Seni her öpüşümde başka hissedeceksin Dudaklarımdan çıkan soluğumu çekeceksin içine Bir müddet tutacaksın o soluğu ciğerlerinde Korkmadan nefessiz kalmaktan Hücrelerini besleyeceksin benimle aşkım Farkında olmadan.
Sana her sarılışımda farklı ısınacaksın Vücudumun sıcaklığını emecek bedenin bedenimden Dışarıda yağan kara aldırmayacaksın Korkmayacaksın artık içinde esen sert rüzgarlardan Tenini ısıtacaksın benimle aşkım Farkında olmadan.
Sana her gelişimde ayrı sevineceksin Yaşadığımız her anı kaydedeceksin gözlerinde Yalnız geçen baharları hatırlamayacaksın Korkmadan düşüncelerden gelen hasret kokularından Rüyalara dalacaksın benimle aşkım Farkında olmadan.
Ben sana habersiz gelecegim kadinim. Rüyalarinda beni görüp, boncuk boncuk terlediginde, Kan çanagi gözlerinde, damar damar ben belirecegim. Göz yaşlarina karişan uykusuz gecelerin sonunda, Yumuşak parmaklarinda derin bir yüzük iziyle, Bir akşam, kutup yildizinda parlayacagim.
Kuruyan dudaklarinda alev, Ürperen teninde gizli bir el olacagim, Bana hasret yüregine bir yol bulup, Göz bebeginden, ayaklarina, Damla damla sana akacagim.
Ben sana habersiz gelecegim kadinim. Yillar yili, bakişlarimi ve sesimi arayacaksin, Umut denizinde yaşayip bir damla umuda hasret, Bagrina anilari basacak ve bekleyeceksin beni... Her sonbaharda savrulan kuru yapraklarda, Saçlarimi hatirlayip, yaşli gözlerinle kalacaksin. Özlemim saracak seni, Ve sen kuru dallar gibi yanacaksin.
Zemherinin sogugunda genzini yakan bir siziyla, Yazin, kavuran sicaginda bir bunaltiyla, Beni..., hep beni bekleyeceksin... ben sana, habersiz gelecegim...
Gün batarken akşama yakin bir saatte, Gözyaşlarini silen parmaklarinin ucunda, Yorgun düşen dizlerinde agir bir yük olup, Beklemedigin bir yürek atişinda, ben belirecegim. Ve ben sana habersiz gelecegim... Yillar saçlarini bembeyaz agarttiginda, Dökülen dişlerin ve sarkan yüzünde, Ateşi sönmüş mat gözlerinde, Ecelinden önce ben... ben belirecegim...
Gençligime hançer vurup, elsiz, ayaksiz,akilsiz ve sensiz, birakip gittigin yerde, al kuşagin ve duvaginla, taze bir gelin ol, beni bekle. Ben sana habersiz gelecegim kadinim. Ben sana habersiz gelecegim...
SENİ NASILDA SEVMİŞTİM Biliyorum, konuşacak bir şeyimiz kalmadı, paylaşacak hiçbir şeyimiz yok ortada. Yine de yüreğimden, gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum. Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum. Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen evlat dudaklarımda. Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olmadım gurursuz ama umutlu ve sabırlı hasretine. Anlık hayaller anlık mutluluklara gebe kalıyor..bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum...imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor. Bir çocuk gibi, isteklerimi bastıramıyorum. Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana hala bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum. Bende olan seni hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini, anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum. Içimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum..!
Bulutlar yağmurunu toprakla öpüştürebilseydi bugün, bana o verdiğin ama tutmadığın sözünü sahiplenerek, dans edebilirdim ıslaklığıma aldırmadan. Ki aslında ıslanan sadece yüreğim olurdu, bedenim değil...Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı. Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında. Isınabilmek için onlara sarılıyorum. Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum.
Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı. Belki de görmeyi istemek gerekiyordu. Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini..! Biliyorum levrekler derinlerde ve dalgalı denizlerde yaşar. Levrekler uzak bir düş gibi zor yakalanır. Ama sen becerirsin düşleri yakalamayı, derinlere dalmayı, uzaklara kavuşmayı..Sahi, becerebilir misin..?
Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma. Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş, kafayı bulunca itiraf etti sonunda. Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil. Gelseydin; kendimi unutup sana akacaktım, susturacaktım içindeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş oluşum gibi, dokunacaktım, kusacaktım birikmişliğimi, hasretimi ama gelmedin, gelmezdin, gelmeye hiç de niyetin yoktu aslında. Kendimi kandırdığımı anladığımda, ağlıyordum...
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor. Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana. Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda...Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi. Bu bir marifetse eğer, niye benim yanımda değilsin ki...?
Göz yaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana. Gittin..belki de hiç gelmemiştin, ben geldiğini sandım. Ayak uyduramadım yorgunluğuna. Dudaklarına, düşlerindeki öpüşü konduramadım. Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın dokunuşlarında kendini bulan. Ama en çok da imkansızın oldum, hırçınlığın, yirmi yaşın, gecikmişliğin...Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum. Inanamadığın, yenemediğin, üzerinden atlayamadığın korkuların oldum. Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum. Aşk pazarında harcadığın mevsimler oldum, sessizce boşalan gözyaşların,birikmişliğin oldum. Son ses dinlediğin bir şarkının nakaratı oldum, dilinin ucuna gelip de söyleyemediğin kelimeler, ister istemez yaşadığın talihsizlikler oldum. Yüreğindeki kadın ben olmak isterken, yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum. Hak etmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum. Söylesene, ben gerçekte senin neyin oldum...? Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim. Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim..? Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda. Sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk...Kalbime henüz söylemedim gittiğini. Öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum. Seni hala benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum.
