YANLIZ SENİNLE EN GUZEL DUYGULARI VE SONSUZA DEK BU HAYATI ICIMDEKI BOSLUGU YANLIZ SENINLE TAMAMLAMAK ISTIYORUM OLUR,OLMAZ DIYE DUSUNMEDEN RESIMDEKI SENI DEGIL SENDEKI SENI SEVMEK ISTIYORUM GECELERI YATMADAN ONCE VE SENI HER DUSUNMEMDE YUREGIMLE BERABER BIR HAYAT SURMENIN MUMKUN OLMAYACAGINI BILSEM BILE SIRF SENI SEVECEGIM
SENELER SONRA........... Değişmeyen bazı değerler Senelere meydan okuyor değil mi? Hayatın nasırladığı eller Bir sıcaklık arıyor değil mi?
Bir kere daha gördüm se seneler sonra Bir daha göremeyeceğim bilirim Hayalleri yırtıp uyansam bundan sonra Bin kere hatırlar bin kere ölürüm Seneler sonra Belki ölümden sonra Ne dersin?
Yağmur yağıyor, usul usul değil, sağanak, dışarıda acı bir ıslık, içimde garip, suskun karanlık, küçük bir çocuğum şimdi, duvar dibinde ürkek, ne desen ağlayıverecek, elleri yağmur, gözleri yağmur, yüreği sıkışmış kuş kanatlarında, bir güneş açsa, hani olur ya, açsa, gökyüzüne uçuverecek
Batıya döner ayçiçeği Gün hızlanmıştır bile Eğildi mi o - yoğunlaşır Yaz havası, kımıl kımıl yapraklar, işlik Dumanları. Çatırdayıvermesiyle yıldırımların, Bulutların akıvermesiyle bir, uzaklaşır yiter Göğün bu son oyunu da.Yıllardan beri, Sevgilim, hep böyle şaşkına çevirir Bizi ağaçların değişmesi Navigli'deki. Ama günlerimiz hep aynı, Güneş o güneş, çekip giden Bir ışık çizgisiyle ardında, sevgi dolu.
Anılar bitti artık, anımsamak istemiyorum; Belleğimi ölüm almış, Yaşamın sonu yok. Bütün günler Bizim. Vakit geçti diyerek sen de Bırakacaksın beni, durunca devinim. Burda kanalın üstünde yükselerek Salıncakla çocuklar gibi, suya Bakıyoruz, kararan Yeşilindeki ilk dallara. Bıçak değil avcunda gizlediği Sessizce yaklaşan adamın Tek bir ıtır çiçeği.
Belli belirsiz bir yaşam, Pamuk ipliğiyle bağlanmış. Yitik ve kayıp yaşantı.. Salkım saçak olmuş, toplamak ne mümkün, Sensiz.! Estin fırtına gibi, Kırdın kanatlarımı Kırık perişan kanatlarla uculurmu.? Ucurumun dibinde gibiyim, Ah sensiz... Bir sofra kurmuşlar Mezesi benim hayatım, İhanet Ve Yalanlarla dolu. Kurtların kalleşce yaklaştığı, Kurtlar sofrasındayım. Acımasız bir çark bu. Döndükce acı veren, Kızıl bir kor gibi yakan Sensizlik, ah sensizlik..
3. Taşımak istemiştim heybemde yüreğinin gelip geçici tadını, ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle, yadsıma oldu umudumun yiğitliğine.oman Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu kapalı yalnızlığıyla gezginin, fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü ve bir işaret koydu pusula kaderime. Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin yol yapacağım bir geleceğim olmasa, gelmiş olacağım bakışında canlanmaya kaderimin sırıtan parçası olarak. Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında.
4. Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola, usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten, unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta Uzaklara gideceğim, hatıra parçalanarak ölünceye yolun taşlarında, ve devam edeceğim, içimde hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş. Bu dönenen bakış ve güç büyülü bir matador mendilinde. Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara, hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim. Ve bakmak istemedim seni görürüm diye beni isteksizce davet etmeni mutluluğumun pembe boyalı torerosu Deniz seslenir bana sevecen elleriyle. Çayırım -bir kıta- Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir alacakaranlıkta bir çan gibi.
5. Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir kara bir mikroskopu gösteren bilim. Sanat... sanat diye arzıendam eden şey bir Leica'nın kısır mekaniğidir. Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle olup ta şimdi yiten için ve onun dönüşünde arzu gönlünde) , coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle. Üç kuruşa satılan cinsellik -Amerika'da pek ucuz- Boş çarşafların umursanmaz hatırası. Guetamala bıraktın beni bağrımda derin bir yarayla ve de acılarını bana emzirme ya da emme fırsatıyla, kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını. Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de: uyanan insanın haykırışıdır o da.
6. İşte bugün böyle titrek ellerle belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı. Ağacın olgunluğunu tüketmeden kasalanmış meyvanın garip tadıyla. Çağırışını farkedemiyorum bazen yaşlı, garip kanatlanmış kulemden, fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum... Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu bereketli kanatlarla dolduracak beynimi, Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım. Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü halk çocukları benimle omuz omuza verecek, halkın savaştığı amacın kesin zaferini göremezsem eğer fikri en yüksek geleceğe götürmek için mücadele verdiğimdendir, eski kabuğun tüylerini yolarken doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.
OKUL`da Bu en klasik platonik ask mekanlarindan biridir..Zamanimizin çogunu burda geçirdigimiz için tabiki.Ders disindabi çok konuda da zihnimizi çalistiririz.Asok olunan kisi kiz yada erkek olsun genelde üstsiniflardandir.Ama yasisizden fazla büyük olmaz,bi kaç yas yeterlidir bunun için.Platonikaskin karizmatik hareketleri vardir,suratina bakmaya doyulmaz.Eger bu sahis okul takimlarindan birinde oynuyorsa mutlaka hermaçina gidilir,hayran hayran seyredilir.Belli edilmesede 'bi gün mutlaka benim olcaksin' diyeiçten bagrilip durulur ve hirs yapmak da ihmal edilmez.Hatta bazen bu düsünce abartilip kendisiyle konusacakkadar saçmalamaya baslanabilir.En büyük yikim bi gün gelip de platonik askin kendisinesevgili bulmasidir,insan tarif edilemez duygular içerisine girer,'beni nasil aldatirsinsen'diye bagirilan anlarin hayalleri kuruluruyuz olunur.size tavsiyem platonik askinizi eger iliski imkansizgözüküyorsa uzaktan seviniz,taskinlik yapmayiniz efendi olunuz.
YAZLIK`da Her yazin mutlaka bi favori tipi vardir.Fakat eger yoksabu eksiklik çevre sitelerden giderilerek,platonik ask olayi baslar.Genelde yazliktaki platonik asklarda yas farki muazzam olur.Yani ölee bi yas farki diil 5-6 yas gibi hayatta gerçeklesmeyecek hayaller pesinde kosturulur.Platonik askin her hareketi takip edilirhatta büyük umutlarla tanisilir.O size 'ayy ne sirin sey bu' gözüyle bakarken sizin içinizde atesler yanar,volkanlar patlar.Yazligin diskosu felan varsa kendisine dans teklifi yapilir,eger kabul ederse kesin kibarligindandir yoksa baska bi sey düsünmez.fakat biz yinede gelin güvey oluruz,tribe gireriz.Yazliktaki platonik aski sadece begenmekle yetininiz,kendi yasitlarinizin pesinde konusunuz,denize giriniz günesleniniz...
IS YERI`nde Is yeri platonik aslara en az rastlaninan kategoridir sanirim.Yani daha rahat bi ortam oldugu için,bi de tabi yas büyük oldugu için platonik aski gerçege döndürme çabalari maximuma ulasir.Hee ama tabiki bu sahispatronsa onu bilemicem.Fakat bunun disindakiler için konusacak olursakönce begenmekle baslar olay sonra hareketleri takip edilir,bi sekilde tanisilip,muhabbet edilir.Gerisi ise insandan insana degisir.Fakat bazi durumlardaaskin karsilik görmeyince anlasilarak 'eniyisi ben onu uzaktan seveyim,böyle daha güzel ' gibi kandirmacaya gidilir.Ya kardesim madem uzaktan sevecen hiç sevme yada git pat pat söyle ne istiyosan.Tavsiyem rahatolmaya çalisiniz is arkadasligi ayagina sadik kalarak bir strateji belirleyinizgörüsmeleri is disina tasiyiniz,tasiyamazsaniz vazgeçin sonra tekrar dememe yoluna gidiniz.Belki istediginizi elde edebilirsiniz....
MAHALLE`de Mekan itibiriyle mahalldede platonik ask olayina çok rastlanir.Sonuçta oturdugunuz yer oldugu için elbette insanin gözü güzel insanlara takilir.Fakat bu olay ilk bahar ve özellikle de yaz mevsiminde meydana gelir.Çünkü o zaman tatildir,herkes disaridadir,tanisma,imkanlari daha çoktur.Hi sunuda belirteyim bu olay daha küçük yaslarda olur.Yani büyüdükçe mahalleye az takildiginiz için,kimsey, göremez takip edemezsiniz.Genelde platonik olarak asik oldugunuz kisi sizin arkadasinizdir,beraber oyunmoyun oynarsiniz,sevgilim felan diye sakalasirsiniz ama bu size gerçekmis gibi gelir bi zaman sonra o ise takamaz bunu,sizi igrenç bi sekilde arkadas olarak görür,hatta düsüncelerini ögrenirse kizar,ayip ettin felan diyerek saçmalar.istemiyosan söylede bilelim kardesim,ölee arkadas ayagi yapma dalga geçer gibi! ! ! Di mi yani? Benim de en çok uyuz oldugum olaylardan biridir,basima gelmistir.Tavsiyem platonik askiniza, fazla arkadas ayagi yapma firsatu vermeden çotanzzz diye söyleyin hislerinizi,istemezse üzülmeyin.....
TOPLU TASIMA ARAÇLARI`nda Okullara giderken çogumuz toplu tasima araçlarini kullaniriz.Hatta okul servisini de bunlarin içine katacak olursak,her gün,her sabah gördügümüz ve asok olmaktan kendimizi alamadigimiz kisiler vardir.Bunun en büyük sebebi ayni sekilde güne basliyor olmamiz olabilir,kader ortakligi hesabi.Yanyana oturmalar, karsisina geçip kesmeler,arkadaslari ile tanismalar,bi yolunu bulup konusmalar gibi bir sürü taktik uygulanir kendisi ile tanismak için.Oluru en yüksek platonik ask budur.Çünkü ortam çesitli bahanelere çok müsaittir.Tavsiyem umudunuzu kaybetmeyiniz,aradan seneler geçse bile..Bakarsiniz sizde onun platonik askisinizdir..Kim bilebilir? ? ? ? Israrla devam edin
ÜNLÜLER`de Offff en geyik platonik asktir..Fazla bahsetmeye gerek yok,ünlülerden herhangi biri deli gibi begenilir resimleri falan kesilir,tüm hayati ezberlenir,oniunla yatilip onunla kalkilir,sevgililerine uyuz olunur,onunla beraber hayaller kurulur ve daha bir sürü..Hatta bu ünlü bi sarkici ise; mümkünse konserine gidilip deliler gibi bagirilir,hatta bayilanlar olur..Tüm sarkilari ezbere bilinir.tabiki gerçeklesmesi çok zor bi asktir,zaten heyecanida platonik olmasidir
Neredesin yar. uzun gecelerin bekçisiydik parıldayan gözlerinde mahpus idim. nereye gitsen seninle sürüklenirdim geceyi bilmez,gündüzü unuturdum bir başıma meftunum hala unuttun! .
zindan refiği yusufun mu oldun? beklerken seni yılları,maziyi unuttum. kalbimin üstü köz köz yaram kanıyor kat kat sabır kuşandım,bendim gayrı taşımıyor.
savruldum dalgalarla eridim bittim. bılırım sabrım bir liman bulur. varınca orada filizlenirim. aşkımın ateşi bir çınar olur. sayısız çekirdek verir o okyanusa! :
BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Şöyle diyebilirim; 'Gece yıldızlarla dolu' Ve yıldızlar masmavi, titreşiyor uzakta Şarkılarla dönüyor gökte gece rüzgarı Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında Sevdi beni o, ben de bir ara onu sevdim O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama? Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi Ota düşen çiy gibi düşmekte şiir cana Ne çıkar sevgim onu alıkoyamadıysa? Gece yıldız içinde, o yakın değil bana Hepsi bu. Uzaklarda şarkı söylüyor biri Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca Gözlerim arar onu, sanki yaklaşmak ister Yüreğim arar onu, o yakın değil bana Aynı gece ağartıyor aynı ağaçları Bizler, ah, o zamanki bizler değiliz ama Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim Sesim arar rüzgarı, ulaşmak için ona Ellere yar olur, öpmemden önceki gibi O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla Artık sevmiyorum ya, severim belki yine Ne uzundur unutuş, ah ne kısadır ayrılık Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü Belki bana verdiği son acıdır bu acı, Belki son şiirdir, bu yazdığım şiir ona Pablo Neruda
SENDEN İSTEDİĞİM Senden bütün istediğim Küçük bir sevgidir Gelen ve ağır ağır büyüyen, Değil gelen ve giden.
