İkbal Askin Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • İkbal Askin
    İkbal Askin

    25.02.2010 - 15:36

    AŞK ERİ 4
    Tüm perdeleri, ardından tüm pencereleri açalım. Kaldıralım anlamsız örtüleri ruhumuzun üzerinden. Bırakın içimizdeki “ışık” açığa çıksın.

    Tüm insanlarda gizli olan o saf ışık parlasın, aydınlatsın yüreğimizi. Bütün görkemiyle Orada O. Bu IŞIK dışarıdan gelen bir ışık değil ki, hep vardı keşfedilmeyi, parlatılmayı yanmayı bekliyordu. Kaldıralım üzerinden örtüleri; açalım yavaş yavaş, incitmeden ulaşalım kutsal ışığa. İnanalım yürekten buna. Koşalım Işığın ardından.

    Bu bekli de kişinin kendini keşfidir. Gerçek bilgi içimizde vardır. Özüne iniş, en saf şekliyle kendini buluştur. Hep kendi zannettiği pek çok şey yok olacaktır; örtüler kalktığında, arı, saf insan açığa çıkacaktır özünde. Arınacak içi parlayacak, öyle bir coşacaktır ki, gözleri hep nemli ve yüreği huşu içinde olacaktır.

    Nedir peki neleri aşmalıyız ışığa varmak kendini özünü bulmak bilmek adına? Nelerin farkına varmak gerekiyor? Farkındalık ışığının rehberliğinde karanlık, cehalet,bencillik ve bağımlılıklardan kurtulmak için ilk adım ne olmalıdır.

    Nasıl kurtulmak gerekir tüm bu kalıplardan sonradan öğrenilen o saçma sapan tabulardan. Hepsi örtüdür ruhun üzerinde ışığa ulaşmamızı engelleyen.

    En büyük ve özel cümlelerden biridir “ kendini bil” bir tapınağın duvarına nakşedilen. Nedir kendini bilmek? ışığı bulmak mıdır? Gerçek insanı, evreni anlamak mıdır? Kutsal olana en derinden ve gerçekten bakmak mıdır?
    Kendini bilmek, gizli manayı açığa çıkarmaktır. Bu öyle bir durumdur ki, herkesin sırrı kendi bulduğu yaşadığı ve idrak ettiğidir. Gerçek bilgi içimizde vardır. Kişinin kendini keşfiyle açığa çıkacak olan yaşam rehberidir bu.

    Öyle bir rehberdir ki bu, kişinin tek başına keşfedeceği, tüm yargılardan kurtulmuş; korkularından özgürleşmiş anın farkındalığı içinde kendi değerini bulmuştur artık. Işık ışıktır, her yanı parlar. Kalıplar atılmış gerçek açığa çıkmıştır.

    Kolay değildir şüphesiz ona ulaşmak önce bilmek, istemek ve bir yerlerden başlamak gerekir. İkbal AŞKIN

  • İkbal Askin
    İkbal Askin

    25.02.2010 - 09:22

    AŞK ERİ 3


    İnsanın kendisini ifadesi ne kadar güçtür. Bir de bu yazılı olursa, daha da zorlaşır karmaşıklaşır. Yüz yüze iletişimde mimiklerle bakışlarla anlatabildiklerimizi yazarken seçeceğimiz özel kelimelerle vurgulamaya çalışırız.
    Tüm bunların ötesinde kelime ve harflere ruh vermek, ifadeli güçlendirmek gerekir. Aşk şiiri yazmak zordur. Hissettiğimiz coşkunun birkaç kelime içine hapsolması ya da duygunun kelimeden taşarak yüreğe akması. İkisi arasında gider gelir yazı. Çok güzel yazan söyleyenlere hayran olmamak mümkün değildir. Sanki yıllardır düşündüklerimize tercümandır bir şiir, bir roman…

    Yüreğimiz genişler kendimizi buluruz yazılarda. Evet deriz evet işte bu.
    Bu alış veriş, enerjinin bir dönüşümü gibidir okurla yazar arasında. Alınan büyür genişler daha büyük alanlara başka enerjilerle birleşerek akar. Bu akış bir gün bir yerde filizlenir, bu filizden beslenen ruhlar huzur bulur.

    Aşık gönülden akan yazı ise bir başka etkiler bizi, Sanki baktığımız gök yürüdüğümüz yol başkalaşır. Evrenin uyumu o gönle düşmüştür de oradan kelimelere cümlelere akmıştır. Nasıl bir örgüdür bu? Kişi doğadaki asıl yerini mi keşfetmiştir, tek midir, evrenle birleşmiş midir ki? Yazılarında her şeyi gördüğümüz göremediğimiz her şeyi bu kadar iyi betimlemekte hissetmektedir.