Gittin...sevdamın öksüzlüğüne alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi. Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni. Ben alışkınım kendi yaralarımı kendim sarmaya. Asıl acı olan ve kanatan unutulmak asi. Söylesene, unutulmak kime yakışıyor..? Unutan sen olsan da, sana bile yakışmıyor..Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor. Görüyorsun işte, aşka ve sana ihanet etmiyorum ben, ki kırgınlığım aşka.Sen üstüne alındın...Bir sonbahar’da, güneş hala daha ısıtırken bedenimi seni çıkarttı karşıma. Sen “bitti” dediğinde yağmur yağıyordu, aşkın canı sıkıldı, seni aldı... _________________ Gözümde özleyiş, gönlümde acı Alnımda sevdanın sıcak teri var. Bana benden yakın, benden yabancı İçimde dolaşan, gezen biri var...
yenik bir kahraman saymıyorum kendimi fırtınalar kopsa da depreşen yüreğimde aldırma bana lanet olsun ki ben böyleyim ulaşılmazlıklarımın peşinden kaç defa sürüklendim reel olarak düşünemediğim anlarımda eğildim kader dedim duygularımı bastıramadım
sevda bende hep yenilenen bir zehir ah deli yüreğim ben tanıyorum onu sen bilmezsin filizlenir olmadık zamanlarda yazı kış tanımaz uzun soluklu olur bazen bazense bir nefeslik rakipsiz kahramandır güreşe doymayan en sonunda minderde yapayalnız
sultanların sultanı sevgili sevdam aşık oldum acı çektim senin yüzünden ferahlattın çok zaman yüreğimi can oldun ufkumda güneş gibi doğdun rüyalarımı süsledin taptım sana
eşiğimde ayak sesi vardı kapımı araladım sandım ki sen geldin yada hayalin açtım sonuna kadar fecri dağıttın şafağa durdu cümlem uçurtmalar uçurdun çocuk yüreğimde eğilip öpüyorum ellerim sana kenetli
simgemin kısaltılmış haliydi avuç içimde yazılı fazlalığı vardı eksiğinden umut edipte bir gün filizlenecek diye rehin verdim sürüngenlere kutsadı tanrı göğe yükseldin düşeceksin nisan yağmurlarıyla
Hiç Bir insani unutmak, bir insandan vazgeçmek, bir insani hayatindan sonsuza kadar çikartmak zorunda kaldin mi hiç? Hani ölmüs gibi, hani uzatsan da elini tutamayacagini bilmek gibi, her an kapindan içeri gülümseyerek girecegini bekleyip ama aslinda hiç gelemeyecegini de bilmen gibi. Ne zor sey degil mi ölmedigini bilmek, ama ölmüs gibi ulasilmaz olmasi artik o insanin sana, ne kadar katlanilmaz bir gerçek degil mi sen hala bu kadar sevgili iken? Özlemek, bu kadar özlemek, etini kemigini yakarcasina özlemek... çok kötü degil mi? Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu isitememek, artik sonunun 'Pi' hali degil mi? Biliyorsun degil mi? Ne kadar umutsuz bir arayistir o, kalabalik caddede geçen binlerce yüze bakmak belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, belki biraz önce geçti bu kaldirimdan diye düsünmek, belki su an arkamda yürüyen insanlarin içinde bir yerde demek, belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yasamak ne zordur degil mi?
Ne kadar eritir insani farketmeden. Sende biliyorsun degil mi bunlari.? Bir sinema koltugunda sende iki kisi gibi oturdun mu hiç? Hiç iki kisi gibi zevk aldin mi bir konserden yalniz basina. Güzel bir kafe kesfettiginde, güzel bir film seyrettiginde, güzel bir sarki dinlediginde güzellikleri oraninda eksik kaldiklarini hissettin mi paylasamadigin için onunla. Bir barin kalabaliginda hiç yarim vücudunla sallandin mi ortada? Hiç iki kisilik beyninle yarim insan olabildin mi? Baktiginda aynana sadece yüzünün bir yarisini gördügün oldu mu hiç? Sana hayatindaki en büyük yoksunlugu yasatandan nefret edemedigin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacagini kesen bir insanin yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildigin zamanlar oldu mu hiç? Hayatta inandigin bütün degerlerini altüst eden birisine ask siirleri yazabildin mi? Onu içinde korumanin seni yok etmek oldugu zamanlara feda oldun mu hiç?
İçinde aglayan çocuga umut sarkilari söyleyemedigin, özlemini, susuzlugunu, açligini gideremedigin zamanlar oldu mu hiç? Kanayan yarasini gördügün ama merhem olamadigin zamanlar.
Gücünün,
hani o tanrisal gücünün
bir çocugun aglamasini susturamayacak kadar oldugunu gördügün zamanlar oldu mu hiç?
HİÇ DÜŞÜNMEDEN ŞUAN SANA YAZIYORUM İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ
güne seninle başlamalıyım bir sabah uyandığımda güneş yüzüne vururken seni görmeli gözlerim yoksa varsın gör olsun seyretmeliyim doya doya bir buse kondurmalıyım dudağına eğilip seni seviyorum demeliyim kulağına yoksa en güzel nağmeleri dahi duymasınlar sarılmalyım sıcacıkca sana yoksa soğuk topraklar sarsın bedenimi kana kana bir ömür doymamalyım senin gibi cana saclarını elime dolayım okşayayım başına ciceklerden tac takayım yoksa ben hayatı ne yapayım..
Her mayıs sabahına uyanan gözler Kışkırtır içimdeki açlık ordusunu Dalga kıranları yıkarak gel git ler Denizin türküleriyle düşer yollara
İçimde kök salan umut başlar yürümeye Deniz olur taşar caddeler Kıyılara vurur köpek balıkları Kaçmak için emeğin sıcak sularından
Her mayıs sabahı kapımı yoklar dalgalar Bir deniz türküsü düşer dilime ki Kendi sesime kendim- erir karışırım sulara Yusufçuklar kanat çırpar penceremde.
