ```````````````````````````````````````TqqqqqqqqqqqhRRRRRRhqqqqqqqqqqqq_`````````````````````````````````````` ``````````````````````````````````````XqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqNqqqi````````````````````````````````````` `````````````````````````````````````TqqqYddqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqBRqqqA```````````````dqh`````````````````` `````````````````````````````````````qqqq`qqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqdTqqqqB`````````````qqqd`````````````````` ````````````````````````````````````dqqqq_qqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqidqqqqY```````````dqqqT`````````````````` ```````````````````````````````````Bqqqqq`qqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqq`NqqqqN``````````BqqqK``````````````````` ``````````````````````````````````iqqqqqq_qqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqq`qqqqqq`````````NqqqK```````````````````` ``````````````````````````````````iqqqqqqKRqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqRFqqqqqq````````dqqdF````````````````````` ```````````````````````````````````qqqqqqq_qqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqIdqqqqqT``````iqqqq``````````````````````` ````````````````````````````````````IdqqdF`FdqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqE_ii_``````iqqqdh```````````````````````` ````````````````````````````````````````````AqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqAF__iIKqqqqqF````````````````````````` ````````````````````````````````````````````TqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqdK`FdqqqqqqqqqqqdT``````````````````````````` ````````````````````````````````````````````Yqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqqq`````_XNdNhT``````````````````````````````` ````````````````````````````````````````````qqqqqqqqqqqIKqqqqqqqqqqd`````````````````````````````````````````` ```````````````````````````````````````````BdqqqqqqqqqqEKqqqqqqqqqqqK````````````````````````````````````````` ```````````````````````````````````````````qqqqqqqqqqqqBHqqqqqqqqqqqd````````````````````````````````````````` ```````````````````````````````````````````NqqqqqqqqqqqiHqqqqqqqqqqd`````````````````````````````````````````` `````````````````````````````````````````````FKqqqqqqXi``TcAKHcXF_``````````````````````````````````````````````````````
`````````````````````````````````````````````````` :) :)
19.11.2007 - 10:59
Züleyhâ'nın elinde ki elmayım'
gözlerin sır'at köpürüsü..
deliliğimi sınıyorum!
gözlerim kapalı geçeceğim üstünden,
düşersem aşkımdan kuduracak cehennem,
sarhoşlıktan kangren olan gözlerimi
kaybedeceğim geçersem...
hangi uzak şehre kaçsam;
yine kenan ilindeyim.
nasıl tırmansam hayata,
yine yusufun kuyuları...
ne kadar soysam yalnızlığımı,
züleyhâ'nın elindeki elmayım!
rüyalarımı kime yorumlatsam,
yedi yıl gözlerinin kuraklığında...
gönlünün sultanlığından sürüldüm sevgili,
bir ömür yokluğunun tahtındayım!
sahrayı ufalasam önünde,
yine kum tanesi, yine serâbındayım...
ne kadar içsem hayyam'ın kadehinden,
yine gözlerinin kadehine müptelâyım!
zerdüşün ateşidir gözlerin,
ne kadar bana yanmasa da,
ben 'ateşine yazgılı pervaneyim'...
hangi diyara gitsen sevgili,
adım adım peşindedir hayatımın anlamı,
cabilka'dan cabilsa'ya
tüm yolları deneyecek 'varma'nın adı...
'mim, vâv, lâm'
sırları isminde taşıyan kelam!
mihrâbımda salınacak tek hecem!
gözbebeğimdeki noktadan,
yedi kat kainata yayılacak emârem! ,
âminlerimin içini deşen bilmecem,
aşkı, âyine dönüştüren muhteşem!
âyîneleri ağlatan hüsn-ü sitârem!
senin için bir anlamı yok fakat,
derûnumdaki ummandan
katre katre damıtacak seni aşiyân...
sen onu sev ben seni...
bakalım kim daha çok deşecek,
yüreğindeki membâdan aşk iksirini...?
kim kaf dağına talip,
kim daha cesur?
insan içine çıkamayan hayatta,
kim daha uzun yaşayacak
aşk illetiyle?
sana meydan okuyorum sevgili,
aşkıma rağmen!
ya yaşatarak öldür,
ya öldürerek yaşat beni...
üçüncü bir ihtimal olmayacak!
14.11.2007 - 12:47
Ne güzel, ne tatlısın
Aman, nazar değmesin.
Pek, muntazam hatlısın
Aman, nazar değmesin.
Şekerden, tatlı dilin
Pamuk gibidir, elin
Sarabilsem, o belin
Aman, nazar değmesin.
Sanki, keman kaşları
Öldürür bakışları
Baharları, kışları
Aman, nazar değmesin.
Seni yaramaz, seni
Deli ediyor beni.
Mis gibi, kokar teni
Aman, nazar değmesin.
Boy pos, yerinde endam
Görünce, artar sevdam
Seninle olsun, yuvam
Aman, nazar değmesin.
14.11.2007 - 12:45
Bu kadar yürekten çağırma beni
Bir gece ansızın gelebilirim
Beni bekliyorsan, uyumamışsan
Sevinçten kapında ölebilirim
Belki de hayata yeni başlarım
İçimde küllenen kor alevlenir
Bakarsın hiç gitmem kölen olurum
Belki de seversin beni kimbilir
Kal dersen, dağlarca severim seni
Bir deniz olurum ayaklarında
Aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz
Kalbim duruverir dudaklarında.
Ya da unuturum kim olduğumu
Hatırlamam belki adımı bile
Belki de çıldırır, deli olurum
Sana kavuşmanın heycanıyle
Aşk bu, bilinir mi nereye varır
Ne durdurur özlemini, seveni
Bakarsın ansızın gelebilirim
Bu kadar yürekten çağırma beni....
Toplam 1039 mesaj bulundu