    Bazen bu tür yazıları okurken, kişiliğin kaybolduğunu olanın sadece aşk olduğunu hissederiz. Ne aşık ne maşuk vardır. Tıpkı evrendeki gibi sadece olan vardır. Olmaktadır. Aşktır sanki bütün oluş
    Güneş öyle bir aşka düşmüştür ki sadece doğup batmaktadır gibi görünse de aşkı keşfetmiş hizmettedir evrene ve sadece vardır olmaktadır.
    Belki gerçek aşk da bunun, bu var oluşun keşfi ve seyridir, kim bilir?

    İşte yalnızlığın son bulduğu nokta budur belki. Aşta aradığımız teklik doğada her yerde seyir halindedir de bizim fark etmemizi beklemektedir. Bu tekin yani var olanın çeşitli renklerde belirişi, bir gün ışığı bir gün de karanlığı yaratmaktadır arka arkaya. Hepsi aşkın sonucu…….
    Bunu görebilen göze aşk olsun

  • İkbal Askin
    İkbal Askin

    24.02.2010 - 16:51

    AŞK ERİ 2


    Bir gün bir yerde karşılaşmak tanışmak istediğimiz aşk yalnızlığımızın sonu mu yoksa başlangıcı mıdır? Şimdiye kadar etrafımızı dolu, kendimizi sevilen seven zannederken, birden bire gerçek sevgiyle ve sevgiliyle karşılaşınca yalnızlığımızın farkına mı varırız?

    Yıllardır vermiş almışızdır. İlişkilerimiz arkadaşlıklarımız olmuştur. Çok sevdiğimizi sevildiğimizi düşünmüş avunmuşuzdur. Taa ki gerçekten yüreğimize bakan bir çift gözle karşılaşıncaya kadar. Onun gözlerinden ayrılmak istemez gözler, ellerimiz yapışmış gibidir. Yanında acıkmaz susamaz sanki beden. Yeniden bir doğuş belki yokluk halidir bu. Hiçbir şey beklemeden,yalın yanında olma duygusu, isteğidir hepsi….

    İşte o zaman yalnızmışım yıllardır ben diye düşünülebilir. Tüm ilişkilerimde hep şu olursa, o zaman severim diye beklentiler içinde birbirimizi yorduğumuzu anlayıveririz. Kaprisler beklentiler tüm büyüyü bozmuştur ve beklentili bir alış veriş haline sokmuştur tüm ilişkiyi. Çocuk bile anadan babadan sevgiyi böyle alır verir olmuştur.

    Oysa tüm sevgiler hissedilen o güzel duygular bir aksa kendiliğinden, koşulsuz beklentisiz. Neler alınıp verilmez ki, Gülmeyen bir yüz, huzur duymayan bir ruh olmaz o zaman. Kısıtlamadan sahiplenmeden, tüm sevgiler sizindir. Ruh boyutunuzda yakalayabildiğiniz tüm ruhlar sevgi çemberinde sizindir. Telaş etmeye gerek kalmadan içinizde yüreğinizde atmaya başlayacaktır yürekler. Onu düşündüğünüzde yüzünüzdeki tebessüm bir bebeğin saflığında ve gerçek olacaktır o zaman.

    Onu kırmak incitmek şöyle dursun. İpekler içine yatırmak isteyeceksinizdir. Beklentisiz bir duygu akışı, bir bilgi alış verişi,bir doyum……Gözü nemlense sizde sel olur gözyaşları. Birliktir, tekliktir bu, kendinden geçiş birde birleşme ve haz…

    Bu ruhlar bu insanlar özeldir. Bunlara aşık olunur Bunlar aşkın kendisidir. Bunlar yanar kül olur, yanar kavrulur. Bunlardır dünyayı ayakta tutan büyük sevgiler. Tüm insanlığa bu büyük aşkın, hoşgörünün ışığında bakabilen; yaratılan her nesneyi bu aşkla sevebilen tanrı hizmetkarları

    Bu sevgiler belki bir gün bizim yaşamımızdan da geçer kim bilir, belki de geçmiştir, ışığını görmüşüzdür de anlamamışızdır. Ya da bu ışıktan feyiz alıp bir parça sevmeyi biz de keşfetmişizdir. Karşılıksız koşulsuz. Büyük ermişler bu yanan aşıklar değil midir? Böyle seven gönüllere saygıyla

    İkbal AŞKIN

  • İkbal Askin
    İkbal Askin

    24.02.2010 - 14:27

    AŞK ERİ


    İnsanın yalnızlığı bilinen bir gerçektir, özde yalnızdır. Yalnız gelir dünyaya ve giderken de yalnızdır. Çevredeki kalabalıklar gideremez yalnızlığını. Kendini ifade edebileceği, maskesiz kalabileceği ve yalnızlığını giderebileceği arayışlar başlar işte tam bu aşamada.