Ve her mayıs sabahı üç karanfil koklarım Salarım sevdamı göklere güvercin kanadında Haykırırım öfkemi her solukta çığlık çığlığa Her mayıs sabahı- Çığlıklara tutunarak yükselir denizlerin adı göklere
Kıyıların soluklandığı yamaçlarındayım yaşamın İçimde kuş sesleri kanat çırpıyor yarınlara Uzak denizler düşlüyorum Uçurumlarında mor çiçekler açmış umudun
İlk hücre seferimdi Bir dünya istasyonuna düşüyor yolum Başımda ilkyaz güneşi haziranın Gözlerinde uçsuz budaksız mavi
Karanlık birormanda ilerliyorum kimse yok kendimden başka ve geceden oysa kucaklamak istiyorum güneşi sevdayla açılıyor kollarım sen yoksun
Bir karabasandı yaşadığımız yalnız biz vardık bir de sevgimiz şimdi yolkarla dolu ömrümüz tatsız kalmış türkülerimiz sen yoksun
Issız dağın ateşiyle sevişirken kurt ulumaları ayışığı damlıyordu yeşilliklere üşümüş ellerim anılar diken diken sen yoksun
Ne zamandır düşlerime direr sarışın bir çocuk uyanır ve bir resme dalar gözlerim bir elimde tutmuşum yakasından sevdanın bir yandan yüreğimi sarsar ayrılıklar
AŞKA ÇAĞRI Beni bırakıyorsun kendi yoluna gidiyorsun Ardından yas tutuyorum, kara yazı yazıyorum Bir türkü gibi gelip yüreğime yerleşiyorsun Ardın sıra yıllar geçiyor, dört nala baharlar El değmedik çiçekler yavaştan bir bir soluyorlar Bir yerlerden çıkıp çıkıp yağmur geceleri geliyor Altın sarısı yaprakların ucundan güz Ölümsüz nisan ayları yeryüzünü öpüyor.
Durmaya vaktimiz yok. Hepinizi çağırıyorum Ancak bugün varız bunu bilesiniz Yüreklerimiz yarılmadan, burkulmamışken daha Hepinize gelin diyorum. Hepinizi çağırıyorum. Rabindranath Tagore
ANLAR Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim. Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doğuşu izler, Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. Görmediğim bir çok yere giderdim. Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan, Gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. Ama işte 85'indeyim ve biliyorum... ÖLÜYORUM... Jorge Luis Borges
SENSİZ GECE Dudaklarımda bir burukluk, bir yanma Yüreğimde gam var bu gece, Elim boş, Yanım boş, Bense yine sarhoş. Mutluluktan değil,acıdandır bu gece. Yalnız götürüyorum dudağıma kadehi, Karşımda bir boşluk var bu gece, Yanağımda yaş, Gözümde yaş, Avuçlarım ellerinde değil. Sen yoksun ya, ben ben değilim, bu gece. Yolanda Prelorenzo de Marinis
SONE Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni? Sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan. Sert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini. Hırpalar; Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan!
Bazen, kızgın olarak,parlar gözü semanın... Bir karartıyla sık sık söner altın bakışı; Her güzel, güzelliğini kaybeder: Tabiatın- Sebep olur da bazen bu kararsız akışı!
Fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek, Dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana. Ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek:
Sen eşitken ebedi mısralarla zamana Yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler, Seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler
Güllere harcadım bütün paramı, yolumu yitirdim mavide. Göremezsem seni yarın, öldüm demektir; Solgun Mart göğü altında denizin açıklarında yatan bir ölü,
oyma süsünden ayrılıp, onun görüntüsünü pencerelerinde bırakıp gitmiş bir hayalet gemi gibi, bir elinde bir gül, öbür eliyse açık ve öne uzanmış
gellllllll kaç yıldır hep yollarını gözledim beni çok bekletme gayrı gel artık ah bir bilsen seni ne çok özledim özletme kendini fazla gel artık gelse ayakların bu yana biraz kaçar iliĝ ime işlemiş ayaz başka mevsim olmaz mutlaka bu yaz iki elin kanda da olsa gel artık ellerim paslanmış tutmadıĝ ından türkü sızmaz mühürlü dudaĝ ımdan sana aşıkmışım daha doĝ madan kaldıramam bu hasreti gel artık kuşlar yuva yaptı yine dallara aşıklar yerleşti yeşil parklara şeffaflık gelirmiş karakollara bir sen ıraklarda kaldın, gel artık bütün resimlerin mahzun çıkardı senden bana solgun resimler kaldı zaman hain çıktı çok şey kopardı gel de ben güleyim, sende gül artık daĝ lar duruyor bak, gökler yerinde martılar uçuyor kent sahilinde bir ben yaşarım senin derdinde gel de, bu kor ayrılıĝ ı sil artık bilirim gelirsin, koymazsın darda yaşatmazsın öyle elemde, zorda gitmem bir yerlere, beklerim burda gelmezsen alır felaket, sel artık
merhaba sevgiye inanan yürek sevgi öyle bir yüce duygudurki kime göstersen kimden görsen mutlu olursun sevgi öyle güzel bir duygudurki sevgi dolu yürek kötülük yapmaz sevgi dolu yürek insanlığa ve insanlara daha güzel ve daha merhametli bakar sevgiyle büyyen çocuklar kendi evlatlarınıda sevgiden mahrum etmezler bir çiçeği sevsen çiçek yeniden fizlizlenir bir karıncayı sevsen daha çok çalışır çabalar zaten yaradılışımızın özü sevgi değilmidir tabi birde sevgiden oluşan dostluklarda vardır yalansız riyasız dürüst ve samimi dostluklar bazen nette gelişir bazen ummadığın bir yerde dostluklar ama dostluklarda menfaat yoksa sevgi ve dürstlük samimiyet varsa o zaman hakiki dostluk oluşmuş demektir ne dersin bu kadar temiz ve leziz sevgiyi neden bir birimizle paylaşmayalım neden dostluk kurmayalım aramızda dostluğun tarifine uygun sevgi dolu dürüst bir dostluğa varmısınız benimle ve samimiyseniz azimli kararlıysan bu konuda mesajlarınız bekliyorum hadi kuralım dostluk köprüsünü sevgi nehrinin üstüne beklerim mesajını
CEYLANLARIN AŞK TÜRKÜSÜ Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o Yeni bir aşk öldürür ceylanı O sevdi mi çocuklar gibi sever Sen olsan ateşe verirsin tarlanı Çiçeklerini yerle bir edersin O bir duvar dibinde yatar sesizce Düş gibi görür inen akşamı Kelebekler yanaklarından öper O sevdi mi rüzgar gibi sever Sen olsan yere çalarsın şapkanı Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o Yazık olur küçücük saçlarına Doyamadan gider derenin Işık beyazı çakıl taşlarına O sevdi mi yüreği bakakalır Sen olsan yeniler giyip gezersin Belki bir günde harcarsın paranı O yemeden içmeden kesilir Sevdiğini bir üzse bin üzülür Sen olsan üzersin sevdiğini O günde binkere ipe çekilir
ılık rüzgar senden bir ricam var git fısılda kulağına ama ürkütmeden sakin bir şekilde fısılda hep onu düşündüğümü ve hep onu düşüneceğimi ama unutma ılık rüzgar eğer beni unutmuş çok mesutsa sakın beni ona hatırlatıpta güzel mutluluğunu yıkma olurmu ılık rüzgar ılık rüzgar git kulağına şöyle fısılda güzel kız seni seven genç sanmaki şu anda çok mutlu hep senin özleminle kendini kaybetmiş seni arıyor güzel kız bir gün onu bulmak istersen sanmaki bıraktığın yerde o sadece ılık bir rüzgara kapılmış senin göremeyeceğin her yerde olurmu ılık rüzgar bu sözlerimi fısılda o güzel kıza onu çok sevdiğimi her zamanda seveceğimi ılık rüzgar
16.05.2007 - 12:43
Seni her öpüşümde başka hissedeceksin
Dudaklarımdan çıkan soluğumu çekeceksin içine
Bir müddet tutacaksın o soluğu ciğerlerinde
Korkmadan nefessiz kalmaktan
Hücrelerini besleyeceksin benimle aşkım
Farkında olmadan.
