Akşam güneşinde parlayan, hasat vakti gelmiş dolgun başaklar renginde saçların vardı... kokusu kaldı ellerimde.
Bulutsuz, açık bir havadaki gecede bile görmemiştim o kadar çok yıldızı, gözlerinde gördüğüm yıldızlar kadar... yılların ince çizgiler açmaya başladığı geniş bir ovanın altına saklanmış uçsuz bucaksız evrendi gözlerin ve milyonlarca yıldızı gizliyordu parıl parıl... insanın en umutsuz, en karanlık günlerini bile aydınlatırdı o yıldızlar, o parıltılar.
İki şahin gibi gerilmişti kaşların o yıldızların üstünde... sanki sonsuzlukta uçuyorlardı, gergin, mağrur... sinirlendiğin zaman bir araya geliyorlardı, kanatlarını birleştirip öyle uçuyorlardı insanın üstüne... sanki saldırmak istercesine.
Yanakların iki pamuk tarlasıydı. İki dost ailenin minik bir tepeyle ayrılmış gül renkli pamuk tarlalarıydı. İnsanın içinde kaybolası geliyordu... ve sen konuştukça daha da belirginleşen çukur vardı ki sanki mezarım olsun diye konulmuştu...
Dudakların iki çiçek yaprağı... sabah çiği hala üzerinde. Vakti gelince en tatlı nektarını akıtan... hani bir arının bir kere tattı mı bırakası gelmediği.. insanın yapıştı mı ayrılamadığı türden... baharla birlikte en güzel şarkılarını aşk için söyleyen dudakların vardı... bir kere küstü mü hiçbir güneşin, hiçbir gülüşün açtıramadığı narin dudakların.
Sanki sık bir ormanla kaplı minik bir tepeydi güzel çenen.. ortasından minik bir vadi geçen..
İşte o ormanda kaybolmak istiyorum... dudaklarının nektarını içerken boğulmak... kefenim pamuktan olsun... gömüleyim yanaklarındaki çukura.. ve ruhum gözlerindeki yıldızlara uçsun.. uçsun... o sonsuzlukta kaybolsun...
gün biterken bir akşam üstü rüzgar savuracak saçlarını o mutlu günlerin anısına aklına ben geleceğim ağlayacaksın adımı anmaya dilin varmasada boş ver hatırlamaya çalışma bir gece uykuda tatlı bir rüyada aklına ben geleceğim ağlayacaksın hiçbir an'ım sensiz geçmez seni düşünmesem yüzüm gülmez gülmek için değil sevdiğim için aklına ben geleceğim ağlayacaksın yabancı birinin kollarında onun dudakları dudaklarında bir başkasının olacağın o ilk gece aklına ben geleceğim ağlayacaksın yıllar geçecek ardı ardına belki de çoluk çocuğa karışacaksın ne zaman bir sevgili görsen el ele aklına ben geleceğim ağlayacaksın..
Kaç gece ağladım bu masalarda ben bilir misin? kaç kadeh dertle kırıldı yüreğime çöreklenen umutsuzluğa, özlemler sevgiler neş'e darıldı bakma sen gözlerimden akan yaşlara bir gün nasılsa tükenip onlarda kurur... aldırma fırtınalar kopan gönlüme, deli kasırgalar bile, bir gün durulur. bundan böyle! gözlerini anlatan son şiirim bu, bilesinki, artık sana hasreti yazmayacağım. prangalara vurdum seni tutkumu, adın günah, haramsın anmayacağım...
hayatı paylaşmak diyorum susuyorum seni binlerce yıllık serüvenimizle öpüyorum dudağına bir martı konuyor kanat açıyor sonra sustuğum yerden ak tüğlerine yükleyip tanıklığını bir dalgaya karışıp geceleri bölen binlerce çığlığa ulaşıyor sevgiler oluşturmak derinliğinde suların diyorum martı suya dönüşüyor yağmur yağıyor bir ülkeye yağmur olanca sıcak türküler söylüyor
akşam alacasında varıyorum bir kapıya suskunluğu bir sevinçle bölerek küçük hesaplar kokuyor yüreği tepeden bakıyor yaşadıklarına ellerinin ulaşamadığı dalımda kalıyor sevincim bir martı pırrr uçuyor gözlerimden burukluğunu bırakıp bende
ne kıyıdır özlediği ne kokusu gelinciklerin güneşi önce o görüyor gölgesi düşüyor ellerime bir ışık demeti getiriyor tüğlerinde bütün güzelliği ile telaşının sesim bitimsiz türküye dönüşüyor kokusu yetmiyor gelinciklerin
çığlığın unutulmamalı sonsuzca çizdiğin büyülü hüzün insan yüzünde
düşün hafiften başlamış yağmur ve uykudasın yaralısın yüreğine işlenmiş hüzünle soğuk bir düşün başlangıcındasın ağlamaktasın hıçkırarak bir sevgiliyi bağışlamanın dayattığı kederi yaşamak en olmayacak günlerinde hayatının ranzana kenetleyip ellerini buruk bir gülücüğü sarmalar gibi uyanmak ansızın parçalanırken yüreğin
denizin tuzunu sürmeliyim yaralarına derinliğini sevincini insan oluşun kucaklayışları uyanışına
martı silkelenişin ve budanışın tanığı taşır ak tüğlerinde çığlığını bana
ne kıyıdır özlediği ne kokusu gelinciklerin yüreğinde kıpır kıpır o bitimsiz türkü
Tanrı Aşk Kutsuyor çatısız bir mekanda kadehin çin çin sesi sağlığa umuda ve biten güne vuruluyor kırmızılar içinde bir melek gözlerimde yanıyor tebessümü tanrı seni kutsuyor
gölgesini kaybederken gün mavinin uçsuz bucaksız büyüklüğünde yakamozların dans ettiği deniz kıyısında ve de güneşin muhteşem sonunda büyüleniyorum tanrı ruhumu kutsuyor
bütün renklerin gizemi gözlerimde düş oluyor hayalim denizler aşırı mavinin her tonunda dolunayın şavkında gece sevgi kutsuyor
dans müziği eşliğinde romantizm dinletisi dans ediyorum özür diliyorum günahlarımdan soyunurken çırıl çıplak sevginin kollarına bırakıyorum sarhoş bedenimi tanrı aşk kutsuyor
Aşk, zaman ve mekan kavramı tanımadan; şeytanın insanla oynadığı en tehlikeli kumar... sizin ortaya koyabileceğiniz bedeniniz, gururunuz ve kişiliğiniz varken; şeytan, tadı en acı gözyaşlarını sürer ortaya... ve sırayla kaybetmeye başlarsınız. İlk gözden çıkarılan bedendir. İlahi görülen aşka ulaşmak için ilk ortaya sürülen fani olandır. Şeytan en kötü kahkahalarını atarken karşınızda, siz kaybetmeye başlamışsınızdır işte bu asla kazanamayacağınızı bilmeden girdiğiniz kumarda. Çoğu zaman insan suretinde karşınızda çıkar şeytan.. güzel gözleri vardır sizi etkileyen, ya da tatlı sözleri... ve sizin aşk sandığınız bir oyunun içine çeker. Bazen aşkınız öyle büyük görünür ki gözünüze, gururunuzdan ve onurunuzdan taviz vermeye başlarsınız. Daha büyük kayıplarınız başlar. Aşkı uğruna gururunu çiğnemek asil bir davranış gibi gözükür insanlara. Oysa ki kazananın sadece şeytan olduğu bir kumarda yitirilen bahsin bedelidir gururunu ayaklar altına aldırmak. Son koz olarak elinizde sadece kişiliğiniz kaldığında ise yaşanan acı ve pişmanlıkların yanı sıra, şeytanın avucunuza döktüğü okyanuslar dolusu gözyaşı bile bir an geri çekilmeyi düşünmenize sebep olmaz. Bu sefer belki de kaybedeceğinizi bile bile çıkarsınız şeytanın karşısına, son bir çabayla... kaybettiğinizde ise, şeytan artık etrafınızdaki herkesin kılığına bürünür ve alay eder sizinle. Orada burada çekiştirir sizi, bu kumarda nasıl kaybettiğinizi fısıldar kulaktan kulağa, nasıl da küçük düştüğünüzü vurur yüzünüze her fırsatta. Belki çok geç olmuştur ama, elinizde artık kaybedecek daha fazla bir şey olmadığı anda anlarsınız aşkın sadece bir kumardan ibaret olduğunu... şeytanın insanla oynadığı en tehlikeli kumar. Siz kaybedenlerden oldukça şeytan da türlü suretlerde karşınızda kahkahalar atar. Acı gözyaşları ile şeytan iyice canınızı yakar..
Hayatımda karşıma çıkan en güzel şey diyordum senin için. Daha seni ilk gördüğüm anda işte erkek bu dedim. Kadınını gerçekten sevecek, onu çekip çevirecek, kanatlarının altında koruyacak.... zümrüt yeşili gözlerine hapsedip ona dünyaları verecek.
