Sonu gelmez bir rüya, tükenmez sandığım bir sevdaydın Sen beni en cok yanıltandın. Güvenimdin, beni aldattın Şefkatimdin, başkalarının yalan sevdalarına kandın! Kıyamadıgımdın, kendi ellerinle beni ateşe attın... Oysa hiç bitmez, tükenmez sanmıştım Allayıp pullayıp yüreğimin derinlerine saklamıştım Ilkimdin, sonum oldun... Zamandın, zamanı tutamadım... Sırrımdın, ellerin diline söz oldun Sözümdün, sen kendi sözünü bile tutamadın ki, benim sözüm olasın. Çok sevmenin kurbanı ettin beni, yanıltın, şaşırttın beni... Ilk hayal kırıklıgım degildin, ama son umudum oldun. Sevdiremem kendimi belki zorla, bu aşkı hala sende yaşatamam Ama seni de bende yaşatamam artık... Kıyamadığım... artık sana kıymak zorundayım... Neden diye sorma sakın! Sen kendi sonunu kendi ellerinle hazırladın. Kendime bile inanamıyorum, ama bunu yapabiliyorum bak... Sen ellerimi tutmadan da ayakta durabiliyorum... Senin için zorsaki bir sevgililik oyunuydu bu... Benim için tutkuydun, yüreğimdin, sevdamdın... Şimdi seni bu zoraki sevgililik oyunundan kurtarıyorum... Seni azad ediyorum, o hep uçmaya çalıştığın başka yüreklere uçasın diye... güle güle kıyamadığım.... güle güle
Aynı renkte değildik Esmerdik, bazen sarışın… Çekik gözlerimiz bazen kocaman kömür karası Kimimizin kara olurdu teni beyaz olurdu Birilerimiz kızıl ya da sarı saçlarımız kıvırcıktı düz olduğu kadar Başaklara savururdu kimimiz sarışınlığını ışığı çekerdik içimize Güneş aynıydı yakarken tenimizi kahkahalarımız aynı göz yaşlarımız canımız yanardı düştüğümüzde parmak uçlarımızdan ayrılırdık ayrılmadığı kadar kırmızıydı kanımız geldi kimimiz geçti zamanın gizeminden bu kıyılarda hala birazımız hep aynı yaşama coşkusu içimizde
geçmiş ve şimdiki zaman arasında kalan tarihi paylaşan onca çocuğuz biz içimizden biri dur deyinceye kadar…
Papatyalar sersem yoluna bana gelir misin? Teker teker toplayarak sevdiğini söyler misin? Sevdiğim benim yoluma sermiş diye bilir misin? Beni kendisinden bile çok seviyor diye düşünür müsün?
Ne kadar çok sevildiğinin farkına varabilir misin? Senin uğruna can verebileceğini hissedebilir misin? Onunla olabilmek için sende her şeyi yapabilir misin? Sende ona onun seni sevdiği kadar sevdiğini söyleyebilir misin?
Ey sevgili Senin uğruna ben dünyamdan vaz geçmişim, Kendi varlığıma bile seni kabullendirmişim, Senin aşkını,sevgini kalbime değil her yana yazmışım, Haykırırcasına tüm dünyaya seni sevdiğimi söylemişim.
Ne olur gel sende yalnız bırakma beni bu ıssız yerlerde, Vazgeçilmezliğinin farkına var sev sende, Sım sıkı tut elimden sakın bırakma elimi sende, Sev,inan bana,ben sensiz yapamam bundan böyle. Seni çok seviyor ve özlüyorum bunuda yaz kalbine…...
sen hiç dertleştinmi yalnızlıkla peki ya senin hiç sensizliğin oldumu ya hiç güneşi beklerken tutulduğuna şahit oldunmu yarını beklerken farkında olmadan saatin yarını gösterdiği oldumu herşeyini feda ettiğin vurdumu seni usuldan hiç birden etrafı izlerken gülen insanları fark ettiğinde, ne zamandır suratının asık olduğundan habersiz oldunmu göz yaşlarını farkettirmemek için yağmuru bekleyip ağladınmı hiç seni beklemiyorum artık gülüşün var sadece aklımda ve gözlerin sevgimi güneşe sardım sıcak kalması için umudumu yağmura yatırdım her damlada biraz daha büyümesi için kötü ne varsa üzerine bir avuç toprak attım yok olması için seni sana bıraktım herşeyden herkesten habersiz elvedasız yok oluşum senden Şimdi gülüceklerin başkasının olsun gözlerinde...
Bugün günlerden SEN..Uyanır uyanmaz derin bir SEN çektim içime kendime geldim..Saat SEN'i onbeş geçiyor..Gülümsedim.. Yüzümü yıkamak için lavaboya gittim..aynaya baktığımda gördüğüm SEN,musluğu açtım SEN akıyordun...yüzümü yıkadım..SEN kadar yumuşak havlumla sildim yüzümü..Usul usul salona geçtim radyonun SEN düğmesine dokundum..SEN söylüyordu türküler..Gülümsedim..
Türküyü dinlerken mutfağa yürüdüm..demliği ateşe bıraktığım anda kapı zili SEN diye çalmaya başladı..Kapıyı açtığımda,kapıcının kapıya bir gazete,bir tane ekmek bıraktığını gördüm..Kapıyı kapadıktan sonra girdim içeri..Gazeteyi masaya bıraktım..ekmek taze taze SEN kokuyordu..Gülümsedim..
Her zaman ki gibi iki kişilik hazırladım kahvaltı servisini..kendim ve SEN için..oturduk beraber kahvaltıya..Bir yudum çay içtim bardağımdan tadı biraz buruk geldi,biraz daha SEN koydum bardağa,karıştırdım..Şimdi çayımın tadı aynı SEN gibi..Gülümsedim..
Gazeteyi aldım elime ilk sayfasında yine SEN..Kahvaltı masasını beraber topladıktan sonra,pencereye doğru yürüdüm,perdeyi araladım.. Gökyüzünden şakır şakır SEN yağıyordun..Gülümsedim..
Dışarıda havanın soğuk olduğunu tahmin ettiğim için üşümemek için SEN giyindim üzerime..ısındım..Gülümsedim..
Sokak kapısını araladım..satıcılar var güçleriyle SEN,SEN diye bağırıyordu..Gülümsedim..
Yürüdüğüm caddenin mağazalarının vitrinlerinde SEN varsın.. Gelip geçen tüm insanların yüzlerinde SEN..Biliyormusun otomobillerin kornaları bile SEN çalıyor..Gülümsedim..
Köşe başına doğru yürüdüm..Her zaman ki gibi orda duran çiçekçi kadın; sepetinden bir SEN çıkarıp uzattı..aldım kokladım SEN gibi kokuyordu..Gülümsedim.. Önünden geçtiğim sinema salonun afişlerinde SEN vardın..uzun uzun bakındım..Gülümsedim
Yürümeye devam ediyorum..karşıdan mahallemizin çocukları geliyor..durdurdum onları..şakalaştık biraz,kahkalarında sıcacık SEN vardın..Gülümsedim..
Bazen tanıdıklar soruyorlar..Neden hep gülümsüyorsun diye..Gülümsüyorum.. Bilmiyorlar..Bilseler sormazlardı..Gördüğüm her şeyde SEN,duyduğum her ses SEN..kokladığım tüm herşeyde SEN varsın..SEN'in olduğun yerde gülümsememek olurmu.. SEN'le dolu yeni bir güne doğru yürüyorum.. Dedim ya; herşeyde SEN varsın..Sadece SEN..birazda BEN..
Bir zamanlar üç arkadaş varmış... Aşk, Dostluk ve Güven... Üçü birarada oldumu harikaymış herşey... Gün gelmiş aşkın işi çıkmış...