Sana her sarılışımda farklı ısınacaksın
Vücudumun sıcaklığını emecek bedenin bedenimden
Dışarıda yağan kara aldırmayacaksın
Korkmayacaksın artık içinde esen sert rüzgarlardan
Tenini ısıtacaksın benimle aşkım
Farkında olmadan.
Sana her gelişimde ayrı sevineceksin
Yaşadığımız her anı kaydedeceksin gözlerinde
Yalnız geçen baharları hatırlamayacaksın
Korkmadan düşüncelerden gelen hasret kokularından
Rüyalara dalacaksın benimle aşkım
Farkında olmadan.
16.05.2007 - 12:41
SEN OZELSIN
Kendimi ne zaman ise yaramaz ve aciz hissetsem,
ayni hisleri hissettigim bir anda, eski bir dostun uzun zaman önce söyledikleri gelir aklima...
Yüzümü kocaman bir gülümseme sarar..
Bana: 'Kendini her aciz ve ise yaramaz hissetiginde parmaginin ucuna bak,' demisti...
O sira o kadar üzgün ve duygularimin içinde o denli kaybolmustum ki,
kendi sesimi bile taniyamaz bir halde, çok kisik bir ses tonu ile
'Neden? ' demistim...
'Çünkü o parmak izlerinden bu yeryüzünde baska hiç kimsede yok,' demis ve eklemisti.
'Sen özelsin.
Inanmazsan parmaklarinin ucuna bak.'
Birden sanki dirilmistim.
Evet, ben özeldim...
Herkes aslinda özeldir.
Ama beni o günden sonra digerlerinden ayiran tek ayirt edici özelligim
-kendimin özel oldugumun- farkinda olmamdi...
Hala karamsarliga düstügümde,
bazen umutsuzluklarla bogustugumda
o dostumu hatirlar ve parmagimin ucuna,
yüzümde büyük bir gülümseme ile bakar ve kendi kendime:
'Sen özelsin. Bunlarin hepsini atlatirsin,' derim.
Yine ayni dostum bir karar asamasinda oldugum bir gün bana söyle demisti,
'Önce ne istedigini iyi belirle,' ve eklemisti,
'Sonra o istedigine ulasmak için ne gerekiyorsa yap! '
Sonra da elini tam üç kez gözlerimin önünde çirpmis
ve bana 'Ne oldu simdi? ' diye sormustu.
Ben de anlamsiz bakislar ile cevap vermistim.
'Ne oldu? '
'Üç saniye hayatindan uçtu gitti ve hiç birsey o üç saniyeyi geri getiremez,'
demisti...
Ve eklemisti
'Hayati istediklerine ulasmak için harca, bir gün arkana dönüp baktiginda
uçup giden o saniyelerin bombos bir ömür haline geldigini görmek istemiyorsan tabii! '
Farkindasiniz degil mi?
Hayatlarimiz saniye, dakika, saat dilimlerine bölünmüs, akip gidiyor.
Ve biz akan bir saliseyi bile
geri dönüp tekrar yasayamiyoruz.
Onlari geri getiremiyoruz.
Aynaya baktigimizda her gün yeni bir beyaz saç telini
ve yüzümüzde acimasizca akip giden dakikalarin izini,
birer kirisiklik olarak seyrediyoruz.
Peki biz hayattan ne bekliyoruz?
Beklentilerimiz için varimiz yogumuz ile için savasiyor muyuz,
zaman denen acimasiz düsmanla?
Oysa parmaklarinizin ucuna bakin bir kez.
Sonra da parmaklarinizi üç kez siklatin.
Orada gördügünüz parmak izleri sizden baska kimsede yok
ve parmaklarinizin ucundan çikan o ses
hayatinizin bombos geçmis üç saniyesi oldu, geçti gitti iste...
Siz özelsiniz, siz yeryüzünde teksiniz...
O zaman hayattan beklediklerimiz de bize layik olmali, özel olmali,
ulasilmasi için savasa deger olmali.
Zaman denen canavar galip gelmeden,
biz hayattan beklentilerimize ulasmaliyiz ki,
Geçip giden zamana ragmen,
geriye dönüp baktigimizda kucak dolusu mutluluk ve beklentilere ulasmanin hazzi ile
zaman zaman yüzümüzde kocaman bir gülümse ile nanik yapabilelim...
Ellerinizi üç kez çirpin,
hayattan üç saniyeniz silinip gitti iste...
Bugün özel bir insan olan kendiniz için ne yaptiniz?
Beklentileriz için bir ugras, savas verdiniz mi?
Yoksa zamanin sizi yenmesine seyirci mi kaldiniz?
Mesela özel eski bir dostu aradiniz mi bugün?
Bu kisa ama çok anlamli hayat derslerini veren dostumu
kaç zamandir aramadigimi düsündüm tüm bunlari yazarken...
Yerimden kalktim,
Internet'ten çiktim ve telefon ile o dostumu aradim.
Çok mutlu oldu...
'Ne zamandir sesini duymamistim, hangi dagda kurt öldü? ' dedi.
