Bir gurup arıyla sineği bir şişeye koyuyorlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştiriyorlar.
Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşüyorlar. Ama şişenin tabanı cam ve onların da yabancısı olduğu bir madde olduğundan çıkmayı
başaramıyorlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşuyorlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kayboluyorlar. Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gelmiyor.
Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam ediyorlar. İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor.
Ancak biraz derinlemesine düşününce, karşımıza dikilen gerçek çok daha farklı.
Çok basit gibi gelen bu deney beni oldukça düşündürdü.
Arıların ne kadar akıllı yaratıklar olduğunu hepimiz biliyoruz, sinekler ise malum.
Arılardan korkarız bizi sokarlar diye ama sineklerden midemiz bulanır, uzak durmaya çalışırız.
Evet, ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuskusuz.
Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir.
Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir.Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir.
Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran. Kendine saygı, yasadığı topluma saygıdır.
Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır, karanlığa yürüyenlerdir, karanlık düşüncelerdir.
Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiç bir önemi yoktur.
Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır.
SADECE kendi yaşamları söz konusudur.
Nerede yemek varsa, nerede rahat yasayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler.
Onlar için karanlık olması önemli değildir açık ağızların, karanlık sığınaklarıdır cünkü, izlerini rahatça kaybettirirler.
Sevgilerinin üstünden kislar ve baharlar geçenlere!
Hatirlayanimiz var mi,sevgi neydi?
Ilk sevgi sözcügünü,ilk kipirdanisini yüreginin hatirlayanimiz var mi?
Ilk hüznümüzün adini sevgi koyabiliyor muyuz simdi geriye dönüp baktigimizda? Deruni cografyamizi kaplayan zifiri bulutlarin ve üzerimize örtülen maddeci felsefenin agirligina nezaman baskaldirmisti sevgilerimiz,hatirlayaniniz var mi? Ne zaman sevgilerimiz paralarimizdan önce tartilirdi; ya ne zaman Pazar eyledik sevgilerimizi,biliyor musunuz? En son nezaman bir sevgiyi söylesmistik bir sevgiliyle? ! ..Her gün bir parçamizi daha tüketen teknoloji çaginda sevgiye en son ne zaman yürekten bir merhaba demistik,hatirlayaniniz var mi? Hatirliyor musunuz,sevgi neydi?
Üzüm henüz yaratilmamisken insanlari sarhos eden o muydu acep? ! ..O muydu canindan ve cihandan geçiren sahip kiranlari? .Binyillar ve binlerce yillar boyunce pervaneyi atese düsüren,bülbülü seydalandiran o muydu? Neydi sevgi? ! ..
SEVGI BIR BAKIS,BIR GÜLÜS MÜYDÜ BAZEN; BIR AKIS,BIR KOSUS MUYDU? ..SEVGI GÖNÜL KUMASINDA BIR NAKIS MIYDI? ! ..
Hatirlayan var mi sevgi neydi? Leyla’larin,Sirin’lerin,Asli’larin nazi miydi o; yoksa Mecnun’larin,Ferhat’larin,Kerem’lerin niyazi mi? Hangisinde belirmisti ilk kivilcimi sevginin? Neydi sevgi? ! ..
Açikken gözbebegimize yerlesen de,göz yumdugumuzda gönlümüze sizan da sevgi degil miydi bir vakitler? Bir dudagin kipirdanisindan yanagimiza akseden pembelikler,utanmalar sevgi degil miydi yoksa? En son ne zaman kizarmisti yanagimiz,hatirlayaniniz var mi? Uykumuzu en son ne zaman terketmistik sevgiyi düsünmek adina? En son sevgi siirini hangi gecede okumustuk; ?
SAHI, NEYDI SEVGI? BIR ÇUHAYI IPEK GÖREBILMEK MIYDI; TOPRAGI AMBER NIYETINE KOKLAMAK MI? SURETI SIRETE,ARAZI CEVHERE,BEDENI RUHA KÖLE EYLEMEK MIYDI SEVGI? SEVGI BIR IYILIK MIYDI,SEFKATLI BIR CÜMLECIK MI? NEYDI SEVGI,DIS MIYDI, YOKSA IÇ MI; ZAHIR MIYDI,YAHUT BATIN MI; KALIP MIYDI,YA KI CAN MI? VAR OLMAK MI,VARLKITAN GEÇMEK MI? DÜNYAYA GÜLMEYE MI GELMISTIK,AGLAMAYA MI; ÖLÜYOR MUYUZ,YOKSA DOGUYOR MU? SEVGI NEYDI? ! ..
Unuttuk,acep neydi sevgi? Bir yetimin basini oksarken dimagimiza yerlesen tat miydi o? Bir bebegin süt kokulu teninde ki su çiçegi miydi? Sabah evden çikarken özlemeye basladigimiz bir ses miydi? Hatirlayaniniz var mi,sevgi neydi?
Sevgi bir sigara dumaninda,bir tren düdügünde,bir dalganin en son hisirtisinda ve bir turnanin kanadinda mi kalmisti? Sevgi Medine’de,Semerkant’ta,Sevgi Bagdat’ta,Endülüs’te,ta caddelerde,sokaklarda,evlerde,kapilarin tokmaklarinda çinlar durur muydu eskiden? Ya neden simdi Ayasofya’da pitoresk,Divanyolun’nda kaldirim tasi,Ankara’da ittifak,Yesil Kubbe’de Mevlana,Erciyes’te kar,Firat’ta bir içim su olup girmiyor dünyamiza? ! Neden nefeimiz daraliyor hummali inatlarimiz,kallavi benliklerimiz yüzünden?
Neden gönül yuvalarimiza kuzgunlar pikeleniyor da nesillerimiz sersefil ve derbeder? ! ..Sevginin koynunda büyüttügümüz nazeninlere nazi enin ile mi unutturdular,semenderlerimiz atese niçin yanmaktalar? Soralim ta içimize; neydi sevgi?
Sevgi neydi sahi? Bir mektubun ilk satiri miydi,bir telefondaki ilk ses mi? Insani mutlu eden o ilk satir miydi defalarca okunan,yoksa ilk satir arayislari mi tekrar be tekrarlanan? Telefondaki bir ses insanin bir ömrünü doldurursa mi sevgiydi gerçekten,yoksa yeni sesler duymaya hiç yetmeyecek ömrün arayislari mi?
Sevgi bir aciydi herhalde,bir kederdi,kah hüzünle,kah mutlulukla hatirlanan.Belki de sabirdi sevgi,affetmekti,gelecek günler adina.Sevgi sinanamakti adl-i Ilahi’de ve sinavi geçmekti ercesine.Sevgi bir tevbeydi,nasuh kisvesinde; bir dirilisti nefsi öldürerek.Sevgi bir iyi ad birakmakti fena yurdunda.Ömür geçer de ad kalir...
SEVGI:IKI HECE...
Sevgi,SEVMEK kelimesinden türetilen bütün öteki kelimelerin en güzeli...
DERIN UYKULARA DALMADAN ÖNCE ILK SORU:
Sevgilerinizi en son ne zaman hatirlamistiniz ve sevgiyi hak edenleri en son ne zaman? ! ..
BIR SORU DAHA:
SEVGILERINIZ YALAN MIYDI YOKSA? ! ..
VE SON SORU:
ÇORAK VADILERE YÖNELMISSE SEVGILERIMIZ,ÇEVREMIZI KANDIRMIYORSA SULARA,IÇIMIZDEN AKAN NIL OLSA NE? ! ..
Geçen gün sahilde dolaşırken ayağına çarpan lambanın içindeki cinim ben.Dile benden ne dilersen dedim dünyanın en güzel gül bahçesini diledin ama güllerin rengine karar veremiyorum onları söylemedin hangi renk olsun güller.Kırmızı olursa aşkı,beyaz olursa zerafeti,sarı olursada ayrılığı simgeler. Ne renk olsun.