Eh meslek bu kolay mı? Ama dostlarından ayrılmadan önce söz vermiş onlara.
Beni özlediğinizde gelin demiş; uzaklarda olmayacağım. Nerde gözleri arzuyla dolu birbirlerine bakan bir çift görürseniz ben ordayım. Ve ayrılmış yanlarından...
Peki demiş Dostluk Güvene; madem öyle ben de yoluma düşeyim... Görev çağırır... Ama merak etme, nerde birlikte ağlayan iki insan görürsen işte beni orada bulursun...
Güven ağzını açmış veda etmek için ama Dostluk ayrılmış arkadaşının yanından onun son sözünü dinlemeden... Ve gitmiş uzaklara...
Güven sessizce içinden geçirmiş elinde olmadan... 'Beni kaybederseniz, bir daha asla bulamazsınız...'
bir şarkı bestelendi giden ve gidecek olan sevgiliye şu sözler yazılıydı bir not kağıdına... sokaklar ıssız ve soğuktu yalnızlık üşütüyordu.kaybolan adamdı...
şarkı şöyleydi
sigaramın dumanına sarsam saklasam seni yokluğuna yol yol olsa uzasa unutmam seni gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni
akşam vakti sardı yine hüzünler kalbim yangın yeri gel kurtar beni senden akşam vakti dolaştım sokaklarda yırtık bir afiş seni gördüm duvarda... gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni
şarkı yazılmış gitmekte ve gidecek olan sevgiliye güftesi hazır bir şekilde emanet edildi...bir kadın geçti şimdi deniz üstünde kadının yanında ayrılıkları hiçe sayan bir adam...adamın gözleri buğulandı biliyordu ayrılıklar yazdırır adama...ve her gidiş gözyaşıydı...
ve ben bittim o gitti...aslında kadın yanlızdı korkuyordu içini ısıtacak düşüncelerin yanında unutmadan ağlıyordu kadın...Adam iskeleye yakındı bir sahil şehriydi...yürüdü yağmurlarda ıslandı...per tezgahlarında kitaplarda onu aradı...kadın yoktu bir aşk ellerinden adamın akıp gidiyordu...zor oluyordu yaşamak oysa...kadın halini biliyordu ama ses çıkarmıyordu.adam seviyordu yani ben seviyordum o seviyordu ellerimiz birleşecekken birşeyler engel oluyordu... adam duvara yazı yazdı... elleri kanıyordu...o şarkıdaki gibi unutma beni...
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın, orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin. Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim. Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüsün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle... Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin. Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı. Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
Bazen Aşk Biter... Ve hayat da gider onun peşinden... Terk edildiğin yerde öylece kala kalırsın... Bir sabah uyanırsın ki gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir... Aynada tek parça görünen bedenin, aslında lime limedir.. Nefes diye içine çektiğin ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır... Her sabah ölmeyip neden uyandığına lanet edersin... Kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır... Zaman dursun saatler hiç geçmesin istersin... 'Tanrım ne olur gerçek olmasın, ne olur güneş doğmadan geri dönsün, teninde bir başka tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki.. Bir gecede değişir ömrün... O bir türlü inanmak istemediğin kader seninle alay eder gibidir... Ömrünü adadığın, yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede bir başka hayata karışmıştır işte... Bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur... İNANAMAZSIN! .
Sen hiç o yüreğine sığdıramadığın aşkını bir başka sevda için ağlarken gördün mü? ...Ben gördüm! ... Kör oldu gözlerim onunla sevdasına ağlamaktan... Bir alev topu gibi onun için çığlık çığlık yanarken siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp 'Bu kadar çok seviyorsan bırakma onu, sana kıyamam ne olur git' diye yalvardın mı? ...
Onu bir başkasının kollarında düşünürken sen hiç geceler boyu aklını kaçırmamak için kendi kendine bağırdın mı? 'Unut onu, unut onu, unut onu ya da ÖL! ... ' İçindeki o durmak bilmeyen yangının acısını dindirsin diye kanatıncaya kadar bileklerini ısırdın mı? ... Göz yaşları içinde yastığına gömülüp her Tanrı´ya sığınmak istediğinde, artık başka bir yüreğe sevdalı olan aşkını ondan geri istemekten utanıp, dua etmekten vazgeçtiğin oldu mu hiç? ... Sen hiç yana yana sevdiğin bir sevgilinin yoluna gençliğini serip, 'güle güle' başka bir aşka uğurladın mı? ...
Ama ölüm gelmez bir türlü... Ne yapsanız öfke duyamazsın, giderken bir kibrit aleviyle ateşe verdiği ömrünün alevleri içinde eriyip giden yüzünüze silinip giden kokunuza, kül olan yüreğinize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdanıza... Anlarsınız aşktır bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen... Vefasız bir unutuşa kurban olsa da solup yitmeyen... Hayattan soğutup SANA ÖLÜMÜ ÖZLETEN...... Ölü bir bedende canlı kalmakta direnen... ANLARSIN AŞKTIR BU...
Günler geçer ardından ve aylar... Bazen de yıllar... Bebekler büyür, insanlar yaşlanır, insanlar ölür, eşyalar eskir, evler yıkılır, kurur ağaçlar... Sokakların adı değişir... Acılar belleğin acımasızlığına teslim olur... SEVİLEN UNUTUR,SEVEN YANAR... Bazen aşk gider... Ya da sen gittiğini sanırsın...
gözyaşlarını saklamanın zorluğunu bilir misiniz? ya da içten içe kopmaları,yanmaları? kalbe nehir gibi akan gözyaşlarına ne demeli? siz sizden gidenleri nasıl seyredersiniz? acının damlalarına ıslandınız mı hiç?
bir bilseniz...
sevdiğiniz insanın sizden,bir daha size geri dönmemecesine uzaklaşamasını seyretmek ve her adımda sizden biraz daha uzaklaştığını görmek,her anın bir ölüm olduğunu içinizde hissetmek nasıl bir duygudur?
bir bilseniz...
sizi sizden alıp götüren,bir yarınız kabul ettiğiniz parçalarınızın zamanla avuçlarınızın arasından kayıp gittiğini görmek nasıl dayanılmaz bir haldir? ve nasıl düşersiniz boşluklara,nasıl dönersiniz bahar ortasında sararmış kurumuş sonbaharlara?
bir bilseniz...
hayatın anlamını yitirdiğini,rengin hızla bulandığını,sesin sustuğunu,sigaranın dumandan öte sevgili olduğunu nasıl da öğrenirsiniz? aynalar dönmeyen yüzünüzü nasıl saklarsınız kendinizden? onunla bulduğunuz gerçekliklerden nasıl da kaçarsınız?
bir bilseniz...
sevginin,zamanın,hayatın,gerçekliğin ihanetini nasıl kaldırır yüreğiniz? tükenişin resminin,adının,anlamının kendiniz olduğunu ve kendinizin solduğunu öğrenmeniz dayanılır bir şey midir? tesellinin küfür olduğunu bilir misiniz?
bir bilseniz...
bir bilseniz gidişlerin içinizde başlattığı savaşları...bilseniz gidişin yıkımını...bilseniz kalanın harabeliğini...rüzgarın soluksuzluğunu,sesin susuşunu...bilseniz her adımda uzaklaşmanın boşluğunu ve bilseniz boşluklara buz gibi uyanan,sarılan ve sonra damla damla adınızı yanaklara yazanları...bilseniz gidenin bıraktığı kalanı...bilseydiniz ardınızdaki yıkımı,gider miydiniz? bir bilseniz...
Bu gönül gün gelir ağlamayı unutur, gün gelir gülmeyi unutur, gün gelir sevmeyi unutur ama bu gönül asla sevdiklerini unutmaz.
Fedakar olan insan gönülden sevendir, yürekli olan insan kendini bilendir, umutlu olan insan yaşamı sevendir, unutmayan insan bir ömre bedeldir.