Ve senden bütün istediğim Ümit dolu güneşli bir gün, Sevgi dolu bir kucaklayış Değil kucaklayış sonrada gidiş.
Senden bütün istediğim Beni kırmamak, Beni bekletmemek.
Yarın çok geç olabilir Unutma ki vermek almak demektir; Senden bütün istediğim Küçük bir sevgidir, Gelen ve ağır ağır büyüyen, Değil gelen ve giden. W.Blake
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet. bakarsınız bol olur bu ekmek, bakarsınız kıt, bakarsınız doyum olmaz tadına, bakarsınız berbat. Azaldı mı ekmek,başlar açlık, bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.
Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter! Yeter katıksız,kara kabuklu adalet! Dura dura bayatlayan adalet yeter!
Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse, gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur. Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire... Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek: Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.
Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, adalet de gerekli her gün, hem o,günde bir çok kez gerekli.
Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede, hele çalışırken canla başla, kederliyken, sevinçliyken, halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe, günlük, has ekmeğine adaletin.
madem adaletin ekmeği bu kadar önemli, onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeği kim pişiren?
Adaletin ekmeğini de kendisi pişirmeli halkın, gündelik ekmek gibi.
Bir ozan seviyor sizi dişi bir meşe olmak hakkı tanıyor size yüz tapınaklı bir ırmak gezgin bir kuyrukluyıldız bir ozan seviyor sizi alıştırmak için sizi kenar mahallelerine siz olacak evrenin bir ozan seviyor sizi ve sorumlu tutuyor sizi çok uzun bir sonsuzluktan uysal tanlardan uçan balıklı göllerden bir ozan seviyor sizi ve her şey izinli size mutlu böcek kutsalın kutsalı günah bir ozan öldürüyor sizi daha çok sevmek için sizinle besleyeceği sözcükleri
SON AŞK Yeni hayat yeni duygu yepyeni bir hayal bu Başka sözler başka biri sevginin en üstünü Son ümidin, son desteğin, tuttuğun son daldır bu İnandığın son gerçektir sonu yıkımın olur Anılar hiç yaşamamalı Bu son aşk her şeyin olmalı Tüm kalbini ona bağlamalı Aşk sevgi nedir bilmeyen sanır hep acı verir Bir bakar ki başka biri hem sever hem sevdirir Artık sevmem diyenlere sevgi ansızın gelir İnsanı sevecek olan ummadığı biridir O zaman gözyaşı dökülmez Gözlerinden mutluluk gitmez Son aşk hiç bir şeye değişilmez. Yolanda Prelorenzo de Marinis
Ağlamak için Gözden yaş mı Akmalı? . Ağlamak için Gözden yaş mı Akmalı? Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? Sevmek için güzele mi bakmalı? Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? Hırsızlık; para, malmı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? Solması için gülü dalından mı koparmalı? Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? Öldürmek için silah, hançer mi olmalı? Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Küçük solgun gül! Bordadan esen hoyrat yel perişan etti seni! yaprakların sanki bir liman yosmasının sırtına giydikleri - birden saldırıverdi.
Hissetti de kendini bir süre belki bitkin, istedi gizli kıvrımlarında biraz soluk alsın. Ama kokun onu öyle büyüledi, öylesine geçirdi ki kendinden: köpürdü coştu birden, duyduğu hazla ezdi seni; öptüm diye böbürlenmede ürkmüş otlarda eserken gene.
Artmasını isteriz en güzel varlıkların Güzelliğin gül yüzü solmasın diye asla. Bir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın Anısı yaşar yine körpecik yavrusuyla: Ama can yoldaşındır kendi parlak gözlerin. Kendi ateşin besler ruhunun alevini: Kıtlığa çevirirsin bolluğunu her yerin, Kendi düşmanın gibi, ezersin can evini. Şimdi sen yeryüzünün taptaze bir süsüsün, Varlığın çiçek dolu bahardan müjde taşır, Ama kendi koncanda ruhunla gömülüsün. Pintiliğin arttıkça kendi sonun yaklaşır. ___Dünyaya acımazsan, oburlar gibi ancak ___Varlığın da mezar da güzelliği yutacak.
---
Sone 2
Kırk yılın kışı, güzel alnını kuşattı mı, Kapladı mı yüzünü derin çukurlar artık, Gençliğinin kibirli, süslü giyim kuşamı Beş para etmez olur, hırpani yırtık pırtık: O zaman sorarlarsa güzelliğin nerdedir, Dinç ve şen günlerinin hazinesi ne oldu; Dersen yuvaların çökmüş şu gözlerdedir, Bencillik utancıyla israfa övgüdür bu. Kavuşur güzelliğin çılgınca alkışlara “Benim güzel çocuğum beni kurtarır,” dersen “Ve yüzümü ağartır ben yaşlandıktan sonra,” Güzelliğinin onda sürdüğünü göstersen. ___O, sen yaşlandığında yeniler varlığını, ___Soğuktan donan kanın duyar ısındığını.
---
Sone 3
Aynaya bak da şunu gördüğün yüze söyle: Sıra gelmiştir artık bir taze yüz yapmana, Güzelliğini hemen yenilemezsen şöyle, Yeryüzü yoksun kalır, lânetlenir bir ana. Hiçbir güzel var mı ki el sürülmemiş rahmi Senin sürdüğün çiftin ekinini tepecek? Sırf kendini sevmenin mezarını ister mi, Geleceği ahmakça durdurur mu bir erkek? Sen annenin aynası olmuşsun da o sende Bulmuştur gençliğinin güzelim baharını; Kendi dinç varlığınla görürsün pencerende Kırışıklara rağmen, şu altın yıllarını. ___İstersin ki varlığın unutulsun ve bitsin, ___Bir kuru başına öl, izin de ölüp gitsin.
---
Sone 4
savurgan güzel,nedir bu kendini harcaman senin mirasın olan güzellikleri böyle? doğa temelli vermez,ödünç verir her zaman eli açık olana borç verir içtenlikle böyle yanlış kullanmak olurmu güzel pinti miras bırakman için sana bırakılanı? kar etmeyen tefeci bu koskoca serveti niye tüketiyorsun yaşatmak varken canı meraklısın kendinle içli dışlı olmaya bu tatlı benliğin sırf aldatmağa yarar vaktin geldi diyerek seni çağırsa doğa vereceğin hesapta elle tutulur ne var? kullanmazsan gömülür güzellğin seninle kullanırsan varisin olur da sürer gider böyle
---
Sone 5
Her gözün takıldığı o bir-içim-su yüzü Özenle, incelikle yaratan şu saatler Birer zalim olup da vurunca yaman gürzü O eşsiz güzellikten kalmaz hiçbir hoş eser. Durmak bilmeyen zaman, yaz’ı söküp götürür, Yok eder iğrenç kışın kucağına atarak; Özsu, ayazda donar, sağlam yapraklar çürür: Güzellik kar altında, her yöne çıplak, çorak. Özsuyu çiçeklerden çekip almamışsa yaz, Cam duvarlar içine kapatmamışsa onu, Güzel göçüp gidince güzellikten iz kalmaz: Gelir, kendisi gibi, anılarının sonu. ___Özsuyu çekilmişse, kış gelince o çiçek ___Kupkuru kalsa bile, tatlı özü sürecek.
---
11.Sone
Gençliğin günden güne kalırken gerilerde Bir yavru yaratırsan alsın diye yerini, Dinçken can verirsen o körpe can ilerde Senden göçen gençliğe varıp yaşatır seni. Böyle sürecek akıl, güzellik ve başarı; Yoksa cinnet, yaşlanmak, çürümek var yer altında: Hiç kimse düşünmese gelecek kuşakları, İnsanlık sona erip giderdi üç batında. Dünya çoğalmak için doğmayanlarla dolu, Kaknem, kakavan, kaba: kısırlıktan bitsinler; Yaradan vermiş sana en iyiyi, en bolu, Bu cömert aramağana cömertçe karşılık ver Seni kendine mühür yapmış, bunu böyle bil: Sen de eşler yap diye, ölüp git diye değil.
---
Sone 15
düşünüyorum da, dünyada büyüyen ne varsa, bir an tutunabiliyor yetkinlik noktasında; şu koca sahnede sergilenen tüm oyunlarsa, gizliden gizliye hep yıldızların etkisinde. bakıyorumda, bitkiler gibi çoğalıyor insanlar, aynı gökten açılıyor ya da kapanıyor yolları; gençlikte kabarıyor, inişe geçince sönüyorlar, silinmeye başlıyor akıllardan gösterişli günleri. o görkemli gençliğin geliyor gözlerimin önüne; savruk zaman belki çöküşle tartışmaya girdi bile, gençlik gününü, karanlık geceye döndürsek mi diye. AMA SEVGİN UĞRUNA ZAMAN'LA SAVAŞI SÜRDÜREN BEN, YENİDEN AŞILIYORUM SANA, O NE GÖTÜRÜRSE SENDEN...
---
Sone 22
Yaslisin deseler de bana,inanmam aynalara, Genclik ve sen ayni yastasiniz ya! Ama zamanin yol yol izler actigini görürüm de sende, Anlarim,ergec bana da gelip catacak ölüm. Seni bastan ayaga saran su güzellik var ya, Yüregimin en gösterisli örtüsü de o iste benim. Gügsünde yasadikca yüregim, yüreginse ben de arttikca, Kim der ki, nasil diyebilir ki, senden yasliyim? Yeni dogmus yavruyu sakinir gibi ebesi, Tasidigim yüregin üstüne ben nasil titreyeceksem. Nasil sakinacaksam kendimi, kendim icin degil, senin icin; Öyle sakin iste sen de kendini, ey sevdigim! Geri gelir sanma yüregin, benim yüregim öldükten sonra; Bana vermistin onu, unutma, geri almamak üzere bir daha.
---
Sone 23
Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp, Rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali; Ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp Kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi, Unutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka, Tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini; Ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana, Kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki. O halde, nedemek istediğimi bakışlarım anlatsın, Konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar; Aşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın; Öyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar. Ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı, Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...
---
Sone 24
Gözlerim ressam rolünü aldı ve kabartma çizgilerle, Güzelliğinin biçimini gönlümün levhasına çıkardı; Bedenime gelince, o da bu resmin çerçevesi oldu işte; Malum, resmin konumundan bilinir usta ressamın sanatı. Seni olduğu gibi yansıtan resim nerde diyorsan, Ressamın içine bakıp hünerini orda görmelisin; Camlarının parlaklığını senin gözlerinden alan, Göğsümdeki sergide asılı resme ulaşmalısın. İşte bak, gözler gözler için neler yapıyor! Gözlerim senin şeklini çizdi, seninkilerse, Gönlüme açılan birer pencere; güneş de bayılıyor Onlardan içeri bakmaya, sen varsın diye içerde. Ama gözlerin sanatında yine de bir eksiklik var: Gördüklerini çiziyorlar yalnız, yüreği tanımıyorlar.
---
Sone 29
bakışlarda küçümeyiş okuyorum yalnızım, bedbahtım, tesellisizim. gökler sağır, sesim boğuk ve lanet okuyorum talihime kıskançlıktan kuduruyorum kiminin ikbalini aczimden utanıyorum. hazlarım iğrendiriyor beni. o zaman sen geliyorsun aklıma, ve birden bire kanatlanıyorum, bir tarla kuşu gibi, mest içim aydınlıkla doluyor, yükseliyorum yükseliyorum neşideler söylüyorum hayata, göklerin eşiğinden bana ne toprağın çirkinliğinden insanların zilletinden bana ne? hatıran öyle sonsuz bir hazine ve sevgin öyle büyük mutluluk ki dostum! en mağrur hakanların tacını hor görüyorum
---
Sone 57
Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir, Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna; Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna. Senin için, sultanım, saatleri gözlerken Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere, Kara kara düşünmem, acı çekmem özlerken Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım Kimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler; Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım, Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler. Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda, Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.