Akşam başımı yastığa koyduğumda Senden başka bir düşüncem yoksa Düşündüm de daha ötesi yok Ben sana aşığım be gülüm. Aşk nedir diye sorduğumda Kendime cevabım yaşadığım Andır oluyor sevdiğim. Aşk yaşamın bir parçası, Aşk suların durduğu, Aşk kalbin derinden titrediği andır. Ama bildiğim bir şey var ki Aşk yaşamın en güzel sürprizidir İnsanoğluna verdiği, Anı, zamanı belirsizdir Aşkın zamanını kendim hazırlayabilseydim İnan bebeğim seni çok daha önce bulurdum Ve sana çok daha önce aşık olurdum. Aşk hangi yönden, Ne şekilde geldiğini, Ne zaman geleceğini Belli etmez, tatlı bir sinsidir. Bunları bilebilseydim aşkın Sırrını da çözerdim sevdiceğim Ama çözemediğim daha iyi Belki de aşkın o manâlı Büyüsü yok olacaktı o zaman Ben sana karşı beslediğim Bu aşk büyüsünden Vazgeçmeyi göze alamam Varsın sırlar gizemler Aşkın yanında kalsın Bu büyülü aşk Sonsuza kadar yeter bana Bu büyüyü Bu mutluluğu Dünyaları verseler alamazlar Söyle bebeğim Paranın satın alamayacağı Şeyler var mıdır? Elbette hiçbir kuvvet Her kapıyı açan para dahil Benim sana olan Aşkımı, sevgimi alamayacak. Ölümü satın alır da, Sana olan aşkımı Sevgimi alamaz bebeğim İşte benim sana olan aşkım Böyle ulu, böyle yüce Böyle erişilemez, böyle temiz, Böylesine bende, Benden kimse alamaz Aşkımı sevdamı Bırakmam bebeğim Bırakmam kadınım Has kadınım, sen benimsin Ben de kalbimle senin.
yalnızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık hava ağır toprak ağır yaprak ağır su tozları yağıyor üstümüze özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı karanlık çöktü denize yalnızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
Bir duygudur özlem; belki tozlanmış belkide rafa kaldırılmış, belki bir gün raftan inmiş tozları alınmış ve yeniden canlanmış kısacası neler yokki içinde kısaca en basiti kuruda olsa içten bir 'nasılsın? '....
Herkesin kendi dünyasında bir hayat yaşadığını düşündünüz mü hiç? O hayatın içinde daha bir sürü dünya olduğunu..
Şöyle bir kenara oturup bir gün etrafınızda olan bitenleri izleyin. Neler görüp neler hissedeceksiniz. Bir yanda çocuklar diğer yanda yaşlılar, herkes bir koşuşturma içerisinde günlerini tüketiyor.
Her sabah senin gibi işe, okula gidenler.. Akşam saatleri yaklaştığında program yapan, ya da yorgunlukla kendini eve atan insanlar.
Birinin kalbi acırken diğerinin coştuğu ama hiç kimseden habersiz yaşanan zamanlar.
Bir sokaktan usulca geçerken hangi evde ne gibi bir hal'in olduğunu bilmediğin, oysa o evlerden birine bir gün herhangi bir sebeple gittiğin zamanlar..
Ne değişik tesadüfler, şaşırdığın ama kalpten biliyormuş gibi yaptığın zamanlar.
Ben baktığımda herkesin ayrı ayrı dünyasını gördüm. Herkes kendi istediği renge boyamıştı dünyasını.
Aslında nasıl yaşamak istiyorsa o hale getirmişti.
Herkes gibi.
Aile, akraba ve arkadaşlardan oluşturduğumuz bizim dünyamız..
Bizim sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz, bizim istediklerimizle renklenmiş bir yaşam...
Bazen elimizde olmadan denk gelenler hariç herşey bizim...
Dünyanın hepsine sahip olamayız. Ama kendi dünyamıza sahip çıkabiliriz.
İçine aldığımız insanlarla daha güzel vakitler geçirebilir, güneşin rengini daha sarıya boyayabiliriz. Yeter ki ne istediğimizi bilelim.
Herkes sonuç olarak aynı şeyleri sadece farklı zamanlarda yaşıyor.
Derler ki duygular yaratıldığında yalnızdılar. Sonra her biri kendini keşfetti... ve arkadaş olmaya başladılar. Her biri bir değeri ile arkadaş olmasına rağmen Aşk kendini o kadar geç tanımıştı ki arkadaşsız kalmıştı. Fakat yalnızlık aşka göre değil; kendine arkadaş aramaya başladı... İlkin dostluğa gitti; 'Benimle arkadaş olur musun? ' Dostluk düşmanca bir tavırla; 'iki dostun arasını ayıran sen, bana dost olamazsın. hem benim olduğum yerde sen tam anlamıyla var olamazsın ve sen gittikten sonra ben gelemem...' Sonra mutluluğa gitti; 'Benimle arkadaş olur musun? ' Mutluluk üzüntülü bir tavırla; 'senin olduğun yerde ben varım; fakat sana karşılık yoksa, yani bir aşık sevilmezse asla beni yanına almaz! ' Ümitsizliğe de sordu; 'Benimle arkadaş olur musun? ' Kendinden beklenen bir tavırla; 'senin olduğun yerde umutsuzluk yoktur ki... umutsuz olmak için aşkı yitirmek lazım' Unutkanlığa da gitti; 'Benimle arkadaş olur musun? ' Neden dedi o. 'sen hiç aşkın sevgiliyi unuttuğunu gördün mu? ' Pes etti sonra. Bıkmıştı çünkü. kimse onu kabul etmiyordu. üzgün bir halde oturdu bir köşeye. Alışkınlıkla sevgisini düşünmeye başladı. daldı. sevgim bile bana bir arkadaş kazandırmıyor dedi neden sonra... ama soru ne kadar havaya söylense de bir cevap gelecekti; 'emin misin? ' eminim dedi farkında olmadan aşk. ama birden fark etti; nereden gelmişti bu soru? Fedakarlıktı bu. 'sana arkadaş olurum ama bunun için feda etmeyi öğrenmen gerekir' tamam dedi aşk 'hatta seni ne kadar severse bir insan, beni de o kadar sevecek' Derler ki O günden sonra fedakarlık aşka arkadaş oldu. Ondandır ki her aşık bir şey feda etmeden aşkını sürdüremez oldu... ve ondandır ki feda edilen, vazgeçilen ne kadar büyükse sevgide, aşkta o kadar büyüktür. ... 'Merak ediyorum sen ne kadar büyüksün? ' dedi fedakarlık aşka... 'Senin büyüklüğün kadar; sevgisini sevgisi için feda eden anlayabilir büyüklüğümü.'
yenik bir kahraman saymıyorum kendimi fırtınalar kopsa da depreşen yüreğimde aldırma bana lanet olsun ki ben böyleyim ulaşılmazlıklarımın peşinden kaç defa sürüklendim reel olarak düşünemediğim anlarımda eğildim kader dedim duygularımı bastıramadım
sevda bende hep yenilenen bir zehir ah deli yüreğim ben tanıyorum onu sen bilmezsin filizlenir olmadık zamanlarda yazı kış tanımaz uzun soluklu olur bazen bazense bir nefeslik rakipsiz kahramandır güreşe doymayan en sonunda minderde yapayalnız
sultanların sultanı sevgili sevdam aşık oldum acı çektim senin yüzünden ferahlattın çok zaman yüreğimi can oldun ufkumda güneş gibi doğdun rüyalarımı süsledin taptım sana
eşiğimde ayak sesi vardı kapımı araladım sandım ki sen geldin yada hayalin açtım sonuna kadar fecri dağıttın şafağa durdu cümlem uçurtmalar uçurdun çocuk yüreğimde eğilip öpüyorum ellerim sana kenetli
simgemin kısaltılmış haliydi avuç içimde yazılı fazlalığı vardı eksiğinden umut edipte bir gün filizlenecek diye rehin verdim sürüngenlere kutsadı tanrı göğe yükseldin düşeceksin nisan yağmurlarıyla
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil... Bir gün, adanın batmakta olduğu duygulara haber verilmiş... Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en son kalan duygu olmuş, çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman; Aşk yardım istemeye karar vermiş.
Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş. Aşk, 'Zenginlik, beni de yanına alır mısın? ' diye sormuş. Zenginlik, 'Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok.' demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir 'den yardım istemiş. - 'Kibir, lütfen bana yardım et! ' - 'Sana yardım edemem, Aşk. - 'Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin.' diye cevap vermiş Kibir.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: - 'Üzüntü, seninle geleyim.' - 'Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var.'
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; Ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. - 'Gel Aşk! Seni yanıma alacağım...' Bu Aşk'tan biraz daha büyük birisiymi. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş. Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk 'a yardım eden yoluna devam etmis. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk,
Bilgi 'ye sormuş: 'Bana yardım eden kimdi? '
- 'O, Zaman idi' diye cevap vermiş Bilgi.
- 'Zaman mı? Neden bana yardım etti ki? ' diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
- 'Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir...'
sen hiç dertleştinmi yalnızlıkla peki ya senin hiç sensizliğin oldumu ya hiç güneşi beklerken tutulduğuna şahit oldunmu yarını beklerken farkında olmadan saatin yarını gösterdiği oldumu herşeyini feda ettiğin vurdumu seni usuldan hiç birden etrafı izlerken gülen insanları fark ettiğinde, ne zamandır suratının asık olduğundan habersiz oldunmu göz yaşlarını farkettirmemek için yağmuru bekleyip ağladınmı hiç seni beklemiyorum artık gülüşün var sadece aklımda ve gözlerin sevgimi güneşe sardım sıcak kalması için umudumu yağmura yatırdım her damlada biraz daha büyümesi için kötü ne varsa üzerine bir avuç toprak attım yok olması için seni sana bıraktım herşeyden herkesten habersiz elvedasız yok oluşum senden Şimdi gülüceklerin başkasının olsun gözlerinde...