Ömrüm boyunca aradığım hep gerçek aşktı. Sonsuza dek seveceğim, sevileceğim yeri gelince onun için ağlayacağım, ölüp yeniden hayata bağlanacağım.... sonunda buldum demiştim. İşte beklediğim erkek, işte aradığım aşk. Uğruna her şeyden vazgeçebileceğim... işte sonsuza dek sevebileceğim.
Ama önümdeki barajları yıkıp içimdeki duyguların azgın nehirler gibi akmasını engelleyen bir şeyler vardı hep. Geçmişin hayaletleri gölge gibi üzerimizde dolaştıkça aşk daha karanlık ve soğuk gözükmeye başladı. O karanlıkta birbirimizi göremez olduk... kaybolduk. Zaman zaman seni göremesem de orda olduğunu bilmek bana huzur veriyordu. İnanıyordum ki bir gün üstümüzdeki bu karanlık gölgelerden kurtulacağız ve tıpkı tanıştığımız yaz gibi parlak bir güneş yeniden doğacaktı üzerimize. Onun için sabrediyordum. Onun için susuyordum. Çünkü bu aşka inanıyordum. Bu aşkın güneşi tüm karanlıkları aydınlatır sanıyordum. Oysa ki fark edemedim orada olmadığını. Aslında çoktan yoktun. Belki... belki hiç de olmadın.
Senin için yapamayacağım şey yoktu. sen hastasın diye ciğerimin yarısını seninle paylaşabilirdim. Ben hayatımın kalan yarısını seninle geçirebilirdim.... ama sen görmedin. Görmek istemedin. Ne olursa olsun pişman değilim. Evet sen belki gerçekten de bir ömür boyu sevilecek adamsın. Ama bu aşkı oldurmayan tek şey vardı...
Gecenin en koyu renginde Gökte bir yıldız kayar Bilirsin o an herkes bir dilek tutar Bende farkında olmadan seni tutmuşum Oysa yıldızlar tutulamaz unutmuşum Ben mehlika yıldızını çok severim ve süreyya yı Hatırladığımda unutmayı Unuttuğumda bile sana şiir yazmayı Ben mevlanadan öğrendim insanları anlamayı Ve yunustan sevgiyle bağlanmayı Bir üveyik kuşundan sevgiyi aşkı Depemde öğrendim yıkılmayı Ve her yıkılışımda dimdik ayakta durmayı
Zaman döndü, güneş yengeç burcunda Çöllerde kum titremekte öğle vakti Denklem zorlanır filozof avucunda Yürü, çiçekli umutlarda can kalmadı Yürü gönül bu yerde serv-i revan kalmadı.
Aşk mıydı, sevda mıydı, sevgi miydi adı Her ne ise belli ki doldu miyadı Ömrü bitince dünyanın kayboldu tadı Durmanın vakti değil yarına zaman kalmadı Yürü gönül meylerde ateş-i suzan kalmadı
Zaman bu gün bitecek gelmez yarın Bitti artık rahmeti bu diyarın Hiç biri dosta varmaz yeni yolların Yürü, menzillerde konaklayacak han kalmadı Yürü gönül seherde ab-ı revan kalmadı
Yürü gönül kervan kondu göçtü bu yerden Bülbül selamı sabahı kesti seherden Gülün şikayeti viran bahçelerden Yürü, solgun yüzünde gülün kan kalmadı Yürü gönül devay-ı derde gül-i handan kalmadı
titrek sokak lambaları yol gösteriyor bana, her yanım sarılmış karanlığa, adımlarım sarhoş misali vurulmuşum sol yanımdan sevdana,yanmışım her yanım kurşun yarası, peşinden koştuğum: bilki: harami yüreğin... aklımda kalan: ben sevdim: senin sevmediğin her köşe başında durupta: kaybolan ışığını arıyorum, sonra bir şimşek çakıyor gecede: menevişli gözlerini görüyorum, aldanmazdım ben hayellerime, koşmazdım gölgelerin peşinden, sol yanımdan vurgun olmasaydım, ne gözlerimden akan yaşlar, nede benle ağlayan gökyüzü unutturur sevdamın gölgelerini, ayın karanlık yüzünde kalacak bakışlarım, umudu umutsuzlukla anlatan her puslu geceyarısı... sen gözlerimde olacaksın, unutma sevgilim, unutulan her gecede:sende varsın ben yandıkça doğan güneşle, sende benim için yanacaksın, gün gelecek: kaçan değil,kovalayan olacaksın! sanmaki aşk öldürür insanı: yaşamadan aşk'ın tadını, giden sen olacaksın...............
Aşkın büyüklügü onun sürekliligidir. Ani doğuşu gibi bitmiyorsa, Yaşanmaya degerdir. Çünkü aşk ``öyle öldürücü bir zehirdir ki, Ateşli mağralarda hüküm süren Siyah yılanlar gibi onu içine çeker, Sonra gökyüzünde dağılarak akar, Sonra yağmur damlalarına bürünerek düşerler ve aşka susamış ruhlar onu emer ve Bir dakikada sarhoş olurlar. Bir yılda ayılır, Air asırda ölürler``
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben Perde ardında sen ben dedikodusu var amma... Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben
Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun Dünya esen yel üstüne kuruldu.. Varlığımız iki yokluk arasındadır Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin
Medresede söz vardır tekkede de hal Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir
Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak Yarını düşünmen beyhude bir heves Bir çok kişiden arda kalanlar Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin...
Çocuk selam verdi,kız karşılık verdi. Çocuk anlattı,kız dinledi. Çocuk güldürdü,kız güldü. Çocuk sevindirdi,kız sevindi. Çocuk üzüldü,kız üzüldü. Çocuk yanaştı,kız yakınlaştı. Çocuk hoşlandı,kız hoşlandı. Çocuk sözler verdi,kız inandı. Çocuk düşler yarattı,kız içinde yaşadı. Çocuk sevdiğini söyledi,kız sevdiğini söyledi. Çocuk üzmeyecekti,kız üzüldü. Çocuk çok sevdiğini söyledi,kız çok sevdi. Çocuk gelecekti,kız bekledi. Çocuk sabırsızdı,kız sabretti. Çocuk deliler gibi sevdiğini söyledi,kız deliler gibi sevdi. Çocuk geldi,kız gördü. Çocuk uzaklaştı,kız yakındı. Çocuk hiç bırakmayacaktı,kız yalnız kaldı. Çocuk ağlattı,kız ağladı. Çocuk söyledi,kız bitirdi. Çocuk gitti,kız bitti. Çocuk kalp kanattı,kızın kalbi kanadı. Çocuk satırları sildi,kız sayfayı kopardı. Çocuk yalandı,kız gerçek...
SANA BİRGÜN SESLENİRSEM GELME SAKIN EZİK ÇAĞRILARIN NE ÖNEMİ VAR BİR KEZ GÖLGE DÜŞTÜ YOLLARIMIZA ÇEKİP GETİREMEYİZ GÜNEŞİ EYLÜL GİRDİ YAŞANTIMIZA...
****
Aşk dibi görünmeyen göl Aşk kıpır, kıpır akan dere Aşk coştukça coşan çağlayan Aşk başını suya soktuğunda yalnızlık
Aşk ılık bir meltem Aşk deniz kıyısında imbat Aşk deli gibi fırtına Aşk fırtına öncesi sessizlik Aşk rüzgarın içine girdiğinde yalnızlık
Aşk alaca karanlıkta ki gökyüzünde parlayan yıldız Aşk gün ağarırken tan yeri Aşk gün batımı sessizliği Aşk bir uzaklaşıp küçülen, bir yaklaşıp büyüyen dolunay Aşk alacakaranlığın içine girdiğinde yalnızlık
Aşk alev, alev yangın Aşk duman, duman kor Aşk patlayan yanardağ Aşk eriten lav Aşk ateşe girdiğinde yalnızlık
İşte aşk böyle hepsi var hepsi yaşanır sonunda hep yalnız kalınır...
Söylenecek daha ne vardır...
İçtiğin kahve gibi böler uykunu İçtiğin sigara gibi öksürtür seni İçtiğin alkol gibi gevşetir seni Ve elinde avucunda ne varsa alır kumar gibi
Ya vazgeçersin Yada yakındır ölümün... Aşkın ne adı konur ne de sana yaşattıkları anlatılır...
Uykusuz geçen gözü yaşlı gecelerin anlamıyım ben. Gökyüzündeki en çok ışık saçan yıldızım Ve bir o kadar da yalnızım ben. Dudaklardan süzülerek kalbe hitap eden her cümlenin En içten en duygusal kelimesiyim ben. Bir vücudun diğeriyle temasından açığa çıkan tutkuyum ben. Gözlerdeki sevgi dolu bakışlara Anlam kazandıran kavramım ben. Bazen dürüstlük bazen de iğrenç bir yalanım, Bazen mutluluk bazen de ayrılık gözyaşlarıyım, Bazen sevinç bazen de kederim ben… Benim adım ufuk, Benim adım gökyüzü, Benim adım deniz, Benim adım… Benim adım aşk.