Gönül hırkalarını yamar giyeriz. Dostlarla ağlar dostlarla güleriz fani dünyanın padişahı değiliz bizi sevenleri biz candan severiz.
Hayat bir sudur, önünde durulmaz! Mavi bir renktir, arkası görülmez! Arkadaşlık bir sırdır, anahtarı verilmez! Dostluk ebedidir, asla kalpten silinmez.
Dostluk yanlış yerde beklesende soğuktan donsanda sonunda buluşup sıcak bir bardak çay içmektir.
Kalbinize yakın bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asılın onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi... Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır.
HATIRLANMAK GÖNÜL DAĞINDAKİ GÜL KADAR GÜZEL İSE UNUTULMAK HUZUN DAĞINDAKİ DİKEN KADAR ACIDIR. ÖLMEK UNUTULMAK DEĞİL, UNUTULMAK ÖLMEKTİR.
Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya... Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum...
Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, saçlarının kokusundan öpmek, içime çekmek ve serin soluğundan içmek, sana sarılmak, kucaklamak, uçmak isterdim…
Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde... Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar...
Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi... Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok… Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz…
Ah! bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı bir anne şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum... Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım nefes nefes, çekseydim içime derin derin... Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü... Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya...
Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla... Yüreğim kanrevan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak...
Gel. Yüreğim ol seher gülüm, her ölümümde bana yeniden hayat ver. Elim ol, ayağım ol, canım ol... Gecem - gündüzüm ol... Ağlayan gözlerim ol her damlada yeniden doğur beni, yeniden doğur umudumu. Her öldüğümde yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara, ne kadar çok sevdiğimi...
Önce sen gel sevgilim solmadan resimler, şiirler sislenmeden... İslenmeden geceler... Sonra ölüm gelsin...
Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi.
Suskun gecelerin bir ömre denk düşmeye başlamasıyla dağılan bütün umutlarım, çok uzaklardan şarkılar söylüyorlar sanki yalnızlık şehrine. Ki o şarkılar acımasız ağlatıyor yalnızlığı, sonsuza kadar sürecekmiş gibi sanki. İnsan kendinden korkmaya başlıyor.
Kırılmış kalplerin toplamından çıkan karanlık bir bulut çöküyor hergece bu şehrin üstüne kapkara bir lanet gibi. Pencereler kapanıyor, caddeler terk ediliyor gün doğumuna kadar büyük bir telaşla. Herkes onlardan korkuyor. Herkes kendinden korkuyor. Yüzleşmelerin bir anlamı olsa da korkunun telaşına yenilip onlarda kayboluyor yeryüzünden. Uzun uzadıya konuşmaların uzaklaştıracağı zannediliyor yalnızlığın lanetini, kalplerin yakınından. Ama olmuyor, giydikleri yaşamlar aşağıya çekmeye başlıyor ruhları büyük bir nefretle. Maskeler kırılıyor ve gözyaşlarıyla boğuluyor sağnak bir yağışın altında kalan, ölüme tutsak yolcular. Kapılar kapanıyor.
Atılan her adımın ardından, yok olmaya başlayan gölgelerin içinde, bir ölüm haberi daha gelmeye başladı şimdi o şehirden. Yağmurlar kesildi, hıçkırıklara dönüştü. Gün ışığı yendiden kendini gösterdi. Ama korkaklar bu geceden sonra bir daha hiç bu şehirde görünmedi...
sen bana yalnızlıkların penceresineyken geldin.. seni hiç görmesemde... gözlerine hiç bakmasamda... biliyorum ki sende beni benim seni düşündüğüm kadar düşünüyorsun... sen öğrettin bana,aradaki mesafelerin gerçek dostluklarda öneminin olmadığını, sen öğrettin bana,üzüntülerin paylaşıldıkça azaldığını,sevinçlerin ise arttığını sen öğrettin bana,hayata karşı mücadeleci olmayı ve sen öğrettin bana herşeye rağmen hayatın güzelliklerle dolu olduğunu ve yaşanması gerektiğini...
Avuçlarında ben, burnunda benim kokum.. Ben seni çoktan unuttum..
En sonunda Bitti...
En sonunda bitti.. Bittiğine üzülmüyorum ve seni özlemiyorum..
İlk defa ayrılığı seviyorum.. Senin söylediğin gibi.. En azından içindeki ben kirlenmeyecek.. İşte bu yüzden bu ayrılığı seviyorum.. Bu yüzden akşamları yastığıma sarılıp ağlamıyorum.. Bu yüzden sabahları uyanınca gözlerim gözlerini aramıyor! ! ! ! Bu yüzden senden vazgeçmek daha kolay.. İçindeki yani hayalindeki ben gerçek ben ile kirlenmeyecek....
Bazen kendime nasıl bu hale geldik diye soruyorum; ilişkide neden nasıl gibi soruların sorulmaması gerektiğini bilmeme rağmen.. İlişkinin muhasebesi yapılır mı? Ben ilk defa yaptım.. Ne verdim ne aldım diye düşündüm.. Çok şey almışım ama hiçbirşey verememişim.. Bu da benim eksikliğim.. Gerçek benin eksikliği.. Senin hayal ettiğin olduğunu düşündüğün insanın değil.. Benim eksikliğim..
Gece ilerliyor.. Diğer eksikliklerim aklıma geliyor.. Sevdiğimin hayatındaki sorunlara ortak dahi olamayan beni düşünüyorum.. Bak gördün mü bu bile sendeki benden farklı.. Ama diyorum ya ben buyum, ben böyleyim.. Beni tanı..
Neredeyse sabah oluyor.. Bu seferde en büyük eksikliğim aklıma geliyor.. Seni düşünüyorum..
Şimdi git.. İçindeki ben daha fazla kirlenmesin..
Not: Avuçlarında ben, burnunda benim kokum.. Ben seni çoktan unuttum.. Sen beni unutamayacaksın..
İngilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için 'benim en iyi arkadaşım' diyordum... ama ben onun ipek gibi saçlarına bakıp onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için o günün notlarını istedi ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
11. Sınıf
Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana aşkın nasıl kalbini kırdığını anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak istemediğini söyledi, bende tabiki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum, güzel gözlerine bakmaya başladım ve onun benim olmasını diledim, 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir filmi başladı ve onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana her şey için teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
Son Sınıf
Mezuniyet balosundan bir gün önce yanıma geldi ve 'çıktığım çocuk hasta ve partiye gelemeyecek' dedi, benimde çıktığım biri yoktu ve 7. sınıfta birbirimize söz vermiştik eğer çıktığımız biri olmazsa partilere birlikte gidecektik, 'en iyi arkadaş' olarak. Ve partiye birlikte gittik, o akşam çok güzeldi, her şey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapısının önüne kadar bıraktım, kapının önünde ona baktım o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek baktı. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, bana 'hayatımın en güzel zamanını geçirdiğini' söyledi ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı...
Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasini almak için sahneye çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve ağlayarak bana sarıldı sonra başını omzuma koydu ve 'sen benim en iyi arkadaşımsın, teşekkürler' deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
Aradan yıllar geçti...
Bir kilisedeyim ve o kızın nikahını izliyorum... evet artık evleniyordu, onun 'evet, kabul ediyorum' demesini, yeni hayatına girmesini izledim, başka bir adamla evli olarak. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce yanıma geldi ve 'nikahıma geldin teşekkürler' deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
Yıllar çok çabuk geçti...
Şu an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna bakıyorum, eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı... Hemen günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi...
'Onun gözlerine bakarak onun benim olmasını diledim... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum... Keşke bana beni bir kez sevdiğini söyleseydi... julian 1977 venedik
Avuçlarında ben, burnunda benim kokum.. Ben seni çoktan unuttum..