---
Sone 61
Ağır gözkapaklarım, yorgun gece içinde Hayalinle apaçık kalsın, dileğin bu mu? Sana benzer gölgeler, gözümle eğlensin de Keyfince parçalayıp geçsinler mi uykumu? Gönderdiğin, ruhun mu canevinden uzağa İşlerime gözkulak olsun, düşürsün diye Aylak saatlerimi, utancımı tuzağa: Hasedine, kuşkuna yardakçılık etmeye? Hayır, sevgin çoksa da büyük değil o kadar Benim kendi aşkımdır vermeyen uyku durak, İşte öz sevgim, dirlik düzenliğimi bozar Senin uğruna bana hep nöbet tutturarak. Ben bekçinim, sen başka yerlerde uyanıksın: Benden uzaksın, sana başkaları çok yakın.
---
66. Sone
Vazgeçtim bu dünyadan Tek ölüm paklar beni Değmez bu yangın yeri Avuç açmaya değmez
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz Ezilmiş hor görülmüş el emeği göz nuru Ödlekler gecmiş başa derken mertlik bozulmuş
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın Değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen'e
Vazgeçtim bu dünyadan Dünyamdan geçtim ama Seni yalnız komak var O koyuyor adama...
---
Sone 87
Hosca kal! Degerin cok yuksek, tutamam seni, Biliyorum kendine ne paha bictigini; Ozgurluge kavustun alip deger belgeni, Iptal ettik sendeki hakkimin senedini Nasil tutarim seni, saglamadan iznini, Neyim var hak edecek senin zenginligini, Bu essiz armagana kim layik gorur beni? Bana verilmis berat, donup buldu vereni. Sen vermistin kendini, bilmeden degerini Ya da bana vermekle hata isledigini, Bir yanlis anlamanin sonucu hediyeni; Ama, o yine buldu hatayi duzelteni
Sen benimdin: ruyanin gorkemleriyle doldum. Ben uykuda sultandim, uyaninca hic oldum
---
Sone 88
Gün gelip artık bana değer vermez olduğunda, Senin yanında yer alıp kendime karşı çıkacağım, Hor görüp yüz çevirdiğini gördüğüm zaman bana; Haksızlık etsen de, senin hakkını savunacağım. En zayıf yanlarımı en iyi ben bildiğime göre, Çekinmeden açığa vurup arka çıkabilirim sana, Kusurlarımdan hangisi benim için en büyük lekeyse Beni kaybederken büyük şan kazanırsın aynı anda. Üstelik bu işte benim için de kazanç var; Çünkü seven düşüncelerim sana yöneldikçe daima, İster istemez kendime vereceğim zararlar, Sana yarar sağlarken, kat kat yarar getirecek bana. Öyle bağlıyım ki ben sana, öyle ki benim sevgim, Sen haklı olasın diye, her haksızlığı üstlenirim...
---
Sone 126
Hey ogul, guzel ogul, avucunda kiskivrak: Vaktin donek aynasi, bir de saatli orak. Sen ay gibi buyurken, serpilip gelisirken Hepten cokmus gorunur kim varsa seni seven. Yikimlara egemen olan Doga tanrica Seni geri cekiyor sen hizla yol aldikca: Amaci, hunerini sende kanitlayarak Zamani rezil etmek, sefil anlara kiymak. Simdi gozbebegisin, ama kork ondan, cunki Tuttugu hazinesi sonsuz onun olmaz ki.
Ertelese de ergec hesabi kapanacak: Yapacagi odeme sen olacaksin ancak.
Sone 1
Artmasını isteriz en güzel varlıkların Güzelliğin gül yüzü solmasın diye asla. Bir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın Anısı yaşar yine körpecik yavrusuyla: Ama can yoldaşındır kendi parlak gözlerin. Kendi ateşin besler ruhunun alevini: Kıtlığa çevirirsin bolluğunu her yerin, Kendi düşmanın gibi, ezersin can evini. Şimdi sen yeryüzünün taptaze bir süsüsün, Varlığın çiçek dolu bahardan müjde taşır, Ama kendi koncanda ruhunla gömülüsün. Pintiliğin arttıkça kendi sonun yaklaşır. ___Dünyaya acımazsan, oburlar gibi ancak ___Varlığın da mezar da güzelliği yutacak.
---
Sone 2
Kırk yılın kışı, güzel alnını kuşattı mı, Kapladı mı yüzünü derin çukurlar artık, Gençliğinin kibirli, süslü giyim kuşamı Beş para etmez olur, hırpani yırtık pırtık: O zaman sorarlarsa güzelliğin nerdedir, Dinç ve şen günlerinin hazinesi ne oldu; Dersen yuvaların çökmüş şu gözlerdedir, Bencillik utancıyla israfa övgüdür bu. Kavuşur güzelliğin çılgınca alkışlara “Benim güzel çocuğum beni kurtarır,” dersen “Ve yüzümü ağartır ben yaşlandıktan sonra,” Güzelliğinin onda sürdüğünü göstersen. ___O, sen yaşlandığında yeniler varlığını, ___Soğuktan donan kanın duyar ısındığını.
---
Sone 3
Aynaya bak da şunu gördüğün yüze söyle: Sıra gelmiştir artık bir taze yüz yapmana, Güzelliğini hemen yenilemezsen şöyle, Yeryüzü yoksun kalır, lânetlenir bir ana. Hiçbir güzel var mı ki el sürülmemiş rahmi Senin sürdüğün çiftin ekinini tepecek? Sırf kendini sevmenin mezarını ister mi, Geleceği ahmakça durdurur mu bir erkek? Sen annenin aynası olmuşsun da o sende Bulmuştur gençliğinin güzelim baharını; Kendi dinç varlığınla görürsün pencerende Kırışıklara rağmen, şu altın yıllarını. ___İstersin ki varlığın unutulsun ve bitsin, ___Bir kuru başına öl, izin de ölüp gitsin.
---
Sone 4
savurgan güzel,nedir bu kendini harcaman senin mirasın olan güzellikleri böyle? doğa temelli vermez,ödünç verir her zaman eli açık olana borç verir içtenlikle böyle yanlış kullanmak olurmu güzel pinti miras bırakman için sana bırakılanı? kar etmeyen tefeci bu koskoca serveti niye tüketiyorsun yaşatmak varken canı meraklısın kendinle içli dışlı olmaya bu tatlı benliğin sırf aldatmağa yarar vaktin geldi diyerek seni çağırsa doğa vereceğin hesapta elle tutulur ne var? kullanmazsan gömülür güzellğin seninle kullanırsan varisin olur da sürer gider böyle
---
Sone 5
Her gözün takıldığı o bir-içim-su yüzü Özenle, incelikle yaratan şu saatler Birer zalim olup da vurunca yaman gürzü O eşsiz güzellikten kalmaz hiçbir hoş eser. Durmak bilmeyen zaman, yaz’ı söküp götürür, Yok eder iğrenç kışın kucağına atarak; Özsu, ayazda donar, sağlam yapraklar çürür: Güzellik kar altında, her yöne çıplak, çorak. Özsuyu çiçeklerden çekip almamışsa yaz, Cam duvarlar içine kapatmamışsa onu, Güzel göçüp gidince güzellikten iz kalmaz: Gelir, kendisi gibi, anılarının sonu. ___Özsuyu çekilmişse, kış gelince o çiçek ___Kupkuru kalsa bile, tatlı özü sürecek.
---
11.Sone
Gençliğin günden güne kalırken gerilerde Bir yavru yaratırsan alsın diye yerini, Dinçken can verirsen o körpe can ilerde Senden göçen gençliğe varıp yaşatır seni. Böyle sürecek akıl, güzellik ve başarı; Yoksa cinnet, yaşlanmak, çürümek var yer altında: Hiç kimse düşünmese gelecek kuşakları, İnsanlık sona erip giderdi üç batında. Dünya çoğalmak için doğmayanlarla dolu, Kaknem, kakavan, kaba: kısırlıktan bitsinler; Yaradan vermiş sana en iyiyi, en bolu, Bu cömert aramağana cömertçe karşılık ver Seni kendine mühür yapmış, bunu böyle bil: Sen de eşler yap diye, ölüp git diye değil.
---
Sone 15
düşünüyorum da, dünyada büyüyen ne varsa, bir an tutunabiliyor yetkinlik noktasında; şu koca sahnede sergilenen tüm oyunlarsa, gizliden gizliye hep yıldızların etkisinde. bakıyorumda, bitkiler gibi çoğalıyor insanlar, aynı gökten açılıyor ya da kapanıyor yolları; gençlikte kabarıyor, inişe geçince sönüyorlar, silinmeye başlıyor akıllardan gösterişli günleri. o görkemli gençliğin geliyor gözlerimin önüne; savruk zaman belki çöküşle tartışmaya girdi bile, gençlik gününü, karanlık geceye döndürsek mi diye. AMA SEVGİN UĞRUNA ZAMAN'LA SAVAŞI SÜRDÜREN BEN, YENİDEN AŞILIYORUM SANA, O NE GÖTÜRÜRSE SENDEN...
---
Sone 22
Yaslisin deseler de bana,inanmam aynalara, Genclik ve sen ayni yastasiniz ya! Ama zamanin yol yol izler actigini görürüm de sende, Anlarim,ergec bana da gelip catacak ölüm. Seni bastan ayaga saran su güzellik var ya, Yüregimin en gösterisli örtüsü de o iste benim. Gügsünde yasadikca yüregim, yüreginse ben de arttikca, Kim der ki, nasil diyebilir ki, senden yasliyim? Yeni dogmus yavruyu sakinir gibi ebesi, Tasidigim yüregin üstüne ben nasil titreyeceksem. Nasil sakinacaksam kendimi, kendim icin degil, senin icin; Öyle sakin iste sen de kendini, ey sevdigim! Geri gelir sanma yüregin, benim yüregim öldükten sonra; Bana vermistin onu, unutma, geri almamak üzere bir daha.
---
Sone 23
Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp, Rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali; Ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp Kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi, Unutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka, Tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini; Ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana, Kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki. O halde, nedemek istediğimi bakışlarım anlatsın, Konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar; Aşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın; Öyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar. Ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı, Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...
---
Sone 24
Gözlerim ressam rolünü aldı ve kabartma çizgilerle, Güzelliğinin biçimini gönlümün levhasına çıkardı; Bedenime gelince, o da bu resmin çerçevesi oldu işte; Malum, resmin konumundan bilinir usta ressamın sanatı. Seni olduğu gibi yansıtan resim nerde diyorsan, Ressamın içine bakıp hünerini orda görmelisin; Camlarının parlaklığını senin gözlerinden alan, Göğsümdeki sergide asılı resme ulaşmalısın. İşte bak, gözler gözler için neler yapıyor! Gözlerim senin şeklini çizdi, seninkilerse, Gönlüme açılan birer pencere; güneş de bayılıyor Onlardan içeri bakmaya, sen varsın diye içerde. Ama gözlerin sanatında yine de bir eksiklik var: Gördüklerini çiziyorlar yalnız, yüreği tanımıyorlar.
---
Sone 29
bakışlarda küçümeyiş okuyorum yalnızım, bedbahtım, tesellisizim. gökler sağır, sesim boğuk ve lanet okuyorum talihime kıskançlıktan kuduruyorum kiminin ikbalini aczimden utanıyorum. hazlarım iğrendiriyor beni. o zaman sen geliyorsun aklıma, ve birden bire kanatlanıyorum, bir tarla kuşu gibi, mest içim aydınlıkla doluyor, yükseliyorum yükseliyorum neşideler söylüyorum hayata, göklerin eşiğinden bana ne toprağın çirkinliğinden insanların zilletinden bana ne? hatıran öyle sonsuz bir hazine ve sevgin öyle büyük mutluluk ki dostum! en mağrur hakanların tacını hor görüyorum
---
Sone 57
Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir, Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna; Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna. Senin için, sultanım, saatleri gözlerken Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere, Kara kara düşünmem, acı çekmem özlerken Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım Kimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler; Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım, Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler. Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda, Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.
---
Sone 61
Ağır gözkapaklarım, yorgun gece içinde Hayalinle apaçık kalsın, dileğin bu mu? Sana benzer gölgeler, gözümle eğlensin de Keyfince parçalayıp geçsinler mi uykumu? Gönderdiğin, ruhun mu canevinden uzağa İşlerime gözkulak olsun, düşürsün diye Aylak saatlerimi, utancımı tuzağa: Hasedine, kuşkuna yardakçılık etmeye? Hayır, sevgin çoksa da büyük değil o kadar Benim kendi aşkımdır vermeyen uyku durak, İşte öz sevgim, dirlik düzenliğimi bozar Senin uğruna bana hep nöbet tutturarak. Ben bekçinim, sen başka yerlerde uyanıksın: Benden uzaksın, sana başkaları çok yakın.
---
66. Sone
Vazgeçtim bu dünyadan Tek ölüm paklar beni Değmez bu yangın yeri Avuç açmaya değmez
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz Ezilmiş hor görülmüş el emeği göz nuru Ödlekler gecmiş başa derken mertlik bozulmuş
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın Değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen'e
Vazgeçtim bu dünyadan Dünyamdan geçtim ama Seni yalnız komak var O koyuyor adama...