VE BEN HÜZÜNLERİME GERİ DÖNÜYORUM... ****************************************************************
ağlamakta erdemdir.... susmakta.... altın olup yanmakta, gümüş olup parlamakta,bakır olup atılmakta, atom olup saklanmakta, saz olup çalınmakta, söz olup yalana karışmakta, su olup akmakta, bulut olup dağılmakta, güneş olup ağartmakta, gece olup kararmakta, kül olup savrulmakta, kelebek olup çiçeğe konmakta, çiçek olup koklanmakta, diken olup batmakta ERDEMDİR... ya AŞK olup GÖZLERİNE DOĞMAK..................
Yaşama öyle bir bağlanırsınızki aşk en iyi ilacınızdır. Mutlusunuzdur ve karşılıklı duygularınızı paylaşıyorsunuzdur. Her şey gün geçtikçe daha bir belirginleşmeye başlamıştır. Birbiriniz için daha bir vazgeçilmez olmaya başlarsınız. Zaman geçtikçe birbirinize yaklaşır birbirinizin düşüncelerini okur hale gelirsiniz. Aşk; heyecanının yanına varoluş katmış ve sevgi tohumunu filizlendirmiştir artık.
Birbirinizin yokluğunda bile ruhen birlikte olduğunuzu hisseder mutlu olursunuz.
Ve zaman durmaz akıp gitmeye devam eder...
Ne paradır gözünüzde ne de mevkii Yalnızca varlığını hisseder ve yalnızca var olduğunuz için Birbirinizle el elesinizdir.
Arada bir kırgınlıklar yaşar, hüzünlere boğulursunuz Birbirinizin tanımadığı yönleri ile tanışmaya başlarsınız. Ve mutluluklarınıza acılarda eklenmeye başlar böylelikle...
Gitmeler başlar ve ayrılık kelimesini kullanmadan ayrılışlar başlar.
Sonra geri gelmeler; Aynı şehirde aynı yollarda yürüdüğünü bilipte görmemek İçinizi yakar ve hiç ayrılmamış gibi kovuşmalar yaşarsınız...
İlk bakıldığında hiç bir problem yoktur birlikte olmanıza... Ama adı açıklanmayan sebebler vardır ve olmayacaktır. Bitmesi gerekir bitmelidir...
Hergeçen gün içinizde ki sevgi büyür, büyüdükçe acılarınız, Ağrılarınız gücünüzü tüketmeye başlar...
Hiç istemesenizde birbirinize kötü davranmaya başlarsını... Yalnızlığınızda davranışlarınıza kızar kendinize öfkelenirsiniz. Birinizin pes etmesi gerekir ama bu siz olmamalısınız. Yapamazsınız; içinizdeki sevgiye, karşınızdaki gözlere Kıyamazsınız...
Susmalar başlar; Aradında birçok şeyin konuşulduğu ama dile gelmeyen Cümlelerin kurulduğu susmalar...
Arasıra aptalca cümleler çıkar da; o anda ne anlatmayı Başarırsınız ne de siz anlarsınız... Susmak erdemdir dersiniz beklersiniz...
Ve sessizliğin içinde bedeninizin, dudaklarınızın, ellerinizin Çığlıkları yankılanmaya başlar... Susmayı başarırsınızda susuzluğu başaramazsınız sarılırsınız...
Hani yapabilseniz, başarabilseniz başka ele tutmayı Hani yapabilseniz, başarabilseniz başka göze bakmayı Başka tene karışmayı; ... Belkide kopup gideceksiniz birbirinizden....
Evet yangın hayatın içinde bir yangın Söylenecek ne var şimdi söylesene neden? bu sorudan nefret ediyorum ama neden Ben içimde kendimle mutluydum hadi girdin hayatıma da peki neden çaldın hayallerimi Neden Canımın parçasına sebep oldun neden Yaşarken öldürdün neden Sen şimdi gerçekten gidiyorsun Sen şimdi yok oluyorsun bitiyorsun dimi Hadi gittin diyelim hadi her dediğine kabul de neden Neden bu kadar sonra gidiyorsun Neden içimde şekillenmeden gitmedin de içim olduğunda gidiyorsun neden... Zevk duydun mu silahın namlusunu anlıma dayayıp kurşunu sıkarken Zevk duydun mu içimi acıtarak adını sökmeye çalışırken Ölümü yakıştırdın ya bana ölümü yaşarken yakıştırdın ya Ateşin içinde cayır, cayır yanışıma tanık oldun ya Zevk duydun dimi Zevk duyuyordun dimi Gülüyorsun ve yeni bir hayata başlıyorsun Bir gün gelecek ve döktüğüm gözyaşları senin kurşun yarana tuz olacak Ant olsun
2 Yanık İzinden...
Seni yok etmeye çalışırken yine çıkageldin hırsların bencilliğin ve arzularınla Geldin gelmesine de artık benim değilsin ki sevdiğim. Öfkemin azaldığını hissediyorum biliyor musun? Ve bu hem iyi hem de kötü Karşılaşmak istemiyorum seninle Bittiğini kabul ediyorum sende et Ve git yoluna beni unut. Hiç olmamış kabul et hiç yaşanmamış Ve de ki bir rüya gördüm. Çölde bir seraptı yaşananlar. Ne canımızdan bir parça koptu ne de o parça içimize düştü. Bu hiç yaşanmadı diye düşünsen artık ve gitsen benden Bunu bütün kalbimle istiyorum. Ha diyorsun ki ben seviyorum ve istiyorum. O zaman savaş kazan ve gel ben beklemeye razıyım ay yüzlüm...
3 Yangın yerinden Yanık İzi...
Biliyorum bu mektupta nerden çıktı diyeceksin çıktı işte Vazgeçmem demiştin olmadı bırakmam demiştin olmadı gitmeyeceğim demiştin olmadı Hep yanında olacağım demiştin olmadı yani bana ne vaat ettiysen hiçbiri olmadı Söylediğin hiçbir şeyi yapmadın. Tam tersi davrandın Aldırmadım olur dedim problem değil dedim içim de ya dedim yeter dedim Bana yetti de sana yetmedi neyse BOŞVER artık üzüldüğüm bir tek şey doğmasına izin vermediğim başka hiçbir şeye üzülmüyorum. Her gece rüyalarımda sesini duyuyorum ve sende oluyorsun yanında bakıyorsun Gözlerimin içine ve gel diyorsunuz beni çağırıyorsunuz Yaklaşıyorum, yaklaşıyorum ve tam elinizden tutacakken kayboluyorsunuz. Ben iki defa kaybettim ve bir daha yarışa girecek değilim. Benim için savaş deseydin savaşırdım yarış deseydin yarışırdım sustun söylemedim Sen seçimini yaptın ve gittin sana ne diyebilirim ki kal desem kalacak mıydın ki Senin aldığın kararı duyduğumdaki halimi görmediğin iyi oldu düşünsene seni Aynı odada uyuduğun kardeşinden başını koyduğun yastığından kıskanan ben Senin bir ömür bir başkasıyla geçireceğini çocuklarına anne olacağını ve saçlarını hep okşayan olacağını bilmek beni ne hale getirdiğini bir bilsen Delirmek üzereyim bir tanem 'keşke bu kadar büyük sevdirmeseydin kendini Neyin bedelini ödedin bilmiyorum artık sana da kızmıyorum ama biliyorum bu Ayrılık bu aşka yakışmadı' Hem de hiç....
4 Masal Perisine..
Küçük bir masal perisi düşlüyor yıldızların altında. Kumsal ışıl, ışıl yakamoz vurmuş kumlara çok hafif meltem serinliği Masal perisi kayalardan birinin üstüne oturmuş ufka dalmış gözleri Bir dilek tut demiş gülen gölere bir şiir oku ve aşkı söyle... Karşısındaki hayal baka kalmış bu masal perisine Nasıl demiş Nasıl yapayım istediklerini Önce sen iste demiş hayale Önce iste ve dilek tut bir şiir oku ve aşkı söyle Dileğini tutmuş hayal bir şiir okumuş ama aşkı söyleyememiş aşk yok demiş Hayal masal perisinin gözlerine bakarak hüzünlü ve buğulu Sus demiş masal perisi sus ve şimdi düş bir gönle tuttuğun dilekle ve okuduğun şiirle Düş bir gönle ve gerisini izle aşkı düştüğün gönülden söyleyebilirsin ancak.... Kendi kendine söylediğin aşkın adı aşk olmaz inan....
Kar altında soğuktan üşüyen, Yapayalnız bir papatyayım ben Güneşe hasret bekliyorum Yaprağımı hiç dökmeden Üzülmüyorum, Beni de bir bekleyen var biliyorum Bahar gelir, karlar erir Ve ben; Çığ altından sağ çıkan bir yiğit edasıyla Yeni doğan güne dönerim yüzümü Sabır ekerim toprağa, Umut alırım Ve bir sabah; Hayallerin renkli şavkı vurur gözlerime Yaralarımı sararım Kar altında soğuktan üşüyen, Yapayalnız bir papatyayım ben Bunu da atlatırım! ......