En sonunda Bitti...
En sonunda bitti.. Bittiğine üzülmüyorum ve seni özlemiyorum..
İlk defa ayrılığı seviyorum.. Senin söylediğin gibi.. En azından içindeki ben kirlenmeyecek.. İşte bu yüzden bu ayrılığı seviyorum.. Bu yüzden akşamları yastığıma sarılıp ağlamıyorum.. Bu yüzden sabahları uyanınca gözlerim gözlerini aramıyor! ! ! ! Bu yüzden senden vazgeçmek daha kolay.. İçindeki yani hayalindeki ben gerçek ben ile kirlenmeyecek....
Bazen kendime nasıl bu hale geldik diye soruyorum; ilişkide neden nasıl gibi soruların sorulmaması gerektiğini bilmeme rağmen.. İlişkinin muhasebesi yapılır mı? Ben ilk defa yaptım.. Ne verdim ne aldım diye düşündüm.. Çok şey almışım ama hiçbirşey verememişim.. Bu da benim eksikliğim.. Gerçek benin eksikliği.. Senin hayal ettiğin olduğunu düşündüğün insanın değil.. Benim eksikliğim..
Gece ilerliyor.. Diğer eksikliklerim aklıma geliyor.. Sevdiğimin hayatındaki sorunlara ortak dahi olamayan beni düşünüyorum.. Bak gördün mü bu bile sendeki benden farklı.. Ama diyorum ya ben buyum, ben böyleyim.. Beni tanı..
Neredeyse sabah oluyor.. Bu seferde en büyük eksikliğim aklıma geliyor.. Seni düşünüyorum..
Şimdi git.. İçindeki ben daha fazla kirlenmesin..
Not: Avuçlarında ben, burnunda benim kokum.. Ben seni çoktan unuttum.. Sen beni unutamayacaksın..
birbirini ilk defa gören ama sanki yıllardır tanıyormuş gibi hasretle kucaklaşan
serin bir ankara sonbaharıydı biz ilk buluştuğumuzda... birbirini ilk defa gören ama sanki yıllardır tanıyormuş gibi hasretle kucaklaşan iki insan... mavi soğuk renklerdendir.. ve maviydim ben onun için... rengim mavi... mevsim sonbahar... içimizi ısıtacak sıcak bir çay içtik beraber.. hayatımda içtiğim en lezzetli çaydı belki... çay.. sıcak.. soğuk.. sigara.. ve kokusu başımı döndürmüştü...ve buluştuk biz... mevsim kışa döndü... biz buluştuk... lapa lapa yağan kara ve ankaranın ayazına aldırmadan onu bekliyordum.. nasılsa sıcak birçayla içimizi ısıtırız diye.. ısındı da.. öyle ısındı ki... tutkuyadönüştü benim için.. bu son buluşmamız dediğim her seferinde onu görebilmek için yeniden bekliyordum... beklemek..... kış bitti... karlar eridi... ve eriyen karlar gibi o da hayatımdan usulca çekip gitti... dedim ya.. maviydim onun için ben... gece yerde mavi mavi parlayan karlar gibi......
09.05.2007 - 21:35
BENİ BU YERYÜZÜNDE
Beni hep severler bu yeryüzünde
Severler, tutarlar elimden beni korurlar.
Sen başkasın aşkım, Sen onlar değilsin
Sen büyüksün, yücelten büyüten aşkındır
Sensin beni özgür tutan onlar değil.
´Ya unutursa...´ derler, ´Ya unutursa bizi´
´Bir unutursa bizi...´derler, yakamdan düşmezler
Bunu yapmazlar bir türlü, beni bırakmazlar.
An geçer bir dolu, gün geçer ay geçer
Geçen geçer ardı sıra, bir sen geçmezsin
Adın yok dudaklarımda, seni çağırmıyorum
Seni yüreğimden söküp atıyorum usulca.
Bir bakıyorum aşkın bekliyor eşikte
Aşkın elpençe divan durmuş
Bir bakıyorum aşkımı bekliyor
Rabindranath Tagore
09.05.2007 - 21:35
ESKİ ŞARKILAR
Bir gün döner gelirse
Ona ne söylemeli?
- Dersin ki bekleyerek,
Kapadı gözlerini.
Ya yine o sorarsa
Beni hiç tanımadan?
- Belki bir derdi vardır,
Ona kardeşçe davran.
Nerde diye sorarsa
Ne cevap vereyim ben?
- Ver altın yüzüğümü,
Hiç birşey söylemeden.
Ya derse ki salonda
Neden yok hiç kimseler?
- Açık kalmış kapıyı,
Sönmüş lambayı göster.
Ya o zaman derse ki
Nasıl oldu ölü mü?
- Belki ağlar, korkarım,
Söylersin güldüğümü.
Maurice Maeterlinck
09.05.2007 - 21:35
Hep yanimdaydin
Sabirla
Inatla
Bir marti misali
Bekledin sirani
Sana gelecek bir simit parçasini
Yakalayabilmek umuduyla
Farkindayim derin bakişlarin
Kalbinin sesinden duydum
Tertemiz sevginin gürültüsünü
Karartili günümde tebessümünü verdin
Her gülüşün altinda
'Ben buradayim' diye bagirdin.
Bagişla beni
Duyamadim
Kulaklarimi tikadilar
Gözlerimi bagladilar
Kimler mi?
Aşk melekleri
Önümdeki sis perdesi
Yeni dagildi
Ve karşimda sen
Hep yanimdaydin
Bir fener gibi işiga çikardin.
09.05.2007 - 21:33
KAPINA TÜRKÜCÜ GELDİM
Her buyuruşunda türkü çağırmamı
Yüreğim uçarı bir kuş gibi yüceliyor
Gözlerim yaş içinde yüzüne bakıyorum.
Ne varsa gelmiş geçmiş evrende
Hepsi bir düzlükte ezgileniyor
Kuşların deniz maviliğindeki kanat açımında
Öyle kıvanıp göneniyorum.
Türkünü ben çağırıyorum.Sen hoşnutsun
Kapına türkücü geldim- biliyorum.
Evrene uzanmış ezginin kanat ucundan
Gelip gelip ayaklarına dokunuyorum.
Çağırıyorum ya türkünü - hoşnut kalasın
Ben kendim yitiyorum.
Rabindranath Tagore
09.05.2007 - 21:32
güle güle kıyamadığım.... güle güle
Sonu gelmez bir rüya, tükenmez sandığım bir sevdaydın
Sen beni en cok yanıltandın.
Güvenimdin, beni aldattın
Şefkatimdin, başkalarının yalan sevdalarına kandın!
Kıyamadıgımdın, kendi ellerinle beni ateşe attın...
Oysa hiç bitmez, tükenmez sanmıştım
Allayıp pullayıp yüreğimin derinlerine saklamıştım
Ilkimdin, sonum oldun...
Zamandın, zamanı tutamadım...
Sırrımdın, ellerin diline söz oldun
Sözümdün, sen kendi sözünü bile tutamadın ki, benim sözüm olasın.
Çok sevmenin kurbanı ettin beni, yanıltın, şaşırttın beni...
Ilk hayal kırıklıgım degildin, ama son umudum oldun.
Sevdiremem kendimi belki zorla, bu aşkı hala sende yaşatamam
Ama seni de bende yaşatamam artık...
Kıyamadığım... artık sana kıymak zorundayım...
Neden diye sorma sakın! Sen kendi sonunu kendi ellerinle hazırladın.
Kendime bile inanamıyorum, ama bunu yapabiliyorum bak...
Sen ellerimi tutmadan da ayakta durabiliyorum...
Senin için zorsaki bir sevgililik oyunuydu bu...
Benim için tutkuydun, yüreğimdin, sevdamdın...
Şimdi seni bu zoraki sevgililik oyunundan kurtarıyorum...
