İlhan Sağ - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


İlhan Sağ Eskiden Zonguldak'ın bir ilçesi olan Bartın (74)'da, 1987 yılının eylül ayının ikinci cumasının sabah ezanına eşlik doğdu.
İçine kapanık bir çocuktu İlhan. Anaokulunda da, ilköğretim okulunda da. Ama şiir yazmaya 4. sınıfa giderken başladı. Etrafıyla bu şekilde konuşmaya başladı. Ama hiç kimse O'nu yine anlamadı. O'da her şeye şiir yazmaya başladı. Matarasına, çiçek vazosuna, vazgeçilmezi Mustafa Kemal'ine, vs...
5. sınıfa geçtiğinde 23 Nisan Şiir yarışmasında Bartın İlin'de dereceye girdi ve şiiri daha da çok sevdi.
Hayata küsmek O'na göre değildi ve şiirin bir kaçış yolu olmaması gerektiğine inanmaya başlamıştı.
13 yaşına girdiğinde, hayatını dönüşü olmayacak şekilde değiştirecek olan bir şeyle tanıştı 14'ünde; TİYATRO! Artık bir şey için yaşıyordu, azimliydi liseye geçtiği zaman atıldığı ilk şey tiyatro oldu. Üçüncü oyununda artık baş karakterlerden birini oynuyordu ve eski İlhan yoktu artık. Etrafını sürekli canlı tutan sahnede yatıp kalkan bir çocuk vardı.
Ama kız arkadaşları sormaktan sıkılmamıştı şiirlerinde ki sürekli bahsettiği şu periyi. İlhan ısrarla yok diyordu öyle birisi, henüz tanışmamıştı çünkü. Kendisini ifade etmeyi öğrendiğinde şiir yazmaya bir ara verdi ve bunun farkında değildi.
Üniversiteye geldiğinde, ilk gün Ege Üniversitesi topluluk odalarını aradı durdu, içinde hala tutuşuyordu tiyatro ateşi...
Ama bu lisedeki gibi olmayacaktı, farkındaydı... İlhan tiyatro topluluklarının aktivitelerine girmemişti çünkü henüz açılmamışlardı, bunun için iki ay beklemek zorunda kaldı. Ve hatırladı... Bir gün ders çıkışında K.Y.K. Bornova Yurdu'nun çimenlerine uzanmışken kurşun kalemini ağzına aldı ve tepesini dişledi, aynı eskisi gibiydi tadı. Hiç değişmemişti...
Yazmaya başladı tekrar ve hala devam etmekte... Yurt Tiyatrosu'na katılmaya karar vermişti. İstediği buydu ve oldu. Geçmiş O'na yalnızlıklarını da getirmişti. Atölye çalışması yaptıkları üç ayın ilk iki ayı boyunca sahne dışında hiç bir yer de konuşmadı. Arkadaşlarına dışarıdan alışıyordu. Hayatında hiç bu kadar büyük insanla iç içe olmamıştı. İlhan üniversiteye geldiğinde daha 17 yaşındaydı. Üç kez kan vermeye gitmişti ama reddedilmişti. İşte daha kısacık bir kısmını geçirdiği ömrünün de en önemli karakterlerinden birisiyle tanıştı, Hakan Taner YILDIRIM. O tiyatro hocasıydı, İlhan H.T.Y.'yi ilham kaynağı olarak aldı, tiyatroya olan sevdası artık tutkuya dönüşmüştü. Üniversitede ki ilk oyununu; son yüz yılın en iyi komedisi (vodvil tarzı) olan 'Oyunun Oyunu' (Noises Off)'nda baş karakterlerden birisini oynadı.
Ama unuttuğu bir şeyler vardı. O'nun bir aşkı vardı... Hani şu hiç karşılaşmadığı. Aramayı bırakmış mıydı? Hayır. Yanlış kişileri hep O sanıyordu, kendine aldanıyordu, kendi kendini yıpratıyordu...
Tiyatroyu bırakmaya hiç niyeti yoktu. Üniversite ikinci sınıfta tiyatro ile birlikte eğitimini aldığı Astronomi ve Uzay Bilimlerinin birlikte yürütmesinin çok zor olacağını anladı. Kendine yeni hobiler buldu. Zaten kara kalem çalışmalar yapıyordu, kendisine bir gitar almıştı. Bartın'dan çok değer verdiği bir dostu olan Samet Sarı ile birlikte bir mağaza gidip borçla gitar aldı ve hala o gitar evinde duruyor, elinden hiç bırakmadı. Şiir yazmak zaten bir hayat tarzıydı, kendisinin şiir yazması gerektiğini düşünmüyordu, ruhu zaten bunu istiyordu...
Artık şiirlerini Samet ile birlikte notalara döküyordu, hala da döküyorlar... Üniversitede dördüncü yılında daha önce bir çok yerde karşılaştığı ama tanımadığı birisiyle tanıştı. Bölümden Hocası olan Araştırma Görevlisi H.A. Dal aracılığıyla hayatına giren En önemli üçüncü kişi ile tanıştı ve kendini O'nun ile buldu... Bir gün O kişiyle muhabbet ediyorlardı; Fen Fakültesi A Blok bilgisayar sınıfının önünde... O dedi ki, seveceğim, aşık olacağım, hayatımı paylaşacağım insanı her türlü tanımalıyım dedi ve devam etti. Ben şaşkınlıklar içerisindeydim...Ben O kadının oturuşunu, kalkışını, ayaktaki endamını, gülüşünü, kahkahasını, ağlayışını, çığlık atışını ve tebessümünü görmeden sevemem ki, dedi...
Gözlerinden yaşlar damlıyordu İlhan'ın, kimsenin bulamayacağı bir yerde olan lise günlüğünü okumuş olamazdı. Bunlar İlhan'ın kendi kelimeleriydi. O'na anlattı İlhan bunları ve sarıldılar...
İlhan'a ilk kez ta içinden, en içinden, lavların aktığı yerden hitap etti, KARDEŞİM dedi ve gözleri doldu O'nun da. O kişi SERHAN YİĞEN'dir. Biricik Abisi, Abisinin deyişiyle kalbinin kusursuz aynası, Birtanesi... Hayatta kendini paylaştığı iki insandan birisi...
Diğeriyse, İlhan'ın esrarengiz meleği; Tülay Gümüş. İlhan inanmamıştı O'nun gerçek olduğuna, hayatını değiştirmiş, en zor anlarında belirmişti karşısında, hayatı paylaşmışlardı sanki başka bir zamanda... Biricik Melek Aplası İlhan'ın Tülay Gümüş. 2007 yılının haziran ayının sonlarıydı, İlhan Bolu'dan Bartın'a gidecekti ve otobüs bekliyordu. Bir taraftan dişi ağrıyordu, katlanılmaz olan acı... Yakındaki bir eve gidip ilaç isteyemiyordu, çünkü otobüsü geçip gidebilirdi ve saatlerce orada kalabilirdi... Ama 5 dakika içinde geçecek olan İstanbul-Bartın seferini yapan otobüsü Bolu'nun soğuğunda iki buçuk saat bekledi. İlk başta "Cici Taksi"nin önü çok kalabalıktı ama bir saat içerisinde hiç kimse kalmamıştı. Upuzun bir kaldırım bomboş, Sonu görünmeyen bir yol o da bomboş... İki saat sonra bir bayan gelmişti yanına, daha önce kalabalıklar içerisinde varmıştı farkına. Sinirli gibiydi, İlhan'a yaklaşıp Bartın Otobüsünün geçip geçmediği hakkında bilgi istedi, İlhan da cevapladı. Muhabbete başlamışlardı. Allah göndermişti sanki O'nu. İki saat süren yalnızlığının dualarından sonra bir meleğini göndermişti sonunda. Yolculuk boyunca çok ilginç şeyler oldu, Çok güzel konuşmalar, Çok hoş konular üzerine muhabbetler... Hatta ilhan isminin ne kadar az rastlanır olduğundan konuşuyorlardı ki karşı yoldan 17 metrelik dorsesi olan bir tır geçti. Tırın brandasının üzerinde hemen hemen 17 metreyi tamamlayacak kadar büyük harflerle İLHAN yazıyordu ve aynı anda kahkahayı bastılar.
Tülay Gümüş, İlhan'ın hayatına bu şekilde girmişti... Ve bu değerli iki insan artık İlhan'ın vazgeçilmezleri. Birde Erkan var. İzmir'deki en iyi dostlarımdan ilki diye bilirim. Yaklaşık olarak 3 yıldır çok şey paylaştık, bana çok şey kattığını düşünüyorum. Benle birlikte var olan herkese, öncelikle aileme, Serhan Yiğen'e, Tülay Gümüş'e , Erkan Biçici'ye, ev arkadaşım İlker Aydemir'e, Sayın Hocam H.A. Dal'a sonsuz teşekkürlerimi ve minnetlerimi sunuyorum....
Gördüğünüz gibi bir çoğunuzdan farksız...
Kendisini dışarıdan gördüğü kadarıyla... Teşekkürler...