Dilini susturup gözlerini konuşturdun mu? Gözlerini susturup yüreğini ağlattın mı? Bedenini hapsedip Ruhunu salıverdin mi uçsuz bucaksız yollara Hasreti ellerinin arasına alıp Parmak arasından kaydığını hissettin mi? Kalemi fırlatıp Tırnaklarınla duvara yazılar yazdın mı? Hapsedilmiş bedenin çaresizlik içinde kıvrandın mı? Sessizliğin çığlıklarına dayanamayıp Kulaklarını tıkadın mı? peki...
Hiç resimlerle konuşmayı denedin mi? Hani şu bir anlık tebessümlerin donuklaştığı resimlerle Her yeni günde aynalara bakıp Saçlarının tel tel beyazlaşmasını seyrettin mi? Köhne meyhanenin birine gidip İçebildiğin kadar içip Evinin yollarını kaybedip Kaldırımlarda sabahı bekledin mi?
Yağmur altında dolaşıp Karanlık sokağın ıslak kaldırımı, taşı oldun mu? Rüzgarın uğultusuna kapılıp Yangıları körükledin mi Yangınları körüklerken yandığın oldu mu? peki...
Peki ya suskunum.... Sorduğun her soruya cevap ararken Soruların içinde kaybolduğun oldu mu? Suskunluğunu bozman gereken bir anın geldiğine İnandığın bir zamanın yok mu? Çılgına dönmek ne demek bilir misin? Hııııhhh.... Aslında boşuna sarf ediyorum kelimeleri Eğer bilseydin Beni bu cevapsız sorularla bırakıp gitmek ister miydin hiç...
-1- Dalıp gitmek gece bakışlarının içine Maviliğinle yıkanmak Yoğrulmak gözyaşlarınla ..... Sessizce..........................11/10/2005
-2- Şu sessizlik İçerimdeki serinlik Ve avuçlarımda alev Ruhum yarım Umudum ay ışığında saklı yine Titriyor bedenim Yağmura hasret..........................26/10/2005
-3- Günaydın Güne gülen yanımla başladım günaydın Güne sözümle başladım günaydın Güne neşemle başladım günaydın Güne rengarenk başladım günaydın Güne (yine sensiz) ama seninle başladım günaydın.......02/11/2005
Karışır aklım bakışlarında Umutlarım çoğalır dalga dalga Nice yangınlar söner Sen sönmedin içimde Bir parça düş Bir parça saklı kalmış arzular Bir damla yaş Çatlayan yüreğimi yumuşatmaya Kaderin hep çıkmazında Lanet okuduğum hayat çarkında Boşuna körüklenen kor Hep umut hep hayal Yan yana geçecek ömür Şimdi sana dair hiç bir umut yok yüreğimde Hemde hiç Yine de yaşamak güzeldi yarınsız. Sevmek karşılıksız Güvenmek bilmediğin bilinmeyen masal kahramanlarına Polyana yı yaşatmak çıkarsız.. Yine de yaşamak güzeldi yarınsız.. Karmaşanın içinde bakarken hayata, Şaşı beş olmuş duyguları çözmek Asıl altında duran cevheri sevmek Eksikliğini duyduğun, yanında olacağını bildiğin,yanında olduğun Bir ömür taşıyabileceğin asıl cevheri görmek dalgada, karmaşada Yine de yaşamak güzeldi yarınsız. İçimdeki cevapsız sorular cevaplarını buldu Gönlüm yalan yangınından koruna düştü Ayaklarım toprağa kovuştu Yine de yaşamak güzeldi yarınsız Dile gelen tüm öfkeler Dile gelen tüm korkular Korkular insanı boğar Dumansız baca leyleğe doyar Apansız sevda yalana kanar Yine de yaşamak güzeldi yarınsız Gönül kaçanı kovalar Kaçan intikam oyunu oynar Gönül son kozunu koyar Kaçan yaptığına yanar Yine de yaşamak güzeldi yarınsız Yarınlar bana da, sana da var Beni benim yolum Seni senin yolun Davul dengine, Zengin cebine, Fakir yüreğine Sevgi, huzur, inanmak Korkmadan adım atmak Cihana caka satmak Savda ya kazık atmak Kolay gelir umutlarla oynamak Yaralar sarılır Seven isteyen ayakta kalır Bu canı sonunda veren alır Kuluna arkadan bakmak kalır....
27.04.2007 - 18:06
Sebeb-i İntiharım
Akşam güneşinde parlayan, hasat vakti gelmiş dolgun başaklar renginde saçların vardı... kokusu kaldı ellerimde.
Bulutsuz, açık bir havadaki gecede bile görmemiştim o kadar çok yıldızı, gözlerinde gördüğüm yıldızlar kadar... yılların ince çizgiler açmaya başladığı geniş bir ovanın altına saklanmış uçsuz bucaksız evrendi gözlerin ve milyonlarca yıldızı gizliyordu parıl parıl... insanın en umutsuz, en karanlık günlerini bile aydınlatırdı o yıldızlar, o parıltılar.
İki şahin gibi gerilmişti kaşların o yıldızların üstünde... sanki sonsuzlukta uçuyorlardı, gergin, mağrur... sinirlendiğin zaman bir araya geliyorlardı, kanatlarını birleştirip öyle uçuyorlardı insanın üstüne... sanki saldırmak istercesine.
Yanakların iki pamuk tarlasıydı. İki dost ailenin minik bir tepeyle ayrılmış gül renkli pamuk tarlalarıydı. İnsanın içinde kaybolası geliyordu... ve sen konuştukça daha da belirginleşen çukur vardı ki sanki mezarım olsun diye konulmuştu...
Dudakların iki çiçek yaprağı... sabah çiği hala üzerinde. Vakti gelince en tatlı nektarını akıtan... hani bir arının bir kere tattı mı bırakası gelmediği.. insanın yapıştı mı ayrılamadığı türden... baharla birlikte en güzel şarkılarını aşk için söyleyen dudakların vardı... bir kere küstü mü hiçbir güneşin, hiçbir gülüşün açtıramadığı narin dudakların.
Sanki sık bir ormanla kaplı minik bir tepeydi güzel çenen.. ortasından minik bir vadi geçen..
İşte o ormanda kaybolmak istiyorum... dudaklarının nektarını içerken boğulmak... kefenim pamuktan olsun... gömüleyim yanaklarındaki çukura.. ve ruhum gözlerindeki yıldızlara uçsun.. uçsun... o sonsuzlukta kaybolsun...
27.04.2007 - 18:05
Ağlayacaksın
gün biterken bir akşam üstü
rüzgar savuracak saçlarını
o mutlu günlerin anısına
aklına ben geleceğim ağlayacaksın
adımı anmaya dilin varmasada
boş ver hatırlamaya çalışma
bir gece uykuda tatlı bir rüyada
aklına ben geleceğim ağlayacaksın
hiçbir an'ım sensiz geçmez
seni düşünmesem yüzüm gülmez
gülmek için değil sevdiğim için
aklına ben geleceğim ağlayacaksın
yabancı birinin kollarında
onun dudakları dudaklarında
bir başkasının olacağın o ilk gece
aklına ben geleceğim ağlayacaksın
yıllar geçecek ardı ardına
belki de çoluk çocuğa karışacaksın
ne zaman bir sevgili görsen el ele
aklına ben geleceğim ağlayacaksın..
27.04.2007 - 18:05
Anmayacağım
Kaç gece ağladım
bu masalarda ben
bilir misin?
kaç kadeh dertle kırıldı
yüreğime çöreklenen umutsuzluğa,
özlemler sevgiler neş'e darıldı
bakma sen gözlerimden akan yaşlara
bir gün nasılsa tükenip
onlarda kurur...
aldırma fırtınalar kopan gönlüme,
deli kasırgalar bile,
bir gün durulur.
bundan böyle!
gözlerini anlatan son şiirim bu,
bilesinki,
artık sana hasreti yazmayacağım.
prangalara vurdum seni tutkumu,
adın günah,
haramsın anmayacağım...