Seni azad ediyorum, o hep uçmaya çalıştığın başka yüreklere uçasın diye...
güle güle kıyamadığım.... güle güle
09.05.2007 - 21:32
Çocuğuz Biz
Lacivert bulutların ardında
saklı yıldızlar mı
göz kırpıyor
yoksa sedefli dalgaların
ışıltıları mı vuruyor kumsala?
Öylesine yürüyorum dalgın
İşte! ...
bu anlarda kavrar yüreğimi
Hüzünlü duygular
Geçmişe dalar giderim
Eski baharlar canlanır
Aynı renkte değildik
Esmerdik, bazen sarışın…
Çekik gözlerimiz
bazen kocaman kömür karası
Kimimizin kara olurdu teni
beyaz olurdu
Birilerimiz
kızıl ya da sarı
saçlarımız kıvırcıktı düz olduğu kadar
Başaklara savururdu
kimimiz sarışınlığını
ışığı çekerdik içimize
Güneş aynıydı yakarken tenimizi
kahkahalarımız aynı göz yaşlarımız
canımız yanardı düştüğümüzde
parmak uçlarımızdan ayrılırdık
ayrılmadığı kadar kırmızıydı kanımız
geldi kimimiz geçti
zamanın gizeminden
bu kıyılarda
hala birazımız
hep aynı yaşama coşkusu
içimizde
geçmiş ve şimdiki zaman
arasında kalan
tarihi paylaşan onca çocuğuz biz
içimizden biri dur
deyinceye kadar…
09.05.2007 - 21:31
Papatyam
Papatyalar sersem yoluna bana gelir misin?
Teker teker toplayarak sevdiğini söyler misin?
Sevdiğim benim yoluma sermiş diye bilir misin?
Beni kendisinden bile çok seviyor diye düşünür müsün?
Ne kadar çok sevildiğinin farkına varabilir misin?
Senin uğruna can verebileceğini hissedebilir misin?
Onunla olabilmek için sende her şeyi yapabilir misin?
Sende ona onun seni sevdiği kadar sevdiğini söyleyebilir misin?
Ey sevgili Senin uğruna ben dünyamdan vaz geçmişim,
Kendi varlığıma bile seni kabullendirmişim,
Senin aşkını,sevgini kalbime değil her yana yazmışım,
Haykırırcasına tüm dünyaya seni sevdiğimi söylemişim.
Ne olur gel sende yalnız bırakma beni bu ıssız yerlerde,
Vazgeçilmezliğinin farkına var sev sende,
Sım sıkı tut elimden sakın bırakma elimi sende,
Sev,inan bana,ben sensiz yapamam bundan böyle.
Seni çok seviyor ve özlüyorum bunuda yaz kalbine…...
02.05.2007 - 11:17
sen hiç dertleştinmi yalnızlıkla
peki ya senin hiç sensizliğin oldumu
ya hiç güneşi beklerken tutulduğuna şahit oldunmu
yarını beklerken farkında olmadan saatin yarını gösterdiği oldumu
herşeyini feda ettiğin vurdumu seni usuldan hiç
birden etrafı izlerken gülen insanları fark ettiğinde,
ne zamandır suratının asık olduğundan habersiz oldunmu
göz yaşlarını farkettirmemek için yağmuru bekleyip ağladınmı hiç
seni beklemiyorum artık gülüşün var sadece aklımda ve gözlerin
sevgimi güneşe sardım sıcak kalması için
umudumu yağmura yatırdım her damlada biraz daha büyümesi için
kötü ne varsa üzerine bir avuç toprak attım yok olması için
seni sana bıraktım herşeyden herkesten habersiz elvedasız yok oluşum
senden
Şimdi gülüceklerin başkasının olsun gözlerinde...
02.05.2007 - 11:08
Bugün günlerden SEN..Uyanır uyanmaz derin bir SEN çektim içime kendime geldim..Saat SEN'i onbeş geçiyor..Gülümsedim..
Yüzümü yıkamak için lavaboya gittim..aynaya baktığımda gördüğüm SEN,musluğu açtım SEN akıyordun...yüzümü yıkadım..SEN kadar yumuşak havlumla sildim yüzümü..Usul usul salona geçtim radyonun SEN düğmesine dokundum..SEN söylüyordu türküler..Gülümsedim..
Türküyü dinlerken mutfağa yürüdüm..demliği ateşe bıraktığım anda kapı zili SEN diye çalmaya başladı..Kapıyı açtığımda,kapıcının kapıya bir gazete,bir tane ekmek bıraktığını gördüm..Kapıyı kapadıktan sonra girdim içeri..Gazeteyi masaya bıraktım..ekmek taze taze SEN kokuyordu..Gülümsedim..
Her zaman ki gibi iki kişilik hazırladım kahvaltı servisini..kendim ve SEN için..oturduk beraber kahvaltıya..Bir yudum çay içtim bardağımdan tadı biraz buruk geldi,biraz daha SEN koydum bardağa,karıştırdım..Şimdi çayımın tadı aynı SEN gibi..Gülümsedim..
Gazeteyi aldım elime ilk sayfasında yine SEN..Kahvaltı masasını beraber topladıktan sonra,pencereye doğru yürüdüm,perdeyi araladım..
Gökyüzünden şakır şakır SEN yağıyordun..Gülümsedim..
Dışarıda havanın soğuk olduğunu tahmin ettiğim için üşümemek için SEN giyindim üzerime..ısındım..Gülümsedim..
Sokak kapısını araladım..satıcılar var güçleriyle SEN,SEN diye bağırıyordu..Gülümsedim..
Yürüdüğüm caddenin mağazalarının vitrinlerinde SEN varsın..
Gelip geçen tüm insanların yüzlerinde SEN..Biliyormusun otomobillerin kornaları bile SEN çalıyor..Gülümsedim..
Köşe başına doğru yürüdüm..Her zaman ki gibi orda duran çiçekçi kadın; sepetinden bir SEN çıkarıp uzattı..aldım kokladım SEN gibi kokuyordu..Gülümsedim..
Önünden geçtiğim sinema salonun afişlerinde SEN vardın..uzun uzun bakındım..Gülümsedim
Yürümeye devam ediyorum..karşıdan mahallemizin çocukları geliyor..durdurdum onları..şakalaştık biraz,kahkalarında sıcacık SEN vardın..Gülümsedim..
Bazen tanıdıklar soruyorlar..Neden hep gülümsüyorsun diye..Gülümsüyorum..
Bilmiyorlar..Bilseler sormazlardı..Gördüğüm her şeyde SEN,duyduğum her ses SEN..kokladığım tüm herşeyde SEN varsın..SEN'in olduğun yerde gülümsememek olurmu..
SEN'le dolu yeni bir güne doğru yürüyorum..
Dedim ya; herşeyde SEN varsın..Sadece SEN..birazda BEN..
02.05.2007 - 11:02
Bir zamanlar üç arkadaş varmış... Aşk, Dostluk ve Güven...
Üçü birarada oldumu harikaymış herşey... Gün gelmiş aşkın işi çıkmış...
Eh meslek bu kolay mı? Ama dostlarından ayrılmadan önce söz vermiş onlara.
Beni özlediğinizde gelin demiş; uzaklarda olmayacağım. Nerde gözleri arzuyla
dolu birbirlerine bakan bir çift görürseniz ben ordayım. Ve ayrılmış
yanlarından...
Peki demiş Dostluk Güvene; madem öyle ben de yoluma düşeyim... Görev
çağırır... Ama merak etme, nerde birlikte ağlayan iki insan görürsen işte
beni orada bulursun...
Güven ağzını açmış veda etmek için ama Dostluk ayrılmış arkadaşının yanından
onun son sözünü dinlemeden... Ve gitmiş uzaklara...