Yukarıda ki tanıtım yazımı oluşturduğum günü hatırlıyorum. 2008 yılıydı sanıyorum.

Şimdi zaman: 2014.01.29
Yitirilenler, kaybedilenler, terk edilenler, vazgeçilenler ve hayata dahil edilenler...
Değişen hayat... Aslında değişen hayat değil, bizleriz. Sen, ben, o, onlar... Hangimiz kaldı 17 yaşında. Veyahut 35'ine kim kazık çakmış, bir yıldan fazla..
Yitirildi Erkan, İlker terk edildi, vazgeçildi bir çoğundan, terk etmemek için.
Bir saniye :) Neden hüzünle dolar ki yitikleri hatırladığında.

İlhan şimdi İzmir'de. Özel bir şirkette Bilgi Teknolojileri Uzmanı. İki buçuk yılı geçti iş hayatına gireli. Öğrencilik dönemlerinde beş sene palyaçoluk yaptı. Flörtleri oldu, Aşkı oldu, Sevdası oldu.
Bunlar İlhan'ın elinden bir çok şeyi aldılar. Gitar gibi şiir gibi portreleri yaratabilmek gibi... Ama hayatına da çok şey kattılar. Az önce yukarıda bahsedilenler gibi...

1987 yılının eylül ayının ikinci cumasının sabah ezanına eşlik doğdu İlhan. Ve 27 yaşında artık. 18 yaşında iken 1+8, 9 eder derdim. Acaba şimdi dokuz yaşında olsam, derdim...
27.. 2+7, yine 9 etti. Şimdi hayali bile o kadar zor ki...

Ah hüzne boğdum yine sizi..

İlhan. Bisiklet sürüyor yaklaşık 9 aydır ve toplamda 7 aydır toplu taşıma aracı kullanmıyor. 4000km yi geçti. Hayatında bazı şeyleri geride bıraka bilmek için çok yol kat etti.
Bartın'ın sokaklarına benzemese de şehirler arası yollar, bu konuda çok yardım etti.

Bugün dedik, Zaman: 2014.01.29 23:43...

Hayat değişmiyor...
Ve İlhan yazdığı şiirlerde yaşamıyor artık. Yok "Aşk'a Aşıklık"...