27.04.2007 - 18:04
Ayıp'ın Arkasına Saklanır Kimliğim
Ayıp'ın Arkasına Saklanır Kimliğim
hep bir oğlum olsun isteriz
ya da hep bir kızım
doğmayan çocuğa kefen biçeriz
hayırlıysa olsun demeden
isimler ararız kız erkek
hayır dualarımızı esirgemeden
bir iki derken
allah verir rızkını
ta çocukken başlar
ayıp günah yasak
atalarımızın na mahrem diyerek
bir başka cinse bak ma telkinleri
erkek çocuklarıyla oynama kızım
erkek ol azcık oğlum (ağladığımızda)
oyunlar da bu erkek oyunu
bu kız oyunu diye ayırdığımız
okullu yıllarda
aynı sıralarda
erkek erkeğe kız kıza oturtulduğumuz
karma yapıldığında ağlamalarımız
gelişme evresinin çatlak sesidir ayıp
açığa vururulur
el ele tutuşamama
utanıp söyleyemediğimiz duygularımız
kendi sırlarında gelişir kimliğimiz
kimliğimizi ararken kimliksizliğimiz
kendi kendimizle sevişip
orgazm oluşumuz
olgunluk evresinin ikinci yarısı
beğenilerle geçen anlar
kimi ruh güzelliği
kimi dış güzellik
ata dede tavsiyesi evlilik
nereye varır sonu bilmeden
boyun eğeriz kadere
ya da isyanlarda kişiliğimiz
çatlak bir sestir uyanışımız
yıllara meydan okuyan
kırkından sonra bahar
son mu ilk mi belli olmayan
kaç kişi yaşayabilmiştir özgürce
hayatı ve hayattan zevk almayı
kişiliğini bulmak için
yıllar mı gerekir mutlaka
düşlerde kalan mutlulukları
arzu ve istekleri çılgınca yaşamak
uygun ya da uygunsuz
ayıp'ın arkasına saklanır kimliğim
27.04.2007 - 18:03
Martı
seni
teninin tadında öptüğümü söyleyemem
yalan olur bu
elini tutmak da yetmez ürperişler içinde
gözlerinin başak sarısı derinliğine
olabildiğince insan güzelliğinde baktığım doğru
sevgiler oluşturmak derinliğinde suların
acıları eğirmek yüreğimizde.
hayatı paylaşmak diyorum susuyorum
seni binlerce yıllık serüvenimizle öpüyorum
dudağına bir martı konuyor
kanat açıyor sonra sustuğum yerden ak tüğlerine yükleyip
tanıklığını
bir dalgaya karışıp geceleri bölen binlerce çığlığa ulaşıyor
sevgiler oluşturmak derinliğinde suların diyorum
martı suya dönüşüyor
yağmur yağıyor bir ülkeye
yağmur olanca sıcak türküler söylüyor
sevgiler oluşturmak derinliğinde suların
açıları eğirmek yüreğimizde
akşam alacasında varıyorum bir kapıya suskunluğu
bir sevinçle bölerek
küçük hesaplar kokuyor yüreği
tepeden bakıyor yaşadıklarına
ellerinin ulaşamadığı dalımda kalıyor sevincim
bir martı pırrr uçuyor gözlerimden
burukluğunu bırakıp bende
ne kıyıdır özlediği
ne kokusu gelinciklerin
güneşi önce o görüyor gölgesi düşüyor ellerime
bir ışık demeti getiriyor tüğlerinde bütün güzelliği ile
telaşının
sesim bitimsiz türküye dönüşüyor
kokusu yetmiyor gelinciklerin
çığlığın unutulmamalı sonsuzca
çizdiğin büyülü hüzün insan yüzünde
düşün
hafiften başlamış yağmur ve uykudasın
yaralısın
yüreğine işlenmiş hüzünle soğuk bir düşün başlangıcındasın
ağlamaktasın hıçkırarak
bir sevgiliyi bağışlamanın dayattığı kederi yaşamak
en olmayacak günlerinde hayatının
ranzana kenetleyip ellerini
buruk bir gülücüğü sarmalar gibi
uyanmak ansızın parçalanırken yüreğin
denizin tuzunu sürmeliyim yaralarına
derinliğini
sevincini insan oluşun
kucaklayışları uyanışına
martı
silkelenişin ve budanışın tanığı
taşır ak tüğlerinde çığlığını bana
ne kıyıdır özlediği
ne kokusu gelinciklerin
yüreğinde kıpır kıpır
o bitimsiz türkü
27.04.2007 - 18:03
Tanrı Aşk Kutsuyor
Tanrı Aşk Kutsuyor
çatısız bir mekanda
kadehin çin çin sesi
sağlığa umuda
ve biten güne vuruluyor
kırmızılar içinde bir melek
gözlerimde yanıyor tebessümü
tanrı seni kutsuyor
gölgesini kaybederken gün
mavinin uçsuz bucaksız büyüklüğünde
yakamozların dans ettiği deniz kıyısında
ve de güneşin muhteşem sonunda
büyüleniyorum
tanrı ruhumu kutsuyor
bütün renklerin gizemi
gözlerimde düş oluyor
hayalim denizler aşırı
mavinin her tonunda
dolunayın şavkında
gece sevgi kutsuyor
dans müziği eşliğinde
romantizm dinletisi dans ediyorum
özür diliyorum günahlarımdan
soyunurken çırıl çıplak
sevginin kollarına bırakıyorum sarhoş bedenimi
tanrı aşk kutsuyor
27.04.2007 - 18:02
Aşk ve Şeytan
Aşk, zaman ve mekan kavramı tanımadan; şeytanın insanla oynadığı en tehlikeli kumar... sizin ortaya koyabileceğiniz bedeniniz, gururunuz ve kişiliğiniz varken; şeytan, tadı en acı gözyaşlarını sürer ortaya... ve sırayla kaybetmeye başlarsınız. İlk gözden çıkarılan bedendir. İlahi görülen aşka ulaşmak için ilk ortaya sürülen fani olandır. Şeytan en kötü kahkahalarını atarken karşınızda, siz kaybetmeye başlamışsınızdır işte bu asla kazanamayacağınızı bilmeden girdiğiniz kumarda. Çoğu zaman insan suretinde karşınızda çıkar şeytan.. güzel gözleri vardır sizi etkileyen, ya da tatlı sözleri... ve sizin aşk sandığınız bir oyunun içine çeker. Bazen aşkınız öyle büyük görünür ki gözünüze, gururunuzdan ve onurunuzdan taviz vermeye başlarsınız. Daha büyük kayıplarınız başlar. Aşkı uğruna gururunu çiğnemek asil bir davranış gibi gözükür insanlara. Oysa ki kazananın sadece şeytan olduğu bir kumarda yitirilen bahsin bedelidir gururunu ayaklar altına aldırmak. Son koz olarak elinizde sadece kişiliğiniz kaldığında ise yaşanan acı ve pişmanlıkların yanı sıra, şeytanın avucunuza döktüğü okyanuslar dolusu gözyaşı bile bir an geri çekilmeyi düşünmenize sebep olmaz. Bu sefer belki de kaybedeceğinizi bile bile çıkarsınız şeytanın karşısına, son bir çabayla... kaybettiğinizde ise, şeytan artık etrafınızdaki herkesin kılığına bürünür ve alay eder sizinle. Orada burada çekiştirir sizi, bu kumarda nasıl kaybettiğinizi fısıldar kulaktan kulağa, nasıl da küçük düştüğünüzü vurur yüzünüze her fırsatta. Belki çok geç olmuştur ama, elinizde artık kaybedecek daha fazla bir şey olmadığı anda anlarsınız aşkın sadece bir kumardan ibaret olduğunu... şeytanın insanla oynadığı en tehlikeli kumar. Siz kaybedenlerden oldukça şeytan da türlü suretlerde karşınızda kahkahalar atar. Acı gözyaşları ile şeytan iyice canınızı yakar..
27.04.2007 - 18:01
Kadının Değildim
Hayatımda karşıma çıkan en güzel şey diyordum senin için. Daha seni ilk gördüğüm anda işte erkek bu dedim. Kadınını gerçekten sevecek, onu çekip çevirecek, kanatlarının altında koruyacak.... zümrüt yeşili gözlerine hapsedip ona dünyaları verecek.
Ömrüm boyunca aradığım hep gerçek aşktı. Sonsuza dek seveceğim, sevileceğim yeri gelince onun için ağlayacağım, ölüp yeniden hayata bağlanacağım.... sonunda buldum demiştim. İşte beklediğim erkek, işte aradığım aşk. Uğruna her şeyden vazgeçebileceğim... işte sonsuza dek sevebileceğim.
Ama önümdeki barajları yıkıp içimdeki duyguların azgın nehirler gibi akmasını engelleyen bir şeyler vardı hep. Geçmişin hayaletleri gölge gibi üzerimizde dolaştıkça aşk daha karanlık ve soğuk gözükmeye başladı. O karanlıkta birbirimizi göremez olduk... kaybolduk. Zaman zaman seni göremesem de orda olduğunu bilmek bana huzur veriyordu. İnanıyordum ki bir gün üstümüzdeki bu karanlık gölgelerden kurtulacağız ve tıpkı tanıştığımız yaz gibi parlak bir güneş yeniden doğacaktı üzerimize. Onun için sabrediyordum. Onun için susuyordum. Çünkü bu aşka inanıyordum. Bu aşkın güneşi tüm karanlıkları aydınlatır sanıyordum. Oysa ki fark edemedim orada olmadığını. Aslında çoktan yoktun. Belki... belki hiç de olmadın.
Senin için yapamayacağım şey yoktu. sen hastasın diye ciğerimin yarısını seninle paylaşabilirdim. Ben hayatımın kalan yarısını seninle geçirebilirdim.... ama sen görmedin. Görmek istemedin. Ne olursa olsun pişman değilim. Evet sen belki gerçekten de bir ömür boyu sevilecek adamsın. Ama bu aşkı oldurmayan tek şey vardı...