Güven sessizce içinden geçirmiş elinde olmadan... 'Beni kaybederseniz, bir
daha asla bulamazsınız...'
02.05.2007 - 10:55
Şarkılarda Unutma Beni...
----------
çok eskidendi...
bir şarkı bestelendi giden ve gidecek olan sevgiliye şu sözler yazılıydı bir not kağıdına... sokaklar ıssız ve soğuktu yalnızlık üşütüyordu.kaybolan adamdı...
şarkı şöyleydi
sigaramın dumanına sarsam saklasam seni
yokluğuna yol yol olsa uzasa unutmam seni
gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri
gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni
akşam vakti sardı yine hüzünler
kalbim yangın yeri
gel kurtar beni senden
akşam vakti dolaştım sokaklarda
yırtık bir afiş seni gördüm duvarda...
gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri
gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni
şarkı yazılmış gitmekte ve gidecek olan sevgiliye güftesi hazır bir şekilde emanet edildi...bir kadın geçti şimdi deniz üstünde kadının yanında ayrılıkları hiçe sayan bir adam...adamın gözleri buğulandı biliyordu ayrılıklar yazdırır adama...ve her gidiş gözyaşıydı...
ve ben bittim o gitti...aslında kadın yanlızdı korkuyordu içini ısıtacak düşüncelerin yanında unutmadan ağlıyordu kadın...Adam iskeleye yakındı bir sahil şehriydi...yürüdü yağmurlarda ıslandı...per tezgahlarında kitaplarda onu aradı...kadın yoktu bir aşk ellerinden adamın akıp gidiyordu...zor oluyordu yaşamak oysa...kadın halini biliyordu ama ses çıkarmıyordu.adam seviyordu yani ben seviyordum o seviyordu ellerimiz birleşecekken birşeyler engel oluyordu...
adam duvara yazı yazdı... elleri kanıyordu...o şarkıdaki gibi
unutma beni...
02.05.2007 - 10:50
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören.
Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın, orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin. Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim. Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüsün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle... Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin. Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı. Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
02.05.2007 - 10:43
Bazen Aşk Biter...
Ve hayat da gider onun peşinden... Terk edildiğin yerde öylece kala
kalırsın... Bir sabah uyanırsın ki gözünü açtığın ömür senin ömrün
değildir... Aynada tek parça görünen bedenin, aslında lime limedir..
Nefes diye içine çektiğin ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam
kırıklarıdır... Her sabah ölmeyip neden uyandığına lanet edersin...
Kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır... Zaman dursun saatler hiç
geçmesin istersin...
'Tanrım ne olur gerçek olmasın, ne olur güneş doğmadan geri dönsün,
teninde bir başka tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki..
Bir gecede değişir ömrün... O bir türlü inanmak istemediğin kader
seninle alay eder gibidir... Ömrünü adadığın, yıllarını önüne
serdiğin aşkın bir gecede bir başka hayata karışmıştır işte... Bir
gecede bir başkasının aşkı olmuştur...
İNANAMAZSIN! .
Sen hiç o yüreğine sığdıramadığın aşkını bir başka sevda için
ağlarken gördün mü? ...Ben gördüm! ...
Kör oldu gözlerim onunla sevdasına ağlamaktan... Bir alev topu gibi
onun için çığlık çığlık yanarken siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp 'Bu
kadar çok seviyorsan bırakma onu, sana kıyamam ne olur git' diye
yalvardın mı? ...
Onu bir başkasının kollarında düşünürken sen hiç geceler boyu
aklını kaçırmamak için kendi kendine bağırdın mı?
'Unut onu, unut onu, unut onu ya da ÖL! ...
' İçindeki o durmak bilmeyen yangının acısını dindirsin diye
kanatıncaya kadar bileklerini ısırdın mı? ...
Göz yaşları içinde yastığına gömülüp her Tanrı´ya sığınmak
istediğinde, artık başka bir yüreğe sevdalı olan aşkını ondan
geri istemekten utanıp, dua etmekten vazgeçtiğin oldu mu hiç? ...
Sen hiç yana yana sevdiğin bir sevgilinin yoluna gençliğini
serip, 'güle güle' başka bir aşka uğurladın mı? ...
Ama ölüm gelmez bir türlü... Ne yapsanız öfke duyamazsın, giderken
bir kibrit aleviyle ateşe verdiği ömrünün alevleri içinde eriyip
giden yüzünüze silinip giden kokunuza, kül olan yüreğinize dönüp bir
kez bile bakmayan o sevdanıza... Anlarsınız aşktır bu, öfkeyi bir türlü
yurduna kabul etmeyen... Vefasız bir unutuşa kurban olsa da solup
yitmeyen... Hayattan soğutup SANA ÖLÜMÜ ÖZLETEN...... Ölü bir bedende
canlı kalmakta direnen... ANLARSIN AŞKTIR BU...
Günler geçer ardından ve aylar... Bazen de yıllar...
Bebekler büyür,
insanlar yaşlanır,
insanlar ölür,
eşyalar eskir,
evler yıkılır,
kurur ağaçlar...
Sokakların adı değişir...
Acılar belleğin acımasızlığına teslim olur...
SEVİLEN UNUTUR,SEVEN YANAR...
Bazen aşk gider...
Ya da sen gittiğini sanırsın...
02.05.2007 - 10:31
SEN BİLSEN YETERDİ
bir bilseniz..
gözyaşlarını saklamanın zorluğunu bilir misiniz? ya da içten içe kopmaları,yanmaları? kalbe nehir gibi akan gözyaşlarına ne demeli? siz sizden gidenleri nasıl seyredersiniz? acının damlalarına ıslandınız mı hiç?
bir bilseniz...
sevdiğiniz insanın sizden,bir daha size geri dönmemecesine uzaklaşamasını seyretmek ve her adımda sizden biraz daha uzaklaştığını görmek,her anın bir ölüm olduğunu içinizde hissetmek nasıl bir duygudur?
bir bilseniz...
sizi sizden alıp götüren,bir yarınız kabul ettiğiniz parçalarınızın zamanla avuçlarınızın arasından kayıp gittiğini görmek nasıl dayanılmaz bir haldir? ve nasıl düşersiniz boşluklara,nasıl dönersiniz bahar ortasında sararmış kurumuş sonbaharlara?
bir bilseniz...
hayatın anlamını yitirdiğini,rengin hızla bulandığını,sesin sustuğunu,sigaranın dumandan öte sevgili olduğunu nasıl da öğrenirsiniz? aynalar dönmeyen yüzünüzü nasıl saklarsınız kendinizden? onunla bulduğunuz gerçekliklerden nasıl da kaçarsınız?
bir bilseniz...
sevginin,zamanın,hayatın,gerçekliğin ihanetini nasıl kaldırır yüreğiniz? tükenişin resminin,adının,anlamının kendiniz olduğunu ve kendinizin solduğunu öğrenmeniz dayanılır bir şey midir? tesellinin küfür olduğunu bilir misiniz?
bir bilseniz...
bir bilseniz gidişlerin içinizde başlattığı savaşları...bilseniz gidişin yıkımını...bilseniz kalanın harabeliğini...rüzgarın soluksuzluğunu,sesin susuşunu...bilseniz her adımda uzaklaşmanın boşluğunu ve bilseniz boşluklara buz gibi uyanan,sarılan ve sonra damla damla adınızı yanaklara yazanları...bilseniz gidenin bıraktığı kalanı...bilseydiniz ardınızdaki yıkımı,gider miydiniz? bir bilseniz...
bir bilsen sevgili...
02.05.2007 - 10:26
Bu gönül gün gelir ağlamayı unutur, gün gelir gülmeyi unutur, gün gelir
sevmeyi unutur ama bu gönül asla sevdiklerini unutmaz.