---
Sone 87
Hosca kal! Degerin cok yuksek, tutamam seni, Biliyorum kendine ne paha bictigini; Ozgurluge kavustun alip deger belgeni, Iptal ettik sendeki hakkimin senedini Nasil tutarim seni, saglamadan iznini, Neyim var hak edecek senin zenginligini, Bu essiz armagana kim layik gorur beni? Bana verilmis berat, donup buldu vereni. Sen vermistin kendini, bilmeden degerini Ya da bana vermekle hata isledigini, Bir yanlis anlamanin sonucu hediyeni; Ama, o yine buldu hatayi duzelteni
Sen benimdin: ruyanin gorkemleriyle doldum. Ben uykuda sultandim, uyaninca hic oldum
---
Sone 88
Gün gelip artık bana değer vermez olduğunda, Senin yanında yer alıp kendime karşı çıkacağım, Hor görüp yüz çevirdiğini gördüğüm zaman bana; Haksızlık etsen de, senin hakkını savunacağım. En zayıf yanlarımı en iyi ben bildiğime göre, Çekinmeden açığa vurup arka çıkabilirim sana, Kusurlarımdan hangisi benim için en büyük lekeyse Beni kaybederken büyük şan kazanırsın aynı anda. Üstelik bu işte benim için de kazanç var; Çünkü seven düşüncelerim sana yöneldikçe daima, İster istemez kendime vereceğim zararlar, Sana yarar sağlarken, kat kat yarar getirecek bana. Öyle bağlıyım ki ben sana, öyle ki benim sevgim, Sen haklı olasın diye, her haksızlığı üstlenirim...
---
Sone 126
Hey ogul, guzel ogul, avucunda kiskivrak: Vaktin donek aynasi, bir de saatli orak. Sen ay gibi buyurken, serpilip gelisirken Hepten cokmus gorunur kim varsa seni seven. Yikimlara egemen olan Doga tanrica Seni geri cekiyor sen hizla yol aldikca: Amaci, hunerini sende kanitlayarak Zamani rezil etmek, sefil anlara kiymak. Simdi gozbebegisin, ama kork ondan, cunki Tuttugu hazinesi sonsuz onun olmaz ki.
Ertelese de ergec hesabi kapanacak: Yapacagi odeme sen olacaksin ancak.
VENI, VIDI, VIXI Değil mi ki o derin acılarımla şimdi Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle Anlamalıyım artık: yaşadın yeterince!
Değil mi ki ilkbahar kuşatınca her yanı Doğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı Bu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum Değil mi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum Duyarak o en gizli kederi herşeydeki
Değil mi ki ruhumda umudum yenik düştü Değil mi ki bu güller, kokular mevsiminde Sevgili kızım benim, içimde, ta derinde Yalnız senin yattığın karanlığa özlem var Madem ki öldü kalbim, yaşadım yeterince!
Yeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim Arığım işte orda, burda başak demektim Yumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim Ve yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında Dimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim
En iyisiyle yaptım yapabildiklerimi Ne çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet götürdüm! Sonra acılarıma güldüklerini gördüm Nefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm Anarak çalışıp çektiklerimi
Tek kuşun uçmadığı şu dünya sürgününde Öyle bezgin, ışıksız, ellerimin üstünde Diğer tüm kölelerin alayları içinde Taşıdım ağlamadan al kanlara bulanıp Koparılmaz zincirden payıma ne düştüyse
Şimdi bakışlarımın ancak yarısı bende Ötesi darmadağın acılı gömütlerde Dönüp de baktığım yok çağıran olsa bile Sersemlik ve sıkıntı yüklü bir uykusuzum Hiç gözünü kırpmadan kalkmış şafaktan önce
Miskin karanlığımın orta yerinde şimdi Yanıt vermeye bile gönül indirmiyorum Canımı sıkıp duran o en günücü ağza Ulu Tanrım gecenin kapısını aç bana Ki çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha! Victor Hugo
Bekle beni, döneceğim ben. Çok çok, bıkmadan bekle! Sarı yağmurların Hüznü basınca, Kar kasıp kavururken, Kızgın sıcaklarda - bekle. Uzak yerlerden mektuplar kesilince Bekle beni. Birlikte bekleyenlerin beklemekten Usandığına bakma, bekle. Bekle beni, döneceğim. Unutmak zamanı geldiğini
Ezbere bilenleri Hayırla anma! Varsın oğlum, anam Hayatta olmadığıma inansın, Dostlarım beklemekten usansın, Ocak başında toplanıp Acı şarapla Yadetsinler beni. Sen bekle. Onlarla birlikte İçmekte acele etme.
Bekle beni; döneceğim, Bütün ölümleri çatlatmak için döneceğim! 'Şansı varmış...' desinler, Beklemedikleri için, Beni bekleyerek Düşman ateşinden nasıl Koruduğunu anlayamazlar. Sağ kalışımın sırrını yalnız Senle ben bileceğiz- Bütün sır -senin Başkalarının bilmediği gibi beklemeyi bilmende.
Savaşları karıncalarda yapar,devletleri arılarda kurar, servet ve zenginliğe hamsterlerde de (türkçede 'cırlaksıçan' diye geçen bir tür canlı) rastlanır.Ama senin ruhunun izleyeceği yol başkadır.
Ruhunun hakkı yendi de onunu zarar görmesi pahasına başarılara kavuşacak mı oldun; mutluluk çiçeklerini asla koklayamazsın.
Çünkü mutluluk denen şeyi ancak ruh duyumsayabilir, ne akıl, ne karnın nede para cüzdanı.......
Nevarki, bu konuda fazla düşünmen ve konuşman gerekmeden, bütün bu düşünceleri çoktan sonuna kadar düşünmüş ve dile getirmiş bir söz gelir aklıma.....Pekçok zaman önce konuşulmuş bir sözdür bu; insan ağzından çıkmış zaman üstü,hiç eskimeyen üç beş sözden biridir.
'bütün dünyayı ele geçirsende
ruhun zarar görmüş bundan neye yarar '
............................................................' Hermann Hesse '
Oyunu sever bütün çocuklar birdirbir, uzun eşek, körebe bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez oyun sözcüğünün halkların dilinde
(Oyun koyun çocukların adını)
Savaşa karşıdır bütün çocuklar kışın: kar altında her sabah tükenip erise de solgun nefesi yazın: göğsü sırmalı fabrikalarda çarkları döndürse de yoksul alevi savaşa karşıdır bütün çocuklar nice ölümlerden geçmişlerdir nice rüzgarlar içmişlerdir gelincik tarlası çocuklar
(Emek koyun çocukların adını)
Gökyüzünün penceresinden şimdi bir kuş havalansa kanat çırpışlarında hayatın yağmalanmış sevinci - Kuş uçar rüzgar kalır
(Sevinç koyun çocukların adını)
Uzay denizlerinde şimdi bir balık ağlasa gözyaşı billurlarında yüz bin umut kıvılcımı - Alev uçar nazar kalır
(Umut koyun çocukların adını)
Çocuk bahçelerinde şimdi bir çiçek açsa hüzün sevince dönüşür sevinç çiçeğe - Ölüm uçar çocuklar kalır
(Mutluluk koyun çocukların adını)
Barıştan yanadır bütün çocuklar sabah: kuşatılmış bir toplama kampında ayrılığın tetiğini okşasa da elleri akşam: yıldızların mor orağıyla sessizliği devşirse de yetim öksüz sesi barıştan yanadır bütün çocuklar nice çığlık emmişlerdir nice korku gezmişlerdir yürekten hisli sevmişlerdir güvercin harmanı çocuklar
(Devrim koyun çocukların adını)
Barışı sever bütün çocuklar beştaş, saklambaç, elim sende bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez barış sözcüğünün halkların dilinde
TERTEMİZ ŞEYLERDEN SÖZEDEYİM Tertemiz şeylerden sözedeyim İlk sevdalarımdan, ilk dostlarımdan. Ne toprağın kokulu çiçekleri Ne yıldızlar Ne vahşi gönüllü, vahşi ruhlu insanlar; Hiç, hiç bir şey kalmıyor ebedi olarak, Her şey kuruyor sabah çiğleri gibi. Ama bir şeyler kalıyor ki çok kıymetli. İşte bu kalıntıların parıltısı Bir emanet sanki sonsuzluğa. Çimenler üstünde oturmak Dostlarla bir şeyler okumak Dolaşmak yıldızların altında Gelecekten konuşmak... Rüyalar boyunca fakir çocuklar Zengin görünüyor insana Bir kız sevmiştim bir zamanlar Sessiz - sedasız Ne dilerse yapacaktım benden On dördünde ay gibi tamdı sevdamız Ama şimdi zamanın külleriyle örtülüdür Gönlüm baştan başa. Uzun uzadıya yeretti bunlar hafızamda Koca bir ömür boyu Mezarlarında kaldı sevdalarım Artık genç de değilim ki Zaman gelip geçiyor yanımdan. Hala gençlik var ya dünyada Ve her yerde açılıyor ya genç gönüller Gelin ey genç dostlarım Vahşi diyarlara göç edelim Ve masmavi göğün altında Temiz, tertemiz şeylerden sözedelim Huzur ve rahatlık bunda. Ho Chih-Fang
1. Senden ayrıldığımda O güzel günün sonunda Açılınca gözlerim Ne çok sevinçli insan varmış dedim.
İşte o akşamdan sonra Sen bilirsin ya Daha güzel dudaklarım Çekirge gibi çevik bacaklarım
Ben böyle olalı beri Daha yeşil ağaç, fidan ve tarla Daha bir güzel suyun serinliği Başımdan aşağı boşaltınca 2. Beni sevindirdiğinde Bazen düşünürüm: Şimdi ölüversem Mutlu kalırım Sonsuza kadar.
Sonra yaşlanıp Beni düşündüğünde Tıpkı bugünkü gibi görünürüm sana Bir sevdiceğin olur Henüz gencecik. 3. Küçücük dalda yedi gül Altısını rüzgar alır Ama biri kalır Bulayım diye onu
Yedi kez çağıracağım seni Altısında gelme Ama söz ve yedincisine Tek sözümle gel. 4. Bir dal verdi bana sevgili Üzerinde sarı yapraklarda
16.05.2007 - 13:20
Masal Prensim
YANLIZ SENİNLE EN GUZEL DUYGULARI VE SONSUZA DEK BU HAYATI ICIMDEKI BOSLUGU
YANLIZ SENINLE TAMAMLAMAK ISTIYORUM OLUR,OLMAZ DIYE DUSUNMEDEN RESIMDEKI
SENI DEGIL SENDEKI SENI SEVMEK ISTIYORUM GECELERI YATMADAN ONCE VE SENI HER
DUSUNMEMDE YUREGIMLE BERABER BIR HAYAT SURMENIN MUMKUN OLMAYACAGINI BILSEM
BILE SIRF SENI SEVECEGIM
16.05.2007 - 13:20
SENELER SONRA...........
Değişmeyen bazı değerler
Senelere meydan okuyor değil mi?
Hayatın nasırladığı eller
Bir sıcaklık arıyor değil mi?
Bir kere daha gördüm se seneler sonra
Bir daha göremeyeceğim bilirim
Hayalleri yırtıp uyansam bundan sonra
Bin kere hatırlar bin kere ölürüm
Seneler sonra
Belki ölümden sonra
Ne dersin?
16.05.2007 - 13:19
Yağmur
Yağmur yağıyor,
usul usul değil, sağanak,
dışarıda acı bir ıslık,
içimde garip,
suskun karanlık,
küçük bir çocuğum şimdi,
duvar dibinde ürkek,
ne desen ağlayıverecek,
elleri yağmur,
gözleri yağmur,
yüreği sıkışmış kuş kanatlarında,
bir güneş açsa,
hani olur ya,
açsa,
gökyüzüne uçuverecek
16.05.2007 - 13:18
AŞK TÜRKÜSÜ
Batıya döner ayçiçeği
Gün hızlanmıştır bile
Eğildi mi o - yoğunlaşır
Yaz havası, kımıl kımıl yapraklar, işlik
Dumanları. Çatırdayıvermesiyle yıldırımların,
Bulutların akıvermesiyle bir, uzaklaşır yiter
Göğün bu son oyunu da.Yıllardan beri,
Sevgilim, hep böyle şaşkına çevirir
Bizi ağaçların değişmesi
Navigli'deki. Ama günlerimiz hep aynı,
Güneş o güneş, çekip giden
Bir ışık çizgisiyle ardında, sevgi dolu.