    Aşk, içsel olarak yakalanan bu gerçeğin, unutma çabasıdır. Yok olmak ister kişi birinin gözlerinde. Kaybolmak, tüm istek ve arzularını başka birinin ruhunda nefeslendirmek; onunla soluk alıp vermek ister. Sonra bu da yetmez bir beden olmak tek yürek gibi atmak sarıp sarmalanmak ister. Bunları gerçekleştireceği bir ruh arayışına çıkar.

    Yanmaktır bu, vazgeçmektir kendinden, aşkın aynasında gördüğü göz artık sevgilinin gözüdür. O göz ki, nereye baksa ondan bir iz bir yorum bir bakış yakalar. Tüm cümleler sevgiliyle sonlanır, noktalar yok olmuştur. Evren içre evrenleri yoklukta görür. Hiçliktir yok oluştur bu. Ya da gerçek var oluşun hissedilmesidir.

    Böyle bir aşk ya da sevgi vazgeçişse kendinden, bu uğurda nelerini feda eder insan, nelerinden geçebilir? Paradan puldan, gururdan, arkadaştan, anadan babadan ….. canından geçecek kadar sevebilir mi insan? Yokluk adına

    Zordur böyle sevmek. Yanmak yok olmak acı çekmektir sonu. Gönlüne böyle bir aşk düşen kişi Tanrı tarafından korunur özeldir.
    Nazlıdır nazenindir. Dünyaya geliş nedenini hissetmiş aşka aşık olmuştur.

    Kişi önemini yitirmiş aşk hükmünü sürmektedir. Böyle gönüller azdır. Sıradan aşklar yaşamazlar onlar ruhlarını yıkayacak özel sevgilerle gözü yaşlı arınma yolunda giderler. Bu aşk erleri.

    Böylesi bir ruhu keşfedecek böyle bir ruhu görecek göz var mıdır? O gözlere bakıp derinlerine inecek ruh nerededir? Bir insanın ruhu bunları hissederken ona ayna olabilecek başka bir ruhu nereden bulacaktır?

    Bu ruhlar bu insanlar özeldir. Bunlara aşık olunur Bunlar aşkın kendisidir. Bunlar yanar kül olur, yanar kavrulur. Bunlardır dünyayı ayakta tutan büyük sevgiler. Tüm insanlığa bu büyük aşkın, hoşgörünün ışığında bakabilen; yaratılan her nesneyi bu aşkla sevebilen tanrı hizmetkarları

    Bu sevgiler belki bir gün bizim yaşamımızdan da geçer kim bilir, belki de geçmiştir ışığını görmüşüzdür de anlamamışızdır. Ya da bu ışıktan feyiz alıp bir parça sevmeyi biz de keşfetmişizdir. Karşılıksız koşulsuz.

    Büyük ermişler bu yanan aşıklar değil midir?
    Böyle seven gönüllere saygıyla

    İkbal AŞKIN

  • Gülsüm Kurun
    Gülsüm Kurun

    07.10.2009 - 01:59

    selam. ikbali. ve istikbali seçilmiş zerre.
    zerrelerden geçilirmiş-bil ki kürre ye
    bir den gelen *tohum- sperm şekliyle
    bin lerle şekillenir* hücre -geniyle.

    nuh un gemisi misal- ezel ebedde
    bin yıllık uyarı- geri tep kiyle
    azan kavim topluluk- isyan şekliyle
    inanç umut-sevgi. taçtır ben likte....
    ***********
    alınan nefeste selam-veril-en- solukta iman
    şah damarımızdan yakın- bize hükmeden sultan.
    her asırda sunulan- kutsal lığı anlatan.
    uyarı-ikaz*müjde- - ilim bilim ellerde
    öğrenmeyi dileyen- sulansın cümlelerle.
    ********
    ey dost yürekli şahsenem...
    tüm cevaplar- sorularının içinde.........
    *****ey rabbim..
    ihtiyacım olanı-sun yüreğime.
    akıl ile kalbiii-ruhumda pekiştirme...
    şimdilik selam. merak -
    aklın burağıdır-hürmetler cümlenize.

Toplam 5 mesaj bulundu