Fedakar olan insan gönülden sevendir, yürekli olan insan kendini bilendir,
umutlu olan insan yaşamı sevendir, unutmayan insan bir ömre bedeldir.
Gönül hırkalarını yamar giyeriz. Dostlarla ağlar dostlarla güleriz fani
dünyanın padişahı değiliz bizi sevenleri biz candan severiz.
Hayat bir sudur, önünde durulmaz! Mavi bir renktir, arkası görülmez!
Arkadaşlık bir sırdır, anahtarı verilmez! Dostluk ebedidir, asla kalpten
silinmez.
Dostluk yanlış yerde beklesende soğuktan donsanda sonunda buluşup sıcak bir
bardak çay içmektir.
Kalbinize yakın bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asılın
onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi... Çünkü onlarsız hayat da
anlamsızdır.
HATIRLANMAK GÖNÜL DAĞINDAKİ GÜL KADAR GÜZEL İSE
UNUTULMAK HUZUN DAĞINDAKİ DİKEN KADAR ACIDIR.
ÖLMEK UNUTULMAK DEĞİL, UNUTULMAK ÖLMEKTİR.
Arkadaşlık güzeldir selam vermesini bilene, dostluklar güzeldir paylaşmasını
bilene, sevmek güzeldir değerini bilene, hepside güzeldir tek birleşene,
02.05.2007 - 10:25
Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna, ağlasaydım doya doya... Geçerdi üşümesi yüreğimin, geçerdi üşümesi içimin, kirpiklerimde yağmurlar dumanlanmazdı biliyorum...
Seninle suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak, saçlarının kokusundan öpmek, içime çekmek ve serin soluğundan içmek, sana sarılmak, kucaklamak, uçmak isterdim…
Ama nafile, aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... Yüreğim de donmuş sanki. Gözlerimde...
Ateşler içinde bedenim... Öyle bir üşüme ki, hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar...
Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde, ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi...
Bilirim, sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok…
Ağlıyorum, buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum, akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz…
Ah! bir el olsan dokunsan alnıma, okşasan saçlarımı bir anne şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın, geçerdi biliyorum... Bir gül olsaydın bahçemde, koklasaydım nefes nefes, çekseydim içime derin derin... Bir göz olup baksaydın gözlerime, çekip alsaydın içindeki hüznü... Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim, nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik, kapımdaki akasya...
Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya, anlatmaya anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum, tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı, hicranımı bir tılsımla...
Yüreğim kanrevan, dikenler acımasız, ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara, menzil uzak...
Gel. Yüreğim ol seher gülüm, her ölümümde bana yeniden hayat ver. Elim ol, ayağım ol, canım ol... Gecem - gündüzüm ol... Ağlayan gözlerim ol her damlada yeniden doğur beni, yeniden doğur umudumu. Her öldüğümde yeniden yarat ki, seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara, ne kadar çok sevdiğimi...
Önce sen gel sevgilim solmadan resimler, şiirler sislenmeden... İslenmeden geceler... Sonra ölüm gelsin...
Yoksun işte, kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi.
02.05.2007 - 10:22
Suskun gecelerin bir ömre denk düşmeye başlamasıyla dağılan bütün umutlarım, çok uzaklardan şarkılar söylüyorlar sanki yalnızlık şehrine. Ki o şarkılar acımasız ağlatıyor yalnızlığı, sonsuza kadar sürecekmiş gibi sanki. İnsan kendinden korkmaya başlıyor.
Kırılmış kalplerin toplamından çıkan karanlık bir bulut çöküyor hergece bu şehrin üstüne kapkara bir lanet gibi. Pencereler kapanıyor, caddeler terk ediliyor gün doğumuna kadar büyük bir telaşla. Herkes onlardan korkuyor. Herkes kendinden korkuyor. Yüzleşmelerin bir anlamı olsa da korkunun telaşına yenilip onlarda kayboluyor yeryüzünden. Uzun uzadıya konuşmaların uzaklaştıracağı zannediliyor yalnızlığın lanetini, kalplerin yakınından. Ama olmuyor, giydikleri yaşamlar aşağıya çekmeye başlıyor ruhları büyük bir nefretle. Maskeler kırılıyor ve gözyaşlarıyla boğuluyor sağnak bir yağışın altında kalan, ölüme tutsak yolcular. Kapılar kapanıyor.
Atılan her adımın ardından, yok olmaya başlayan gölgelerin içinde, bir ölüm haberi daha gelmeye başladı şimdi o şehirden. Yağmurlar kesildi, hıçkırıklara dönüştü. Gün ışığı yendiden kendini gösterdi. Ama korkaklar bu geceden sonra bir daha hiç bu şehirde görünmedi...
02.05.2007 - 10:21
ben hep içimden sewdim seni sen hiç bilmedin...
ben dışarda ki baharı görmezdim seni sewerken..
çiçeklerin bu kadar güzel,gökyüzünün bu kadar mavi olduğunu bilmezdim...
ama sewerdim seni..nedenini de bilmezdim...
yıldızlar kayardı gözyüzünden..sen dilek tut derdin..bilmezdin ki sendin benim dileğim...
hep dua ederdim onu koru Allah'ım derdim..aslında bilmezdin..
senin... koruyucu meleğin bendim...
02.05.2007 - 10:19
Günaydın yağmur...
sadece baktın..Yıldırım düşen kocaman bir ova geldi aklıma, tek ağacı bile olmayan...
Tüylerimin ürperdiğini hissettim. Nasıl, ne diyeceğimi bilmeden sadece seyrettim.
Bir söz söylesen sanki yağmur dinecekmiş gibiydi.. Ama söylemedin. Sadece baktın.
İliklerime kadar ıslandım. Gözlerine öyle daldım ki esen rüzgarda yağan yağmurda buz tutan tenimi hissedemedim hiç...
Olabildiğince özgürdüm gözlerinde. Renginin hiçbir önemi yoktu. Sadece bakışlarında ki o ifadeydi beni o fırtınada bekleten.
geçen zamanın bile farkında değildim. umrumdada değildi. sadece baktın ve yüreğime aktın...
yıllar boyu kalın kapılarla koruduğum sert ifadelerle sakladığım benliğime bakarken buldum seni....
geleceğini haber vermemiştin. Beklenmiyordun..ama sen herseyin yerini biliyordun.
ben ne kadar yok desem de sen baktın. söylediğin sözleri gözlerinden okur gibiydim.Seni özledim....
aynı gökyüzü altında bakakaldım sadece sana. konusmuyordun ama yağmurun sesi dudaklarına uyuyordu.
Tek bir adım dahi atamadım sana.tek bir satır yazamadım. tek bir cümle gelmedi aklıma.
Sadece baktın..sadece baktım. hiç konuşmadan. sonra farkettim ki iliklerime kadar işleyen yağmur gözlerindi..
gözlerindi dünyama yağan...O ifadeydi... seni özledim... aldığım toprak kokusunun keskinliği ise hayatın gercekleriydi....
O yağdı.Toprak beni benden aldı..her damlada saklı olan ayrı bi gizem vardı. Sadece baktın. ömrüme aktın.
Ve ben bir sigara daha yaktım hayata.....ışık aşık gene kendini karanlığa bırakmakta
27.04.2007 - 18:22
sen bana yalnızlıkların penceresineyken geldin..
sen bana yalnızlıkların penceresineyken geldin..
seni hiç görmesemde...
gözlerine hiç bakmasamda...
biliyorum ki sende beni benim seni düşündüğüm kadar düşünüyorsun...
sen öğrettin bana,aradaki mesafelerin
gerçek dostluklarda öneminin olmadığını,
sen öğrettin bana,üzüntülerin paylaşıldıkça azaldığını,sevinçlerin ise
arttığını
sen öğrettin bana,hayata karşı mücadeleci olmayı
ve sen öğrettin bana herşeye rağmen hayatın
güzelliklerle dolu olduğunu ve yaşanması gerektiğini...