Ben de 'Özel birini aramak istedim, aklima sen geldin,' dedim
ve sonra ekledim:
'Ve ellerimi üç kez çirptim,
geçen zamani geri getiremedigimi görünce
belki de seni arayacak baska bir üç saniyem olmayacak,
su anda aramazsam deyip,
yazdigim yaziyi yarida birakip seni aradim,' dedim.
Çok mutlu oldu.
Bir dostun mutlulugu ile ben de mutlu oldum.
Dostumla telefon konusmami bitirip
klavyenin önüne oturdugumda
yüzümde kocaman bir gülümseme vardi.
Özel birini arayip, dakikalari geri getiremeyecegim bir hayat içinde
istedigim bir seyi yapmanin huzuru ile
yani mutlu bir yürekle tekrar yazmaya basladim.
Ve zaman denen sinsi düsmana bir nanik yaptim.
Acimasizca akip gidiyorsun, ama ben seni hissediyorum
ve istedigim hiç birseyi ertelemiyorum
ve istediklerimi elde etmek için hayatla savasiyorum der gibi mutlu idim.
Siz hala ne duruyorsunuz?
Kosun telefona, bir dostu arayin.
Birine e-mail atin. Onu sevdiginizi hissettirin.
Onun mutlulugu ile mutlu olun.
Ellerinizi üç kez çirpin ve düsünün
hayatinizdan üç saniye bos bir sayfa gibi koptu gitti iste.
Oysa siz özelsiniz
ve size layik bir hayati hak ediyorsunuz.
Size layik mutluluklari hak ettiginiz gibi.
Bana Inanmazsaniz parmaklarinizin ucuna bakin.
16.05.2007 - 12:41
Unutursun
Bir acı duman tüter
Konar bir baykuş öter
Kalp susar nefes biter
Gün gelir unutursun
Sanma pınarlar kurur
Her şey yerinde durur
Gidenler unutulur
Gün gelir unutursun
Geceler kalır yarım
Buz tutar duygularım
Kıvırcık saçlı karım
Gün gelir unutursun
Ne dal ne filiz kalır
Ne yollarda iz kalır
Kalemim bensiz kalır
Gün gelir unutursun
Yel gibi geçti yıllar
Saçlarıma yağdı kar
'Babam' diyen çocuklar
Gün gelir unutursun
Han olur hancı olur
Yürekte sancı olur
Yıllar yalancı olur
Gün gelir unutursun
Güneş batar gün erir
Haberi kimler verir
Gelmişti gitti denir
Gün gelir unutursun
Saatler tik tik yürür
Beni peşinden sürür
Anılar bir bir çürür
Gün gelir unutursun
Gene bu çay demlenir
Bu ekmek gene yenir
Üç gün gözün nemlenir
Gün gelir unutursun
Kurur gözlerde yaşlar
Değişir arkadaşlar
Yaşam yeniden başlar
Gün gelir unutursun
Geceler kalır yarım
Buz tutar duygularım
Kıvırcık saçlı karım
Gün gelir unutursun
16.05.2007 - 12:40
Ben sana habersiz gelecegim kadinim.
Rüyalarinda beni görüp, boncuk boncuk terlediginde,
Kan çanagi gözlerinde, damar damar ben belirecegim.
Göz yaşlarina karişan uykusuz gecelerin sonunda,
Yumuşak parmaklarinda derin bir yüzük iziyle,
Bir akşam, kutup yildizinda parlayacagim.
Kuruyan dudaklarinda alev,
Ürperen teninde gizli bir el olacagim,
Bana hasret yüregine bir yol bulup,
Göz bebeginden, ayaklarina,
Damla damla sana akacagim.
Ben sana habersiz gelecegim kadinim.
Yillar yili, bakişlarimi ve sesimi arayacaksin,
Umut denizinde yaşayip bir damla umuda hasret,
Bagrina anilari basacak ve bekleyeceksin beni...
Her sonbaharda savrulan kuru yapraklarda,
Saçlarimi hatirlayip, yaşli gözlerinle kalacaksin.
Özlemim saracak seni,
Ve sen kuru dallar gibi yanacaksin.
Zemherinin sogugunda genzini yakan bir siziyla,
Yazin, kavuran sicaginda bir bunaltiyla,
Beni..., hep beni bekleyeceksin...
ben sana, habersiz gelecegim...
Gün batarken akşama yakin bir saatte,
Gözyaşlarini silen parmaklarinin ucunda,
Yorgun düşen dizlerinde agir bir yük olup,
Beklemedigin bir yürek atişinda, ben belirecegim.
Ve ben sana habersiz gelecegim...
Yillar saçlarini bembeyaz agarttiginda,
Dökülen dişlerin ve sarkan yüzünde,
Ateşi sönmüş mat gözlerinde,
Ecelinden önce ben...
ben belirecegim...
Gençligime hançer vurup,
elsiz, ayaksiz,akilsiz ve sensiz,
birakip gittigin yerde,
al kuşagin ve duvaginla,
taze bir gelin ol, beni bekle.
Ben sana habersiz gelecegim kadinim.
Ben sana habersiz gelecegim...
16.05.2007 - 12:40
'gitmişsin benden uzaklara,
unutur demişsin aklın sırada,
sevgi bir avuç sumu ki,
dökünce buhar olsun
kızgın toprağa.'
16.05.2007 - 12:30
seviyorsun beni, oyle mi?
seviyorsun beni, oyle mi?
pismanlik dolu yuregini
onume mi serdin simdi?
ben severken nerdeydin?
kullendi artik atesin
alistim yokluguna, sensizim
kac gece cildirasiya isyan edip
olmek istedim
soyle, o gunlerde sen nerdeydin?
git, gelme bana, git
benden aldiklarin yetmedi mi?
bosyere sevmisim seni
simdi sen de seviyorsun, oyle mi?
ben severken neredeydin?
16.05.2007 - 12:26
SENİ NASILDA SEVMİŞTİM
Biliyorum, konuşacak bir şeyimiz kalmadı, paylaşacak hiçbir şeyimiz yok ortada. Yine de yüreğimden, gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum. Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum. Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen evlat dudaklarımda. Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olmadım gurursuz ama umutlu ve sabırlı hasretine. Anlık hayaller anlık mutluluklara gebe kalıyor..bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum...imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor. Bir çocuk gibi, isteklerimi bastıramıyorum. Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana hala bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum. Bende olan seni hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini, anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum. Içimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum..!