Ben senin kadının değildim...
27.04.2007 - 18:01
Yıldızlar
Gecenin en koyu renginde
Gökte bir yıldız kayar
Bilirsin o an herkes bir dilek tutar
Bende farkında olmadan seni tutmuşum
Oysa yıldızlar tutulamaz unutmuşum
Ben mehlika yıldızını çok severim ve süreyya yı
Hatırladığımda unutmayı
Unuttuğumda bile sana şiir yazmayı
Ben mevlanadan öğrendim insanları anlamayı
Ve yunustan sevgiyle bağlanmayı
Bir üveyik kuşundan sevgiyi aşkı
Depemde öğrendim yıkılmayı
Ve her yıkılışımda dimdik ayakta durmayı
27.04.2007 - 18:00
Yarına Zaman Kalmadı
Zaman döndü, güneş yengeç burcunda
Çöllerde kum titremekte öğle vakti
Denklem zorlanır filozof avucunda
Yürü, çiçekli umutlarda can kalmadı
Yürü gönül bu yerde serv-i revan kalmadı.
Aşk mıydı, sevda mıydı, sevgi miydi adı
Her ne ise belli ki doldu miyadı
Ömrü bitince dünyanın kayboldu tadı
Durmanın vakti değil yarına zaman kalmadı
Yürü gönül meylerde ateş-i suzan kalmadı
Zaman bu gün bitecek gelmez yarın
Bitti artık rahmeti bu diyarın
Hiç biri dosta varmaz yeni yolların
Yürü, menzillerde konaklayacak han kalmadı
Yürü gönül seherde ab-ı revan kalmadı
Yürü gönül kervan kondu göçtü bu yerden
Bülbül selamı sabahı kesti seherden
Gülün şikayeti viran bahçelerden
Yürü, solgun yüzünde gülün kan kalmadı
Yürü gönül devay-ı derde gül-i handan kalmadı
27.04.2007 - 17:59
Sen/Acı Son Olacaksın...
titrek sokak lambaları
yol gösteriyor bana,
her yanım sarılmış karanlığa,
adımlarım sarhoş misali
vurulmuşum sol yanımdan
sevdana,yanmışım
her yanım kurşun yarası,
peşinden koştuğum:
bilki: harami yüreğin...
aklımda kalan:
ben sevdim:
senin sevmediğin
her köşe başında durupta:
kaybolan ışığını arıyorum,
sonra bir şimşek çakıyor gecede:
menevişli gözlerini görüyorum,
aldanmazdım ben hayellerime,
koşmazdım gölgelerin peşinden,
sol yanımdan vurgun olmasaydım,
ne gözlerimden akan yaşlar,
nede benle ağlayan gökyüzü
unutturur sevdamın gölgelerini,
ayın karanlık yüzünde kalacak bakışlarım,
umudu umutsuzlukla anlatan
her puslu geceyarısı...
sen gözlerimde olacaksın,
unutma sevgilim,
unutulan her gecede:sende varsın
ben yandıkça doğan güneşle,
sende benim için yanacaksın,
gün gelecek:
kaçan değil,kovalayan olacaksın!
sanmaki aşk öldürür insanı:
yaşamadan aşk'ın tadını,
giden sen olacaksın...............
27.04.2007 - 17:59
Aşkın büyüklüğü
Aşkın büyüklügü onun sürekliligidir.
Ani doğuşu gibi bitmiyorsa,
Yaşanmaya degerdir.
Çünkü aşk ``öyle öldürücü bir zehirdir ki,
Ateşli mağralarda hüküm süren
Siyah yılanlar gibi onu içine çeker,
Sonra gökyüzünde dağılarak akar,
Sonra yağmur damlalarına bürünerek düşerler
ve aşka susamış ruhlar onu emer
ve Bir dakikada sarhoş olurlar.
Bir yılda ayılır, Air asırda ölürler``
27.04.2007 - 17:58
AŞK
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde ardında sen ben dedikodusu var amma...
Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben
Ey dünyanın işinden haberi olmayan sen yoksun
Dünya esen yel üstüne kuruldu..
Varlığımız iki yokluk arasındadır
Çevrendekilerde hiçdir sen de bir hiçsin
Medresede söz vardır tekkede de hal
Fakat bu aşk sözden de dışarıdır halden de
İster şeriat müftüsü ol ister şehir vaizi
Aşk mahkemesine gelindi mi dilsiz kesilir
Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak
Yarını düşünmen beyhude bir heves
Bir çok kişiden arda kalanlar
Sana da kalmayacak sen de göçüp gideceksin...
27.04.2007 - 17:57
hayaL kıRıkLıkLaRı...
yaşanmadan yaşanmış duygulara! !
Çocuk selam verdi,kız karşılık verdi.
Çocuk anlattı,kız dinledi.
Çocuk güldürdü,kız güldü.
Çocuk sevindirdi,kız sevindi.
Çocuk üzüldü,kız üzüldü.
Çocuk yanaştı,kız yakınlaştı.
Çocuk hoşlandı,kız hoşlandı.
Çocuk sözler verdi,kız inandı.
Çocuk düşler yarattı,kız içinde yaşadı.
Çocuk sevdiğini söyledi,kız sevdiğini söyledi.
Çocuk üzmeyecekti,kız üzüldü.
Çocuk çok sevdiğini söyledi,kız çok sevdi.
Çocuk gelecekti,kız bekledi.
Çocuk sabırsızdı,kız sabretti.
Çocuk deliler gibi sevdiğini söyledi,kız deliler gibi sevdi.
Çocuk geldi,kız gördü.
Çocuk uzaklaştı,kız yakındı.
Çocuk hiç bırakmayacaktı,kız yalnız kaldı.
Çocuk ağlattı,kız ağladı.
Çocuk söyledi,kız bitirdi.
Çocuk gitti,kız bitti.
Çocuk kalp kanattı,kızın kalbi kanadı.
Çocuk satırları sildi,kız sayfayı kopardı.
Çocuk yalandı,kız gerçek...
27.04.2007 - 17:57
İNANDIM ÖLECEĞİME
Çıkıp geliyor hayalin beni saran geceden.
Denize karıştırıyor inatçı yakınışını ırmak.
Terk edilmiş, gün batımındaki rıhtımlar gibi.
Ayrılık saati bu, ey terk edilmiş!
Yağıyor yüreğime soğuk taç yaprakları.
Ey yıkıntı uçurumu, vahşi mağarası kaza geçirenlerin.
Sende toplanır savaşlar ve uçuşlar.
Yükselir senden şarkı kuşlarının kanatları.
Bir uzaklık gibi yuttun her şeyi.
Deniz gibi, zaman gibi sende battı her şey!
Saldırı ve öpüşün mutlu saatiydi o.
Deniz feneri gibi parıldayan o esrime saati.
Uçuş korkusu, kör dalgıç öfkesi,
çalkantılı esrikliği aşkın, sende battı her şey!
Kanatlandı, yaralandı ruhum pusun çocukluğunda.
Kayıp keşif, sende battı her şey!
Sarıp sarmaladın acıyı, tutunuyorsun arzuya,
kendinden geçmişsin üzüntüyle, sende battı her şey!
İttim gölge duvarını geriye,
arzu ve eylemin ötesine, yürüdüm gittim.
Ah, ten, benim tenim, sevip yitirdiğim kadın,
seni çağırıyorum yaslı saatte, sana adıyorum şarkımı.
İçine aldın sonsuz sevecenliği bir fanus gibi
ve tuz buz etti seni sonsuz unutuluş.
Oradaydı adaların kara yalnızlığı,
orada sevda kadını, sardı kolların beni.
Susuzluk ve açlık vardı, meyveydin sen.
Acı ve yıkıntı vardı, mucizeydin sen.
Ah kadın, bilmem nasıl erittin beni
ruhumun toprağında, kollarının arasında!
Ne korkunç ve ne kısa oldu sana olan tutkum!
Ne zorlu ve ne esrik, ne gergin ve ne aç.
Öpücükler mezarlığı, sönmedi hâlâ yangını mezarlarının
yanar hâlâ kuşların gagaladığı verimli dalların.
Ey ısırılmış ağız, ey öpülmüş organlar,
ey aç dişler, ey sarmalanan bedenler.
Ey umut ve çabanın çılgın bağlanışı,
içinde kaynaşıp umutsuzlandığımız.
Ve sevecenlik, su ve toz kadar hafif,
başlar sözcük belli belirsiz dudaklar arasında.
Yazgımdı bu içinde geçti özlem yolculuğum
ve orada yıkıldı özlemim, sende battı her şey!
Ey yıkıntı uçurumu, içine düştü her şey,
çekmediğin hangi üzüntü kaldı, hangi dalgalar kaldı
seni yutmayan.
Yine de seslendin, şarkı söyledin dalgalardan dalgalara.
Dikilip bir gemici gibi pruvasında geminin.
Çiçek açarsın şarkılarla hâlâ, hâlâ kırılırsın akıntılarda.