Anılar bitti artık, anımsamak istemiyorum;
Belleğimi ölüm almış,
Yaşamın sonu yok. Bütün günler
Bizim. Vakit geçti diyerek sen de
Bırakacaksın beni, durunca devinim.
Burda kanalın üstünde yükselerek
Salıncakla çocuklar gibi, suya
Bakıyoruz, kararan
Yeşilindeki ilk dallara.
Bıçak değil avcunda gizlediği
Sessizce yaklaşan adamın
Tek bir ıtır çiçeği.
16.05.2007 - 13:18
-***Sensizlik***-
Belli belirsiz bir yaşam,
Pamuk ipliğiyle bağlanmış.
Yitik ve kayıp yaşantı..
Salkım saçak olmuş,
toplamak ne mümkün,
Sensiz.!
Estin fırtına gibi,
Kırdın kanatlarımı
Kırık perişan kanatlarla uculurmu.?
Ucurumun dibinde gibiyim,
Ah sensiz...
Bir sofra kurmuşlar
Mezesi benim hayatım,
İhanet
Ve
Yalanlarla dolu.
Kurtların kalleşce yaklaştığı,
Kurtlar sofrasındayım.
Acımasız bir çark bu.
Döndükce acı veren,
Kızıl bir kor gibi yakan
Sensizlik, ah sensizlik..
16.05.2007 - 13:17
VEDA ŞARKISI
1.
Kayalıkta çakılı yelkenli
sana bırakıyorum veda şarkımı.
2.
Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da
kayalar devranının altında değişken köklerle.
Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlıı duvarların.
Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim.
3.
Taşımak istemiştim heybemde
yüreğinin gelip geçici tadını,
ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle,
yadsıma oldu umudumun yiğitliğine.oman
Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu
kapalı yalnızlığıyla gezginin,
fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü
ve bir işaret koydu pusula kaderime.
Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin
yol yapacağım bir geleceğim olmasa,
gelmiş olacağım bakışında canlanmaya
kaderimin sırıtan parçası olarak.
Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca
zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında.
4.
Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola,
usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten,
unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta
Uzaklara gideceğim, hatıra
parçalanarak ölünceye yolun taşlarında,
ve devam edeceğim, içimde
hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş.
Bu dönenen bakış ve güç
büyülü bir matador mendilinde.
Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara,
hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim.
Ve bakmak istemedim seni görürüm diye
beni isteksizce davet etmeni
mutluluğumun pembe boyalı torerosu
Deniz seslenir bana sevecen elleriyle.
Çayırım -bir kıta-
Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir
alacakaranlıkta bir çan gibi.
5.
Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir
kara bir mikroskopu gösteren bilim.
Sanat... sanat diye arzıendam eden şey
bir Leica'nın kısır mekaniğidir.
Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle
olup ta şimdi yiten için
ve onun dönüşünde arzu gönlünde) ,
coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle.
Üç kuruşa satılan cinsellik
-Amerika'da pek ucuz-
Boş çarşafların umursanmaz hatırası.
Guetamala bıraktın beni
bağrımda derin bir yarayla
ve de acılarını bana emzirme
ya da emme fırsatıyla,
kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını.
Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de:
uyanan insanın haykırışıdır o da.
6.
İşte bugün böyle titrek ellerle
belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.
Ağacın olgunluğunu tüketmeden
kasalanmış meyvanın garip tadıyla.
Çağırışını farkedemiyorum bazen
yaşlı, garip kanatlanmış kulemden,
fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor
ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum
ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın
ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum...
Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu
bereketli kanatlarla dolduracak beynimi,
Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan
fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.
Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü
halk çocukları benimle omuz omuza verecek,
halkın savaştığı amacın kesin zaferini
göremezsem eğer
fikri en yüksek geleceğe götürmek için
mücadele verdiğimdendir,
eski kabuğun tüylerini yolarken
doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.
16.05.2007 - 13:17
DÖRT AŞK ŞARKISI
1.
Senden ayrıldığımda
O güzel
günün sonunda
Açılınca gözlerim
Ne çok sevinçli insan varmış
dedim.
İşte o akşamdan sonra
Sen bilirsin ya
Daha güzel
dudaklarım
Çekirge gibi çevik bacaklarım
Ben böyle olalı beri
Daha yeşil ağaç, fidan ve tarla
Daha bir güzel suyun serinliği
Başımdan aşağı boşaltınca
2.
Beni sevindirdiğinde
Bazen
düşünürüm:
Şimdi ölüversem
Mutlu kalırım
Sonsuza kadar.
Sonra
yaşlanıp
Beni düşündüğünde
Tıpkı bugünkü gibi görünürüm sana
Bir
sevdiceğin olur
Henüz gencecik.
3.
Küçücük dalda yedi gül
Altısını rüzgar alır
Ama biri kalır
Bulayım diye onu
Yedi
kez çağıracağım seni
Altısında gelme
Ama söz ve yedincisine
Tek
sözümle gel.
4.
Bir dal verdi bana sevgili
Üzerinde sarı
yapraklarda
Yıl dediğin geçer gider
Aşk ise hep yeni başlar
16.05.2007 - 13:16
Dört Mevsimde Aşk
OKUL`da
Bu en klasik platonik ask mekanlarindan biridir..Zamanimizin çogunu burda geçirdigimiz için tabiki.Ders disindabi çok konuda da zihnimizi çalistiririz.Asok olunan kisi kiz yada erkek olsun genelde üstsiniflardandir.Ama yasisizden fazla büyük olmaz,bi kaç yas yeterlidir bunun için.Platonikaskin karizmatik hareketleri vardir,suratina bakmaya doyulmaz.Eger bu sahis okul takimlarindan birinde oynuyorsa mutlaka hermaçina gidilir,hayran hayran seyredilir.Belli edilmesede 'bi gün mutlaka benim olcaksin' diyeiçten bagrilip durulur ve hirs yapmak da ihmal edilmez.Hatta bazen bu düsünce abartilip kendisiyle konusacakkadar saçmalamaya baslanabilir.En büyük yikim bi gün gelip de platonik askin kendisinesevgili bulmasidir,insan tarif edilemez duygular içerisine girer,'beni nasil aldatirsinsen'diye bagirilan anlarin hayalleri kuruluruyuz olunur.size tavsiyem platonik askinizi eger iliski imkansizgözüküyorsa uzaktan seviniz,taskinlik yapmayiniz efendi olunuz.
YAZLIK`da
Her yazin mutlaka bi favori tipi vardir.Fakat eger yoksabu eksiklik çevre sitelerden giderilerek,platonik ask olayi baslar.Genelde yazliktaki platonik asklarda yas farki muazzam olur.Yani ölee bi yas farki diil 5-6 yas gibi hayatta gerçeklesmeyecek hayaller pesinde kosturulur.Platonik askin her hareketi takip edilirhatta büyük umutlarla tanisilir.O size 'ayy ne sirin sey bu' gözüyle bakarken sizin içinizde atesler yanar,volkanlar patlar.Yazligin diskosu felan varsa kendisine dans teklifi yapilir,eger kabul ederse kesin kibarligindandir yoksa baska bi sey düsünmez.fakat biz yinede gelin güvey oluruz,tribe gireriz.Yazliktaki platonik aski sadece begenmekle yetininiz,kendi yasitlarinizin pesinde konusunuz,denize giriniz günesleniniz...
IS YERI`nde
Is yeri platonik aslara en az rastlaninan kategoridir sanirim.Yani daha rahat bi ortam oldugu için,bi de tabi yas büyük oldugu için platonik aski gerçege döndürme çabalari maximuma ulasir.Hee ama tabiki bu sahispatronsa onu bilemicem.Fakat bunun disindakiler için konusacak olursakönce begenmekle baslar olay sonra hareketleri takip edilir,bi sekilde tanisilip,muhabbet edilir.Gerisi ise insandan insana degisir.Fakat bazi durumlardaaskin karsilik görmeyince anlasilarak 'eniyisi ben onu uzaktan seveyim,böyle daha güzel ' gibi kandirmacaya gidilir.Ya kardesim madem uzaktan sevecen hiç sevme yada git pat pat söyle ne istiyosan.Tavsiyem rahatolmaya çalisiniz is arkadasligi ayagina sadik kalarak bir strateji belirleyinizgörüsmeleri is disina tasiyiniz,tasiyamazsaniz vazgeçin sonra tekrar dememe yoluna gidiniz.Belki istediginizi elde edebilirsiniz....
MAHALLE`de
Mekan itibiriyle mahalldede platonik ask olayina çok rastlanir.Sonuçta oturdugunuz yer oldugu için elbette insanin gözü güzel insanlara takilir.Fakat bu olay ilk bahar ve özellikle de yaz mevsiminde meydana gelir.Çünkü o zaman tatildir,herkes disaridadir,tanisma,imkanlari daha çoktur.Hi sunuda belirteyim bu olay daha küçük yaslarda olur.Yani büyüdükçe mahalleye az takildiginiz için,kimsey, göremez takip edemezsiniz.Genelde platonik olarak asik oldugunuz kisi sizin arkadasinizdir,beraber oyunmoyun oynarsiniz,sevgilim felan diye sakalasirsiniz ama bu size gerçekmis gibi gelir bi zaman sonra o ise takamaz bunu,sizi igrenç bi sekilde arkadas olarak görür,hatta düsüncelerini ögrenirse kizar,ayip ettin felan diyerek saçmalar.istemiyosan söylede bilelim kardesim,ölee arkadas ayagi yapma dalga geçer gibi! ! ! Di mi yani? Benim de en çok uyuz oldugum olaylardan biridir,basima gelmistir.Tavsiyem platonik askiniza, fazla arkadas ayagi yapma firsatu vermeden çotanzzz diye söyleyin hislerinizi,istemezse üzülmeyin.....
TOPLU TASIMA ARAÇLARI`nda
Okullara giderken çogumuz toplu tasima araçlarini kullaniriz.Hatta okul servisini de bunlarin içine katacak olursak,her gün,her sabah gördügümüz ve asok olmaktan kendimizi alamadigimiz kisiler vardir.Bunun en büyük sebebi ayni sekilde güne basliyor olmamiz olabilir,kader ortakligi hesabi.Yanyana oturmalar, karsisina geçip kesmeler,arkadaslari ile tanismalar,bi yolunu bulup konusmalar gibi bir sürü taktik uygulanir kendisi ile tanismak için.Oluru en yüksek platonik ask budur.Çünkü ortam çesitli bahanelere çok müsaittir.Tavsiyem umudunuzu kaybetmeyiniz,aradan seneler geçse bile..Bakarsiniz sizde onun platonik askisinizdir..Kim bilebilir? ? ? ? Israrla devam edin
ÜNLÜLER`de
Offff en geyik platonik asktir..Fazla bahsetmeye gerek yok,ünlülerden herhangi biri deli gibi begenilir resimleri falan kesilir,tüm hayati ezberlenir,oniunla yatilip onunla kalkilir,sevgililerine uyuz olunur,onunla beraber hayaller kurulur ve daha bir sürü..Hatta bu ünlü bi sarkici ise; mümkünse konserine gidilip deliler gibi bagirilir,hatta bayilanlar olur..Tüm sarkilari ezbere bilinir.tabiki gerçeklesmesi çok zor bi asktir,zaten heyecanida platonik olmasidir
16.05.2007 - 13:15
Neredesin yar. uzun gecelerin bekçisiydik
parıldayan gözlerinde mahpus idim.
nereye gitsen seninle sürüklenirdim
geceyi bilmez,gündüzü unuturdum
bir başıma meftunum hala unuttun! .
zindan refiği yusufun mu oldun?
beklerken seni yılları,maziyi unuttum.
kalbimin üstü köz köz yaram kanıyor
kat kat sabır kuşandım,bendim gayrı taşımıyor.
eyyubun sabrına özendim,ben nakıs kulum.
hüznümün sislerinde yolumu yittim.
avare avare yoruldum bittim.
okyanus gözlerınde çekirdek oldum.
savruldum dalgalarla eridim bittim.
bılırım sabrım bir liman bulur.
varınca orada filizlenirim.
aşkımın ateşi bir çınar olur.
sayısız çekirdek verir o okyanusa! :
16.05.2007 - 13:13
BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Şöyle diyebilirim; 'Gece yıldızlarla dolu'
Ve yıldızlar masmavi, titreşiyor uzakta
Şarkılarla dönüyor gökte gece rüzgarı
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara
Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
Sevdi beni o, ben de bir ara onu sevdim
O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama?
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi
Ota düşen çiy gibi düşmekte şiir cana
Ne çıkar sevgim onu alıkoyamadıysa?