Bulutlar yağmurunu toprakla öpüştürebilseydi bugün, bana o verdiğin ama tutmadığın sözünü sahiplenerek, dans edebilirdim ıslaklığıma aldırmadan. Ki aslında ıslanan sadece yüreğim olurdu, bedenim değil...Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı. Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında. Isınabilmek için onlara sarılıyorum. Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum.
Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı. Belki de görmeyi istemek gerekiyordu. Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini..! Biliyorum levrekler derinlerde ve dalgalı denizlerde yaşar. Levrekler uzak bir düş gibi zor yakalanır. Ama sen becerirsin düşleri yakalamayı, derinlere dalmayı, uzaklara kavuşmayı..Sahi, becerebilir misin..?
Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma. Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş, kafayı bulunca itiraf etti sonunda. Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil. Gelseydin; kendimi unutup sana akacaktım, susturacaktım içindeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş oluşum gibi, dokunacaktım, kusacaktım birikmişliğimi, hasretimi ama gelmedin, gelmezdin, gelmeye hiç de niyetin yoktu aslında. Kendimi kandırdığımı anladığımda, ağlıyordum...
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor. Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana. Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda...Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi. Bu bir marifetse eğer, niye benim yanımda değilsin ki...?
Göz yaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana. Gittin..belki de hiç gelmemiştin, ben geldiğini sandım. Ayak uyduramadım yorgunluğuna. Dudaklarına, düşlerindeki öpüşü konduramadım. Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın dokunuşlarında kendini bulan. Ama en çok da imkansızın oldum, hırçınlığın, yirmi yaşın, gecikmişliğin...Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum. Inanamadığın, yenemediğin, üzerinden atlayamadığın korkuların oldum. Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum. Aşk pazarında harcadığın mevsimler oldum, sessizce boşalan gözyaşların,birikmişliğin oldum. Son ses dinlediğin bir şarkının nakaratı oldum, dilinin ucuna gelip de söyleyemediğin kelimeler, ister istemez yaşadığın talihsizlikler oldum. Yüreğindeki kadın ben olmak isterken, yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum. Hak etmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum. Söylesene, ben gerçekte senin neyin oldum...? Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim. Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim..? Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda. Sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk...Kalbime henüz söylemedim gittiğini. Öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum. Seni hala benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum.
Gittin...sevdamın öksüzlüğüne alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi. Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni. Ben alışkınım kendi yaralarımı kendim sarmaya. Asıl acı olan ve kanatan unutulmak asi. Söylesene, unutulmak kime yakışıyor..? Unutan sen olsan da, sana bile yakışmıyor..Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor. Görüyorsun işte, aşka ve sana ihanet etmiyorum ben, ki kırgınlığım aşka.Sen üstüne alındın...Bir sonbahar’da, güneş hala daha ısıtırken bedenimi seni çıkarttı karşıma. Sen “bitti” dediğinde yağmur yağıyordu, aşkın canı sıkıldı, seni aldı...
_________________
Gözümde özleyiş, gönlümde acı
Alnımda sevdanın sıcak teri var.
Bana benden yakın, benden yabancı
İçimde dolaşan, gezen biri var...
16.05.2007 - 12:21
Düşeceksin Nisan Yağmurlarıyla
yenik bir kahraman saymıyorum kendimi
fırtınalar kopsa da depreşen yüreğimde
aldırma bana lanet olsun ki ben böyleyim
ulaşılmazlıklarımın peşinden kaç defa sürüklendim
reel olarak düşünemediğim anlarımda
eğildim kader dedim duygularımı bastıramadım
sevda bende hep yenilenen bir zehir
ah deli yüreğim ben tanıyorum onu sen bilmezsin
filizlenir olmadık zamanlarda yazı kış tanımaz
uzun soluklu olur bazen bazense bir nefeslik
rakipsiz kahramandır güreşe doymayan
en sonunda minderde yapayalnız
sultanların sultanı sevgili sevdam
aşık oldum acı çektim senin yüzünden
ferahlattın çok zaman yüreğimi can oldun
ufkumda güneş gibi doğdun
rüyalarımı süsledin taptım sana
eşiğimde ayak sesi vardı kapımı araladım
sandım ki sen geldin yada hayalin
açtım sonuna kadar
fecri dağıttın şafağa durdu cümlem
uçurtmalar uçurdun çocuk yüreğimde
eğilip öpüyorum ellerim sana kenetli
simgemin kısaltılmış haliydi avuç içimde yazılı
fazlalığı vardı eksiğinden
umut edipte bir gün filizlenecek diye
rehin verdim sürüngenlere
kutsadı tanrı göğe yükseldin
düşeceksin nisan yağmurlarıyla
Cemal Karsavran
16.05.2007 - 12:21
Hiç Bir insani unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insani hayatindan sonsuza kadar çikartmak zorunda kaldin mi hiç?
Hani ölmüs gibi,
hani uzatsan da elini tutamayacagini bilmek gibi, her an kapindan
içeri gülümseyerek girecegini bekleyip ama aslinda hiç gelemeyecegini
de bilmen gibi.
Ne zor sey degil mi ölmedigini bilmek,
ama ölmüs gibi ulasilmaz olmasi artik o insanin sana, ne kadar
katlanilmaz bir gerçek degil mi sen hala bu kadar sevgili iken?
Özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemigini yakarcasina özlemek...
çok kötü degil mi?
Bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu isitememek,
artik sonunun 'Pi' hali degil mi?
Biliyorsun degil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayistir o,
kalabalik caddede geçen binlerce yüze bakmak belki bir kez daha
görebilmek için o yüzü, belki biraz önce geçti bu kaldirimdan diye
düsünmek, belki su an arkamda yürüyen insanlarin içinde bir yerde
demek, belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yasamak ne
zordur degil mi?
Ne kadar eritir insani farketmeden.
Sende biliyorsun degil mi bunlari.?
Bir sinema koltugunda sende iki kisi gibi oturdun mu hiç?
Hiç iki kisi gibi zevk aldin mi bir konserden yalniz basina.
Güzel bir kafe kesfettiginde,
güzel bir film seyrettiginde,
güzel bir sarki dinlediginde
güzellikleri oraninda eksik kaldiklarini hissettin mi paylasamadigin
için onunla.