Ey yıkıntı uçurumu, açık ve acı kuyu.
Solgun kör dalgıç, derinliklerin bahtsızı,
kayıp kaşif, sende battı her şey!
Ayrılık saati bu, hoyrat, bu gibi saat.
Gecenin tüm zaman çizelgelerine işaretlendiği an.
Sarar kıyıyı hışırdayan kuşağı denizin.
Yükselir soğuk yıldızlar, göç eder kara kuşlar.
Terk edilmiş, günbatımındaki rıhtımlar gibi.
Titrek bir gölge kaldı ellerimde oynaşan.
Ah, her şeyden uzak. Her şeyden uzak.
Ayrılık saati bu. Ey terk edilmiş!
27.04.2007 - 17:56
Aşk aşktır
SANA BİRGÜN SESLENİRSEM GELME SAKIN
EZİK ÇAĞRILARIN NE ÖNEMİ VAR
BİR KEZ GÖLGE DÜŞTÜ YOLLARIMIZA
ÇEKİP GETİREMEYİZ GÜNEŞİ
EYLÜL GİRDİ YAŞANTIMIZA...
****
Aşk dibi görünmeyen göl
Aşk kıpır, kıpır akan dere
Aşk coştukça coşan çağlayan
Aşk başını suya soktuğunda yalnızlık
Aşk ılık bir meltem
Aşk deniz kıyısında imbat
Aşk deli gibi fırtına
Aşk fırtına öncesi sessizlik
Aşk rüzgarın içine girdiğinde yalnızlık
Aşk alaca karanlıkta ki gökyüzünde parlayan yıldız
Aşk gün ağarırken tan yeri
Aşk gün batımı sessizliği
Aşk bir uzaklaşıp küçülen, bir yaklaşıp büyüyen dolunay
Aşk alacakaranlığın içine girdiğinde yalnızlık
Aşk alev, alev yangın
Aşk duman, duman kor
Aşk patlayan yanardağ
Aşk eriten lav
Aşk ateşe girdiğinde yalnızlık
İşte aşk böyle hepsi var hepsi yaşanır sonunda hep yalnız kalınır...
Söylenecek daha ne vardır...
İçtiğin kahve gibi böler uykunu
İçtiğin sigara gibi öksürtür seni
İçtiğin alkol gibi gevşetir seni
Ve elinde avucunda ne varsa alır kumar gibi
Ya vazgeçersin
Yada yakındır ölümün...
Aşkın ne adı konur ne de sana yaşattıkları anlatılır...
Aşk aşktır.......
27.04.2007 - 17:55
Benim adım aşk
Uykusuz geçen gözü yaşlı gecelerin anlamıyım ben.
Gökyüzündeki en çok ışık saçan yıldızım
Ve bir o kadar da yalnızım ben.
Dudaklardan süzülerek kalbe hitap eden her cümlenin
En içten en duygusal kelimesiyim ben.
Bir vücudun diğeriyle temasından açığa çıkan tutkuyum ben.
Gözlerdeki sevgi dolu bakışlara
Anlam kazandıran kavramım ben.
Bazen dürüstlük bazen de iğrenç bir yalanım,
Bazen mutluluk bazen de ayrılık gözyaşlarıyım,
Bazen sevinç bazen de kederim ben…
Benim adım ufuk,
Benim adım gökyüzü,
Benim adım deniz,
Benim adım…
Benim adım aşk.
27.04.2007 - 17:55
VE BEN HÜZÜNLERİME GERİ DÖNÜYORUM...
****************************************************************
ağlamakta erdemdir....
susmakta....
altın olup yanmakta, gümüş olup parlamakta,bakır olup atılmakta, atom olup
saklanmakta, saz olup çalınmakta, söz olup yalana karışmakta, su olup
akmakta, bulut olup dağılmakta, güneş olup ağartmakta, gece olup kararmakta,
kül olup savrulmakta, kelebek olup çiçeğe konmakta, çiçek olup koklanmakta,
diken olup batmakta ERDEMDİR...
ya AŞK olup GÖZLERİNE DOĞMAK..................
27.04.2007 - 17:54
Cesaretiniz Varsa
Yaşama öyle bir bağlanırsınızki aşk en iyi ilacınızdır.
Mutlusunuzdur ve karşılıklı duygularınızı paylaşıyorsunuzdur.
Her şey gün geçtikçe daha bir belirginleşmeye başlamıştır.
Birbiriniz için daha bir vazgeçilmez olmaya başlarsınız.
Zaman geçtikçe birbirinize yaklaşır birbirinizin düşüncelerini okur hale gelirsiniz.
Aşk; heyecanının yanına varoluş katmış ve sevgi tohumunu filizlendirmiştir artık.
Birbirinizin yokluğunda bile ruhen birlikte olduğunuzu hisseder mutlu olursunuz.
Ve zaman durmaz akıp gitmeye devam eder...
Ne paradır gözünüzde ne de mevkii
Yalnızca varlığını hisseder ve yalnızca var olduğunuz için Birbirinizle el elesinizdir.
Arada bir kırgınlıklar yaşar, hüzünlere boğulursunuz
Birbirinizin tanımadığı yönleri ile tanışmaya başlarsınız.
Ve mutluluklarınıza acılarda eklenmeye başlar böylelikle...
Sonu olmayacağını bilirsiniz yinede vazgeçemezsiniz birbirinizden.
Karanlıkların kahkahaları yükselmeye başlar, ruhunuz daralmaya...
Gitmeler başlar ve ayrılık kelimesini kullanmadan ayrılışlar başlar.
Sonra geri gelmeler;
Aynı şehirde aynı yollarda yürüdüğünü bilipte görmemek İçinizi yakar ve hiç ayrılmamış gibi kovuşmalar yaşarsınız...
İlk bakıldığında hiç bir problem yoktur birlikte olmanıza...
Ama adı açıklanmayan sebebler vardır ve olmayacaktır.
Bitmesi gerekir bitmelidir...
Hergeçen gün içinizde ki sevgi büyür, büyüdükçe acılarınız, Ağrılarınız gücünüzü tüketmeye başlar...
Hiç istemesenizde birbirinize kötü davranmaya başlarsını...
Yalnızlığınızda davranışlarınıza kızar kendinize öfkelenirsiniz.
Birinizin pes etmesi gerekir ama bu siz olmamalısınız.
Yapamazsınız; içinizdeki sevgiye, karşınızdaki gözlere Kıyamazsınız...
Susmalar başlar;
Aradında birçok şeyin konuşulduğu ama dile gelmeyen Cümlelerin kurulduğu susmalar...
Arasıra aptalca cümleler çıkar da; o anda ne anlatmayı Başarırsınız ne de siz anlarsınız...
Susmak erdemdir dersiniz beklersiniz...
Ve sessizliğin içinde bedeninizin, dudaklarınızın, ellerinizin
Çığlıkları yankılanmaya başlar...
Susmayı başarırsınızda susuzluğu başaramazsınız sarılırsınız...
Hani yapabilseniz, başarabilseniz başka ele tutmayı
Hani yapabilseniz, başarabilseniz başka göze bakmayı
Başka tene karışmayı; ...
Belkide kopup gideceksiniz birbirinizden....
Bunuda denemeden bilemezsiniz...
Tabii denemeye CESARETİNİZ varsa......
27.04.2007 - 17:53
Bir Yangının Ardında Kalanlar
İLK
Yangın Yerinden...
Evet yangın hayatın içinde bir yangın
Söylenecek ne var şimdi söylesene neden? bu sorudan nefret ediyorum ama neden
Ben içimde kendimle mutluydum hadi girdin hayatıma da peki neden çaldın hayallerimi
Neden
Canımın parçasına sebep oldun neden
Yaşarken öldürdün neden
Sen şimdi gerçekten gidiyorsun
Sen şimdi yok oluyorsun bitiyorsun dimi
Hadi gittin diyelim hadi her dediğine kabul de neden
Neden bu kadar sonra gidiyorsun
Neden içimde şekillenmeden gitmedin de içim olduğunda gidiyorsun neden...
Zevk duydun mu silahın namlusunu anlıma dayayıp kurşunu sıkarken
Zevk duydun mu içimi acıtarak adını sökmeye çalışırken
Ölümü yakıştırdın ya bana ölümü yaşarken yakıştırdın ya
Ateşin içinde cayır, cayır yanışıma tanık oldun ya
Zevk duydun dimi
Zevk duyuyordun dimi
Gülüyorsun ve yeni bir hayata başlıyorsun
Bir gün gelecek ve döktüğüm gözyaşları senin kurşun yarana tuz olacak
Ant olsun
2
Yanık İzinden...
Seni yok etmeye çalışırken yine çıkageldin hırsların bencilliğin ve arzularınla
Geldin gelmesine de artık benim değilsin ki sevdiğim.
Öfkemin azaldığını hissediyorum biliyor musun?
Ve bu hem iyi hem de kötü
Karşılaşmak istemiyorum seninle
Bittiğini kabul ediyorum sende et
Ve git yoluna beni unut.