Gece yıldız içinde, o yakın değil bana
Hepsi bu. Uzaklarda şarkı söylüyor biri
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Gözlerim arar onu, sanki yaklaşmak ister
Yüreğim arar onu, o yakın değil bana
Aynı gece ağartıyor aynı ağaçları
Bizler, ah, o zamanki bizler değiliz ama
Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
Sesim arar rüzgarı, ulaşmak için ona
Ellere yar olur, öpmemden önceki gibi
O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
Artık sevmiyorum ya, severim belki yine
Ne uzundur unutuş, ah ne kısadır ayrılık
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
Belki bana verdiği son acıdır bu acı,
Belki son şiirdir, bu yazdığım şiir ona
Pablo Neruda
16.05.2007 - 13:13
SENDEN İSTEDİĞİM
SENDEN İSTEDİĞİM
Senden bütün istediğim
Küçük bir sevgidir
Gelen ve ağır ağır büyüyen,
Değil gelen ve giden.
Ve senden bütün istediğim
Ümit dolu güneşli bir gün,
Sevgi dolu bir kucaklayış
Değil kucaklayış sonrada gidiş.
Senden bütün istediğim
Beni kırmamak,
Beni bekletmemek.
Yarın çok geç olabilir
Unutma ki vermek almak demektir;
Senden bütün istediğim
Küçük bir sevgidir,
Gelen ve ağır ağır büyüyen,
Değil gelen ve giden.
W.Blake
16.05.2007 - 13:08
Halkın Ekmeği
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.
Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!
Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire...
Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.
Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.
Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.
madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeği kim pişiren?
Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.
Bol,pişkin,verimli.
16.05.2007 - 13:07
OZANIN AŞKI
Bir ozan seviyor sizi
dişi bir meşe olmak
hakkı tanıyor size
yüz tapınaklı bir ırmak
gezgin bir kuyrukluyıldız
bir ozan seviyor sizi
alıştırmak için sizi
kenar mahallelerine
siz olacak evrenin
bir ozan seviyor sizi
ve sorumlu tutuyor sizi
çok uzun bir sonsuzluktan
uysal tanlardan
uçan balıklı göllerden
bir ozan seviyor sizi
ve her şey izinli size
mutlu böcek
kutsalın kutsalı günah
bir ozan öldürüyor sizi
daha çok sevmek için
sizinle besleyeceği sözcükleri
16.05.2007 - 13:07
YADSIMA
Bir güvercin gibi ak
o gizli kıyıda
susadık öğle üzeri:
ama tuzluydu sular.
Sarı kumların üstüne
adını yazdık onun,
ama bir rüzgâr esti denizden
ve silindi yazılar.
Nasıl bir ruh, bir yürek,
nasıl bir istek ve tutkuyla
yaşadık:yanılmışız!
Değiştirdik öyle yaşamayı.
16.05.2007 - 13:07
SON AŞK
Yeni hayat yeni duygu yepyeni bir hayal bu
Başka sözler başka biri sevginin en üstünü
Son ümidin, son desteğin, tuttuğun son daldır bu
İnandığın son gerçektir sonu yıkımın olur
Anılar hiç yaşamamalı
Bu son aşk her şeyin olmalı
Tüm kalbini ona bağlamalı
Aşk sevgi nedir bilmeyen sanır hep acı verir
Bir bakar ki başka biri hem sever hem sevdirir
Artık sevmem diyenlere sevgi ansızın gelir
İnsanı sevecek olan ummadığı biridir
O zaman gözyaşı dökülmez
Gözlerinden mutluluk gitmez
Son aşk hiç bir şeye değişilmez.
Yolanda Prelorenzo de Marinis
16.05.2007 - 13:06
Ağlamak için Gözden yaş mı Akmalı?
.
Ağlamak için Gözden yaş mı Akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
16.05.2007 - 13:06
RÜZGÂR VE GÜL
Küçük solgun gül!
Bordadan esen hoyrat yel
perişan etti seni!
yaprakların sanki
bir liman yosmasının
sırtına giydikleri -
birden saldırıverdi.
Hissetti de kendini
bir süre belki bitkin,
istedi gizli kıvrımlarında
biraz soluk alsın.
Ama kokun onu öyle büyüledi,
öylesine geçirdi ki kendinden:
köpürdü coştu birden,
duyduğu hazla ezdi seni;
öptüm diye böbürlenmede
ürkmüş otlarda eserken gene.
16.05.2007 - 13:05
Sone 1
Artmasını isteriz en güzel varlıkların
Güzelliğin gül yüzü solmasın diye asla.
Bir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın
Anısı yaşar yine körpecik yavrusuyla:
Ama can yoldaşındır kendi parlak gözlerin.
Kendi ateşin besler ruhunun alevini:
Kıtlığa çevirirsin bolluğunu her yerin,
Kendi düşmanın gibi, ezersin can evini.
Şimdi sen yeryüzünün taptaze bir süsüsün,
Varlığın çiçek dolu bahardan müjde taşır,
Ama kendi koncanda ruhunla gömülüsün.
Pintiliğin arttıkça kendi sonun yaklaşır.
___Dünyaya acımazsan, oburlar gibi ancak
___Varlığın da mezar da güzelliği yutacak.
---
Sone 2
Kırk yılın kışı, güzel alnını kuşattı mı,
Kapladı mı yüzünü derin çukurlar artık,
Gençliğinin kibirli, süslü giyim kuşamı
Beş para etmez olur, hırpani yırtık pırtık:
O zaman sorarlarsa güzelliğin nerdedir,
Dinç ve şen günlerinin hazinesi ne oldu;
Dersen yuvaların çökmüş şu gözlerdedir,
Bencillik utancıyla israfa övgüdür bu.
Kavuşur güzelliğin çılgınca alkışlara
“Benim güzel çocuğum beni kurtarır,” dersen
“Ve yüzümü ağartır ben yaşlandıktan sonra,”
Güzelliğinin onda sürdüğünü göstersen.
___O, sen yaşlandığında yeniler varlığını,
___Soğuktan donan kanın duyar ısındığını.
---
Sone 3
Aynaya bak da şunu gördüğün yüze söyle:
Sıra gelmiştir artık bir taze yüz yapmana,
Güzelliğini hemen yenilemezsen şöyle,
Yeryüzü yoksun kalır, lânetlenir bir ana.
Hiçbir güzel var mı ki el sürülmemiş rahmi
Senin sürdüğün çiftin ekinini tepecek?
Sırf kendini sevmenin mezarını ister mi,
Geleceği ahmakça durdurur mu bir erkek?
Sen annenin aynası olmuşsun da o sende
Bulmuştur gençliğinin güzelim baharını;
Kendi dinç varlığınla görürsün pencerende
Kırışıklara rağmen, şu altın yıllarını.
___İstersin ki varlığın unutulsun ve bitsin,
___Bir kuru başına öl, izin de ölüp gitsin.
---
Sone 4
savurgan güzel,nedir bu kendini harcaman
senin mirasın olan güzellikleri böyle?
doğa temelli vermez,ödünç verir her zaman
eli açık olana borç verir içtenlikle
böyle yanlış kullanmak olurmu güzel pinti
miras bırakman için sana bırakılanı?
kar etmeyen tefeci bu koskoca serveti
niye tüketiyorsun yaşatmak varken canı
meraklısın kendinle içli dışlı olmaya
bu tatlı benliğin sırf aldatmağa yarar
vaktin geldi diyerek seni çağırsa doğa
vereceğin hesapta elle tutulur ne var?
kullanmazsan gömülür güzellğin seninle
kullanırsan varisin olur da sürer gider böyle
---
Sone 5
Her gözün takıldığı o bir-içim-su yüzü
Özenle, incelikle yaratan şu saatler
Birer zalim olup da vurunca yaman gürzü
O eşsiz güzellikten kalmaz hiçbir hoş eser.
Durmak bilmeyen zaman, yaz’ı söküp götürür,
Yok eder iğrenç kışın kucağına atarak;
Özsu, ayazda donar, sağlam yapraklar çürür:
Güzellik kar altında, her yöne çıplak, çorak.
Özsuyu çiçeklerden çekip almamışsa yaz,
Cam duvarlar içine kapatmamışsa onu,
Güzel göçüp gidince güzellikten iz kalmaz:
Gelir, kendisi gibi, anılarının sonu.
___Özsuyu çekilmişse, kış gelince o çiçek
___Kupkuru kalsa bile, tatlı özü sürecek.
---
11.Sone
Gençliğin günden güne kalırken gerilerde
Bir yavru yaratırsan alsın diye yerini,
Dinçken can verirsen o körpe can ilerde
Senden göçen gençliğe varıp yaşatır seni.
Böyle sürecek akıl, güzellik ve başarı;
Yoksa cinnet, yaşlanmak, çürümek var yer altında:
Hiç kimse düşünmese gelecek kuşakları,
İnsanlık sona erip giderdi üç batında.
Dünya çoğalmak için doğmayanlarla dolu,
Kaknem, kakavan, kaba: kısırlıktan bitsinler;
Yaradan vermiş sana en iyiyi, en bolu,
Bu cömert aramağana cömertçe karşılık ver
Seni kendine mühür yapmış, bunu böyle bil:
Sen de eşler yap diye, ölüp git diye değil.
---
Sone 15
düşünüyorum da, dünyada büyüyen ne varsa,
bir an tutunabiliyor yetkinlik noktasında;
şu koca sahnede sergilenen tüm oyunlarsa,
gizliden gizliye hep yıldızların etkisinde.
bakıyorumda, bitkiler gibi çoğalıyor insanlar,
aynı gökten açılıyor ya da kapanıyor yolları;
gençlikte kabarıyor, inişe geçince sönüyorlar,
silinmeye başlıyor akıllardan gösterişli günleri.
o görkemli gençliğin geliyor gözlerimin önüne;
savruk zaman belki çöküşle tartışmaya girdi bile,
gençlik gününü, karanlık geceye döndürsek mi diye.
AMA SEVGİN UĞRUNA ZAMAN'LA SAVAŞI SÜRDÜREN BEN,
YENİDEN AŞILIYORUM SANA, O NE GÖTÜRÜRSE SENDEN...
---
Sone 22
Yaslisin deseler de bana,inanmam aynalara,
Genclik ve sen ayni yastasiniz ya!
Ama zamanin yol yol izler actigini görürüm de sende,
Anlarim,ergec bana da gelip catacak ölüm.
Seni bastan ayaga saran su güzellik var ya,
Yüregimin en gösterisli örtüsü de o iste benim.
Gügsünde yasadikca yüregim, yüreginse ben de arttikca,
Kim der ki, nasil diyebilir ki, senden yasliyim?
Yeni dogmus yavruyu sakinir gibi ebesi,
Tasidigim yüregin üstüne ben nasil titreyeceksem.
Nasil sakinacaksam kendimi, kendim icin degil, senin icin;
Öyle sakin iste sen de kendini, ey sevdigim!
Geri gelir sanma yüregin, benim yüregim öldükten sonra;
Bana vermistin onu, unutma, geri almamak üzere bir daha.
---
Sone 23
Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp,
Rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali;
Ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp
Kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi,
Unutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka,
Tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini;
Ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana,
Kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki.
O halde, nedemek istediğimi bakışlarım anlatsın,
Konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar;
Aşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın;
Öyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar.
Ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı,
Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...
---
Sone 24
Gözlerim ressam rolünü aldı ve kabartma çizgilerle,
Güzelliğinin biçimini gönlümün levhasına çıkardı;
Bedenime gelince, o da bu resmin çerçevesi oldu işte;
Malum, resmin konumundan bilinir usta ressamın sanatı.
Seni olduğu gibi yansıtan resim nerde diyorsan,
Ressamın içine bakıp hünerini orda görmelisin;
Camlarının parlaklığını senin gözlerinden alan,
Göğsümdeki sergide asılı resme ulaşmalısın.
İşte bak, gözler gözler için neler yapıyor!
Gözlerim senin şeklini çizdi, seninkilerse,
Gönlüme açılan birer pencere; güneş de bayılıyor
Onlardan içeri bakmaya, sen varsın diye içerde.
Ama gözlerin sanatında yine de bir eksiklik var:
Gördüklerini çiziyorlar yalnız, yüreği tanımıyorlar.
---
Sone 29
bakışlarda küçümeyiş okuyorum
yalnızım, bedbahtım, tesellisizim.
gökler sağır, sesim boğuk
ve lanet okuyorum talihime
kıskançlıktan kuduruyorum
kiminin ikbalini
aczimden utanıyorum.
hazlarım iğrendiriyor beni.
o zaman sen geliyorsun aklıma,
ve birden bire kanatlanıyorum, bir tarla kuşu gibi, mest
içim aydınlıkla doluyor, yükseliyorum yükseliyorum
neşideler söylüyorum hayata,
göklerin eşiğinden
bana ne toprağın çirkinliğinden
insanların zilletinden bana ne?
hatıran öyle sonsuz bir hazine
ve sevgin öyle büyük mutluluk ki dostum!
en mağrur hakanların tacını
hor görüyorum
---
Sone 57
Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir,
Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna;
Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir
Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna.