1. Seni sen olduğun icin değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum. 2. Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni ağlatmaz. 3. Sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anl***** gelmez. 4. Gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır. 5. Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiç bir zaman ulaşamayacağını bilmektir. 6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin. 7. Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin fakat bazıları için sen bir dünyasın. 8. Zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme. 9. Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi. 10. 'Bitti' diye üzülme, 'yaşandı' diye sevin. 11. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir. 12. Birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven. 13. Kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.
Bugün günlerden SEN..Uyanır uyanmaz derin bir SEN çektim içime kendime geldim..Saat SEN'i onbeş geçiyor..Gülümsedim.. Yüzümü yıkamak için lavaboya gittim..aynaya baktığımda gördüğüm SEN,musluğu açtım SEN akıyordun...yüzümü yıkadım..SEN kadar yumuşak havlumla sildim yüzümü..Usul usul salona geçtim radyonun SEN düğmesine dokundum..SEN söylüyordu türküler..Gülümsedim..
Türküyü dinlerken mutfağa yürüdüm..demliği ateşe bıraktığım anda kapı zili SEN diye çalmaya başladı..Kapıyı açtığımda,kapıcının kapıya bir gazete,bir tane ekmek bıraktığını gördüm..Kapıyı kapadıktan sonra girdim içeri..Gazeteyi masaya bıraktım..ekmek taze taze SEN kokuyordu..Gülümsedim..
Her zaman ki gibi iki kişilik hazırladım kahvaltı servisini..kendim ve SEN için..oturduk beraber kahvaltıya..Bir yudum çay içtim bardağımdan tadı biraz buruk geldi,biraz daha SEN koydum bardağa,karıştırdım..Şimdi çayımın tadı aynı SEN gibi..Gülümsedim..
Gazeteyi aldım elime ilk sayfasında yine SEN..Kahvaltı masasını beraber topladıktan sonra,pencereye doğru yürüdüm,perdeyi araladım.. Gökyüzünden şakır şakır SEN yağıyordun..Gülümsedim..
Dışarıda havanın soğuk olduğunu tahmin ettiğim için üşümemek için SEN giyindim üzerime..ısındım..Gülümsedim..
Sokak kapısını araladım..satıcılar var güçleriyle SEN,SEN diye bağırıyordu..Gülümsedim..
Yürüdüğüm caddenin mağazalarının vitrinlerinde SEN varsın.. Gelip geçen tüm insanların yüzlerinde SEN..Biliyormusun otomobillerin kornaları bile SEN çalıyor..Gülümsedim..
Köşe başına doğru yürüdüm..Her zaman ki gibi orda duran çiçekçi kadın; sepetinden bir SEN çıkarıp uzattı..aldım kokladım SEN gibi kokuyordu..Gülümsedim.. Önünden geçtiğim sinema salonun afişlerinde SEN vardın..uzun uzun bakındım..Gülümsedim
Yürümeye devam ediyorum..karşıdan mahallemizin çocukları geliyor..durdurdum onları..şakalaştık biraz,kahkalarında sıcacık SEN vardın..Gülümsedim..
Bazen tanıdıklar soruyorlar..Neden hep gülümsüyorsun diye..Gülümsüyorum.. Bilmiyorlar..Bilseler sormazlardı..Gördüğüm her şeyde SEN,duyduğum her ses SEN..kokladığım tüm herşeyde SEN varsın..SEN'in olduğun yerde gülümsememek olurmu.. SEN'le dolu yeni bir güne doğru yürüyorum.. Dedim ya; herşeyde SEN varsın..Sadece SEN..birazda BEN..
Bir zamanlar üç arkadaş varmış... Aşk, Dostluk ve Güven... Üçü birarada oldumu harikaymış herşey... Gün gelmiş aşkın işi çıkmış...
Eh meslek bu kolay mı? Ama dostlarından ayrılmadan önce söz vermiş onlara.
Beni özlediğinizde gelin demiş; uzaklarda olmayacağım. Nerde gözleri arzuyla dolu birbirlerine bakan bir çift görürseniz ben ordayım. Ve ayrılmış yanlarından...
Peki demiş Dostluk Güvene; madem öyle ben de yoluma düşeyim... Görev çağırır... Ama merak etme, nerde birlikte ağlayan iki insan görürsen işte beni orada bulursun...
Güven ağzını açmış veda etmek için ama Dostluk ayrılmış arkadaşının yanından onun son sözünü dinlemeden... Ve gitmiş uzaklara...
Güven sessizce içinden geçirmiş elinde olmadan... 'Beni kaybederseniz, bir daha asla bulamazsınız...'
bir şarkı bestelendi giden ve gidecek olan sevgiliye şu sözler yazılıydı bir not kağıdına... sokaklar ıssız ve soğuktu yalnızlık üşütüyordu.kaybolan adamdı...
şarkı şöyleydi
sigaramın dumanına sarsam saklasam seni yokluğuna yol yol olsa uzasa unutmam seni gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni
akşam vakti sardı yine hüzünler kalbim yangın yeri gel kurtar beni senden akşam vakti dolaştım sokaklarda yırtık bir afiş seni gördüm duvarda... gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni
şarkı yazılmış gitmekte ve gidecek olan sevgiliye güftesi hazır bir şekilde emanet edildi...bir kadın geçti şimdi deniz üstünde kadının yanında ayrılıkları hiçe sayan bir adam...adamın gözleri buğulandı biliyordu ayrılıklar yazdırır adama...ve her gidiş gözyaşıydı...
ve ben bittim o gitti...aslında kadın yanlızdı korkuyordu içini ısıtacak düşüncelerin yanında unutmadan ağlıyordu kadın...Adam iskeleye yakındı bir sahil şehriydi...yürüdü yağmurlarda ıslandı...per tezgahlarında kitaplarda onu aradı...kadın yoktu bir aşk ellerinden adamın akıp gidiyordu...zor oluyordu yaşamak oysa...kadın halini biliyordu ama ses çıkarmıyordu.adam seviyordu yani ben seviyordum o seviyordu ellerimiz birleşecekken birşeyler engel oluyordu... adam duvara yazı yazdı... elleri kanıyordu...o şarkıdaki gibi unutma beni...
bir gün sende beni arayacaksın.boş odaları gezecek ve diyeceksin ki 'keşke burada olsaydın.'baktığın her gerçeklikten kaçacaksın.ama beni baktığın yerde bulamayacaksın.aynı benim bulamayışlarım gibi,içini bir hüzün kaplayacak.işte o an yalnızsın.
uzanan ellerin boş dönecek geri.için yanacak sonra.ve gözlerin zorlayacak seni.damla damla sevgi sözcükleri,pişmanlığın yazılacak yanaklarına.ama vakit eskisi gibi olmayacak ve sen geç kalmış olacaksın.içinde yanan ateş alev alev kavuracak seni.sen sen olduğuna isyan edeceksin.eline eski resimleri alıp bir ah çekeceksin.işte o an pişmansın.
bir akşam karanlığında açacaksın pencereni.yıldızlara analatacaksın içindekileri.boş sokağı seyredip,yollara soracaksın beni.cevapsız soruların artacak ve yağmur başlayacak bir anda.her damlada beni hatırlayacaksın.sonra telefona uzanacak ellerin,benim numaramı tuşlayacaksın.karşına dıt dıt sesleri çıkacak ve çıldıracaksın.işte o an umutsuzsun.
beni soracaksın beni tanıyan herkese.ummadığın cevaplar alacaksın.yaz ortasında sonbahara döneceksin.yaprakların dökülecek bir bir. çiçek açmayacak yediverenlerin.solmaya başladığının farkına varacaksın.günler tekrar tekrar aynı şeyleri yaşatacak sana.geceye yürüyeceksin.karanlık daha bir hoşuna gidecek.işte o an sen sen değilsin.
sonra beni silmeye çalışacaksın hücrelerinden.en zorlu sınavın başlayacak.kalbin ve beynin çarpışacak her an.mantık ve sevgi birbirine girecek.ağır yaralı,komada,bitkin bir halde uyanacaksın sonra.beni işte o an anlayacak ve yeniden yaşama döneceksin.artık beni silmiş olacaksın.
tüm bunları geçtiğinde sil baştan alacaksın kendini.yeni gerçeklikler,yeni yarınlar kuracaksın kendine.bu noktadan sonra ne beni hatırlayacaksın ne kendini. artık sen yepyeni bir sen olmuş olacaksın.ama bir noktayı atlamış olacaksın.ne yaparssan yap,nereye gidersen git,hep benim bir parçamı yanında taşıyacaksın.