Hiç olmamış kabul et hiç yaşanmamış
Ve de ki bir rüya gördüm. Çölde bir seraptı yaşananlar.
Ne canımızdan bir parça koptu ne de o parça içimize düştü.
Bu hiç yaşanmadı diye düşünsen artık ve gitsen benden
Bunu bütün kalbimle istiyorum.
Ha diyorsun ki ben seviyorum ve istiyorum.
O zaman savaş kazan ve gel ben beklemeye razıyım ay yüzlüm...
3
Yangın yerinden Yanık İzi...
Biliyorum bu mektupta nerden çıktı diyeceksin çıktı işte
Vazgeçmem demiştin olmadı bırakmam demiştin olmadı gitmeyeceğim demiştin olmadı
Hep yanında olacağım demiştin olmadı yani bana ne vaat ettiysen hiçbiri olmadı
Söylediğin hiçbir şeyi yapmadın. Tam tersi davrandın
Aldırmadım olur dedim problem değil dedim içim de ya dedim yeter dedim
Bana yetti de sana yetmedi neyse BOŞVER artık üzüldüğüm bir tek şey doğmasına izin vermediğim başka hiçbir şeye üzülmüyorum.
Her gece rüyalarımda sesini duyuyorum ve sende oluyorsun yanında bakıyorsun
Gözlerimin içine ve gel diyorsunuz beni çağırıyorsunuz
Yaklaşıyorum, yaklaşıyorum ve tam elinizden tutacakken kayboluyorsunuz.
Ben iki defa kaybettim ve bir daha yarışa girecek değilim.
Benim için savaş deseydin savaşırdım yarış deseydin yarışırdım sustun söylemedim
Sen seçimini yaptın ve gittin sana ne diyebilirim ki kal desem kalacak mıydın ki
Senin aldığın kararı duyduğumdaki halimi görmediğin iyi oldu düşünsene seni
Aynı odada uyuduğun kardeşinden başını koyduğun yastığından kıskanan ben
Senin bir ömür bir başkasıyla geçireceğini çocuklarına anne olacağını ve saçlarını hep okşayan olacağını bilmek beni ne hale getirdiğini bir bilsen
Delirmek üzereyim bir tanem
'keşke bu kadar büyük sevdirmeseydin kendini
Neyin bedelini ödedin bilmiyorum artık sana da kızmıyorum ama biliyorum bu
Ayrılık bu aşka yakışmadı'
Hem de hiç....
4
Masal Perisine..
Küçük bir masal perisi düşlüyor yıldızların altında.
Kumsal ışıl, ışıl yakamoz vurmuş kumlara çok hafif meltem serinliği
Masal perisi kayalardan birinin üstüne oturmuş ufka dalmış gözleri
Bir dilek tut demiş gülen gölere bir şiir oku ve aşkı söyle...
Karşısındaki hayal baka kalmış bu masal perisine
Nasıl demiş
Nasıl yapayım istediklerini
Önce sen iste demiş hayale
Önce iste ve dilek tut bir şiir oku ve aşkı söyle
Dileğini tutmuş hayal bir şiir okumuş ama aşkı söyleyememiş aşk yok demiş
Hayal masal perisinin gözlerine bakarak hüzünlü ve buğulu
Sus demiş masal perisi sus ve şimdi düş bir gönle tuttuğun dilekle ve okuduğun şiirle
Düş bir gönle ve gerisini izle aşkı düştüğün gönülden söyleyebilirsin ancak....
Kendi kendine söylediğin aşkın adı aşk olmaz inan....
27.04.2007 - 17:53
Yapayalnız bir papatyayım ben
Kar altında soğuktan üşüyen,
Yapayalnız bir papatyayım ben
Güneşe hasret bekliyorum
Yaprağımı hiç dökmeden
Üzülmüyorum,
Beni de bir bekleyen var biliyorum
Bahar gelir, karlar erir
Ve ben;
Çığ altından sağ çıkan bir yiğit edasıyla
Yeni doğan güne dönerim yüzümü
Sabır ekerim toprağa,
Umut alırım
Ve bir sabah;
Hayallerin renkli şavkı vurur gözlerime
Yaralarımı sararım
Kar altında soğuktan üşüyen,
Yapayalnız bir papatyayım ben
Bunu da atlatırım! ......
27.04.2007 - 17:52
Eğer Bilseydin? ...
Dilini susturup gözlerini konuşturdun mu?
Gözlerini susturup yüreğini ağlattın mı?
Bedenini hapsedip
Ruhunu salıverdin mi uçsuz bucaksız yollara
Hasreti ellerinin arasına alıp
Parmak arasından kaydığını hissettin mi?
Kalemi fırlatıp
Tırnaklarınla duvara yazılar yazdın mı?
Hapsedilmiş bedenin çaresizlik içinde kıvrandın mı?
Sessizliğin çığlıklarına dayanamayıp
Kulaklarını tıkadın mı? peki...
Hiç resimlerle konuşmayı denedin mi?
Hani şu bir anlık tebessümlerin donuklaştığı resimlerle
Her yeni günde aynalara bakıp
Saçlarının tel tel beyazlaşmasını seyrettin mi?
Köhne meyhanenin birine gidip
İçebildiğin kadar içip
Evinin yollarını kaybedip
Kaldırımlarda sabahı bekledin mi?
Yağmur altında dolaşıp
Karanlık sokağın ıslak kaldırımı, taşı oldun mu?
Rüzgarın uğultusuna kapılıp
Yangıları körükledin mi
Yangınları körüklerken yandığın oldu mu? peki...
Peki ya suskunum....
Sorduğun her soruya cevap ararken
Soruların içinde kaybolduğun oldu mu?
Suskunluğunu bozman gereken bir anın geldiğine
İnandığın bir zamanın yok mu?
Çılgına dönmek ne demek bilir misin?
Hııııhhh....
Aslında boşuna sarf ediyorum kelimeleri
Eğer bilseydin
Beni bu cevapsız sorularla bırakıp gitmek ister miydin hiç...
27.04.2007 - 17:52
Sana Senle Sensiz Sohbetlerde-2
-1-
Dalıp gitmek gece bakışlarının içine
Maviliğinle yıkanmak
Yoğrulmak gözyaşlarınla
..... Sessizce..........................11/10/2005
-2-
Şu sessizlik
İçerimdeki serinlik
Ve avuçlarımda alev
Ruhum yarım
Umudum ay ışığında saklı yine
Titriyor bedenim
Yağmura hasret..........................26/10/2005
-3-
Günaydın
Güne gülen yanımla başladım günaydın
Güne sözümle başladım günaydın
Güne neşemle başladım günaydın
Güne rengarenk başladım günaydın
Güne (yine sensiz) ama seninle başladım günaydın.......02/11/2005
27.04.2007 - 17:51
Güvenmek Zor Artık
Karışır aklım bakışlarında
Umutlarım çoğalır dalga dalga
Nice yangınlar söner Sen sönmedin içimde
Bir parça düş
Bir parça saklı kalmış arzular
Bir damla yaş
Çatlayan yüreğimi yumuşatmaya
Kaderin hep çıkmazında
Lanet okuduğum hayat çarkında
Boşuna körüklenen kor
Hep umut hep hayal
Yan yana geçecek ömür
Şimdi sana dair hiç bir umut yok yüreğimde Hemde hiç
Yine de yaşamak güzeldi yarınsız.
Sevmek karşılıksız
Güvenmek bilmediğin bilinmeyen masal kahramanlarına
Polyana yı yaşatmak çıkarsız..
Yine de yaşamak güzeldi yarınsız..
Karmaşanın içinde bakarken hayata,
Şaşı beş olmuş duyguları çözmek
Asıl altında duran cevheri sevmek
Eksikliğini duyduğun, yanında olacağını bildiğin,yanında olduğun
Bir ömür taşıyabileceğin asıl cevheri görmek dalgada, karmaşada
Yine de yaşamak güzeldi yarınsız.
İçimdeki cevapsız sorular cevaplarını buldu
Gönlüm yalan yangınından koruna düştü
Ayaklarım toprağa kovuştu
Yine de yaşamak güzeldi yarınsız
Dile gelen tüm öfkeler
Dile gelen tüm korkular
Korkular insanı boğar
Dumansız baca leyleğe doyar
Apansız sevda yalana kanar
Yine de yaşamak güzeldi yarınsız
Gönül kaçanı kovalar
Kaçan intikam oyunu oynar
Gönül son kozunu koyar
Kaçan yaptığına yanar
Yine de yaşamak güzeldi yarınsız
Yarınlar bana da, sana da var
Beni benim yolum Seni senin yolun
Davul dengine, Zengin cebine, Fakir yüreğine
Sevgi, huzur, inanmak
Korkmadan adım atmak
Cihana caka satmak
Savda ya kazık atmak
Kolay gelir umutlarla oynamak
Yaralar sarılır
Seven isteyen ayakta kalır
Bu canı sonunda veren alır
Kuluna arkadan bakmak kalır....
Toplam 1039 mesaj bulundu