Bir barin kalabaliginda hiç yarim vücudunla sallandin mi ortada?
Hiç iki kisilik beyninle yarim insan olabildin mi?
Baktiginda aynana sadece yüzünün bir yarisini gördügün oldu mu hiç?
Sana hayatindaki en büyük yoksunlugu yasatandan nefret edemedigin
zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacagini kesen bir insanin yüzüne sevgi
dolu bir gülümseme ile bakabildigin zamanlar oldu mu hiç?
Hayatta inandigin bütün degerlerini altüst eden birisine ask siirleri
yazabildin mi?
Onu içinde korumanin seni yok etmek oldugu zamanlara feda oldun mu hiç?
İçinde aglayan çocuga umut sarkilari söyleyemedigin, özlemini,
susuzlugunu, açligini gideremedigin zamanlar oldu mu hiç?
Kanayan yarasini gördügün
ama merhem olamadigin zamanlar.
Gücünün,
hani o tanrisal gücünün
bir çocugun aglamasini susturamayacak kadar oldugunu gördügün zamanlar
oldu mu hiç?
Hiiiiiiiç....
Hiiç...
hiç...
bir hiç...
16.05.2007 - 12:19
HİÇ DÜŞÜNMEDEN ŞUAN SANA YAZIYORUM
İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ
güne seninle başlamalıyım
bir sabah uyandığımda güneş yüzüne vururken
seni görmeli gözlerim yoksa varsın gör olsun
seyretmeliyim doya doya bir buse kondurmalıyım dudağına
eğilip seni seviyorum demeliyim kulağına
yoksa en güzel nağmeleri dahi duymasınlar
sarılmalyım sıcacıkca sana
yoksa soğuk topraklar sarsın bedenimi kana kana
bir ömür doymamalyım senin gibi cana
saclarını elime dolayım okşayayım
başına ciceklerden tac takayım
yoksa ben hayatı ne yapayım..
16.05.2007 - 12:19
Sone
Eskiden beri alışkınım pencerede
Suyun ya da ormanın uğultusuna
Çabucak uyudum böylece
Yatıp kaldım onun uzun saçlarında
O acılı geceden çok şey kalmadı aklımda
Biraz dizinden, azıcık boynundan
Sabun kokusu siyah saçlarında
Ve onun için kulaktan duyduklarım
Yüzü çabuk unutulur demişlerdi
İnce bir şey olduğundan üstünde
Yazılmamış boş bir kağıt gibi
Yüzü pek gülmez demişlerdi
Çabuk unutulacağını bilir kendisi de
Anımsamaz kim olduğunu belki, okusa bu şiiri
(Çev. Turgay Fişekçi)
Bertolt Brecht
16.05.2007 - 12:18
Her Mayıs Sabahı
Her mayıs sabahına uyanan gözler
Kışkırtır içimdeki açlık ordusunu
Dalga kıranları yıkarak gel git ler
Denizin türküleriyle düşer yollara
İçimde kök salan umut başlar yürümeye
Deniz olur taşar caddeler
Kıyılara vurur köpek balıkları
Kaçmak için emeğin sıcak sularından
Her mayıs sabahı kapımı yoklar dalgalar
Bir deniz türküsü düşer dilime ki
Kendi sesime kendim- erir karışırım sulara
Yusufçuklar kanat çırpar penceremde.
Ve her mayıs sabahı üç karanfil koklarım
Salarım sevdamı göklere güvercin kanadında
Haykırırım öfkemi her solukta çığlık çığlığa
Her mayıs sabahı-
Çığlıklara tutunarak yükselir denizlerin adı göklere
abdullah oral
16.05.2007 - 12:16
Hayat Pınarı
Kıyıların soluklandığı yamaçlarındayım yaşamın
İçimde kuş sesleri kanat çırpıyor yarınlara
Uzak denizler düşlüyorum
Uçurumlarında mor çiçekler açmış umudun
İlk hücre seferimdi
Bir dünya istasyonuna düşüyor yolum
Başımda ilkyaz güneşi haziranın
Gözlerinde uçsuz budaksız mavi
Yamaçlarında soluklanmaktayım dağların
Dayıyorum hayat pınarına dudaklarımı
Başlıyorum sömürmeye memelerini annemin.........
abdullah oral
16.05.2007 - 12:14
Karanlık birormanda ilerliyorum
kimse yok kendimden başka ve geceden
oysa kucaklamak istiyorum güneşi
sevdayla açılıyor kollarım
sen yoksun
Bir karabasandı yaşadığımız
yalnız biz vardık bir de sevgimiz
şimdi yolkarla dolu ömrümüz
tatsız kalmış türkülerimiz
sen yoksun
Issız dağın ateşiyle sevişirken kurt ulumaları
ayışığı damlıyordu yeşilliklere
üşümüş ellerim
anılar diken diken
sen yoksun
Ne zamandır düşlerime direr sarışın bir çocuk
uyanır ve bir resme dalar gözlerim
bir elimde tutmuşum yakasından sevdanın
bir yandan yüreğimi sarsar ayrılıklar
16.05.2007 - 12:13
AŞKA ÇAĞRI
Beni bırakıyorsun kendi yoluna gidiyorsun
Ardından yas tutuyorum, kara yazı yazıyorum
Bir türkü gibi gelip yüreğime yerleşiyorsun
Ardın sıra yıllar geçiyor, dört nala baharlar
El değmedik çiçekler yavaştan bir bir soluyorlar
Bir yerlerden çıkıp çıkıp yağmur geceleri geliyor
Altın sarısı yaprakların ucundan güz
Ölümsüz nisan ayları yeryüzünü öpüyor.
Durmaya vaktimiz yok. Hepinizi çağırıyorum
Ancak bugün varız bunu bilesiniz
Yüreklerimiz yarılmadan, burkulmamışken daha
Hepinize gelin diyorum. Hepinizi çağırıyorum.
Rabindranath Tagore
16.05.2007 - 12:11
ANLAR
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM...
Jorge Luis Borges
16.05.2007 - 12:11
BAKIŞLARIN
Bir bakışın kudreti bin lisanda yoktur
Bir bakış bazen şifa bazen zehirli oktur...
Bir bakış bir aşığa neler neler anlatır
Bir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır.