27.04.2007 - 18:21
Avuçlarında ben, burnunda benim kokum.. Ben seni çoktan unuttum..
En sonunda Bitti...
En sonunda bitti.. Bittiğine üzülmüyorum ve seni özlemiyorum..
İlk defa ayrılığı seviyorum.. Senin söylediğin gibi.. En azından içindeki
ben
kirlenmeyecek.. İşte bu yüzden bu ayrılığı seviyorum.. Bu yüzden akşamları
yastığıma sarılıp ağlamıyorum.. Bu yüzden sabahları uyanınca gözlerim
gözlerini
aramıyor! ! ! ! Bu yüzden senden vazgeçmek daha kolay.. İçindeki yani
hayalindeki
ben gerçek ben ile kirlenmeyecek....
Bazen kendime nasıl bu hale geldik diye soruyorum; ilişkide neden nasıl gibi
soruların sorulmaması gerektiğini bilmeme rağmen.. İlişkinin muhasebesi
yapılır
mı? Ben ilk defa yaptım.. Ne verdim ne aldım diye düşündüm.. Çok şey almışım
ama
hiçbirşey verememişim.. Bu da benim eksikliğim.. Gerçek benin eksikliği..
Senin
hayal ettiğin olduğunu düşündüğün insanın değil.. Benim eksikliğim..
Gece ilerliyor.. Diğer eksikliklerim aklıma geliyor.. Sevdiğimin hayatındaki
sorunlara ortak dahi olamayan beni düşünüyorum.. Bak gördün mü bu bile
sendeki
benden farklı.. Ama diyorum ya ben buyum, ben böyleyim.. Beni tanı..
Neredeyse sabah oluyor.. Bu seferde en büyük eksikliğim aklıma geliyor..
Seni
düşünüyorum..
Şimdi git.. İçindeki ben daha fazla kirlenmesin..
Not: Avuçlarında ben, burnunda benim kokum.. Ben seni çoktan unuttum.. Sen
beni
unutamayacaksın..
27.04.2007 - 18:20
Keşke bana beni bir kez sevdiğini söyleseydi
10. Sınıf
İngilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için 'benim en iyi
arkadaşım' diyordum... ama ben onun ipek gibi saçlarına bakıp onun benim
olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu
biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için o günün
notlarını istedi ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
11. Sınıf
Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana aşkın nasıl kalbini kırdığını
anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak istemediğini söyledi, bende
tabiki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum, güzel gözlerine bakmaya
başladım ve onun benim olmasını diledim, 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir
filmi başladı ve onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi,
bana her şey için teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş
olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama
söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
Son Sınıf
Mezuniyet balosundan bir gün önce yanıma geldi ve 'çıktığım çocuk hasta ve
partiye gelemeyecek' dedi, benimde çıktığım biri yoktu ve 7. sınıfta
birbirimize söz vermiştik eğer çıktığımız biri olmazsa partilere birlikte
gidecektik, 'en iyi arkadaş' olarak. Ve partiye birlikte gittik, o akşam çok
güzeldi, her şey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapısının önüne
kadar bıraktım, kapının önünde ona baktım o da bana o güzel gözleriyle
gülümseyerek baktı. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona
baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, bana 'hayatımın en güzel zamanını
geçirdiğini' söyledi ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak
istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum
nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı...
Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasini almak için
sahneye çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi. Onun benim olmasını
istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu
biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve ağlayarak bana
sarıldı sonra başını omzuma koydu ve 'sen benim en iyi arkadaşımsın,
teşekkürler' deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi
bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini
bilmiyorum ama çok utanıyordum...
Aradan yıllar geçti...
Bir kilisedeyim ve o kızın nikahını izliyorum... evet artık evleniyordu,
onun 'evet, kabul ediyorum' demesini, yeni hayatına girmesini izledim, başka
bir adamla evli olarak. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim
ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce
yanıma geldi ve 'nikahıma geldin teşekkürler' deyip yanağımdan öptü. Onu
sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum
ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...
Yıllar çok çabuk geçti...
Şu an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna bakıyorum,
eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı... Hemen
günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi...
'Onun gözlerine bakarak onun benim olmasını diledim... Ama o bana benim ona
baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Onu sadece arkadaş olarak
istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum
nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum... Keşke bana beni bir kez sevdiğini
söyleseydi... julian 1977 venedik
27.04.2007 - 18:14
Avuçlarında ben, burnunda benim kokum.. Ben seni çoktan unuttum..
En sonunda Bitti...
En sonunda bitti.. Bittiğine üzülmüyorum ve seni özlemiyorum..
İlk defa ayrılığı seviyorum.. Senin söylediğin gibi.. En azından içindeki
ben
kirlenmeyecek.. İşte bu yüzden bu ayrılığı seviyorum.. Bu yüzden akşamları
yastığıma sarılıp ağlamıyorum.. Bu yüzden sabahları uyanınca gözlerim
gözlerini
aramıyor! ! ! ! Bu yüzden senden vazgeçmek daha kolay.. İçindeki yani
hayalindeki
ben gerçek ben ile kirlenmeyecek....
Bazen kendime nasıl bu hale geldik diye soruyorum; ilişkide neden nasıl gibi
soruların sorulmaması gerektiğini bilmeme rağmen.. İlişkinin muhasebesi
yapılır
mı? Ben ilk defa yaptım.. Ne verdim ne aldım diye düşündüm.. Çok şey almışım
ama
hiçbirşey verememişim.. Bu da benim eksikliğim.. Gerçek benin eksikliği..
Senin
hayal ettiğin olduğunu düşündüğün insanın değil.. Benim eksikliğim..
Gece ilerliyor.. Diğer eksikliklerim aklıma geliyor.. Sevdiğimin hayatındaki
sorunlara ortak dahi olamayan beni düşünüyorum.. Bak gördün mü bu bile
sendeki
benden farklı.. Ama diyorum ya ben buyum, ben böyleyim.. Beni tanı..
Neredeyse sabah oluyor.. Bu seferde en büyük eksikliğim aklıma geliyor..
Seni
düşünüyorum..
Şimdi git.. İçindeki ben daha fazla kirlenmesin..
Not: Avuçlarında ben, burnunda benim kokum.. Ben seni çoktan unuttum.. Sen
beni
unutamayacaksın..
27.04.2007 - 18:07
birbirini ilk defa gören ama sanki yıllardır tanıyormuş gibi hasretle kucaklaşan
serin bir ankara sonbaharıydı biz ilk buluştuğumuzda...
birbirini ilk defa gören ama sanki yıllardır tanıyormuş gibi hasretle
kucaklaşan iki insan...
mavi soğuk renklerdendir..
ve maviydim ben onun için...
rengim mavi...
mevsim sonbahar...
içimizi ısıtacak sıcak bir çay içtik beraber..
hayatımda içtiğim en lezzetli çaydı belki...
çay..
sıcak..
soğuk..
sigara..
ve kokusu başımı döndürmüştü...ve buluştuk biz...
mevsim kışa döndü...
biz buluştuk...
lapa lapa yağan
kara ve ankaranın ayazına aldırmadan onu bekliyordum.. nasılsa sıcak
birçayla içimizi ısıtırız diye..
ısındı da.. öyle ısındı ki...
tutkuyadönüştü benim için.. bu son buluşmamız dediğim her seferinde onu
görebilmek için yeniden bekliyordum...
beklemek.....
kış bitti... karlar eridi...
ve eriyen karlar gibi o da hayatımdan usulca çekip gitti...
dedim ya..
maviydim onun için ben...
gece yerde mavi mavi parlayan karlar gibi......
Toplam 1039 mesaj bulundu