Senin için, sultanım, saatleri gözlerken
Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere,
Kara kara düşünmem, acı çekmem özlerken
Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere
Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım
Kimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler;
Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım,
Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler.
Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda,
Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.
---
Sone 61
Ağır gözkapaklarım, yorgun gece içinde
Hayalinle apaçık kalsın, dileğin bu mu?
Sana benzer gölgeler, gözümle eğlensin de
Keyfince parçalayıp geçsinler mi uykumu?
Gönderdiğin, ruhun mu canevinden uzağa
İşlerime gözkulak olsun, düşürsün diye
Aylak saatlerimi, utancımı tuzağa:
Hasedine, kuşkuna yardakçılık etmeye?
Hayır, sevgin çoksa da büyük değil o kadar
Benim kendi aşkımdır vermeyen uyku durak,
İşte öz sevgim, dirlik düzenliğimi bozar
Senin uğruna bana hep nöbet tutturarak.
Ben bekçinim, sen başka yerlerde uyanıksın:
Benden uzaksın, sana başkaları çok yakın.
---
66. Sone
Vazgeçtim bu dünyadan
Tek ölüm paklar beni
Değmez bu yangın yeri
Avuç açmaya değmez
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz
Ezilmiş hor görülmüş el emeği göz nuru
Ödlekler gecmiş başa derken mertlik bozulmuş
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın
Değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen'e
Vazgeçtim bu dünyadan
Dünyamdan geçtim ama
Seni yalnız komak var
O koyuyor adama...
---
Sone 87
Hosca kal! Degerin cok yuksek, tutamam seni,
Biliyorum kendine ne paha bictigini;
Ozgurluge kavustun alip deger belgeni,
Iptal ettik sendeki hakkimin senedini
Nasil tutarim seni, saglamadan iznini,
Neyim var hak edecek senin zenginligini,
Bu essiz armagana kim layik gorur beni?
Bana verilmis berat, donup buldu vereni.
Sen vermistin kendini, bilmeden degerini
Ya da bana vermekle hata isledigini,
Bir yanlis anlamanin sonucu hediyeni;
Ama, o yine buldu hatayi duzelteni
Sen benimdin: ruyanin gorkemleriyle doldum.
Ben uykuda sultandim, uyaninca hic oldum
---
Sone 88
Gün gelip artık bana değer vermez olduğunda,
Senin yanında yer alıp kendime karşı çıkacağım,
Hor görüp yüz çevirdiğini gördüğüm zaman bana;
Haksızlık etsen de, senin hakkını savunacağım.
En zayıf yanlarımı en iyi ben bildiğime göre,
Çekinmeden açığa vurup arka çıkabilirim sana,
Kusurlarımdan hangisi benim için en büyük lekeyse
Beni kaybederken büyük şan kazanırsın aynı anda.
Üstelik bu işte benim için de kazanç var;
Çünkü seven düşüncelerim sana yöneldikçe daima,
İster istemez kendime vereceğim zararlar,
Sana yarar sağlarken, kat kat yarar getirecek bana.
Öyle bağlıyım ki ben sana, öyle ki benim sevgim,
Sen haklı olasın diye, her haksızlığı üstlenirim...
---
Sone 126
Hey ogul, guzel ogul, avucunda kiskivrak:
Vaktin donek aynasi, bir de saatli orak.
Sen ay gibi buyurken, serpilip gelisirken
Hepten cokmus gorunur kim varsa seni seven.
Yikimlara egemen olan Doga tanrica
Seni geri cekiyor sen hizla yol aldikca:
Amaci, hunerini sende kanitlayarak
Zamani rezil etmek, sefil anlara kiymak.
Simdi gozbebegisin, ama kork ondan, cunki
Tuttugu hazinesi sonsuz onun olmaz ki.
Ertelese de ergec hesabi kapanacak:
Yapacagi odeme sen olacaksin ancak.
Sone 1
Artmasını isteriz en güzel varlıkların
Güzelliğin gül yüzü solmasın diye asla.
Bir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın
Anısı yaşar yine körpecik yavrusuyla:
Ama can yoldaşındır kendi parlak gözlerin.
Kendi ateşin besler ruhunun alevini:
Kıtlığa çevirirsin bolluğunu her yerin,
Kendi düşmanın gibi, ezersin can evini.
Şimdi sen yeryüzünün taptaze bir süsüsün,
Varlığın çiçek dolu bahardan müjde taşır,
Ama kendi koncanda ruhunla gömülüsün.
Pintiliğin arttıkça kendi sonun yaklaşır.
___Dünyaya acımazsan, oburlar gibi ancak
___Varlığın da mezar da güzelliği yutacak.
---
Sone 2
Kırk yılın kışı, güzel alnını kuşattı mı,
Kapladı mı yüzünü derin çukurlar artık,
Gençliğinin kibirli, süslü giyim kuşamı
Beş para etmez olur, hırpani yırtık pırtık:
O zaman sorarlarsa güzelliğin nerdedir,
Dinç ve şen günlerinin hazinesi ne oldu;
Dersen yuvaların çökmüş şu gözlerdedir,
Bencillik utancıyla israfa övgüdür bu.
Kavuşur güzelliğin çılgınca alkışlara
“Benim güzel çocuğum beni kurtarır,” dersen
“Ve yüzümü ağartır ben yaşlandıktan sonra,”
Güzelliğinin onda sürdüğünü göstersen.
___O, sen yaşlandığında yeniler varlığını,
___Soğuktan donan kanın duyar ısındığını.
---
Sone 3
Aynaya bak da şunu gördüğün yüze söyle:
Sıra gelmiştir artık bir taze yüz yapmana,
Güzelliğini hemen yenilemezsen şöyle,
Yeryüzü yoksun kalır, lânetlenir bir ana.
Hiçbir güzel var mı ki el sürülmemiş rahmi
Senin sürdüğün çiftin ekinini tepecek?
Sırf kendini sevmenin mezarını ister mi,
Geleceği ahmakça durdurur mu bir erkek?
Sen annenin aynası olmuşsun da o sende
Bulmuştur gençliğinin güzelim baharını;
Kendi dinç varlığınla görürsün pencerende
Kırışıklara rağmen, şu altın yıllarını.
___İstersin ki varlığın unutulsun ve bitsin,
___Bir kuru başına öl, izin de ölüp gitsin.
---
Sone 4
savurgan güzel,nedir bu kendini harcaman
senin mirasın olan güzellikleri böyle?
doğa temelli vermez,ödünç verir her zaman
eli açık olana borç verir içtenlikle
böyle yanlış kullanmak olurmu güzel pinti
miras bırakman için sana bırakılanı?
kar etmeyen tefeci bu koskoca serveti
niye tüketiyorsun yaşatmak varken canı
meraklısın kendinle içli dışlı olmaya
bu tatlı benliğin sırf aldatmağa yarar
vaktin geldi diyerek seni çağırsa doğa
vereceğin hesapta elle tutulur ne var?
kullanmazsan gömülür güzellğin seninle
kullanırsan varisin olur da sürer gider böyle
---
Sone 5
Her gözün takıldığı o bir-içim-su yüzü
Özenle, incelikle yaratan şu saatler
Birer zalim olup da vurunca yaman gürzü
O eşsiz güzellikten kalmaz hiçbir hoş eser.
Durmak bilmeyen zaman, yaz’ı söküp götürür,
Yok eder iğrenç kışın kucağına atarak;
Özsu, ayazda donar, sağlam yapraklar çürür:
Güzellik kar altında, her yöne çıplak, çorak.
Özsuyu çiçeklerden çekip almamışsa yaz,
Cam duvarlar içine kapatmamışsa onu,
Güzel göçüp gidince güzellikten iz kalmaz:
Gelir, kendisi gibi, anılarının sonu.
___Özsuyu çekilmişse, kış gelince o çiçek
___Kupkuru kalsa bile, tatlı özü sürecek.
---
11.Sone
Gençliğin günden güne kalırken gerilerde
Bir yavru yaratırsan alsın diye yerini,
Dinçken can verirsen o körpe can ilerde
Senden göçen gençliğe varıp yaşatır seni.
Böyle sürecek akıl, güzellik ve başarı;
Yoksa cinnet, yaşlanmak, çürümek var yer altında:
Hiç kimse düşünmese gelecek kuşakları,
İnsanlık sona erip giderdi üç batında.
Dünya çoğalmak için doğmayanlarla dolu,
Kaknem, kakavan, kaba: kısırlıktan bitsinler;
Yaradan vermiş sana en iyiyi, en bolu,
Bu cömert aramağana cömertçe karşılık ver
Seni kendine mühür yapmış, bunu böyle bil:
Sen de eşler yap diye, ölüp git diye değil.
---
Sone 15
düşünüyorum da, dünyada büyüyen ne varsa,
bir an tutunabiliyor yetkinlik noktasında;
şu koca sahnede sergilenen tüm oyunlarsa,
gizliden gizliye hep yıldızların etkisinde.
bakıyorumda, bitkiler gibi çoğalıyor insanlar,
aynı gökten açılıyor ya da kapanıyor yolları;
gençlikte kabarıyor, inişe geçince sönüyorlar,
silinmeye başlıyor akıllardan gösterişli günleri.
o görkemli gençliğin geliyor gözlerimin önüne;
savruk zaman belki çöküşle tartışmaya girdi bile,
gençlik gününü, karanlık geceye döndürsek mi diye.
AMA SEVGİN UĞRUNA ZAMAN'LA SAVAŞI SÜRDÜREN BEN,
YENİDEN AŞILIYORUM SANA, O NE GÖTÜRÜRSE SENDEN...
---
Sone 22
Yaslisin deseler de bana,inanmam aynalara,
Genclik ve sen ayni yastasiniz ya!
Ama zamanin yol yol izler actigini görürüm de sende,
Anlarim,ergec bana da gelip catacak ölüm.
Seni bastan ayaga saran su güzellik var ya,
Yüregimin en gösterisli örtüsü de o iste benim.
Gügsünde yasadikca yüregim, yüreginse ben de arttikca,
Kim der ki, nasil diyebilir ki, senden yasliyim?
Yeni dogmus yavruyu sakinir gibi ebesi,
Tasidigim yüregin üstüne ben nasil titreyeceksem.
Nasil sakinacaksam kendimi, kendim icin degil, senin icin;
Öyle sakin iste sen de kendini, ey sevdigim!
Geri gelir sanma yüregin, benim yüregim öldükten sonra;
Bana vermistin onu, unutma, geri almamak üzere bir daha.
---
Sone 23
Korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp,
Rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali;
Ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp
Kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi,
Unutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka,
Tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini;
Ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana,
Kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki.
O halde, nedemek istediğimi bakışlarım anlatsın,
Konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar;
Aşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın;
Öyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar.
Ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı,
Aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...
---
Sone 24
Gözlerim ressam rolünü aldı ve kabartma çizgilerle,
Güzelliğinin biçimini gönlümün levhasına çıkardı;
Bedenime gelince, o da bu resmin çerçevesi oldu işte;
Malum, resmin konumundan bilinir usta ressamın sanatı.
Seni olduğu gibi yansıtan resim nerde diyorsan,
Ressamın içine bakıp hünerini orda görmelisin;
Camlarının parlaklığını senin gözlerinden alan,
Göğsümdeki sergide asılı resme ulaşmalısın.
İşte bak, gözler gözler için neler yapıyor!
Gözlerim senin şeklini çizdi, seninkilerse,
Gönlüme açılan birer pencere; güneş de bayılıyor
Onlardan içeri bakmaya, sen varsın diye içerde.
Ama gözlerin sanatında yine de bir eksiklik var:
Gördüklerini çiziyorlar yalnız, yüreği tanımıyorlar.
---
Sone 29
bakışlarda küçümeyiş okuyorum
yalnızım, bedbahtım, tesellisizim.
gökler sağır, sesim boğuk
ve lanet okuyorum talihime
kıskançlıktan kuduruyorum
kiminin ikbalini
aczimden utanıyorum.
hazlarım iğrendiriyor beni.
o zaman sen geliyorsun aklıma,
ve birden bire kanatlanıyorum, bir tarla kuşu gibi, mest
içim aydınlıkla doluyor, yükseliyorum yükseliyorum
neşideler söylüyorum hayata,
göklerin eşiğinden
bana ne toprağın çirkinliğinden
insanların zilletinden bana ne?
hatıran öyle sonsuz bir hazine
ve sevgin öyle büyük mutluluk ki dostum!
en mağrur hakanların tacını
hor görüyorum
---
Sone 57
Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir,
Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna;
Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir
Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna.