şimdi aç gözlerini,en zorlu sınavın başlıyor.ben yokum,sen de yoksun.sadece kelimeler var.günaydın...
gözyaşlarını saklamanın zorluğunu bilir misiniz? ya da içten içe kopmaları,yanmaları? kalbe nehir gibi akan gözyaşlarına ne demeli? siz sizden gidenleri nasıl seyredersiniz? acının damlalarına ıslandınız mı hiç?
bir bilseniz...
sevdiğiniz insanın sizden,bir daha size geri dönmemecesine uzaklaşamasını seyretmek ve her adımda sizden biraz daha uzaklaştığını görmek,her anın bir ölüm olduğunu içinizde hissetmek nasıl bir duygudur?
bir bilseniz...
sizi sizden alıp götüren,bir yarınız kabul ettiğiniz parçalarınızın zamanla avuçlarınızın arasından kayıp gittiğini görmek nasıl dayanılmaz bir haldir? ve nasıl düşersiniz boşluklara,nasıl dönersiniz bahar ortasında sararmış kurumuş sonbaharlara?
bir bilseniz...
hayatın anlamını yitirdiğini,rengin hızla bulandığını,sesin sustuğunu,sigaranın dumandan öte sevgili olduğunu nasıl da öğrenirsiniz? aynalar dönmeyen yüzünüzü nasıl saklarsınız kendinizden? onunla bulduğunuz gerçekliklerden nasıl da kaçarsınız?
bir bilseniz...
sevginin,zamanın,hayatın,gerçekliğin ihanetini nasıl kaldırır yüreğiniz? tükenişin resminin,adının,anlamının kendiniz olduğunu ve kendinizin solduğunu öğrenmeniz dayanılır bir şey midir? tesellinin küfür olduğunu bilir misiniz?
bir bilseniz...
bir bilseniz gidişlerin içinizde başlattığı savaşları...bilseniz gidişin yıkımını...bilseniz kalanın harabeliğini...rüzgarın soluksuzluğunu,sesin susuşunu...bilseniz her adımda uzaklaşmanın boşluğunu ve bilseniz boşluklara buz gibi uyanan,sarılan ve sonra damla damla adınızı yanaklara yazanları...bilseniz gidenin bıraktığı kalanı...bilseydiniz ardınızdaki yıkımı,gider miydiniz? bir bilseniz...
Bu gönül gün gelir ağlamayı unutur, gün gelir gülmeyi unutur, gün gelir sevmeyi unutur ama bu gönül asla sevdiklerini unutmaz.
Fedakar olan insan gönülden sevendir, yürekli olan insan kendini bilendir, umutlu olan insan yaşamı sevendir, unutmayan insan bir ömre bedeldir.
Gönül hırkalarını yamar giyeriz. Dostlarla ağlar dostlarla güleriz fani dünyanın padişahı değiliz bizi sevenleri biz candan severiz.
Hayat bir sudur, önünde durulmaz! Mavi bir renktir, arkası görülmez! Arkadaşlık bir sırdır, anahtarı verilmez! Dostluk ebedidir, asla kalpten silinmez.
Dostluk yanlış yerde beklesende soğuktan donsanda sonunda buluşup sıcak bir bardak çay içmektir.
Kalbinize yakın bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asılın onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi... Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır.
HATIRLANMAK GÖNÜL DAĞINDAKİ GÜL KADAR GÜZEL İSE UNUTULMAK HUZUN DAĞINDAKİ DİKEN KADAR ACIDIR. ÖLMEK UNUTULMAK DEĞİL, UNUTULMAK ÖLMEKTİR.
Hani bir yerler varmış; Haritalardan gizli mavi denizler... Yokmuş ölümcül serzenişler, Kuşlar misali insanınmış gökler, Yalnızca mutlulukmuş yaşanan... Bulutlar dev kadar ve beyaz, Saç diplerine kadar huzurlu insan... Fırtınalar kimseye dokunmaz, Yok mu o uzak ülke? Susma anlat! Yalan mı can?
Bir Yürekte Cann olabilir misiniz? O yüreğe Can Katabilir misiniz? Bir Cannn'ımmm kelimesine o yürekte bin anlam katabilir misiniz? Gözlerde ışıltılar, pırıltılar görebilir misiniz? Çalınmış Zamanları renk renk yaşayabilir misiniz? Ellerin, gözlerdeki ışıltıların o yüreğin sıcaklığını birebir yansıttığını algılayabilir/algılatabilir misiniz? Ya yüzlerce, binlerce renklerin dışında renkler bilir misiniz? Can sesini duyduğunuzda yüreğinizde; ürperti ve titreşimlerin getirdiği telaşın midenize vuruşunu bilir misiniz? İmge'lerin tadını bilir misiniz? Ya kelimelerin, mimiklerin, ifadelerin yetersiz kaldığını bilir misiniz? Dizlerinizin, omuzunuzun, göğsünüzün can ateşini arayışını bilir misiniz? Avuçlarınızın; Can Çiçeğinin ellerini,saçlarını, yüzünü özümleyişini bilir misiniz? Saçlarına, gözlerine, burnuna, dudaklarına ve tenine dokunuşun hazını bilebilir misiniz? Kalabalıklarda sessizlik şarkıları söylemeyi bilir misiniz? Ya ellerin dansını bilebilir misiniz? Sıkıca sarmanın, yüreğe katmanın tadının haza dönüşümünü, Onun dizlerinde, omuzlarında, sonsuza kadar kalmayı hatta yok olmayı isteyebilir misiniz? Yani dostluğu+yüreği+ruhu+mantığı ve bedeni tek tek sırayla yaşamayı, yudum yudum yüreğe katmayı bilebilir misiniz? Kim bilebilir! kim bilebilir ki! .. kim yaşamış ve yaşatmıştır, kim algılatmış ve algılamıştır ki, kimin gözleri acımıştır, kimin yüreği kanamıştır, kim deli yürek olmuştur, kimin yüreğine yağmurlar yağmıştır/yağdırılmıştır ve kim bu 'misiniz' leri ve'kim'leri birebir yaşamsalına katmıştır ki İşte bütün bunları sadece ama sadece CANA CAN KATANLAR bilir yani biz BİLİRİZ ve ben biliyorum
sen,yıldızlar kadar yakın görünen ama asla erimeyeceğimi bildiğim,baktıkca huzur bulduğum hayallerimde hep yeri olansın. sen,en acı en kederli türk flimlerini izleyipte böylesi gerçekte olamaz dediğim hayrete düştüğümsün. sen,bir göz yaşaının ardından gelen tebessüm benim en sevinçli halimde birden bire ağlamaya başlamamsın. sen,benim imkansızımsın
sen,yıldızlar kadar yakın görünen ama asla erimeyeceğimi bildiğim,baktıkca huzur bulduğum hayallerimde hep yeri olansın. sen,en acı en kederli türk flimlerini izleyipte böylesi gerçekte olamaz dediğim hayrete düştüğümsün. sen,bir göz yaşaının ardından gelen tebessüm benim en sevinçli halimde birden bire ağlamaya başlamamsın. sen,benim imkansızımsın
Bir sesleniş, eskilerden kalma öyle, Bir duygu, hasret kokan dizelerde, Bir damla, yağmurdan kalan geriye, Ve bir aşk, senden süzülen kalbime
Bir çiçek, yeni açan güzelliğiyle, Bir yosun, çakıl taşları arasında öylece, Bir şarkı, ağlatır tenha köşelerde, Ve bir güneş, sımsıcak ısıtan hayallerde
Bir çığlık, karanlık düşlerden meçhule, Bir yalvarış, beyaz bulutlarla dünden bugüne, Bir karanlık, korkutan çocuksu heyecanı ile, Ve bir gün, senden bana kalan tek hediye
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... 'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; 'Gözünün dilini' bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları,...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, 'hak ettim' diyebilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
09.05.2007 - 22:34
Bir gurup arıyla sineği bir şişeye koyuyorlar. Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştiriyorlar.
Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşüyorlar. Ama şişenin tabanı cam ve
onların da yabancısı olduğu bir madde olduğundan çıkmayı
başaramıyorlar. Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşuyorlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kayboluyorlar. Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gelmiyor.
Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam ediyorlar. İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor.
Ancak biraz derinlemesine düşününce, karşımıza dikilen gerçek çok daha farklı.
Çok basit gibi gelen bu deney beni oldukça düşündürdü.
Arıların ne kadar akıllı yaratıklar olduğunu hepimiz biliyoruz, sinekler ise malum.
Arılardan korkarız bizi sokarlar diye ama sineklerden midemiz bulanır, uzak durmaya çalışırız.
Evet, ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuskusuz.
Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir.
Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir.Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir.
Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran. Kendine saygı, yasadığı topluma saygıdır.
Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır, karanlığa yürüyenlerdir, karanlık düşüncelerdir.
Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiç bir önemi yoktur.
Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır.
SADECE kendi yaşamları söz konusudur.
Nerede yemek varsa, nerede rahat yasayacaklarsa, nerede çok para
kazanacaklarsa oraya giderler.
Onlar için karanlık olması önemli değildir açık ağızların, karanlık sığınaklarıdır cünkü, izlerini rahatça kaybettirirler.
Arıyı kovalamak isterseniz savaşır, engellere aldırmaz.
Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır ve değerleri için ölür.
Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler kovaladığınız yere.
Her türlü pisliğe bulaşırlar, sonra da yiyeceklerinize, üstünüze, başınıza
konarlar.
Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar.
Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler.
Onlar için asıl amaç çoğalmak ve yayılmaktır
09.05.2007 - 22:28
SEVGI NEYDI? ! ..
Sevgilerinin üstünden kislar ve baharlar geçenlere!
Hatirlayanimiz var mi,sevgi neydi?
Ilk sevgi sözcügünü,ilk kipirdanisini yüreginin hatirlayanimiz var mi?
Ilk hüznümüzün adini sevgi koyabiliyor muyuz simdi geriye dönüp baktigimizda? Deruni cografyamizi kaplayan zifiri bulutlarin ve üzerimize örtülen maddeci felsefenin agirligina nezaman baskaldirmisti sevgilerimiz,hatirlayaniniz var mi? Ne zaman sevgilerimiz paralarimizdan önce tartilirdi; ya ne zaman Pazar eyledik sevgilerimizi,biliyor musunuz? En son nezaman bir sevgiyi söylesmistik bir sevgiliyle? ! ..Her gün bir parçamizi daha tüketen teknoloji çaginda sevgiye en son ne zaman yürekten bir merhaba demistik,hatirlayaniniz var mi? Hatirliyor musunuz,sevgi neydi?
Üzüm henüz yaratilmamisken insanlari sarhos eden o muydu acep? ! ..O muydu canindan ve cihandan geçiren sahip kiranlari? .Binyillar ve binlerce yillar boyunce pervaneyi atese düsüren,bülbülü seydalandiran o muydu? Neydi sevgi? ! ..
SEVGI BIR BAKIS,BIR GÜLÜS MÜYDÜ BAZEN; BIR AKIS,BIR KOSUS MUYDU? ..SEVGI GÖNÜL KUMASINDA BIR NAKIS MIYDI? ! ..
Hatirlayan var mi sevgi neydi? Leyla’larin,Sirin’lerin,Asli’larin nazi miydi o; yoksa Mecnun’larin,Ferhat’larin,Kerem’lerin niyazi mi? Hangisinde belirmisti ilk kivilcimi sevginin? Neydi sevgi? ! ..
Açikken gözbebegimize yerlesen de,göz yumdugumuzda gönlümüze sizan da sevgi degil miydi bir vakitler? Bir dudagin kipirdanisindan yanagimiza akseden pembelikler,utanmalar sevgi degil miydi yoksa? En son ne zaman kizarmisti yanagimiz,hatirlayaniniz var mi? Uykumuzu en son ne zaman terketmistik sevgiyi düsünmek adina? En son sevgi siirini hangi gecede okumustuk; ?
SAHI, NEYDI SEVGI? BIR ÇUHAYI IPEK GÖREBILMEK MIYDI; TOPRAGI AMBER NIYETINE KOKLAMAK MI? SURETI SIRETE,ARAZI CEVHERE,BEDENI RUHA KÖLE EYLEMEK MIYDI SEVGI? SEVGI BIR IYILIK MIYDI,SEFKATLI BIR CÜMLECIK MI? NEYDI SEVGI,DIS MIYDI, YOKSA IÇ MI; ZAHIR MIYDI,YAHUT BATIN MI; KALIP MIYDI,YA KI CAN MI? VAR OLMAK MI,VARLKITAN GEÇMEK MI? DÜNYAYA GÜLMEYE MI GELMISTIK,AGLAMAYA MI; ÖLÜYOR MUYUZ,YOKSA DOGUYOR MU? SEVGI NEYDI? ! ..
Unuttuk,acep neydi sevgi? Bir yetimin basini oksarken dimagimiza yerlesen tat miydi o? Bir bebegin süt kokulu teninde ki su çiçegi miydi? Sabah evden çikarken özlemeye basladigimiz bir ses miydi? Hatirlayaniniz var mi,sevgi neydi?
Sevgi bir sigara dumaninda,bir tren düdügünde,bir dalganin en son hisirtisinda ve bir turnanin kanadinda mi kalmisti? Sevgi Medine’de,Semerkant’ta,Sevgi Bagdat’ta,Endülüs’te,ta caddelerde,sokaklarda,evlerde,kapilarin tokmaklarinda çinlar durur muydu eskiden? Ya neden simdi Ayasofya’da pitoresk,Divanyolun’nda kaldirim tasi,Ankara’da ittifak,Yesil Kubbe’de Mevlana,Erciyes’te kar,Firat’ta bir içim su olup girmiyor dünyamiza? ! Neden nefeimiz daraliyor hummali inatlarimiz,kallavi benliklerimiz yüzünden?
Neden gönül yuvalarimiza kuzgunlar pikeleniyor da nesillerimiz sersefil ve derbeder? ! ..Sevginin koynunda büyüttügümüz nazeninlere nazi enin ile mi unutturdular,semenderlerimiz atese niçin yanmaktalar? Soralim ta içimize; neydi sevgi?
Sevgi neydi sahi? Bir mektubun ilk satiri miydi,bir telefondaki ilk ses mi? Insani mutlu eden o ilk satir miydi defalarca okunan,yoksa ilk satir arayislari mi tekrar be tekrarlanan? Telefondaki bir ses insanin bir ömrünü doldurursa mi sevgiydi gerçekten,yoksa yeni sesler duymaya hiç yetmeyecek ömrün arayislari mi?
Sevgi bir aciydi herhalde,bir kederdi,kah hüzünle,kah mutlulukla hatirlanan.Belki de sabirdi sevgi,affetmekti,gelecek günler adina.Sevgi sinanamakti adl-i Ilahi’de ve sinavi geçmekti ercesine.Sevgi bir tevbeydi,nasuh kisvesinde; bir dirilisti nefsi öldürerek.Sevgi bir iyi ad birakmakti fena yurdunda.Ömür geçer de ad kalir...
SEVGI:IKI HECE...
Sevgi,SEVMEK kelimesinden türetilen bütün öteki kelimelerin en güzeli...
DERIN UYKULARA DALMADAN ÖNCE ILK SORU:
Sevgilerinizi en son ne zaman hatirlamistiniz ve sevgiyi hak edenleri en son ne zaman? ! ..
BIR SORU DAHA:
SEVGILERINIZ YALAN MIYDI YOKSA? ! ..
VE SON SORU:
ÇORAK VADILERE YÖNELMISSE SEVGILERIMIZ,ÇEVREMIZI KANDIRMIYORSA SULARA,IÇIMIZDEN AKAN NIL OLSA NE? ! ..
09.05.2007 - 22:27
Geçen gün sahilde dolaşırken ayağına çarpan lambanın içindeki cinim ben.Dile benden ne dilersen dedim dünyanın en güzel gül bahçesini diledin ama güllerin rengine karar veremiyorum onları söylemedin hangi renk olsun güller.Kırmızı olursa aşkı,beyaz olursa zerafeti,sarı olursada ayrılığı simgeler.
Ne renk olsun.
09.05.2007 - 22:26
Akşam başımı yastığa koyduğumda
Senden başka bir düşüncem yoksa
Düşündüm de daha ötesi yok
Ben sana aşığım be gülüm.
Aşk nedir diye sorduğumda
Kendime cevabım yaşadığım
Andır oluyor sevdiğim.
Aşk yaşamın bir parçası,
Aşk suların durduğu,
Aşk kalbin derinden titrediği andır.
Ama bildiğim bir şey var ki
Aşk yaşamın en güzel sürprizidir
İnsanoğluna verdiği,
Anı, zamanı belirsizdir
Aşkın zamanını kendim hazırlayabilseydim
İnan bebeğim seni çok daha önce bulurdum
Ve sana çok daha önce aşık olurdum.
Aşk hangi yönden,
Ne şekilde geldiğini,
Ne zaman geleceğini
Belli etmez, tatlı bir sinsidir.
Bunları bilebilseydim aşkın
Sırrını da çözerdim sevdiceğim
Ama çözemediğim daha iyi
Belki de aşkın o manâlı
Büyüsü yok olacaktı o zaman
Ben sana karşı beslediğim
Bu aşk büyüsünden
Vazgeçmeyi göze alamam
Varsın sırlar gizemler
Aşkın yanında kalsın
Bu büyülü aşk
Sonsuza kadar yeter bana
Bu büyüyü
Bu mutluluğu
Dünyaları verseler alamazlar
Söyle bebeğim
Paranın satın alamayacağı
Şeyler var mıdır?
Elbette hiçbir kuvvet
Her kapıyı açan para dahil
Benim sana olan
Aşkımı, sevgimi alamayacak.
Ölümü satın alır da,
Sana olan aşkımı
Sevgimi alamaz bebeğim
İşte benim sana olan aşkım
Böyle ulu, böyle yüce
Böyle erişilemez, böyle temiz,
Böylesine bende,
Benden kimse alamaz
Aşkımı sevdamı
Bırakmam bebeğim
Bırakmam kadınım
Has kadınım, sen benimsin
Ben de kalbimle senin.