Bir bakış bir aşığı aşkından emin eder
Sevişenler daima gözlerle yemin eder...
Victor Hugo
16.05.2007 - 12:10
SENSİZ GECE
Dudaklarımda bir burukluk, bir yanma
Yüreğimde gam var bu gece,
Elim boş,
Yanım boş,
Bense yine sarhoş.
Mutluluktan değil,acıdandır bu gece.
Yalnız götürüyorum dudağıma kadehi,
Karşımda bir boşluk var bu gece,
Yanağımda yaş,
Gözümde yaş,
Avuçlarım ellerinde değil.
Sen yoksun ya, ben ben değilim, bu gece.
Yolanda Prelorenzo de Marinis
16.05.2007 - 12:09
SONE
Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni?
Sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan.
Sert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini.
Hırpalar; Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan!
Bazen, kızgın olarak,parlar gözü semanın...
Bir karartıyla sık sık söner altın bakışı;
Her güzel, güzelliğini kaybeder: Tabiatın-
Sebep olur da bazen bu kararsız akışı!
Fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek,
Dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana.
Ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek:
Sen eşitken ebedi mısralarla zamana
Yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler,
Seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler
William Shakespeare
16.05.2007 - 12:08
GÜLLERE HARCADIM BÜTÜN PARAMI
Güllere harcadım bütün paramı, yolumu yitirdim mavide.
Göremezsem seni yarın, öldüm demektir;
Solgun Mart göğü altında denizin açıklarında yatan bir ölü,
oyma süsünden ayrılıp, onun görüntüsünü
pencerelerinde bırakıp gitmiş bir hayalet gemi gibi,
bir elinde bir gül, öbür eliyse açık ve öne uzanmış
Henrik NORDBRANDT
16.05.2007 - 12:07
gellllllll
kaç yıldır hep yollarını gözledim beni çok bekletme gayrı gel artık ah bir bilsen seni ne çok özledim özletme kendini fazla gel artık gelse ayakların bu yana biraz kaçar iliĝ ime işlemiş ayaz başka mevsim olmaz mutlaka bu yaz iki elin kanda da olsa gel artık ellerim paslanmış tutmadıĝ ından türkü sızmaz mühürlü dudaĝ ımdan sana aşıkmışım daha doĝ madan kaldıramam bu hasreti gel artık kuşlar yuva yaptı yine dallara aşıklar yerleşti yeşil parklara şeffaflık gelirmiş karakollara bir sen ıraklarda kaldın, gel artık bütün resimlerin mahzun çıkardı senden bana solgun resimler kaldı zaman hain çıktı çok şey kopardı gel de ben güleyim, sende gül artık daĝ lar duruyor bak, gökler yerinde martılar uçuyor kent sahilinde bir ben yaşarım senin derdinde gel de, bu kor ayrılıĝ ı sil artık bilirim gelirsin, koymazsın darda yaşatmazsın öyle elemde, zorda gitmem bir yerlere, beklerim burda gelmezsen alır felaket, sel artık
16.05.2007 - 12:07
merhaba sevgiye inanan yürek sevgi öyle bir yüce duygudurki kime göstersen kimden görsen mutlu olursun sevgi öyle güzel bir duygudurki sevgi dolu yürek kötülük yapmaz sevgi dolu yürek insanlığa ve insanlara daha güzel ve daha merhametli bakar sevgiyle büyyen çocuklar kendi evlatlarınıda sevgiden mahrum etmezler bir çiçeği sevsen çiçek yeniden fizlizlenir bir karıncayı sevsen daha çok çalışır çabalar zaten yaradılışımızın özü sevgi değilmidir tabi birde sevgiden oluşan dostluklarda vardır yalansız riyasız dürüst ve samimi dostluklar bazen nette gelişir bazen ummadığın bir yerde dostluklar ama dostluklarda menfaat yoksa sevgi ve dürstlük samimiyet varsa o zaman hakiki dostluk oluşmuş demektir ne dersin bu kadar temiz ve leziz sevgiyi neden bir birimizle paylaşmayalım neden dostluk kurmayalım aramızda dostluğun tarifine uygun sevgi dolu dürüst bir dostluğa varmısınız benimle ve samimiyseniz azimli kararlıysan bu konuda mesajlarınız bekliyorum hadi kuralım dostluk köprüsünü sevgi nehrinin üstüne beklerim mesajını
16.05.2007 - 12:04
CEYLANLARIN AŞK TÜRKÜSÜ
Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o
Yeni bir aşk öldürür ceylanı
O sevdi mi çocuklar gibi sever
Sen olsan ateşe verirsin tarlanı
Çiçeklerini yerle bir edersin
O bir duvar dibinde yatar sesizce
Düş gibi görür inen akşamı
Kelebekler yanaklarından öper
O sevdi mi rüzgar gibi sever
Sen olsan yere çalarsın şapkanı
Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o
Yazık olur küçücük saçlarına
Doyamadan gider derenin
Işık beyazı çakıl taşlarına
O sevdi mi yüreği bakakalır
Sen olsan yeniler giyip gezersin
Belki bir günde harcarsın paranı
O yemeden içmeden kesilir
Sevdiğini bir üzse bin üzülür
Sen olsan üzersin sevdiğini
O günde binkere ipe çekilir
16.05.2007 - 12:03
Ilık Rüzgar
ılık rüzgar senden bir ricam var
git fısılda kulağına
ama ürkütmeden
sakin bir şekilde fısılda
hep onu düşündüğümü
ve hep onu düşüneceğimi
ama unutma ılık rüzgar
eğer beni unutmuş
çok mesutsa
sakın beni ona hatırlatıpta
güzel mutluluğunu yıkma
olurmu ılık rüzgar
ılık rüzgar git kulağına
şöyle fısılda
güzel kız
seni seven genç
sanmaki şu anda çok mutlu
hep senin özleminle
kendini kaybetmiş seni arıyor
güzel kız
bir gün onu bulmak istersen
sanmaki bıraktığın yerde
o sadece ılık bir rüzgara kapılmış
senin göremeyeceğin
her yerde
olurmu ılık rüzgar
bu sözlerimi fısılda
o güzel kıza
onu çok sevdiğimi
her zamanda seveceğimi ılık rüzgar
Toplam 1039 mesaj bulundu