Senin için, sultanım, saatleri gözlerken
Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere,
Kara kara düşünmem, acı çekmem özlerken
Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere
Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım
Kimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler;
Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım,
Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler.
Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda,
Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.
---
Sone 61
Ağır gözkapaklarım, yorgun gece içinde
Hayalinle apaçık kalsın, dileğin bu mu?
Sana benzer gölgeler, gözümle eğlensin de
Keyfince parçalayıp geçsinler mi uykumu?
Gönderdiğin, ruhun mu canevinden uzağa
İşlerime gözkulak olsun, düşürsün diye
Aylak saatlerimi, utancımı tuzağa:
Hasedine, kuşkuna yardakçılık etmeye?
Hayır, sevgin çoksa da büyük değil o kadar
Benim kendi aşkımdır vermeyen uyku durak,
İşte öz sevgim, dirlik düzenliğimi bozar
Senin uğruna bana hep nöbet tutturarak.
Ben bekçinim, sen başka yerlerde uyanıksın:
Benden uzaksın, sana başkaları çok yakın.
---
66. Sone
Vazgeçtim bu dünyadan
Tek ölüm paklar beni
Değmez bu yangın yeri
Avuç açmaya değmez
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz
Ezilmiş hor görülmüş el emeği göz nuru
Ödlekler gecmiş başa derken mertlik bozulmuş
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın
Değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen'e
Vazgeçtim bu dünyadan
Dünyamdan geçtim ama
Seni yalnız komak var
O koyuyor adama...
---
Sone 87
Hosca kal! Degerin cok yuksek, tutamam seni,
Biliyorum kendine ne paha bictigini;
Ozgurluge kavustun alip deger belgeni,
Iptal ettik sendeki hakkimin senedini
Nasil tutarim seni, saglamadan iznini,
Neyim var hak edecek senin zenginligini,
Bu essiz armagana kim layik gorur beni?
Bana verilmis berat, donup buldu vereni.
Sen vermistin kendini, bilmeden degerini
Ya da bana vermekle hata isledigini,
Bir yanlis anlamanin sonucu hediyeni;
Ama, o yine buldu hatayi duzelteni
Sen benimdin: ruyanin gorkemleriyle doldum.
Ben uykuda sultandim, uyaninca hic oldum
---
Sone 88
Gün gelip artık bana değer vermez olduğunda,
Senin yanında yer alıp kendime karşı çıkacağım,
Hor görüp yüz çevirdiğini gördüğüm zaman bana;
Haksızlık etsen de, senin hakkını savunacağım.
En zayıf yanlarımı en iyi ben bildiğime göre,
Çekinmeden açığa vurup arka çıkabilirim sana,
Kusurlarımdan hangisi benim için en büyük lekeyse
Beni kaybederken büyük şan kazanırsın aynı anda.
Üstelik bu işte benim için de kazanç var;
Çünkü seven düşüncelerim sana yöneldikçe daima,
İster istemez kendime vereceğim zararlar,
Sana yarar sağlarken, kat kat yarar getirecek bana.
Öyle bağlıyım ki ben sana, öyle ki benim sevgim,
Sen haklı olasın diye, her haksızlığı üstlenirim...
---
Sone 126
Hey ogul, guzel ogul, avucunda kiskivrak:
Vaktin donek aynasi, bir de saatli orak.
Sen ay gibi buyurken, serpilip gelisirken
Hepten cokmus gorunur kim varsa seni seven.
Yikimlara egemen olan Doga tanrica
Seni geri cekiyor sen hizla yol aldikca:
Amaci, hunerini sende kanitlayarak
Zamani rezil etmek, sefil anlara kiymak.
Simdi gozbebegisin, ama kork ondan, cunki
Tuttugu hazinesi sonsuz onun olmaz ki.
Ertelese de ergec hesabi kapanacak:
Yapacagi odeme sen olacaksin ancak.
16.05.2007 - 13:04
VENI, VIDI, VIXI
Değil mi ki o derin acılarımla şimdi
Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum
Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum
Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle
Anlamalıyım artık: yaşadın yeterince!
Değil mi ki ilkbahar kuşatınca her yanı
Doğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı
Bu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum
Değil mi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum
Duyarak o en gizli kederi herşeydeki
Değil mi ki ruhumda umudum yenik düştü
Değil mi ki bu güller, kokular mevsiminde
Sevgili kızım benim, içimde, ta derinde
Yalnız senin yattığın karanlığa özlem var
Madem ki öldü kalbim, yaşadım yeterince!
Yeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim
Arığım işte orda, burda başak demektim
Yumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim
Ve yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında
Dimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim
En iyisiyle yaptım yapabildiklerimi
Ne çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet götürdüm!
Sonra acılarıma güldüklerini gördüm
Nefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm
Anarak çalışıp çektiklerimi
Tek kuşun uçmadığı şu dünya sürgününde
Öyle bezgin, ışıksız, ellerimin üstünde
Diğer tüm kölelerin alayları içinde
Taşıdım ağlamadan al kanlara bulanıp
Koparılmaz zincirden payıma ne düştüyse
Şimdi bakışlarımın ancak yarısı bende
Ötesi darmadağın acılı gömütlerde
Dönüp de baktığım yok çağıran olsa bile
Sersemlik ve sıkıntı yüklü bir uykusuzum
Hiç gözünü kırpmadan kalkmış şafaktan önce
Miskin karanlığımın orta yerinde şimdi
Yanıt vermeye bile gönül indirmiyorum
Canımı sıkıp duran o en günücü ağza
Ulu Tanrım gecenin kapısını aç bana
Ki çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha!
Victor Hugo
16.05.2007 - 13:04
BEKLE BENi
Bekle beni, döneceğim ben.
Çok çok, bıkmadan bekle!
Sarı yağmurların
Hüznü basınca,
Kar kasıp kavururken,
Kızgın sıcaklarda - bekle.
Uzak yerlerden mektuplar kesilince
Bekle beni.
Birlikte bekleyenlerin beklemekten
Usandığına bakma, bekle.
Bekle beni, döneceğim.
Unutmak zamanı geldiğini
Ezbere bilenleri
Hayırla anma!
Varsın oğlum, anam
Hayatta olmadığıma inansın,
Dostlarım beklemekten usansın,
Ocak başında toplanıp
Acı şarapla
Yadetsinler beni.
Sen bekle. Onlarla birlikte
İçmekte acele etme.
Bekle beni; döneceğim,
Bütün ölümleri çatlatmak için döneceğim!
'Şansı varmış...' desinler,
Beklemedikleri için,
Beni bekleyerek
Düşman ateşinden nasıl
Koruduğunu anlayamazlar.
Sağ kalışımın sırrını yalnız
Senle ben bileceğiz-
Bütün sır -senin
Başkalarının bilmediği gibi beklemeyi bilmende.
Konstantin Mihavloviç Simonov
16.05.2007 - 13:03
ruhun bir ırmaktır
Savaşları karıncalarda yapar,devletleri arılarda kurar, servet ve zenginliğe hamsterlerde de (türkçede 'cırlaksıçan' diye geçen bir tür canlı) rastlanır.Ama senin ruhunun izleyeceği yol başkadır.
Ruhunun hakkı yendi de onunu zarar görmesi pahasına başarılara kavuşacak mı oldun; mutluluk çiçeklerini asla koklayamazsın.
Çünkü mutluluk denen şeyi ancak ruh duyumsayabilir, ne akıl, ne karnın nede para cüzdanı.......
Nevarki, bu konuda fazla düşünmen ve konuşman gerekmeden, bütün bu düşünceleri çoktan sonuna kadar düşünmüş ve dile getirmiş bir söz gelir aklıma.....Pekçok zaman önce konuşulmuş bir sözdür bu; insan ağzından çıkmış zaman üstü,hiç eskimeyen üç beş sözden biridir.
'bütün dünyayı ele geçirsende
ruhun zarar görmüş bundan neye yarar '
............................................................' Hermann Hesse '
16.05.2007 - 13:02
Barış Koyun Çocukların Adını
Oyunu sever bütün çocuklar
birdirbir, uzun eşek, körebe
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
oyun sözcüğünün halkların dilinde
(Oyun koyun çocukların adını)
Savaşa karşıdır bütün çocuklar
kışın: kar altında her sabah
tükenip erise de solgun nefesi
yazın: göğsü sırmalı fabrikalarda
çarkları döndürse de yoksul alevi
savaşa karşıdır bütün çocuklar
nice ölümlerden geçmişlerdir
nice rüzgarlar içmişlerdir
gelincik tarlası çocuklar
(Emek koyun çocukların adını)
Gökyüzünün penceresinden şimdi
bir kuş havalansa
kanat çırpışlarında
hayatın yağmalanmış sevinci
- Kuş uçar rüzgar kalır
(Sevinç koyun çocukların adını)
Uzay denizlerinde şimdi
bir balık ağlasa
gözyaşı billurlarında
yüz bin umut kıvılcımı
- Alev uçar nazar kalır
(Umut koyun çocukların adını)
Çocuk bahçelerinde şimdi
bir çiçek açsa
hüzün sevince dönüşür
sevinç çiçeğe
- Ölüm uçar çocuklar kalır
(Mutluluk koyun çocukların adını)
Barıştan yanadır bütün çocuklar
sabah: kuşatılmış bir toplama kampında
ayrılığın tetiğini okşasa da elleri
akşam: yıldızların mor orağıyla
sessizliği devşirse de yetim öksüz sesi
barıştan yanadır bütün çocuklar
nice çığlık emmişlerdir
nice korku gezmişlerdir
yürekten hisli sevmişlerdir
güvercin harmanı çocuklar
(Devrim koyun çocukların adını)
Barışı sever bütün çocuklar
beştaş, saklambaç, elim sende
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
barış sözcüğünün halkların dilinde
(Barış koyun çocukların adını)
Refik Durbas |
16.05.2007 - 13:02
TERTEMİZ ŞEYLERDEN SÖZEDEYİM
Tertemiz şeylerden sözedeyim
İlk sevdalarımdan, ilk dostlarımdan.
Ne toprağın kokulu çiçekleri
Ne yıldızlar
Ne vahşi gönüllü, vahşi ruhlu insanlar;
Hiç, hiç bir şey kalmıyor ebedi olarak,
Her şey kuruyor sabah çiğleri gibi.
Ama bir şeyler kalıyor ki çok kıymetli.
İşte bu kalıntıların parıltısı
Bir emanet sanki sonsuzluğa.
Çimenler üstünde oturmak
Dostlarla bir şeyler okumak
Dolaşmak yıldızların altında
Gelecekten konuşmak...
Rüyalar boyunca fakir çocuklar
Zengin görünüyor insana
Bir kız sevmiştim bir zamanlar
Sessiz - sedasız
Ne dilerse yapacaktım benden
On dördünde ay gibi tamdı sevdamız
Ama şimdi zamanın külleriyle örtülüdür
Gönlüm baştan başa.
Uzun uzadıya yeretti bunlar hafızamda
Koca bir ömür boyu
Mezarlarında kaldı sevdalarım
Artık genç de değilim ki
Zaman gelip geçiyor yanımdan.
Hala gençlik var ya dünyada
Ve her yerde açılıyor ya genç gönüller
Gelin ey genç dostlarım
Vahşi diyarlara göç edelim
Ve masmavi göğün altında
Temiz, tertemiz şeylerden sözedelim
Huzur ve rahatlık bunda.
Ho Chih-Fang
16.05.2007 - 13:02
DÖRT AŞK ŞARKISI
1.
Senden ayrıldığımda
O güzel günün sonunda
Açılınca gözlerim
Ne çok sevinçli insan varmış dedim.
İşte o akşamdan sonra
Sen bilirsin ya
Daha güzel dudaklarım
Çekirge gibi çevik bacaklarım
Ben böyle olalı beri
Daha yeşil ağaç, fidan ve tarla
Daha bir güzel suyun serinliği
Başımdan aşağı boşaltınca
2.
Beni sevindirdiğinde
Bazen düşünürüm:
Şimdi ölüversem
Mutlu kalırım
Sonsuza kadar.
Sonra yaşlanıp
Beni düşündüğünde
Tıpkı bugünkü gibi görünürüm sana
Bir sevdiceğin olur
Henüz gencecik.
3.
Küçücük dalda yedi gül
Altısını rüzgar alır
Ama biri kalır
Bulayım diye onu
Yedi kez çağıracağım seni
Altısında gelme
Ama söz ve yedincisine
Tek sözümle gel.
4.
Bir dal verdi bana sevgili
Üzerinde sarı yapraklarda
Yıl dediğin geçer gider
Aşk ise hep yeni başlar.
Bertolt Brech
Toplam 1039 mesaj bulundu