Hüsnü Çelebi
09.05.2007 - 22:24
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
Bir duygudur özlem; belki tozlanmış belkide rafa kaldırılmış, belki bir gün raftan inmiş tozları alınmış ve yeniden canlanmış kısacası neler yokki içinde kısaca en basiti kuruda olsa içten bir 'nasılsın? '....
09.05.2007 - 22:19
Kendi Dünyalarımız
Herkesin kendi dünyasında bir hayat yaşadığını düşündünüz mü hiç? O hayatın içinde daha bir sürü dünya olduğunu..
Şöyle bir kenara oturup bir gün etrafınızda olan bitenleri izleyin. Neler görüp neler hissedeceksiniz. Bir yanda çocuklar diğer yanda yaşlılar, herkes bir koşuşturma içerisinde günlerini tüketiyor.
Her sabah senin gibi işe, okula gidenler.. Akşam saatleri yaklaştığında program yapan, ya da yorgunlukla kendini eve atan insanlar.
Birinin kalbi acırken diğerinin coştuğu ama hiç kimseden habersiz yaşanan zamanlar.
Bir sokaktan usulca geçerken hangi evde ne gibi bir hal'in olduğunu bilmediğin, oysa o evlerden birine bir gün herhangi bir sebeple gittiğin zamanlar..
Ne değişik tesadüfler, şaşırdığın ama kalpten biliyormuş gibi yaptığın zamanlar.
Ben baktığımda herkesin ayrı ayrı dünyasını gördüm. Herkes kendi istediği renge boyamıştı dünyasını.
Aslında nasıl yaşamak istiyorsa o hale getirmişti.
Herkes gibi.
Aile, akraba ve arkadaşlardan oluşturduğumuz bizim dünyamız..
Bizim sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz, bizim istediklerimizle renklenmiş bir yaşam...
Bazen elimizde olmadan denk gelenler hariç herşey bizim...
Dünyanın hepsine sahip olamayız. Ama kendi dünyamıza sahip çıkabiliriz.
İçine aldığımız insanlarla daha güzel vakitler geçirebilir, güneşin rengini daha sarıya boyayabiliriz. Yeter ki ne istediğimizi bilelim.
Herkes sonuç olarak aynı şeyleri sadece farklı zamanlarda yaşıyor.
Zaman senin, hayat senin...
Zevkine göre düzenle, yaşa işte...
09.05.2007 - 22:17
Suları
boğdu
dalgalar.
Ses hoyrat,
sevinç yılgın,
şakaklarım sonbahar…
İklimi kurak aşkların…
Yapışmış tenime ter, elime kir,
sessizliğin ortasında bir deli rüzgâr.
09.05.2007 - 22:16
ARKADAŞ
Derler ki duygular yaratıldığında yalnızdılar. Sonra her biri kendini
keşfetti... ve arkadaş olmaya başladılar. Her biri bir değeri ile arkadaş
olmasına rağmen Aşk kendini o kadar geç tanımıştı ki arkadaşsız kalmıştı.
Fakat yalnızlık aşka göre değil; kendine arkadaş aramaya başladı...
İlkin dostluğa gitti; 'Benimle arkadaş olur musun? ' Dostluk düşmanca bir
tavırla; 'iki dostun arasını ayıran sen, bana dost olamazsın. hem benim
olduğum yerde sen tam anlamıyla var olamazsın ve sen gittikten sonra ben
gelemem...'
Sonra mutluluğa gitti; 'Benimle arkadaş olur musun? ' Mutluluk üzüntülü
bir tavırla; 'senin olduğun yerde ben varım; fakat sana karşılık yoksa, yani
bir aşık sevilmezse asla beni yanına almaz! '
Ümitsizliğe de sordu; 'Benimle arkadaş olur musun? ' Kendinden beklenen
bir tavırla; 'senin olduğun yerde umutsuzluk yoktur ki... umutsuz olmak
için aşkı yitirmek lazım'
Unutkanlığa da gitti; 'Benimle arkadaş olur musun? ' Neden dedi o. 'sen
hiç aşkın sevgiliyi unuttuğunu gördün mu? '
Pes etti sonra. Bıkmıştı çünkü. kimse onu kabul etmiyordu.
üzgün bir halde oturdu bir köşeye. Alışkınlıkla sevgisini düşünmeye
başladı. daldı. sevgim bile bana bir arkadaş kazandırmıyor dedi neden
sonra... ama soru ne kadar havaya söylense de bir cevap gelecekti; 'emin
misin? ' eminim dedi farkında olmadan aşk. ama birden fark etti; nereden
gelmişti bu soru? Fedakarlıktı bu. 'sana arkadaş olurum ama bunun için feda
etmeyi öğrenmen gerekir' tamam dedi aşk 'hatta seni ne kadar severse bir
insan, beni de o kadar sevecek'
Derler ki O günden sonra fedakarlık aşka arkadaş oldu. Ondandır ki her
aşık bir şey feda etmeden aşkını sürdüremez oldu... ve ondandır ki feda
edilen, vazgeçilen ne kadar büyükse sevgide, aşkta o kadar büyüktür.
...
'Merak ediyorum sen ne kadar büyüksün? ' dedi fedakarlık aşka...
'Senin büyüklüğün kadar; sevgisini sevgisi için feda eden anlayabilir büyüklüğümü.'
09.05.2007 - 22:14
Düşeceksin Nisan Yağmurlarıyla
yenik bir kahraman saymıyorum kendimi
fırtınalar kopsa da depreşen yüreğimde
aldırma bana lanet olsun ki ben böyleyim
ulaşılmazlıklarımın peşinden kaç defa sürüklendim
reel olarak düşünemediğim anlarımda
eğildim kader dedim duygularımı bastıramadım
sevda bende hep yenilenen bir zehir
ah deli yüreğim ben tanıyorum onu sen bilmezsin
filizlenir olmadık zamanlarda yazı kış tanımaz
uzun soluklu olur bazen bazense bir nefeslik
rakipsiz kahramandır güreşe doymayan
en sonunda minderde yapayalnız
sultanların sultanı sevgili sevdam
aşık oldum acı çektim senin yüzünden
ferahlattın çok zaman yüreğimi can oldun
ufkumda güneş gibi doğdun
rüyalarımı süsledin taptım sana
eşiğimde ayak sesi vardı kapımı araladım
sandım ki sen geldin yada hayalin
açtım sonuna kadar
fecri dağıttın şafağa durdu cümlem
uçurtmalar uçurdun çocuk yüreğimde
eğilip öpüyorum ellerim sana kenetli
simgemin kısaltılmış haliydi avuç içimde yazılı
fazlalığı vardı eksiğinden
umut edipte bir gün filizlenecek diye
rehin verdim sürüngenlere
kutsadı tanrı göğe yükseldin
düşeceksin nisan yağmurlarıyla
09.05.2007 - 22:12
Zaman ve Aşk
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil...
Bir gün, adanın batmakta olduğu duygulara haber verilmiş... Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en son kalan duygu olmuş, çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman; Aşk yardım istemeye karar vermiş.
Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.
Aşk, 'Zenginlik, beni de yanına alır mısın? ' diye sormuş.
Zenginlik, 'Hayır, alamam.
Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok.' demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir 'den yardım istemiş.
- 'Kibir, lütfen bana yardım et! '
- 'Sana yardım edemem, Aşk.
- 'Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin.' diye cevap vermiş Kibir.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş:
- 'Üzüntü, seninle geleyim.'
- 'Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var.'
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş;
Ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş.
- 'Gel Aşk! Seni yanıma alacağım...'
Bu Aşk'tan biraz daha büyük birisiymi.
Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk 'a yardım eden yoluna devam etmis. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk,
Bilgi 'ye sormuş: 'Bana yardım eden kimdi? '
- 'O, Zaman idi' diye cevap vermiş Bilgi.
- 'Zaman mı? Neden bana yardım etti ki? ' diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
- 'Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir...'
09.05.2007 - 22:11
senin hiç sensizliğin oldumu? *
sen hiç dertleştinmi yalnızlıkla
peki ya senin hiç sensizliğin oldumu
ya hiç güneşi beklerken tutulduğuna şahit oldunmu
yarını beklerken farkında olmadan saatin yarını gösterdiği oldumu
herşeyini feda ettiğin vurdumu seni usuldan hiç
birden etrafı izlerken gülen insanları fark ettiğinde,
ne zamandır suratının asık olduğundan habersiz oldunmu
göz yaşlarını farkettirmemek için yağmuru bekleyip ağladınmı hiç
seni beklemiyorum artık gülüşün var sadece aklımda ve gözlerin
sevgimi güneşe sardım sıcak kalması için
umudumu yağmura yatırdım her damlada biraz daha büyümesi için
kötü ne varsa üzerine bir avuç toprak attım yok olması için
seni sana bıraktım herşeyden herkesten habersiz elvedasız yok oluşum
senden
Şimdi gülüceklerin başkasının olsun gözlerinde...
09.05.2007 - 22:10
Yaşam İçin 13 Satır
1. Seni sen olduğun icin değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için
seviyorum.
2. Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni
ağlatmaz.
3. Sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anl***** gelmez.
4. Gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır.
5. Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiç bir
zaman ulaşamayacağını bilmektir.
6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! Gülümsemene
kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin.
7. Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin fakat bazıları için sen bir
dünyasın.
8. Zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme.
9. Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı,
onu tanıdığında minnettar olman için istedi.
10. 'Bitti' diye üzülme, 'yaşandı' diye sevin.
11. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara
güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat
etmektir.
12. Birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden
önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine
güven.
13. Kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.
09.05.2007 - 22:09
Sadece SEN.. Birazda BEN..
Bugün günlerden SEN..Uyanır uyanmaz derin bir SEN çektim içime kendime geldim..Saat SEN'i onbeş geçiyor..Gülümsedim..
Yüzümü yıkamak için lavaboya gittim..aynaya baktığımda gördüğüm SEN,musluğu açtım SEN akıyordun...yüzümü yıkadım..SEN kadar yumuşak havlumla sildim yüzümü..Usul usul salona geçtim radyonun SEN düğmesine dokundum..SEN söylüyordu türküler..Gülümsedim..
Türküyü dinlerken mutfağa yürüdüm..demliği ateşe bıraktığım anda kapı zili SEN diye çalmaya başladı..Kapıyı açtığımda,kapıcının kapıya bir gazete,bir tane ekmek bıraktığını gördüm..Kapıyı kapadıktan sonra girdim içeri..Gazeteyi masaya bıraktım..ekmek taze taze SEN kokuyordu..Gülümsedim..
Her zaman ki gibi iki kişilik hazırladım kahvaltı servisini..kendim ve SEN için..oturduk beraber kahvaltıya..Bir yudum çay içtim bardağımdan tadı biraz buruk geldi,biraz daha SEN koydum bardağa,karıştırdım..Şimdi çayımın tadı aynı SEN gibi..Gülümsedim..
Gazeteyi aldım elime ilk sayfasında yine SEN..Kahvaltı masasını beraber topladıktan sonra,pencereye doğru yürüdüm,perdeyi araladım..
Gökyüzünden şakır şakır SEN yağıyordun..Gülümsedim..
Dışarıda havanın soğuk olduğunu tahmin ettiğim için üşümemek için SEN giyindim üzerime..ısındım..Gülümsedim..
Sokak kapısını araladım..satıcılar var güçleriyle SEN,SEN diye bağırıyordu..Gülümsedim..
Yürüdüğüm caddenin mağazalarının vitrinlerinde SEN varsın..
Gelip geçen tüm insanların yüzlerinde SEN..Biliyormusun otomobillerin kornaları bile SEN çalıyor..Gülümsedim..
Köşe başına doğru yürüdüm..Her zaman ki gibi orda duran çiçekçi kadın; sepetinden bir SEN çıkarıp uzattı..aldım kokladım SEN gibi kokuyordu..Gülümsedim..
Önünden geçtiğim sinema salonun afişlerinde SEN vardın..uzun uzun bakındım..Gülümsedim
Yürümeye devam ediyorum..karşıdan mahallemizin çocukları geliyor..durdurdum onları..şakalaştık biraz,kahkalarında sıcacık SEN vardın..Gülümsedim..
Bazen tanıdıklar soruyorlar..Neden hep gülümsüyorsun diye..Gülümsüyorum..
Bilmiyorlar..Bilseler sormazlardı..Gördüğüm her şeyde SEN,duyduğum her ses SEN..kokladığım tüm herşeyde SEN varsın..SEN'in olduğun yerde gülümsememek olurmu..
SEN'le dolu yeni bir güne doğru yürüyorum..
Dedim ya; herşeyde SEN varsın..Sadece SEN..birazda BEN..
09.05.2007 - 22:08
..::Aşk::..::Dostluk::..::Güven::..
Bir zamanlar üç arkadaş varmış... Aşk, Dostluk ve Güven...
Üçü birarada oldumu harikaymış herşey... Gün gelmiş aşkın işi çıkmış...
Eh meslek bu kolay mı? Ama dostlarından ayrılmadan önce söz vermiş onlara.
Beni özlediğinizde gelin demiş; uzaklarda olmayacağım. Nerde gözleri arzuyla
dolu birbirlerine bakan bir çift görürseniz ben ordayım. Ve ayrılmış
yanlarından...
Peki demiş Dostluk Güvene; madem öyle ben de yoluma düşeyim... Görev
çağırır... Ama merak etme, nerde birlikte ağlayan iki insan görürsen işte
beni orada bulursun...
Güven ağzını açmış veda etmek için ama Dostluk ayrılmış arkadaşının yanından
onun son sözünü dinlemeden... Ve gitmiş uzaklara...
Güven sessizce içinden geçirmiş elinde olmadan... 'Beni kaybederseniz, bir
daha asla bulamazsınız...'
09.05.2007 - 22:06
çok eskidendi...
bir şarkı bestelendi giden ve gidecek olan sevgiliye şu sözler yazılıydı bir not kağıdına... sokaklar ıssız ve soğuktu yalnızlık üşütüyordu.kaybolan adamdı...
şarkı şöyleydi
sigaramın dumanına sarsam saklasam seni
yokluğuna yol yol olsa uzasa unutmam seni
gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri
gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni
akşam vakti sardı yine hüzünler
kalbim yangın yeri
gel kurtar beni senden
akşam vakti dolaştım sokaklarda
yırtık bir afiş seni gördüm duvarda...
gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri
gitme gitme el olursun sevdiğim incitir beni
şarkı yazılmış gitmekte ve gidecek olan sevgiliye güftesi hazır bir şekilde emanet edildi...bir kadın geçti şimdi deniz üstünde kadının yanında ayrılıkları hiçe sayan bir adam...adamın gözleri buğulandı biliyordu ayrılıklar yazdırır adama...ve her gidiş gözyaşıydı...
ve ben bittim o gitti...aslında kadın yanlızdı korkuyordu içini ısıtacak düşüncelerin yanında unutmadan ağlıyordu kadın...Adam iskeleye yakındı bir sahil şehriydi...yürüdü yağmurlarda ıslandı...per tezgahlarında kitaplarda onu aradı...kadın yoktu bir aşk ellerinden adamın akıp gidiyordu...zor oluyordu yaşamak oysa...kadın halini biliyordu ama ses çıkarmıyordu.adam seviyordu yani ben seviyordum o seviyordu ellerimiz birleşecekken birşeyler engel oluyordu...
adam duvara yazı yazdı... elleri kanıyordu...o şarkıdaki gibi
unutma beni...
09.05.2007 - 22:05
bizden önce,bizden sonra
bizden önce,bizden sonra
bir gün sende beni arayacaksın.boş odaları gezecek ve diyeceksin ki 'keşke burada olsaydın.'baktığın her gerçeklikten kaçacaksın.ama beni baktığın yerde bulamayacaksın.aynı benim bulamayışlarım gibi,içini bir hüzün kaplayacak.işte o an yalnızsın.
uzanan ellerin boş dönecek geri.için yanacak sonra.ve gözlerin zorlayacak seni.damla damla sevgi sözcükleri,pişmanlığın yazılacak yanaklarına.ama vakit eskisi gibi olmayacak ve sen geç kalmış olacaksın.içinde yanan ateş alev alev kavuracak seni.sen sen olduğuna isyan edeceksin.eline eski resimleri alıp bir ah çekeceksin.işte o an pişmansın.
bir akşam karanlığında açacaksın pencereni.yıldızlara analatacaksın içindekileri.boş sokağı seyredip,yollara soracaksın beni.cevapsız soruların artacak ve yağmur başlayacak bir anda.her damlada beni hatırlayacaksın.sonra telefona uzanacak ellerin,benim numaramı tuşlayacaksın.karşına dıt dıt sesleri çıkacak ve çıldıracaksın.işte o an umutsuzsun.
beni soracaksın beni tanıyan herkese.ummadığın cevaplar alacaksın.yaz ortasında sonbahara döneceksin.yaprakların dökülecek bir bir.
çiçek açmayacak yediverenlerin.solmaya başladığının farkına varacaksın.günler tekrar tekrar aynı şeyleri yaşatacak sana.geceye yürüyeceksin.karanlık daha bir hoşuna gidecek.işte o an sen sen değilsin.
sonra beni silmeye çalışacaksın hücrelerinden.en zorlu sınavın başlayacak.kalbin ve beynin çarpışacak her an.mantık ve sevgi birbirine girecek.ağır yaralı,komada,bitkin bir halde uyanacaksın sonra.beni işte o an anlayacak ve yeniden yaşama döneceksin.artık beni silmiş olacaksın.
tüm bunları geçtiğinde sil baştan alacaksın kendini.yeni gerçeklikler,yeni yarınlar kuracaksın kendine.bu noktadan sonra ne beni hatırlayacaksın ne kendini.
artık sen yepyeni bir sen olmuş olacaksın.ama bir noktayı atlamış olacaksın.ne yaparssan yap,nereye gidersen git,hep benim bir parçamı yanında taşıyacaksın.
şimdi aç gözlerini,en zorlu sınavın başlıyor.ben yokum,sen de yoksun.sadece kelimeler var.günaydın...
09.05.2007 - 22:04
SEN BİLSEN YETERDİ
bir bilseniz..
gözyaşlarını saklamanın zorluğunu bilir misiniz? ya da içten içe kopmaları,yanmaları? kalbe nehir gibi akan gözyaşlarına ne demeli? siz sizden gidenleri nasıl seyredersiniz? acının damlalarına ıslandınız mı hiç?
bir bilseniz...
sevdiğiniz insanın sizden,bir daha size geri dönmemecesine uzaklaşamasını seyretmek ve her adımda sizden biraz daha uzaklaştığını görmek,her anın bir ölüm olduğunu içinizde hissetmek nasıl bir duygudur?
bir bilseniz...
sizi sizden alıp götüren,bir yarınız kabul ettiğiniz parçalarınızın zamanla avuçlarınızın arasından kayıp gittiğini görmek nasıl dayanılmaz bir haldir? ve nasıl düşersiniz boşluklara,nasıl dönersiniz bahar ortasında sararmış kurumuş sonbaharlara?
bir bilseniz...
hayatın anlamını yitirdiğini,rengin hızla bulandığını,sesin sustuğunu,sigaranın dumandan öte sevgili olduğunu nasıl da öğrenirsiniz? aynalar dönmeyen yüzünüzü nasıl saklarsınız kendinizden? onunla bulduğunuz gerçekliklerden nasıl da kaçarsınız?
bir bilseniz...
sevginin,zamanın,hayatın,gerçekliğin ihanetini nasıl kaldırır yüreğiniz? tükenişin resminin,adının,anlamının kendiniz olduğunu ve kendinizin solduğunu öğrenmeniz dayanılır bir şey midir? tesellinin küfür olduğunu bilir misiniz?
bir bilseniz...
bir bilseniz gidişlerin içinizde başlattığı savaşları...bilseniz gidişin yıkımını...bilseniz kalanın harabeliğini...rüzgarın soluksuzluğunu,sesin susuşunu...bilseniz her adımda uzaklaşmanın boşluğunu ve bilseniz boşluklara buz gibi uyanan,sarılan ve sonra damla damla adınızı yanaklara yazanları...bilseniz gidenin bıraktığı kalanı...bilseydiniz ardınızdaki yıkımı,gider miydiniz? bir bilseniz...
bir bilsen sevgili...
09.05.2007 - 22:04
Sevdiklerinizi Sakın Unutmayın...
Bu gönül gün gelir ağlamayı unutur, gün gelir gülmeyi unutur, gün gelir
sevmeyi unutur ama bu gönül asla sevdiklerini unutmaz.
Fedakar olan insan gönülden sevendir, yürekli olan insan kendini bilendir,
umutlu olan insan yaşamı sevendir, unutmayan insan bir ömre bedeldir.
Gönül hırkalarını yamar giyeriz. Dostlarla ağlar dostlarla güleriz fani
dünyanın padişahı değiliz bizi sevenleri biz candan severiz.
Hayat bir sudur, önünde durulmaz! Mavi bir renktir, arkası görülmez!
Arkadaşlık bir sırdır, anahtarı verilmez! Dostluk ebedidir, asla kalpten
silinmez.
Dostluk yanlış yerde beklesende soğuktan donsanda sonunda buluşup sıcak bir
bardak çay içmektir.
Kalbinize yakın bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asılın
onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi... Çünkü onlarsız hayat da
anlamsızdır.
HATIRLANMAK GÖNÜL DAĞINDAKİ GÜL KADAR GÜZEL İSE
UNUTULMAK HUZUN DAĞINDAKİ DİKEN KADAR ACIDIR.
ÖLMEK UNUTULMAK DEĞİL, UNUTULMAK ÖLMEKTİR.
Arkadaşlık güzeldir selam vermesini bilene, dostluklar güzeldir paylaşmasını
bilene, sevmek güzeldir değerini bilene, hepside güzeldir tek birleşene,
09.05.2007 - 22:00
UZAK ÜLKE
Hani bir yerler varmış;
Haritalardan gizli mavi denizler...
Yokmuş ölümcül serzenişler,
Kuşlar misali insanınmış gökler,
Yalnızca mutlulukmuş yaşanan...
Bulutlar dev kadar ve beyaz,
Saç diplerine kadar huzurlu insan...
Fırtınalar kimseye dokunmaz,
Yok mu o uzak ülke?
Susma anlat!
Yalan mı can?
09.05.2007 - 22:00
CANA CAN KATANLAR
Bir Yürekte Cann olabilir misiniz? O yüreğe Can Katabilir
misiniz? Bir Cannn'ımmm kelimesine o yürekte bin anlam katabilir
misiniz? Gözlerde ışıltılar, pırıltılar görebilir misiniz?
Çalınmış Zamanları renk renk yaşayabilir misiniz? Ellerin,
gözlerdeki ışıltıların o yüreğin sıcaklığını birebir
yansıttığını algılayabilir/algılatabilir misiniz? Ya yüzlerce,
binlerce renklerin dışında renkler bilir misiniz? Can sesini
duyduğunuzda yüreğinizde; ürperti ve titreşimlerin getirdiği
telaşın midenize vuruşunu bilir misiniz? İmge'lerin tadını bilir
misiniz? Ya kelimelerin, mimiklerin, ifadelerin yetersiz
kaldığını bilir misiniz? Dizlerinizin, omuzunuzun, göğsünüzün
can ateşini arayışını bilir misiniz? Avuçlarınızın; Can
Çiçeğinin ellerini,saçlarını, yüzünü özümleyişini bilir misiniz?
Saçlarına, gözlerine, burnuna, dudaklarına ve tenine dokunuşun
hazını bilebilir misiniz? Kalabalıklarda sessizlik şarkıları
söylemeyi bilir misiniz? Ya ellerin dansını bilebilir misiniz?
Sıkıca sarmanın, yüreğe katmanın tadının haza dönüşümünü, Onun
dizlerinde, omuzlarında, sonsuza kadar kalmayı hatta yok olmayı
isteyebilir misiniz? Yani dostluğu+yüreği+ruhu+mantığı ve bedeni
tek tek sırayla yaşamayı, yudum yudum yüreğe katmayı bilebilir
misiniz? Kim bilebilir! kim bilebilir ki! .. kim yaşamış ve
yaşatmıştır, kim algılatmış ve algılamıştır ki, kimin gözleri
acımıştır, kimin yüreği kanamıştır, kim deli yürek olmuştur,
kimin yüreğine yağmurlar yağmıştır/yağdırılmıştır ve kim bu
'misiniz' leri ve'kim'leri birebir yaşamsalına katmıştır ki
İşte bütün bunları sadece ama sadece CANA CAN KATANLAR bilir
yani biz BİLİRİZ ve ben biliyorum
Peki siz BİLİR MİSİNİZ?
09.05.2007 - 21:59
sen
sen,yıldızlar kadar yakın görünen ama asla erimeyeceğimi bildiğim,baktıkca huzur bulduğum hayallerimde hep yeri olansın.
sen,en acı en kederli türk flimlerini izleyipte böylesi gerçekte olamaz dediğim hayrete düştüğümsün.
sen,bir göz yaşaının ardından gelen tebessüm benim en sevinçli halimde birden bire ağlamaya başlamamsın.
sen,benim imkansızımsın
09.05.2007 - 21:59
sen,yıldızlar kadar yakın görünen ama asla erimeyeceğimi bildiğim,baktıkca huzur bulduğum hayallerimde hep yeri olansın.
sen,en acı en kederli türk flimlerini izleyipte böylesi gerçekte olamaz dediğim hayrete düştüğümsün.
sen,bir göz yaşaının ardından gelen tebessüm benim en sevinçli halimde birden bire ağlamaya başlamamsın.
sen,benim imkansızımsın
09.05.2007 - 21:58
Bir sesleniş, eskilerden kalma öyle,
Bir duygu, hasret kokan dizelerde,
Bir damla, yağmurdan kalan geriye,
Ve bir aşk, senden süzülen kalbime
Bir çiçek, yeni açan güzelliğiyle,
Bir yosun, çakıl taşları arasında öylece,
Bir şarkı, ağlatır tenha köşelerde,
Ve bir güneş, sımsıcak ısıtan hayallerde
Bir çığlık, karanlık düşlerden meçhule,
Bir yalvarış, beyaz bulutlarla dünden bugüne,
Bir karanlık, korkutan çocuksu heyecanı ile,
Ve bir gün, senden bana kalan tek hediye
09.05.2007 - 21:57
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; 'Gözünün dilini' bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları,...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, 'hak ettim' diyebilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
Toplam 1039 mesaj bulundu